15 Şubat 2019 Cuma

28 ŞUBATIN GEREKÇESİ VE SONUÇLARI ERDOĞAN DÖNEMİ BÖLÜM 4

28 ŞUBATIN GEREKÇESİ VE SONUÇLARI ERDOĞAN DÖNEMİ BÖLÜM 4



15 Şubat'ta başta Avrupa'da olmak üzere dünyada yaklaşık 10 milyon kişi Amerikan emperyalizmine ve savaşa karşı gösteri düzenledi.

16 Şubat'ta Kıbrıs'ta yapılan bir ankette, "Avrupa Birliği çatısı altında bile bir arada yaşamak istemeyen TÜRK ve Rumlara 'Neden?' diye soruldu. TÜRKLER'in yüzde 69'u, 'Rumlar'a güven olmaz', Rumlar'ın yüzde 29'u 'TÜRKLER'e güven olmaz' yanıtını verdi." Ama kim dinler??? Özal'dan bu yana hemen bütün Başbakanlar Kıbrıs'ı âdetâ paketleyip Rumlar'a sunmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Kıbrıs'ı ALLAH koruyor!

17 Şubat'ta ABD Heyeti, üs ve limanların "modernizasyon"u çerçevesinde Mersin ve İskenderun limanlarında incelemelerde bulundu. Aslında "Biz asker ve malzemeyi buradan nasıl geçiririz?" incelemesi yaptılar... İki ay önce Urfa'da öldürülen elektrik mühendisi Hasan Balıkçı'nın Adana'da kaçak elektrik kullanan fabrikaları tespit ettiği, 500 milyon lira ödeyen fabrikaların faturalarını 13-14 milyar liraya çıkardığı, teklif edilen 120 milyar liralık rüşveti elinin tersiyle ittiği anlaşıldı. Hasan Balıkçı, Beyaz Enerji Operasyonu kapsamında Urfa'ya tayin edilen Balıkçı, 5 ayda Urfa'da elektrik kaçağını % 20 azaltmış, ancak Adana'da plastik fabrika sahibi Zeki Akkoyun'un 600 milyon TL'ye tuttuğu Yılmaz Çakmak tarafından öldürülmüştü!.. Devlet kadroları o fabrika sahipleri gibi hırsız-soysuz ile dolu olduğundan, Hasan Balıkçı gibileri korunmaz, aileleri perişan olur!.. Halbuki azmettireni de, öldüreni de asmalı, Hasan Balıkçı'nın heykelini Urfa TEDAŞ şubasi önüne dikmeli, ailesine de o soyguncu fabrikalardan tahsil edilen büyük bir tazminat ödemeli!..

18 Şubat'ta Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK Kanunu'nda değişikliği öngören taslağı tartışmaya açtı... Bu YÖK yasasında bir büyü var. Kimse özüne dokunamıyor. Türkiye'de üniversite eğitiminin canına okuyan Yahudi dönmesi beynelmilel mason İhsan Doğramacı'nın marifeti olduğu için herhalde... 2013'te "yeni ihanet anayasası" maddeleri görüşülürken Meclis'teki 4 parti birden "YÖK'ün adının değiştirilmesine, ancak Anayasa'da kalmasına" karar vermişti!... Aynı gün Kürt aşiret reisi Mesut Barzani ailesinin yahudi olduğu ortaya çıktı.

19 Şubat'ta işgal hazırlığı yapan ABD heyeti, Sabiha Gökçen uluslararası havaalanında incelemelerde bulundu... Aynı gün Faslı Münir El Mutasaddık, 11 Eylül 2001'deki saldırılardan yargılanan ilk kişi oldu ve sözde yataklık yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapse mahkûm oldu. İran'ın güneydoğusundaki Sistan ve Belucistan eyaletinin başkenti Zahedan'dan Kirman'a giden Rus yapımı İlyuşin-76 tipi uçak Kirman'a inmeye hazırlanırken düştü. Kazada 275 Devrim Muhafızı öldü. Yine 19 Şubat'ta Güney Kore'deki Daegu kentinde kundaklama sonucu çıkan yangında 200 kişi öldü.

20 Şubat'ta IMF heyeti, ekonomi yetkilileriyle krizlerin durumunu inceledi. Aynı gün ABD'li heyetler Mardin ve Batman'da incelemelerde bulundular.

21 Şubat'ta Cumhurbaşkanı Sezer, Joel Hafley Başkanlığındaki işgâlci ABD Kongresi Temsilciler Meclisi üyelerini kabul etti. Heyet, Başbakan Gül ve hiç bir resmî sıfatı olmayan Erdoğan tarafından da kabul edildi. Aynı gün ABD'nin Avrupa Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Burwell Bell, Mersin'de incelemelerde bulundu. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği, TBMM kararı olmadan yabancı ülke muharip unsurlarının (birlik, tank, top, savaş uçağı gibi) Türkiye topraklarına kabulünün söz konusu olmadığını bildirdi. Yemin etse, başı ağrımazdı. Çünkü Meclis buna çanak tutan Tezkere'yi daha kabul etmemişti. Ne var ki silahlar limana yığılmak üzere idi!..

23 Şubat'ta Necmettin Erbakan'ın 5 yıllık siyasi yasağı sona erdi. Genç Parti 1. Olağan Kongresi yapıldı. Genel Başkanlığa Cem Uzan seçildi. Aynı gün Türkiye ile Yunanistan arasında doğalgaz hattı anlaşması imzalandı.

24 Şubat'ta bölücü kürtçü parti HADEP 2. Olağan Kongresi TÜRK bayrağı olmadan, Apo'nun resimleri ve sloganları ile toplandı. Genel Başkanlığa Ahmet Turan Demir seçildi... İskenderun Limanı'na yanaşan Ro-Ro gemisi işgâlci Amerikalılar için araç ve mühimmat boşaltmaya başladı. Türkiye'de yabancı asker bulundurulması ve Türkiye'nin yurtdışına asker gönderilmesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi, Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı.


25 Şubat'ta Tezkere AKP içinde bile çatlaklara yol açtı. TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Hükûmete sesleniyorum: Sizden tezkere değil, 2003 bütçesini bekliyoruz,'' dedi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, ''Tezkerenin uluslararası meşruiyeti yok. Tezkerenin geçmemesinde yarar var. Geçmez ise demokrasi güçlenir,'' dedi. Ama Tayyip Erdoğan bir kere Amerikalılar'a söz vermişti, dönüş yoktu. AKP İstanbul Milletvekili Göksel Küçükali, Irak'la ilgili tezkerelere yönelik eleştirilerinin ardından partiden kesin ihraç istemiyle Merkez Disiplin Kurulu'na sevk edildi... Böylece Tayyip kendisine muhalefe edeceklere dişlerini gösterdi. Başbakanlık Tezkeresi TBMM'ye sunuldu. İskenderun Limanı'na ABD donanmasına ait kargo gemisi yanaştı. Amerikalılar 1 Mart Tezkeresi'nin kabul edileceğinden hiç kuşku duymuyor, indirme-bindirmelerini şimdiden yapıyorlardı.

Aynı gün AKP Hükûmeti bir vergi affı çıkardı.

26 Şubat'ta Özelleştirme Yüksek Kurulu otoyolların işletmeye açık kesimleri ile Boğaz köprülerinin özelleştirme kapsamına alınmasına karar verdi. Pamukbank ve bazı iştiraklerinin elinde bulunan Yapı Kredi Bankası ile Turkcell hisseleri bir protokol kapsamında TMSF'ye devredildi... ABD'nin 9 gündür Hatay'ın İskenderun Limanı'na yaptığı yığınağın 100 araçlık bölümü, Güneydoğu'ya doğru yola çıktı. Askerî konvoyda Patriot füze savunma sistemleri de yer aldı. "Körfez Savaşı'nda ABD'nin ve Araplar'ın TÜRKİYE'ye verdiği sözlerin sadece bir kısmının yerine getirildiğini" belirten Paul Wolfowitz, "Ankara'nın endişelenmekte haklı olduğunu" söyledi. Böylece kendini cin sanan Turgut Özal'ın hem Amerikalılar, hem de Araplar tarafından iyice kazıklandığı itiraf edilmiş oldu.

27 Şubat'ta "Vergi Barışı Kanunu" Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi... Nedense birileri millete bu "barış" kelimesini pompalayıp durmuyor... Halbuki TÜRKİYE son 400 yıldır kimseye savaş ilan etmemiş, ancak saldırılara karşılık vermiş bir ülke... İngilizce "peace" kelimesinin karşılığı bazen "barış" bazen "huzur"dur. Bizimkiler "huzur ortamı" dileyecekleri yerde "barış ortamı" diyerek sanki savaş varmış gibi bir durum yaratıyorlar. Ama burada kastettikleri "savaş-barış" değil, barışmak... Kiminle?? Vergi kaçakçıları ile! Gene vergi affı ve indirimi getirilecek, vergisini düzenli ödeyeni cezalandıracak, ödemeyeni mükâfatlandıracaklar. Nitekim getirilen affa, 7,9 milyar liralık borç için 3 milyon 415 bin 144 başvuru yapıldı. Tahsilat ise 4,7 milyar lira oldu. Tahsilat oranı yüzde 60’ta kaldı.

Yine 27 Şubat'ta TÜRKİYE'nin Kuzey Irak'a girmesinden ödü kopan IKYB Lideri Talabanî, bağımsız bir Kürdistan istemedikleri mesajını yineledi. Ne var ki, öteki Yahudi- Kürt Barzanî'nin temsilcisi, ABD-Türkiye arasındaki anlaşmayı "ihanet" diye nitelendirdi ve "TÜRK askerine direneceklerini" söyledi... Eski Bosna Sırp Cumhuriyeti Devlet Başkanı Bilyana Plavsiç, Lahey savaş suçları mahkemesince 11 yıl hapse mahkûm edildi.

28 Şubat'ta Hatay'ın İskenderun Limanı'na yığınak yapmayı sürdüren ABD'nin birkaç gündür açıkta bekleyen askerî malzeme yüklü 6'ncı gemisi de limana girdi. İskenderun Limanı'ndan önceki gün yola çıkan ve gece Şanlıurfa'da konaklayan patriot rampaları ve ateşleme sistemlerini taşıyan 95 araçlık konvoy, Diyarbakır'a geldi.

1 Mart 2003'de Tayyip Erdoğan'ın, Başbakan Abdullah Gül'ün ve daha sonraki itirafları ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Öztürk'ün desteklemesine rağmen, asker göndermeye ve ülke içine yabancı asker kabulüne ilişkin Başbakanlık Tezkeresi Meclis'te reddedildi. Önce kabul edildiği sanılan "1 Mart Tezkeresi" Anayasa'da öngörülen ''salt çoğunluk'' sağlanamadığı için reddedilmiş oldu. Yeni seçilmiş olan AKP milletvekillerinin bir kısmı da, daha vatanseverliklerini kaybetmemiş oldukları için, red oyu kullanmışlardı. Çünkü Tezkere 62.000 yabancı askerîn 
6 ay süreyle Türkiye'de bulunmasını öngörülüyordu. Yani bunlar Irak'a geçip orayı işgal edecek grup değildi, BUNLAR TÜRKİYE'Yİ İŞGAL EDECEKLERDİ!.. Ayrıca 255 uçak ve 65 helikopter ile TÜRKİYE'de konuşlanacaklardı!.. Hopa'ya kadar bütün limanlar ve havaalanları Amerika'nın kontrolüne girecek, Irak'a yapılacak saldırı yüzünden Güneydoğu Anadolu hava sahası TÜRK uçaklarına kapatılacaktı!.. Buna "evet" diyenler, hain değil de, neydi?.. Biz daha mandacı İsmet İnönü'nün 1947'de Missouri zırhlısı ile TÜRKİYE'ye soktuğu askerleri, Sabetayist Menderes'in açtığı "TÜRK askeri giremez" Amerikan üslerini, hatta takunyalı-takkeli Turgut Özal'ın davet edip getirttiği "Çekiç Güç"ü başımızdan defedememiştik!

Tezkere'nin reddedilmesi TÜRKİYE'yi koyun gibi itaatkâr görmeye alışmış Amerikalılar'da hayal kırıklığı yarattı. Irak işgâli için bütün hazırlıklarını "kuzeyden ve güneyden girme" şeklinde yapmış oldukları için, büyük zaman ve maddî kayıplara uğradılar. İçlerinden "sorarız size" dediler!

Yine 1 Mart'ta 11 Eylül saldırılarının ''beyni'' olduğu söylenen ve El Kaide örgütünün üçüncü adamı Halid Şeyh Mohammed İslamabad'da yakalandı.

2 Mart'ta her bakımdan Amerika'ya ve Batı Avrupa'ya bağımlı olan Borsa, Tezkere'nin kabul edilmeyişinin ardından son 2 yılın en büyük düşüşünü yaşadı. Çünkü kumardan başka birşey olmayan Borsa, tamamen dışa, gavurlara dayanır. Çoğu hisseleri onlar alır, satar... Tezkere'nin kabul edilmemesi faizleri de yükseltti. Aynı gün Başbakan Abdullah Gül, ''Tasarruf ve Gelir Artırıcı Tedbirler'' paketini açıkladı.

3 Mart'ta Tezkere'nin reddedilmesinin ardından, ABD, Türkiye'deki üs ve limanlarda başlattığı modernizasyon çalışmalarını askıya aldı. Yani "modernizasyon" bizim için değil, kendileri içindi!..

6 Mart'ta Çankaya Köşkü'nde, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in başkanlığında; KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Başbakan Gül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök, KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu ile Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın katıldığı Kıbrıs Zirvesi düzenlendi. Zirveden sonra yapılan açıklamada, Annan Planı'nın mevcut haliyle Türk tarafının temel kaygı ve beklentilerini karşılamaktan uzak olduğu bildirildi. Buna rağmen Erdoğan, Başbakan olunca Annan Planı'nı hem TÜRKİYE'ye hem de KIBRIS TÜRKLERİ'ne kabul ettirmek için neredeyse bir yerlerini yırtı.

Aynı gün KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, TBMM Genel Kurulu'nda milletvekillerine hitap etti ve Annan Planı 'nın kabulü için "büyük ölçüde tadilat" yapılması gerektiğini söyledi. TBMM'den KKTC'ye destek deklarasyonu yayınlandı. Deklarasyonda, Kıbrıs sorununa çözümün tarafların eşit statüsü ve eşitliğine ilkesi çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulandı. Annan Planı'nda bu eşitlik yoktu. Zaten hiçbir Hıristiyan Batı anlaşmasında diğerleri için eşitlik yoktur.

8 Mart'ta IMF, TÜRK yetkililer ile 4. gözden geçirmenin niyet mektubu üzerindeki tüm ana unsurlar üzerinde anlaşmaya varıldığını açıkladı. Yani TÜRKİYE, AKP i ktidarı eliyle IMF'ye "kayıtsız şartsız teslim" olmuştu!.. Ama Potamyalı Erdoğan ileriki yıllarda bunun unutulduğunu sanarak, kendisinden önceki hükûmetlir IMF'yle anlaşmış olmakla suçlayacaktı!

9 Mart'ta Recep Tayyip Erdoğan Siirt'teki düzmece seçimi kazanarak parlamentoya girdi.

10 Mart'ta hep belirttiğimiz gibi "özelleştirme" o haliyle kalmadı, "yabancılaşma" dönüştü. Bundan özel sektör bile nasibini aldı. Türk makarna pazarında en büyük paya sahip Filiz Gıda'nın tamamı İtalyan Barilla'ya geçti. Orim Cam, Hollandalı Schott Glaverbel'e satıldı. Hacı Şakir sabunları bile gavurun eline geçti... Acaba Hacı Bekir şekerlemeleri kurtuldu mu?.. Aynı gün iktidarı daha da sıkıştırmak için Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Ajay Chhibber ''Dünya Bankası, AKP hükûmetinin bu bütçesine destek vermeyecek'' dedi, planı açık etti.

11 Mart'ta Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Hükümet istifa etti. Aynı gün ABD'ye gitmek için yola çıkan Chhibber, İstanbul'dan Ankara'ya döndürüldü. Chhibber'in yaptığı açıklamanın yer aldığı bant Washington'daki Dünya Bankası merkezinde incelemeye alındı.

12 Mart'ta Tezkere'nin reddine rağmen, ABD'nin askerî yığınak yaptığı İskenderun Limanı'nda, Sosyalist Demokrasi Partisi Genel Başkanı Akın Birdal'ın da aralarında bulunduğu bir grup gösteri yapmak istedi. Türk askeri havaya ateş açtı. Göstericiler gözaltına alındı. Aynı gün Anayasa Mahkemesi, bölücü Kürtçü HADEP'i kapattı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, bölücü Kürtçü DEHAP'ın da temelli kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı.

Yine 12 Mart'ta Sırbistan Başbakanı Zoran Cinciç, Belgrad'daki hükümet binasının girişinde uğradığı suikast sonucu öldü. Cinciç, 50 yaşındaydı. Suikastın ardından başlatılan 42 günlük olağanüstü hal uygulaması sonucu mafyaya karşı benzersiz bir savaş başlatıldı.

14 Mart'ta Tayyip Erdoğan başkanlığında 59. Hükûmet kuruldu. Bu hükûmet kurulana kadar Tayyip Erdoğan deli danalar gibi kendini yurt dışına atmış, Fransa'ya, Almanya'ya, Amerika'ya gitmişti. Başkan Bush "parti başkanı" olmasından başka hiç bir resmî sıfatı olmayan Erdoğan'ı kabul etmiş, görüşmüştü. Bunda şaşacak bir şey yok!.. Aydınlık Dergisi'nin 20 Ekim 1996'da yazdığı gibi, Amerika Erdoğan'ı Erbakan'ın yerine o tarihten bu yana 
hazırlamıştı. !

Burada birşeyleri belirtmek isteriz... Erdoğan liderliğinde AKP hükûmetlerinin yaptığı her 10 işten 3'ü devlet-millet-memleket yararına, 7'si devlet-millet-memleket zararınadır!.. Terazinin kefesinde hangisinin ağır basacağını ancak Allah bilir. Ve "Onlar tuzak kuradursunlar, Allah da tuzak kuruyordu. Allah, herkesten daha iyi tuzak kurar" (Enfal Sûresi, 30. Âyet) mucibince, biz Allah'ın Erdoğan'ı Amerikalılar'dan Avrupalı gavurlardan daha iyi kullanacağına inananlardanız. O yüzdendir ki, devlet-millet-memleket hayrına yaptığı o 3 güzel iş, kendinden önceki politikacıların hayal bile edemiyecekleri kadar önemlidir. Devlet-millet-memleket zararına yaptığı, ihanet boyutundaki kötü işlerin ise, ilerde yine Allah'ın lûtfuyla düzeltileceğini, hatta Erdoğan'ın, kafasına kiremit düşmüş gibi uyanıp, bizzat kendisinin bunları düzeltmeye çalışacağını tahmin ediyoruz. PKK'ya "çözüm süreci" diye önce olmadık tavizler verip, sonra kendinden öncekilerden çok daha şiddetli tepesine binmesi gibi!..

Ne diyelim, inşaallah kısa zamanda öyle olur.

15 Mart'ta İş Güvencesi Yasası yürürlüğe girdi. Ama aslında bu yasa güvence değil, güvensizlik veriyordu. Bırakın, Devlet dairelerinde çalışan işçileri; Belediyeler'de, özel sektörde "taşaronluk" aldı yürüdü. Sigortasız, güvencesiz çalışmak zorunda kalanlar perişan oldu. Aynı gün İskenderun Limanı'ndan vagonlara yüklenen işgalci Amerikalılar'a ait askerî araç ve malzemelerin demiryolu ile Irak'a sevkiyatına başlandı. Yani tezkeresiz iş yapıldı.

Yine 15 Mart'ta Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin yerini Hu Jintao'ya bıraktı. Orta Afrika Cumhuriyeti'nin başkenti Bungui'ye tamamen hâkim olan isyancı general François Bozize, kendisini Devlet Başkanı ilan etti ve geçiş hükümeti kurdu.

16 Mart'ta Amerikan yardakçısı İngiltere Başbakanı Tony Blair ve bir başka Amerikan yalakası İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar ile Azor Adaları'nda bir araya gelen ABD Başkanı George Bush, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin ve oğullarının sürgüne gitmesi için 48 saatlik ültimatom verdi. Aynı gün İspanyol adaleti Bask bölgesinin bağımsızlığı için mücadele eden ETA örgütünün siyasi kanadı Batasuna'yı kanundışı ilân etti. Batasuna, 7 Mayıs'ta da ABD tarafından terörisdt örgütler listesine alındı.

17 Mart'ta Irak'a savaş ihtimalinin artması sebebiyle borsa düştü, dolar ise serbest piyasada 1 milyon 715 bin liradan işlem gördü. Devlet tahvili faizi 6 puan birden yükseldi. Borsa'daki şirketlerin bir günlük kaybı 4 milyar dolar oldu.

18 Mart'ta Irak'ı ve Saddam'ı iyice sıkıştırmak için ''petrol karşılığı gıda'' programı askıya alındı. Emperyalist Hıristiyan Batı ülkelerinin sahip olduğu uluslararası petrol şirketleri Irak petrolü alımlarını durdurdu. Irak halkı açlığa mahkûm edildi.

19 Mart'ta Bakanlar Kurulu, Türk askerinin Kuzey Irak'a gönderilmesi ve ABD uçaklarının Türk hava sahasından geçişlerine izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresini TBMM'ye gönderdi. Aynı gün eski A.B. Komisyonu Temsilcisi Karen Fogg ve casuslarının e-maillerini açıkladığı için yargılanan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, beraat etti.

20 Mart'ta zalim ve emperyalist Amerikan-İngiliz koalisyonu güneyden Irak'a girerken, başkent Bağdat havadan bombalanmaya başladı. Saddam Hüseyin, televizyondan direniş çağrısında bulundu. Irak'a "özgürlük ve demokrasi" getirdiğini iddia eden Amerika, bu savaşta 1991 Körfez Savaşı'ndan farklı bir taktik uyguladı. Körfez Savaşı, bilhassa CNN aracılığıyla âdeta "naklen yayın" gibi verilmiş, savaşın vahşeti, bombalanan sığınaklar, parçalanan, yanan insanlar gösterilmiş, Amerika aleyhine kötü propoganda olmuştu. Akıllanan zalim Amerikalılar bu sefer "embedded journalists" yani ordu ile birlikte hareket eden, sansürlü yayın yapan gazeteciler kullandı. Diğer yayınlara izin vermedi. Bu suretle dünya Afganistan ve Irak'taki yıkıcı, yokedici, zulüm dolu savaşı ancak Amerikalılar'ın izin verdiği kadarıyla görebildiler. Vidyodaki savaş oyunları gibi sahte bir savaş seyrettik. Ama hakikat gizlenemez. İlerde gerçekler yavaş yavaş ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı Sezer, "Irak konusunda ABD'nin tek taraflı davranışını doğru bulmadığını" söyledi. Buna rağmen TÜRK askerinin Kuzey Irak'a gönderilmesi ve ABD uçaklarının TÜRK hava sahasından geçişlerine izin verilmesine ilişkin 2. Tezkere, TBMM'de kabul edildi. Aslında bu 2. Tezkere, reddedilen 1 Mart Tezkeresi'nin yarattığı boşluğu doldurmak için çıkarıldı. 62.000 Amerikan askeri gelip Türkiye'ye çöreklenmedi ama, Türkiye'den tıpış tıpış Irak'a geçtiler. Limanlardan, havalanlarından, bizim askerin giremediği üslerden yararlandılar... AKP iktidarının Amerikan güdümüne girdiğinin ilk işareti budur. Bu arada TÜRKİYE'de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde "savaşa hayır" gösterileri yapılıyordu.

21 Mart'ta Necmettin Erbakan, Saadet Partisi'ne katılarak aktif siyasete döndü.

22 Mart'ta hakkında üç ayrı gıyabî tutuklama kararı bulunan ve ABD'den dönen, yolsuzlukları ile meşhur Sabetayist işadamı Halil Bezmen, cezaevine konuldu.

23 Mart'ta Potamyalı Erdoğan'ın kurduğu 59. Hükümet, Meclis'teki AKP çoğunluğu sayesinde rahatça güvenoyu aldı... TRT Genel Müdürü mason ve Sabetayist Yücel Yener, görevinden istifa etti... Bu adam göreve geldiğinde "3.000 olan TRT personelinin sayısını 1.000'e indireceğini" vaadetmiş, ancak 8.000'e çıkarmıştı!.. TRT logosunun değiştirilmesi için TÜRKLER dururken uluslararası yarışma açmış, ihaleyi bir Avustralyalı firma kazanmış, onlar da Sidney olimpiyatları sembolü yarışmasında kazanamayan "iki bumeranglı" logoyu hiç emek sarfetmeden TRT'ye yüzbinlerce dolar karşılığında kakalamıştı!.. Bu logo daha sonra, ancak TÜRK ressamlar tarafından düzeltilerek kullanılabilmişti. Halen de TRT-3, TRT-Türk, TRT-Belgesel TRT-Diyanet, TRT-Müzik kanallarında, sol üst köşede kullanılmaktadır. (2014) Yener ayrıca Atatürkçüler'e şirin görünmek için bir "Cumhuriyet Treni" icat etmiş, bununla yurdu dolaşmıştı. Hapse atılacak, malına mülküne, yediklerinin, yedirdiklerinin karşılığı olarak elkonulacak iğrenç bir yaratıktır...

Yine 23 mart'ta Çeçenistan'da anayasa referandum yapıldı. Seçmenlerin yüzde 90'ı ''Evet'' oyu kullandı. Referandum birçok kuruluş tarafından sert dille eleştirildi. 5 Ekim'de yapılan seçimlerde de Moskova yanlısı Ahmed Kadirov'ın iktidarı meşrulaştı.

24 Mart'ta Borsa, 8.892,65 puandan günü kapatarak, yılın en düşük seviyesine indi. Aynı gün THY Ağrı, Erzincan, Batman ve Muş seferlerini, "ticarî nedenler"le geçici olarak durdurdu. Yani bir Devlet kurumu "zarar ediyorum, kâr edemiyorum" diye hizmet vermekten vazgeçti! Yine aynı gün işgalci Amerikan birliklerinin, dereyi görmeden paçayı sıvayıp ta Mardin Nusaybin'de kurdukları lojistik destek merkezi boşaltıldı.

25 Mart'ta ABD Başkanı Bush, "tezkere" pazarlıklarını açıkladı. TÜRKİYE'ye doğrudan kredi olarak 8,5 milyar dolar destek önerdiği bildirildi. Hibe değil ha!.. Halbuki Körfez Savaşı'nda Mısır'ın 6 milyar dolar borcunu silmişlerdi de, bizim salak Turgut Özal, "Biz erkek adamız, borcumuzu öderiz. Kota kaldırılsın, yeter" demişti, o bile kaldırılmamıştı!.. Bizi ne kadar dirayetsiz insanlar idare etmiş te, farkında olmamışız!.. Bunlar da "at pazarlığı" yapmakla itham edildiler. Paçaları tutuşan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, kredinin ''kuzey cephesi''nin açılmasıyla ilgili olmadığını söyledi.

Aynı gün Başbakan Erdoğan, daha önce Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı şikâyet başvurularını geri çekti. DOĞRU YAPTI!.. Biz, Devlet memuru, politikacı olup ta, kendi devletini Avrupa'ya, Amerika'ya şikâyet edenleri "vatan haini" sayarız. Onlara Adalı Hüseyin''in ibret verici davranışını hatırlatırız.

26 Mart'ta Özelleştirme İdaresi, Maliye Bakanlığı'na ve gelmiş geçmiş en insafsız Maliye Bakanı olan Kemâl Unakıtan'a bağlandı. Unakıtan, "müşteri bulsam, olsa, anamı bile satarım," diyemediği için "babalar gibi satarım," demesiyle meşhurdur!.. Aynı gün Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan HADEP'in 35 belediye Başkanı, DEHAP'a geçti.

28 Mart'ta kapatılan DEP'in eski milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak'ın DGM'de yeniden yargılanmalarına başlandı. Mahkeme, sanıkların tahliye taleplerini reddetti. Aynı gün THY'nin İstanbul-Ankara seferini yapan Ergene adlı yolcu uçağı, Özgün Gençaslan adlı kişi tarafından kaçırıldı. Uçak, Atina'ya indirildi. AKP milletvekilleri Vahit Erdem, Turan Çömez ve Ali Rıza Alaboyun'un da içinde bulunduğu uçak kaçırma eylemi, olaysız sona erdi. Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesine bağlı Dağyağı Köyü Büyükmedres Mezrası yakınlarına bir Tomahawk füzesi düştü. Daha önce de Urfa'nın Birecik ilçesine yakınlarına yolunu şaşıran iki Tomahawk düşmüş, bunun üzerine Türk hava sahası füzelere kapatılmıştı. Kapatılmış ta, füzeler yine yolunu bulup geliyor! Acaba kim atıyor??? Acaba Tezkere'nin reddedilmesinin intikamını mı alıyorlar???

30 Mart'ta Mardin'den yola çıkan ABD askerî malzemesi yüklü TIR konvoyu, İncirlik ve İskenderun'a giderken geçtiği Şanlıurfa'da bir grup tarafından taşlandı. Bombalanan Bağdat'ta dün de sivil hedefler vuruldu. Bağdat, Amerikan ve İngiliz uçaklarının bombardımanı ve füze saldırılarına maruz kaldı. Kentin Zafraniye Mahallesi'nde 6 Iraklı sivil ölürken, 6'sı yaralandı. Ölen ve yaralanan daha çoktur. Bunlar Batılı kaynakların verdiği sansürlü haberler...

2003 Irak Savaşı Görüntüleri      VİDEO

2003 Irak Savaşı Görüntüleri      VİDEO

Yine 30 Mart'ta Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt, Amerika'yı, ''çok tehlikeli bir süper güç'' olarak nitelendirdi. Verhofstadt, basına yaptığı açıklamada, ''ABD, 11 Eylül'de derinden yaralanmış bir güç, bu nedenle çok tehlikeli bir hal aldı ve bütün Arap dünyasını kendine mal etmek istiyor,'' dedi. Amerika'nın kudurmuş köpek gibi etrafa saldırdığını imâ etti. Kuzey Irak'a paraşütle indirilen Amerikan askerlerinin desteğinde Musul ve Kerkük'e doğru yürüyen peşmergeler, Irak askerlerinin döşediği 340 mayını bir araya toplayarak imha etti. Böylece düşmana hizmetle, ülkelerine ihanet etmiş oldular.

31 Mart'ta DİE, Türkiye ekonomisinin 2002 yılında yüzde 7,8 büyüdüğünü açıkladı. 2001 yılında küçülen ekonomi AKP iktidarından önce düzelmiş, büyümeye başlamıştı. Küçülmelerden sonraki rakamlar hep böyle yüksek çıkar. Bunu hükûmetin bir başarısı saymak pek doğru olmaz...

"Şok ve dehşet bombardımanı" ve "yıldırım harekât stratejileri" savaş meydanına uymayan ABD, savaş planlarını gözden geçirmeye başladı. ABD'nin 1'inci Körfez Savaşı'ndaki gibi, daha yoğun bir askerî güçle, daha yavaş, ancak daha düzenli hareket edeceği geleneksel savaş stratejisine geri döneceği belirtildi. Rus uzmanlar, ‘‘Tomahawklar niye yön şaşırıp komşu ülkelere düşüyor’’ sorusuna şu yanıtı verdiler: "Tıpkı cep telefonlarının uçaklara zarar vermesi gibi, bölgedeki elektronik sinyal kirliliği füzeleri etkileyebilir. Füzeler, depolarda beklerken halk diliyle ‘bayatlamış’ olabilirler." ... 1'inci Körfez Savaşı'nın yıldız muhabiri Peter Arnett, Irak Televizyonu'na ‘‘ABD’nin savaş planları başarısız oldu’’ yorumu yapınca, NBC televizyonundaki işinden oldu... Yani sanılmasın, emperyalist Batı ülkelerinde sansür, baskı yok!.. Ne ABD medyasında, ne İngiliz medyasında devlet politikasına aykırı haber yayınlayamazsınız!

1 Nisan'da elektrikte 150 kwh'i aşan, her kwh için yüzde 50 zamlı tarife uygulamasına son verildi. bu tarz uygulamalar "orta direk" edebiyatı yaparak sözde orta sınıf halkı koruduğunu iddia eden Turgut Özal'ın getirdiği insafsız kurallardan biri idi. Bir diğeri de Peşin (geçici) vergi dir. Yani esnaftan daha kazanmadan yeni yılın vergisi alırdı. Hâlâ bu uygulama sürmektedir. Vazgeçemiyorlar, çünkü vazgeçmek demek, bu yılın vergisi peşin alındığı için bir yıl vergi almamak demektir!

2 Nisan 2003 TÜRK TARİHİ ve AKP iktidarı için kara bir gündür. O gün Başbakan Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile gizli 2 sayfa, 9 maddelilk anlaşmayı imzalamış, TÜRKİYE'yi ABD boyunduruğuna sokmuştur. Sırf bu anlaşma için Gül'ün Divan-ı Harp'te yargılanıp idam edilmesi gerekir.

Abdullah Gül utanmadan bu anlaşmayı nasıl imzaladığını Vatan gazetesi yazarı Sedat Sertoğlu’na şöyle anlatmıştır:

“Şimdi senin oturduğun koltukta (eliyle koltuğa vurdu) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 Sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki.. Powell Suriye’ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü gelişme var.” 
(Vatan, 24 Mayıs 2003).

Bu 9 MADDE Şunlardır:

1. Irak'ın kuzeyinde bulunan bütün TÜRK birlikleri ve TÜRK ordusuna baglı özel kuvvetler, Türkiye sınırları içine çekilecek! TÜRK ordusu bundan boyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak ve PKK'ya askerî harekât için ABD'den izin alınacak. PKK/KADEK'in TÜRKİYE egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekâtlarına son verilecek. Ayrıca PKK/KADEK'e karşı TÜRK DEVLETİ'nin egemenlik alanı içinde yapılacak askerî harekât için ABD askerî makamlarına bilgi verilecek.

2. Eğer TÜRK Silahli Kuvvetleri, PKK/KADEK'e karşı ABD askerî makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD hukûmeti, Kürt halkına karşı şiddet kullanıldığı ve soykırım uygulandığı çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı mudahale gibi siyasal ve askerî yaptırımları saklı tutacak.

3. TÜRKİYE, ABD'nin İran'a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD'nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askerî birlik verecek. TÜRK birliklerinin üst komuta yetkisi, ABD komutanlığında olacak.

4. TÜRK ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD'nin uygun buldugu sayı ve kabiliyete indirilecek! Özellikle tank ve ağır silahlarin miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak. Bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına (belgede 'konsept' deniyor) göre ayarlanacak. TÜRKİYE'de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının gorev alanları ve yetkileri genişletilecek.

5. Irak'ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözümona 'Kürdistan' adı verilen kukla devlet, resmen ilan edildikten sonra, TÜRKİYE tarafından da resmen tanınacak! TÜRK devletinin kukla devletin kuruluşunu 'savaş nedeni' sayan Millî Guvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak. (Kuzey Irak-'Kürdistan' sınırları içinde kalacak olan ve özellikle Kerkük, Musul ve Süleymaniye'deki TÜRKMENLER, ABD tarafından güvenli bir şekilde başta Bağdat ve diğer Güney Irak şehirlerine nakledilecek. ABD yetkilileri göç edecek olan tüm TÜRKMENLER'e iş olanakları sağlayacak.)

6. Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında, bütün PKK/KADEK yonetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak. Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK/KADEK'e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak. hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmalari için gerekli hukukî ve siyasî önlemler alınacak ve uygulanacak.

7. "Kamu Reformu Yasası" ve yeni "Yerel Yonetim Yasası" hızla çıkartılarak, TÜRKİYE'deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek! TÜRKİYE, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, "üniter devlet" yapısını terk ederek, "federasyon"a gececek!

8. KIBRIS'ta KKTC Cumhurbaşkanı RAUF DENKTAŞ, "Arafat modeli" denen uygulamayla devredışı bırakılacak! "Annan Planı" küçük değişikliklerle uygulanacak! EGE kıta sahanlığı konusunda TÜRKİYE,Yunanistan'ın taleplerine esnek tavır alınacak! TÜRK jetlerinin uçus alanı daraltılacak! Sık sık ortaya çıkan "it dalaşı" sorunu, Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.

9. TÜRKİYE'nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek. Sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak. Ermeniler'in TÜRKİYE'ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak.

Şimdi bir düşünün... Uzun süre Irak'ın kuzeyine harekât yapılabildi mi?.. Başbakan Potamyalı Erdoğan Barzani'yi Diyarbakır'a davet edip, Kürt türkücülerle birlikte "Kürdistan" diyerek ağırlamadı mı?.. Belediyelere il İdare meclislerinin yetkileri devredilip, bir de çevre ilçe ve köyler "mahalle" olarak büyük şehir belediyesine bağlanmadı mı?.. Rahmetli Rauf Denktaş binbir iftira ile Kıbrıs Türk halkının başından uzaklaştırılmadı mı?.. Ege denizindeki 152 adamız Yunan'a sessiz sedâsız devredilmedi mi?.. Yunan askerinin burnumuzun dibindeki adalara bayrak dikmesine göz yumulmadı mı?.. E, bunları yapanları, İtfaiye Meydanı'nda asıp, leşlerini ibret için günlerce ortada bırakmak gerekmez mi?..

Utanmazlık ve yüzsüzlük devam etmiş, 17 Temmuz 2003’te Filistin Dışişleri Bakanı Nebil Şaat ile görüşen Abdullah Gül, Amerika ziyaretini açıklamaya çalışırken, 2 Nisan 2003’te Powell ile yaptığı anlaşmaya ilişkin önemli bir ayrıntıyı da itiraf etmiştir. Açıklama şöyledir:

“Tezkerenin reddinden sonra Powell’in Türkiye’ye yaptığı ziyarette bölgede yapılması gerekenleri beraber kararlaştırdık.”

13 Mart 2006 günü AKP’nin Kızılcahamam toplantısında milletvekillerine verilen brifingde konuşan Abdullah Gül;

“Biz İran’ın nükleer programıyla ilgili olarak BOP kapsamında ABD ile birlikte hareket edeceğiz. Amacımız İslâm ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek” demiştir.

ABD tarafından NATO toplantılarında duvarlara yansıtılan ve Türkiye’yi bölünmüş olarak gösteren bu BOP haritasının oluşturulmasında ABD ile birlikte hareket ettiklerini şöyle açıklamıştır:

“ABD ile ilişkilerimiz önemlidir. Dünyanın süper gücünün gündem maddeleri bizim de gündem maddelerimizdir. Aramızdaki işbirliğinin stratejik boyutta olmasının anlamı, bu meselelerde ulaşılması gereken hedeflere ilişkin görüşlerimizin örtüşmesidir” (19 Ocak 2007).

Şimdi yıl 2014!.. Potamyalı Erdoğan ve AKP'deki yakın çevresi münafıklık edip, bu 9 MADDE'yi, hâşâ, KUR'AN ayetleri gibi kutsal sayıp, birer birer uygulamışlardır!.. Bunlara ek olarak ne haltlar yemişlerdir, bir bilseniz!.. ATATÜRK döneminde binbir zorlukla millileştirdiğimiz kuruluşlar, inşa ettiğimiz limanlar, havalanları ile MİLLET'in anasütü gibi ak ve helâl parasıyla kurduğu tesisleri gavurlara satılmıştır!.. Bankacılık, sigorta, enerji, telekomünikasyon, sağlık, eğitim, adalet gibi hizmetlerin gavur eline geçmesini sağlamışlartır!.. Tarım ve hayvancılık politikaları gavurların istediği gibi yürütülmüş, yerli tohum alış-verişi, bazı ürünlerin ekimi yasaklanmış, çiftçimiz ve köylümüz perişan edilmiştir. Bu da yetmezmiş gibi gavurlara toprak, hatta sularımızı satılmıştır!.. Bu bir "anayasa suçu" falan değil; düpedüz VATANA İHANET'tir! Hepsinin dediğimiz gibi YÜCE DİVAN'da yargılanıp İtfaiye Meydanı'nda asılması, ibret-i âlem için 3 gün sehpada sallandırılması gerekir!

DEVAM EDECEK!.. YAZILAR SÜREKLİ YENİLENİYOR!.. TEKRAR TEKRAR KONTROL EDİN!

http://www.angelfire.com/rnb/atadiyar/ata39.html

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder