TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU., BÖLÜM 20
Piyade Binbasi Mehmet Emin YURDAKUL :
Kahraman BILGIÇ talimatlari Albay Hamdi POYRAZ'dan aldigini, Binbasi Mehmet Emin YURDAKUL ile de görevlere gittigini, Özel Harekat Timi ile birlikte ASAGI KONAK köyünde operasyon yaparken kendisinin ( K.BILGIÇ'in) kümesten 13 kilo eroin ile 4 adet silah çikardigini, tabancalari Tabur Komutani Binbasi Mehmet Emin YURDAKUL'a verdigini, Binbasinin da bu silahlardan birini Belediye Baskani Ali Ihsan ZEYDAN'a verdigini, digerlerini bilmedigini, Eroinin 8 kilosunun Mehmet Emin YURDAKUL'un taburundaki bir astsubaya verdigini, Bu astsubayin Izmir'de yakalandigini, tifadesinde Binbasinin ismini vermedigini, çünkü bunun için Mehmet Emin YURDAKUL'un karisinin adi geçen astsubayin karisina 480 veya 580 milyon lira gönderdigini, Mehmet Emin YURDAKUL'un kendisi (Kahraman BILGIÇ) ile birlikte iki çobanla daha sonra taniklik yapmasin diye namaz kilarken babalarini öldürdüklerini, ayrica Esendere Yolu'nda iki gencin öldürülüp karli bir zamanda atildigini, Abdullah CANAN 'in da Mehmet Emin YURDAKUL'un tabura aldirdigini, bir hafta taburda sorguladigini, sonra da kendisinin tabura getirdigi ve üstegmen diye tanittigi, ancak gerçekte üstegmen olmayan iki tetikçiye öldürttügünü, kendisine (K.BILGIÇ'e) de kimseye söyleme dedigini, (Kahraman BILGIÇ'in) Bu olayla ilgili olarak Abdullah CANAN'in akrabasi olan Mehmet CANAN'la Yakup EDIS'in evinde (Abdullah CANAN'dan haber almak veya kurtarmak için) pazarlik yaptiklarini 24 bin marka anlastiklarini, Mehmet CANAN'in bunun 7 bin markini ev sahibi Yakup EDIS'e biraktigini, bunu Kemal ve Ismet ÖLMEZ'in kardesi Burhan ÖLMEZ'e verdigini, çünkü onlarla beraber oldugunu, daha sonra bunlarla Otel Senler'de görüstügünü, Bu Ölmezlerin ve Yakup EDIS'in 1984 yilinda PKK'yi bölgeye sokan insanlar oldugunu, ancak sonradan bundan zarar gördükleri için devlet yanlisi olduklarini, Kaçakçilik Olaylari : Kahraman BILGIÇ, Hasan ÖZTUNÇ'un ZEYDAN'in bir alti Korucubasi oldugunu, devlet yanlisi geçindigini, Çolak Hasan lakabini tasidigini, korucularin maasini bile vekaletle O'nun aldigini, Bir de Kemal ÖLMEZ ve Ismet ÖLMEZ oldugunu, bu kisilerin daha önce fakir olduklarini, Hkkariye giden otobüslerde muavinlik yaptiklarini, simdi ise altlarinda birer CHAVROLET marka araba oldugunu, bunlari Kurmay Albay Hamdi POYRAZ'in kendisine (K.BILGIÇ'e) tanittigini, Kemal ÖLMEZ'in Vahyettin ASLAN'in yazihanesine gelerek tehdit ettigini, ancak O'ndan para alamadiklarini, Refah Partisi Ilçe Baskani Fakin MENGEÇ'in (askeriyeye malzeme veren bir esnafmis) de ``tehdit edildigini, sikayet dilekçesi verdigini, ancak dilekçenin Emniyete gelip takildigini, o zana isin içinde polisin de oldugunu anladigini, korkusundan takip edemedigini'' kendisine (Hüseyin OGUZ'a) anlattigini, Hüseyin OGUZ, Astsubay Aydin, Tegmen Yalçin KARAKURT ve Atilla Astsubayla birlikte bu islerin üzerine korkusuzca gitmek için silah üzerine yemin ettiklerini, bundan sonra sikayeti olanlarin dilekçe vermeleri için Fakin MENGEÇ'e haber gönderdigini, Daha sonra taburda Hamdi ÇAKIR Yarbay ve Ersan ALKAN Albayla birlikte halka güven vermek, ``olaylarin üzerine gidiyoruz'' imajini vermek ve halki devletin yanina çekmek için bir halk toplantisi yapmaya karar verdiklerini, asiret ileri gelenlerini çagirdiklarini, hepsinin geldigini, yalnizca Belediye Baskaninin gelmedigini, kolonya, çikolota alarak vatandasa ikram ettiklerini, orada bir vatandasin ``Abdullah CANAN olayi da çözülecek mi?'' diye sordugunu, Abdullah CANAN'in oglu Vahap CANAN'in da Mehmet BALKIZ Yüzbasiya gittigini, yakasina yapistigini, ``Babamin katilleri sizsiniz'' dedigini, bunun üzerine kendisini dövdüklerini, Çünkü babasini çagirtip tabura gönderenin Mehmet BALKIZ Yüzbasi oldugunu söyledigini, bunun üzerine bu çocugu kenara çekip özel telefonunu verdigini ve kendisini aramasini istedigini, Kahraman BILGIÇ'in ifadelerini mesaj halinde Alaya, Tugaya, Genel Komutanliga çekildigini, Alaydan Yalçin Tegmen'e telefon açilarak kendisi (Hüseyin OGUZ) için ``Ulan sen Silahli Kuvvetlerini hedef aldin.''seklinde tepki gösterdiklerini, Bunun üzerine Albay Hasan, Yarbay Hami ÇAKIR, kendisi (H.OGUZ), Aydin Basçavus, Yalçin Tegmen'in toplandiklarini, Hami Yarbay'in ``Dürüstçe mücadele ediyoruz, yanlis birsey olmasin'' dedigini, olaya siyaset karistirilmamasi gerektigini konustuklarini, Yalçin Tegmen'in ``Abi bunlar bizi infaz edecekler, bunlari not üsecegim, yazacagim, kasete alacagim'' dedigini, kendisinin de ``Ben sonuna kadar mücadele edecegini, kendisini desteklemelerini `` istedigini, kendisinin de Atilla Astsubaya ``yer gösterimi ve ifade sirasinda alinan kasetleri çogalt'' dedigini, ifadeleri de 6 nüsha yazdigini, birini özel olarak saklamasi için Atilla Astsubaya verdigini, O'nun da özel valizine sakladigini, toplantida 5 suret ifade yazdiklarini söyledigini, Ersan ALKAN Albayin ``Bu ifade tutanaklarini yok edeceksiniz'' dedigini, ``Neden'' diye sormasi üzerine Albay'in ``Bu Tugay Komutanina, Genelkurmaya'a, bir yere siçriyor'' dedigini, Kahraman BILGIÇ'in ifadesini kendisinin aldigini, ancak orada geçici görevli oldugu için imza atmadigini, bu tutanaklarin PBIK (Personel Bilgi Islem) Kod numarasi yazilarak imzalandigini, bu ifadelerdeki imzalarin Tegmen Yalçin KARAKURT ile Astsubay Aydin'a ait oldugunu, Aydin'in soyadini hatirlamadigini, bu sorgunun Atlla ATES astsubay tarafindan kamera ile çekilerek banta da alindigini, Yüksekovaya gidisinin 8. günü görevinin bittigini söylediklerini, Il Jandarma Alay Komutani Necati KILIÇKAYA'nin kendisini istedigini ve çok acele gelmesini istedigini, orada yol güvenliginin olmadigini, yolda infazdan korktugunu, tedbir alarak YENIKÖPRÜ'ye geldigini, buradan tanidigi Erdal Astsubay'in kendisini BRT denilen araçla Hakkari'ye ilettigini, burada çok kötü karsilandigini, telefonla görüsmesi, çarsiya çikmasinin yasaklandigini, bunun üzerine 4 Kasim'da (4 Ekim olmali) Atilla Astsubay adina misafirhaneye baglattiklari özel telefondan esini aradigini, olaylari anlattigini, 7.10.1996 tarihinde de tututklanmis olan Yüce Astsubayi Van'a Askeri mahkemeye götürmek üzere görevlendirildigini, Van'da Abdullah CANAN'in akrabasi olan Eski Hakkari Milletvekili Esat CANAN'in telefonunu bularak kendisi ile 2 saat konustugunu, bildigi herseyi anlattigini, kendisini kurtarmasini istedigini, O'nun da bunu basina anlattigini, 10 Ekim'de Hakkari'ye dönünce basina demeç vermissin diye kendisini sorguya çektiklerini, kendisinin de halen Malatya'da görevli Ismail adindaki helikopter pilotu üstegmenden kendisini kaçirmasini istedigini, ayin 16'sinda Tugay'da bulusmak üzere anlastiklarini, Bu arada Mahmut ISIK adindaki milletvekilini özel telefonla aradigini, olaylari anlattigini, ``Askerlik hayati beni buradan çikarmaz, infaz ederler. Kaset varsa konusmayi al'' dedigini, O'nun tavsiyesi üzerine ATV'den Suat isminde birinin kendisini aradigini, O'na da herseyi anlattigini, eger infaz ederlerse yayinlanmak üzere anlastiklarini, medya'da resmim çikarsa belki kurtulurum diye düsündügünü, Ayin 16'sinda sivil bir taksi ile Ismail Üstegmenle bulusmak üzere Tugaya gittigini, ancak alaydan oraya gittigini ögrendikleri için acele alaya çagirdiklarini ``Jandarma Genel Komutaninin kendisini istedigini'' söylediklerini, Mahmut ISIK'in Içisleri ve Savunma Bakanini arayarak durumu anlattigini, bunun üzeri Genel Komutanliktan çagrildigini, ancak yine de infazdan süphelendigi için Ali KARDES ismindeki Izmir'li bir askere evnin telefonumu vererek, babasina açmasini ve kendi durumunu anlatmasini istedigini, Ayin 17'sinde bir daha dönmemek niyetiyle valizini alarak Hakkari'den ayrildigini ve Ankara'ya geldigini, Komutanliga GITMEDEN önce Mahmut ISIK'i buldugunu ve konustugunu, ATV'den Suat'la Onun evinde bulusarak görüntü verdigini, sonra Jandarma Genel Komutanligina gittigini, burada bir gün 12 sayfa ifade verdigini, anlattiklarina inanmadiklarini, kaçirilan adamin PKK'li oldugunu söylediklerini, kendisine 20 Ekim'de Komutan'la görüsecegini söyledikleri halde 20 gün Ankara'da kaldigini, fakat Genel Komutanla görüsemedigini, ifadesinde askeri personeli ve Jandarmayi da yazdigi için görüsmek istememis olabilecegini, sonra tayinini istedigini, 10 Kasim'da Elazig'a tayininin çiktigini, mehil müddetini kullanarak Elazig'a gittigini, burada pek hos karsilanmadigini, bir Ilçe Jandarma Bölük Komutanligi'na Harekat subayligi gibi bir göreve verdiklerini, orada bir ay kaldigini, telefon irtibati falan olmayan bu yere kendisini susturmak için verdiklerin, bonra 30 Kasim'da Diyarbakir'a gidip Devlet Güvenlik Mahkemesin'de 9 saat 16 sayfa ifade verdigini, çünkü adliyeye, hukuka güvendigini, Hakkari'deki menfaat sebekesine karsi Vali'nin hiçbir etkinliginin olmadigini, kendisinin de ulusamadigini, adli sistemin de orada birsey yapmasinin mümkün olmadigini, Otluca Köyü Olayi : Yüksekova Tugayi'nin çevresinde tel örgü kiyisinda koruma amaçli pusu atildigini, bu pusu timinin gece saat 24.20-24.30'da pusuya düsürülerek 2 astusbay, 4 erin sehit edildigini, telsiz konusmalarini dinledigini, sehit olan astsubaylarin pusuya düsünce israrla yardim istedigini, ancak birlik yok bahanesiyle yardima gidilmedigini, ancak 2 gün sonra bölgede operasyonlara baslandigini, Tugay'a 1-2 km. yakininda bulunan OTLUCA Köyünden basta muhtar olmak üzere 5 yasinda çocuk dahil birçok insanin tugaya götürüldügünü, bunlardan 5 tanesinin eline illegal 5 kales verilerek mahkemeye verildigini, bununla ilgili arama tutanagi tutmasi için Alay Komutani Necati KILIÇKAYA, Yalçin YALINCAK astsubaya emir verdigini, ancak bu astsubay kabul etmedigi için baska bir üstçavusa tutturdugunu, ancak savcilik bunlara inanmadigi için takipsizlik verdigini, Bu arada Otluca Köyünün tamamen bosaltildigini, köyden 2-4 bin civarinda koyunun tugaya getirilerek kesildigini, bu olaydan sonra bu köyden 24 kisinin kirsala çikarak örgüte katildigini, bu hareketle örgütün gücüne güç katilmis oldugunu, Yücel ZEYDAN ( PKK Yüksekova Daglica Tabur Komutani - Rüstem Kod adli) Yücel ZEYDAN'in Hakkari Milletvekili Mustafa ZEYDAN'in oglu oldugunu, Iran'da annesinin yanina sik sik gittigini, (Mustafa ZEYDAN'in bir karisinin da Iran'da oldugunu), telefonla babasi ile de görüstügünü, Mustafa ZEYDAN'in bir oglunun da Saglik Bakanligi'nda üst düzeyde görevli oldugunu, Yücel ZEYDAN'in amca çocuklarinin da korucu oldugunu, Yücelle sik sik görüstüklerini, bu nedenle de Hakkari Bölgesinde PKK'nin eylem yapmadigini, Hakkari'de bütün önemli ihaleleri Mustafa ZEYDAN'in akrabalarinin aldigini, sonunda PKK'ya da devlet parasinin gittigini, son olarak 100 milyonluk Yatili Bölge Okulu ihalesini yine Mustafa ZEYDAN'in yakin akrabalarinin aldigini, Mustafa ZEYDAN, istedigi adami korucu yaptirdigini, Vali'ye telefon ettigi zaman almamazlik yapamiyacagini, Yüksekova'li Mehmet oglu Bayram AKSU adinda bir vatandasin bulundugunu, bunun gönüllü istihbaratçilik yaptigini, halen Van'da oldugunu, bunun gerek Yesille gerekse diger faili mechullerle ilgili herseyi bildigini, Asiret Yapisi : Hakkari'de irili ufakli 23 asiret bulundugunu, Yüksekova'da da 3 büyük asiret oldugunu, Bunlarin Piyanis , Doski ve Jirki asiretleri oldugunu, Bunlardan JIRKI asiretinin 200 elemani ile çok ciddi ve samimi bir mücadele verdigini, PIYANIS Asiretinin (Mustafa ZEYDAN'in asireti) 9 bin korucusu oldugunu, ancak bunlarin Yücel ZEYDAN nedeniyle PKK ile ciddi bir mücadelesinin olmadigini, Fakin MENGIÇ (RP ilçe baskani) 'nin yaninda bir kuyumcu oldugunu, bu kuyumcudan altin alma olayi oldugunu, suçlularin Piyanis asiretinden oldugunu, isin içinde bir de astegmenin oldugunu, bu astegmenin magduru sanik olarak mahkemeye çikardigini, sonra asiretler arasinda husumet omlmamasi için asiret ileri gelenlerinin araya girerek baristirdiklarini, Korucu Sistemi : Koruculuk Sisteminde korucubasi, onun altinda tim veya takim komutani, onun altinda da elemanlar oldugu, Her timin 20 kisiden olustugu, tim komutaninin elemanlarin vekaletini, korucubasinin da tim komutanlarindan özlük haklarina iliskin vekalet aldigini, korucubasinin kendine bagli olanlarin maaslarini aldigini, asil mücadeleyi yürütenlere bir çuval un, seker, çay vs. verilerek isin götürüldügünü, korucubasilari ve tim komutanlarinin göreve falan gitmediklerini, bunlar sehirde bazi hatiri sayilir kisilerin korunmasinda görev almis göründüklerini, sehirde ikamet edip devletten maas aldiklarini, altlarinda yepyeni Toyoto arabalar oldugunu, kisaca iyi menfaat sagladiklarini, Koruculuk Sisteminin doguda Silahli Kuvvetlerin ve Emniyet Teskilatinin bütün etkinligini bitirdigini, daha üstün silahlarinin oldugunu, ayrica alt yapisi halk oldugu için daha etkili oldugunu, garip vatandasin hakkini aramasinin mümkün olmadigini, ne Vali'ye ne komutana, ne de korucubasina ulasamadigini, adalet sisteminin de dogru çalismadigini, Güvenlik güçlerinden bir kisminin da oradaki menfaat islerine bulastigini, orada herkesin derdinin iyi model bir araba, bir ev, bir yazlik alip dönmek oldugunu, dönerken de yaninda illegal yollardan edinilmis silahlar alip götürdüklerini, JITEM ( Jandarma Istihbarat Terörle Mücadele ) Bunun kanunen mevcut ve örgütlenme semasi içinde bir birim olmadigini, ancak Jandarma'da resmen Istihbarat birimlerinin bulundugunu, ancak bu birimlerin terörle fiilen mücadele görevlerinin olmadigini, görevlerinin sadece istihbarat oldugunu, JITEM'in ise Cem ERSEVER tarafindan fiilen kuruldugunu, Diyarbakir, Elazigi, Mardin, Hakkari gibi bazi hassas illerde gayriresmi olarak örgütlendigini, her ilde bulunmadigini, ama JITEM elemanlarinin Jandarma Genel Komutanligi Istihbarat Baskanligina bagli olarak çalistiklarini, genellikle kod adi kullandiklari, kendisinin Jitem elemani olmadigini, sadece Jandarma Istihbarat subelerinde sorgu amiri olarak görev yaptigini, Istihbarat birimlerinin terörle mücadele yaparken menfaat mücadelesi yaptiklarini, mesela Cem ERSEVER'in yaninda çalisan ismini hatirlamadigi bir astsubayin adli emanetteki 2-3 bin silahi alarak güneydoguda koruculara sattigini, bu kisinin yakalandigini ve yargilandigini, Cem ERSEVER'in asil amacinin menfaat temini oldugunu, JITEM adinin da birtakim kirli islerde daha çok ise yaradigini, çünkü terörle mücadele görevi olunca gözalti süresinin daha uzun oldugunu, sonradan JITEM'in lagvedildigini, Cem ERSEVER'in de mecburen emekli oldugunu, kendisini Jandarmanin diger elemanlarinin temizledigi iddiasinin yanlis oldugunu, kendisinin çok uyanik birisi oldugunu, kolay tuzaga düsmeyecegini, ancak Mahkemeye gelirken alarak kaçirdiklarini, sorguladiklarini ve siringa sorgusu sonucu öldürdüklerini, otopsi raporunu okuyan arkadaslarindan ögrendigini, bu siriga sorgusunu herkesin bilmedigini, Cem ERSEVER'i Habur Gümrük Müdürünün Kemal ismindeki oglunun (veya soförünün ) öldürdügünü, bunu içerde yapilan konusmalardan bildigini, su anda bunu bilenler asker olduklari için konusamak istemediklerini, ancak not tuttuklarini, ileride çikip konusacaklarini, Cem ERSEVER'in karisinin suriyeli oldugunu, bu yolla Suriye istihbarat servisi ile irtibat kurdugunu, bu servise bilgi sizdirdigini, bu nedenle de Jandarma Genel Komutanligi tarafindan dislandigini, bu nedenle de öldürüldügünü, Yesil'in de kendisi ile irtibati dolayisiyle Suriye ile baglantisi oldugunu, Uyusturucu Kaçakçiligi : Uyusturucu'da Van'in bir merkez oldugunu, Van'dan her tarafa uyusturucu sevkiyatinin yapilabildigini, Pazarlamasinin da Istanbul'da yapildigini, Van'da bir kadinin uyusturucu'nun THC (Tetro Hidro Karnobilen) yani kalite kontrolünü yaptigini, Bir baska kanalin yani Suriye hattinin Mardin-Habur Hattinin oldugunu, buradaki sevkiyatinin GKK (Geçici Köy Koruculari) vasitasiyla, onlarin gümrüklerdeki akrabalari kanaliyla geçis saglandigini, Daha sonra bu konuda zaafi olan, çok para kazanma hirsi olan güvenlik gücü mensuplarinin devreye girdigini, bunlarin bazan kendi arabalari ile uyusturu naklini sagladiklarini, bunlarin arabalarinin aranmadigini, özellikle PKK istihbarati için Suriyeye gidip gelenlerin bu arada bu isi de ayarladiklarini, bir menfaat sebekesi olusturduklarini, Bu olaylari bilen namuslu insanlarin az oldugunu, ancak atilma veya öldürülme korkusundan konusamiyacaklarini, Bu menfaat sebekesinin TBMM'ne kadar uzandigini, mesela Mustafa ZEYDAN'in bu isin içinde oldugunu, Sedat BUCAK'in Urfa'da devletten daha güçlü oldugunu, uyusturucu trafiginden de menfaat aldigini, Ugur Mumcu Cinayeti : Ugur Mumcu'nun C-4 plastik patlayicisi ile öldürüldügünü, bunun iz birakmadigini, Malatya'da Tekin COSKUN denilen kisinin evinde C-4 bulunddugunu, bu kisinin poliste gözaltina alindigini, kendisini Ugur TONIK adinda Istanbul'da oturan yasli bir adamin kurtardigini, bu adamla da Tekin COSKUN'la birlikte Büyük Otel'de görüstügünü, Tekin COSKUN'un Ugur MUMCU'nun aleyhine konustugunu, O'nun öldürtmüs olabilecegini, Tekin COSKUN'un Alattin ÇAKICI'nin çok yakin arkadasi oldugunu, çek- senet isiyle ugrastigini, bu nedenle baska sehirlerde de adaminin olabilecegini, kendisinin evine giderek görüstügünü, 361 30 45 çagri ve 0542 231 02 90 numarali cep telefonu bulundugu, bu kisinin Abdullah ÇATLI'yi da tanidigini, Esref BITLIS Olayi : Esref BITLIS'in kesinlikle suikaste kurban gittigini, C-4 bombasi ile öldürüldügünü, C-4'ün uçaga pilot elbisesi içinde sokuldugunu, Bursa'li nöbetçi bir askerin bunu gördügünü, Jandarma içinde de Esref Pasa'nin suikastle öldürüldügüne kanatinde olan pek çok insan oldugunu, ancak ortaya çikarilmasinin istenmedigini, Malatya'da Turan Abi gibi akrabalarinin bulundugunu, kendisinin onlarla da sürekli görüstügünü, Bahtiyar AYDIN Olayi : Bahtiyar AYDIN'i bir PKK itirafçisinin öldürdügünü, sebebinin de Silahli Kuvvetlerde bir kesimin siddettten yana oldugunu, bir kesimin de siddete, öldürmeye karsi olan, halki kazanalim dedigini, Bahtiyar AYDIN'in terörle mücadelede siddete karsi olan bir insan oldugunu, bu nedenle öldürüldügünü, Hulusi SAYIN - Ismail SELEN Cinayetleri : Bunlardan birisinin sagci, birisinin solcu oldugunu, bir zamanlar Jandarma'da SELENCILER, SAYINCILAR oldugunu, ideolojik olarak ikiye bölündügünü, birinin katilinin bir astsubay oldugunu, birisinin digerine karsi misilleme olarak öldürüldügünü, yani konunun tamamen ideolojik oldugunu, uyusturucu falan olmadigini, bunlarda polisin herhangi bir katkisinin olmadigini, Hakkari Emniyet Müdürü : Sahsen tanimadigini, ancak Mahmut YASAR ve Cevat DEMIR adindaki uyusturucu kaçakçilarinin Polis tarafindan istihbaratçi olarak kullanildigini, bundan Emniyet Müdürünün mutlaka haberdar oldugunu, aranan bir sahsin güvenlik güçlerince kullanilmasinin yasal olmadigini, bunu dogru bulmadigini, Operasyon ve Infaz Timleri : Operasyon Timlerinin bir Yüzbasinin sorumlulugunda mutlaka rütbeli tegmen, üstegmen, astsubay veya uzman çavuslardan, yani gençlerden olustugunu, Yüzbasidan daha yüksek rütbede kimsenin operasyona katilmadigini, dikkat edilirse sehit olanlarin hep er, astsubay ve uzman çavuslardan oldugunu, bunlarin vatansever, kahraman ve dürüst insanlar oldugunu, operasyon yapilacak yeryerin önceden planlanarak operasyon yapildigini, Infaz timlerinin ise üç kisiden olustugunu, çogunlukla silahsiz, korumasiz insanlara yönelik oldugunu, bu insanlarin evlerinden alinarak infaz edilip bir dereye atildigini, Öldürülen Itirafçilar : Üzümlü Karakolu Baskinindan sonra teslim olan biri Suriyeli, digeri Mardin'li 2 kizin Tugaya getirildigini, sonra kaybolduklarini, yani infaz edildigini, halbuki Tugayin gözaltina alma yetkisinin olmadigini, Bu itirafçilari kazanmak gerektigini belirtmistir.(Ek:225)
53- DILEK ÖRNEK' IN 02.031997 Tarihli Ifadesidir 1974 yilinda Hollanda'da dogdugunu, 22 yildan beri ailesiyle birlikte Hollanda'da oturdugunu, Ortaokulu, yüksekokulu orada okudugunu, ailesinin halen Hollanda'da oturdugunu, annesinin ev hanimi, babasinin Lastik Fabrikasindan emekli isçi oldugunu, her ikisinin de sag oldugunu, bir ablasinin iki küçük erkek kardesinin oldugunu, 1995 yilina kadar 2 yil Mc Donald'da çalistigini, sonra ayrildigini, Daha önce Hollanda'da olan Teyzesinin 2 yildan beri Ispanya'da oturdugunu, orada Teyzesinin kocasi olan enistesinin lokantacilik yaptigini, ayrica ticaretle ugrastigini, 1,5 yildan beri enistesi Ercan DOGAN'a kuryelik yaptigini, bu ise teyzesinin istegi üzerine basladigini, enistesinin kendisine para vererek Istanbul'a gönderdigini, ilk seferinde teyzesi ile birlikte Istanbul'a geldigini, teyzesinin orada kendisini Mehmet ve Latif'le tanistirdigini, daha sonra devamli kendisinin yalniz geldigini, kendisine teslim edilen PESETA (Ispanyol parasi ) cinsinden paketler halindeki parayi, Havaalaninda kendisini karsilayan Mehmet ve Lütfi'ye arabalarinin içinde teslim ettigini, sonra Havaalanina yakin Çinar oteline gittigini, hiç disari çikmadan otelde bir gece kaldiktan sonra Swisair veya Iberia uçaklariyla Hollanda'ya döndügünü, her türlü otel ve yolculuk masraflarini kendisine verilen paradan kendisinin karsiladigini, Bu paranin ne parasi oldugunu kesinlikle bilmedigini, sormadigini, saymadigini, yalnizca parayi verip kendi parasini (her seferinde 4-5 bin mark) aldigini, kendisine teslim edilirken de paranin sayilmadigini, belgesiz teslim edildigini, Enistesinin ``Istanbul'a gidince seni karsilayacaklar, ayrica havaalaninda kolaylik gösterecekler'' dedigini, herhangi bir sikinti ile karsilasirsa ``Mehmetlerin misafiriyim'' demesini tenbih ettigini, parayi normal bir valizde getirdigini, valizi bagaja verdigini, çikarken aldigini, hiç arama yapilmadigini, bir defasinda aramak istediklerini, ancak orada birisinin geldigini, ``Tamam bu geçebilir'' dedigini, bu yardimin bir ayarlama sonucu bilerek yapilip yapilmadigini bilmedigini, Türkiyeye 10-15 defa bu sekilde para getirdigini, bunun disinda da tatil için memleketi Iskenderun'a gitmek üzere Istanbul'dan Adana'ya uçakla gittigini, bu giris çikislari da sayarak 52 defa giris çikis yaptigini iddia ettiklerini, polisteki ifadesinde iskence ile tamaminin para getirmek için oldugunu kabul etmek zorunda kaldigini, gerçekte bu is için yalnizca 10-15 defa giris yaptigini, kendisinin Hollanda vatandasi oldugunu, Türkiyeye Hollanda Pasaportuyla giris yaptigini, bazan da Türk Pasaportuyla giris yaptigini, kendi adina tek pasaportu oldugunu, Kendisinden baska Parsel ve Simon'un da kuryelik yaptigini, beraber gelip gitmediklerini, onlarin da parayi Mehmet ile Latif'e verdiklerini sandigini, parayi verdigi Mehmet (ALAKENT) ve Latif'in halen firarda olduklarini, Anne ve babasinin bu isi yaptigini bilmedigini, Ispanya'ya giderken Teyzemlere gidiyorum diye gittigini, masraflarini teyzelerinin karsiladigini söyledigini, kazandigi paralari ise harcadigini, anne ve babasinin yakalaninca bu isi yaptigini ögrendigini, ablasinin ve kardeslerinin kesinlikle bu isi yapmadiklarini, Garo'yu Hollanda'dan tanidigini, kendisinin Kuyumculuk yaptigini, sik sik da Ispanya'da enistesinin evinde karsilastiklarini, Lokman'i sahsen tanimadigini, Teyzelerinden Azer Döviz'in sahibi olarak adini çok duydugunu, Feramez'in, Yusuf'un Lokman'in ortaklari oldugunu enistesinden duydugunu, ( bu Iranli Yusuf'un halen tutuklu oldugunu), Musavvat diye birini tanimadigini, Ayhan AKÇA'yi tanimadigini, ancak Narkotik'te kendisini gösterdiklerini, tanimadigini söyledigini, adini daha sonra mahkemede ögrendigini, 34 B 2034 plakali BMW arabayi da daha önce hiç görmedigini, yakalaninca narkotikte gördügünü, Bundan 2,5 ay önce yakalandigini ve o tarihten beri Bayrampasa cezaevinde oldugunu, kendisinden bir hafta sonra enistesinin de Antalya'da tutuklanarak ayni cezaevine getirildigini, cezaevindeki ihtiyaçlarinin enistesi tarafindan karsilandigini, haftada bir dilekçe vererek enistesi ile ``es görüsü'' yaptiklarini, bu arada enistesinin ihtiyaci olan parayi verdigini, Enistesi Ercan DOGAN'in 43 yasinda oldugunu, Tüarkiye'de herhangi bir siyasi partiyle ve ülkü ocaklariyla iliskisinin olmadigini, bunu kesinlikle bildigini, Gardiyan Nebile ile Bayrampasa cezaevinde tanistigini, arkadas olduklarini, çikinca aramak için telefon numarasini aldigini, daha sonra kendilerinin Bakirköy Cezaevine nakledildiklerini ifade etmistir.(Ek:226)
54- Hurşit HAN 02 Mart 1997 tarihli ifadesinde; 1955 Hakkari-Yüksekova dogumlu, tahsilsiz oldugu, 10 kardes olduklarini, Yüksekova'da sirketi, Istanbul'da Kapaliçarsi'da döviz bürosu bulundugu, ancak Balkan Döviz bürosunu sattigini, bir sirketi oldugunu, memlekette iken koyunculuk yaptiklarini, 2 köyleri bulundugunu, kendilerinin besleyip sattiklarini, maddi durumlarinin iyi oldugunu, Körfez Krizi zamaninda, Vali ve Kaymakam'in Kuzey Irak'tan kaçanlar için para topladigini, kendisinin de Barzani'ye gönderilmek üzere adamlari vasitasiyla Belediye Baskani'na 1 milyar lira verdirdigini, bizzat Vali'ye veya Kaymakam'a vermedigini, Bunun Celal KORKMAZ tarafindan yazilan Kurt Kapani adli kitapta yer aldigini, çünkü bu yazarin bu paranin verilisine sahit oldugunu, 14 Temmuz 1994 tarihinde güneydoguda sehit olan asker ve polis es ve çocuklari için Ahmet YESIL ismindeki birinin telefonu üzerine Ahmet DEMIR adina 250 milyon lira yatirttigini, sahsen ne Yesil'i, ne de Ahmet DEMIR'i tanimadigini, ancak Yesil'in adini çok duydugunu, Kendisi hakkindaki iddianin 750 kilo esrarla ilgili oldugu, önce oglunun tutuklandigi, 2 gün sonra da kendisinin evden alindigini, ancak bu miktar bir esrari yakalatan adamin kendisinin evde oturup tutuklanmayi beklemiyecegini, kaçmasi gerektigini, bunun bir tezgah oldugunu, sebebinin de ; Yesil'in telefon ederek kendisinden para istedigini, sonra da eve 2 adet mektup birakildigini, ``Çocuklarini aliriz'' dendigini, ``Akibetin Savas, Haci, Mecit gibi olur'' dendigini, vermeyince 750 kilo esrari üzerlerine attiklarini, kendisi yakalandiktan sonra da ayni sahis, ihbar eden sahis eve 2 mektup daha attigini, önce malin yakalandigini, sonra kendisinin alindigini, isin içinde polis oldugunu, yani mektubu atanin polisle beraber çalistigini, asil sebebin ; kendisinin dogulu, yani kürt olusu oldugunu, 6 aydir tutuklu oldugunu, agabeyinin de kendisi ile beraber yargilandigini, Daha önce de akrabalarinin, arkadaslarinin ayni nedenle öldürüldügünü, Örnek olarak; Altindag Nüfus Müdürü olan Kayinbiraderi ve dayisinin oglu olan Mecit BASKIN'in sirf kürt oldugu için 1994 yilinda 3 kursunla öldürüldügünü, diger kayinbiraderi Necip BASKIN'in Yüksekova'da polis tarafindan kaçirildigini, öldürülmekten kilpayi kurtuldugunu, Dayisi oglu Savas BULDAN'in 1993 yilinda evden polis tarafindan alindigini, içinde tarife göre Korkut EKEN'in bulundugu Mercedes 300 bir arabaya bindirilerek Çinar Oteline götürüldügünü ve iskenceyle öldürüldügünü, sonra da Bolu Yigilca'ya atildigini, O'ndan para istemediklerini, o zaman para meselesinin olmadigini, para isinin 1995'de çiktigini, Yine dayisi Haci PARAY'in da ayni sekilde öldürüldügünü, Saglik Bakanligi Müfettisi hemsehrisi Namik ERDOGAN'i da Ankara'da alinip götürüldügünü, Ayni asiretten Abdullah CANAN'in da Mehmet Emin YURDAKUL adindaki subay tarafindan alinarak öldürüldügünü, Ayrica Arkadasi ve akrabasi olan Iran'li Lazim ISMAIL'i aldiklari zaman kardesini birakacagiz diye diger kardesinden 300 bin mark, 60 bin dolar aldiklarini, 13 gün sonra da 2 kisinin cenazesini getirdigini, Yine arkadasi Adnan YILDIRIM'in aynen Savas BULDAN gibi Korkut EKEN tarafindan alindigini ve öldürüldügünü, Bu olaylari birçok insanin bildigini, ancak korkularindan söyleyemediklerini, mesela; Istanbul'da SARKIT Otelinin sahibi Cumhur YARKIZ'in çogunu bildigini, 'ndan da para istendigini, kendisinin bulunarak bilgisine basvurulmasi gerektigini, 1994'de ayni sekilde sehit ailelerine diye Ahmet YILDIZ adina 250 milyon lira gönderen Aga YILDIZ'i tanimadigini, Selim ISIK'i tanidigini, Istanbul'da esnaf oldugunu belirtmistir. (Ek:227)
IX. DEGERLENDIRME
A- SUSURLUKTA MEYDANA GELEN KAZA OLAYI VE ARKASINDAKI ILISKILERIN AÇIGA KAVUSTURULMASI ILE ILGILI DEGERLENDIRME
03.11.1996 tarihinde, Sanliurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'a ait 06 AC 600 plaka sayili Mercedes marka otomobil, Hüseyin Kocadag sevk ve idaresinde Kusadasi'ndan hareketle Istanbul Il'ine seyir halinde iken Susurluk Ilçesi uçakyolu mevkiinde olay yerinin sol tarafindaki benzinlikten yola çikan ve ayni istikamette seyir eden Hasan Gökçe sevk ve idaresindeki 20 RC 721 plaka sayili kamyona saat 19:15 siralarinda sag arka yan tarafindan çarpmistir. Asiri hizla seyrettigi belirlenen 06 AC 600 plaka sayili otomobilin, bu sekilde kamyona çarpmasi suretiyle meydana gelen trafik kazasinda; Otomobil içerisinde ön sag koltukta oturmakta olan Sedat Edip Bucak yaralanmis, otomobilin arka koltugunda oturmakta olan Mehmet Özbay, Gonca Us isimli bayan ve otomobilin sürücüsü Hüseyin Kocadag olay mahallinde ve hastanede ölmüslerdir. Bu kisilerden, Sedat Edip Bucak'in Sanliurfa Milletvekili, Hüseyin Kocadag'in Istanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü ( Eski Istanbul Emniyet Müdür Yardimcisi) Izmir'de ikamet eden Mehmet Özbay'in bayan arkadasi Gonca Us ve Mehmet Özbay'in oldugu, Mehmet Özbay kimlikli kisinin de Abdullah Çatli oldugu anlasilmistir. Kaza yapan araç içerisinde; 2 adet MP-5 tam otomatik tabanca, bunlara ait bir adedi 20, 3 adedi 30 fisek kapasiteli 4 adet sarjör, iki adet 9X19 mm çapli Tarig marka tabanca ve buna ait sarjör, bir adet 22 Calibre Baretta marka ucunda susturucu takilmak üzere klavuz açilmis tabanca ve bir adet sarjör, 22 kalibre Baretta marka tabancada kullanilmak üzere tadil edilmis bir adet susturucu ve bir adet ham susturucu, 20 adet 22 kalibre çapinda fisek, bir adet 9 mm çapinda sig sauer marka tabanca ve bir adet sarjör, 175 adet 9X19 mm çapinda muhtelif marka fisek, bes adet 9X19 mm çapinda yabanci menseli fisek, 13 adet 7,62X54 mm çapinda fisek cinsinden silah ve mühimmatinin bulundugu, Bu silahlardan; Baretta marka tabancanin bir adedinin Mehmet Özbay adina, diger Baretta marka tabancanin Hüseyin Kocadag adina, Sig Sauer marka tabancanin da Sedat Edip Bucak adina ruhsatli olduklari, diger silah ve mermilerinin ise ruhsatsiz ve gerek nitelikleri gerekse nicelikleri yönünden vahim atesli birer silah, susturucu ve fisekler oldugu balistik raporundaki sonuçla ve olayin vuku buldugu, Susurluk Ilçe Jandarma Bölük Komutanligi sorumluluk bölgesinde, Susurluk Cumhuriyet Bassavciligi tarafindan tespit edilmistir. Ayrica Mehmet Özbay sahte isimli Abdullah Çatlinin cüzdani içinde küçük naylon poset içerisinde beyaz toz bulasigi(Kokain), Hüseyin Kocadagin cüzdani içinden 0,33 cm.kahverengi toz olan maddeler niteliklerinin tespiti için Jandarma Genel Komutanligi Kriminal Labaratuvarinda tahlil için alikonulmus,Kriminal Daire Baskanliginin 9.11.1996 tarih ve 3760-907-96 Kirim D.(1901 ) sayili yazisi ile silahlarin iade edildigi, diger maddelerin iade edilmemis oldugu Susurluk Cumhuriyet Savciliginin yazilarinda belirtilmistir. Trafik kazasi ile ilgili haberin medya kanali ile kamuoyuna iletilmesini takiben; Türkiye genelinde, kumarhaneciler krali olarak taninan ve geçmisinde uyusturucu madde kaçirmaktan, adam öldürmeye kadar bir çok suç isi içinde bulunan Ömer Lütfi Topal'in 28.7.1996 tarihinde arabasinin içinde profesyonel kisilerce öldürülmesi olayinin failleri olarak Emniyet Genel Müdürlügü Özel Harekat Daire Baskanligi emrinde ve tasra birimlerinde çalisan 3 Özel Harekat Tim mensubu polis memuru ve Ömer Lütfi Topal'in ortagi Sami Hostan ile Ali Fevzi Bir'in ihbar edilmesi ve bu konuda gelisen olaylar nedeniyle hassas olan kamuoyu, Milletvekili, Istanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü ve 1978 yilinda Türkiye Isçi Partisi mensubu 7 kisinin öldürülmesi olayinin saniklarindan olup 18 yildir giyabi tutuklu olmasina karsilik yakalanamayan Mehmet Özbay sahte kimlikli Abdullah Çatli'nin, kaza yapan aracin içerisinde birlikte olusu, toplumun zaten hassas olan hissiyatini patlama noktasina getirmis ve toplum, tüm unsurlari ile Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Cumhurbaskanindan, Hükümetten ve Yargidan bu olaylarin ve olaylarin arkasindaki iliskilerin ortaya çikarilmasina iliskin beklentilerini çesitli yollarla söz konusu mercilere aktarmislardir. Bunun sonucu olarak baslangiç bölümünde de belirttigimiz gibi bes ayri önerge ile konunun irdelenmesini ve gerçekçi anlamda ortaya çikarilmasini saglamak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi oybirligi ile komisyonumuzun kurulusunu gerçeklesmistir. Diger yandan kaza ile birlikte, gerek Bakanliklar, kurum ve kuruluslarca idari yönlerden inceleme ve sorusturmalar baslatilmis, ilgili Cumhuriyet Bassavciliklarinca adli yönden de sorusturmalar baslatmistir. Bir diger yönden Türkiye Isçi Partisi Genel Baskani Dogu Perinçek tarafindan Cumhurbaskani Sayin Süleyman Demirel'e sunulan dosya, 8.11.1996 tarihinde, Cumhurbaskani tarafindan 12.11.1996 tarihinde kabul edilen Anamuhalefet Partisi Genel Baskani Mesut Yilmaz tarafindan sunulan mektup 13.11.1996 tarihinde, Basbakan Sayin Necmettin Erbakan'a Cumhurbaskaninca yazilan kisiye özel yazi ile ortaya atilan iddialarin çok ciddi oldugu kanisiyla, bunlarin incelenip sorusturulmasi talimat olarak iletilmistir. Basbakan Sayin Necmettin Erbakan Basbakanlik Teftis Kurulu Baskanligina 18.11.1996 tarihinde verdigi yazili talimat ile Cumhurbaskanimiz tarafindan kendilerine iletilen dosyalarda mevcut iddialarin incelenmesini gerekiyorsa sorusturulmasini istemistir. Bu talimat çerçevesinde Basbakanlik Teftis Kurulu Baskan Vekilinin Baskanliginda Basbakanlik, Içisleri ve Adalet Bakanliklari Teftis Kurullari Baskanlari toplanarak yapilacak sorusturmanin nasil yürütülecegi görüsülmüs, bunu takiben Basbakanlik Teftis kurulu Baskan vekilinin Baskanliginda, ayni Bakanliklardan görevlendirilen Müfettislerinin katilimi ile olusturulan bir heyet vasitasiyla iddiaya esas bütün konular inceleme teknigi ile her yönden irdelenip degerlendirilmis ve 9.1.1997 tarihinde bitirilen rapor ve 11 klasörden olusan ekleri Basbakanlik Makamina sunulmustur. 10.1.1997 tarihinde rapor ve eklerinden bir takiminin Komisyonumuza gönderilmesi için yazi yazilmis, 6.3.1997 tarihinde rapor ve ekleri Basbakanlik Teftis Kurulu Baskanliginca komisyonumuza iletilmistir. Diger taraftan Basbakanligin 19.11.1996 tarih ve 1902/01236 sayili talimatlari ile MIT Müstesarligindan Devlet içinde ve yasadisi örgütlenmeye gidilerek yasadisi eylemler yaptirildigi iddialari hakkinda incelemeler yapilmasi istenilmis, MIT Müstesarliginin 9.12.1996 tarih ve 156/24745 sayili yazisi ile incelemelerin alinan emir dogrultusunda sürdürülmekte oldugu, tekemmül ettirildiginde sunulacagi Basbakanliga bildirilmis, 25.12.1996 tarih ve 156/24756-40757 sayili yazi ile de incelemelerin sonucu Yasadisi Örgütlerin Devletle Olan Baglantilari Ile Susurlukta Meydana Gelen Kaza Olayinin Arkasindaki Iliskilerin Aydinliga Kavusturulmasi Amaciyla Kurulan Meclis Arastirma Komisyonu Baskanligina bildirilmistir. Gerek raporun intikalinden önce, gerekse sonra komisyon çalismalari bölümünde belirtilen Bakanliklar, Askeri ve Adli mercilerden konuya iliskin bilgi ve belge talebinde bulunulmus, bu bilgi ve belgelerde adi geçen ya da konu hakkinda komisyonumuzu aydinlatacak bilgilere sahip resmi ve sivil kisiler görüsmelerde bulunmak ve bilgilerine basvurulmak üzere Komisyona çagirilmislardir. Yapilan tüm bu incelemelerin isiginda; Susurlukta meydana gelen kazada ölen kisilerden Mehmet Özbay sahte kimlikli Abdullah Çatli'nin geçmisi ile ilgili olarak yapilan arastirmada; Komisyonumuzca Adalet Bakanligindan istenen dosyalar içerisinde bulunan, Ankara 3. Agir Ceza Mahkemesinin 26.12.1996 tarih ve E:1990/44 K:1995/278 Savcilik 1986/6517 sayili gerekçeli kararina göre, 9.10.1978 tarihinde ideolojik amaçli 7 kisinin öldürülmesi olayinda sanik konumunda bulunan Abdullah Çatli'nin diger 3 sanik ile birlikte giyabi tevkifli (firarda) olmalarindan dolayi dosyadan ayrilarak yeni bir esasa kaydedilerek adi geçenler hakkinda yargilamanin devam etmesine ve giyabi tutukluluk durumlarinin devam etmesine 26.12.1995 tarihinde karar verildigi görülmektedir. Geçen süre içerisinde Abdullah Çatli'nin 27.01.1977 tarihinde 6136 sayili Kanuna muhalefet ve polise ates etmek suçundan arandigi, 11.7.1978 yilinda Doç.Dr.Bedrettin Cömert'in öldürülmesi olayinda fail olarak Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesince hakkinda giyabi tutuklama karari verildigi, 1982 yilinda uyusturucu madde kaçakçiligi suçundan dolayi Isviçre'nin Zürih kentinde tutuklandigi, 1984 yilinda Isviçre'de ele geçen 250 gram eroin ile ilgili olarak isviçre Bale-ville Savciliginca hakkinda giyabi tevkif müzekkeresi düzenlendigi,
KAYNAK;
http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=144
21 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder