22 Kasım 2018 Perşembe

12 EYLÜL ASKERİ DARBESİ’NİN GENÇLİĞİN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ BÖLÜM 11

12 EYLÜL ASKERİ DARBESİ’NİN GENÇLİĞİN  ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ BÖLÜM 11



A-KURUCU MECLİS’ İN OLUŞTURULMASI VE 1982 ANAYASASI 

Bu tür askeri darbelerden sonra yeni bir anayasa hazırlamak, anayasada istenilen değişikliği yapmak üzere oluşturulan Kurucu Meclis vardır. Kurulun görevi sivillere devredinceye kadar hükmü ve geniş yetkileri vardır. İşte 12 Eylül sonrası da Kurucu Meclis oluşturulmuştu. Kurul önce anayasayı hazırlayacak ve sonra halkın onayına sunacaktı. 
Milli Güvenlik Konseyi’ nce Haziran 1981 sonunda çıkarılan ‘’Kurucu Meclis 
Kanunu’’, daha önce de Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren’ in çeşitli vesilelerle açıkladığı Parlamenter Demokratik düzenin sağlam temeller üzerinde tesisi programındaki önemli adımlardan birisini teşkil etmektedir. Bu güne kadar Yasama faaliyetleri MGK tarafından deruhte edilmişken, Kurucu Meclis ile birlikte daha geniş bir tabana dayalı ve kamuoyunun çeşitli kesimlerinin görüş ve isteklerini, Yasama faaliyetlerinde daha iyi bir şekilde dikkate alınmasını sağlayacak bir mekanizma oluşturulmuş bulunmaktadır 150. 

MGK Genel Sekreteri Orgeneral Haydar Saltık 1 Kasım 1980 günü basın toplantısı düzenleyerek, demokrasiye geçiş programını genel hatları açıklamıştır. Buna göre ilk önce Kurucu Meclis’in teşkiline imkân verecek ön şartlar tamamlanacaktır. İkinci olarak, kurucu meclis hakkında kanun çıkartılacaktır. Üçüncü olarak, Kurucu Meclis’in oluşmasıyla birlikte yeni anayasa hazırlanacak ve halkoyuna sunulacaktır. Son olarak, yeni anayasa ve politik partiler kanuna uygun olarak kurulacak olan partilerin faaliyetleri başlatılacak ve bunun 
sonucunda yeni seçim kanunu uyarınca genel seçim yapılacaktır151. 

Kurucu Meclis iki bölümden oluşuyordu: Milli Güvenlik Konseyi ve Danışma 
Meclisi. Ancak iki kanat arasında alt-üst ilişkisi geçerliydi. Kesinlikle son söz MGK’ nindi. MGK üyeleri her şeyi kabul etmek, onaylamak zorunda değillerdi. İstedikleri değişiklikleri yapabilir ya da tasarıları, kararları ret edebilirdiler. 

Danışma Meclisi Başkanı Sadi Irmak’ tır ve bu meclis sivil kanadı oluşturmaktadır. 640 aday arasından 160’ ı üyeliğe seçilmiş ve çoğu da devlet memurluğu yapmıştır. Danışma Meclisi’ nin kendi komisyonlarında ve şüphesiz Genel Kurulu’ nda teklifler, tasarılar ve düzeltmeler görüşülecek ve sonra alınan kararlar eşliğinde düzenlemeler MGK’ ya gönderilecekti. Tabiki son söz her zaman için MGK’ ya aitti. Sonrasında ise Konsey kararı ile yasalaşacaktı. Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki çalışmalar da MGK tarafından Danışma 
Meclisi’ ne devredilmişti. 

Danışma Meclisi önce kendi üyeleri arasından 15 kişilik bir komisyon kurmuş ve akabinde anayasa taslağı üzerindeki görüşmeler 4 Ağustos 1982’ de başlamış, 23 Eylül’ e kadar sürmüştür. MGK da tasarıyı 18 Ekim 1982 tarihinde kabul etmiş ve 20 Ekim 1982 tarihinde de 17844 sayılı Resmi Gazete’ de kamuoyuna sunulmuştur. Kenan Evren bizzat kendisi de 24 Ekim 1982’ de anayasayı radyo televizyon aracılığıyla halka tanıtmıştır. 

Anayasanın geçici bir maddesi ile anayasanın kabulü halinde MGK Başkanı’ nın 
Cumhurbaşkanı olacağı düzenlenmiştir. 20 Ekim 1982 tarihli bir karar ile anayasanın geçici maddelerini ve MGK Başkanının “evet oyu” için yaptığı konuşmaların eleştirilmesi yasaklanmıştır. Ayrıca oy atmayanların sonraki beş yıl da oy atamayacaklarını içeren bir karar yayınlanmıştır. Bu önlemlerin sonucunda 7 Kasım 1982’de yapılan halkoyuna katılım % 91,3 olmuştur. Anayasa % 91,4’lük oy oranıyla kabul edilmiştir. 1982 Anayasası 9 Kasım 1982’de 
Resmi Gazete de yayımlanarak, geçici maddedeki kurallara göre yürürlüğe girmiştir 152. 

Anayasayı yazan kurucu meclisin birinci kanadı olan Milli Güvenlik Konseyi (MGK), darbeyi gerçekleştiren Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarından oluşmaktadır. Kurucu Meclisin ikinci bileşeni olan “Danışma Meclisi”nin ise 160 üyesi vardır. Bu üyelerden 120’si il valilerinin önerdikleri isimler arasından MGK tarafından seçilmiştir; geriye kalan 40 üye ise yine doğrudan doğruya MGK tarafından belirlenmiştir. Şu halde kurucu meclisin sivil kanadı olan Danışma Meclisi’nde gerçekte sivil üyeler yer almamaktadır. Zira Danışma 
Meclisi üyesi olabilmenin bir koşulu da 11 Eylül 1980 tarihi itibariyle hiçbir siyasi partiye üye olmamış olmaktır. 1982 Anayasası tamamen sivil toplumdan kopuk ve partisizleştirilmiş bir mekânda yazılmıştır. Dahası MGK ile Danışma Meclisi arasında MGK’nın üstün olduğu hiyerarşik bir ilişki mevcuttur. 

Yine bu anayasanın referanduma sunulması öncesinde hiçbir müzakere ve politik tartışma ortamı açılmamıştır. Anti Demokratik bir süreçte yazılan bu anayasanın anti demokratik hükümler içermesinden daha doğal bir durum söz konusu olamaz. 

Belki de bu nedenle 1982 Anayasası yürürlüğe girişinden bu yana defalarca değişikliğe uğramış ve maddelerinin çoğu kısmi ya da kapsamlı revizyonlara tabi tutulmuştur153. 

1982 Anayasası cumhurbaşkanına, yüksek yargı organlarının ve Hâkimler-Savcılar Yüksek Kurulu’ nun oluşturulmasında çok kapsamlı görevler yüklemiştir. Bununla beraber, 1961’den başlayarak Milli Güvenlik Kurulu, ordunun yürütme üzerinde etkisini gitgide artırmasını sağlayan en önemli kurum olmuştur. Zira 1982 Anayasası, cumhurbaşkanının MGK başkanlığını pekiştirmiştir. 

1982 Anayasası ile birlikte Türkiye’ de ilk defa Cumhurbaşkanlığı da oylanmıştır. 
1982 Anayasası halk oylamasına sunulup kabul edildiği takdirde, devlet başkanı olan, Milli Birlik Komitesi Başkanı Kenan EVREN' in Cumhurbaşkanı olmasını da hükme bağlıyordu. Yani anayasaya evet diyenler aynı anda cumhurbaşkanına da evet demiş oldular. 

Cumhurbaşkanı için tek isim Kenan Evren’ di ve Kenan Evren halk oylamasının kabulü sonucu Cumhurbaşkanı oldu. Dolayısıyla oylama sistemi çok tartışıldı, çok konuşuldu. ‘’En çok pişman olduğumuz şey budur. ‘’Neye pişman oldunuz?’’ diye sorarlar. Ben zaten istemedim. Getirdiler bunu, beraber oylayalım, sekreter hazırlamış, getirdi. O kısım zaten Meclis’ ten gelmedi, geçici maddelerdir onlar. Konseyde hazırlandı: ‘’Neden böyle yaptınız?’’ dedim. ‘’Efendim şimdi sizi ayrı onu ayrı oylarsak, sizinki çok çıkarsa anayasayı beğenmeyenler çokmuş, anayasa çok çıkarsa ‘Cumhurbaşkanını sevmediler’ diye polemik çıkacak’’ dediler. ‘’Yahu ben istemiyorum, dedim, benim kendime güvenim var. Bir kişi 
olarak da istemiyorum, dedim. Başka adaylar da olsun. Öyle seçim yapılsın. Benimki ayrı sandıkta, anayasa ayrı sandıkta.’’ Karargah ve arkadaşlar ötekini beraber oylanmasını daha uygun buldular. Bir ara dedim ki: ‘’Nurettin Paşa! Bir aday da sen ol, böyle çirkin, tek aday, kime versin?’’ ‘’Aman efendim olur mu?’’ dedi. ‘’İyi ama yarın tenkit mevzuu olacak.’’ Bile bile yaptım ki en çok pişman olduğum budur. Olmaz olaydı. Ben gene de seçilirdim ve anayasadan fazla oy alırdım. Anayasadan daha fazla oy alırdım 154.’’ 

Evren pişmandı pişman olmasına ama iş işten geçmişti. Hatalar zinciri bu seçimle taçlanmıştı. 

12 Eylül Müdahalesi’nin ideolojik kamplaşma sonucu devlete yönelen “fesadı” 
ortadan kaldırma amacıyla yapıldığı ifade edilir. Söz konusu müdahale hukuk alanında devleti topluma egemen kılmayı hedeflemiştir. Aslında devletten çok bürokrasinin toplumu kontrol altına alma girişimi olarak da görülebilir. Bu düşüncenin en somut hali 1982 Anayasasının ilk metni ile getirilen ve 1990’ların sonuna kadar uygulanan sistemdir. 1982 anayasasının oluşum döneminde 1961 Anayasasına yönelik eleştiriler toplumsal karışıklıklara davetiye çıkardığına 
özellikle vurgu yapılmaktaydı. Anayasayı hazırlayan temsilcilerin halkça belirlenmemesi, oluşturulan meclisin adı gibi yetkilerinin de “danışma” ile sınırlı olması demokrasiyi ve toplumu ikinci plana iten özelliklerdi. Danışma Meclisi’ nin kabul ettiği hükümlerin Milli Güvenlik Konseyince çoğu zaman gerekçe göstermeden değiştirilmesi bu görüşü daha da güçlendirir. Anayasanın halk oyuna sunulması sırasında sadece lehte görüşlere izin verilmesi, anayasanın kabulünün aynı zamanda darbe liderinin cumhurbaşkanı seçilmiş sayılması,  çoğulcu-özgürlükçü toplumda rastlanamayacak örneklerdir155. 

B- 1982 ANAYASASI VE BAŞLICA ÖZELLİKLERİ 

1982 Anayasasının önemli bir bölümü, Konsey yasalarının anayasallaştırılması na dayanır. Yani Konsey, darbenin hemen ardından kabul ettiği “ Anayasal Düzen Hakkında Kanun” çerçevesinde oluşturduğu yasaları 1982 Anayasa metninde kullanarak, anayasa kuralına dönüştürmüştür. Anayasa taslağı oluşturulurken çıkarılan 65. Madde ile Konsey, çeşitli çevrelerden gelebilecek olumsuz eleştiri ve baskıları da önlemeye çalışmıştır. Ancak, anayasa taslağının basın ve genel kurulda büyük tepkiler yaratması üzerine Konsey, 52 ve 65 
sayılı kararları kaldırıp, bu tartışmalara yön vermek için 70 no’lu kararı yayımlar. 
Bu karar ile görüş açıklayabilecekleri nin çerçevesi genişletilmiş ancak, tasarıyı olumsuz yönde etkileyecek eleştirilerin de çerçevesi daraltılmıştır. Komisyon hazırladığı taslağı “ 17 Temmuz 1982 günü Danışma Meclisi Genel Kuruluna sundu. 200 maddeden oluşan metin yeni Anayasanın yürürlüğe giriş dönemine ilişkin geçici hükümler içermiyor ve siyasal nitelik taşıyan bu konunun düzenlenmesini Milli Güvenlik Konseyi’ne bırakıyordu. Tasarı, DM Genel 
Kurulunda 23 Eylül 1982 günü bu biçimiyle onaylanarak kabul edildi. 120 üye kabul, 7’si ret, 12’si çekimser oy vermiş, 17 üyede oylamaya katılmamıştı156. 

Nitelikleri: 

1. Atatürk Milliyetçiliği 
2. Demokratik Devlet 
3. Laik Devlet 
4. Sosyal Devlet 
5. Hukuk Devleti 
6. İnsan Haklarına saygılı 

1982 Anayasası ile devletin insan haklarına saygılı olacağı belirtilmiştir. Herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulamaz, devredilmez, temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu anlayışına karşın temel hak ve özgürlüklerin kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklar içerdiği de düzenlenmiştir. Yine 1982 Anayasası gerek devlete karşı ileri sürülüp, korunacak temel hak ve özgürlükler anlayışına gerekse de çağdaş sosyal devletin özgürleştirme anlayışına yer vermiştir. Ancak, 1982 Anayasası bireyin temel hak ve 
özgürlüklerine devlet otoritesi karşısında daha güçsüz bir konuma sokmuştur. 
1982 Anayasası, değiştirilmesi normal kanunlardan daha zor yöntemlere bağlı olan, katı, sert bir anayasadır. 1982 Anayasası’nda değiştirilmeyecek hükümler artırılmıştır. 

Cumhurbaşkanına, onaylamadığı değişiklikleri halkoyuna sunma yetkisi verilmektedir157. 
1982 Anayasası düzenlemesinde devlet, bireyin ve toplumun hizmetinde bir araç olmaktan çıkarılmış, başlı başına bir amaç haline getirilmiştir. Devletin güvenliği, birey ve toplumun güvenliğinin; devletin çıkarları, birey ve toplumun çıkarlarının önüne geçmiştir. "Birey için devlet" değil, "devlet için birey" anlayışı egemen kılınmıştır. ‘’Şimdi diyorlar ki birey midir, devlet midir? Bana sorarsanız ne bireydir, ne devlettir. Hem bireydir hem devlettir. Şimdi yarın öbür gün bireyi birinci sınıfa çıkarırlarsa yine aynı duruma düşerler. Yani devleti güçsüz kılarlarsa ellerinden alırlarsa güçleri de yalnız bizim sivil toplum örgütleri dediğimiz güçlere verirlerse aynı duruma düşeriz benim kanaatim odur. 

Diyorlar ki birey mi esastır, devlet mi esastır. Elbette birey esastır. Devlet zaten birey için vardır. Ama bireyler toplanmış devleti kurmuş. Ne demiş, sen bizi idare et demiş. Sen ona o yetkileri vermezsen neyle yönetecek? Bizim vaktiyle sıkıyönetim komutanlarımızın yetkisiz olduğu döneme benzer158.’’ 

1982 Anayasası devlet yapısı içerisinde yürütme organını güçlendirmiştir. Anayasa yürütmenin güçlendirilmesini, bir yandan cumhurbaşkanının diğer yandan da Bakanlar Kurulu içindeki Başbakanın yetkileri artırılarak sağlamıştır. 1961 Anayasası geleneksel yasama üstünlüğüne bağlılık göstermiş, yürütme organına da kuşkulu bakmıştır. Bu durum 1980 müdahalesini gerçekleştirenler tarafından devleti zayıflattığı gerekçesiyle eleştirilmiştir. Bu zaafın giderilmesi için, 1982 Anayasası’ nda yürütme 1961 Anayasası’ nda olduğu gibi 
sadece görev değil, aynı zamanda yetki olarak da düzenlenmiştir159. 
1982 Anayasası da tıpkı 1961 Anayasası gibi kazuistik* bir yöntemle hazırlanmıştır fakat 82 Anayasası 61’ e göre daha kazuistiktir. Yani daha ayrıntılıdır, uzun uzun düzenlemeler içerir. 1961 Anayasası’ nın herhangi bir maddesine tekabül eden 1982 Anayasası maddesi diğerine oranla daha uzun ve ayrıntılı tutulmuştur. En önemli özelliklerinin birisi de 61 gibi tepki niteliği taşımasıdır. 1982 anayasasının 177 maddesi ve 16 geçici maddesi vardır. 

1982 Anayasası daha az özgürlükçüdür. 1982 Anayasasını yapanlara göre, 1961 
Anayasası, otorite – hürriyet dengesini otorite aleyhine bozarak devleti güçsüz bırakmıştır. Toplumun ve milletin yararlarını kişilerin yararının önüne alan bu anlayış 1982 Anayasası’nı yaparken hak ve hürriyetlerle devlet otoritesi arasındaki dengeyi, devlet otoritesi lehine değiştirmiştir160. 

1982 anayasası karar alma mekanizmalarındaki tıkanıklıkları giderici hükümler 
getirmiştir. 

Yani karar alma sürecine sürat kazandıracak hükümler içerir. 82 anayasası yasama sürecini uzatıcı ve kanunların yapılmasını güçleştirici nitelik taşıyan iki meclis sistemine son vererek cumhuriyet senatosunu kaldırmış böylece yasama süreci süratlenmiş ve basitleşmiştir. 

Böylelikle belli bir süre içinde hükümetin kurulamamış olmasından kaynaklanan krizlerin de önüne geçilmek istenmiştir.

12 Eylül müdahalesi, 1961 anayasasıyla sınırları çizilen, devlet-hükümet ayrımına dayanan siyasal denklemin doğasına müdahale etmeden enstrümanlarında, ulusal ve küresel gelişmelere uygun değişikliklere başvurdu. 1961 Anayasası, özerk kurumlar ihdas ederek, sivil ve askeri bürokrasiyi siyasi iktidarın egemenlik tasarrufuna ortak kılmıştı. Bu anlamda, 1982 Anayasası, devlet-toplum ilişkilerinde yeni bir denklemin oluşturulmasından öte, 1961 
Anayasası’ nın günün koşullarında güncellenmesini amaçlıyordu161. 

Türkiye’ de 1924 Anayasası’ nın 5. maddesinde kuvvetler birliği anlamına gelen bir ifade kullanılmakla beraber aslında fonksiyonlar ayrılığı gerçekleştirilmiştir. 1961 Anayasası da 1924 Anayasası’ nın sistemini benimsemiş, ancak yargı organının bağımsızlığı konusunda daha güvenli bir sistem getirmiştir. 1982 Anayasası ise kuvvetler ayrılığı sistemini benimsemekle birlikte, yürütmeyi sadece bir görev değil, aynı zamanda yetki olarak nitelendirmiştir. Bu durum kendisini 1982 Anayasası’ nda Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri ile Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterir. 

1982 Anayasasıyla merkeziyetçiliğin artırılması ve cumhurbaşkanının güçlendirilmesi yürütmenin içyapısında yapılan iki önemli değişiklik olmuştur. İdare içindeki özerk kurumlar tasfiye edilerek merkezileşme sağlanmıştır. Özerk kurumlar hakkında devlet içinde devlet olduğu anlayışının geçerli olduğu bu dönemde anayasayla özerklikler esaslı bir şekilde sınırlandırılmıştır. Bir diğer önemli değişiklik ise Cumhurbaşkanı’ nın güçlendirilerek 1961 Anayasası’ na göre daha aktif bir statü verilmesidir. Bu anlayışın temelinde 1961 
Anayasası’nın Cumhurbaşkanına bunalım dönemlerinde daha aktif bir görev vermemesi yatmaktadır. 1961 Anayasası’ nda seçimin yenilenmesi için Cumhurbaşkanına kullanılması hemen hemen imkânsız olan yetkiler, 1982 Anayasası’ nda daha kullanılabilir duruma gelmiştir162. 

1982 Anayasası bir geçiş süreci öngörmüştür ve bütün anayasalarda olduğu gibi 82 Anayasası’ nda da geçici hükümler vardır. Normal yönetime geçiş için bir süreç öngörülmüştür. 1983 halkoylamasıyla direk sivil hayata geçilmemiştir. Bunun için tedricen (yavaş yavaş) bir geçiş uygun görülmüştür ve böylece bir müddet daha sivil hayat denetlenmiştir. 1980-1983 arasında doğrudan doğruya askeri yönetim 1983’ ten sonra ise metinlerin öngördüğü süreyle bir geçiş süreci yaşanmıştır. 

1982 Anayasası, daha az katılımcı bir demokrasi modelini tercih etmiştir. 1982 
Anayasası, belli bir ölçüde depolitizasyonu amaçlamıştır. Politik partilerin, gençlik kolu ve benzeri yan kuruluşlar kurmaları yasaklanmıştır. Bununla birlikte politik partilerin dernekler, sendikalar, vakıflar, kooperatifler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları ile politik ilişki ve içinde bulunmaları da yasaklanmıştır. Aynı şekilde derneklerin, meslek kuruluşların politik faaliyette bulunmaları da yasaklanmıştır. Tüm bu yasaklar 23 Temmuz 1995 tarih ve 4121 sayılı kanunla yapılan değişiklikle yürürlükten 
kaldırılmıştır163. 

Klasik liberal demokrasi sistemi gereğince 61 Anayasası halkın siyasete aktif şekilde katılmasına taraftardır. 82 Anayasası katılmacı demokrasi anlayışını benimsemiş ve belli ölçüde depolitizasyonu amaçlamıştır. Bu amaç anayasanın çeşitli hükümlerine yansımıştır. 

Bunlar şu hükümlerdir: 

a)Siyasi Partilerin teşkilatlanması üzerine yasaklar 
b)Siyasi partilerin tüzel kişilerle olan ilişkileri üzerine yasaklar. 
c)Siyasi amaçlı direnişler üzerine yasaklar. 
d)Dernekler üzerine yasaklar. 
e)Dernek gösteri yürüyüş ve toplantıları üzerine yasaklar 
f)Kamu kurumları üzerine yasaklar 
e)Son olarak da TBMM seçim dönemi 5 yıla çıkmış ve en fazla bir ara seçim yapılabileceği esası konmuştur. 

**Sivil toplum kuruluşlarının siyasi partilerle işbirliğinde bulunmalarını ve siyasi 
faaliyete girmelerini yasaklayan bu hükümlerin hemen tümü 1995’ teki anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır. 

Türk Anayasalarına Başlangıç kısmı eklemeyi 1961 Anayasası başlatmış, 1982 
Anayasası da bunu devam ettirmiştir. Askeri müdahalenin nedenlerini belirtmek ve anayasaya egemen olan ilkeleri, anayasa yapıcının temel görüşüne açıklık getirmek amacıyla böyle bir yönteme başvurulmaktadır 164. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

150 Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği, ‘’12 Eylül Öncesi ve Sonrası’’, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı, Ankara, Aralık 1981, s. 253 
151 Kenan Evren, ‘’Kenan Evren’ in Anıları’’, 2. Cilt, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1991,s.136-137 
152 Erik Jan Zürcher, ‘’Modernleşen Türkiye’ nin Tarihi’’, Çev. Yasemin Saner Gönen, İletişim Yayınları, 4. baskı, İstanbul, 1999. S.410 
153 TASAM Başkanı Süleyman Şensoy, ‘’Devlet ve Anayasa ‘’Yeni Bir Anayasa Nasıl Yazılmalı?’’, TASAM 
(Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi), 25/12/2008, www.tasam.org 
154 Doç. Dr. Davut Dursun, -Kenan Evren’ le söyleşi-‘’12 Eylül Darbesi / Hatıralar, Gözlemler, Düşünceler’’, Şehir Yayınları-İstanbul, Ocak 2005, s. 179 
155 Prof. Dr. İlyas Doğan, ‘’Türkiye’ de Çok Partili Dönemde Sivil Toplumun Gelişimi (1945-2000)’’, Eylül 2007, s. 90 
156 Sezer Ayan, ‘’ Siyasi Yapılanma Sürecinde 1961 ve 1982 Anayasası’’,C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 8, Sayı 2, 2007,s.9 
* Kazuistik Anayasa: Her şeyi ayrıntılarıyla düzenlemek isteyen anayasa . (“Çerçeve anayasa” nın karşıtı) 
157 Ergun Özbudun, ‘’Türk Anayasa Hukuku’’, Yetkin Yayınları, 7. Baskı, Ankara, 2002,s. 59. 
158 Doç. Dr. Davut Dursun, -Kenan Evren’ le söyleşi-‘’12 Eylül Darbesi / Hatıralar, Gözlemler, Düşünceler’’, Şehir Yayınları-İstanbul, Ocak 2005, s. 177 
159 Şükrü Karatepe, ‘’ Darbeler Anayasalar ve Modernleşme’’, İz Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul- 1999, s.257 
160 Şükrü Karatepe, ‘’ Darbeler Anayasalar ve Modernleşme’’, İz Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul- 1999, s.257 
161 Hatem Ete, ‘’27 Mayıs-28 Şubat Parentezinde 12 Eylül’’/ Bürokratik Vesayet ve Otoriter Rejim/-Açık 
Görüş-/ SETA-Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, 14 Eylül 2008http://www.setav.org/ 
162 Sina Akşin, Bülent Tanör ve Korkut Boratav, ‘’Yakınçağ Türkiye Tarihi’’, Milliyet Yayınları, 2. Cilt. İstanbul, 2005, s. 48 
163 Kemal Gözler, ‘’Türk Anayasa Hukuku Dersleri’’, Ekin Yayınları, 2. Baskı, Bursa, 2004,s.51 
164 Şeref Gözübüyük ‘’Açıklamalı Türk Anayasaları’’, Turhan Kitapevi, Ankara-2003, s.147 

12 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder