Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor! BÖLÜM 6
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kaçta?..
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Yanilmiyorsam 1985 olmasi lazim. Kendisini; benim hazir kurulu düzenim vardi, yazihaneme aldim, biraz müskül durumdaydi ve beraber avukatlik yapmaya basladik. 1986 senesinde, Ingiltere'ye gittik.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kiminle?..
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Mete Bozbora'yla. Ingiltere'de, Hüseyin Çoban adindaki bir kisiden bizim bir müvekkilimizin alacagi vardi. Ben bunu Kanal 6'da açikladigim zaman, arkadas yeri yerinden oynatti, kendini ölüme mahkûm ettin, bizi de mi öldüreceksin falan tarzinda agir konusmalar yapti. Onun üzerine, ismini söyleyeyim mi, zapta geçer mi bilmiyorum, sizin takdirinize birakiyorum?
BAŞKAN - Söyleyin, devlet seyi degil ya.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Necati Oker diye bir arkadasti. Bu arkadas, müvekkilimizdi, alacagi vardi.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kimden alacagi var?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hüseyin Çoban'dan alacagi var.
BAŞKAN - Ne alacagiymis?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Efendim üzerinden çok uzun zaman geçti, mahiyetini, detaylarini, çok açik söylüyorum, bilemiyorum, bir alacagi var. Gelir misiniz, alir misiniz'? Hüseyin Çoban da Ingiltere'de mafya filan diye geçinen bir adammis. Biz korkuyoruz, gidemiyoruz, alamiyoruz, gelir misiniz? Biz, Emniyette bu islere alismisiz, öyle bir korkumuz endisemiz yok, defalarca bomba atilip para almisiz, bilmem ne olmusuz, biz gideriz dedik, gittik. Hüseyin Çoban'i bulduk, onu aldik oturttuk -ben Hüseyin Çobani ondan evvel Türkiye'de de gördüm bir defa, onu da söyleyeyim- bunlari karsilikli konusturduk.
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (Içel) - Hüseyin Çoban Türkiye'de de mafyalik mi yapiyordu?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hayir, Ingiltere'de yapiyordu, simdi arz edecegim kisa kisa; kimligini söyleyecegim, televizyonda açiklamadim. Hüseyin Çoban borcunu kabul etti, borcunun bir kismini ödedi. Bakiye borcu için de bir sifahi protokol yapildi. Borcunun bir kismini ödeyince, orada biz de, Tabii müvekkilimizden, o tarihe göre iyi olan bir para, bizi tatmin edecek bir para aldik. O arada, bize, yine Feridun Kocamaz dedigim kisiden telefon geldi. Dedi ki: "Baybaşin Ingiltere'de hapiste, hazir oraya gitmisken sununla da bir görüsün, bazi önemli açiklamalar yapacakmis..."
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Feridun biliyor muydu orada oldugunuzu?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Feridun bizim orada oldugumuzu biliyor, yazihanemize gidip geliyor. Neredeler; Ingiltere'de. Ingiltere'de neredeler; surada, telefonlari bu, surada kaliyorlar. Neticede...
BAŞKAN - Bu Feridun Baybaşin'in neyi oluyor?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Baybaşin'i de taniyor, bir emlakçi bu. Birçok böyle taninan adamlarin emlak isleriyle mesgul oluyor.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Baybaşin tutuklu mu Ingiltere'de?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Evet efendim. Baybaşin Ingiltere'de oniki seneye mahkûm olmus, tutuklu da degil, mahkûm olmus. Iki tane Kibris'li kiz eroin getirmisler. Bunlar suçüstü olmus ve -ilgi çekici bir olay oldugu için arz ediyorum- Baybaşin de, bunlarin suçüstü oldugu mahale gitmis, oralarda dolasiyormus. Polisler bunu tesadüfen yakaliyor; yani, suçüstü yapmiyorlar. O siralarda oralarda dolastigi için, kara kafali bir adam, gel sen de diyorlar, kizlara gösteriyorlar, kizlar "evet, mali bize bu verdi, bize talimati veren bu" diyorlar. Onun üzerine, Baybaşin'i aliyorlar, Ingiltere'nin güneyinde Portsmouth denilen bir yer var, oradaki Island Wight denilen küçük bir adadaki hapishaneye Baybaşin'i oniki seneye mahkûm olarak, hükümlü olarak cezaevine atiyorlar. Hüseyin Çoban orada "siz Ingiltere'yi bilmiyorsunuz, bu, epey güneyde olan, Londra'dan epey uzak olan bir yerdir, ben arabamla sizi götüreyim" dedi. Yani, bizim müvekkilin borçlusu olan ve Türkiye'den de tanidigim kisi bunu söyledi. Biz de, Tabii, araba var, atladik gittik. Cezaevine gittik. Bunun karisi Servet Baybaşin -bu kadin kayiptir, ortalarda yoktur, bu adamin kaybettigi, yok ettigi söylenir, bir sayiadir, bilemem. Ben, bunu, son zamanlarda aradim ki, bu konularla ilgili görüseyim diye, kadin ortalarda yok - Mete Bozbora, ben ve Hüseyin Çoban cezaevine girdik, Hüseyin Baybaşin'le görüsme yaptik. Baybaşin dedi ki: "Benim halimi görüyorsunuz, ben perisan vaziyetteyim ve burada her gün dayak yiyorum -gardiyanlar dövüyormus, bir seyler oluyormus- beni ne yapip edin, Türkiye'ye iademi saglayin. Geri kalan cezami Türkiye'de çekmek istiyorum." Biz, kendisine, güzel, ugrasalim edelim bu bir iade prosedürüdür, hiç bugüne kadar uygulamadigimiz bir prosedürdür, bunun için ugrasalim; sen, Türkiye'den kaçmak istemiyorsun, Türkiye'ye gelmek istiyorsun, memnuniyetle. Ancak, bu is için para lazim, biz avukatiz" dedik. Buraya, Ingiltere'ye belki gidip gelmemiz gerekecek, ondan sonra Türkiye'deki bu isin takibi için Ankara'ya gidilecek, iade prosedürü bildigim kadariyla Ankara'dan oluyor, hiç yapmadik ya, öyle tahmin ediyorum. Neticede, bu dedi ki: "Benim, Türkiye'de, Ilhan Ongan diye bir avukatim var ve Tahir diye de bir ortagim var. Türkiye'de konfeksiyon atölyesi varmis; Varol diye otobüs sirketi varmis, 13 otobüsü varmis- Tahir ile Ilhan'i bulursaniz onlarla konusun, bunlar, benim mallarimi biraz çalip çirpmislar. Bunlari da biraz sikistirirsaniz oradan elde edeceginiz paralarla bu iade prosedürü için ücreti vekâleti de temin etmis olursunuz." Biz, görüsmeden sonra Londra'ya geldik, oradan Türkiye'ye uçtuk. Türkiye'de, asagi yukari iki üç gün sonra bu Ilhan Ongan denilen arkadasi çagirdik, ortagi Tahir'i de çagirdik, hatta Baybaşin'in karisi da geldi, karisi vasitasiyla onlari temin ettik. Yazihaneye geldiler, kendileriyle görüstük.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Yil olarak hatirliyor musunuz?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Biz, Baybaşin'i ziyarete 1986'da gittik. Londra'daki isimiz 1986'daydi. Mektuplarda tarihler var zaten; mesela, 23.1.1986. Türkiye'de bu adamlarla yaptigimiz konusma neticesinde, bu adamlar -Ilhan Ongan ve ortagi- bize dediler ki: "Bu adam yalancidir, bu adama güvenilmez. Biz bu adamin hiçbir malini çarçur etmedik, hiçbir sekilde de bu adami zarara sokacak bir tesebbüste bulunmadik." Otobüslerden birini mi sattik dediler, afedersiniz, detaylari tam olarak hatirlamam mümkün degil. "Onu da, karisina -Ingiltere'ye gidiyor, onun için- yol parasi olarak ayirdik ve olay bundan ibaret." dediler. Baktik ki, Ilhan Ongan efendi, dürüst bir arkadas bunu ögrendik, tahkik ettik. Tahir'in söyledigi, mallari satmadik, Gümüsyaka'da bir tane yazligi var, surada evi var, burada oteli var, biz bunlari idare ettik.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Atla, atla. Ne oldu? Sonunu söyle.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Biz bu adamlarin açiklamasi karsisinda Hüseyin Baybaşin'in yalan söyledigini ögrendik ve davasini yine almadik yani, iade isiyle ugrasmadik. Kesinlikle, serifim üzerine beyanda bulunarak arz ediyorum.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Size para vermediler yani.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Para vermediler diye degil, o adamin yalanci
oldugunu ögrendik.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Onu anladik, para alis verisi de olmadi.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Yalanci adam. Bu adam için, bir kere Mehmet Agar Beyin bir ikazi vardi, ikinci de bunlardan gelince dedik ki, davasini almayalim. Simdi almadik.. Sonradan duydugumuza göre, 1986'dan epey sonra -tam süresini bilemiyorum- baskalari kanaliyla birtakim insanlari devreye sormus ve bu iade isini Türkiye'deki bir Ingiliz'le takas yapilmak suretiyle saglamis. Türkiye'ye gelmis, Istanbul'da Bayrampasa'da cezaevindeymis. Bunlari imis diyorum Yasar Bey.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Geldigi yil ne zaman?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Kesin bilemiyorum; ama, benim gedisimden iki sene filan sonra olmasi lazim.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Yani, 1988.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Galiba, kesin degil, yanilabilirim.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kimden ögrendiniz bunlari?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Basin yaziyordu o zaman.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bastan bana dediniz ki: "Kendisiyle görüstüklerimi naklen anlatacagim. Kendisiyle biz Ingiltere'de görüstük, orada bize bir seyler anlatti, ben size onlari anlatacagim" dediniz.
BAŞKAN - Ingiltere'de görüstügünüzde neler anlatti size?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - İngiltere'de görüstügümüzde nakil isini anlatti.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Onun disinda bir sey anlatmadi mi?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Onun disinda hiçbir sey anlatmadi. Türkiye'de bazi mallarim var, onlari...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Basinda yazanlari da buluruz, o da bir sey degil. Sizin, özel, spesifik bilginiz ne burada?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Nasil yani, anlamadim.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Yani, Baybaşin'in kamuoyuna deklare ettigi bir sürü seyler var...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Ama, hepsini yalan söylüyor Yasar Bey.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Anladim da, iste, onu nereden çikariyorsunuz?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Diyor ki, bunlar geldi, Demirel, Çiller bilmem sey çetesi. Basinda çikanlari benim tekrarlamamam lazim; çünkü, vaktim yok diyorsunuz. Devlet adina bir çete diyor, basindaki ithami bu.
BAŞKAN - Size bir sey anlatti mi bu konuda?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hayir efendim, kesinlikle.
BAŞKAN - Sadece "beni buradan Türkiye'ye götürün" dedi?..
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Kesinlikle.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Yeralti dünyasiyla ilgili herhangi bir sey anlatmadi?. .
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Efendim, mektuplari var.
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (Içel) - Siz avukatligini yapmamissiniz hiç.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Yapmadim Fikri Bey. Ben bunu ne basina anlattim, burada mektuplari var.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Necdet Bey, sevgili kardesim, burasi bir komisyon. 9 kisi, burada, saatlerdir insan dinliyoruz. Su odada, içeride, ben size "siz avukatligini yaptiniz mi" dedim, siz "hayir yapmadim" dediniz. Ben de "o zaman siz yapmadiginiza göre Baybaşin hakkinda bir bilginiz yok" dedim. Siz dediniz ki: "Hayir. Ingiltere'de kendisiyle görüstüm, bana orada naklettikleri var, onlari nakledecegim."
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Efendim, mektuplari var dedim. Ben, yoksa niye geldim ki bu Komisyona.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ama, sizin avukatligi almamis olmaniz bizim komisyonumuzun problemi degil.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Ne problemi?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ne yapalim, siz begenmemissiniz, almamissiniz...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Ben ne diyeyim yani burada. Uyusturucu kaçakçiligini...
NIHAN ILGÜN (Tekirdag) - Mektuplarda ne var?
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydin) - Mektuplarda ne yaziyor?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Efendim, mektuplara bakin, mektuplari koydum, altina da özetini yazdim. Mesela, birinci mektup: Bu mektupta, bizden istediği isin iadesi oldugu, parasini alamadigi için kendi imkânlarimizi kullanabilecegimizi; ancak, sonradan parayi...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ne yapalim, bunlar bizim isimiz degil ya...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Ama, ben ne söyleyeyim simdi?
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydin) - Komisyonun konusuna gelen bir seyler anlatti mi acaba size?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hayir efendim, anlatmadi bana.
BAŞKAN - Bizi, Tabii, alip almamaniz, su bu ilgilendirmez. Yani, bu uyusturucu kaçakçiligini nasil yaptigina, kimlerle beraber yaptigina kimlerin bu ise bulastigina dair size bir bilgi söyledi mi? Bizim ögrenmek istedigimiz bu.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Bir tek seyi söyledi, demin arz ettim; bu iki tane Kibris'li kiz Hollanda'dan mal getirmisler.
BAŞKAN - Onun disinda, Türkiye'yle ilgili.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hayir efendim.
BAŞKAN - Peki, bizim aradigimiz konu oydu. Onun disinda; yani, bize vereceğiniz bir sahis, bir bilgi...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Yok ki...
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Bayrampasa'ya geldikten sonra ne oldu?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Bayrampasa Cezaevinde bulunuyor. O da mesela basina açiklamadigim bir husustu, onu da arz edeyim.
BAŞKAN - Siz görüstünüz mü o zamari?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hayir efendim, görüsmedim.
BAŞKAN - Peki o zaman gerek yok. Önemli olan bizim..
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Üç tane adam geldi. Bunun kardesinin vekâletini aldim, onu söyleyeyim isterseniz.
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (Içel) - Kardesinin vekâletini ne diye aldiniz?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Bütün samimiyetimle her seyi anlatiyorum. Simdi, bakin, Türkiye'ye geldi, cezaevinde yatiyor. 1989 senesiydi zannedersem. Silivri'de bir çiftlikte bir eroin yakalandi. Bunu, biz basindan baktik, Mehmet Sirin Baybaşin, bilmem kim bilmem kim. Hüseyin Baybaşin'in de bu eroin sebekesini içeriden, cezaevinden yönettigi ithami vardi. Bu nedenle dava açilmis, Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesinde bu dava devam ediyordu. Simdi, biz yazihanemizdeyiz Mete Beyle beraber Feridun Kocamaz yaninda üç tane daha adam - cezaevinden yollamis veyahut da adamlarini yollamis- yazihanemize geldiler o tarihlerde.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Feridun da cezaevine mi düstü?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hayir, Feridun Kocamaz bunlari getiriyor. Ondan sonra "herhalde gazetelerde okudunuz, Baybaşin cezaevinde. Böyle bir eroin meselesi oldu Silivri'de bir çiftlikte. Kardesi magdur durumda" dediler. Bir de, Hüseyin Baybaşin bize bir pusula yazmis, onu verdiler. Pusula da diyor ki: "Necdet ve Mete Agabey, biz Kürt oldugumuz için siz bugüne kadar iki davamizi reddettiniz. Hiç olmazsa benim kardesim surada magdur durumda, ben de içerideyim, elim kolum.bagli, bize bir tek defa yardim edin, bunu sizden istirham ediyorum, kardesimin vekâletini alin." Gelen adamlar, Tabii yamuk yumuk adamlardi; biz yine de onlara münasip lisanla dedik ki, kardesim, biz uyusturucu davalarindan anlamiyoruz. Ben ceza davalarinin her çesidini aliyorum. Bir toplu silah kaçakçiligi, bir de uyusturucu davalarini almiyorum. Sayet, herhangi birisi benim bir uyusturucu davasina veya toplu silah kaçakçiligi davasina girdigimi ispat ederse ben, derhal avukatligi da birakirim, Komisyon huzurunda çok açik beyan ediyorum.
NIHAN ILGÜN (Tekirdag) - Peki, Necdet Bey, siz, Londra'da yüz yüze konustunuz, bir saat, iki saat, neyse. Size, bu olaylara karismadigini, etmedigini falan söyledi. Peki, bu mektuplar neyin mektubu? Nereden yazdi bu mektuplari?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Iste bunlari okumaniz lazim.
BAŞKAN - Tamam, biz bu mektuplari okuruz.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Okuma diyor Baskan.
NIHAN ILGÜN (Tekirdag) - Peki, nereden nereye yazdi bu mektuplari, niye yazdi?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Niye yazdi? Konusunu anlatti diyor.
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (Içel) - Ama avukatligini aldim diyor. Türkiye'ye geldim inceledim...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Efendim, Türkiye'ye geldik. Iade prosedürünü tetkik ediyoruz. Türkiye'de adamlari var, avukati var. Adam "Türkiye'ye gidin, Türkiye'de benim avukatimla, ortagimla görüsün" diyor, ben arz ettim bunu efendim. Tekrarlayayim isterseniz. Ben okuyum isterseniz, okumayin diyorsunuz.
NIHAN ILGÜN (Tekirdag) - Hayir, okumayin demiyorum ben. Mahiyeti ne yani?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Mahiyetini arz edeyim diyorum, Yasar Bey "hayir" diyor. Ben ne diyeyim, sasirdim kaldim.
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (Içel) - Bizim arkadaslarimizin ögrenmek istedigi su: Bu mektuplarin içerisinde uyusturucuyla falan herhangi bir sekilde bilgili; onu sormak istiyorlar.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Kesinlikle yok. Bakin bunlara, mektuplarda "benim iademi saglayin" diyor.
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (Içel) - Yani, avukat müvekkil iliskisi.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Evet efendim. Vekâletimi alin diyor, Türkiye'deki isimi ne yaptiniz diyor...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Benim itirazim yok size. Bizim aradigimiz isle ilgili bilgi ariyoruz biz sizden. Sizin Baybaşin ile aranizdaki münasebet, avukat vekil münasebetini degil.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Ama, benim münasebetim o oldugu için, ben, bunu, mektuplari arz ediyorum. Simdi, siz anlatma diyorsunuz, Sayin Baskanim da anlatma diyor. Fikri Beyle Sayin Milletvekili de anlat diyor. Ben anlatayim mi anlatmayayim mi? Vakit varsa anlatayim.
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (Içel) - Anlatin.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Ama, anlatacagim bir sey yok, iste, mektuplar burada, ben delil koyuyorum yani. Kardesinin davasini alis hikâyemizi arz ediyordum. Simdi, bunlari biz yolladik, uyusturucu kaçakçiligi davasi almiyoruz, anlamiyoruz çünkü, faydadan çok zararimiz olur, Hüseyin Beye bunu söyleyin dedik, Simdi, Fikri Bey, bu tip adamlarla da seye girmek istemiyoruz açikçasi. Yani, biz çekinmeyen adamlariz; ama, mugber olmasini da istemiyoruz. Güzel lisanimünasiple anlatiyoruz. Aradan on, onbes gün geçiyor, tekrar ayni adamlar geliyorlar. iste, Hüseyin Agabey tekrar rica etti, siz orada görünün yeter filan diye. Yine, ayni Kürt mürt hikâyesi. Benim 25 tane Kürt müvekkilim var; yani, böyle bir ayirim mayirim dinlemeyiz biz. Ondan sonra, adam tekrar adamini yolluyor. Geliyorlar, agabey, iste bulunun edin yeter. Biz, bakariz makariz diye bunlari yolladik. Bunlar gittikten sonra, Mete'ye, bu adamlarla ihtilafa girmeyelim, bir iki celse girip bakalim ne olacak dedim.Mehmet Sirin Baybaşin'in vekâleti bize geldi, çikardilar getirdiler. Biz, Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesinde bir celse davaya girdik. Ikinci celse yine girdik. Yanimiza -bakiniz Yasar Bey enteresan bir avukat daha bizim tanimadigimiz bilmedigimiz bir avukat, o da Mehmet Sirin Baybaşin'in vekiliyim diye giriyor. Simdi, Hüseyin Baybaşin salondaydi, dava bitince, ulan -afedersiniz, kafamiz kizdi- sen bizim girmedigimiz bir uyusturucu davasina soktun, prensibimizi bozdun, simdi getirmissin yanimiza bir avukat daha sokuyorsun; seni, davani mavani, kardesinin davasini birakiyoruz dedik ve istifa ettik, o davayi da biraktik ikinci celse. Olay budur.
BAŞKAN - Dosyada ne vardi; okumussunuzdur davaya girdiginize göre?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Silivride bir çiftlikte eroin bulunmus.
BAŞKAN - Herhangi bir siyasinin veya yöneticinin iliskisi var mi?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hiçbir sekilde. Dosyanin fotokopisini zatiâlinize yollayabilirim; yani, Komisyona. Öyle bir siyasî hiçbir sey yok. Isterseniz, ben çikarayim, Devlet Güvenlikten bulayim dosyayi, hiç degilse karari bulayim.
BAŞKAN - Iyi olur. Bu konu bitti mi; yani, orada bitti, ondan sonra isiniz bitti mi?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Olay bu efendim. Adami ben ömrü hayatim boyunca size... Bakin, ben inanan insanim, Allah'a inanirim, Peygamber'e inanirim, dinime inanirim. Milliyetçi bir adamim. Ben, serefim, namusum üzerine yemin ediyorum, çolugumun çocugumun üzerine yemin ediyorum.
BAŞKAN - Yemin etmenize gerek yok.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Siz teklif etmiyorsunuz, ben söylüyorum beyefendi. Yemin ediyorum, diyorum ki, ben bu adami, Baybaşin denilen adami, hayatim boyunca dört veya bes defa gördüm.
MEHMET BEDRI INCETAHTACI (Gaziantep) - Necdet Bey, siz, keske buraya Baybaşin olayiyla ilgili degil de, daha önce anlattiginiz hadiseyle ilgili gelmis olsaydiniz, daha rahat olurdu yani.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Ona girdim, âdeta beni burada suçladiniz ama hep beraber.
BAŞKAN - Hayir, suçlama yok.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Ben, size, basimdan geçen canli olaylari aynen naklediyorum. Siz diyorsunuz ki, Çaglar... Çaglar'i ben yakalamadim ki onu anlatayim... Benim yakaladigim adami sorun, Dogu Perinçek'i sorun.
BAŞKAN - Baybaşin konusunda çagirdik sizi, eroin seyiyle ilgili.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER -Efendim öyle çagirdiniz ama konu açildi. Yasar Bey -meslektas- en çok sikistiriyor. Niye sikistirilayim ki burada.
BAŞKAN - Hayir, bir sey var mi diye.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Necdet Bey, hadiseyi öyle algilamayin; yani, burada, bir sorgulama veya size inanmama, yalan söylüyorsunuz gibi bir sey söylemiyoruz.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Inanmayabilirsiniz de. Ben, zorla inandiracak degilim ki yani. "
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Yemin ediyorsunuz da onun için dedim yani.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Ben bu yemini kendiligimden ediyorum, siz teklif etmiyorsunuz ki.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Anladim da. Baybaşin olayi derken, bizim komisyonun kurulus amaci belli. Mafya, polis veya kamu görevlilerinin devletle olan iliskilerini tespit noktasinda. Simdi, benim, verdiginiz isimler arasinda dikkatimi çeken isimler oldu. Feridun Kocamaz, bu emekli, Emniyetçi.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Emniyetçi degil efendim, emlakçi.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Emniyetle ilgisi yok mu?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hiçbir ilgisi yok.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Simdi, Mete Bozbora, Emniyetten en son Istihbarat Sube Müdürlügünden ayrildi diyorsunuz. Peki, Necati Oker?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Tüccar.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Hangi sahada mesgul?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Valla, bununla bir isi olmus; yani, tam detayini bilemiyorum. Ticaret yapiyordu.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Istigal sahasini biliyor musunuz?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Simdi, Levent'te bir sirket vardi. Biz, bütün vekâletini; yani, islerini almadik. Bize bunu dedi, Ingiltere'de bu isim vardi, biz onu aldik. Hüseyin Çoban'la olan ihtilafiyla ilgilendik biz yani, diger islerini bilemiyorum.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Anliyorum. Simdi, söyle bir sey var bende. Hüseyin Çoban'dan Necati Oker'in bir alacagi oldugunu söylüyorsunuz. Bununla ilgili olarak da, Mete Bozbara'yla beraber Londra'ya gittiginizi söylüyorsunuz. Simdi, yurtdisindaki bir alacaga, bir takibe dayali olarak; yani, elinizde bir belgeye dayali olarak mi Hüseyin Çobandan...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Tabii. Ticaret yapilmis, alacak verecek faturalar var.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Peki, vermiyorum, ödemiyorum, bu belgeler bana ait deseydi, nasil bir hukukî prosedür baslatmayi düsünürdünüz?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hukukî prosedür olarak, ancak, mukavele hükümlerine göre davanin nereden açilacagi, salahiyetli mahkeme hangisiyse ona göre yapilirdi. Mesela, Ingiltere mahkemesi salahiyetli derse, Ingiltere'de bir avukatla konusuruz. Nitekim, bizim öyle çalismalarimiz olmustur. Ingiltere'de avukatla temas kurarsin, vekil tayin edersin, Ingiltere'deki avukat bu isi kovalar. Yahut da mukavelede bu dava Türkiye'de açilacaktir yaziyorsa, mukavelenin inikadi mali hükümleri salahiyeti tayin. eder. O zaman Türkiye'de açarsin davayi.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Durumuna göre diyorsunuz. Peki, bu Hüseyin Çaban, daha önce Necati Oker kendisiyle görüsmüs mü de borcunu...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Görüsmüs. Adam, ben bunu ödemem demis. Biz gittik, açikça söyleyeyim, samimiyetle, bizden biraz çekiniyordu. Simdi, ben bunu söylemek mecburiyetinde degilim, açikçi samimiyetle beyan ediyorum.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Yani, Mete Bozbora'nin Emniyetten emekli veya ayrilmis bir sahis olmasinin bu çekinmede etkisi var mi?
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydin) - Sizin MIT'çi olmanizin...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Biz MIT'çiyiz, o Emniyetçi. Iki tane avukatin böyle sifatlari olunca da... Bu adam aslinda beynelmilel dolandirici bir adam. Hüseyin Çoban'i çok kisa anlatayim Yasar Bey müsaade ederseniz. Hüseyin Çoban, beynelmilel bir dolandiricidir. Sabanci'ya sahte Mona Lisa tablosunu satan bir adamdir; bir. Ikincisi, bundan alti, yedi ay kadar önce Halk Bankasini - yanilmiyorsam- Ingilizlerle birlikte 100 milyon dolar dolandirirken suçüstü yapilan ve Türkiye'de cezaevinde yatip iki veya üç ay evvel tahliye olup Ingiltere'ye giden adamdir. Simdi, Kanal D, bir yayinda, bunun için iş adami dedi. Onu da söyleyeyim, Hüseyin Çoban da, Kanal D yayininda, bizim aramizdaki konusmanin mahiyetini açikladi. Sahit olarak onu çikartti Fatih Altayli...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hüseyin Çoban esas adi mi?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Evet, esas adi.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Bu Feridun Kocamaz Emniyette hiç çalismadi mi?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hiç çalismadi.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Feridun Kocaman, uyusturucu ticaretini yaptigini söylediginiz Baybaşin'in, iki de bir ihtiyaci olunca o geliyor, buluyor. Buadam Baybaşin'in nesi oluyor? Bu, arkadaslik duygularinin ötesinde bir sey. Siz MIT'çisiniz, siz sormadiniz mi, arastirmadiniz mi?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Bakin, mektuplari okursaniz, orada Feridun Agabey diye bahsediyor.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Birakin mektuplari. Kardesim, siz avukatsiniz; ama, ayni zamanda bir istihbarat teskilatindan gelmissiniz; yani, süphelenmediniz mi iki de bir uyusturucuyla yakalanan bir adama hep belli bir adam geliyor, sizi ta Londra'da buluyor, Türkiye'de buluyor, kardesini gönderiyor, araya giriyor falan, yani...
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (Içel) - O sorunun devami da var; niye hep size geliyor? Sizi, bir MIT elemani, Emniyetten emekli iki kisi, öyle bir...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Bizi kuvvetli adamlar olarak görüyor, evet.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Siz, Feridun'u hiç arastirmadiniz mi neyin nesidir diye?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Feridun'la bizim böyle iki dakikada bir temasimiz yok ki. 1983'te geliyor, 1986'da geliyor, üçer sene arayla geliyor, niye arastirayim ki ben bu adami? Yasar Bey, avukat olarak benim arastirma mecburiyetim olmaz ki; bir istir, ya alirim ya almam...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Biliyorum kardesim, sizin yaptiginiz isi ben yirmi bes sene yaptim; ama, sizin MIT'ten kalma bir aliskanlikla, yahu bu adam uyusturucu, sürekli bana geliyor, bu neyin nesi diye insan sormaz mi?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Arastirdik efendim, hiçbir sekilde uyusturucuyla ilgili en ufak bir mahkûmiyeti, irtibati yok. Gazetelerden arastirilir.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Peki, Istanbul'da, özellikle bir tarihten sonra belki hukukun zafiyetinden, belki adliyenin çalisma sisteminin geç olmasindan kaynaklanan sekilde, çek senet mafyalari türedi. Sizin bahsettiginiz tarihlere baktigimiz zaman, genelde, çek senet tahsilâtinin baslangiç tarihlerine tekabül eden bir döneme rastliyor. Yurtdisina gidis tarihiniz itibariyle de baktigimiz zaman, Istanbul'da -ben sunu soruyorum- Emniyet Teskilatinda Mehmet Agar'la tanisiyorsunuz. Emniyetten ayrilan veya emekli olan bir arkadasla ayni büroda çalisiyorsunuz bu hususlarda, Emniyetin çek senet tahsilât mafyasiyla ilgili baglantilari hakkinda -siz bir hukukçu olarak bu tür bir yola tevessül etmeniz mümkün degil; çünkü, hukuktan para kazaniyorsunuz; ama, hukuk disi tahsilât noktasinda, Emniyetin yardimi olmadan bu tür hadiseleri gereklestirmesi de mümkün olmadigi yönünde kanaat var kamuoyunda- sizin bu konudaki bilgileriniz; hiç degilse bu noktada yardimci olun bize. Emniyetin içerisinde bazi arkadaslariniz, tanidiklariniz var, size gelirler anlatirlar miydi veya siz o hususlarda, biz hukukun yetisemedigi noktada vatandas bize geliyor, bazilari çikiyor ki, açikça kimisini yilan sokar diyor, kimisini timsah isirir diyor, kazaya kurban gider diyor. Kimisi de hatta, televizyonlarda, açik açik, biz yargilamasini yapariz, hakli oldugumuz noktada sen haksizsin deriz, biz haksiz yere tahsilâtçiliga alet olmayiz gibi söylüyorlar. Yani, Emniyetle bu kadar yakin iliskileri olan bir hukukçu olarak. rahatsiz olmaniza ragmen, bu konudaki duyumlarinizi bize aktarabilir misiniz?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Valla Emniyetin bünyesinden ziyade ülkücü kesimden bir mafyanin tesekkül ettigi tarzinda duyumlarimiz Tabii ki oldu herkes gibi. Yani, birtakim tahsilâtlar yapanlar, cezaevinden çikmis, isi gücü yok... Ben söyle söyleyeyim. Simdi sol kesim de girdi içeri, 12 Eylülden önce mart tarihlerinde. Ben, sag görüslü bir adamim, açikça söylüyorum. Sol kesim belli bir kültür seviyesinde oldugu için, adamlar içeriden çiktiktan sonra -aftan maftan- kendilerine is temin ettiler. Adam kolej mezunu, üniversite muzunu, lise mezunu bilmem ne mezunu. Adam gitti medyada yer aldi, adam gitti bir ticarî sirket kurdu, bir baska...
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Ayni seyi söylüyorsunuz. Is kuramayan eski anarsistlerin diyelim, eski tabiriyle...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Efendim, simdi öbür tarafta ülkücü... Ben bunlara sempati duyardim yani, açikça söylüyorum, bunu söylemekte hiçbir sakinca görmüyorum, ben milliyetçi insanim. Simdi, adam hapisten çikmis -ülkücüyle mafya diyorlar- adam on sene yatmis, sekiz sene, üç sene yatmis, adam ilkokul mezunu filan falan, bir müktesebati bir seyi yok. Adam çikiyor, hiçbir sekilde bir sirkette çalisacak hali yok.
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Yani, ben onun sosyal nedenlerini sormuyorum. Emniyetle olan baglantisina...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Emniyetle olan baglantisini ben bilemem ki, nereden bileyim. Adam tutmus çekmis, çek senet mafyasi...
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Yani, bir duyumum yok diyorsunuz; ben onu sordum.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Hayir efendim, kesinlikle.
BAŞKAN - Necdet Bey, siz televizyondaki bir seye katildiniz, orada aynen -biz zaten onun için sizi çagirdik- dediniz ki: "Ben, Baybaşin'i iyi taniyorum. Söyleyeceklerim..."
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Kanal 6'yi diyorsunuz. Iyi taniyorum demedim.
BAŞKAN - Ama, burada, sadece bir iki defa görüstügünüzü vekâlet isiniz dolayisiyla ve vekâletini de almadiginizi; bilahare, kardesinin vekâletini aldiginizi ve birinci celseden sonra vazgeçtiginizi söylüyorsunuz. Bunun disinda, bize, Baybaşin'le ilgili söylemek istediginiz, kisiligi, kimligi, iliskileri gibi, bir sey var mi?
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (Içel) - Televizyonlarda söylediginiz bazi seyler var.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Afedersiniz Sayin Baskanim. Ben sizinle telefonla konustum, dedim ki: "Baybaşin'in avukati olarak davet edilmekten hicap duyuyorum. Benim, genel olarak -Baybaşin'le ilgili bilgilerim var demedim- söyleyecegim önemli seyler var." Ben, onu derken, MIT'in içerisindeki CIA ajanlarinin cirit atmasindan...
BAŞKAN - Baslangiçta anlattiginiz seyler...
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - ilgili önemli bilgilerim var kesinlikle söylemedim. Bunu ben size önemli seyler... Baybaşin'le demedim; lütfen iyi hatirlayin; yani, bunu
BAŞKAN - Peki, tesekkür ederim. Arkadaslar, sorusu olan var mi? Yok. Peki tesekkür ederim.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Simdi, adamlar, bizi tuttular, Baybaşin'i bilmem ne, 1 Mayisi.. Iste ithamlar... Bu ithamlar nereden geliyor? Afedersiniz, Baybaşin'in Ingiliz ajani oldugu söyleniyor. Ingiliz ajaniysa, yurtdisinda adamlar her biz pozisyon yakalayinca bizi oraya monte ediyorlar. Benim ismim seye çikmis...
HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Yani, sizin Ingilizlerle araniz kötü?
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Yabanci servisler sevmiyor yani, açik söylüyorum, ister inanin ister inanmayin. Yani, ben hayal görmüyorum. Adamin örgütünü burada çökertmisim, beni sever mi yani. Açikça söyleyeyim.
BAŞKAN - Peki, çok tesekkür ederiz.
NECDET KÜÇÜKTAŞKINER - Yani, MIT'ten bilgi çalinmasi önemli bir olay degilse, ben de, o zaman hiçbir sey söylememis olayim. Önemli gibi görünmedi. Ben bu olaya...
DURMUS FIKRI ÇAGLAR (Içel) - MIT'ten bilgi çalinmasi önemli bir olay ama, MIT, bu bilgi çalinmasini niye teyit etmiyor, niye...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bizim Komisyonun isi degil.
BAŞKAN - Tamam efendim, tesekkür ederiz. Toplantiyi kapatiyorum.
http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=523
***
GİZLİ ÖRGÜT ŞEMASI
Bu resim bir zamanlar "Sıkıyönetim Komutanlıklarınca aranan" teröristlere ait broşürlerden bir tanesine, Doğu Perinçek ve arkadaşları tarafından 1971'de kurulan "Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Gizli Örgütünün" lider ve militanlarına ait.
Şimdi Ne Yapıyorlar?
Acaba bir zaman bu gizli ihtilalci örgütün yönetici ve militanı olan teröristler şimdi ne yapıyor diye düşünüyor insan. Birkaçını inceleyelim:
Profesör Halil Berktay - Bir zamanlar Perinçek'in en güvendiği kişilerden biri olan Halil Berktay onu terkedenler arasında. Yale Üniversitesinde Ekonomi okuduktan sonra Birmingham Üniversitesinde "Tarih" konusunda doktora almış.
19 ve 20'inci yüzyıl Türkiye tarihçisi olan, Birmingham ve Harvard'da ders veren Profesör Halil Berktay, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Tarihi ve İktisadi Doktrinler kürsüsü ile ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümlerinde öğretim üyeliği yapmış. Halen Sabancı Üniversitesi'nde öğretim üyesi.
Türkçede yayımlanmış üç kitabı olan, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfi ile Helsinki Yurttaşlar Derneği kurucu üyesi Berktay'ın Uzmanlık alanı, "20. yüzyıl Türk milliyetçiliği ve milliyetçi historiyografisi".
***
Yayıncı Ferit İlsever - İP Genel Başkan Danışmanı ve Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever hala yoluna Perinçek ile devam edenlerden.
Zamanında Türkiye İhtilalci İsçi Köylü Partisi (TİİKP) İstanbul sorumlusu olan Ferit İlsever, 12 Mart 1971 darbesinden sonra güvenlik güçlerince yapılan Şafak Operasyonunda, örgütün İstanbul'daki karargahı olan, Robert Kolejdeki İngiliz Profesör Hiller Samder'e ait lojmanda, arkadaşları, telsizler ve örgütsel dökümanlarla birlikte yakalanmıştı.
Maoist bir örgütün karargahının bir İngiliz'in lojmanında bulunması çok dikkat çekmiş ancak o tarihte üzerine gidilmediği için bağlantı tam olarak çözülememişti.
İlsever, kendini geliştirememiş, kişiliğini bulamamış zavallı bir uydu. Patronu Perinçek'i taklit etmeye meraklı. Ancak "fabrikatörlük ve provokatörlük" bile bir beceri meselesi.
Bir gün Reha Muhtar'ın yaptığı programda, müthiş bir iddia ortaya atmış; "12 aile 420 milyar doları Türkiye'den yurtdışına kaçırılıp yabancı bankalara yatırdı..."
Bu iddia üzerine kendisi de eski solcu olan bir bir basın mensubu onu makaraya almış; "Böyle bir iddiayı ancak paradan hiç anlamayan biri ortaya atabilir. 420 milyar dolar dediğimiz para, Türkiye'nin gayrisafi milli hasılasının neredeyse iki katı. Kimmiş bu babayiğit 12 aile de Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasının iki katı parayı yurtdışına kaçırmış. Sallamanın da bir insafı, izanı olmalı."
***
Doçent Doktor Ercan Enç - 1946 yılında Ağrı'da doğan Ercan Enç'in en son Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Doçenti olduğu biliniyor.
1968-9 yılında Ankara'da ABD Büyükelçisi R. Commer'in arabasının yakılması ile başlıyan süreç içinde Yusuf Arslan, Sinan Sönmez ve Hüseyin İnan tarafından kurulan Türk Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) kadrosu içinde yer alan militanlardan.
Filistin'de eğitim gördükten sonra, Hüseyin İnan, Tuncer Sümer, Teoman Ermete, İbrahim Seven, Atila Keskin, ve Müfit Özdeş ile 1970 baharında Diyarbakır'da yakalanmış.
Bilahere Müfit Özdeş ile bu gruptan koparak Proleter Devrimci Aydınlık'a (PDA) katılmış.
Perinçek'in aktif alt kadrolarında gözükmese de yürüttüğü faaliyetler ile onunla olan bağını koruduğu anlaşılıyor.
7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder