1 Ocak 2019 Salı

1950 SEÇİMLERİ VE PROPAGANDA, BÖLÜM 2

1950 SEÇİMLERİ VE PROPAGANDA, BÖLÜM 2



Seçim Beyannameleri,

CHP propagandasının ana unsurları öncelikle seçmenin iktidara olan güvenini sağlamakla ilgiliydi. Bu çerçevede oluşturulmuş olan, tek parti döneminden farklılaştığını açıkça belli edecek noktaları içerisinde barındıran CHP'nin seçim beyannamesi, 27 Nisan 1950 tarihinde açıklandı.30 
Beyannamede en ilgi çekici nokta, CHP'nin anayasadan altı okun çıkartılabileceği ne dair olan vurgusu olmuştur.31 CHP, böylelikle kendisini tek partili dönemden ayrı tutabileceğini düşünmüş olabilir. Altı okun anayasal güvence altından çıkartılması sonucunda halkın gözünde güven ile birlikte sempati ve destek kazanacaklarını düşünmüş olabilirler. Fakat, daha önce de söylendiği gibi, bu türden çabalar aslında CHP iktidarını daha da güçsüzleştirmekte, yeni gelebilecek olan iktidarın artık gelmesine izin verildiğinin de bir göstergesi olmaktadır. 

Fakat sadece güven sağlamakla bu işin hallolmayacağını CHP'liler de bilmektedirler ve bu yönde farklı taktikler izlemişlerdir. İktidarı boyunca 
DP'nin de uygulayacağı "Kalkınan Türkiye" söylemini CHP bu süreçte kullanmış ve iktidarı boyunca yapılan gelişmelere vurgu yoğunlaştırılmıştır. 

CHP, bu yöndeki propagandasını yoğun olarak kendi yayın organı olan Ulus gazetesi aracılığıyla yapmıştır.32 Daha sonraki dönemlerde sıkça kullanılacak ve 
DP ve devamındaki merkez sağ iktidarların genelde uygulayacağı bir başka taktik ise, seçimler yaklaştıkça iktidarın ülkenin kalkınması yönünde çalıştığını 
göstermek için birçok yerde fabrikalar ve benzeri sanayi kuruluşlarının temel atma törenlerinin düzenlenmesi olacaktır. DP döneminde "seçim fabrikaları" 
olarak adlandırılacak olan bu yöntem, CHP iktidarının son dönemlerinde de aynı isimle tanımlanmıştır.33 

CHP, DP'ye karşı halkı yanına çekmek ve neden kendilerine oy vermelerinin gerektiğini anlatmak üzere bazı formülasyonlar geliştirmeye çalışmıştır. Peyami Safa, bu çerçevede, Ulus gazetesindeki köşesinde neden DP'ye değil de CHP'ye oy verilmesi gerektiğini yedi başlık altında toplayarak anlatmıştır. Bu yedi madde temelde iki ana eksende değerlendirilebilir. 
CHP  nin de genel olarak propagandasını şekillendirdiği bu iki eksenden ilki, iktidarın değişmesi sonucu "ülkenin milli birliği ve uygunluğunun" bozulacağı ve bu durumun iç ve dış düşmanlara fırsat doğuracağı şeklinde formüle edilmiştir. 
İkincisi ise, henüz ne yapacağı belli olmayan ve aslında bir kumardan başka bir şey vaat etmeyen diğer "toy" partilere karşı, devlet yönetiminde deneyimli ve 
bu yönde kadrolara sahip olan CHP'yi desteklemek gerektiği yönündedir.34 

Dış tehdit, özellikle Sovyetler Birliği üzerinden " Komünist tehdidi "35 ve diğer partilerin deneyimsizliği söylemi sıkça kullanılmıştır. CHP iktidar değişikliğini engellemek için sürekli olarak bu iç ve dış düşmanlara karşı " Denenmiş " iktidarın seçilmesinin gerekli olduğuna vurgu yapmaktadır. Fakat, bütün bu söylemlerin halk tarafından nasıl algılandığı ve karşısında DP'nin ne vaat ettiğinin ve bunu nasıl dile getirdiğinin değerlendirilmesi yapıldığında CHP'nin propagandasının çok güçsüz kaldığı anlaşılabilir. 

DP, CHP'ye göre seçim beyannamesini daha geç yayınlamış ve bu beyannamenin de aslında CHP'nin vaat ettikleri ile karşılaştırıldığında pek farklı olmadığı görülmüştür. 

CHP, seçim beyannamesine çok önem verirken, DP pek önem vermeden çalışmalarını sürdürmüş ve aslında daha gerçekçi bir politika yürütmüştür. 
Halkın geneli düşünüldüğünde, aslında pek fazla kimsenin partileri seçim beyannameleri veya programları üzerinden değerlendirmediği söylenebilir. 
Daha çok halk, karşısında konuşan kişiye göre ve onun söylediklerine kendince şekil vererek bir partiyi desteklemektedir. CHP, propaganda süresi boyunca sürekli olarak DP'nin yalan ve gerçekleştirilmesi mümkün olmayan vaatler üzerinden propaganda yaptığını ileri sürmüştür. Buna karşılık, kendilerinin yapacaklarının somut temeller üzerine kurulu olduğunu iddia etmekteydiler.36 
Fakat, DP, kendi propagandasını "CHP olmayan her şey" üzerinden şekillendirdi ği için, halkın karşısına daha güçlü ve anlaşılır çıkabilmiştir. Vaat edilenlerin gerçekleştirilmesi mümkün olmasa bile, onları gerçekleştirebilecek bir iktidarın hayali içinde DP'li konuşmacıları dinleyen halk, söylemin içeriğinin gerçekliğinden çok vaat ettiği umudu değerlendirmiştir.37 


Grev Tartışmaları,

DP, halkın bu yönünü çok iyi analiz edebilmiş bir parti olarak işçilere ve grev meselesine yaklaşımında da aynı yöntemi uygulamıştır. Aslında, ideolojik 
olarak karşı olduğu grev olgusunu yoğun bir şekilde propagandalarına konu edinirken, gerçekleştirilme olanağını tartışma konusu yapmadan, işçileri kendi 
tarafına çekmeye çalışmaktadır. Grev konusu, bu çerçevede 1950 seçimleri öncesinde yoğun bir çekişme alanı haline getirilmiştir. DP'nin yayın organlarında işçiler ve grev konusunda uluslararası alandan örneklerle savunma yazıları yazılırken,38 CHP, grevin "milli birlik ve beraberliği" bozucu etkilerine değinerek, "dış tehdit" üzerinden propagandasını şekillendirmektedir.39 Bu mücadelede kazanan taraf, işçilerin yoğun şekilde desteğini kendisine çeken, grev hakkını verip vermeyeceği tam kesin olmamakla beraber en azından işçi sorunlarıyla iktidardan daha fazla ilgili olduğunu ispat etmiş olan DP olmuştur. 
Seçim günü geldiği zaman, DP'nin işçilerin büyük kısmını bu yolla oy vermeye yönelik harekete geçirebildiği, Zonguldak'taki maden işçilerinin bile oy 
kullanmak için işlerini bırakmaları ile kendini göstermiştir.40 Fakat, DP iktidara geldikten sonra bu vaatlerini tamamen unutacak neredeyse iki parti arasındaki 
roller değişecektir. Bu sefer, CHP grev ve işçi hakları savunucusu olarak karşımıza çıkarken, DP, CHP ile aynı gerekçelerle grevin yasallaşmasını engelleyecektir. 

Dinsel Propaganda, 

1950 seçimleri öncesinde en çok tartışılan konu dinsel propaganda yapılmasına ilişkindir. Millet Partisi'nin din eksenli siyaset tarzı dışında, hem CHP hem de DP, dinsel sembol ve kişileri, etkide bulunabilecekleri kitleleri genişletmek adına sıkça kullanmışlardır. Aslında îslami kesim açısından ne CHP ne de DP desteklenmesi gereken partiler olarak tanımlanmaktadır.41 Buna gerekçe olarak bu partilerin dini korumak ve geliştirmek amaçlı değil politik bir araç olarak dini benimsedikleri iddia edilmektedir. Halkın oyunun değerli hale geldiği çok partili düzende, kitlelerin oylarını elde edebilmek için dinsel etkiye sahip kişilerin partilerde aday olarak gösterilmeye çalışılması yaygın olarak kullanılan bir yöntem olmuştur. 
Seçimlerden önce CHP dinsel kesimleri kendisine çekmeye çalışmış ve buna yönelik olarak seçimlerin yapılacağının açıklandığı gün, Türk tarihindeki önemli kişilerin türbelerinin de açılabileceğine dair yasal bir düzenleme yapılmıştır. Bu durum, çoğu kişi tarafından CHP'nin oy toplamak için yaptığı bir manevra olarak algılanmıştır.42 

Gazetelerde, partilerin yoğun bir şekilde dini etkiye sahip kişilerin aday olarak gösterileceğine dair haberler yayınlanmış ve bu haberlerin en büyük hedefi de CHP olmuştur. Çünkü, CHP gibi ülkeyi kuran ve kurucu ilkeler arasına laiklik uygulamalarını da sokan bir partinin din üzerinden politika yapması hiç hoş karşılanmamaktadır. Fakat, görünen odur ki, CHP bu durumdan pek rahatsızlık duymadan oy toplamak uğruna, kendi ilkelerinden taviz vermiştir. 

Atatürk heykellerine saldıran bir tarikatın başı olan Kemal Pilavoğlu'nun CHP ile adaylık pazarlığına oturduğunun öğrenilmesi, CHP üzerine çok yoğun eleştirilerin yönelmesine sebep olmuştur.43 Her ne kadar CHP'liler bu türden pazarlıkların yapılmadığını iddia etseler bile, diğer bazı yerel uygulamalar dini kesimin oylarını elde edebilmek uğruna, özellikle CHP'nin bazı şeyhlerle yakınlaştığını göstermektedir.44  
CHP'nin din propagandası yalnızca etkili kişileri himayesi altına almakla sınırlı kalmamış, devlet görevlisi cami imamlarına camilerde CHP lehine vaaz verdirmek veya din kitaplarında CHP propagandası yapmak biçimlerinde de görülmüştür.45 

Dönemin gazeteleri incelendiğinde din propagandasını daha çok CHP'nin yapmış olduğu görülebilmektedir. Fakat, bu DP'nin hiç din üzerinden propaganda 
yapmadığı, bu konuda çok dikkat ettiği anlamına gelmemelidir. CHP'ye duyulan nefret, ve CHP'nin Cumhuriyet tarihinin önceki dönemlerinde dine karşı takındığı tavır yüzünden CHP'nin üzerine daha çok gidilmiştir. CHP ise, bu konuda daha fazla dikkat göstereceği yerde, DP'nin etkisini kırabilmek için dini propagandayı daha fazla kullanmaya çalışmıştır. Özellikle yerel teşkilatlarda yoğunlaşan bu yöntem DP'nin din propagandasının daha da güçlenmesini sağlamıştır. 

DP, CHP'nin yaptıklarına tavır alarak laikliğin koruyucusu rolünü oynamakta iken, bir yanda da dinsel söylemi çok daha az göze batar bir şekilde kendi söylemi içerisine yerleştirebilmiştir. DP'li propagandacıların halktan biri gibi davranması, CHP'nin kontrolü altına almak istediği şeyhlerden daha etkili olmuştur. 
Bunun yanında, dinsel ritüellere çok önem veren kesimler düşünüldüğünde, CHP iktidarının daha önceki uygulamaları karşısında, seçimler öncesi dinsel söylemi kullanarak karşılarına çıkması onlar açısından pek bir etki yaratmamış, aksine, CHP sözüne daha da güvenilmez bir biçime bürünmüştür. 

CHP iktidardan düştükten sonra dinsel kesimlerin gösterdiği sevinç, CHP'nin çabalarının yeterli olmadığını ve halkın sürekli olarak geçmişe vurgu yaparak CHP'yi değerlendirdiğini göstermektedir.46 

Katılım Düzeyi, Seçimler ve Sonrası, 

1950 seçimlerindeki en önemli olgulardan birisi katılım seviyesinin çok yüksek düzeylerde oluşudur. Fakat, katılım sadece seçimler sırasında yüksek 
olmamıştır. Seçimlerin güvenli geçeceğine olan inancın yerleşmesi ve artık çok partili bir siyasal düzenin beklenebilir bir durum olduğunun halkın geniş 
kesimleri tarafından kabul edilmesi milletvekili olabilmek için partilerin ön seçimlerine yönelik katılımı da arttırmıştır.47 Partiler, aday seçimlerinde 
özellikle bölgede etkili olabilecek olanları seçmek istemişler, fakat, CHP'nin daha önceki milletvekillerinden bazılarının bölgelerindeki ön seçimleri 
kazanamayışları sonucu, kontenjan adayı olarak yerleştirilmeleri etkili bazı adayların partilerden uzaklaşmasına yol açmıştır. Milletvekili sayısı DP'ye göre 
daha fazla olan CHP'de bu türden huzursuzluklar daha fazla yaşanmış ve partiler arası transferler başlamıştır.48 Bazı eski CHP'li milletvekillerinin aday olamama sı sonucu bu milletvekilleri DP'ye üye olmuşlardır. CHP'liler bu milletvekillerini "fikir ve kanat bağları zayıf olanlar" olarak nitelendirmişler  dir.49 Partiler, her türden mesleğin adaylar tarafından temsil edilmesine özellikle dikkat etmişlerdir.50 

14 Mayıs 1950 günü, 63 ilin seçmenleri 487 yeni milletvekili seçmek için sandık başına gitmişlerdir. Seçimlerin kesin sonuçları 18 Mayıs'ta alınmasına 
rağmen,51 15 Mayıs günü büyük oranda hangi partinin kazandığı belli olmuştu. Sonuçlara göre 63 ilin 44'ünde DP adayları tam liste ile seçimleri 
kazanmışlardı. DP, 487 TBMM üyeliğinin 416'sını alırken CHP 69, MP 1 ve bağımsızlar 1 milletvekilliği kazanmıştır.52 



Tablo 1: 1950 Seçimleri Sonuçları 
Kaynak: Aygen, s. 205. 

Oyların bölgesel dağılımı, seçmenlerin tercihlerinde bölgesel iktidar ilişkilerinin çok önemli bir rol oynadığını göstermektedir. CHP oylarının büyük 
bir kısmını, ağaların ve aşiret ilişkilerinin baskın olduğu doğu illerinden almıştır. Doğu bölgelerinin etkili aileleri herhangi bir iktidar değişikliğinin 
getireceği politik istikrarsızlığın bölgedeki kendi iktidar ilişkilerini etkileyebileceği düşüncesiyle yönetimde bir değişikliğin gerçekleşmesini 
istememekteydiler. Bu yüzden büyük oranda CHP'yi desteklerken, kendi etkileri altında yaşayan halkın da bu yönde oy kullanmasına çalışmışlardır. 
Ekonomik ve sosyal ilişkiler açısından daha özgür olan ve bir çeşit kapitalist ilişkiler yapısına dönüşebilmiş bölgelerde ise, halkın geneli ve bölgenin etkin 
aileleri oylarını DP'ye vermişlerdir. 




Tablo 2: 1950 Seçimlerinde Oyların Bölgesel Dağılımı 
Kaynak: Ergun özbudun, Türkiye'de Sosyal Değişme ve Siyasal Katılma (Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınlan, 1975), s. 90. 

Seçim günü gazetecilerin büyük bir şaşkınlıkla karşıladıkları, seçimlere katılım oranının ve oy vermek için halkın gösterdiği isteğin yüksekliği 
olmuştur.53 Seçim sonrası, DP'yi destekleyen halkın sevinç gösterileri yoğun bir şekilde yaşanmakla birlikte, özellikle DP'lilerin CHP'lilere karşı gösterdiği en 
küçük şiddet olayı basında kendisine geniş bir yer bulmaktaydı.54 CHP'nin seçimlerden sonra en çok şikayet ettiği konu, demokrasi ve özgürlük 
kavramlarının halk tarafından algılanışının bir belirtisi olarak düşünülebilecek olan, DP'lilerin, seçim propagandaları sırasında söylenen ormanların serbest 
olacağına ilişkin açıklamalara dayanarak, izinsiz ağaç kesmeye girişmeleri olacaktır.55 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder