12 EYLÜL ASKERİ DARBESİ’NİN GENÇLİĞİN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ BÖLÜM 9
J- 27 ARALIK 1979 UYARI MEKTUBU
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in, 27 Aralık 1979 tarihli Uyarı Mektubu'nun ön yazısı şöyledir:
" Sayın Cumhurbaşkanım,
Ülkemizin içinde bulunduğu ortamda Devletimizin bekası, milli birliğin sağlanması, halkın mal ve can güvenliğinin temini için; anarşi, terör ve bölücülüğe karşı parlamenter demokratik rejim içerisinde anayasal kuruluşların ve özellikle siyasi partilerin, Atatürkçü milli bir görüşle müştereken tedbirler ve çareler aramaları kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görülmektedir. Milli Güvenlik Kurulunun muhtelif toplantılarında bu konuda alınan kararların muhalefete mensup siyasi partilerin kısır tutum ve davranışları yüzünden olumlu sonuçlara götürülemediği yüksek malumlarıdır. Kuvvet Komutanları ile beraber yaptığım son gezilerimde Ordu ve Kolordu Komutam seviyesindeki general ve amirallerle görüşmelerimde milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde süratle bir sonuca ulaşabilmek için gerekli tedbirlerin müştereken tespiti amacı ile tüm anayasal kuruluşlar ve siyasi partilerin bir kere daha uyarılması bütün komutanlarca müştereken dile getirildi.
Bu karar ışığında Türk Silahlı Kuvvetlerinin görüşlerini, Milli Güvenlik Kurulu Başkanı olarak zatıâlilerine sunuyorum. Gereğini yüksek takdirlerine arz ederim. Saygılarımla"119.
Kenan Evren
Orgeneral
Genel Kurmay Başkanı
Evren anılarında120 1979 yılı ilk yarısında en çok Güneydoğu’ da artan terör ve anarşi olayları nedeniyle halktan çok sayıda mektup aldığını anlatır. Mektuplar ve uyarılar Silahlı Kuvvetler içinden de gelmektedir. Pek çok milletvekili ve senatörün de olaylardan muzdarip olduğunu ve hükümetin ters gidişatın üstesinden gelemeyeceğinden dem vurmaktadırlar.
Aslında halk dâhil olmak üzere her kesimden insanlar artık beklenti içindedir. O yüzden bu uyarı mektup Evren için büyük anlamlar taşır, her ne kadar kimse sahip çıkmamış olsa da. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren' in, 27 Aralık 1979 tarihli Uyarı Mektubu' nun ön yazısında; politik partilerin kısır tutum ve davranışları yüzünden, Milli Güvenlik Kurulunun muhtelif toplantılarında alınan kararların olumlu sonuçlar götürülemediği, belirtilerek bu tutumdan duyulan rahatsızlık ifade edilmektedir 121.
Aslında sürekli değişen hükümetler hiçbir şeye çözüm değildi. Zaten hükümet
değiştikçe istikrar sağlanamıyor, yeni gelen hükümet de itibar kazanamıyordu. Ülkedeki karışıklık muhakkak ki dış güçlerin de ekmeğine yağ sürüyordu. Özellikle doğuda, Güneydoğu’ da patlak veren Kürt hareketi ve bu doğrultudaki eylemlerin artık filizlerini vermeye başlamış olması Türkiye’ yi 12 Eylül’ den sonra da prangalara vuracaktı. Batılı bazı güçler de bu hareketi sevmişti, sumen altından destek vermeleri ondandı. Evren’ in önüne gelen doğu raporları onu daha da endişelendiriyordu. Etnik bölücülük kısa zamanda çok can yakmıştı.
Uyarı mektubunda ülkenin içerisinde bulunduğu son derece önemli politik, ekonomik ve sosyal ortamda her geçen gün daha da artan anarşi, terör ve bölücülüğe dikkat çekilerek, milli birlik ve beraberliğin sağlanabilmesi için gerekli olan düzenlemelerin yapılması askeri yönetim tarafından istenmektedir 122.
Evren’ in bir sonraki sert mesajı 30 Ağustos’ ta Zafer Bayramı kutlamaları
çerçevesinde yayınlanacaktı. Artık adres belli, mektup belli, içerik belli ama bir tarih net değildi. Halk neredeyse darbe için çığırtkanlık yapar hale gelmişti.
‘’Yurtta doğmasını düşledikleri kargaşa ile demokratik düzenin ve ülke bütünlüğünün yok edilmesini amaçlayan anarşinin idrakten yoksun vatan haini yaratıcıları, elbette layık oldukları cezayı bulacak, tarihimizde bir zamanlar türemeye yeltenen benzerleri gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri' nin kahredici yumruğu altında ezilerek, akıttıkları kardeş kanlarının günahları içinde boğulup gidecekler ve yüce Türk ulusu, bağrından kopan Türk Silahlı Kuvvetleri' nin yarattığı güven ortamı içinde, sonsuza kadar daha birçok bayramları refah ve mutluluklarla kutlayacaktır 123.’’
Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi baş göstermişti.
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ ün görev süresi dolmuş ama yerine kimin seçileceği tam bir muamma olmuştu. Ülkede her şey artık ertelenir olmuştu. Her şey anlık, günlük yaşanıyordu.
Bütün gaye günü kurtarmaktı.
6 Nisan 1980’de Korutürk’ ün görev süresinin tamamlanması ile parlamentonun yeni cumhurbaşkanı seçemeyecek ölçüde kilitlenmesi, sisteme işlerlik kazandıracak yeni bir anayasal düzenin de gerekli olduğu anlayışının oluşmasına sebebiyet vermiştir. Bu kez, Demirel ve Ecevit ortak bir aday üzerinde anlaşarak 1973’ ün başarısını tekrarlayacak durumda değildir. 5 ay boyunca mecliste 115 tur oylama yapılmıştır; fakat hiçbir aday gerekli salt çoğunluğa ulaşamamıştır. Senato başkanı olarak İhsan ‘’Sabri Çağlayangil’’ vekâleten cumhurbaşkanlığı görevini yürütmektedir; fakat parlamentonun asıl olarak, cumhurbaşkanını
seçememesi, yönetimi fiilen işlemez hale getirmiştir.
K- 24 OCAK KARARLARI
24 Ocak 1980 kararları, dış ticaret dengesini sağlamak için gerçekçi bir kur
politikasına ve ihracatın sübvansiyonuna geçişi, yüksek enflasyon koşullarında tasarrufçuya pozitif gelir sağlamak için faiz oranlarını serbest bırakmayı, kamu kuruluşlarının enflasyonist finansman açığını kapamaya yönelik KİT ürünlerinin fiyatlarının serbest bırakılmasını ve para arzının daha sıkı kontrolü ile yabancı yatırıma desteğini öngörmektedir.124
24 Ocak 1980 serbest piyasa ekonomik kararları tarihimizin çok önemli dönüm
noktalarının başlarında gelmektedir. Öyle ki sonrasında yaşanan kültürel, sosyal, siyasal, ekonomik başkalaşımlar, dönüşümler, çöküntüler 24 Ocak kararlarının ürünüdür, temel kaynağıdır. Ticarileşme, serbestleştirme, özelleştirme o tarihten itibaren gündelik hayatımıza yerleşmiştir ve bugünün ekonomi politikaları da o gün doğmuştur. Toplumun her kesimi büyük kayıplara uğramıştır. Nitekim Süleyman Demirel’ in, 1979 yılında Başbakanlık Müsteşarlığı’ na getirdiği Turgut Özal’ a verdiği yeni bir ekonomik istikrar programı hazırlama görevi alelacele yerine getirilmiş, formatına uydurulmuştur. Kaldı ki IMF tarafından hazırlanmış paket program eksiler artılar derinlemesine hesaplanmadan çok kısa sürede sonuçlandırılmış ve işte 24 Ocak’ ta da kamuoyuna görücüye çıkmıştır. 24 Ocak
Kararları genel özellikleri yönünden standart bir IMF (Uluslararası Para Fonu) reçetesidir.
İhtilal bundan sonrası için artık kaçınılmazdır fakat esas darbe 24 Ocak’ tır.
‘’Demirel Hükümeti’ nin 24 Ocak 1980 tarihinde aldığı kararlar, Türkiye’nin kaderini belirleyen mihenk taşlarından birisi olduğuna kuşku yok. Türkiye 1970’lerin ikinci yarısında çok zor bir dönemden geçti. 70’li yılların sonunda ağır bir döviz darboğazına girdi. Hep öyle olmuştur. Hükümetler köşeye sıkışmadan radikal kararlar alamazlar. 24 Ocak Kararları da bu genellemeden kurtulamadı. Çıkış, Özal’ın başkanlığında, benim de dâhil olduğum küçük bir gurup tarafından hazırlanan önlemlerle bulunmaya çalışıldı. Türkiye o güne kadar yıllarca
birçok alternatif ekonomi politikalarını tartıştı. 24 Ocak Kararları bu tartışmalara bir nokta koydu. Piyasa sistemi ve liberalleşmeye dayalı bir büyüme strateji bu kararların sinyali ile başladı ve sürdü. Kararlar, kambiyo ve yabancı sermaye konularında liberalleşme yanında, birikmiş bazı sorunların çözümü de hedeflemiş ti. O tarihlerde garantisiz dış borç diye adlandırılan ve ithal edilip paraları ödenmeyen 3 milyar dolara yaklaşan borçlar başımızı ağrıtan konuların başında geliyordu. Turgut Bey, görevi bana verdi. Değişik bir borç ödeme
sistemi geliştirip, kararnameyi yazdım. Kelimesi değişmeden kararlar içerisinde yer aldı 125.’’
Aslında 24 Ocak günü Bakanlar Kurulu’ ndan geçecek olan bu paket programdan kimsenin haberi yoktur. Ekonomik istikrar programı adı altında kararlar okundukça ve kararlar alınmaya başladıkça herkes şaşkınlığa uğrar. İlk alınan karar develuasyondur, sonrasında ağır zamlar gelecektir.
Artık kalkınma "ithal ikameci" bir anlayışa değil "ihracata yönelik" olacaktı.
Yatırımlar sadece iç piyasa hesabıyla değil dış piyasalar da hesaba katılarak planlanacaktı.
Ekonomide öncelik kamuda değil özel sektörde olacaktı. Fiyatlar piyasa şartlarında belirlenecek ekonomide tedrici bir serbestleşmeye geçilecekti. Bu Türkiye ekonomisinin dünya ile bütünleşmesi, serbestleşmesi ve kararların dünyadaki gelişmelere göre verilmesi anlamına geliyordu. Bu durum Türkiye için yeni bir gelişmeydi. Kamu ağırlıklı ve devlet kontrollü ekonomiden piyasa merkezli ve özel sektör ağırlıklı bir ekonomik yapıya doğru evrilmenin zihinde ve diğer toplumsal alanlarda da yansıması olacaktı elbette. Ekonomideki
dünya ile bütünleşme ve liberalleşmenin siyaset ayağı, uzun yıllar eksik kalmıştır. Özellikle doksanlı yıllardan sonraki Avrupa Birliği süreci bağlamında gerçekleşen gelişmeler, ekonominin yanında siyasette de Avrupa ile bütünleşme ve demokratikleşme çabaları gündeme gelmiştir. Bir bakıma Türkiye'nin son çeyrek asırdaki liberal-demokratik değerler temelinde yeniden yapılanmasının yolunu 24 Ocak Kararları açmıştır. Bu sebeple bu kararlar Türkiye için bir dönüm noktasıdır 126.
24 Ocak Kararlarını oluşturan başlıca düzenlemeler:
*İç pazara dönük ‘’ithal ikamesi’’ modeli yerine ‘’ihracata yönelik sanayileşme’’ modelinin benimsenmesi,
*Aşırı değerlenmiş döviz kuru yerine ‘’gerçekçi kur’’ politikasının benimsenmesi ve bunu sağlamak için radikal devluasyonlardan kaçınılması,
*Faiz hadlerinin devletin değil, piyasadaki fon arz ve talebinin belirlemesi,
*Yüksek faizin yanı sıra sınırlı para-kredi politikasının da iç talebi, dolayısıyla enflasyonu denetleyici bir araç olarak kullanılması,
*Fiyat denetimlerinin mümkün mertebe kaldırılması ve fiyatların arz-talebe göre piyasada belirlenmesinin sağlanması,
*Kamu kesimince üretilen temel mallarda sübvansiyonların kaldırılması ya da azaltılması, böylece bu mallarda hatırı sayılır zamların çekinmeden yapılması,
*KİT reformu yapılarak bu kuruluşların karsız istihdam depoları olmaktan kurtarılması,
*Bir yandan kamu harcamaları kısılırken, diğer yandan kapsamlı bir vergi reformuyla bütçe denkliğinin sağlanması,
*Yabancı sermayeyi özendirmek için yeni önlemler alınması, bu arada devlet tekelindeki kimi üretim alanlarının da yerli ve yabancı özel sermayeye açılması. 127
24 Ocak kararları ile yıllarca süren dışa kapalı ekonomik model değişim geçirmiştir. İhracata ağırlık verilmiş, döviz gelirlerinin artması sağlanmıştır. Türk Lirası’ nın değeri yabancı paralara göre düzenlenmiş, devalüe edilmiştir. Dolar kuru 47 liradan 70 liraya çıkarılmıştır. Katma değer vergisi ve kurumlar vergisi muafiyeti getirilmiştir. Döviz tahsis edilmiş, döviz alım satımı serbest bırakılmıştır. İşçi ve memur maaşlarındaki artış kısılmış, iç talep azaltılmıştır. Dolayısıyla ekonomi daralmış ve enflasyon düşmüştür. En önemlisi işçi ve
memurlar büyük bir darboğaza itilmiş ve halk terörden sonra bir de korkunç zamlarla boğuşmak zorunda bırakılmıştır.
*Gazete kağıdının kilosu 9 liradan 40 liraya çıktı.
*Kömüre yüzde 100 zam yapıldı.
*Demir-çeliğe yüzde 50 zam geldi.
*Çimentonun tonu 3500 lira oldu.
*Et ve Balık Kurumu mağazalarında kıyma 250 liraya, gövde eti 240-250 liraya çıktı.
*Kilosu 145 lira olan salam 300, 150 lira olan sosis 275, 180 lira olan sucuk 425 lira olmuştu.128
24 Ocak 1980 aynı zamanda çok köklü sosyolojik bir dönüşümün de başlangıç noktası oldu. Çok kanallı televizyonlara geçiş... Konvertibilite... 1989 sonrası teknolojik yenilenme... Güneydoğu’ daki sarsıntılı dönem... Bu dönemin Doğu` daki feodal ilişkileri çözmesi... Cumhuriyet tarihinin en büyük iç göçü... Türkiye` nin Gümrük Birliği ile beraber rekabet üretir hale gelmesi... Derviş yasaları... IMF ile Standby anlaşması... AB`nin uyum yasaları... Kısacası 29 yıldır muazzam bir alt üst oluşu yaşıyoruz 129.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
119 www.belgenet.com /12 Eylül Belgeleri/ (KAYNAK:T.C.DEVLET BAŞKANI ORGENERAL KENAN EVREN'İN SÖYLEV VE DEMEÇLERİ-BAŞBAKANLIK BASIMEVİ- 1981 -9 EYLÜL 2000)
120 Kenan Evren, ‘’Zorlu Yıllarım’’, 1. cilt, Milliyet yayınları, Mayıs 1994, s.66
121 Emre Kongar, ‘’21. Yüzyılda Türkiye’’, 23. Baskı, Remzi Kitabevi-İstanbul, 1999, s.197
122 Emre Kongar, ‘’21. Yüzyılda Türkiye’’, 23. Baskı, Remzi Kitabevi-İstanbul, 1999,s.187
123 12 Eylül Belgeleri, Evren’ in 30 Ağustos mesajı (1980), www.belgenet.com
124 Emre Kongar, ‘’21. Yüzyılda Türkiye’’, 23. Baskı, Remzi Kitabevi- İstanbul, 1999, s. 187.
125 Gazi Erçel, ‘’Tarihten Bir Yaprak: 24 Ocak Kararları’’, Vatan Gazetesi, 25.01.2007
126 Davut Dursun, ‘’24 Ocak Kararları’ nı Hatırlayalım’’, Yeni Şafak Gazetesi, 27 Ocak 2009 Salı
127 Osman Ulugay, ‘’24 Ocak Deneyimi Üzerine’’, Hil Yayınları, 1984, s.21
128 Bülent Ruscuklu, ‘’Demokrat Partiden 12 Eylül’ e’’, Alfa Yayınları-İstanbul, 1. Basım: Eylül 2008, s.368
129 Mehmet Altan, ‘’24 Ocak 1980 bir Milattır’’, Star Gazetesi, 24 Ocak 2009 10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder