12 EYLÜL ASKERİ DARBESİ’NİN GENÇLİĞİN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ. BÖLÜM 12
1982 Anayasası’ nın, 176. madde dolayısıyla esas metne dâhil sayılan Başlangıç bölümünde insan hakları kavramının özü olan "insan onuru" kavramına atıfta bulunulmuş (prf. 6), Cumhuriyetin niteliklerinden söz eden 2. maddesinde ise -ki bu madde 4. madde dolayısıyla değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez- insan haklarına saygılı, demokratik toplum ve devlet düzeni ilke olarak düzenlenmiştir. Anayasa bu düzenlemeleriyle belli bir anlayış şeklini ifade ederek, insan onuru kavramının çok önemli bir evrensel bir değer olduğunu vurgulamış, bireylerin sırf insan olmaları dolayısıyla doğuştan ya da yaradılıştan itibaren sahip oldukları hak ve özgürlüklerinden faydalanacaklarını belirtmek istemiştir 165.
1982 Anayasası temel hak ve hürriyetleri üçlü bir sınırlama sistemine tabi kılmıştır: Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması, temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması.
Anayasa, 12. maddesinde, herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğunu belirttikten sonra, bu hakların, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da içerdiğini söyleyerek, sınırlamalara geçmiştir.
1982 Anayasası’ nın 12. maddesinin 2. fıkrasında, “ temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder” denilerek, “kişi sahip olduğu hak ve hürriyetleri kendi iradesi doğrultusunda kullanırken bu ödev ve sorumlulukları da göz önünde bulundurmak zorundadır” ifadesi ile hak ve hürriyetlerin olduğu yerde yerine getirilmesi gerekli ödevlerinde olduğu, kişilerin ancak ödevlerini yerine
getirerek, hak ve hürriyetleri kullanabilme imkânına kavuşabileceği belirtilmektedir 166.
13. madde ile temel hak ve hürriyetler, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünün, milli egemenliğin, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, genel ahlak ve sağlığın korunması amacıyla anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlandırılabilir.
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili sınırlama demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz, öngörüldüğü amaç dışı kullanılamaz.
Suç ve ceza geçmişe yürütülemez, suçluluğu mahkeme kararıyla saptanana dek kimse suçlu sayılmaz.
Yabancıların temel hak ve özgürlükleri milletlerarası hukuka uygun kanunla sınırlanabilir.
Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması ancak savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hal gibi durumlarda vuku bulur. Bu dört durumda temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir. Ne var ki bu dört durumda dahi kişinin yaşam hakkına yani maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz.
Ayrıca özellikle kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz Anayasanın 15. maddesine göre savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir Geçici 15. madde, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında kurulan Milli Güvenlik Konseyi' nin, Konsey döneminde kurulmuş hükümetlerin ve Danışma Meclisi' nin her türlü karar ve
tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluklarının iddia edilemeyeceğini ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamayacağı hükmünü içerir ki günümüzde dahi anayasanın en tartışılan maddesidir.
Anayasanın 15. maddesi temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulmasını, durumun gerektirdiği ölçüyle sınırlamaktadır. Alınan tedbirler, olağanüstü durumun gerektirdiği ölçüde ve olağanüstü durumun ortadan kaldırılmasına yönelik olmalıdır.
1982 Anayasasının 17 nci maddesinde düzenlenen işkence ve eziyet yasağı ile kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağına ilişkin hükümler, burada müstakil bir maddede toplanmıştır. Ayrıca, “eziyet”ten daha geniş kapsamlı olan “kötü muamele” kavramı tercih edilmiştir. İşkence ve kötü muamele yasağı, savaş ve seferberlik dâhil olağanüstü şartlarda bile sınırlandırılamayacak mutlak bir yasaktır. Hiçbir şart altında, hiç kimseye, hiçbir şekilde işkence ya da kötü muamele yapılamaz.
20. madde ile herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme
hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga cümle: 3.10.2001-4709/5 md.)
(Değişik: 3.10.2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi-dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk-sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar167.
23. maddeye göre, vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti vatandaşlık ödevi, ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlandırılabilir
1982 Anayasası’nın düzenlenmesi aşamasında rol oynayan çevreler, Anayasanın
içeriği ve referandum koşulları bu tepkinin demokrasiyi hedef alan bir tepki olduğunu da açıkça ortaya koyar. İktidar olabilmeyi, baskı ve sınırlandırmalara dayandırılmış bir düzen olmayla eş anlamlı tutan anlayışlar, 1982 Anayasasının da mimarı olmuştur. Yürütmeyi yargıyı da kendine bağlar bir biçimde düzenleyen 1982 Anayasası, otoriter bir düşüncenin ürünüdür. Çünkü demokrasi de sınırlama olsa da, bu baskıya dayalı bir sınırlama hiçbir zaman
olamaz ve olmamalıdır da. Osmanlı’dan bize geçen geleneksel devlet anlayışı, ne yazık ki bu baskıcı ve sınırlandırıcı düşüncelerin de ana kaynağıdır. Laik bir düzene, Batıdan ortalama beş yüzyıl gibi yarım asırlık bir zaman kaybıyla ulaşmış olan toplumumuz, bu düzeni sindirebilecek toplumsal, ekonomik ve siyasal yapıya ne yazık ki hala ulaşamamıştır 168.
Madde 33 gereğince, (Değişik: 23.7.1995-4121/2 md.; 3.10.2001-4709/12 md.) herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir. Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.
Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir. Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir 169.
Madde 87 ile TBMM’ nin görevleri belirlenmiştir:
1 Kanun koymak değiştirmek ve kaldırmak.
2 Bakanlar Kurulu ve bakanları denetlemek başbakan dâhildir.
3 Bakanlar kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yatkısı vermek
4 Bütçe ve kasın hesap kanunlarını görüşüp karara bağlamak.
5 Para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek
6 Milletler arası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak.
7 Genel ve özel af ilanına karar vermek.(Üye tamsayısının 3/5 çoğunluğu ile karar verilir.)
8 Kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek 170
1982 Anayasasının 101. maddesinde yazıldığı şekilde cumhurbaşkanı 7 yıllık bir süre için seçilir. Aynı madde meclis dışından Cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli şartları göstermiş olup, Cumhurbaşkanının iki defa seçilemeyeceğini söyler. Yeni Anayasa, Cumhurbaşkanını geniş yetkilerle donatmıştır.
1982 Anayasası' nın 104. maddesi, yürütme ve özellikle yargı ile ilgili alanlarda
Cumhurbaşkanı' na önemli yetkiler vermektedir. Bu maddeye göre Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve vekilini, Askeri Yargıtay üyelerini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmektedir. Maddenin “Yürütme alanına ilişkin olanlar” başlıklı “b” bendine göre de, yine Cumhurbaşkanı Devlet Denetleme Kurulu üyelerini ve başkanını, Yüksek Öğretim Kurulu üyelerini ve üniversite rektörlerini seçmek hak ve yetkisine sahip bulunmaktadır 171.
Madde 104 ile Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri belirlenmiştir. Bu maddenin ilk paragrafına göre: “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.172.
Zira 1961 Anayasası’ na göre 1982 Anayasası ile bazı görev ve yetkilerin kimi
kalkmış, kimi değişmiş, ayrıca cumhurbaşkanına, 1961 Anayasası’ nda bulunmayan yeni görev ve yetkiler verilmiştir. Mesela 1982 Anayasası’ nın getirdiği iki yeni düzenleme var ki çok önemli. 1961’de olduğu gibi, cumhurbaşkanının Türkiye Cumhuriyeti’ ni, ulusun birliğini, başkomutanlığını temsil görevi sürüyor fakat 1982’ de buna önemli bir nokta daha eklenmiş. Devlet başkanı olarak cumhurbaşkanına, anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetme görevi de veriliyor. Ayrıca, egemenliğin kullanımında yürütmenin başı olarak cumhurbaşkanını güçlendirecek iki ekleme yapılıyor. Yürütme, artık yalnızca “görev” olarak değil, bir de “yetki” olarak tanımlanıyor. Bu yetkinin kullanımında gücün, artık yalnızca yasalardan değil, doğrudan doğruya anayasanın kendisinden kaynaklanacağı belirtiliyor.
Başbakan ve Bakanlar Kurulu olarak, 1982 Anayasası’ yla getirilen en önemli yenilik, Başbakanın önerisi üzerine Cumhurbaşkanı’ nca bir bakanın görevine son verebilme yetkisinin tanınmış olmasıdır. Bu yetki parlamento içinde başbakanın otoritesini güçlendirmeye yönelik bir tedbir olarak düşünülebilir. 13 Eylül 1946 tarihli 4951 sayılı kanun, yani bakanlıkların sayısının tespitini tamamen başbakanın teklif ve cumhurbaşkanının onamasına bırakan kanun, 9 Ekim 1984 tarih ve 3046 sayılı “ Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun” ile değiştirilerek Bakanlık kuruluşunu 1961’e göre daha da zorlaştırılmıştır.173.
82 Anayasası` nın ilk şeklinde çok belirgin olan `sınırlı özgürlük`, `vesayetçi demokrasi` ve `zayıflatılmış hukuk devleti` anlayışı; Anayasa` da, özellikle 1995, 2001 ve 2004 yıllarında gerçekleştirilen kapsamlı değişikliklerle belirli ölçüde törpülendi. Özgürlüklerin, demokrasinin ve hukuk devletinin sınırları kısmen genişletildi. Bununla birlikte, bu alanlara ilişkin sorunlu düzenlemelerin tümü yok edilmedi. Otoriter ve devletçi ruhun izleri hâlâ kendisini göstermekte dir. Bu haliyle yürürlükteki Anayasa, ikili bir yapı içermektedir. Bir tarafta özgürlükçü demokrasi anlayışıyla uyumlu olan hükümlerin bulunduğu, diğer tarafta ise bu anlayışla bağdaşmayan hükümlerin var olduğu bir Anayasa ile
karşı karşıya bulunmaktayız. Anayasa Mahkemesi` nin konumu ve işleyişi dikkate alındığında, bu ikili yapının, demokratikleşme yanlılarının değil, statükocu güçlerin işine yaradığı görülmektedir174.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
165 Yardımcı Doç. Dr. Mehmet Merdan Hekimoğlu, ‘’1982 Anayasası’ na Göre İnsan Hakları Kavramı’’, Sosyal Bilimler Dergisi, s.57, http://sbe.balıkesir.edu.tr
166 Sezer Ayan, ‘’ Siyasi Yapılanma Sürecinde 1961 ve 1982 Anayasası’’,C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 8, Sayı 2, 2007,s.21
167 1982 anayasası /www.anayasa.gen.tr
168 Sezer Ayan, ‘’ Siyasi Yapılanma Sürecinde 1961 ve 1982 Anayasası’’,C.Ü, İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 8, Sayı 2, 2007,s.22
169 1982 anayasası, www.anayasa.gen.tr
170 1982 Anayasası, www.anayasa.gen.tr
171 Ertuğrul Günay, ‘’Zor Seçim: Devlet mi, Demokrasi mi?’’, Yeni Şafak Gazetesi, 13.04.2007
172 Bülent Tanör ve Necmi Yüzbaşıoğlu, ‘’1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku’’, Yapı ve Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 2001, s.318
173 173 Sezer Ayan, ‘’ Siyasi Yapılanma Sürecinde 1961 ve 1982 Anayasası’’,C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 8, Sayı 2, 2007,s.14
174 Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, (Dicle Üniv. Hukuk Fak. Öğretim Üyesi), ‘’Göstere Göstere Hayır / Darbe Anayasası’ nı Tartışmaya Açmak’’, Taraf Gazetesi, 11-07-2008
13 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder