18 Şubat 2019 Pazartesi

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU., BÖLÜM 2


TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU., 
BÖLÜM 2


E- Komisyon Kararları 

1 No'lu Karar 27.11.1996 tarihinde Baskan,Baskan vekili,Sözcü ve katip üyeliklere yapilan seçime iliskin olarak olarak alinmistir. 2 No'lu Karar 27.11.1996 tarihinde önemli dönemlerde Meclis Genel Kurulunda görüsülen Hayali Ihracaat, Faili Meçhul Cinayetler, Özel Harp dairesi, Emlak Bankasi Inceleme raporlarinin arsivden teminine,Basbakanlik, Adalet, Içisleri Bakanliklari, Genel Kurmay Baskanligi Sayin A.Mesut YILMAZ ve Sayin Dogu PERINÇEK'ten ellerinde bulunan konu ile ilgili tüm bilgi, belge ve dökümanlarin yazi ile istenmesine,Medya Kuruluslari Radyo Televizyon Üst Kurulundan yazili ve videosal bant kayitlarinin istenmesine, Meclis Kütüphane ve Dökümantasyon Merkezinden Komisyon ile ilgili tüm bilgi ve haberlerin Komisyona iletilmesinin talep edilmesine karar verilmistir. 3. No'lu Karar 2.1.1997 tarihinde Karar eki listede belirtilen kurum ve kuruluslardan konuya iliskin bilgi ve belgelerin talep edilmesine karar alinmistir.4 No'lu Karar 26.12.1996-27.12.1996 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere Istanbul Valisi Ridvan YENISEN, Istanbul eski Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOGLU ve 3 Özel Tim görevlisinin çagrilmasina karar verilmistir.5 No'lu Karar 6.1.1997 tarihinde,7.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Istanbul Emniyet eski Müdür Yardimcisi Bilge ÜNAL, Özel Harekat eski Daire Baskan Vekili Ibrahim SAHIN ve Hande BIRINCI'nin çagrilmasina karar verilmistir. 6 No'lu Karar 7.1.1997 tarihinde,8.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, MIT Müstesari Sönmez KÖKSAL ve Emniyet Genel Müdürü Alaattin YÜKSEL'in çagrilmasina, 7 No'lu Karar 8.1.1997 tarihinde 13.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Jandarma Astsubay Ahmet ALTUNTAS ve Senar ER'in çagrilmasina karar verilmistir. 8 No'lu Karar 13.1.1997 tarihinde 14.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Mehmet Ali YAPRAK ve Avsar KEDEROGLU'nun çagrilmasina karar verilmistir.9 No'lu Karar 14.1.1997 tarihinde 16.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Elazig Milletvekili Mehmet AGAR'in çagrilmasina karar verilmistir.10 No'lu Karar 16.1.1997 tarihinde 21.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Sanliurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK'in, 22.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Meral ÇATLI, Ahmet BAYDAR ve Arzu YAMAN'in,23.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Jandarma Genel Komutani Teoman KOMAN, Istanbul Milletvekili Necdet MENZIR ve Abdullah KEDEROGLU'NUN çagrilmasina karar verilmistir. 11 No'lu Karar 23.1.1997 tarihinde 28.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Nuri GÜNDES, Habip ASLANTÜRK ve Cemalettin ÜMIT'in çagrilmasina karar verilmistir.12 No'lu Karar ile 28.1.1997 tarihinde sifahen çagrilan Abdullah ÇETIN, 29.1.1997 tarihinde Van Milletvekili Mustafa BAYRAM, Trabzon Milletvekili Eyüp ASIK, Hakkari eski Milletvekili Esat CANAN ve Oral ÇELIK'IN, 30.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Emniyet Genel Müdürlügü Istihbarat Daire Baskani Emin ASLAN, Daire Baskan Yardimcisi Hanefi AVCI ve Ekrem MARAKOGLU'nun çagrilmasina, 13 No'lu Karar 30.1.1997 tarihinde 5.2.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Avukat Necdet KÜÇÜKTASKINER'in çagrilmasina karar verilmistir.14 No'lu Karar 5.2.1997 tarihinde 17.2.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Yeniden Dogus Partisi Genel Baskani Hasan Celal GÜZEL ve Erzincan eski Senatörü Niyazi ÜNSAL'in, 18.2.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, Binbasi Mehmet Emin YURDAKUL, Astsubay Hüseyin OGUZ ve Tuncay ÖZKAN'in çagrilmalarina karar verilmistir.15 No'lu Karar 17.2.1997 tarihinde Çalisma süresinin 1 ay daha uzatilmasi için Meclis Baskanligina müracaat edilmesine karar verilmistir. 16 No'lu Karar 19.2.1997 tarihinde 27.2.1997-3.3.1997 tarihleri arasinda çalismalarin Istanbul'da sürdürülmesine karar verilmistir.17 No'lu Karar 19.2.1997 tarihinde Içisleri Bakanligindan uzman personel talep edilmesine karar verilmistir.18 No'lu Karar 17.3.1997 tarihinde Içisleri Bakanligi ve Basbakanliktan uzman personel talep edilmesine karar verilmistir.19 No'lu Karar 5.3.1997 Bilgisine basvurulmak üzere, Güneydogu Anadoluda çalisma ziyareti yapilmasi, Ömer Lütfi TOPAL'in aile efradinin, Veli KÜÇÜK'ün Özer Ve Tansu ÇILLER'in dinlenmesinin karar verilmistir. 20 No'lu Karar 11.3.1997 tarihinde Komisyonun çalisma süresinin yeterli olmamasi nedeniyle 19 No'lu kararda yapilmasi kararlastirilan faaliyetlerden vazgeçilmesine karar verilmistir.(Ek:43) 

V- IDDIALAR 1- ANAVATAN PARTISI GENEL BASKANI MESUT YILMAZIN IDDIALARI 

12 Kasim 1996 tarihinde Anavatan Partisi Genel Baskani Mesut Yilmaz'in Cumhurbaskani Süleyman Demirel'e verdigi, Cumhurbaskani tarafindan da gereginin tetkik ve tahkiki için Basbakan Prof.Dr.Necmettin Erbakan'a verilen mektupta; ``Emniyet Genel Müdürlügü bünyesinde Özel Harekat Dairesinin bulundugu alinan duyumlara göre bu dairenin bazi elemanlarinin uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürülmesi gibi islere karistigi, son olay da bunun vehim olmadigini sanildigindan da kötü oldugunu gösterdigini, Ömer Lütfi Topal'i öldürenlerin itiraflarinin fevkalade enteresan oldugunu, bu kisiler suçu itiraf ettikleri halde Ankara'ya celb edilerek halen serbest gezdiklerini, Istanbul Emniyet Müdürlügünde her türlü dökümanin hazir oldugunu, asiret reisinin Devleti kullandigini, Devlette görevli bazi kisilerin Özel Harekat Dairesi Baskani Ibrahim Sahin'den talimat aldiklari ve bunun Içisleri Bakani dahil bir takim yüksek yerlerin bilgisi dahilinde oldugunu, Devletin emrinde çalisan ve suça karisan 100-120 kadar kisi oldugunu, bu isin Devlet çapinda sorusturulmasi gerektigini, bu ise seyirci kalinir ise Demokrasinin isleyebileceginden süphe duyulacagini, bunlarin meydana çikarilmasi halinde de Devletin zarar göreceginden endise ettigini, normal Devlet mekanizmasina güvenin olmadigini, Devlet Denetleme Kurulu'nun böyle bir seyi üstlenebilecegini...'' iddia etmistir. (Ek:44) 

2- ISÇI PARTİSİ GENEL BAŞKANI DOĞU PERİNÇEK'IN İDDİALARI: 

Isçi Partisi Genel Baskani Dogu PERINÇEK Komisyonumuza gönderdigi 9 Aralik 1996 tarihli yazisinin ekindeki (4) sahifelik Genel Çerçeve baslikli yazisi, TBMM Baskanligina yazilmis (15) sahifelik Mehmet AGAR ve Tansu ÇILLER hakkinda suç duyurusu oldugunu iddia ettigi dilekçesi ve diger eklerden olusan toplam 183 sayfalik metin, 2 adet fotograf ve 40 sahifelik gazete küpürlerinin ve 26 Aralik 1996 tarihinde Komisyona sundugu dilekçesi ve eklerinin incelenmesinde; DYP Genel Baskani, Istanbul Milletvekili Tansu ÇILLER'in basta MIT, Emniyet, Jitem, Özel Kuvvetler Komutanligi gibi devlet kurumlarinin görevlileri olmak üzere mafya diye nitelenen bazi suç örgütlerinde yer almis kisilerden olusan özel bir suç örgütünün kurulmasini azmettirdigi, bu örgütü eline geçirdigi, devlet olanaklari ile besledigi, himaye edip, yönlendirdigi, bu örgütün ABD'nin CIA ve Israil'in MOSSAD Istihbarat Örgütleriyle baglantili oldugu ve örgütün mensuplari arasinda ``Özel Büro'' diye anildigi, ÇILLER'in Özel Örgütü'nün halen bir tanitim ajansi biçiminde faaliyet yürüttügü; çok genis bir cografyayi hedef aldigi; Istanbul, Ankara, Izmir. Washington ve Tel Aviv'de bürolari oldugu, Türk Silahli Kuvvetleri, Ülkücü Mafya, Emniyet Teskilati, Uyusturucu silah ve nükleer madde mafyasi ve MIT içerisinde uzantilari oldugu ve toplam (700) kisiden olustugunu basinda (özellikle kendisinin yayinladigi Aydinlik isimli dergi) yer alan haber ve yorumlara dayandirarak IDDIA etmektedir. Bu iddiaya göre; örgütün lider kadrosu DYP Genel Baskani ve Istanbul Milletvekili Tansu ÇILLER ve esi Özer ÇILLER, Elazig Milletvekili Mehmet AGAR, MIT Müstesar Yardimcisi ve Kontr-Terör Daire Baskani Mehmet EYMÜR, Emniyet Genel Müdürlügü Müsaviri Emekli Yarbay Korkut EKEN, Özel Harekat Dairesi Baskani Ibrahim SAHIN, Ülkücü Mafya Seflerinden Abdullah ÇATLI ve Alaattin ÇAKICI'dan meydana geldigi ileri sürülmektedir. Iddiaya göre; örgütün Emniyet içindeki uzantisinin basinda Mehmet AGAR yer almakta, örgütü onun müsaviri olan Korkut EKEN ``sevk ve idare'' etmektedir. Yine iddiaya göre; Örgütün MIT içindeki uzantisinin basinda ise; Kontr Terör Daire Baskani Mehmet EYMÜR ve Tolga ATIK yer almaktadir. Çiller Örgütünün Türk Silahli Kuvvetleri içindeki uzantisinin kanitinin ise;Kidemli Piyade Yüzbasi Hüseyin PEPEKAL ve yanindaki zabitler grubunun oldugu ve bu grubun Azerbaycan ve Kafkaslarda çesitli tertip ve kiskirtmalarda bulundugu iddia edilmektedir. Kamuoyunda ``SÖYLEMEZ ÇETESI'' adiyla bilinen mafya örgütlenmesinin Çiller Özel Örgütünün bir uzantisi oldugu ve bu misal mafya örgütlenmeleri olarak; Tevfik AGANSOY Çetesi, Abdullah ÇATLI ve grubu, 6. Filo adini tasiyan Mafya örgütlenmesi, Saziye Barin isletmecisi Ziya AYCAN ve grubu ile Avrasya feribotunu kaçiranlar sayilmaktadir. ABD'nin Adana Konsolosu Elizabeth Shelton'un da bu özel örgüt faaliyetlerine katildigi iddia edilmektedir. Dogu PERINÇEK'in iddiasina göre; Çiller Özel Örgütünün 1995 Mart ayinda Azerbaycan'da Haydar ALIYEV'e karsi darbe tertipledigi, Iran ile savas kiskirtmasi yaptigi, Çeçenistan'da provakasyon yaptigi ve Avrasya feribotunun kaçirilmasini tertip ettigi, uyusturucu kaçakçiligi yaptigi ya da yapanlardan haraç aldigi, kamuoyuna mal olmus olanTarik ÜMIT, Asker SIMITKO ve Lazim ESMAEILI cinayetlerini gerçeklestirdigi, nükleer madde kaçakçiligi yaptigi, Manukyana bombali saldiriyi gerçeklestirip soförü Mehmet Urhan'i öldürdügü iddia edilmektedir. Ayrica; DYP Genel Baskani ve Disisleri Bakani ve Basbakan Yardimcisi Tansu ÇILLER'in 1971'den beri ABD'nin Disisleri Bakanligina hizmet veren bir ``çagrili görevli'' oldugu, Eski Jandarma Genel Komutani Orgeneral Esref BITLIS'i ``Çekiç Güç'' denen ABD askeri biriminin suikastla öldürdügü, bu suikasta ait CIA toplantisina ABD Adana Konsolosu Shelton ve yardimcisi S.Pevington, Çekiç Gücün ABD'li Komutani Albay Naab, Ankara'dan bir Amerikan Askeri yetkilisi ve Izmir'den TUSLOG'da görevli bir yüzbasinin katildigi Dogu PERINÇEK tarafindan ileri sürülmektedir. Isçi Partisi Genel Baskan Yardimcisi Hasan Yalçin Komisyonumuza gönderdigi 10.03.1997 tarihli yazisinda da; ``Susurluk Olaylarini Arastirma Komisyonu Üyesi Yasar Topçu'nun Hüseyin Duman ve Bucak Ailesi fertlerinden Fatih Bucak'in kumar arkadasi oldugu, 9 Mart 1997 tarih ve 507 sayili Aydinlik Gazetesi'nde yazildi. Yasar Topçu'nun arkadasi Hüseyin Duman nükleer madde kaçakçiligi yapan bir kisidir. Fatih Bucak ise; Susurluk Olayinin önemli isimlerinden Sedat Bucak'in yegenidir. Böyle bir kisinin Susurluk Olayini Arastirma Komisyonunda yer almasi, Komisyon çalismalarinin ciddiyetine gölge düsürür. Hüseyin Duman ve Fatih Bucak gibi kisilerin kumar arkadasi olan bir kisinin Susurluk olayi ile Kamuoyunun gözleri önüne serilen ve Komisyonunuzun çalisma konusunu olusturan iliskiler yumaginin üzerine gitmesi düsünülemez.''iddiasinda bulunmustur.(Ek:45) 

3- ANAP MANİSA MİLLETVEKİLİ TEVFİK DİKER'E VERİLEN VE ONUN TARAFINDAN KOMİSYONA INTİKAL ETTİRİLEN MUSTAFA DENİZ'İN YAZISINDAKİ İDDİALARI: 

Manisa Milletvekili Tevfik DIKER tarafindan Komisyon Baskanligina sunulan 23.1.1997 tarihli yazida: Cem ERSEVER olaylarinda adi geçen ve 15.11.1993 tarihinde Polatli yakinlarinda ölü bulunan itirafçi Mustafa Deniz hakkindaki degerlendirme raporunda; Ferit Kod adli Mustafa DENIZ'in 1984 yilinda PKK örgütüne girdigi, bazi eylemlere katildigi 15.10.1989 tarihinde kendi istegi ile Van'da teslim oldugu, Teslimiyetini takiben güvenlik kuvvetlerine yardimci olarak pek çok eylemi ve örgüt militanini yakalattigi, Diyarbakir 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi 1989/1348 hazirlik, 1989/526 esas sayili davada sanik olarak yargilandigi, yargilama sonunda TCK'nin 125/4 maddesine göre saliverildigi, Ferit kod adli Mustafa DENIZ'in saliverildikten sonra basta JITEM olmak üzere Emniyet istihbarat örgütlerine yardim ettigi. Diyarbakir Istihbarat Sube Müdürü Hanefi AVCI tarafindan kendisine tasimasi için Browning marka L27507 seri nolu silahin verildigi ve ayni dönemlerde kisa adi JITEM olan Jandarma Istihbarat Teskilati bünyesinde sözlesmeli personel olarak çalistigi, Çalismasi sirasinda gösterdigi üstün çaba sonunda teskilatta sorumlu emekli binbasi Cem ERSEVER'in yardimciligini yaptigi, çalisma arkadaslari arasinda Ali Hoca kod adli Ali OZANSOY, Sari Adil kod adli Adil TIMURTAS ve Mete kod adli Ibrahim BABAT ile birlikte çalistigi, Bu çalismalar sirasinda bazi güvenlik görevlilerinin zorla adam kaçirma, fidye, uyusturucu madde kaçakçiligi gibi suçlara karistiginin belirlenmesi sonucu JITEM içinde görüs ayriligi çiktigi, emekli binbasi Cem ERSEVER, Mustafa DENIZ ve Ali OZANSOY'un raporlari üzerine Jandarma Genel Komutani esref BITLIS tarafindan Adil TIMURTAS ve ibrahim BABAT'in uzaklastirildigini, bu iki sahsin bunun üzerine Diyarbakir'dan tanidiklari Hanefi AVCI'nin yanina sigindiklari ve emniyet içinde olusturulan gizli olusumlara katildiklari, Sari Adil kod adli Adil TIMURTAS ile Mete kod adli Ibrahim BABAT'in uyusturucu ve silah kaçakçiligi islerine bulastiklari, istihbarat raporlarini devletin bazi kademelerinden gizleyerek özel sahislar için çalisma yaptiklari, bu çalismalar için emirleri halen Emniyet Genel Müdürlügü Istihbarat Daire Baskanligi'nda teknik islerden sorumlu baskan yardimcisi olarak görev yapan Hanefi AVCI'dan aldiklari, Bu çalismalar sirasinda önce JITEM sorumlusu emekli binbasi Cem ERSEVER'in, ardimdan da Ferit kod adli Mustafa DENIZ'in Adil TIMURTAS ve Ibrahim BABAT'in içinde bulunduklari olusum tarafindan öldürüldügü, bu sahislarin halen, olusturulan bu yapi içinde çalismalarini sürdürdükleri, üzerlerinde emniyet tarafindan verilen silah ve kimlik tasidiklari belirlenmistir. Degerlendirme raporuna ekli, o dönemde Diyarbakir Emniyet Müdürlügü Istihbarat Sube Müdürü Hanefi Avci tarafindan imzalanmis tarihsiz belgede; ``Aslen Agri ili Merkez Leylekpinar mahallesi nüfusuna kayitli, Ibrahim oglu 1965 dogumlu MUSTAFA DENIZ itirafçi olup, Güvenlik Kuvvetlerin yardimlarindan dolayi Bölücü eskiyanin hedefi olup hayati heran harici ve ciddi tehlikeye maruz oldugundan Silah Tasima Ruhsati müracaati neticesi alinincaya kadar kendi güvenligini saglamasi amaciyla kendisine ``L-27507'' Seri nolu BROWNIG marka 9 mm Tabanca verildigi, Gerektiginde gerekli kolayligin gösterilmesini, tereddüt halinde Diyarbakir Istihbarat Sube Müdürlügünün 11799 ve J.Asayis Komutanligin 26173 nolu Telefonlardan bilgi alinabilecegi'', belirtilmistir. Öteyandan yine Manisa Milletvekili Sayin Tevfik DIKER 5.3.1995 tarihinde Susurluk Komisyon Baskanligina yaptigi müracaatta; PKK itirafçisi Mustafa DENIZ'e ait L-27507 seri nolu 9mm Browning marka tabanca ile bu tabancanin tasinabilmesi için Hanefi AVCI tarafindan verilen silah tasima belgesi ile ilgili olarak kendisinin Içisleri Bakani Meral AKSENER'e soru önergesi yönelttigini, alinan cevapta da; böyle bir silahin Emniyet ve Jandarma envanterinde olmadigi, Mustafa DENIZ'e verilmediginin bildirildigi, silahin nerede oldugunun bilinmedigi gibi belge hakkinda da açiklama yapilamadigindan bu konudaki çeliskinin aydinliga kavusturulmasi için Komisyona müracaatta bulundugunu belirtmistir.(Ek:46) 

4- YAZAR ÜMİT OĞUZTAN'IN İDDİALARI 

Isadami M.Ali Yaprak'in kaçirilmasi ve Ömer Lütfi Topal'in öldürülmesi ile ilgili olarak Yazar Ümit Oguztan'in Komisyon Baskanligina verdigi 10.3.1997 tarihli dilekçesinde; ``Kendilerine ulasan ve komisyona yararli olacagi düsüncesiyle verilen bilgilerin ``MIT'' tarafindan da daha önceden bilindigini ancak degerlendirmeye sokulmadigini, haber kaynaginin ise hayati tehlike endisesiyle hareket ettigini, içinde siyasal otoritenin de bulundugu çikar çevrelerinin gerçegin ortaya çikmasini istemedigini, Yurtiçinde ``mafia'' ve yurtdisinda ``CIA'' baglantilari bulunan örgütlenmenin ``ERGENEKON'' ve ``GLADYO'' olarak adlandirildigini, Adina mafia denilen yasadisi çikar gruplarinin gücünü siyasal otorite ile yaptigi isbirliginden aldigini belirttikten sonra 5 Subat 1992 tarihinden itibaren önemli olaylarin kronolojik siralamasini yapmaktadir. Uyusturucu trafiginden, Türk siyasal otoritesine, Asiret liderlerine ve bürokratlarina çok fazla miktarda para akitildigini, komisyonun çok önemli bir görev üstlendigini, titiz çalismasi ve taniklarin korunmalarinin saglanmasi gerektigi, faili meçhul siyasî cinayetlerin siyasal otorite tarafindan organize edildigi gibi dürüst gazeteci ve yazarlarin da medya kuruluslarindan dislandiklarini, basin ve gerçekleri dile getiren yazarlar üzerinde siyasal otoritenin baski yaptigini veya faili meçhul cinayetlerle susturulmaya çalisildigi, vatandasin da umutsuzluga düstügünü, 6 Mart 1997 tarihinde gazeteci arkadasi Muharrem Demir'e ulasan haberleri arastirmak üzere oto hurdacisi Yalçin Zafer ile görüstügünü; yapilan görüsmede Orhan TASANLAR'in Istanbul Emniyet Müdürü oldugu dönemde Müdür Yardimcilarindan birinin makam soförü olan Mesut'un kirmizi mersedes olayina karistigini, kendilerini telefonla arayarak 71-72 model bakimli bir mersedes almak istediklerini, ve kendisinin 3 kisi ile birlikte giderek kirmizi mersedes otoyu rayiç fiyatinin 10 misli paraya alip otonun sahibine verdigini ve kendisinin de komisyonunu aldigini, bu mersedese 16 EA ... no'lu sahte plaka takildigini ve otomobilin tesliminden sonra isadami M.Ali YAPRAK'in kaçirilarak fidye alindigini, çok kisa süre sonra da; Ömer Lütfi Topal'in öldürüldügünü, otomobilin de 40 gün sonra geri vermek istediklerini ancak almadiklarini, otonun alimi sirasinda bulunan 3 kisiden birinin Ayhan Çarkin, digerlerinin de özel timci oldugunu, ancak alisverisle ilgilenmediklerini, M.Ali YAPRAK'in kaçirilma ve Ömer Lütfi TOPAL'in öldürülme olayinda kullanilan kirmizi mersedes'in daha sonra Yalçin Zafer tarafindan sökülüp satilarak ortadan kaldirildigini,belirtmistir.(Ek: 47) 

5- CHP ISTANBUL MILLETVEKILI ALGAN HACALOGLU KANALIYLA KOMISYONA SUNULAN FARUK KUSAKSIZLARDAN TARAFINDAN YAZILAN MEKTUPTAKI IDDIALARI: 

Emekli polis memuru Faruk Kusaksizlardan tarafindan yazilip bir sureti Istanbul DGM Savciligina verildigi anlasilan bir sureti de Istanbul Milletvekili Sayin Algan Hacalogluna verilen ve onun tarafindan da Komisyon Baskanligina gönderilen yazi ekindeki mektupta; Susurluktaki kazada ölümünden sonra, Abdullah Çatli'nin evinin de aranabilecegini ve evinde; 150 milyar TL degerinde mark ve dolar, 6 adet susturuculu silah, parasal degeri belli olmayan kokain ve eroin, 4 adet uzun namlulu silah, C4 ve TNT patlayicilari, binlerce mermi, geçmisteki olaylari aydinliga kavusturacak bilgilerle gelecekte yapilacak eylem planlari ve Mehmet Agar ve Hüseyin Kocadag ile ilgili belge ve fotograflarin oldugunu, bunlarin Çatli'nin yatak odasindaki gizli bölmelerde bulunabilecegini,iddia etmistir.(Ek:48) 

6- CHP MILLETVEKILI MAHMUT ISIK TARAFINDAN KOMISYON BASKANLIGINA SUNULAN RAPORDAKI IDDIALARI: 

CHP Milletvekilleri Ercan Karakas, Mahmut Isik ve Mustafa Yildiz'in 7.03.1996 tarihleri arasinda Van ve Hakkari illerinde faili meçhul cinayetlerle ilgili yaptiklari inceleme sonunda hazirladiklari raporda; a- Güvenlik kuvvetlerinin 22 Eylül 1995 tarihinde Abdullah Canan'in köyü olan Karli'da operasyon düzenleyip 4 teröristi ölü olarak ele geçirmelerinden 15-20 gün sonra Hakkari Komando Tugay Komutanligi'na bagli Yüksekova Komando Tabur Komutanligi'nca adi geçen köye gidilerek Abdullah Cananin ki dahil 10 evde bulunan esyalarin tahrip edildigi, bunun üzerine Abdullah Canan'in Cumhuriyet Savciligi'na suç duyurusunda bulundugu Yüksekova Mahkemesinde de hasar tespiti yaptirdigi, Komando Tabur Komutani M.Emin Yurdakul'un Abdullah Canan ile birlikte suç duyurusunda bulunan iki kisiyi makamina çagirarak davadan vazgeçmelerini imali biçimde söyledigi, bu görüsmeden birkaç gün sonra 17.01.1996 tarihinde Abdullah Canan Hakkari'ye giderken askeri konvoyda arama yapildigi, Abdullah Canan'in da bu arama sirasinda Tabur Komutani M.Emin Yurdakul tarafindan gözaltina alindigini üç kisi ve iki köy korucusunun Yüksekova Cumhuriyet Savciligi'nda bulunan ifadelerinde beyan ettikleri, Abdullah Canan'in arabasinin Yüksekova'ya 100 km mesafede 21.01.1996 tarihinde, ölüsünün de Yüksekova'ya 20 km mesafede Altinbasak köyü yakininda iskence izlerini tasiyan ve 6 kursun sikilmis bir sekilde bulundugunu, Raporu hazirlayan heyetçe bilgisine basvurulan Yüksekova Kaymakami Aydin Tetikoglu; ilçenin sosyo-ekonomik yapisindaki bozukluktan bahsettikten sonra, kendisinin Jandarma ve Polis disindaki askerler ile ilgisi olmadigini ve kendisine bagli olmadigi için emir veremedigini bilgi dahi alamadigini, askeri taburun direk Hakkarideki Tugay'a bagli oldugunu, Yüksekova Cumhuriyet Savcisi Mehmet Turgay; birkaç kisi ile iki korucunun Binbasi Mehmet Emin Yurdakul tarafindan tabura alindigina dair ifade verdiklerini, kaybolanlardan bazilarinin da örgüte katildiklarina dair bilgiler oldugunu ve kayiplarla ilgili takipsizlik karari verdigini, Hakkari Komando Tugay Komutani Tuggeneral Tuncay Koyuncu da; 22 eylül 1995 tarihinde Abdullah Canan'in evinin bitisiginde siginak bulundugu ve 5 PKK teröristinin öldürüldügü, Abdullah Canan'in kayboldugu gün adi geçenin 10.30'da evinden ayrildigini, oysa M.Emin Yurdakul komutasinda yapilan yol aramasinin 9.30'da bitirildigini, esrar-eroin ticaretinden dolayi öldürülmüs olabilecegini, M.Emin Yurdakul'un en faal, en mücadeleci basarili bir asker oldugunu ve bu nedenle yurtdisina gönderildigini, b- Tabur Komutani Binbasi M.Emin Yurdakul bir kisim askerle 27.10.1995 tarihinde Yüksekova Agaçli'ya giderek köylülerden 73 yasindaki Semsettin Yurtsever ile 18 yasindaki Mogdat Özeken ve 13 yasindaki Münir Saritas'i alarak köyden ayrildigi, daha sonra bilgi alinamadigi, Mogdat Özeken'in babasi Abdullah Özeken oglunu sormak için Tabura gittiginde oglunun agzindan kan akar vaziyette taburda gördügünü ve Tabur Komutaninin oglunu 24 saat içeri attigini bildirdigini, öte yandan Semsettin Yurtsever'in oglu Fevzi Yurtsever'de Komisyon Baskanligi'na verdigi 19.03.1997 tarihli dilekçesinde de ayni hususlari dile getirdigi, (EK: 

c- 26 Aralik 1995 tarihinde Eyüp ve Mahir Karabeg kardeslerin Çukurca'da Ilçedeki kahveden çikarden 3 kisi tarafindan 47 plakali beyaz toros steysin bir araba ile kaçirildigi, bu arabanin degisik plakalarla son 4 gündür Ilçede görüldügünü, iki kardesin alindigi yerin Ilçe Emniyet Müdürlügü ve Jandarma Komutanligi'na hayli yakin mesafede oldugu ve cenazelerin Narli Köyü yakininda bulundugunu ve faili meçhul kaldigini, Raporun sonuç bölümünde de; `` Yüksekova'da Vatandas ile Kaymakam, Jandarma, Polis ve Resmi Kurumlarin sikintisinin olmadigi, vatandaslarin asil sikayetinin Komando Taburuna ve özellikle Tabur Komutani Binbasi M.Emin Yurdakul'a yönelik oldugu, tüm faili meçhul cinayetlerin bu sahistan kaynaklandigi, bu sahis Ilçede kaldigi müddetçe sikintisinin devam edecegi, Ilçe Kaymakaminin da Tabura müdahale edememesinin sorunu agirlastirdigi `` belirtilmistir. (Ek:49) 

7-SÖYLEMEZ AILESIYLE ILGILI OLAYLARDA TUTUKLU DR.MEHMET SENA SÖYLEMEZ ILE EMIR SÖYLEMEZ VE NAZIF YAVUZ'UN IDDIALARI: 

a- Mehmet Sena Söylemez'in iddialari 

Mus Merkez-Kirköy nüfusuna kayitli 1961 Mus dogumlu, Tip doktoru ve Genel Cerrahi Uzmani oldugunu beyan eden ve SÖYLEMEZ Çetesi kovusturmasi nedeniyle Ümraniye Cezaevinde bulunan Mehmet Sena Söylemez TBMM Susurluk Arastirma Komisyonu Baskanligi'na gönderdigi 2.12.1996 tarihli dilekçesine Ekli 63 sahifelik ifadesinde; Kendisi ve mensubu oldugu SÖYLEMEZ Ailesinin masumiyetini, kendilerine yapilan suçlamalarin yalan gösterilen belge ve tutanaklarin düzmece oldugunu anlatarak; 1Nisan 1994 tarihinde Ankara'da isletmekte olduklari (Rumors) isimli Distotekte, Bucak Asiretine mensup Sultan Mehduh BUCAK, Ahmet OYNAK, Vahap AKPINAR isimli kisilerle aralarinda çikan kavga ve silahli çalistada anilan Bucak Asiretine mensup (3) kisinin ölmesi kendisi ve bir diger kisinin yaralanmasi ile sonuçlanan olaydan sonra Bucak Asireti ile hasim haline geldiklerini, PKK'ya karsi savastiklari için devlet kuvvetlerini yanina alan Bucak Asireti Reisi Sedat Edip Bucak'in halen Elazig Milletvekili olan Mehmet AGAR ile gerek Emniyet Genel Müdürü, gerekse Adalet Bakani olarak isbirligi yaparak kendilerine karsi birçok komplo ve cinayet tuzagi kurduklarini ifade etmektedir. Hatta Sedat BUCAK - Mehmet Agar birlikteliginin komplolari sonucu zamanin Basbakani ve halen ANAP Genel Baskani, Sayin Mesut Yilmaz ve Istanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazicioglu'nun da kendilerine karsi devletin polis gücünü kanunsuz bir sekilde seferber ettiklerini ve bütün bunlarin sonucunda kendisi ve kardeslerinin tamaminin iftiraya ugratilarak cezaevine konduklarini, iddia etmektedir. (Ek:50) 

b- Emir Söylemez'in Iddialari: 

Mus ili Kirköy Beldesinde Mukim Emir SÖYLEMEZ Mus Cumhuriyet Bassavciligi kanaliyla TBMM Susurluk Arastirma Komisyon Baskanligina sundugu dilekçesinde: `` Sedat Edip Bucak'in kardesleri ve diger aile bireyleri ile giristigi silahli mücadelede, Elazig Milletvekili Mehmet AGAR'in (Emniyet Genel Müdürü ve Adalet Bakani oldugu dönemlerde) yardimi ile bazi aile bireylerini öldürttügünü ve akabinde delilleri kararttirdigini'' iddia ederek, bu hususta bazi gazete ve televizyon haberleri ve programlarini delil olarak sunmaktadir.(Ek:51) 

c- Nazif Yavuz'un Iddialari 

Emniyet Genel Müdürlügü Bilgi Islem Dairesinde Komiser Muavini olarak çalismakta iken SÖYLEMEZ ÇETESI sorusturmasi nedeniyle gözaltina alinan ve tutuklu bulundugu Ümraniye Cezaevinden TBMM Susurluk Arastirma Komisyonu Baskanligina gönderdigi dilekçesinde; `` Kendisi hakkindaki iddialarin SÖYLEMEZ ailesinden olan ve Eskisehirde öldürülen Komiser M.Nasir SÖYLEMEZ ile olan arkadasligi nedeniyle yapildigini ve kendi masumiyetini ispat için hayat hikayesini anlatarak, geçirdigi sorusturma sirasinda poliste kendisine çesitli iskenceler yapildigini'' iddia etmektedir. (Ek:52) 

8- KOMISYONA BILGI VERENLERIN IDDIALARI 

Ayrica Komisyonumuza davet ettigimiz kisilerin vermis olduklari bilgiler isiginda Mehmet Eymür,Hanefi Avci,Korkut Eken,Hüseyin Oguz,Hasan Celal Güzel Ahmet Altintas,Senar Er,Mehmet Ali Yaprak ve M.Hadi Özcan'in iddialari komisyonumuz ca özellikle degerlendirmeye alinmistir. 

VI- KAVRAMLAR VE KONUYLA ILGILI ÖNCEKI MECLIS ARASTIRMA KOMISYONU RAPORLARI 1- KAVRAMLAR 

Raporun içeriginin daha net angilanabilmesi, bazi tanim ve kavramlarin belirlenebilmesini gerektirmektedir. • Çete: Sözlüklerde, ordu birliklerinden olmayan silahli küçük birlik olarak tanimlanmaktadir. Ansiklopedilerde, bir kisinin yönetiminde, her türlü hukuk kurali ve sinirlamalarinin disinda çalisan, esnek, kolay davranabilen basi bozuk örgüt diye tanimlanmaktadir. Çetelerin, önceden zorla para almak, mal ve insan kaçirmak, gibi yasadisi eylemler yapmak amaciyla kuruldugu, çogu kez kanun kaçaklarindan olustugu, günümüzde amaç degistirerek, resmi ve askeri birliklerin, çesitli taktik ve hukuki nedenlerle yapamiyacaklari isleri yapan, yari resmi nitelik kazanmis örgütler oldugu açiklamasini getirmektedirler. Devlet güçlerinin büyümesi etkinlesmesinin eski anlamda haydutluk yapan çeteleri ortadan kaldirdigini, uluslararasi eylemler için devletlerin veya çesitli irkçi, dince ve ideolojik gruplarin uyguladigi yöntemler haline geldigini belirtmekte ``Devletin tüzel kisiligine karsi suç islemek için olusturulan silahli topluluk'', ``baslica suçlularin çikar ve tehlike ortakligindan dogmus olan koruyucu ve saldirici zümre'' ``silahli çete, siddet kullanarak bazi suçlari islemek amaciyla birlesen silahli topluluk'' gibi tanimlar ortaya konmaktadir. Türk Ceza Kanununda tanimi: TCK'nun 313 üncü maddesinde ``Her ne biçimde olursa olsun cürüm islemek için örgüt kuranlar'' seklinde tanimlanmaktadir. Mafya:Mafya, mevcut hukuk kurallarina göre yasaklanan mal ve hizmetleri, is alanlarini yasadisi yollardan, gerektiginde zor kullanma, rüsvet verme veya ilgili kisilerle çikar iliskisine girme sonucunda bunlari elde ederek büyük kaçançlar saglayan veya mevcut sistemin yasaklanmayan mal ve hizmetlerini yasadisi yollardan zor kullanarak, rüsvet v.s.veya ilgili kisilerle çikar iliskisine girerek ucusa alip çok pahaliya satmak suretiyle büyük kaçançlar elde etmek için olusturulan aralarinda fonksiyonel isbölümü yapilmis ve hiyerarsik bir yapi olan organize suç örgütüdür. Bu suç organizasyonlariin kendi içinde bir yaptirim sistemi mevcuttur. Yasaklanan mal ve hizmetler ile ugrastiklarindan, karaparanin aklanmasi sözkonusudur. Bu suç organizasyonlariinin esasi suç islemek suretiyle kazanç teminine dayanmaktadir. Suç isleme bir meslek olmustur ve süreklilik göstermektedir. Faaliyet gösterdigi alanda kisilere karsi siddete basvurmaktadir. Belirtilen amaçlara ulasmak için gerektiginde paravan firmalar kurmaktadir. Is alanlari genellikle, haraç almak, uyusturucu ve silah kaçakçiligi, yasadisi kumar, fuhus sektörünü olusturma ve çalistirma, kamu ihalelerine katilanlari sindirerek ihaleyi istedigi rakama düsürük ve daha pahaliya baskalarina satma,sahte resmi evraklar düzenleme, vergi kaçirma, gibi yasal olmayan islerden olusmaktadir. Bu islerin daha rahat yapilabilmesi için sözkonusu suç örgütleri tarafindan bazi kamu görevlilerine çikarlar dagitilarak kosullar kendilerine uygun hale getirilmektedir. Bütün bu uygulamalarinin karsisina çikanlari tehdit eder, yaralar, adam öldürür, bu isleri yapabilmek için uluslararasi organizasyonlara girisir, dünyaya açilir. Literatürde çete kavrami yerini genis anlamiyla ``yasadisi örgütler'', özel anlamiyla da ``organize suç örgütleri'' kavramina devretmistir. Ortak özellikler, yasadisilik, silahlilik, menfaat saglama ve teskilattir. Yasadisi Örgüt: ``Hukuk kurallarinin öngörmedigi, izin vermedigi bir amaca ulasmak için birden fazla kisinin bir araya gelmeleri, birlikte hareket etmeleri.'' Bu tanimdaki yasadisi amaçlara göre örgütler tasnif edilmektedir. Siyasi bir amaci sürdürme olan, siddet eylemleri varsa (kaçirmadan-cinayete) amaçla veya bir devleti yikmak için siddet kullanimi varsa terör örgütü olarak tanimlanmaktadir. Konumuzla ilgili yasadisi örgütlerin son iki tanimdan biri mafya adi verilen örgütlenme tipi olup; Adalet Bakanliginca hazirlanan Çikar Amaçli Örgüt Suçlari Hakkinda Kanun Tasarisinda, Çikar Amaçli Örgüt: ``Dogrudan veya dolayli biçimde bir kurumun, kurulusun veya tesebbüsün denetimini ele geçirmek, ihale, imtiyaz ve ruhsat islemlerinde etkinlik ve denetim elde etmek; ekonomik faaliyetlerde kartel ve tröst yaratmak, madde ve esyanin nedretine, fiyatlarin artmasina sebep olmak, kendilerine veya baskalarina haksiz menfaat saglamak; seçimlerde oy temin etmek veya seçimleri engellemek maksadiyla zor veya tehdit uygulamak veya kisileri kendilerine tabi kilmaya zorlamak veya mensuplari arasinda her ne suretle olursa olsun açik veya gizli isbirligi yapmak suretiyle yildirma veya korkutma veya sindirme gücünü kullanarak suçlar islemek için örgütü kuranlara veya örgütü yönetenlere veya örgüte üye olanlara ya da örgüt adina faaliyette bulunanlara veya bilerek hizmet yüklenenlere sadece bu nedenle üç yildan alti yila kadar agir hapis cezasi verilir.'' seklinde tanimlanmaktadir. Çagimizda terörizm ve ekonomik suçluluk yaninda bati ve özellikle Italyan hukukunda (Mafya tipi örgütlenme) olarak da adlandirilan ``Çikar amaçli örgüt suçlulugu'', kamunun baris ve sükununu esasli biçimde ihlal eden, kamu otoritesini çok yakindan mesgul eden, devletleri gerek maddi ceza hukuku gerekse usul hukukuk bakimlarindan yeni ve istisnai kurumlari meydana getirip uygulamaya zorlayan hukuk ihlalleri olarak ortaya çikmis bulunmaktadir. Bu sebeple, bati ülkelerinde ve özellikle Amerika Birlesik Devletlerinde organize, örgütlü suçluluk olarak da isimlendirilen örgüt suçlulugunu cezalandirmak ve kisileri bu gibi eylemlerden caydirmak üzere özel kanunlar meydana getirilmekte ve bazi ülkeler suçlarin tanimini genel ceza kanunu içerisinde yapmakta ve usul hükümlerini gene genel ceza yargilamasi usulü kanunlarinin ilgili maddelerine yerlestirmekte veya mükerrer maddeler kullanma yolu tutmaktadirlar. Icralarinda, çok kere, terörizm suçlarinda oldugu gibi, cebir, siddet, yani zor, tehdit, korkutma ve yildirma yolu tutulan örgütlü suçlar özellikle manevi unsur ve yönelinmis hedef, amaç itibariyle terörizm suçlarindan ayrilmaktadirlar. Gerçekten çikar amaçli örgüt suçlarinda hedef, terörizmde oldugu gibi yakin amaç olarak kamu düzenini agir biçimde ihlal ile asil amaçlara ulasma yolunu açmaktan ibaret bulunmayip, haksiz menfaat, çikar elde etmektir. Çikari elde etmek üzere örgütlenilmekte ve zor ve tehdit unsurlarini olusturan suçlara basvurmak suretiyle magdurlari yildirip çikar saglanmasina ulasilmaktadir. Bu amaç yaninda toplum içinde kanun disi ticareti teskilatlandirarark fuhusu istismar etmek, kadin ticaretini örgütleri için bir tekel haline getirmek, uyusturucu madde trafiginin yönlendirmek ve böylece dünya gençligini korkunç etkisi altina almis bir afetin yayginlasmasini saglamak ve belki de hepsinden kötüsü, birkisim kamu görev ve hizmetlerinin igfal ederek bu gibi kanunsuzluklarin içine alip ortaklari haline getirmek, rüsveti genellestirmek, çikar amaçli suç örgütlerinin kanunsuz ugraslarinin basinda gelmektedir. Bazi ülkehlerde bu tür örgütlerin, daha da ileri giderek siyaseti bile yönlendirmeye cür'et ettikleri, kamu görevlilerinin seçimle isbasina geldikleri hallerde, seçimleri türlü yollarla etki altina almaya çalisarak istedikleri kisilerin görevlendirilmeleri hususunda çaba gösterdikleri gözlenmektedir. Elde ettikleri çikarlarin büyüklügü nedeniyle bazen suç örgütlerinin ugras alanlarini parselledikleri ve birbirlerinin nüfuz alanlarina müdahale ettikleri, bunun sonucu olarak toplumu son derecede rahatsiz eden silahli mücadelelere giristikleri görülmektedir. Böylece nitelikleri hakkinda kisa bilgi arzedilen örgütlü suçlarla genel ceza hukuku ve usulü kurallari ve Devletin mutad teskilati ile mücadelenin çok zor oldugu ve hatta bazen imkânsiz bulundugu, yabanci ülkelerin geçirdikleri deneyimler sonucu anlasilmistir. Bu suçlarin failleri elde ettikleri büyük çikarlari da kullanarak yaklanmamak için her türlü yola basvurmakta, kollugu çürütmekte, zabitaninin sahibi oldugu bütün teknik araçlarin da fazlasindan yararlanabilmektedirler. Bir yazar çikar amaçli örgüt suçlarinda tesbit edilip cezsalandirilabilen fiillerin adeta aysber'in su üstünde kalan kismi oraninda bulundugunu ifade etmektedir. Örgüt suçlari üzerinde genis bir arastirmayi yürüten bir Alman Kriminoloji Enstitüsü, Almanya da çalisan 31 Türk is adamindan hepsinin örgüt suçlarinin magduru olduklarini ve yildirma, tehdit yoluyla adi geçenlerden örgütlerin sürekli olarak haraç aldiklarinini belirlemistir. Içisleri Bakanliginca hazirlanan ``Organize Suç Örgütleri Ile Mücadele Kanunu Tasarisi'' nda Organize Suç Örgütü: ''Mensuplari arasinda açik ve gizli isbirligi yapmak, baski, cebir, siddet, tehdit ve benzeri yöntemlerden biri kullanilmak suretiyle korkutarak, yildirarak, sindirerek; kurum, kurulus veya tesebbüslerin yönetim veya denetimlerini ele geçirmek, ihale, imtiyaz, ruhsat ve benzeri faaliyetlerini denetlemek, bu faaliyetlerde etkinlik saglamak, ekonomik faaliyetlerde kartel, tröst yaratmak, serbest piyasa kosullarinda olusan fiyatlari denetleyerek artmasina veya düsmesine sebep olmak, gerçek veya tüzel kisiler arasindaki alacak ve borç iliskilerini düzenlemek, taraflar veya üçüncü sahislar adina para, çek, senet tahsil etmek, ettirmek, borç senedeni, çek imzalattirmak, menkul veya gayrimenkullerini zor kullanarak sattirmak, bagislatmak, hibe ettirmek amaciyla kurulan örgüte mensup olanlara ya da örgüt adina faaliyette bulunanlara veya bilerek örgüt adina veya hesabina hizmet yüklenenlere'' denilmistir. Organize suçluluk: Münferiden veya topluca, yüksek bir önemi haiz suçlarin belli bir plana göre, birçok kisi tarafindan, uzun veya belirsiz bir süre ile, is bölümü esaslarina göre; 

a) Mesleki veya ticari benzeri yapilarin kuhllanilmasi veya, 

b) Cebir ya da korutucu diger araçlarin kullanilmasi veya 

c) Siyaset, basin, kamu idaresi, adliye ve ekonomi üzerinde etkide bulunarak, kazanç veya güç elde edilmesidir. Organize suçlulugu belirleyen yedi karakteristik unsurunu söylece özetleyebiliriz: Organize suçluluk, genellikle kanununen yasaklanmis olan ve toplumun bazi kesimlerince talep edilen, yasaklanmis mal ve hizmet ihtiyacini karsilamaktadir. Bu nedenle toplumda illegal mal ve hizmetler organize suçluluk tarafindan arzi gerçeklestirilen bir talep olarak ortaya çikmaktadir. Organize suçluluk, kazanç ve güç saglamak için fonksiyonel is bölümü ve hiyerarsik bir düzen içinde faaliyet gösteren faillerden olusan bir yapilanma içindedir. Bu suçlulugun diger bir özelligi, kisa zamanda ve hizli bir biçimde kazanç saglayabilecek, maliyeti düsük, yakalanma riski az olabilecek alanlari tercih etmesidir. Organize suç örgütleri illegal ve legal faaliyetlerini siki bir biçimde baglantilandirmaktadir. 

2- KONUYLA ILGILI ÖNCEKI MECLIS ARASTIRMA KOMISYONLARI RAPORLARI 

Raporun konu ve kapsamiyla ilgili olmalari sebebiyle daha önce asagida belirtilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Arastirma Komisyonlarinca düzenlenen raporlarin özeti ilgililere isik tutmasi amaciyla rapora kaydedilmistir. a. Hayali Ihracaat Hayali ihracat iddialarina arastirmak üzere teskil edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Hayali Ihracat Arastirma Komisyonunun (10/5,8 Sayili) raporunda: Ihracati tesvik amaciyla alinan hukuki idari ve mali tedbirlerin birçok suistimale yol açtigi ve Türk Kamuoyunda hayali ihracat denilen olaylari dogurdugu, bunun üretim artislarina yol açmayan dis rekabet sartlarina uymayan ve kisa vadeli kâr gözeten bir yapi gösterdigi vurgulanmistir. Hayali ihracatin, ihraç edilen ürünlerin degerinin üzerinde veya gerçekte mal ihracati olmadigi halde, belge üzerinde olmus gibi gösterilerek, gösterilen ihraç degeri üzerinden % 0 pirim alinmak suretiyle gerçeklestirildigi, bu amaçla çok sayida paravan sirket kuruldugu, hayali ihracat yaptigi tesbit edilen firmalar hakkinda bir çok kurum denetim elemanlarinca denetim raporlari düzenlenmesine ragmen, bu raporlarin (346 adet) isleme konulmayarak önce Hazine ve Dis Ticaret Müstesarliginda, daha sonra DPT'de uzun süre (16 ay) bekletildigi, Eski Basbakan Turgut ÖZAL imzali 12.11.1987 tarihli 38680 sayili talimatla bu konudaki tüm yetkilerin DPT'de toplandigi, bu arada hakkinda olumsuz rapor bulunan firmalara (256 adet) haksiz tesvik ödemelerinin yapildigi, anilan firmalara ödemeler yapildiktan sonra sözkonusu raporlarin isleme konuldugu, konunun DPT, Hazine ve Dis Ticaret Müstesarligi, Merkez Bankasi, Maliye ve Gümrük Bakanligi ve Emniyet Genel Müdürlügü boyutlarinin oldugu, hayali ihracat sonucunda hayali ihracata karisan 256 adet firmadan 143 adet firmanin yapmis oldugu ihracatlarin tamaminin hayali oldugu, 1984- 1990 yillari arasinda hayali ihracat sonucunda sözü edilen firmalara o günkü fiyatlarla 2,5 Trilyon lira haksiz yere tesvik ödemesi yapildigi, Hazine ve Dis Ticaret Müstesarligi Kontrolörlerince bu konuyla ilgili düzenlenen ve suç iddialarini içeren raporlarin ilgili adli mercilere intikal ettirilmeyerek zamanasimina ugratildigi,hayali ihracatin gerçeklestirilmesinde rol oynayan kisiler düsünüldügünde konunun siyasî boyutunun da bulundugu, belirtilmistir. Ayrica, Sonuç Bölümünde ise aynen; ``Sonuç olarak ihracat artirmak, bu alanda görülen mevcut tikanikliklari gidermek bahanesiyle 7/10624 sayili Bakanlar Kurulu Kararinda belirtilen esaslari kanunsuz emir ve talimatlarla degistirmeye giden ve bunlarin uygulanmasini saglayarak Hazineyi büyük oranda zarara ugratan dönemin birkisim yetkili siyasîleri ve bürokratlari ile sonradan yapilan bütün yasal prosedürden yoksun islemleri 7/11237 ve 7/11509 sayili Bakanlar Kurulu Karariyla yasal hale getirmeye çalisan ihracat islemlerinden sorumlu dönemin Bakanlari ile Basbakan sorumludur. Bundan dolayi bu kisilerin yukarida açiklanan yöndeki iylemlerinin sorusturulmasi ve yargi mercilerinin denetiminden geçirilmesinin gerekli oldugu düsünülmektedir. Böylece gelecekte benzer olaylarda devlet parasina göz dikebilecek kisiler ve bunlara destek olacak bürokrat ve siyasîler için caydirici bir etki saglanabilecek tir.'' denilmistir.(Ek:53) 

b. Faili Meçhul Cinayetler Ülkemizin Çesitli Yörelerinde Islenmis Faili Meçhul Cinayetler Meclis Arastirma Komisyonunca (10/9) hazirlanan 12.10.1995 tarihli raporda: Giris bölümünde, Meclis Arastirma Komisyonlarinin yetkilerinin kendilerine verilen görevleri yerine getirmeye yeterli olmadigi, genellikle ülkemizde gündemi olusturan bir konu karsisinda bu konularin Meclis Arastirma Komisyonlarinca arastirilmaya çalisildigi, Meclisin; Arastirma Komisyonlari kurararak olaya el koymasi üzerine kamuoyunun beklentiye itildigi, somut bir sonuç görülmek istenildigi, ancak Meclis Arastirma Komisyonlarinin yetkilerinin somut sonuçlari elde etmeye yeterli olmadigi, neticede de; yetki sinirlamalari nedeniyle kamuoyunun ve Meclis'in beklentilerine cevap verilemedigi, Komisyonlarinin görevinin faili meçhul siyasal cinayetleri isleyen kisileri ortaya çikarmak ve yakalamak olmadigi, Meclis Arastirma Komisyonlarinin hükümeti denetlemek görevini yaptigini, bu konuda hükümetin bir ihmal ve kastinin bulunup bulunmadiginin tesbiti ile alinmasi gereken önlemlerin alinmasini tavsiye etmek oldugu açiklamalarina yer verildikten sonra; Raporun devaminda terör eylemleri ve adi nitelikteki eylemler neticesi meydana gelen faili meçhul cinayetlerin faillerinin tesbitinin görev ve yetki alanlarinin disinda oldugu vurgulanarak., faili meçhul cinayetlerin nihai amacinin devleti çalisamaz hale getirmek, toplumda yilginlik ve bezginlik yaratmak ve kargasa ortamindan yararlanmak oldugu belirtilmistir. Bu Komisyonun görev süresi içersinde ilgili Bakanliklardan bildirilen faili meçhul siyasal cinayetler toplam sayisinin 908 oldugu, daha sonra 218 faili meçhul siyasal cinayetin faillerinin bulundugu tesbitine yer verilmistir.Devamla, olaganüstü Hal Bölgesinde, terör olaylari yüzünden göçlerin yasandigi, yasam sartlarinin zorlasmasinin suç oranini arttirdigi ifade edilmistir. Vatandasin isçi alimlarinda partizanlikla karsilastigi, bölgeye yapilan atamalarda liyakata dikkat edilmedigi, bunlarin vatandas üzerinde güvensizlik yarattigi, bu bölgede görev yapan kamu görevlilerinin vatandasa iyi mumamele etmedigi, tecrübesiz oldugu; kamu kuruluslari arasinda koordinasyonun bulunmadigi, bölgedeki cezaevlerinin yönetiminin devlet yerine, mahkumlarin elinde oldugu, buralarda rahat ortam bulan örgüt militanlarinin disarida yapilacak eylemleri planladigi ve uygulama emirleri rahatça verdigi, sempatizan olarak cezaevine giren tutuklularin çok iyi siyasî ve askeri egitim almis militan olarak cezaevinden çiktigi, vatandasin sessiz ve çaresiz oldugu, Devletin Anayasa ile çizilmis yetki ve görev ayrimina ragmen hukuk kurallarini tanimayan ve istedikleri zaman istedikleri kurallari uygulayan kisiler ve kurumlarin bulundugu, Devletin içinde oldugu izlenimi edilen birtakim odaklarin devlet içerisinden temizlenmesi ve hukuk kurallarinin hakim kilinmasi için Devletin otoriteyi ele almasinin zorunlu oldugu, bu yapilmadigi takdirde bu odaklarin Devlete hakimiyetlerinin ve hukuka aykiri davranislarinin devam edecegi, hukuk devletlerinde her türlü hukuk disi olusumun fark edildigi anda ortadan kaldirilmasi gerektigi, hukuk devletinin yetkili kuruluslarinin, hukuk disi olusumlarin faaliyetlerinin devam etmesine göz yummalari durumunda bundan hukuk devletinin zarar görecegi, Belirtildikten sonra; görülen söz konusu aksakliklar üzerine getirilen önerilerde, yargi organlarinin her açidan bagimsiz ve güvence altinda olmasi ve her türlü tehditlere karsi korunmasi, hukukun üstünlügüne inanan ve hukuk kurallarina bagli yeterli sayida hakim, savci ve güvenlik görevlisinin istihdam edilmesi, emniyet güçleri üzerinde idarenin yeterli denetimi kurmasi, emniyet güçleri içerisinde hukuk disi olusumlara izin verilmemesi, kisi ve kurumlarin hukukun çizdigi çerçeve içerisinde kalmasinin gerekli oldugu, yasadisi faaliyetlerin odak noktasi olan ve sayilari hergün artmasina ragmen teröre karsi yapilan mücadelede etkili olmayan koruculuk sistemine son verilmesi, olaganüstü halin kaldirilmasi,devlet itirafçi iliskisine son verilmesi, polis özel timlerinin kullanim seklinin degistirilmesi, istihbarat hizmetlerinin desteklenmesi (kanunen yetkili birimlere birakilmasi ve bu konudaki karisikligin önlenmesi), polisin faili meçhul cinayetleri önleyecek bir yapida düzenlenmesi, cezaevlerinin islah edilmesi v.b. yönünde çalismalar yapilmasi, tedbirler alinmasi önerilmistir. (Ek:54) 

Binbasi Mehmet Emin Yurdakul tarafindan tabura alindigina dair ifade verdiklerini, kaybolanlardan bazilarinin da örgüte katildiklarina dair bilgiler oldugunu ve kayiplarla ilgili takipsizlik karari verdigini, Hakkari Komando Tugay Komutani Tuggeneral Tuncay Koyuncu da; 22 eylül 1995 tarihinde Abdullah Canan'in evinin bitisiginde siginak bulundugu ve 5 PKK teröristinin öldürüldügü, Abdullah Canan'in kayboldugu gün adi geçenin 10.30'da evinden ayrildigini, oysa M.Emin Yurdakul komutasinda yapilan yol aramasinin 9.30'da bitirildigini, esrar-eroin ticaretinden dolayi öldürülmüs olabilecegini, M.Emin Yurdakul'un en faal, en mücadeleci basarili bir asker oldugunu ve bu nedenle yurtdisina gönderildigini, b- Tabur Komutani Binbasi M.Emin Yurdakul bir kisim askerle 27.10.1995 tarihinde Yüksekova Agaçli'ya giderek köylülerden 73 yasindaki Semsettin Yurtsever ile 18 yasindaki Mogdat Özeken ve 13 yasindaki Münir Saritas'i alarak köyden ayrildigi, daha sonra bilgi alinamadigi, Mogdat Özeken'in babasi Abdullah Özeken oglunu sormak için Tabura gittiginde oglunun agzindan kan akar vaziyette taburda gördügünü ve Tabur Komutaninin oglunu 24 saat içeri attigini bildirdigini, öte yandan Semsettin Yurtsever'in oglu Fevzi Yurtsever'de Komisyon Baskanligi'na verdigi 19.03.1997 tarihli dilekçesinde de ayni hususlari dile getirdigi, (EK: 

c- 26 Aralik 1995 tarihinde Eyüp ve Mahir Karabeg kardeslerin Çukurca'da Ilçedeki kahveden çikarden 3 kisi tarafindan 47 plakali beyaz toros steysin bir araba ile kaçirildigi, bu arabanin degisik plakalarla son 4 gündür Ilçede görüldügünü, iki kardesin alindigi yerin Ilçe Emniyet Müdürlügü ve Jandarma Komutanligi'na hayli yakin mesafede oldugu ve cenazelerin Narli Köyü yakininda bulundugunu ve faili meçhul kaldigini, Raporun sonuç bölümünde de; `` Yüksekova'da Vatandas ile Kaymakam, Jandarma, Polis ve Resmi Kurumlarin sikintisinin olmadigi, vatandaslarin asil sikayetinin Komando Taburuna ve özellikle Tabur Komutani Binbasi M.Emin Yurdakul'a yönelik oldugu, tüm faili meçhul cinayetlerin bu sahistan kaynaklandigi, bu sahis Ilçede kaldigi müddetçe sikintisinin devam edecegi, Ilçe Kaymakaminin da Tabura müdahale edememesinin sorunu agirlastirdigi `` belirtilmistir. (Ek:49) 

7-SÖYLEMEZ AILESIYLE ILGILI OLAYLARDA TUTUKLU DR.MEHMET SENA SÖYLEMEZ ILE EMIR SÖYLEMEZ VE NAZIF YAVUZ'UN IDDIALARI: 

a- Mehmet Sena Söylemez'in iddialari 

Mus Merkez-Kirköy nüfusuna kayitli 1961 Mus dogumlu, Tip doktoru ve Genel Cerrahi Uzmani oldugunu beyan eden ve SÖYLEMEZ Çetesi kovusturmasi nedeniyle Ümraniye Cezaevinde bulunan Mehmet Sena Söylemez TBMM Susurluk Arastirma Komisyonu Baskanligi'na gönderdigi 2.12.1996 tarihli dilekçesine Ekli 63 sahifelik ifadesinde; Kendisi ve mensubu oldugu SÖYLEMEZ Ailesinin masumiyetini, kendilerine yapilan suçlamalarin yalan gösterilen belge ve tutanaklarin düzmece oldugunu anlatarak; 1Nisan 1994 tarihinde Ankara'da isletmekte olduklari (Rumors) isimli Distotekte, Bucak Asiretine mensup Sultan Mehduh BUCAK, Ahmet OYNAK, Vahap AKPINAR isimli kisilerle aralarinda çikan kavga ve silahli çalistada anilan Bucak Asiretine mensup (3) kisinin ölmesi kendisi ve bir diger kisinin yaralanmasi ile sonuçlanan olaydan sonra Bucak Asireti ile hasim haline geldiklerini, PKK'ya karsi savastiklari için devlet kuvvetlerini yanina alan Bucak Asireti Reisi Sedat Edip Bucak'in halen Elazig Milletvekili olan Mehmet AGAR ile gerek Emniyet Genel Müdürü, gerekse Adalet Bakani olarak isbirligi yaparak kendilerine karsi birçok komplo ve cinayet tuzagi kurduklarini ifade etmektedir. Hatta Sedat BUCAK - Mehmet Agar birlikteliginin komplolari sonucu zamanin Basbakani ve halen ANAP Genel Baskani, Sayin Mesut Yilmaz ve Istanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazicioglu'nun da kendilerine karsi devletin polis gücünü kanunsuz bir sekilde seferber ettiklerini ve bütün bunlarin sonucunda kendisi ve kardeslerinin tamaminin iftiraya ugratilarak cezaevine konduklarini, iddia etmektedir. (Ek:50) 

b- Emir Söylemez'in Iddialari: 

Mus ili Kirköy Beldesinde Mukim Emir SÖYLEMEZ Mus Cumhuriyet Bassavciligi kanaliyla TBMM Susurluk Arastirma Komisyon Baskanligina sundugu dilekçesinde: `` Sedat Edip Bucak'in kardesleri ve diger aile bireyleri ile giristigi silahli mücadelede, Elazig Milletvekili Mehmet AGAR'in (Emniyet Genel Müdürü ve Adalet Bakani oldugu dönemlerde) yardimi ile bazi aile bireylerini öldürttügünü ve akabinde delilleri kararttirdigini'' iddia ederek, bu hususta bazi gazete ve televizyon haberleri ve programlarini delil olarak sunmaktadir.(Ek:51) 

c- Nazif Yavuz'un Iddialari 

Emniyet Genel Müdürlügü Bilgi Islem Dairesinde Komiser Muavini olarak çalismakta iken SÖYLEMEZ ÇETESI sorusturmasi nedeniyle gözaltina alinan ve tutuklu 
bulundugu Ümraniye Cezaevinden TBMM Susurluk Arastirma Komisyonu Baskanligina gönderdigi dilekçesinde; `` 
Kendisi hakkindaki iddialarin SÖYLEMEZ ailesinden olan ve Eskisehirde öldürülen Komiser M.Nasir SÖYLEMEZ ile olan arkadasligi nedeniyle yapildigini ve 
kendi masumiyetini ispat için hayat hikayesini anlatarak, geçirdigi sorusturma sirasinda poliste kendisine çesitli iskenceler yapildigini'' iddia etmektedir. 
(Ek:52) 

8- KOMISYONA BILGI VERENLERIN IDDIALARI 

Ayrica Komisyonumuza davet ettigimiz kisilerin vermis olduklari bilgiler isiginda Mehmet Eymür, Hanefi Avci, Korkut Eken, Hüseyin Oguz, Hasan Celal Güzel Ahmet Altintas, Senar Er, Mehmet Ali Yaprak ve M.Hadi Özcan'in iddialari komisyonumuzca özellikle degerlendirmeye alinmistir. 

VI- KAVRAMLAR VE KONUYLA ILGILI ÖNCEKI MECLIS ARASTIRMA KOMISYONU RAPORLARI 

1- KAVRAMLAR 

Raporun içeriginin daha net angilanabilmesi, bazi tanim ve kavramlarin belirlenebilmesini gerektirmektedir. • Çete: Sözlüklerde, ordu birliklerinden olmayan silahli küçük birlik olarak tanimlanmaktadir. Ansiklopedilerde, bir kisinin yönetiminde, her türlü hukuk kurali ve sinirlamalarinin disinda çalisan, esnek, kolay davranabilen basi bozuk örgüt diye tanimlanmaktadir. Çetelerin, önceden zorla para almak, mal ve insan kaçirmak, gibi yasadisi eylemler yapmak amaciyla kuruldugu, çogu kez kanun kaçaklarindan olustugu, günümüzde amaç degistirerek, resmi ve askeri birliklerin, çesitli taktik ve hukuki nedenlerle yapamiyacaklari isleri yapan, yari resmi nitelik kazanmis örgütler oldugu açiklamasini getirmektedirler. Devlet güçlerinin büyümesi etkinlesmesinin eski anlamda haydutluk yapan çeteleri ortadan kaldirdigini, uluslararasi eylemler için devletlerin veya çesitli irkçi, dince ve ideolojik gruplarin uyguladigi yöntemler haline geldigini belirtmekte ``Devletin tüzel kisiligine karsi suç islemek için olusturulan silahli topluluk'', ``baslica suçlularin çikar ve tehlike ortakligindan dogmus olan koruyucu ve saldirici zümre'' ``silahli çete, siddet kullanarak bazi suçlari islemek amaciyla birlesen silahli topluluk'' gibi tanimlar ortaya konmaktadir. Türk Ceza Kanununda tanimi: TCK'nun 313 üncü maddesinde ``Her ne biçimde olursa olsun cürüm islemek için örgüt kuranlar'' seklinde tanimlanmaktadir. Mafya:Mafya, mevcut hukuk kurallarina göre yasaklanan mal ve hizmetleri, is alanlarini yasadisi yollardan, gerektiginde zor kullanma, rüsvet verme veya ilgili kisilerle çikar iliskisine girme sonucunda bunlari elde ederek büyük kaçançlar saglayan veya mevcut sistemin yasaklanmayan mal ve hizmetlerini yasadisi yollardan zor kullanarak, rüsvet v.s.veya ilgili kisilerle çikar iliskisine girerek ucusa alip çok pahaliya satmak suretiyle büyük kaçançlar elde etmek için olusturulan aralarinda fonksiyonel isbölümü yapilmis ve hiyerarsik bir yapi olan organize suç örgütüdür. Bu suç organizasyonlariin kendi içinde bir yaptirim sistemi mevcuttur. Yasaklanan mal ve hizmetler ile ugrastiklarindan, karaparanin aklanmasi sözkonusudur. Bu suç organizasyonlariinin esasi suç islemek suretiyle kazanç teminine dayanmaktadir. Suç isleme bir meslek olmustur ve süreklilik göstermektedir. Faaliyet gösterdigi alanda kisilere karsi siddete basvurmaktadir. Belirtilen amaçlara ulasmak için gerektiginde paravan firmalar kurmaktadir. Is alanlari genellikle, haraç almak, uyusturucu ve silah kaçakçiligi, yasadisi kumar, fuhus sektörünü olusturma ve çalistirma, kamu ihalelerine katilanlari sindirerek ihaleyi istedigi rakama düsürük ve daha pahaliya baskalarina satma,sahte resmi evraklar düzenleme, vergi kaçirma, gibi yasal olmayan islerden olusmaktadir. Bu islerin daha rahat yapilabilmesi için sözkonusu suç örgütleri tarafindan bazi kamu görevlilerine çikarlar dagitilarak kosullar kendilerine uygun hale getirilmektedir. Bütün bu uygulamalarinin karsisina çikanlari tehdit eder, yaralar, adam öldürür, bu isleri yapabilmek için uluslararasi organizasyonlara girisir, dünyaya açilir. Literatürde çete kavrami yerini genis anlamiyla ``yasadisi örgütler'', özel anlamiyla da ``organize suç örgütleri'' kavramina devretmistir. Ortak özellikler, yasadisilik, silahlilik, menfaat saglama ve teskilattir. Yasadisi Örgüt: ``Hukuk kurallarinin öngörmedigi, izin vermedigi bir amaca ulasmak için birden fazla kisinin bir araya gelmeleri, birlikte hareket etmeleri.'' Bu tanimdaki yasadisi amaçlara göre örgütler tasnif edilmektedir. Siyasi bir amaci sürdürme olan, siddet eylemleri varsa (kaçirmadan-cinayete) amaçla veya bir devleti yikmak için siddet kullanimi varsa terör örgütü olarak tanimlanmaktadir. Konumuzla ilgili yasadisi örgütlerin son iki tanimdan biri mafya adi verilen örgütlenme tipi olup; Adalet Bakanliginca hazirlanan Çikar Amaçli Örgüt Suçlari Hakkinda Kanun Tasarisinda, Çikar Amaçli Örgüt: ``Dogrudan veya dolayli biçimde bir kurumun, kurulusun veya tesebbüsün denetimini ele geçirmek, ihale, imtiyaz ve ruhsat islemlerinde etkinlik ve denetim elde etmek; ekonomik faaliyetlerde kartel ve tröst yaratmak, madde ve esyanin nedretine, fiyatlarin artmasina sebep olmak, kendilerine veya baskalarina haksiz menfaat saglamak; seçimlerde oy temin etmek veya seçimleri engellemek maksadiyla zor veya tehdit uygulamak veya kisileri kendilerine tabi kilmaya zorlamak veya mensuplari arasinda her ne suretle olursa olsun açik veya gizli isbirligi yapmak suretiyle yildirma veya korkutma veya sindirme gücünü kullanarak suçlar islemek için örgütü kuranlara veya örgütü yönetenlere veya örgüte üye olanlara ya da örgüt adina faaliyette bulunanlara veya bilerek hizmet yüklenenlere sadece bu nedenle üç yildan alti yila kadar agir hapis cezasi verilir.'' seklinde tanimlanmaktadir. Çagimizda terörizm ve ekonomik suçluluk yaninda bati ve özellikle Italyan hukukunda (Mafya tipi örgütlenme) olarak da adlandirilan ``Çikar amaçli örgüt suçlulugu'', kamunun baris ve sükununu esasli biçimde ihlal eden, kamu otoritesini çok yakindan mesgul eden, devletleri gerek maddi ceza hukuku gerekse usul hukukuk bakimlarindan yeni ve istisnai kurumlari meydana getirip uygulamaya zorlayan hukuk ihlalleri olarak ortaya çikmis bulunmaktadir. Bu sebeple, bati ülkelerinde ve özellikle Amerika Birlesik Devletlerinde organize, örgütlü suçluluk olarak da isimlendirilen örgüt suçlulugunu cezalandirmak ve kisileri bu gibi eylemlerden caydirmak üzere özel kanunlar meydana getirilmekte ve bazi ülkeler suçlarin tanimini genel ceza kanunu içerisinde yapmakta ve usul hükümlerini gene genel ceza yargilamasi usulü kanunlarinin ilgili maddelerine yerlestirmekte veya mükerrer maddeler kullanma yolu tutmaktadirlar. Icralarinda, çok kere, terörizm suçlarinda oldugu gibi, cebir, siddet, yani zor, tehdit, korkutma ve yildirma yolu tutulan örgütlü suçlar özellikle manevi unsur ve yönelinmis hedef, amaç itibariyle terörizm suçlarindan ayrilmaktadirlar. Gerçekten çikar amaçli örgüt suçlarinda hedef, terörizmde oldugu gibi yakin amaç olarak kamu düzenini agir biçimde ihlal ile asil amaçlara ulasma yolunu açmaktan ibaret bulunmayip, haksiz menfaat, çikar elde etmektir. Çikari elde etmek üzere örgütlenilmekte ve zor ve tehdit unsurlarini olusturan suçlara basvurmak suretiyle magdurlari yildirip çikar saglanmasina ulasilmaktadir. Bu amaç yaninda toplum içinde kanun disi ticareti teskilatlandirarark fuhusu istismar etmek, kadin ticaretini örgütleri için bir tekel haline getirmek, uyusturucu madde trafiginin yönlendirmek ve böylece dünya gençligini korkunç etkisi altina almis bir afetin yayginlasmasini saglamak ve belki de hepsinden kötüsü, birkisim kamu görev ve hizmetlerinin igfal ederek bu gibi kanunsuzluklarin içine alip ortaklari haline getirmek, rüsveti genellestirmek, çikar amaçli suç örgütlerinin kanunsuz ugraslarinin basinda gelmektedir. Bazi ülkehlerde bu tür örgütlerin, daha da ileri giderek siyaseti bile yönlendirmeye cür'et ettikleri, kamu görevlilerinin seçimle isbasina geldikleri hallerde, seçimleri türlü yollarla etki altina almaya çalisarak istedikleri kisilerin görevlendirilmeleri hususunda çaba gösterdikleri gözlenmektedir. Elde ettikleri çikarlarin büyüklügü nedeniyle bazen suç örgütlerinin ugras alanlarini parselledikleri ve birbirlerinin nüfuz alanlarina müdahale ettikleri, bunun sonucu olarak toplumu son derecede rahatsiz eden silahli mücadelelere giristikleri görülmektedir. Böylece nitelikleri hakkinda kisa bilgi arzedilen örgütlü suçlarla genel ceza hukuku ve usulü kurallari ve Devletin mutad teskilati ile mücadelenin çok zor oldugu ve hatta bazen imkânsiz bulundugu, yabanci ülkelerin geçirdikleri deneyimler sonucu anlasilmistir. Bu suçlarin failleri elde ettikleri büyük çikarlari da kullanarak yaklanmamak için her türlü yola basvurmakta, kollugu çürütmekte, zabitaninin sahibi oldugu bütün teknik araçlarin da fazlasindan yararlanabilmektedirler. Bir yazar çikar amaçli örgüt suçlarinda tesbit edilip cezsalandirilabilen fiillerin adeta aysber'in su üstünde kalan kismi oraninda bulundugunu ifade etmektedir. Örgüt suçlari üzerinde genis bir arastirmayi yürüten bir Alman Kriminoloji Enstitüsü, Almanya da çalisan 31 Türk iş adamindan hepsinin örgüt suçlarinin magduru olduklarini ve yildirma, tehdit yoluyla adi geçenlerden örgütlerin sürekli olarak haraç aldiklarinini belirlemistir. Içisleri Bakanliginca hazirlanan ``Organize Suç Örgütleri Ile Mücadele Kanunu Tasarisi'' nda Organize Suç Örgütü: ''Mensuplari arasinda açik ve gizli isbirligi yapmak, baski, cebir, siddet, tehdit ve benzeri yöntemlerden biri kullanilmak suretiyle korkutarak, yildirarak, sindirerek; kurum, kurulus veya tesebbüslerin yönetim veya denetimlerini ele geçirmek, ihale, imtiyaz, ruhsat ve benzeri faaliyetlerini denetlemek, bu faaliyetlerde etkinlik saglamak, ekonomik faaliyetlerde kartel, tröst yaratmak, serbest piyasa kosullarinda olusan fiyatlari denetleyerek artmasina veya düsmesine sebep olmak, gerçek veya tüzel kisiler arasindaki alacak ve borç iliskilerini düzenlemek, taraflar veya üçüncü sahislar adina para, çek, senet tahsil etmek, ettirmek, borç senedeni, çek imzalattirmak, menkul veya gayrimenkullerini zor kullanarak sattirmak, bagişlatmak, hibe ettirmek amaciyla kurulan örgüte mensup olanlara ya da örgüt adina faaliyette bulunanlara veya bilerek örgüt adina veya hesabina hizmet yüklenenlere'' denilmistir. Organize suçluluk: Münferiden veya topluca, yüksek bir önemi haiz suçlarin belli bir plana göre, birçok kisi tarafindan, uzun veya belirsiz bir süre ile, is bölümü esaslarina göre; 

a) Mesleki veya ticari benzeri yapilarin kuhllanilmasi veya, 

b) Cebir ya da korutucu diger araçlarin kullanilmasi veya 

c) Siyaset, basin, kamu idaresi, adliye ve ekonomi üzerinde etkide bulunarak, kazanç veya güç elde edilmesidir. Organize suçlulugu belirleyen yedi karakteristik unsurunu söylece özetleyebiliriz: Organize suçluluk, genellikle kanununen yasaklanmis olan ve toplumun bazi kesimlerince talep edilen, yasaklanmis mal ve hizmet ihtiyacini karsilamaktadir. Bu nedenle toplumda illegal mal ve hizmetler organize suçluluk tarafindan arzi gerçeklestirilen bir talep olarak ortaya çikmaktadir. Organize suçluluk, kazanç ve güç saglamak için fonksiyonel is bölümü ve hiyerarsik bir düzen içinde faaliyet gösteren faillerden olusan bir yapilanma içindedir. Bu suçlulugun diger bir özelligi, kisa zamanda ve hizli bir biçimde kazanç saglayabilecek, maliyeti düsük, yakalanma riski az olabilecek alanlari tercih etmesidir. Organize suç örgütleri illegal ve legal faaliyetlerini siki bir biçimde baglantilandirmaktadir. 

2- KONUYLA ILGILI ÖNCEKI MECLIS ARASTIRMA KOMISYONLARI RAPORLARI 

Raporun konu ve kapsamiyla ilgili olmalari sebebiyle daha önce asagida belirtilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Arastirma Komisyonlarinca düzenlenen raporlarin özeti ilgililere isik tutmasi amaciyla rapora kaydedilmistir. a. Hayali Ihracaat Hayali ihracat iddialarina arastirmak üzere teskil edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Hayali Ihracat Arastirma Komisyonunun (10/5,8 Sayili) raporunda: Ihracati tesvik amaciyla alinan hukuki idari ve mali tedbirlerin birçok suistimale yol açtigi ve Türk Kamuoyunda hayali ihracat denilen olaylari dogurdugu, bunun üretim artislarina yol açmayan dis rekabet sartlarina uymayan ve kisa vadeli kâr gözeten bir yapi gösterdigi vurgulanmistir. Hayali ihracatin, ihraç edilen ürünlerin degerinin üzerinde veya gerçekte mal ihracati olmadigi halde, belge üzerinde olmus gibi gösterilerek, gösterilen ihraç degeri üzerinden % 0 pirim alinmak suretiyle gerçeklestirildigi, bu amaçla çok sayida paravan sirket kuruldugu, hayali ihracat yaptigi tesbit edilen firmalar hakkinda bir çok kurum denetim elemanlarinca denetim raporlari düzenlenmesine ragmen, bu raporlarin (346 adet) isleme konulmayarak önce Hazine ve Dis Ticaret Müstesarliginda, daha sonra DPT'de uzun süre (16 ay) bekletildigi, Eski Basbakan Turgut ÖZAL imzali 12.11.1987 tarihli 38680 sayili talimatla bu konudaki tüm yetkilerin DPT'de toplandigi, bu arada hakkinda olumsuz rapor bulunan firmalara (256 adet) haksiz tesvik ödemelerinin yapildigi, anilan firmalara ödemeler yapildiktan sonra sözkonusu raporlarin isleme konuldugu, konunun DPT, Hazine ve Dis Ticaret Müstesarligi, Merkez Bankasi, Maliye ve Gümrük Bakanligi ve Emniyet Genel Müdürlügü boyutlarinin oldugu, hayali ihracat sonucunda hayali ihracata karisan 256 adet firmadan 143 adet firmanin yapmis oldugu ihracatlarin tamaminin hayali oldugu, 1984- 1990 yillari arasinda hayali ihracat sonucunda sözü edilen firmalara o günkü fiyatlarla 2,5 Trilyon lira haksiz yere tesvik ödemesi yapildigi, Hazine ve Dis Ticaret Müstesarligi Kontrolörlerince bu konuyla ilgili düzenlenen ve suç iddialarini içeren raporlarin ilgili adli mercilere intikal ettirilmeyerek zamanasimina ugratildigi,hayali ihracatin gerçeklestirilmesinde rol oynayan kisiler düsünüldügünde konunun siyasî boyutunun da bulundugu, belirtilmistir. Ayrica, Sonuç Bölümünde ise aynen; ``Sonuç olarak ihracat artirmak, bu alanda görülen mevcut tikanikliklari gidermek bahanesiyle 7/10624 sayili Bakanlar Kurulu Kararinda belirtilen esaslari kanunsuz emir ve talimatlarla degistirmeye giden ve bunlarin uygulanmasini saglayarak Hazineyi büyük oranda zarara ugratan dönemin birkisim yetkili siyasîleri ve bürokratlari ile sonradan yapilan bütün yasal prosedürden yoksun islemleri 7/11237 ve 7/11509 sayili Bakanlar Kurulu Karariyla yasal hale getirmeye çalisan ihracat islemlerinden sorumlu dönemin Bakanlari ile Basbakan sorumludur. Bundan dolayi bu kisilerin yukarida açiklanan yöndeki iylemlerinin sorusturulmasi ve yargi mercilerinin denetiminden geçirilmesinin gerekli oldugu düsünülmektedir. Böylece gelecekte benzer olaylarda devlet parasina göz dikebilecek kisiler ve bunlara destek olacak bürokrat ve siyasîler için caydirici bir etki saglanabilecektir.'' denilmistir.(Ek:53) 

b. Faili Meçhul Cinayetler Ülkemizin Çesitli Yörelerinde Islenmis Faili Meçhul Cinayetler Meclis Arastirma Komisyonunca (10/9) hazirlanan 12.10.1995 tarihli raporda: Giris bölümünde, Meclis Arastirma Komisyonlarinin yetkilerinin kendilerine verilen görevleri yerine getirmeye yeterli olmadigi, genellikle ülkemizde gündemi olusturan bir konu karsisinda bu konularin Meclis Arastirma Komisyonlarinca arastirilmaya çalisildigi, Meclisin; Arastirma Komisyonlari kurararak olaya el koymasi üzerine kamuoyunun beklentiye itildigi, somut bir sonuç görülmek istenildigi, ancak Meclis Arastirma Komisyonlarinin yetkilerinin somut sonuçlari elde etmeye yeterli olmadigi, neticede de; yetki sinirlamalari nedeniyle kamuoyunun ve Meclis'in beklentilerine cevap verilemedigi, Komisyonlarinin görevinin faili meçhul siyasal cinayetleri isleyen kisileri ortaya çikarmak ve yakalamak olmadigi, Meclis Arastirma Komisyonlarinin hükümeti denetlemek görevini yaptigini, bu konuda hükümetin bir ihmal ve kastinin bulunup bulunmadiginin tesbiti ile alinmasi gereken önlemlerin alinmasini tavsiye etmek oldugu açiklamalarina yer verildikten sonra; Raporun devaminda terör eylemleri ve adi nitelikteki eylemler neticesi meydana gelen faili meçhul cinayetlerin faillerinin tesbitinin görev ve yetki alanlarinin disinda oldugu vurgulanarak., faili meçhul cinayetlerin nihai amacinin devleti çalisamaz hale getirmek, toplumda yilginlik ve bezginlik yaratmak ve kargasa ortamindan yararlanmak oldugu belirtilmistir. Bu Komisyonun görev süresi içersinde ilgili Bakanliklardan bildirilen faili meçhul siyasal cinayetler toplam sayisinin 908 oldugu, daha sonra 218 faili meçhul siyasal cinayetin faillerinin bulundugu tesbitine yer verilmistir.Devamla, olaganüstü Hal Bölgesinde, terör olaylari yüzünden göçlerin yasandigi, yasam sartlarinin zorlasmasinin suç oranini arttirdigi ifade edilmistir. Vatandasin isçi alimlarinda partizanlikla karsilastigi, bölgeye yapilan atamalarda liyakata dikkat edilmedigi, bunlarin vatandas üzerinde güvensizlik yarattigi, bu bölgede görev yapan kamu görevlilerinin vatandasa iyi mumamele etmedigi, tecrübesiz oldugu; kamu kuruluslari arasinda koordinasyonun bulunmadigi, bölgedeki cezaevlerinin yönetiminin devlet yerine, mahkumlarin elinde oldugu, buralarda rahat ortam bulan örgüt militanlarinin disarida yapilacak eylemleri planladigi ve uygulama emirleri rahatça verdigi, sempatizan olarak cezaevine giren tutuklularin çok iyi siyasî ve askeri egitim almis militan olarak cezaevinden çiktigi, vatandasin sessiz ve çaresiz oldugu, Devletin Anayasa ile çizilmis yetki ve görev ayrimina ragmen hukuk kurallarini tanimayan ve istedikleri zaman istedikleri kurallari uygulayan kisiler ve kurumlarin bulundugu, Devletin içinde oldugu izlenimi edilen birtakim odaklarin devlet içerisinden temizlenmesi ve hukuk kurallarinin hakim kilinmasi için Devletin otoriteyi ele almasinin zorunlu oldugu, bu yapilmadigi takdirde bu odaklarin Devlete hakimiyetlerinin ve hukuka aykiri davranislarinin devam edecegi, hukuk devletlerinde her türlü hukuk disi olusumun fark edildigi anda ortadan kaldirilmasi gerektigi, hukuk devletinin yetkili kuruluslarinin, hukuk disi olusumlarin faaliyetlerinin devam etmesine göz yummalari durumunda bundan hukuk devletinin zarar görecegi, Belirtildikten sonra; görülen söz konusu aksakliklar üzerine getirilen önerilerde, yargi organlarinin her açidan bagimsiz ve güvence altinda olmasi ve her türlü tehditlere karsi korunmasi, hukukun üstünlügüne inanan ve hukuk kurallarina bagli yeterli sayida hakim, savci ve güvenlik görevlisinin istihdam edilmesi, emniyet güçleri üzerinde idarenin yeterli denetimi kurmasi, emniyet güçleri içerisinde hukuk disi olusumlara izin verilmemesi, kisi ve kurumlarin hukukun çizdigi çerçeve içerisinde kalmasinin gerekli oldugu, yasadisi faaliyetlerin odak noktasi olan ve sayilari hergün artmasina ragmen teröre karsi yapilan mücadelede etkili olmayan koruculuk sistemine son verilmesi, olaganüstü halin kaldirilmasi,devlet itirafçi iliskisine son verilmesi, polis özel timlerinin kullanim seklinin degistirilmesi, istihbarat hizmetlerinin desteklenmesi (kanunen yetkili birimlere birakilmasi ve bu konudaki karisikligin önlenmesi), polisin faili meçhul cinayetleri önleyecek bir yapida düzenlenmesi, cezaevlerinin islah edilmesi v.b. yönünde çalismalar yapilmasi, tedbirler alinmasi önerilmistir. (Ek:54) 
KAYNAK;

http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=135



3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder