12 EYLÜL ASKERİ DARBESİ’NİN GENÇLİĞİN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ BÖLÜM 10
1971’ den 1980’ deki askeri darbeye kadar Türkiye’ de tek bir hükümet değil 10 hükümet kuruldu.
Sırasıyla:
Sıra Başbakan Görev Süresi
33 I. Erim Hükümeti - İsmail Nihat ERİM 26.03.1971- 11.12.1971
34 II. Erim Hükümeti - İsmail Nihat ERİM 11.12.1971- 22.05.1972
35 Melen Hükümeti - Ferit MELEN 22.05.1972- 15.04.1973
36 Talu Hükümeti - Mehmet Naim TALU 15.04.1973- 26.01.1974
37 I. Ecevit Hükümeti - Bülent ECEVİT 26.01.1974- 17.11.1974
38 Irmak Hükümeti - Mahmut Sadi IRMAK 17.11.1974- 31.03.1975
39 IV. Demirel Hükümeti - Süleyman DEMİREL 31.03.1975- 21.06.1977
40 II. Ecevit Hükümeti - Bülent ECEVİT 21.06.1977- 21.07.1977
41 V. Demirel Hükümeti - Süleyman DEMİREL 21.07.1977- 05.01.1978
42 III. Ecevit Hükümeti - Bülent ECEVİT 05.01.1978-12.11.1979
43 VI. Demirel Hükümeti - Süleyman DEMİREL 12.11.1979-12.09.1980
Kaynak: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hukumetler.htm
Hükümetler kuruldu, hükümetler bozuldu sonra yenileri kuruldu. Parti liderleri kendi kişisel çıkarlarından, koltuk sevdasından- ihtiraslarından, karşılıklı polemiklerden ve elbette yersiz kararlarından, olumsuz tutumlarından ve biraz da eksik liderlik özelliklerinden gözlerinin önündeki dağ tepe olmuş sorunları göremediler. Birbirleriyle o kadar meşguldüler ki, laf yetiştirmekte öyle sabırsızdılar ki, ülkenin yok oluşuna müdahale etmek dışında toplumu girdaba itmek üzere ellerinden geleni arkalarına koymadılar. Çözülüşe seyirci
kaldılar ve adeta darbeye davetiye çıkardılar. Terör bir yandan, ekonomik kriz-yokluk öte yandan halkın gırtlağına çöken eli çekmekte geç kaldılar ve darbe senaryosunun hazırlanmasına sebebiyet vererek ülkeyi tekrar bir başka dipsiz kuyuya attılar. Demirel hükümetine askeri müdahale olabileceği yönünden çeşitli vesilelerle haberler verilmiştir. Hatta bir MİT yetkilisi, bu yöndeki gelişmeleri Demirel’e anlatır. Fakat Demirel kendisine MİT tarafından bu yönde resmi bir rapor hazırlanmadığını belirterek anlatılanlara önem vermez. Ancak zaten MİT darbeleri, hiçbir zaman resmi raporlarla bildirmemiştir.
Çünkü yasalar silahlı kuvvetlerle ilgili istihbaratı yasaklamıştır. Dolayısıyla MİT’in silahlı kuvvetler içerisindeki darbeci askerleri saptaması ve bunu resmi rapor haline getirmesi suç teşkil etmektedir 130.
Ülkede olumsuz olaylar zincirleme geliştikçe askerler de boş durmuyordu elbet.
Üstelik her negatif gelişmeden sonra rahatsızlıklarını artık gizleyemez duruma gelmişlerdi. En son 30 Ağustos’ ta MSP lideri Erbakan Zafer Bayramı kutlamalarına katılmayı reddedince, 6 Eylül’ de Konya’ da İsrail’ in Kudüs’ ü işgali sebebiyle düzenlenen mitingde farklı sloganlar atılınca ve bir üniversitede de İstiklal Marşı okunurken bazı öğrenciler ayağa kalkmayıp marşı protesto edince askeri kanatta ger dönülmez adımlar atılmış oldu, ipler iyice kopmuştu. Darbe artık tek çareydi!
30 Ağustos Mesajı’ nda sert uyarılar yapıldıktan sonra Bayrak Harekât Emri 1, 2, 3 ve 4 Eylül günlerinde, ilgili bütün komutanlıklara özel kuryelerle iletilmiş, komutanların 5 Eylül’ den itibaren her an hazır olmaları istenmişti. Akabinde 8 ve 9 Eylül günleri Evren başkanlığında kuvvet komutanlarının katıldığı toplantılar yapılarak son hazırlıklar gözden geçirilmişti. Bayrak Harekât Emri’ nin 12 Eylül 1980 tarihinde saat 03.00’de icra edilmesi kararı alınarak ilgililere bildirilmiştir. İlginçtir ki 11 Eylül günü olağan haftalık görüşmesi için Çankaya Köşkü’ ne çıkan Evren ile Cumhurbaşkanı Vekili Çağlayangil arasında ordunun durumu konuşulmuştur. “Orduda bir sıkıntı var mı?” sorusuna Evren gayet soğukkanlı ve net bir şekilde “önemli bir sıkıntının” olmadığı cevabını vermiş, açık vermemeye özen göstermiştir. Yine gariptir ki darbenin gerçekleştiği ertesi günü Çağlayangil’ i telefonla arayan Evren “Yönetime el koyacağız diyemezdim” diyerek gönül almaya çalışmıştır.
Silahlı Kuvvetler’ in politikaya müdahalesinin sivil ve askeri olmak üzere iki farklı nedeni bulunmaktadır. Toplumsal bir sistemde, mevcut seçeneklerin yokluğunda silahlı kuvvetler devletin politik gücü haline gelirse veya kararsızlığın hüküm sürdüğü dönemde silahlı kuvvetler yönetimi ele alırsa veya sivil politikaların bozulduğu dönemlerde silahlı kuvvetler düzeni tekrar sağlayabilen tek örgütse ve politik şiddet olduğunda çözümün silahlı kuvvetlerde arandığı, bu durumlar askeri müdahaleye zemin hazırlamaktadır 131.
Ve beklenen an gelmiştir…Önce 5 Eylül 1980 Cuma günü olarak belirlenen müdahale bazı nedenlerle bir hafta sonrasına ertelenmişti. 12 Eylül 1980 Cuma günü ise saatler 04:00’ ü gösterdiğinde uzun süredir hazırlığı yapılan ihtilal yürürlüğe geçti. Önce TRT’ de İstiklal Marşı çalındı, sonra yayına geçildi, Harbiye Marşı çalındı ve marş biter bitmez TSK’ nın 1 numaralı bildirisi okundu. Türkiye artık bambaşka ufuklara yelken açıyordu, geçmiş artık çok gerilerde kalacak ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Milli Güvenlik Konseyi’ nin 1 Numaralı Bildirisi şöyleydi:
‘’Yüce Türk Milleti;
Büyük Atatürk’ ün bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bu bütün olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yıllarda, izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile, varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir. Devlet, başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine arttırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür.
Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek, sistemli bir şekilde ve haince, ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idare sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en masum köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir. Kısaca devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmüştür.
Aziz Türk Milleti:
İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur.
Girişilen harekâtın amacı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmaktır.
Parlamento ve Hükümet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. Yurt dışına çıkışlar yasaklanmıştır. Vatandaşların can ve mal güvenliğini süratle sağlamak bakımından saat 05’den itibaren ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı konulmuştur.
Bu kollama ve koruma harekâtı hakkında teferruatlı açıklama bugün saat 13.00’ deki Türkiye Radyoları ve Televizyonun haber bülteninde tarafımdan yapılacaktır. Vatandaşların sükûnet içinde radyo ve televizyonları başında yayınlanacak bildirileri izlemelerini ve bunlara tam uymalarını ve bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’ ne güvenmelerini beklerim 132.
Askeri müdahaleye yol açan nedenlerden en önemli ve fonksiyonel olanı, sivil otoritenin sorunları çözememesidir. Böyle bir durumun yaşanması askeri müdahale için en önemli nedenini oluşturmaktadır. Sivil otoriteye ve sivil politik hayata müdahale yaşanan sorunların siviller tarafından çözülmediği gerekçesi ile yapılmakta ve kolay bir şekilde meşruluk kazanmaktadır. Politik yönetimin başarısızlığından kaynaklanan böyle bir durumda müdahalenin nedeni, politik kaynaklı olduğu söylenebilmektedir 133.
Müdahalenin duyurulması konusunda herhangi bir problem yaşandı mı?
--Gece yarısı TRT Genel Müdürü’ nü 12 Eylül akşamı çağırdım. Göndermedik. Doğan Kasaroğlu’ nu misafir ettik. Nasıl duyuracağız? Gece yarısı 12’ de bütün linkler susuyormuş.
Kasaroğlu’ nu alıkoymamız iyi oldu. Emir verdi. Sıkıyönetim komutanı emir verdi diye sabaha kadar çalışacaksınız. Onun üzerine 4’ ten itibaren radyolar bilgi vermeye başladı. Trabzon yalnız çalışmamış. Arıza olmuş134.
İhtilalın her aşaması derinlemesine hesaplanmıştı. Yasama ve yürütme yetkilerini kullanmak üzere bir Milli Güvenlik Konseyi kurulmuştu ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral ‘’Kenan Evren’’, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral ‘’Nurettin Ersin’’, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral ‘’Tahsin Şahinkaya’’, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral ‘’Nejat Tümer’’ ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral ‘’Sedat Celasun’’ dan oluşuyordu. Üstelik Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren aynı zamanda Devlet Başkanlığı görevini de üstlenmişti. MGK, aynı zamanda koyduğu kuralları ve kararları da ‘’Bildiri’’ ve ‘’Karar’’
biçiminde adlandırarak numaralandırmıştı. İlk bildiriden itibaren tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiş ve ilk bildiriyi de sonraki beş bildiri takip etmişti.
12 Eylül fikrinin siyasal ve toplumsalı algılayış perspektifinin adeta kristalize olduğu en önemli ve kalıcı projesi Milli Güvenlik Kurulu (MGK) olmuştur. 1980 öncesinde yükselen şiddetin gerisinde, muktedir olmayı başaramayan sivil iktidarların yattığı gerçeğinden de hareketle, bu kurul “icracı” yetkilerle donatılmış, paralel bir hükümet düzeyine yükselmiş tir. Bu nedenle, MGK 30 Temmuz 2003 tarihine kadar kamusal yaşamın her alanına ve sorununa güvenlik mülahazaları ile el koyan ve anayasal seçilmiş kurumlarının önüne geçen bir rol oynamıştır 135.
İlk bildiride harekâtın amacı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmak olarak belirtilmektedir. Milli Güvenlik Konseyi (MGK) bu bildiriyle, parlamentoyu ve hükümeti feshederek, parlamenterlerin dokunulmazlıklarını kaldırmıştır. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilerek, yurt dışına çıkış yasağı getirilmiştir. Ayrıca vatandaşların can ve
mal güvenliği açısından ikinci bir emre kadar saat 05:00’ den itibaren sokağa çıkma yasağı konmuştur 136.
Şüphesiz bildirinin Radyodan okunduğu sırada parti liderlerine de darbe sonrası ikamet edecekleri yerler tebliğ edilmiştir. Liderlerden sadece Alparslan Türkeş evinde bulunamamış, diğerleri sessiz sakin Etimesgut Askeri Havaalanı’ na götürülmüşler ve akabinde gidecekleri yere ulaşımları sağlanmıştır.
Eski Ülkü Ocakları ve MHP Gençlik Kolları genel başkanlarından Ramiz Ongun:
‘’11 Eylül akşamı 8.00 civarında telefon geldi. Turhan Koçal Bey' in evindeymiş. Beni oraya çağırdılar. Genel Başkan orada biz biraz özel konuştuk. Bana bir şeyler olduğunu söyledi. Ben oradayken Mustafa Mit, Yaşar Okuyan ve gençlik kollarından bazı arkadaşlarımız da geldiler. Orada karşılaştırdığımız yer Halil Şıvgın' ın evi oldu. Halil Şıvgın bir arkadaşımız ama MHP' li olarak, ülkücü olarak da pek bilinmeyen bir arkadaşımız... Hanımı da ülkücü gelenekten gelen Taşer ailesinin çok şuurlu bir kızıydı. Onun için orayı emniyetli bulduk. Oraya götürdük. Öyle bahsedildiği gibi çok yer falan gezmedik. Direk götürdük. İşte bazı MHP' lilere gidildi, onlar kabul etmedi, oraya gidildi gibi falan yok.
İlk kararlaştırdığımız yer orasıydı, oraya götürdük 137.’’
Ertesi günü teslim oldu.
Alparslan Türkeş kendisi için, 13 Eylül’ de yayınlanan bildirinin ardından, 14 Eylül’ de Merkez Komutanlığı’ na teslim oldu. Aslında bazı kesimler mesela Bülent Ecevit bizzat kendisi de darbenin Alparslan Türkeş tarafından yapıldığını sanıyordu. Oysa durum farklıydı. Her şey hiyerarşik düzen içinde yapılmıştı. Siyasi parti liderleri bir süre gözetim altında tutulduktan sonra Demirel ve Ecevit evlerine gönderilirken Erbakan ve Türkeş tutuklandılar.
Üstelik uzun zaman da hapiste kaldılar. Aslında bu karar bile askeri kanadın siyasilere farklı bakış açısı geliştirdiklerini ve bu perspektiften onlara tavır aldıklarını ortaya koymuştu. Zira 12 Eylül’ ün en ağır faturaları MHP ve MSP’ ye çıkmıştı. Bir müddet sonra Erbakan ve arkadaşları berat etmiş, Türkeş’ in davası da zaman aşımına uğramıştı. Zaman aşımı sebebiyle o da berat etmişti.
‘’Siyasi Parti Liderlerini evden aldırmanız nasıl oldu?
--Gece yarısı bir asker, bir subay giderdi, ‘’Sizi almak için geldik’’ dese kalp krizi
geçirebilirdi. Müsteşar kalp krizinden öldü, müdahaleyi duyar duymaz. Tanıdık bir isim verdim, o söylesin diye. İyi niyetle yaptım. Erbakan’ a da tanıdığı bir subayı gönderdik. Ecevit’ e sanıyorum İrfan Özaydınlı Bey’ i gönderdik.’’138
Demirel, Ecevit ve Erbakan gözaltına alınmış, ancak MHP lideri Türkeş evinde
bulunamamıştı. Bu işe en çok Evren’ in canı sıkılıyordu. Türkeş’ in bir karşı darbe yapacağı haberleri yayılıyordu. Türkeş’ in bir an önce bulunması için kesin emir verdi. Darbeden üç gün sonra saflar netleşince Türkeş kendiliğinden teslim oldu 139. Parti genel başkanlarına tebliğ edilen yazı şöyledir:
‘’Yapılan bütün uyarılara rağmen, siyasi partilerin takındıkları uzlaşmaz tutum ve aşırı uçlara sempati gösterilmesi veya destek sağlanması; anarşi, terör ve bölücülüğü büyük boyutlara ulaştırarak ülkemizi parçalanma noktasına getirmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği
sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek Devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmak maksadıyla, İç Hizmet Yasasının kendisine tevdi ettiği Cumhuriyeti kollama ve koruma yetkisine dayanarak yüce Türk Milleti adına ülke yönetimine el koymuştur. Parlamento ve Hükümet feshedilmiş, siyasi faaliyetler durdurulmuştur. Parlamento üyeliği sıfatınız kaldırılmıştır. Hiçbir konuda beyanat vermeye yetkiniz yoktur.
Can güvenliğiniz Türk Silahlı Kuvvetlerinin teminatı altındadır. Bu maksatla, emniyet içinde evinizden havaalanına götürülecek, oradan uçakla (Hamzakoy/ Gelibolu'ya) (Uzunada/ İzmir) (*) gideceksiniz. Arzu ettiğiniz takdirde ailenizi de yanınızda götürebilirsiniz. Geçici bir süre ikamet edeceğiniz adres aşağıdadır. Bir saat içinde hazırlanıp harekete hazır olduğunuzu güvenliğiniz için gelen subaya bildiriniz. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz.
Bu talimat ile belirtilenler dışındaki her türlü tutum ve davranışınız suçtur.
Rica ederim.
Kenan EVREN
Orgeneral, Genelkurmay ve
Milli Güvenlik Konseyi Başkanı
(*) Demirel ve Ecevit' e verilen metinde adres Hamzakoy / Gelibolu olarak gösterilirken, Erbakan' a verilen metinde adres Uzunada/ İzmir idi. 140
Kenan Evren aynı gün yani 12 Eylül 1980’ de Anıtkabir’ e de gidip, görevi devraldığını yazıyordu.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ nin Ülke Yönetimi’ ne El Koyması Dolayısıyla Anıtkabir
Defteri’ ne Yazdıkları:
12 Eylül 1980
‘’Ulu Önderimiz,
Kurduğun Cumhuriyetin, koyduğun ilkelerin sadık ve yılmaz bekçileri olan ve her zaman güvendiğin Türk Silahlı Kuvvetleri’ nin, rejimi ve ilkelerini koruyamayan ve milli birlik ve beraberlik içinde bıraktığın güçlü Türk Devleti’ni her geçen gün biraz daha karanlığa ve acze itenlere dur demek, ilkelerine ve demokrasiye yeniden işlerlik kazandırmak için ülke yönetimine el koymak zorunda kaldığı bugün, seni minnet ve şükranla bir kere daha anıyor ve
huzurunda saygı ile eğiliyoruz.’’141
KENAN EVREN
Orgeneral
Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı
Aslında MGK üyeleri darbe sonrası hemen partileri kapatmamışlardı, siyasi
faaliyetleri durdurmuşlardı. Fakat zaman sonra, 1981 yılı içinde partileri de kapattılar. Siyasi liderler ve elbette bazı partililer gözetim altına alındıktan sonra, askerler parti binalarını teslim alma işine koyuldular. Ne kadar evrak varsa el konulup, evraklar çuvallara dolduruldu, kapılar mühürlendi. Bu sayede ne yazık ki parti arşivleri de yok olmuştu. Hatta menkuller ve gayrı menkullere de el konulmuştu.
El konulan, çuvallara doldurulup götürülen arşive ne oldu? Türkiye’ nin siyasi hayatı için bu arşivler çok önemli. Şimdi nerede saklanıyor?
--Sonra takip ettim. Bir kısmını açıp incelemişler. Sonra SEKA’ ya kağıt olsun diye göndermişler. Çok da güzel belgeler vardı. Gümüşpala’ nın el yazmasıyla notları, mektupları. Bir siyasi tarihe kaynak olabilecek, karar defterinde kararlar vardı. Hepsi gitti. Onu bırakın genel merkezdekileri de öyle yapmışlar. CHP’ nin grup toplantı zabıtlarını yok etmişler.
DP’ninki kurtulmuştu çünkü Yassıada dosyaları devlet arşivindedir. Müsadere edilmiş o zaman. CHP’ ninkini etmemişlerdi. O çok daha büyük bir tarih, 1924’ ten başlıyor142. Partilerin kapatılması derin bir şoktu herkes için, kimse beklemiyordu. Yıllardır partilerle iç içe olmuş, siyasileri varoluşunun her ücra köşesine kadar taşımış bir ülke için inanılmaz bir gelişme, büyük sürprizdi. Demokrasinin anlamı, demokratik olabilmenin koşuluydu partiler ama artık yoklardı. Bütün bunlarda Ecevit’ in de payı büyüktü. Gözetim süresi dolup da eve gönderildikten sonra boş durmamış, siyasi faaliyetler yasak olduğu halde
bir dergi çıkarmaya başlamıştı. Aslında eve döndükten sonra partidaşlarıyla problem yaşamış ve beklenmedik bir şeklide genel başkanlıktan istifa etmişti. İşte o istifanın ardından ‘’Arayış’’ adında bir dergi çıkararak sesini alt tabana duyurmayı ve onları motive ederek güçlendirmeyi hedeflemişti. Zira en önemli gerekçesi arkadaşlarıyla yaşadığı anlaşmazlıktan çok siyasilere uygulanan yasaklardan uzak durarak, sıradan insanlar gibi sıradan işler yaparak
söz sahibi olabilmek ve amacına ulaşmaktı. Ne var ki komutanlara yönelik ağır yazılarıyla kısa sürede yeniden dikkatleri üzerine çekti ve tutuklandı.
‘’ Eee üzüldüm ben. Şimdi Ecevit’ i severim ama ne yapayım? Şeriatın kestiği parmak acımaz. Kanun çıkarmışız biz, yasak koymuşuz. Buna uymak zorundaydı143.’’
16 Eylül 1980 tarihinde ise yani darbeden 4 gün sonra, Kenan Evren ilk basın toplantısını yapıyor ve yerli-yabancı basına harekâtı, harekâtın özünü ve amaçlarını anlatıyordu:
‘’Harekâtın çok kısa bir zamanda kansız bir şekilde başarılması, aziz milletimizin tümünün isteğinin bir belirtisi ve milletimizin yıkıcı, bölücü ve gerici çevrelere
nefretinin en açık ifadesidir. Halkın yaşantısı normale dönmüştür. Daha da iyileşmesi için bütün gayretler sarf edilecektir.
Bu harekâtın amaçlarını şöyle özetleyebilirim:
1. Milli birliği korumak,
2. Anarşi ve terörü önleyerek, can ve mal güvenliğini tesis etmek,
3. Devlet otoritesini hâkim kılmak ve korumak,
4. Sosyal barışı, milli anlayış ve beraberliği sağlamak,
5. Sosyal adalete, fendi hak ve hürriyete ve insan haklarına dayalı laik ve cumhuriyet rejimini işlerli kılmak,
6. Ve nihayet makul bir sürede yasal düzenlemeleri tamamladıktan sonra sivil idareyi yeniden tesis etmektir.
Bu amaçlara ulaşmak için bize yol gösterecek olan ışık her zaman olduğu gibi Atatürkçülük ve ilkeleridir 144.’’
Her şey yolunda gidiyordu. Üstelik TSK beklediğinin aksine her hangi bir zorlamayla da karşılaşmamıştı. Basın, sivil kurumlar, aydınlar velhasıl her kesim darbeye el vermişti. Uzun süredir bir kıskaçta kalıp mucizeyi bekleyen, ruhları hapsedilmiş, gün yüzü görmeye hasret bırakılmış halk TSK’ ni adeta bağrına basmıştı. Terör, şiddet, kan gölü, dayatmalar, polemikler, eski surat siyasiler, sağdakiler-soldakiler ve ekonomik buhrandan, yokluktan, yoksulluktan bıkmış halka ilaç gibi gelmişti ihtilal ve ihtilalciler. TSK’ nin buhrana çare bulacağına, yaraları saracağına, her şeyi düzene sokacaklarına ve en önemlisi can güvenliklerinin olacağına yüzde yüz inanmışlar, inandırılmışlardı. Zira MGK üyeleri ‘’Artık can güvenliğinizi biz sağlayacağız diyerek hedefi 12’ den vurmuşlardı!’’ Halkın duymayı istediği buydu, beklentisi buydu.
Bundan sonrasında artık kargaşa, kaos, istikrarsızlık, kalleşlik, düzensizlik istemiyorlardı. Uzun süren bunalımdan sonra huzura ermişlerdi, sakin
limanları hak ettiklerine canı gönülden inanıyorlardı. Bunu sağlayacak tek birim TSK’ ydi. Şüphesiz 12 Eylülcüler, başa gelir gelmez ilk işleri terörle mücadele etmek oldu.
Ülkede oluk oluk akan kanın önünü kesmek için yola çıkan komutanlar 2. bildiriyle Sıkıyönetim Komutanları’ na tam ve teşekküllü yetki vermişlerdi. Dolayısıyla halkın talebini karşılıksız bırakmayan tutumları sebebiyle hızlı sonuçlar almışlardı. Can güvenliği nihayetinde hızla sağlanmıştı. Devlet yeniden otoriteye kavuşmuştu. 12 Eylül 1980' e gelindiğinde 19 ilde sıkıyönetim uygulanıyordu. 12 Eylül' de diğer illerde de (48 il) sıkıyönetim ilan edildi. Uygulama, 19 Mart 1984 tarihinden başlayarak aşama aşama 19 Temmuz 1987 tarihine kadar tüm illerden kaldırıldı.
MGK her şeyi düşünmüştü ihtilala yol alırken fakat tek sorunu başbakandı. Ülke
günlerce başbakansız kalmıştı ve hiçbir aday görev için uygun görülmüyordu. Bir müddet Turan Feyzioğlu ismine odaklanıldı, sonraları birilerinin küçük bir partinin başkanı diye eleştirmesi üzerine isim değiştirildi. Askeri Şura’ da Bülent Ulusu’ ya görevin verilmesi uygun görülmüştü. Askerler Başbakanlık görevini de asker orijinli, yeni emekli- Deniz Kuvvetleri Komutanı olan bir başka askere devretmişlerdi. Kriz başarıyla atlatılmıştı.
Askeri yönetimin hukuki yapılanması açısından önemli bir adım yeni bakanlar
kurulunun oluşturulmasıdır. MGK’nın, yürütme işlerini bizzat ve tümüyle yerine getirebilmesi mümkün olmamaktadır.
Bu nedenle Bankalar Kurulu oluşturulmasına karar verilmiştir145.
Bülent Ulusu görevi devraldıktan bir gün sonra, kabinesi onaylanmış ve 21 Eylül’ de kabinesi resmen açıklanmıştı. Kabinede 5 emekli asker daha vardı ve 27 bakandan oluşuyordu. Turgut Özal da ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak kabinede zirveye oturmuştu.
Askeri yönetim ve MGK, parlamentoyu ve ona dayalı meşru bir hükümeti dağıtmış fakat parlamenter sistemden tamamen uzaklaşmamıştır. Müdahaleden altı gün sonra 18 Eylül 1980’de MGK başkanı ve üyeleri TBMM’de düzenlenen törenle ayrı ayrı yemin ettiler146. Bu arada diğer bildiriler de radyolardan kamuoyuna duyurulmaya devam ediliyordu. 2 numaralı bildiri ile Sıkıyönetim komutanlıkları’ na yapılan atamalar açıklandı. Her türlü tertip ve tedbirin de onlar tarafından tam yetkiyle yerine getirileceği de bilahare belirtildi. 3
numaralı bildiri ile gıda ve sağlık hizmetleri üzerindeki düzenlemeler duyuruldu.
Vatandaşların birlik, düzen ve sağlığından birinci derecede belediyelerin sorumlu olduğu beyan edildi. Vatandaşların zaruri ihtiyaçlarını içeren gıda maddelerinin satışı, elektrik, su, havagazı ve toplu taşıma hizmetleri ile sağlık ve temizlik faaliyetlerinin düzenli şekilde yürütüleceği özellikle vurgulanıyordu. 4 numaralı bildiride de MGK üyeleri tanıtılmıştı.
Bütün hava ve deniz limanları ile hudut kapıları çıkışa kapatılmıştı. Sadece yabancı bandıralı gemilerin boğazlardan geçişine izin verildi. Bununla beraber PTT’ nin ülkelerarası ve şehirlerarası haberleşme servisleri kontrol altında faaliyetlerine devam edecekti (5 numaralı bildiri). DİSK ve benzeri yapılanmaların, onlara bağlı sendikalar da dâhil olmak üzere faaliyetleri durdurulmuştu (7 numaralı bildiri). 16 Eylül 1980 de Milli Güvenlik Konseyi, ikinci bir emre kadar bütün grev ve lokavtları erteledi. Aranan sendikacılardan 950' si teslim oldu. Grevdeki 51 bin işçi işbaşı yaptı. DİSK ve MİSK yöneticileri nin en geç akşam saat 18.00' de teslim olmaları çağrısı yapıldı.
Ayrıca Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay hariç diğer tüm kurumların, derneklerin ve hatta bankaların da faaliyetleri bir ikinci emre kadar durdurulmuştu ( 7 numaralı bildiri). Devlet memurlarının emeklilikleri ikinci bir emre kadar durdurulmuştu ( 8 numaralı bildiri). Bakanlar Kurulu olmadığı için müsteşarlar bakanlık görevini üstlenmişlerdi. Emniyet teşkilatı da Jandarma Genel Komutanlığı’ na bağlanmıştı. (9 numaralı bildiri)
Geçiş rejimi ilk günden sevgiyle karşılanmıştı, sükûnetle karşılanmıştı. Şüphesiz
rejimin temel dayanağını da Anayasa Düzeni Hakkındaki Kanun oluşturmaktaydı. 27 Ekim 1980 tarih ve 2324 sayılı bu yasa ‘’geçici anayasa’’ niteliğini taşımış ve 1961 Anayasası’ nın bazı maddelerinin revize edildiği 7 maddeye dayandırılmış tır. Yeni bir anayasa yapılana kadar yürürlükte kalacağı deklare edilmiştir ve elbette askeri rejimin kurumsallaşmış olmasının da resmi belgesidir.
Sosyal yapılar, siyasal rejimler, iktisadi sistemler, genellikle canlı organizmalar gibi doğup, yaşayıp ölmezler. Ama bazı durumlarda, özellikle siyasal rejimler söz konusu olduğunda, bunların doğum ve ölüm tarihlerini tespit etmek daha kolaydır. Örneğin 12 Eylül siyasal rejiminin doğumu, 12 Eylül 1980' de yapılan askeri darbeyle yeni anayasanın halkoyu ile onaylanıp yürürlüğe girmesi arasındaki zaman dilimine tekabül eder. Bu zaman dilimi içinde, başta Anayasa olmak üzere, yürürlüğe giren kanunlar, yaratılan yeni kurumlar, tanımlanan yeni yetkiler 12 Eylül siyasal-toplumsal sisteminin yapısını oluşturur 147.
Milli Güvenlik Konseyi’nin çıkardığı yasaların 1961 anayasasına aykırı olması
durumunda bile eski anayasaya aykırılığı üzerinden dava açılamaz ibaresi konulmuştur:
“Bu hususu, bizzat 2324 sayılı Kanunun 3’üncü maddesi de teyit etmektedir:
“Millî Güvenlik Konseyince kabul edilerek yayımlanan bildiri ve karar hükümleri ile yayımlanacak olan kanunların Anayasaya aykırılığı iddiası ileri sürülemez”.
ve de çıkarılan yasalar 1982 Anayasa’sı çıkarılıncaya kadar önceki Anayasa’ nın
değişikliği olarak yayınlandığı gün itibariyle yürürlüğe girer ve yasa olarak kabul edilir hükmü getirilmiştir:
“Aynı Kanunun 6’ncı maddesi bu konuda daha da açıklık getirmektedir:
Millî Güvenlik Konseyi bildiri ve kararlarında yer alan ve alacak olan hükümlerle
Konseyce kabul edilerek yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların 9 Temmuz 1961 tarihli ve 334 sayılı Anayasa hükümlerine uymayanları Anayasa değişikliği olarak, kanunlara uymayanları da kanun değişikliği olarak yayımlandıkları tarihte yürürlüğe girer
(http://www.anayasa.gen.tr/1982anayasasi.htm./11.Kasım.2008.)148.
MGK oldukça basitleştirilmiş yasa yapma usulü (beş kişilik yasama organı) sayesinde, yeni anayasadan önce ve sonra yasalarda köklü değişiklikler yapmıştır. MGK ilk altı ay içerisinde 123, dokuzuncu ayında 175, 1981’in sonuna varıldığında da 51 tanesi yeni yasa olmak üzere toplam 268 yasa çıkarmıştır. 12 Eylül’den itibaren çıkartılan yeni yasalar ve değişiklikleri arasında en önemlileri asayiş, ceza yargılanması ve ölüm cezasının yerine getirilmesine ilişkin olanları dır 149.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
130 Tuncay Özkan, ‘’Bir Gizli Servisin Tarihi (MİT), Milliyet Yayınları , 6. Baskı, İstanbul-1999, s.205
131 Nursen Mazıcı, ‘’Türkiye’de Askeri Darbeler Ve Sivil Rejime Etkileri’’, 9. Baskı, Gür Yayınları-İstanbul, 1989, s. 64.
132 12 Eylül Belgeleri, ( Kaynak:T.C.Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren’ in Söylev ve Demeçleri- Başbakanlık Basımevi-1981 (9 Eylül 2000), www.belgenet.com
133 Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyetin Tarihi, Pınar Yayınları , 2. Baskı, İstanbul, 2004, s. 414
134 Doç. Dr. Davut Dursun, -Kenan Evren’ le söyleşi-‘’12 Eylül Darbesi / Hatıralar, Gözlemler, Düşünceler’’, Şehir Yayınları, İstanbul, Ocak 2005, s. 169
135 Ümit Cizre, ‘’12 Eylül’ ün ‘’Anti’’ Gündeminde Toplum’’/ ’12 Eylül ve Kimlik Politikaları’’ -Toplumsal Tarih Dergisi-Tarih Vakfı, 31.08.1995
136 Resmi Gazete, 12.09.1980, Sayı:17103
137 Dr. Arslan Tekin, ‘’Milliyetçi Hareket' te Yeni Dönem ve Dr. Devlet Bahçeli’’, 2baskı, İstanbul 1998, s.88-90
138 Doç. Dr. Davut Dursun, -Kenan Evren’ le söyleşi-‘’12 Eylül Darbesi / Hatıralar, Gözlemler, Düşünceler’’, Şehir Yayınları, İstanbul, Ocak 2005, s. 170
139 M. A. Birand vd., ‘’Demirkırat- Bir Demokrasinin Doğuşu’’, Doğan Kitapçılık, 10. Baskı, İstanbul, 2005, s.140
140 12 Eylül Belgeleri-(Kaynak:Yalçın Doğan, ‘’Dar Sokakta Siyaset’’- Kasım 1985 İstanbul Tekin Yayınevi) www.belgenet.com -
T.Yılmaz Güven, ‘’Hamzakoy' dan Demokrasi Mahzenine’’( 9 Eylül 2000)
141 Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği, ‘’12 Eylül Öncesi ve Sonrası’’, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Baskı, Ankara, Aralık 1981, s.204
142 Doç. Dr. Davut Dursun, -Hüsamettin Cindoruk’ la söyleşi-‘’12 Eylül Darbesi / Hatıralar, Gözlemler, Düşünceler’’, Şehir Yayınları-İstanbul, Ocak 2005, s. 152
143 Mehmet Ali Birand-Rıdvan Akar, ‘’12 Eylül-Türkiye’ nin Miladı’’, Doğan Kitap-İstanbul, 5. baskı, Eylül- 2006, s. 153
144 12 Eylül belgeleri / Evren’ in basın toplantısı, www.belgenet.com
145 Sina Akşin, Bülent Tanör ve Korkut Boratav, Yakınçağ Türkiye Tarihi, 2. Cilt, Milliyet Yayınları, İstanbul, 2005, s. 34
146 a.g.e., s.34
147 Ahmet İnsel, ‘’Kurucu Meclis’’, Radikal Gazetesi, 06 / 05 /2007
148 Erdinç Aydın, ‘’12 Eylül Darbesi ve Ulus’ un Türk Silahlı Kuvvetleri’’, Politika Dergisi, 11/11/ 2008, http://www.politikadergisi.com/
149 Sina Akşin, Bülent Tanör ve Korkut Boratav, Yakınçağ Türkiye Tarihi, 2. Cilt, Milliyet Yayınları, İstanbul, 2005, s. 37,39
11 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder