ZORUNLU ASKERLİK VE PROFESYONEL ORDU. BÖLÜM 5
Yapılan ampirik çalışmalar zorunlu askerliğin maliyet noktasında çok da faydalı bir metot olmadığını göstermektedir. 1993 yılında henüz zorunlu askerliğin kaldırılmadığı dönemde, Belçika’da zorunlu askerliğin sosyal maliyeti bütçe maliyetinin iki katı olarak hesaplanmıştır.35 1980-1990 yılları arasında Almanya’daki zorunlu askerlik uygulamasını inceleyen üç farklı araştırmanın kritik edildiği çalışmada ise; zorunlu askerliğin yarattığı ve hükümet bütçesindeki hesaplamalarda dikkate alınmayan, yıllık finansal verimlilik kaybının 2,2-6,7
milyar Euro (o tarihteki askeri harcamaların %9-27’si) arasında değiştiği hesaplanmıştır.36
Yapılan bir diğer araştırmaya göre ise; öğrenim ve eğitim düzeyi yüksek bireylerin özel sektörden askerlik görevine yönlendirilmesinin fırsat maliyeti yüksek olmasına rağmen, aynı şey düşük öğrenim düzeyindeki bireyler için neredeyse tam tersi olarak gerçekleşmiştir.
Askerlik hizmeti, düşük öğrenim düzeyindeki bireyler için yarattığı eğitim fırsatı nedeniyle kişisel ve mesleki gelişime katkı sağlayabilmektedir.37
Yukarıdaki tartışmalardan farklı olarak, olaya haklar temelinde bakan ve profesyonel askerliği savunan Rand, 1970 yılında ABD henüz zorunlu askerliği kaldırmadan, sisteme şu eleştiriyi getirmektedir: ‘‘Karma bir ekonomideki bireysel hakların devletçi ihlalleri içinde zorunlu askerlik en kötüsüdür.’’ Yazara göre zorunlu askerliği savunanların temel argümanı; ‘‘hakların yükümlülükleri mecbur kıldığıdır.’’ Bu görüş hakların zorunlu askerlik hizmeti ile ve bir savaş
durumunda can pahasına satın alınması anlamına da gelmektedir. Ayrıca, zorunlu askerliği savunanlar, askerliğin kendilerine sağladığı gücü bırakmama nın; hepsinden öte, kişinin hayatının devlete ait olduğu prensibinden vazgeçme menin mücadelesini de vermektedirler.
Rand’a göre; ‘‘gönüllü bir ordu, özgür bir ülkeyi savunmanın tek doğru, ahlaki ve pratik yoludur.’’ Özgür bir ülke bir yabancı saldırısına karşı asla gönüllü eksikliği duymamıştır. Yazar, Amerika Ordusunun bugün yaşadığı gönüllü asker problemini ise 40 yıl öncesinden tanımlamaktadır; ‘‘Kore’deki ve Vietnam’daki gibi savaşlar için çok fazla asker gönüllü olmayacaktır.’’38
Askerlik modeli tartışmalarına yukarıdaki dört temel konu ve bağlam dışında bakan araştırmacı sayısı hemen hemen yok gibidir. Bu konuda Anderson vd. tarafından ifade edilen farklı bir yaklaşım39 zorunlu askerlik tercihinin kültürel temellerini de gündeme getirmektedir. Bu yaklaşıma göre, zorunlu askerliği terk etmek istemeyen ülkelerin temel kültürel özelliği savaşçı toplum olmalarıdır.
Zorunlu askerlik–profesyonel ordu tartışması içinde, yukarıda aktarılan dört farklı alandaki görüşler ve verilerle birlikte; karar sürecine dönük daha fazla parametrenin analiz edilmesi ve açıklanması gerekmektedir.
Bu parametrelerden bazıları;
1) Zorunlu askerliğin uygulama şekli,
2) Zorunlu askerliğe bağlı sosyal ve politik kurumlar,
3) Uygulamanın toplumca nasıl algılandığı ve
4) Zorunlu askerlikle ilgili mitlerin çekiciliği olarak sıralanabilir.40
Söz konusu değişim parametrelerini daha iyi anlamak için, zorunlu askerlik-profesyonel ordu temelinde yapılan tartışmalara ait görüşlerin bazı ayrıntıları müteakip alt maddelerde;
1) Askerlik modellerinin yapısal değişimi ve toplumsal tercihler,
2) Askerlik modellerinin toplumsal ilişkilere etkisi, başlıkları altında verilmiştir.
3.1 21. Yüzyılda Askerlik Modellerinin Yapısal Değişimi ve Toplumsal Tercihler
Zorunlu askerlik modellerinin değişimi yönünde ortaya konulan toplumsal talep, Batı ordularında askerlik modelinin değişimini sağlamıştır. Bu değişim ordular tarafından her zaman belirli bir dirençle karşılanmıştır. ABD Ordusu’nda zorunlu askerlikten profesyonelliğe geçişi inceleyen Moskos’a göre, tüm değişimlere direnç gösteren ABD Ordusu da, 1973’te zorunlu askerliğin kaldırılmasına karşı gelmiştir. Yazara göre, bugün zorunlu askerlik uygulamasına dönüşe karar verilse, ordu yine direnç gösterecektir.41
Dünyadaki tüm ordulardaki temel askeri meslek kültürünün benzerliği göz önüne alındığında, Moskos’ın değişime direnç noktasında ABD Ordusu’na yönelik tespitlerinin Türk Ordusu da dâhil tüm ordular için geçerli olduğu söylenebilir.
Bu noktada, ordularla ilgili yapısal değişimlerin kararının sadece ordulara bırakılması temel politika hatalarından birisi olarak tanımlanabilir.
Batılı demokrasilerin toplumu anlama noktasında yaşadığı değişim ve özgürlükler, zorunlu askerlik konusunda dirence dönüşmüş ve pek çok ülkedeki uygulama, Soğuk Savaş Dönemi sonrası yetersiz ve istenmeyen modeller haline gelmiştir.42
Demokrasi ile zorunlu askerliğin, toplumsal tercihler bağlamında yukarıda Avrupa örneği ile aktarılan ilişkisine rağmen, bununla çelişen argümanlar da ortaya konmaktadır. Bröckling43 Alman Cumhurbaşkanı Theodor Heuss’in 1949 yılındaki sözlerine, ‘‘Genel seçme hakkı olmaksızın hakiki bir demokrasinin olması ne kadar mümkünse, genel (zorunlu) askerlik görevi olmaksızın da bir demokrasinin olması o kadar mümkündür.’’ atıfta bulunarak genel zorunlu askerlik uygulamasını ‘‘demokrasinin meşru çocuğu’’ olarak nitelemekte ve yönetim şekli ne olursa olsun askerlik görevinin ‘‘meşru babası’’ olarak ise kitleleri harekete geçiren, ulusal devleti göstermektedir. Alman Ordusu’nun zorunlu askerlik uygulaması konusunda devam eden ısrarının nedenlerinden birisi olarak bu anlayışı gösterilmektedir. Yazar bir başka konu bağlamında, Almanya’da kaldırılacak zorunlu askerlik hizmeti ile birlikte, alternatif kamu hizmetinin de sonlandırılacak olmasını, olumsuz sosyal sonuçları açısından en
az askerlik hizmeti kadar tartışılması gereken bir konu olarak görmektedir. Bröckling’e göre, devletin kişileri asker olmaya zorlaması köhnemiş bir uygulama bile olabilir, ancak vatandaşların hizmet etme yasal zorunluluğu tartışmaya dahi açılmamalıdır.
Zorunlu askerlik konusunda görülen toplumsal tepkiler ve isteksizliğin, Amerika örneğinde olduğu gibi, profesyonel ordular için asker temininde de kendini göstermesi yeni bir problem kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır. Toplumsal isteklilik konusuna ABD Ordusu için bakıldığında, ‘‘orduda kesinlikle hizmet etmeyeceğim’’ diyen gençlerin oranı 1980 yılında %40 iken bu oran 2000 yılında %64’e yükselmiştir.44 Amerikalıların %82’sinin orduda hiç hizmet etmemiş olması ve hiçbir üyesi orduda bulunmamış Amerikan ailelerinin oranının %76 olması da orduda hizmet konusundaki isteksizliği ortaya koymaktadır.45
Bu istatistiklere rağmen, profesyonel askerliğe geçen ABD Ordusuna halkın bakışının %82 oranında olumlu olduğu, toplumun orduda görev yapan kişilere %62 oranında güven duyduğu ve halkın %78’inin subaylığı prestijli bir meslek olarak algıladığı görülmektedir.46 ABD halkının bu yaklaşımı bir anlamda bireyciliği de yansıtmaktadır ve ‘‘Siz oyunu oynayın ben alkışlayayım’’
cümlesi ile özetlenebilir.
Moskos, Soğuk Savaş sonrası 1/3 oranında küçülen orduya rağmen, gönüllü asker temelinde yaşanan kaynak problemine dikkat çekerken, Amerika için yeni bir askerlik modelinin gerekliliğini ortadan kaldıracak en önemli faktör olarak, hizmet için yeterli sayıda Amerikalının gönüllü olmasını şart koşmaktadır.47
Askere almada kaynak problemi yaşayan ABD mevcut askerlik sistemi ile gönüllü aday sayısını artırmak için yeni yöntemlerin ve cazip şartların arayışına girmektedir.48 Ordunun 2000 yılında, gönüllü ihtiyacını karşılamak üzere, üniversite öğrencilerine askerliğe kayıt öncesi finansal destek sağladığı bir programı devreye soktuğu; 2001 yılında ise cinayet gibi ağır suç işlemiş 380 kişiyi de askere aldığı görülmektedir. ABD Ordusu’nda askere alınan her
üç gönüllüden birinin temel eğitim döneminde sistemden ayrılması ya da uzaklaştırılması ve her 10 kişiden birinin ilk sözleşme dönemini tamamlamadan ordudan ayrılması kaynak ihtiyacını artıran faktörler olarak dikkat çekmektedir. 49
Gençleri ABD Ordusu’nda profesyonel askerliğe çeken temel gerekçeler ise, eğitim, ekonomik nedenler ve askerliğe uygun kişiliğe sahip olmanın getirdiği isteklilik olarak belirtilmektedir.50
Askerliğe isteklilik konusunda, halen yarı-seçici zorunlu askerlik modelini uygulayan İsrail’de yapılan bir araştırma ise, 13-18 yaş grubundaki erkeklerin muharip birliklerde askerlik hizmeti yapma konusundaki istekliliğinin 1998 yılı itibariyle %65 oranında olumlu olduğunu ve bu oranın 2000 yılında %53’e gerilediğini göstermiştir.51
Alman Ordusu’nda 2000 yılı öncesi zorunlu askerliğe getirilen eleştirilerin, askerlik süresinin 6 aya indirilmesi ve sağlanan haklarla ortadan kalktığı ve halkın düzenlemeler sonrası 2/3 oranında zorunlu askerlik taraftarı haline geldiği ifade edilmektedir.52
Mevcut veriler ve görüşler, artan refah düzeyiyle birlikte, özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde zorunlu askerliğe karşı direncin ve isteksizliğin arttığını ve profesyonel ordulara katılımın yetersiz olduğunu göstermektedir. Yapılmış bir alan çalışması olmamakla birlikte, zorunlu askerliğe karşı takınılan tepki ve isteksizlik Türkiye’de de artmaktadır. Çeşitli sebeplerle askere alınamayan kitlenin sürekli büyümesi, bedelli askerlik için artan talep ve beklentiler ve tepkilerin örgütlü olarak ortaya konması bu tespiti doğrulamaktadır.
Askeri organizasyonlarda, zorunlu askerlik-profesyonel ordu bağlamındaki yapısal değişim sadece askerlerle sınırlı değildir.
Değişimin önemli bir ayağını da sivil uzman ve görevlilerin istihdamı oluşturmaktadır.
Profesyonel orduya geçiş sürecinde pek çok ülkede, ordu içindeki sivil görevli ve uzmanların oranı çok yükselmiştir. Moskos’a göre,53 pek çok süfli iş maliyet etkinliği açısından sivillere devredilirken (buna kışla güvenlik hizmetleri de dâhildir), bu uygulama sayesinde askerlerin eğitim dışı görevlerden kurtulması da sağlanmıştır. Ayrıca teknik olarak kompleks silah sistemleri de uzmanlığına ihtiyaç duyulan sivillere devredilerek etkinliği artırılmıştır. Moskos, ABD savaş gemilerinin temel teknik kadrolarının önemli bir kısmının 1950 yılından beri
sivillere emanet edildiğine dikkat çekmektedir. Birinci Körfez Savaşında ABD Ordusu’nun lojistik sistemleri çalıştıracak 10.000 sivili Suudi Arabistan’da konuşlandırdığı ve sivil görevlilerden fiziksel veya disiplin nedenleriyle ABD’ye dönüş yapanların oranının benzer kadrolardaki askerlere göre daha düşük olduğu görülmüştür.54
Alman Ordusu’nda ise 1989 yılında 480.000 askere karşılık 180.000 sivil görevli ve uzman (%27) varken, bugün 250.000 civarında olan aktif askere karşı sivil uzman oranı çok daha yukarıdadır.55 Britanya Ordusu’nda sivil görevli ve uzman istihdamının Almanya ve ABD deki düzeylere hiçbir zaman çıkmadığı görülmekte dir.56
Tehdit algısı bağlamında Türkiye’ye daha fazla benzeyen İsrail’e bakıldığında ise, ordu içindeki sivil uzman/görevli oranı oldukça küçük ve temel bir kaynak/ kategori olmaktan uzaktır. Ayrıca İsrail Ordusu’ndaki sivil uzman/görevlilerin sayı ve oran olarak 1990’ların sonunda düşürüldüğü de görülmektedir.57
İsrail ve Britanya, orduda sivil çalışanların rolünün artmadığı iki istisnai ülke durumundadır.58
Sivil görevliler açısından TSK’ya bakıldığında, özellikle karargâhlar ve muharebe hizmet destek sınıflarındaki bazı kadrolar için istisnai memur statüsüne geçiş planlamaları yapılmakla birlikte, bu konuda hem planlama hem de geçiş ile ilgili bir başarının sağlanamadığı görülmektedir. Daha çok büyük karargâhlarda görevlendirilen birkaç bin memur ve sayısı birkaç yüzü bile bulmayan “istisnai memur” mevcutları konunun bilançosunu özetlemektedir.
Orduda doktorların, mühendislerin ve öğretmenler gibi sınıfların hemen hemen tamamı, bu konuda çalışmalar yapılmış olmasına rağmen, halen subay statüsünde istihdam edilmektedir.
6. CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder