ZORUNLU ASKERLİK VE PROFESYONEL ORDU. BÖLÜM 7
Askerlik Modelleri ve Savaş Zayiatlarının Toplumsal Kabulü:
Moskos’a göre, ayrıcalıklı sınıfların da askere alındığı savaşlarda zayiatların halk tarafından kabul derecesi yükselmektedir. 300.000 Amerikalının kaybedildiği II. Dünya Savaşında sağlıklı tüm erkek bireylerin orduda hizmet etmesi nedeniyle kayıplar toplum tarafından kabul edilmiştir. Halk tarafından fazla kabul görmeyen Kore Savaşında kaybedilen 33.000 kişi için de aynı şeyler söylenebilir. Ancak 47.000 kişinin kaybedildiği Vietnam savaşında ve kayıpların çok daha düşük olduğu Irak ve Afganistan Harekâtlarında zayiatların kabul derecesinin,
ayrıcalıklı sınıfların askerlikten bir şekilde kaçınması nedeniyle azaldığı dikkati çekmektedir. 75
Günümüzde ABD Ordusu’nun farklı görevlerdeki kayıplarına toplumun tepkisinin temelinde, azalan doğum oranı ve küçülen aile yapılarının da olduğu ifade edilmekle birlikte; bu tepkinin ayrıcalıklı sınıfların da askere alındığı bir zorunlu askerlik uygulamasında çok daha düşük olacağı vurgulanmaktadır. Bu anlamda, gönüllü kuvvetlerden oluşan orduların zayiat verdikleri sürece, halk tabanlı tepkilerin de etkisiyle, etkin olmayan güçler olarak algılanacağı ve kurumsal güvenirliklerinin azalacağı söylenmektedir.76
Türkiye’de terör nedeniyle verilen zayiatlara karşı gösterilen kamuoyu tepkileri nin temelinde, ABD Ordusu için yapılan eleştirilerden farklı olarak, İki temel faktör bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi; zorunlu askerlik statüsünde askere alınan gençlerin terörle mücadele için uygun kişiler olmamasıdır.
İkincisi ise; terör nedeniyle kaybedilen erbaş ve erlerle birlikte rütbeli personelin de orta ve alt sosyal sınıflara mensup olmasıdır. Türkiye’de üst sosyal tabakalarda bulunan ailelerin çocukları eğitimli olmaları nedeniyle uzun dönem askerlik yapmamaktadırlar. Bunlardan kısa dönem ve yedek subay olarak askere alınanlara ayrıcalıklı davranıldığı yönündeki iddialar ise, zorunlu askerlerin terörle mücadelede yetkinlik sorunuyla birleşince, ‘‘vatan sağ olsun’’ diyen pek çok insanı mevcut sistemi sorgular hale getirmiştir.
Zorunlu Askerlik Modellerinin Olumlu ve Olumsuz Yönleri:
Zorunlu askerlik uygulaması ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, uygulama ile ilgili olumlu algılardaki benzeşmenin de altını çizmek gerekmektedir. Leander, zorunlu askerliğin sosyal entegrasyona katkısı anlamında yarattığı olumlu algıları şu şekilde sıralamaktadır:77
i. Kişilere toplumun diğer kesimlerini ve onların farklı düşüncelerini tanıma imkânı vermektedir.
Kişilerin yaşamın gerçeklerini, hiyerarşileri ve kendi yaşam alanı dışında var olan sosyal yaşamı ve problemleri görmesini mümkün kılarak daha sıkı bağları olan bir toplum inşasına yardım etmektedir.
ii. Kişilerin görev yaptıkları bölgelerdeki geleneklere ve sosyal faaliyetlere katılımlarını sağlamakta ve hatta buralardan evlenerek farklı bölgeler arası sosyal bağları kuvvetlendirmekte ve ülke içindeki sosyal mobiliteyi (hareketlilik/yer değiştirme) yükseltmektedir.
iii. Askerde kazandığı veya geliştirdiği yetenek ve bilgisini sivil işinde kullanma imkânı sunabilmekte ve İnsanlara yeni bir kariyere başlama fırsatı yaratabilmektedir.
iv. Askerlere uğrunda canını verebileceği değerlere saygı ve sadakat duygusunu kazandırmaktadır.
Zorunlu askerlik sistemlerinin yarattığı olumsuzluklar ve dezavantajlar konusunda tespitlerde bulunabilmek için, Avrupa orduları temelinde kısaltılarak yeniden yapılandırılan modellerden daha çok, Türkiye, İran, Mısır, Güney Kore vb. ülkelerin kitle ordu modellerine bakmak gerekmektedir. Bu ülkeler temelinde yapılacak tespitlerin de her ülke için geçerli ve aynı oranda etkili olmayacağını hatırlatmak gerekmektedir. Zorunlu askerlik sistemlerinin yarattığı
olumsuzluklar genel hatları ile şu dört başlıkta sıralanabilir:
i. Kişilerin askeri eğitim ve yeterlilikleri temelinde ortaya çıkan kurumsal etkinlik
(savaşabilirlik) problemleri.
ii. Kişilerin uzun süre silâh altında tutulması nedeniyle oluşan bireysel ve ailevi mağduriyetler.
iii. Demokrasi ve kişisel hak arama mekanizmalarının fazla gelişmediği ülke ordularında karşılaşılan hak ihlalleri ve mağduriyetler.
iv. Çok fazla kişinin uzun süre silâh altında tutulması nedeniyle oluşan, işgücüne dönük ülke temelindeki ekonomik kayıplar.
4. Türkiye’de Askerlik Hizmetinin Kısa Geçmişi
Bugünün askerlik uygulamasını tartışabilmek için, en azından yeniçeri uygulamasının sonlandırıldığı ve ilk düzenli ordunun teşkil edildiği 1826 yılına kadar olan uygulamaların bilinmesi gerekmektedir. 1826’dan günümüze askere alma konusundaki düzenlemeler ve askerlik süreleri aşağıda verilmiştir.78
TABLO 3
Tabloda ayrıntıları aktarılan 184 yıllık süreç içerinde, 1826-1914 yılları arasındaki dönemde, maaşlı askerlik uygulamasından kura ile askerliğe kadar, içerisinde bedelli askerliğin de (bedeli nakdi ve bedeli şahsi) olduğu farklı yöntemler uygulanmıştır. Bu dönem içerisinde pek çok grup ve kimseye getirilen muafiyetlerin de etkisiyle, askere alma uygulamasında çok da başarılı olunamadığı görülmektedir.
Dünya’da zorunlu askerlik uygulamasının bugünkü anlamda başlangıcı Fransız İhtilali dönemine gitmekle birlikte, uygulama bizde ilk defa 12 Mart 1914 tarihli ve 296 Sayılı Mükellefiyet-i Askeriye Kanun-u Muvakkatı ile başlamaktadır. 1914 tarihinde başlayan zorunlu askerlik uygulaması ile askere almada eskiye nazaran hem yöntem hem de uygulama temelinde başarılı olunmuştur. 1927 yılında yine zorunlu askerliği temel alan ve bugün hala geçerli olan 1111 sayılı askerlik kanunu yürürlüğe girmiştir. 1927 yılından bugüne kadar, süresi kısalmakla birlikte, askere alma usul ve esaslarında önemli bir değişiklik olmadığı
görülmektedir.
Bugün, zorunlu askerlik 1111 Sayılı Askerlik Kanunu ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu çerçevesinde farklı statülerde yerine getirilmektedir. Dört yıllık üniversite (lisans) mezunlarından yedek subay adayı olarak seçilenler için 12 ay olan bu süre, aday olarak seçilmeyenler için erbaş ve er olarak altı aydır. Toplam en az üç yıl süre ile fiilen yabancı ülkelerde bulunan yükümlüler ise 21 günlük temel askerlik görevi ve 5112 Euro ödeme ile Dövizle Askerlik hizmetinden faydalanabilmektedirler. Bu şartları taşımayan diğer
tüm erkek ve sağlıklı T.C. Vatandaşları için zorunlu askerlik süresi ise erbaş ve/veya er statüsünde 15 aydır.
5. Türkiye’deki Mevcut Zorunlu Askerlik Uygulamasının Sorgulanması
5.1 Zorunlu Askerliğin TSK’da Etkinliği
Mevcut zorunlu askerlik uygulamasında, Askerlik Kanunu esaslarınca, hizmet için uygun olan ve olmayan, problemli olan ve olmayan herkes (sağlık nedeniyle “Askerliğe elverişli değildir” raporu alanlar hariç), bir seçim sürecine tabi tutulmadan silâh altına alınmaktadır.
Uygulamanın tek amacı eşitlikçilikle izah edilmektedir. Problemli erbaş ve erlerin TSK içindeki varlığı ve her geçen gün yükselen oranı, kurumsal verimlilik noktasındaki endişeleri bir kat daha artırırken, askere alımda seçim sürecinin ve gönüllülüğün gerekliliğini de ortaya koymaktadır.
Zorunlu askerlikte en azından ilk bir yıl, kişinin kuruma ve kadroya uyumu ile geçmektedir ve bu süreci verimlilik ve etkinlikten daha çok kişisel eğitim/yatırım dönemi olarak tanımlamak daha doğrudur (Bu noktada ABD Ordusu’nda er statüsünde profesyonel askerlerin temel eğitim sürelerinin bir yıl civarında olduğunu hatırlatmakta da fayda var). Türk Ordusu için mevcut 15 aylık askerlik süresi korunsa bile; uzmanlık gerektiren pek çok kadro için, göreve etkin hazırlık süresinin bir yılı bulması ve hatta bazı görevler için bu süreyi de aşması
nedeniyle, maliyet-etkinlik hesabı çoğu zaman negatif olarak gerçekleşmektedir. Birliklerin her yıl tüm zorunlu asker mevcudunun yenilendiği79 düşünüldüğünde (bu durum her yıl işçilerini eğitimsiz yeni elemanlarla yenileyen bir fabrikaya da benzetilebilir), kurumsal etkinlik konusundaki zafiyetler de tahmin edilebilir. Moskos, ABD Ordusu’nda tekrar zorunlu askerlik modeline dönülmesini önerdiği çalışmasında, Avrupa’da bir yıl ve altına düşmesine rağmen, askerlik süresi olarak 15-18 ayı uygun görmektedir.80
Kısa zorunlu askerlik süresine bağlı kurumsal etkinlik probleminin zorunlu askerlik uygulamasını devam ettiren ve askerlik süresi bir yıl ve altında olan diğer ordular için de geçerli olduğu iddia edilebilir. Ancak bu ordularda, zorunlu asker sayısının aktif ordu içindeki oranının %20-30’lar düzeyine indirilmiş olduğu ve ilave olarak uzmanlık gerektiren pek çok kadroda sivil uzmanların istihdam edildiği dikkate alındığında, iddia geçerliliğini kaybetmektedir. Ayrıca, Almanya Ordusu’nda 6 aylık zorunlu askerlik sonrası yükseltilmiş maaşlarla orduda hizmete devam eden askerlerin oranı (%80) düşünüldüğünde, ülkelerin kendi askerlik sistemleri içerisinde farklı çözümler ürettikleri de görülmektedir. Zorunlu askerliğin dünyadaki en ciddi ve başarılı uygulayıcılarından birisi olan İsrail incelendiğinde ise, söz konusu zafiyetin erkekler için 36 ve kadınlar için 21 ay olan askerlik süresi ile aşıldığı görülmektedir.
Lagendijk’e göre, ‘‘Türk ordusunun başlıca görevleri uluslararası misyonlara katılmak ve sınırda veya sınırın hemen ötesinde terörizmle savaşmak. Her iki operasyon türü de, büyük miktarlarda kötü eğitimli piyadeyi değil, küçük, esnek ve yetenekli birimleri gerektiriyor.’’
Yazara göre, zorunlu askerliği sürdüren ordunun kapsamlı olan modernleşme ve
profesyonelleşme süreçleri yavaş işliyor.81
Orduda her yıl henüz uyum sürecinde olan yeni bir askere teslim edilen devlet malı silah, araç ve teçhizatın, yaşanan intibak süreci nedeniyle kullanım ömrü kısalmakta veya bakım idame maliyetleri çok yukarı çıkmaktadır. Bu şartlarda silah, araç ve teçhizatın barış zamanı bile etkin kullanımı sözkonusu değil iken, savaş ve diğer görevlerde bu önemli bir zafiyet de yaratacaktır.
Zorunlu askerlik uygulamasına tabi yükümlülerin (yedek subay, erbaş ve erler) silâh altında bulundukları sürenin büyük bir yüzdesini gerçek askerlik ve eğitimle ilgili olmayan faaliyetlerle ve verimsiz olarak geçirmeleri ve sözkonusu yükümlülerin azımsanmayacak bir kesiminin askerî sosyal tesislerde veya askerlikle ilintisi zayıf görevlerde hizmetli olarak veya şahsi işlerde çalıştırılıyor olmaları da sorgulanması gereken temel konulardan birisi durumundadır.
Yükümlüler, askerlik hizmetinin genel çerçevesinin dışında kalması gereken bu tip görevleri, kıta şartlarının olumsuzluğu ve/veya belirsizliğine göre tercih edilebilir bulabilmektedir. Yurt savunmasıyla ilişkisi olmayan ve tahammül dışında hiçbir vasıf gerektirmeyen bu görevlerden bazılarının yüksek öğrenim görmüş vatandaşlar tarafından dahi ayrıcalıklı ve tercih edilebilir hizmetler olarak algılanması, kıtanın daha ağır olan şartlarında kaçış olarak
değerlendirilebilir.
Zorunlu askerlerin temel görevleri dışında çalıştırılmasının iki temel konuda sorgulanması gerekmektedir. Bunlardan birincisi, uygulamanın ne kadar yasal olduğudur ki, bu noktada getirilebilecek delillerin tüm uygulamaları kapsaması da mümkün görülmemektedir. Yasallık tartışmaları hangi çerçevede sonlandırılır sa sonlandırılsın, uygulamanın etik değerler temelinde sınıfı geçmesi mümkün görülmemektedir. Sorgulanacak İkinci konu ise, zorunlu asker mevcudunun 1/5’inden az olmadığı değerlendirilen böyle bir kitle varken, düşük destekleme oranı ile çalışıldığı ve daha fazla askere ihtiyaç duyulduğunun beyan edilmesidir.
Bu yöndeki ifadeler en azından bir çelişki olarak nitelenebilir. Ayrıca, askerliği 15 aya indirmenin etkisiyle kısmi bir küçülme yaşayan ordunun, Soğuk Savaş Dönemi sonrası teşkilat ve kadro temelinde yeniden yapılanarak küçülememekle birlikte eski ancak geçerli kadrolar temelinde bir ihtiyacı sürekli ortaya koymasını, masum bir çelişki noktasından bu işi yapan kişilerin ehliyeti temelinde bir sorgulamaya taşımak da gerekmektedir. Bu noktada, muharip
birlikler temelinde 20 yıldır yeniden yapılanamayan ve küçülemeyen ordunun, yönetim fonksiyonu içeren yapılarındaki (karargâhlar) kadrolar bazında, küçülme söylem ve çabalarına rağmen büyüdüğü de görülmektedir. Bu durum da masum çelişkiler çerçevesine dâhil edilebilir.
Pek çok değerli silah ve araç teslim edilen zorunlu askerlik statüsündeki personel, Güneydoğu Anadolu gibi fedakârlık gerektiren çatışma ortamları dışında, maalesef yarım gönüllü olarak, yetenek ve enerjisinin asgarisini harcayarak görevini yerine getirmeye, daha doğrusu askerlik süresini tamamlamaya çalışmaktadır. Bunun aksini iddia etmek hamaset temelli bir
söylemden öteye geçmeyecektir. Bu sebeple, zorunlu askerliğin kültürel ve sosyal dengeleri ve gerekliliği gibi tartışmalardan sıyrıldığımızda, mevcut uygulamanın, hem yükümlüler hem de kurum açısından çok da verimli bir süreç olmadığı değerlendirmesi yapılabilir.
Yönetilmeleri profesyonel askerlere veya rütbeli personele göre çok daha kolay olsa da; yükümlü askerlerin verimi konusunda, ordudaki subay ve astsubayların görüşlerinin olumlu olmadığını söylemek de yanlış olmayacaktır. Bu görüşler, zaman zaman kamuoyu önünde üst düzey komutanlar tarafından da dile getirilmektedir.
8. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder