22 Mayıs 2019 Çarşamba

KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR BÖLÜM 1

KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR BÖLÜM 1 




Ahmet Tuncay ÖZKAN 
Türkiye 

İKİNCİ DAİRE 
Basvuru no: 15869/09 
13 Aralık 2011 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Daire), 
Françoise Tulkens Başkan, 
Danute Jociene, 
Dragoljub Popovic, 
Isıl Karakas, 
Guido Raimondi, 
Paulo Pinto de Albuquerque, 
Helen Keller, 

Yargıçlar ile Yazı İşleri Müdürü Stanley Naismith’in katılımı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Heyeti olarak 13 Aralık 2011 tarihinde toplanmıs, 
24 Şubat 2009 tarihinde yapılmıs olan sözü edilen basvuruyu göz önüne alarak, yapılan görüsmeler sonucunda aşağıdaki karara varmıstır: 

OLAY ve OLGULAR 

Başvuran, Ahmet Tuncay Özkan 1966 doğumlu olup İstanbul’da ikamet etmektedir. Başvuran, Ankara Barosu avukatlarından A. Çörtoğlu tarafından 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde temsil edilmektedir. Olayların olduğu dönemde, başvuran “ Yeni Parti ” isimli siyasi partinin Başkanı ve 
Kanaltürk adlı televizyon kanalının sahibi olan bir gazeteciydi. 

A. Davanın Koşulları 

Başvuran tarafından dile getirildiği gibi davanın olayları aşağıdaki gibi özetlenebilir. 

1. Ergenekon Davası 

2007 yılında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “Ergenekon” isimli bir suç örgütüne mensup olduğu varsayılan, cebren ve şiddet yoluyla, seçilen hükümeti 
devirmeye yönelik faaliyetlere girişmekle şüphelenilen kisiler aleyhinde cezai bir soruşturma başlatmıştır. 

Savcılığa göre sanıklar, kamuoyunda tanınan kişilere yönelik saldırılar, yüksek mahkeme veya dini mekânlar gibi önemli yerlerde bomba saldırıları gibi kıskırtma eylemleri planlamış ve gerçekleştirmişlerdir. Onlar, hatta askeri bir devlet darbesine yol açacak bir biçimde bir güvensizlik ortamı yaratmayı ve böylelikle kamuoyunda bir korku ve panik havası olusturmayı amaçlamıslardır. 

İstanbul Cumhuriyet Bassavcılığı, birçok iddianame ile aralarında general, ordu subayları, istihbarat servisleri üyeleri, is adamları, politikacılar ve gazeteciler bulunan birçok kisi aleyhinde İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde ceza davaları açmıstır. Savcılık onları Ceza Kanunu’nun 312.maddesi gereğince özellikle ömür boyu hapis cezası gerektiren bir suç olan, demokratik anayasal düzeni yıkma amaçlı bir devlet darbesi planlamıs olmakla itham etmistir. 

İddianamelerden su ortaya çıkmaktadır: Ergenekon yasadısı örgütünün varlığıyla ilgili ilk iz, 2007 yılının Haziran ayında İstanbul’un bir mahallesi olan Ümraniye’de gerçeklestirilen bir arama esnasında silahların gizli bir yerde (26 adet el bombası) bulunması olmustur. Aynı sorusturma çerçevesinde, gerçeklestirilen birçok arama esnasında, örgütün hiyerarsik yapısını 
ve cebren Hükümeti devirmeyle ilgili planlarını gün ısığına çıkaran delil unsurlarına el konulmustur. 

Savcılık, bu dava kapsamında sunulan iddianamelerde, Ergenekon örgütünün hiyerarsik yapısına göre, askerlerin örgütün bas aktörleri olarak görüldüğünü ve sivillerin de lojistik ve mali araçları sağlamak ve propaganda yapmakla görevlendirildiğini açıklamıstır. 

Öte yandan, Savcılığa göre, sikâyet edilen bu sebeke, bazıları ortaya çıkarılabilmiş olan faaliyetleri ve somut eylem planlarını yürütmek için kurulmuŞtur. Kafes, İrtica ile mücadele, Sarıkız eylem planlarının üçü askeri darbeden önceki süreci ilgilendiriyordu ve ana hedef olarak da bu müdahaleyi haklı göstermek için ortamın hazırlanması söz konusuydu. Yakamoz (suda ısığın yansıması) eylem planı, böylelikle askeri bir darbenin uygulanması konusuyla ilgiliydi. Son olarak, Eldiven eylem planı, askeri darbeden sonraki süreç boyunca hükümet otoritesinin ve siyasi kurumların yeniden yapılandırılması konusunu içeriyordu. 

Kafes eylem planı, ilk önce telefonla tehdit etme, duvarlara sloganlar yazılması, çoğunlukla dini azınlıklara mensup kisilerin yasadığı mahallelerde patlayıcıların konması, kamuoyunda tanınan azınlıkların haklarının savunucularına karsı saldırıların düzenlenmesi ve son olarak, bu azınlıklara mensup is adamları ve sanatçıların kaçırılması gibi dini azınlıklara mensup vatandaslar aleyhinde örgüt üyelerince siddet eylemlerinin yapılmasını öngörüyordu. 

Kafes planının ikinci dönemi, iktidar partisi AKP’nin bu siddet eylemlerini azmettirmekle suçlanması amacıyla medya kuruluslarını yanıltmayı hedefliyordu. 
İrtica ile mücadele isimli eylem planı, özellikle iktidar partisi AKP’nin imajını lekelemek ve kamuoyunun bu partiye olan desteğini kaybettirmek amacıyla iktidar partisiyle ilgili medya organları aracılığıyla yanlıs haberlerin yayınlanmasını öngörüyordu. 

Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı, amiral Ö.Ö. tarafından gazetede anlatıldığı üzere, Sarıkız eylem planı basını yanıltmayı, hükümet aleyhinde genel bir hosnutsuzluğun olduğuna inandırmak amacıyla öğrencilerin, sendika üyelerinin ve derneklerin hükümete karsı protesto gösterileri düzenlemeleri için onları yönlendirmeyi ve ulusal seviyede afis kampanyaları düzenlemeyi öngörüyordu. Bu eylem planı, generaller, M.S.E., A.Y., Ö,Ö. ve D.F. tarafından hazırlanmıstır. 

Ayısığı eylem planı, özellikle her türlü antidemokratik eyleme karsı düsman olmakla tanınan ordu generali, Genel Kurmay Baskanı H.Ö.’yü etkisiz hale getirmeyi veya onu yerinden etmeyi hedefliyordu. Plan aynı zamanda iktidar partisi AKP’nin bir grup milletvekiline partiyi terk ettirme amacı tasıyordu. Bu planın diğer hedefi, hükümet aleyhinde askeri bir darbe için Cumhurbaskanı’nın desteğini sağlamak veya onun tarafından gelecek her türlü muhalefeti etkisiz kılmaktı. Yakamoz isimli eylem planı, özellikle askeri bir darbenin uygulanması ve hükümetin devrilmesinden sonra yeni yönetimlerin yerlestirilmesi konusuyla ilgiliydi. 

Eldiven eylem planı, hükümete karsı yapılacak askeri darbenin ardından alınacak özel tedbirlerle ilgiliydi. Bu eylem planının konuları arasında, medyanın ve siyasi olusumların yeniden yapılandırılması, silahlı kuvvetlerin yeniden organize edilmesi, yeni bir Cumhurbaskanı’nın seçilmesi, Cumhurbaskanlığı’na bağlı kurumların yeniden düzenlenmesi ve dıs politikanın yeniden yönlendirilmesi yer alıyordu. Savcılığa göre ordu generali M.S.E.’ye ait olan CD’lerin üzerinde yazılı olan, Ayısığı, Yakamoz ve Eldiven isimli eylem planları M.S.E. ve üst düzey askerlerden olusan ekibi tarafından hazırlanmıstı. 

Savcılığın talebi üzerine, istanbul Ağır Ceza Mahkemesi – nezdinde davaların sürekli devam ettiği- sanıkların çoğunluğunun tutuklanması ve tutukluluk halinin devam etmesi yönünde karar vermistir. 

2. Basvuranın Yakalanması ve Aleyhine Açılan Ceza Davası 

23 Eylül 2008 tarihinde, İstanbul polisi basvuranı yakalayarak gözaltına almıstır. Polisler, basvuran hakkında Ergenekon adı ile bilinen bir terör örgütü üyesi olması ve bu örgüt adına faaliyetler yürütmesi yönünde süphelendiklerine dair başvurana bilgi vermislerdir. 

İlgilinin sorgusu, 25 Eylül 2008 tarihinde saat 22.30’da İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde baslamıs, ertesi gün saat 18.00’e kadar aralıksız sürmüstür. Sonunda basvuran bitkin düsmüs, aç ve susuz kalmıstır. Sorgu esnasında polisler, basvuranı özellikle Ergenekon’un yapısı ve onun üyeleri arasındaki iliskiler hakkında sorguya çekmislerdir. Basvurana siyasal ve örgütsel 
faaliyetleri hakkında ve onun medya, ordu, polis ve adalet ile ilgili bildiklerine dair sorular sormuslardır. Sorusturmanın bir kısmı aynı zamanda basvuranın örgütün varsayılan diğer üyeleri ile birlikte yaptığı telefon konusmaları ile ilgiliydi. 27 Eylül 2008 tarihinde, İstanbul Cumhuriyet Savcısı basvuranı dinledikten sonra Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde nöbetçi hâkime sevk etmistir; basvuran, polisin gerçeklestirdiği sorguda kendisine yapılan suçlamaların aynısıyla itham edilmistir. Nöbetçi hâkim, basvuranın tutuklanmasına karar vermistir. 

Savcılık, basvuranı İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne 8 Mart 2009 tarihinde sunulan iddianame ile Ergenekon adıyla bilinen suç örgütünün aktif üyesi olmakla itham etmistir. Savcılığa göre; basvuran Ergenekon örgütünün bazı askerlerinin doğrudan otoritesi altındaydı. Savcılık, basvuranın örgüte üyeliği çerçevesinde, basvuranın Milli Güvenlik Kurulu’ndan ve Milli İstihbarat Teskilatı’ndan (MIT) çıkan ve hepsi “ Gizli ” olarak sınıflandırılan birçok tutanak ve belgeleri yasa dısı olarak elde ettiği, Ergenekon örgütünden gelen bilgileri yayımlamak amacıyla Kanaltürk isimli bir televizyon kanalı kurduğu, patlayıcı (el bombası ve el bombası kapsülleri) ve mermiyi evinde yasadısı olarak bulundurduğunu ileri sürmüstür. Bu iddiaları desteklemek için, Savcılık Ağır Ceza Mahkemesi’ne ilgilinin ve suç ortaklarının evlerinde gerçeklestirilen aramalar esnasında el konulan malzeme ve belgeleri ve telefon dinleme raporlarını delil unsurları olarak sunmustur. Nihayetinde Savcılık, Ceza Kanunu’nun 311 § 1, 312 § 1, 314 § 1, 327 § 1, 334 § 1. maddeleri ve 6136 sayılı Atesli Silahlar ve Bıçaklar hakkında Kanunun 13  1. Maddesi gereğince basvuranın mahkûm edilmesini talep etmistir. 

6 Kasım 2008 ve 1 Aralık 2009 tarihleri arasında, basvuran tutukluluk durumuna itiraz etmis ve tahliye edilmesini talep etmistir. Basvuran, özellikle Savcılık tarafından ileri sürülen delil unsurlarının basvuranın bir terör örgütü üyesi olduğunu gösteren suçlamaları hiçbir sekilde desteklemediğini ileri sürmüstür. Bununla birlikte, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi asağıdaki gerekçelere dayanarak ilgilinin basvurusunu reddetmistir: Basvurana atfedilen suçlamaların mahiyeti, kuvvetli suç süphesi, kaçma riski, delil durumu, delillerin yok edilmesi 
riski, tutukluluğa alternatif olacak önlemlerin, basvuranın ceza yargılamasına katılmasını sağlamak açısından yeterli olmadığı görüsü. 

Hali hazırda, dava halen İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi önünde derdest olup, basvuran Silivri Tutukevi’nde bulunmaktadır. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder