16 Mart 2019 Cumartesi

ALMANYA’DA FETÖ YAPILANMASI VE ALMANYA’NIN FETÖ POLITIKASI BÖLÜM 10

ALMANYA’DA FETÖ YAPILANMASI VE ALMANYA’NIN FETÖ POLITIKASI BÖLÜM 10



FETÖ’NÜN STRATEJI DEĞIŞIKLIĞI 

15 Temmuz sonrası örgütün Türkiye’deki merkezini tamamen Almanya’ya taşıyacağı hem örgüt mensuplarınca hem de FETÖ üzerine araştırmalar yapan bazı Alman akademisyenlerce açıkça dile getirilmektedir. Federal Göç ve Mülteciler Dairesinin (Bundesamt für Migration und Flüchtlinge, BAMF) açıkladığı verilere göre darbe girişiminden 7 Mart 2018’e kadar geçen sürede 288’si diplomatik ve 771’i de yeşil pasaport sahibi olmak üzere toplam 1.059 Türk vatandaşı Almanya’ya iltica başvurusunda bulunmuş ve bunun yüzde 42’si kabul edilmiştir. Açıklanan rakamlara söz konusu kişilerin eş ve çocuklarının da dahil olduğu belirtilmektedir.155 

Amaçlarına ulaşmak için pragmatist hareket eden ve ideolojik olarak takiye 
siyaseti izleyen örgütün değişen şartlara hızla adapte olarak söylem ve siyaset değişikliğine gidebildiği bilinmektedir. FETÖ sözcüsü Ercan Karakoyun örgütün şeffaf olmadığı yönündeki eleştirileri bertaraf edebilmek için röportajlarında örgütün öz eleştiri yaptığını belirtmiştir. Bu bağlamda müstakil okullar açma gayretlerinin aslında yanlış olduğunu, eğitime önem veren bir yapılanma olarak Alman okullarında “entegrasyon” çalışmalarını yoğunlaştırmalarının daha iyi olabileceğini ifade etmiştir. 

Bu şekilde Alman kamuoyunda öz eleştiri yapıldığı izlenimi verilerek örgütün eski “günahları”nı affettirmeye ve kamuoyu nezdinde sempatik olmaya çalıştığı görülmektedir. Gerçekte ise örgütün yeni okullar açacak mali ve insani kaynakları kalmadığı bilinmektedir. Karakoyun ayrıca örgütle ilgili Alman kamuoyunda sıklıkla dillendirilen şeffaflık suçlamalarına cevaben kişisel Facebook sayfasında bir deklarasyon yayımlamıştır. Karakoyun bu deklarasyonda 28 Şubat sürecinde Kemalistler ve sonrasında da 
“Türkiye rejimi” tarafından kendilerine baskı uygulandığı için kapalı ve şeffaf olmayan bir yapılanmaya gitmek zorunda bırakıldıklarını ileri sürmektedir.156 FETÖ’nün kurulduğu ilk günden bu yana faaliyet yürüttüğü tüm ülkelerde aynı stratejiyi takip ettiği ve özellikle de 28 Şubat sürecinde Kemalist ideolojiyle uzlaşarak iş birliği yaptığı hesaba katıldığında Karakoyun’un iddialarının doğruyu yansıtmadığı ve Alman kamuoyunun gözünü boyamaya yönelik bir girişim olduğu anlaşılacaktır. 

Karakoyun yine bir röportajında FETÖ’nün Türkiye’de faaliyet imkanı kalmadığını söylemiş ve Almanya’nın örgütün yeni merkezi olduğunu açıkça itiraf etmiştir. Söz konusu röportajdan Türkiye’den Almanya’ya firar eden FETÖ’cülerin bu ülkeye gider gitmez diğer örgüt mensuplarınca hem finansman hem de lojistik olarak desteklendiği, ülkeye yerleşmeleri ve entegre süreçlerinin kolaylaştırıldığı anlaşılmaktadır. 

SWP’nin Türkiye uzmanı Günter Seufert’in de öngördüğü gibi Almanya’daki 
Türk topluluğunun büyük oranda FETÖ’den desteğini çekmesi örgütün Almanlara daha çok yaklaşmasına ve onlardan destek arayışına girmesine neden olacaktır. 

Nitekim 
Almanya’da FETÖ’nün sözcülüğünü ve kamuoyu çalışmalarını yürüten Ercan 
Karakoyun bir röportajında yapının giderek daha bölgeselleşeceğini hatta örgüte 
bağlı okul ve kurumların “Almanlaşacağını” ifade etmiştir.157 Bu açıklamalara göre Almanların da örgütün Almanya ve diğer ülkelerde sahip olduğu altyapı ve organizasyon gücünden yararlanmayı düşündüğü öne sürülebilir. FETÖ Afrika’da yüzden fazla okula sahiptir. Türk devletinin diplomatik çabaları sonucunda bu okullar satışa çıkarılmıştır. Söz konusu okulların bazılarının Alman vatandaşı olan FETÖ’cü iş adamları tarafından satın alınması Alman devletinin himayesine girdiği anlamına gelmektedir. Bu himaye Afrika’da nüfuz alanlarını artırmaya yönelik siyaset izleyen Almanya için iyi bir imkan olarak durmaktadır. Nitekim Etiyopya’da iki bin çocuğun öğrenim gördüğü FETÖ’ye ait bir okula Alman yönetici arandığı bilgisi ülke medyasında yer almıştır.158 

Almanya’da yaptığımız saha çalışmasında edindiğimiz izlenime göre 
FETÖ’nün bir diğer stratejisi de örgüte ait okulların mültecilere eğitim veren merkezlere dönüştürülmesidir. Örgüt böylelikle mültecilerin entegrasyonu ile ilgili altyapı sorunları yaşayan Almanya’dan maddi ve manevi destek alarak kurumlarını yaşatmayı hedeflemektedir. Örgütün Türkiye’den Almanya’ya kaçan kendi mensupları için de özel sığınma merkezleri açmayı planladığı bilgisi basında yer almıştır. Sahada edindiğimiz bilgilere göre FETÖ’nün 15 Temmuz’un ardından Türklerden aldığı desteği büyük oranda kaybetmesi sebebiyle Alman kuruluşlarla daha çok dayanışma içine girme eğiliminde olduğu gözlemlenmiştir. 
FETÖ ile ilgili çalışmalarıyla bilinen araştırmacı Kristina Dohrn örgütün yaşlı 
ve büyük abilerinin Türkiye’den Almanya’ya sığınmasıyla içe kapanma ve muhafazakarlaşma eğilimlerinin daha çok artacağı öngörüsünde bulunmaktadır.159 

Almanya FETÖ konusunda PKK sorununda olduğu gibi Türkiye’yi yoracak 
bir yol izleyeceğinin işaretlerini vermektedir. Berlin yönetimi 15 Temmuz darbe 
girişiminin FETÖ tarafından gerçekleştirildiğini kabule yanaşmamış ve kendisine 
sığınan Türkiye’de suç işlemiş örgüt mensuplarını iade etmemiştir. Ayrıca 
FETÖ’ye bağlılığı açıkça bilinen Almanya’daki kurumlara karşı herhangi bir işlem 
yapmaya karşı çıkmış ve Türkiye’nin örgütle mücadelede attığı adımları ağır bir 
şekilde eleştirmiştir. Bütün bunların yanında darbe girişimine karşı Köln kentinde düzenlenen mitinge Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telekonferansla bağlanmasını engellemek için bizzat Anayasa Mahkemesi kararı çıkarmıştır. Berlin yönetimi bu politikasıyla Türkiye ile ilişkilerini riske atmaktadır. 

SONUÇ 

Almanya’nın FETÖ’yü bir terör örgütü olarak tanımayıp faaliyetlerini engellememesi Türkiye için olduğu kadar Ankara-Berlin ilişkilerinin geleceği açısından da ciddi bir sorundur. PKK’nın Almanya’daki faaliyetleri, Berlin’in Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki tutumu ve Türkiye’nin içişlerine müdahale ettiğine dair Ankara’daki algılar nedeniyle zaten sorunlu olan Türk-Alman ilişkilerinin FETÖ meselesiyle daha da gerginleşmesi iki ülke açısından geri dönülemez zararların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu yüzden Almanya’nın FETÖ konusunda Türkiye ile iş birliğine yönelmesi ve Ankara’nın da Berlin’i buna sevk edecek politikalar geliştirmesi gerekmektedir. 

Bunun için öncelikle FETÖ’nün nasıl tehlikeli bir örgüt olduğu ve Türkiye’nin 
güvenliği için teşkil ettiği tehdit açık bir şekilde Alman kamuoyuna anlatılmalıdır. Örgütün bu ülkede sahip olduğu medya ağları ve siyasi bağlantılarıyla Türkiye’de haksızlığa uğradığını anlatıp mevcut yönetimi karalamaya yönelik yoğun bir çaba içerisinde olduğu düşünülürse bu alanda ciddi çalışmaların yürütülmesi gerektiği daha iyi anlaşılır. FETÖ’nün gerçek yüzü sadece siyasi karar vericilere değil onlar üzerinde etkili olan sivil toplum kuruluşları ve halka da izah edilmelidir. Alman medyasında her geçen gün artan Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığının ülke halkı üzerindeki olumsuz etkisi düşünüldüğünde Alman kamuoyunun Türkiye ve FETÖ konusunda doğru bilgilendirilmesinin önemi açığa çıkar. Alman hükümetlerinin Türkiye karşıtı politikalarının arkasında Türkiye karşıtı lobilerin olduğu unutulmamalıdır. 

Bu çerçevede medya ve siyaset dünyasından FETÖ ile olağan dışı 
ilişkiler kuranların ortaya çıkarılması Alman hükümeti ve halkı üzerinde Türkiye 
konusundaki olumsuz etkilerinin hafifletilmesi açısından faydalı olacaktır. 
FETÖ’nün izlediği manipülatif stratejiler ve takiyeci ideoloji Türkiye örneği 
üzerinden gereğince anlatılır, Alman toplumu ve devleti açısından bunların riskleri açıkça ortaya konulursa örgütün gerçek kimliğinin anlaşılması sağlanabilir. 

Türkiye’nin FETÖ’nün ifşa olmasının ardından girdiği tutum değişikliğinin 
gerekçelerinin Alman kamuoyu tarafından yeterince anlaşılmadığı görülmektedir. 

Bu tutum değişikliğinin anlaşılmasına yönelik örgütün Türkiye’de geçirdiği 
gelişim ve ifşa süreci, eski FETÖ mensuplarının itirafları ve mahkeme kayıtları 
eşliğinde Alman kamuoyuna aktarılmalıdır.

Almanya’daki bazı gazeteci ve siyasetçiler kendi ülkelerinden çok Türkiye ile 
ilgilenmektedir. Uluslararası ilişkilerin genel kabul görmüş kuralları ve medya 
etiğine aykırı bir şekilde Türkiye’deki seçilmiş iktidar aleyhinde karalama kampanyaları yürütmekte ve hakarete varan suçlamalarda bulunmaktadır. Bu durum Almanya’daki Türkiye karşıtı lobinin gücünü ve etkinliğini göstermektedir. 

FETÖ’nün bu lobinin organizasyon ve finansmanında çok önemli bir rolü vardır. 
Bu hususlar göz önüne alınarak örgütün Türkiye ve Almanya için nasıl bir tehdit 
olduğu etkili bir şekilde anlatılmalıdır. 

İkinci olarak FETÖ Almanya’daki Türkiye kökenli insanlara bütün yönleriyle 
anlatılmalıdır. Bu ülkedeki üç milyondan fazla Türkiye kökenlinin örgütlü olarak 
hareket etmeleri durumunda Berlin yönetimi üzerinde sahip olacağı lobi gücü iyi 
kullanılarak Alman kamuoyu ikna edilmelidir. Bu sağlandığı takdirde Alman kamuoyunun siyasiler üzerinde baskı kurması mümkün olabilir. Ayrıca Türkiye’nin bu insanları bilgilendirmesi FETÖ’nün Almanya’daki Türk toplumu içerisinde örgütlenmesini ve finansal destek bulmasını zorlaştıracaktır. Bunun dışında Alman basın mensuplarının örgüt hakkında Almanca kaynak azlığından yakındığı dikkate alındığında özellikle örgüt yapısı ve stratejileriyle ilgili yapılacak yayınların önemi anlaşılmaktadır. Gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde Alman hükümetinin örgüt hakkındaki politikasını değiştirmesi sağlanamasa bile ülke kamuoyu Berlin’in FETÖ’ye yönelik himayeci tutumunun yanlışlığı konusunda ikna edilmelidir. Son dönemde FETÖ’nün içe kapalı ve gizemli yapılanmasına yönelik Alman kamuoyunda yapılan eleştiriler ve şeffaf olması yönünde baskılar giderek artmıştır. 

Örgütün bu yeni durum karşısındaki şeffaflık stratejisinin bir manipülasyon 
yöntemi olduğu Alman kamuoyuna izah edilmelidir. Zira yalnızca Fetullah Gülen 
ile ideolojik ve örgütsel bağın artık gizlenmiyor oluşu şeffaflık manasına gelmemektedir. 

Örgütün dayandığı ideolojik ve yöntemsel temel “takiye”dir. FETÖ 
Türkiye örneğinde açıkça görüldüğü gibi devlet ve toplum kurumlarına sızmasını 
tam anlamıyla gerçekleştirip yeterli güce ulaştığında gerçek yüzünü göstermekte ve esas hedeflerini belli etmektedir. Birleştirici ve hoşgörülü bir hareket olma iddiası ile Alman kamuoyunda da sempati toplamaya çalışan örgütün sızdığı kurumlarda yeterince güç elde ettikten sonra kendine dahil edemediği farklı görüş ve bireyleri fişlemek suretiyle tasfiye ettiği bilinmektedir. Nitekim bir örgüt mensubunun mahkemedeki ifadesinde itiraf ettiği gibi TSK’ya sızan örgüt mensupları Alevi kökenli askerleri “A Takımı” başlığı altında fişlemiştir. Örgütten olmayan asker ve subaylar yaşam tarzları, namaz kılıp kılmadıkları ve alkol içip içmediklerine göre bir fişlenmeye tabi tutulmuştur.160 

Örgütün kurulduğu günden açıkça eyleme geçtiği 15 Temmuz darbe girişimine 
kadar geçen süreçte Türkiye’de izlediği siyaset, strateji ve yürüttüğü söylemler 
tüm çelişki ve tutarsızlıklarıyla Alman kamuoyuna aktarılmalıdır. Bilhassa örgütün söylem ve eylemleri arasındaki zıtlık ifşa edilmelidir. Türkiye’de “Siyasete uzağız ve girmeyiz” sloganı ile kendine siyaset yapma imkanı ve meşruiyeti sağlayan örgüt161 şeffaflaşacağı yönündeki söylemleriyle de gizli ajandasını yürütmek için daha da komplike ve sofistike yöntemler geliştireceğinin sinyallerini vermektedir. Son dönemde iki ülke ilişkilerinde girilen normalleşme arayışları kapsamında Alman tarafının FETÖ konusunda atacağı ciddi ve somut adımlar ikili ilişkilerin iyileşmesine ciddi katkı sunacaktır. Nitekim Alman kamuoyunda örgütün şeffaf yapılanmasına yönelik kaygıların daha yüksek sesle ifade edilmeye başlanması Berlin yönetiminin FETÖ konusundaki tutumunda revizyona gitmesi gerektiğini işaret etmektedir. Bu noktada antidemokratik, tek merkezden yönetilen ideolojik ve idari bir yapılanmanın hakim olduğu örgüte ait dernek ve okulların Alman makamları tarafından daha yakından incelenmesi yerinde bir adım olacaktır. 

Son olarak Berlin hükümetine FETÖ gibi illegal bir örgütü korumaya devam 
etmesinin Türkiye ile ilişkilerine vereceği zarar şüpheye yer bırakmayacak 
şekilde anlatılmalıdır. Almanya’nın terör örgütlerine destek vermek ile Türkiye’yle sağlıklı ilişkiler kurmak arasında tercihini yapması gerektiği ifade edilmelidir. Almanya’da FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerine hareket imkanı sağlamak suretiyle bunları Türkiye’ye karşı bir baskı aracı olarak kullanmak isteyen siyasetçilerin bu hesabının yanlış olduğu ve bunun Türkiye kadar Almanya’ya da zarar vereceği izah edilmelidir. Terörün kendisini destekleyenlere bumerang gibi döneceği gerçeği hatırlatılmalıdır. 

A. İLLEGAL YÖNTEMLER 

Kara Para Aklanması.,

Toplanan yardım ve zekat paralarının amaç dışı kullanımı 
Banka promosyonlarına “haram” olduğu gerekçesi ile el konulması 

B. BAĞIŞLAR 

“Himmet” 
Kimse Yok mu Derneği 
Maaşlardan kesinti 
Alman devletinin örgüt dernek ve okullarına sağladığı sübvansiyonlar 

C. TICARI VE FINANSAL FAALIYETLER 

1. EĞITIM KURUMLARI 

150’den fazla etüt merkezi 
25-30 Özel okul 
Yüzlerce “Işık Evi” isimli öğrenci evleri 

2. ŞIRKETLER 

Girişimciler Derneği Federal Birliği (Bundesverband der Unternehmervereinigung-BUV) 
20'den fazla derneğin üye olduğu BUV 3.000'den fazla işletmeyi temsil ettiğini 
iddia etmektedir. 

3. DERNEKLER 

Alman Diyalog Kurumları Birliği (Bund Deutscher Dialog Institutionen) 
Diyalog Dernekleri adıyla örgütlenen 300’den fazla STK 

4. BASIN-YAYIN-MEDYA 

World Media Group AG 
Zukunft Medya Ltd. Şti. (Zukunft Medien GmbH) 
Zaman Avrupa 
Zaman-online.de 
Deutsch-Türkisches Journal (dtj-online.de) 
Deutsch-türkischenachrichten.de 
Peyk Medya Limited Şirketi (Peyk Media GmbH) 
Ebru TV/QLAR 
Samanyolu TV Avrupa 
Tuwa Medya&Pazarlama Ltd. Şti. (Tuwa Media&Marketing GmbH) 
Sun Basım&Dağıtım Ltd. Şti. (Sun Print&Vertriebs GmbH) 
Die Fontäne (Çeşme) 




EK 1. FETÖ’NÜN ALMANYA YAPILANMASI 

1. EKONOMİK FAALİYETLER

2. SİYASİ YAPILANMA 

3. LOBİ VE PROPAGANDA FAALİYETLERİ 




Almanya’nın FETÖ Politikası 

• Berlin yönetimi FETÖ’nün terör örgütü olduğunu kabul etmemektedir. 
• Almanya FETÖ ile 15 Temmuz darbe girişimi arasındaki ilişkiyi kabul etmemektedir. 
• FETÖ mensubu firari savcılar Zekeriya Öz ile Celal Kara Almanya tarafından Türkiye’ye iade edilmemektedir. 
• Almanya FETÖ mensubu NATO’da görevli Türk subaylarını iade etmeye yanaşmamaktadır. 
• 7 Mart 2018 itibarıyla binden fazla kişi (288 diplomatik pasaport ve 771 yeşil pasaport sahibi Türk vatandaşları) Almanya’ya iltica başvurusunda 
  bulunmuştur. 2018 Şubat ayı itibarıyla bu taleplerin yüzde 42’si kabul edilmiştir. 


FETÖ LIDERI (FETULLAH GÜLEN) 
FETÖ AVRUPA İMAMI 
(ABDULLAH AYMAZ) 
FETÖ ALMANYA İMAMI 
(HAYRETTIN ÖZKUL) 
FETÖ ALMANYA SÖZCÜSÜ 
(ERCAN KARAKOYUN) 
EYALET İMAMLARI 
İL İMAMLARI 
ABILER/ABLALAR 

Kültürlerarası Diyalog Forumu (Forum für Interkulturellen Dialog) 
Pangea Matematik Oyunları 
Alman-Türk Kültür Olimpiyatları 
Alman Diyalog Ödülleri (Alman Diyalog Ödülü) 
Diyalog ve Eğitim Vakfı (Stiftung Dialog und Bildung) 
Farklı isimler altında kurulmuş diyalog dernekleri 
Siyasi partilerle iletişim kurma, üye olma


11.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder