ZORUNLU ASKERLİK VE PROFESYONEL ORDU. BÖLÜM 6
3.2 Askerlik Modellerinin Toplumsal İlişkilere Etkisi
ABD Ordusu modern anlamda profesyonel askerliğe geçen ilk ülkelerden birisi
durumundadır. 1973 yılından bugüne kadar süren profesyonel ordu uygulaması nın, Amerikan toplumunda en üst sınıflar (upper classes) ile ordu arasındaki bağlar ve ilişkinin zayıflaması sonucunu doğurduğu yönünde eleştiriler gündeme getirilmektedir.59 Bunun yanında, dünyadaki zorunlu askerlik uygulamalarında da, zengin/elit kesim çocuklarının bu hizmetten kaçmanın bir yolunu mutlaka bulduğu ifade edilmektedir.60
Profesyonel askerlik modelinin toplumsal sınıflar arasındaki bağları zayıflatması konusunda, ABD Ordusu’na getirilen eleştirilere Türkiye açısından bakıldığında; üst sınıflar ile ordu arasında, tüm sınıflar bir şekilde zorunlu veya temel askerliği yerine getirse de, ABD’dekine benzer bir kopukluğun Türkiye’de de en azından algı düzeyinde var olduğu söylenebilir. Türkiye’de üst sosyal sınıflara ait ailelerin çocuklarının zorunlu askerlik uygulaması ve sonuçlarından en az etkilenen kitle oldukları yönünde zaman zaman gündeme gelen eleştiriler de temelde profesyonel ordular için getirilen eleştirilerle benzeşmektedir.
Ayrıca Türk Ordusu’nun yönetim kademesinin neredeyse tamamının orta ve alt gelir grubundan geldiği düşünüldüğünde, üst sosyal sınıflar ile arasındaki farklılığı tespit etmek çok da zor olmamaktadır. Bu sebeple, Türkiye’de tam profesyonelleşmeye veya karma sisteme geçmiş bir ordu ile zorunlu askerlik uygulamasına devam eden ordu arasında, diğer toplumsal tabakalarla ilişkiler bağlamında çok fazla bir fark olmayacağı öngörülebilir. Bu noktada, Amerikan toplumunun tersine, toplulukçu (kolektivist) kültür değerlerine daha fazla
sahip olan Türk toplumunda,61 farklı toplumsal sınıflar arasındaki kopukluğun hiçbir zaman bireyci kültürlerdeki kadar derin olmayacağı da bilinmelidir.
Burada, ‘‘Zengin/elit tabakanın çocuklarının bir şekilde kaçındığı ve kaçtığı, alternatifleri olan bir zorunlu askerlik uygulaması mı, yoksa bu sosyal tabakadan insanların aday bile olmadığı bir profesyonel ordu modeli mi daha uygun?’’ sorusu sorulabilir. Aslında iki uygulama da yukarıdaki bağlamda toplumsal sonuçları itibariyle bir diğerinden çok da farklı değildir.
Kıyaslamaya alınmayan, eşitlikçi ve alternatifsiz bir zorunlu askerlik modeli ise dünyadaki birkaç istisnai ülke dışında savunulması mümkün olmayan bir sistem haline gelmiştir. Bu sebeplerle, askerlik modeli seçiminde toplumsal tabakalar arası yabancılaşma ve çatışma olgusu bir seçim kriteri olmaktan uzaktır ve sosyologların bu yabancılaşma problemine askerlik enstrümanı dışında bir çözüm araması gerekmektedir.
Roth-Douquet ve Schaeffer’e göre profesyonel askerlik nedeniyle üst sosyal sınıflar ile ordu arasında artan mesafe ve yabancılaşma üç temel probleme işaret etmektedir.
Bunlar;
1) Ülkenin toplumsal ortak değerlerin zayıflaması,
2) Sivil liderliğin kuvvetlenmesinde sorun yaşanması ve son olarak
3) Bu durumun uzun dönemde orduyu zayıflatması olarak ifade edilmektedir.62
Burada birinci problem olarak aktarılan ‘‘değerlerin incinmesi’’ konusu genel
olarak yukarıda aktarılmıştır. İkinci problem olan ‘‘sivil liderliğin zayıflaması’’ konusu ise, her ülke için geçerliliği olmayan veya farklılaşan bir özellik durumundadır. Türkiye örneği ile bakıldığında; ülkenin halen devam eden zorunlu askerlik uygulaması döneminde, sivil liderlik ve sivil yönetim problemini zaten fazlasıyla yaşadığı görülmektedir. Bu anlamda Türkiye ve benzer ülkeler için bu problem öngörüsünün çok geçerli olmadığı bile söylenebilir.
Profesyonel ordu nedeniyle, üst sosyal sınıflar ile ordu arasında artan mesafenin uzun dönemde orduyu zayıflatacağı yönündeki üçüncü problem öngörüsünün ise, en azından bir karar kriteri olamayacağı değerlendirilmektedir.
Sivil liderlik konusunda yukarıda aktarılan endişe, bugün pek çok ülkenin zorunlu askerliği sonlandırmış olduğu Avrupa için de ifade edilmektedir. Leander’e göre, profesyonel sürekli ordular bir süre sonra politikada dominant aktörler haline gelebilecektir.63
Zorunlu askerliğin olumlu sosyal sonuçları konusuna da değinen Leander; zorunlu askerliğin varlığını, ordunun kendi içinde, toplumda kabul görmeyecek değerler üretilmesini engelleyici bir faktör olarak görmektedir. Fakat zorunlu askerlik sistemine sahip ordular tarafından gerçekleştirilen müdahale ve darbeler bu öngörünün her ülke için ve her zaman çalışmayacağını da göstermektedir.64
Zorunlu askerlik modelinin avantajı olarak savunulan ordu-toplum bütünleşmesi tezinin askerlik sistemlerinin toplumsal sonuçları bağlamında incelenmesi gerekmektedir. Toplum içinde üst ve alt sosyal tabakalar arasında yabancılaşma ve kopukluk problemini tanımlarken, hiyerarşinin öne çıktığı en temel organizasyon yapısı olan ordular içinde, tek ve homojen bir kültürel yapının olduğunu ve her statüden ve rütbeden kişinin aynı değerleri paylaştığını
söylemek elbette mümkün değildir. Zorunlu askerlik modelinde ordu içinde geçici olarak bulunan vatandaşların, ordunun sürekli elemanları ile aynı ortamları ve benzer değerleri paylaşabilmesi halinde, bu durum modelin bir avantajı olarak değerlendirilebilir. Oysa, Türkiye örneğinde, ordu üst yönetim kademeleri, erbaş ve erler bir kenara bırakılsın, astsubay ve hatta subaylarla bile, yüksek güç mesafesi (high power Distance)65 nedeniyle oldukça farklı ve birbirinden yalıtılmış kültürleri ve değerleri paylaşmakta ve yaşamaktadır.
Bu sebeple, toplumsal entegrasyon ve değerler noktasında zorunlu askerlik lehine ifade edilen olumlu görüşlerin; Türkiye için, mevcut uygulama temelinde ve kültürel değerler bağlamında çok da geçerli olmadığı söylenebilir.
Fleckenstein, Alman Ordusu ile ilgili değerlendirmesinde;66 zorunlu askerliğin, sadece ordunun ihtiyaç duyduğu insan gücünü karşılamakla kalmadığını, aynı zamanda insanların sosyal ve politik ihtiyaçlarının tatminine de önemli katkı sağladığını vurgulamaktadır. Yazara göre, Alman Ordusu’nda zorunlu askerlik, üniforma içindeki ideal vatandaş tipini de sembolize etmektedir. Bu Prusya tipi askerlik yaklaşımının, uzun yıllar bu ülkenin askerlik modellerinden etkilenen Türkiye için de geçerli olduğu söylenebilir. Asker-millet kavramını daha fazla benimseyen ülkeler için daha fazla geçerli olan bu değerler, siyasi bağlamdan
bağımsız olarak düşünüldüğünde doğru ya da yanlış olarak nitelendirilemez. Ancak bu noktada, Almanya’nın mevcut zorunlu askerlik sisteminde (süre 6 ay), sözkonusu değerlerle kısmen çelişen, gönüllü kamu hizmeti ve vicdanı ret uygulamasının da bulunduğunu hatırlatmak gerekmektedir. Yani bugünün Almanya’sında herkes üniforma giymemektedir.
Zorunlu askerlik hizmetini kaldıran pek çok Batı Avrupa ordusuna yönelik, profesyonel ordu yapılanmasının toplumsal bağları zayıflattığı yönünde eleştiriler dile getirilmektedir. Bu eleştirilerden birisinde, insanların geleneksel askerlik hizmetini yerine getirmeksizin vatandaşlık haklarını korumak ve genişletmek çabasına girdiği belirtilmektedir.67
Aktif ordunun nüfusa oranı %1’in altında olan Amerika’da, 1973’te başlayan profesyonel askerlik uygulaması nedeniyle, hiçbir üyesi orduda bulunmamış Amerikan ailelerinin oranının %76 olması,68 yukarıda aktarılan endişelerin Amerika için de geçerli olduğunu göstermektedir. Bu istatistiklerden hareketle, ABD Ordusu’nda zorunlu askerlik uygulamasının yeniden düşünülmesi gerektiğini belirten Moskos’a göre; askerliği toplumun geneline yayacak bir vatandaş-asker (citizen soldier) modelinin oluşturulması durumunda; ordu, toplumu daha iyi yansıtacak ve ABD Ordusu’nun kalitesi önemli derecede yükselecektir. Yazar, yeni askere alma modeli içerisinde, üst sosyal tabakadan vatandaşların kısa süreli bile olsa askere alınmasının askerliğe olan ilgiyi artıracağını ve bunun toplumsal avantajlar yaratacağını vurgulamaktadır.69
ABD Ordusu’nun profesyonel askerlik sistemini ve bu sisteme geçişi tam anlayabilmek için Vietnam savaşı sonrası toplum ordu ilişkilerine de bakmak gerekmektedir. Vietnam savaşı sonrasında ordu-toplum ilişkisinde kültürel farklılaşma ve kopukluğun ortaya çıktığı ve müteakiben zorunlu askerliğin terk edildiği görülmektedir.70 Vietnam savaşı sonrası yapılan ordu eleştirileri ile Türk Ordusunun terörle mücadele sürecine dönük, özellikle son dönemde getirilen eleştirilerin benzerlikler noktasında analiz edilmesi de gerekmektedir. Çünkü ABD Ordusunun 1970’lerin başında yaşadığı yapısal değişimi ve bu konudaki kamuoyu tepkilerini Türkiye bugün yeni tartışmaktadır ve Türkiye’nin önünde askerlik modeli noktasında ders alabileceği pek çok örnek bulunmaktadır.
Moskos tarafından ABD’nin tam gönüllü ordu sistemine (all-volunteer force) getirilen eleştirilere ve zorunlu askerliğe yeni bir model üzerinden dönüş önerilerine71 rağmen; Briem mevcut askerlik sistemi ile dünyanın en güçlü ordusu haline gelen ABD Ordusunun askerlik sistemi ile ilgili tüm problem tespitlerini doğru bulmakta; ancak, zorunlu askerlik sistemine dönüşü bu toplumsal problemlerin çözümünün bir parçası olarak görmemektedir.72
Hiç kimsenin zorunlu askerliğe dönüşü tavsiye etmediğine vurgu yapan Ambrose de, Moskos’a benzer şekilde, yüksek ücretle tüm lise mezunlarının en az bir yıl süreyle askere alınması durumunda, ülkenin yokluğunu hissettiği vatanseverlik duygusunu tekrar kazanacağını söylemektedir.73 Van Aller de, vatandaş-asker konseptinin çağdaş bir modelinin oluşturulabileceğini ve bu modelde vatandaş-asker ile profesyonel rütbelilerin uyumlu bir çift halinde çalışabileceğini söylemektedir.74
7.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder