15 Şubat 2018 Perşembe

ÇOK PARTİLİ SİYASİ HAYAT, PARTİLERİN SEÇİM BEYANNAMELERİ ve PROPAGANDA GÖRSELLERİ BÖLÜM 3

ÇOK PARTİLİ SİYASİ HAYAT, PARTİLERİN SEÇİM BEYANNAMELERİ ve PROPAGANDA GÖRSELLERİ BÖLÜM 3



İKİ DARBE DÖNEMİ ARASINDA SEÇİM BEYANNAMELERİ ve PROPAGANDA FAALİYETLERİ (27 MAYIS 1960-12 EYLÜL 1980)

1957 seçimlerinde DP’nin oylarında nispi bir gerileme yaşandığı gözlenir. Bu
gerileme, seçimlerden sonra gerilime dönüşmekte gecikmemiştir. Gerilimlerin,
CHP’nin takip etmekte olduğu tahrik siyasetinin sokağa yansıyan etkilerini
ve DP’nin yasakçı politikalarını bahane eden Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)
yönetime el koyma zamanının geldiğine karar vermiştir (Türkiye, 1990).
27 Mayıs Darbesi seçimlere bir yıl kala yapılmıştır ve Cumhuriyet kurulduktan
sonra Türk Demokrasi tarihindeki ilk fiili askeri müdahaledir. Sol eğilimli
bir darbe olduğu için bu görüşü temsil edenler tarafından “ilerici bir müdahale” ve “kaçınılmaz bir gereklilik” olarak değerlendirilmiş, “27 Mayıs Müdahalesi” veya “27 Mayıs İhtilali” şeklinde isimlendirilmesi uygun görülmüştür
(Başar, 1964, ss. 258-261; Cumhuriyet, 1960, s. 1). Oysa Türk siyasi
hayatında 2010’lu yıllara kadar devam edecek askeri vesayetin 27 Mayıs Darbesi
ile başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Anti demokratik militarist
ve faşizan uygulamaları beraberinde getiren bu yaklaşımın ne demokratik
geleneklerle ne de çok partili işleyişle bir alakası yoktur. Ayrıca 27 Mayıs

İletişim ve Diplomasi / Siyasal İletişim İ. Köse: Çok Partili Siyasi Hayat, Partiler in Seçim Beyannameleri ve Propaganda Görselleri darbesi seçimlere bir yıl gibi kısa bir zaman kalmışken gerçekleştirilmiştir.
Şayet darbe yapılmasaydı ekonomiyi bir türlü düzeltemeyen ve özgürlükleri
kısma yolunda ilerleyen DP büyük ihtimalle seçimleri kaybedecekti. 27 Mayısçılar
Başbakan Adnan Menderes’i suçlamak için delil ararken o kadar ileri
gitmişlerdir ki, Fener Patriği Athenagoras’ı Başbakana karşı şahitlik yapmak
üzere Yassıada’ya davet etmişlerdir. 25 Ekim 1960 tarihinde Athenagoras Yassıada’ya giderek şahitlikte bulunmuş ve kendisine 6-7 Eylül olayları ile ilgili
daha önce gündeme getirdiği iddiaları sorulduğunda, “planlamanın nerede
yapıldığını bilmediğini” söylemiştir (Walz, New York Times, 1960, s. 10).
27 Mayıs Darbesi’nden sonra ilk seçimler 15 Ekim 1961 tarihinde yapılmıştır.
Milli Birlik Komitesi’nin hazırlatmış olduğu 9 Temmuz 1961 Anayasası ile
artık yasama gücü, Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi olmak üzere iki
meclisli bir yapıya dönüştürülmüştü (TCRG, 1961, ss. 4641-4657). 1961 yılı seçimlerinden sonra Türk siyasi hayatına büyük kısmı dönem dönem TBMM’de
temsil imkânı bulan çok sayıda siyasi partinin temsil edildiği yeni bir gelenek
oluşmuştur.

15 Ekim 1961 tarihinde yapılan seçimler, 27 Mayıs Darbesi’nin izlerini silecek
bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Seçimlere, CHP, CKMP, DP’nin devamı
olarak kurulmuş iki partiden bir tanesi olan Adalet Partisi (AP) ve diğeri
Yeni Türkiye Partisi (YTP) katılmıştı. Yelpazenin bu kadar genişlemesinde ve
temsilin geniş oranda tabana yayılmasında 1961 Anayasası’nın getirmiş olduğu
özgürlükçü ortamın etkisi büyüktü. Bununla birlikte seçimlerin propaganda
çalışmaları Milli Birlik Komitesi yönetimindeki askeri vesayetin gölgesi
altında geçmiştir.

1961 seçimlerinde CHP %4’lük bir düşüş yaşamasına rağmen tekrar iktidarı
ele geçirmeyi başarmıştır. CHP’nin propaganda görsellerinde, “Devlet Gemisine
Tecrübeli Kaptan-CHP”, “Düşmanlık Yok Kardeşlik Var CHP”, “Köye,
Su, Yol, Işık, Okul, Refah…CHP” sloganları yer almıştı.14 Propaganda görsellerinde de görüldüğü gibi CHP, darbe sonrası dönemde yeniden kurulmaya
çalışılan demokratik sistemde halka güven vaat etmeyi ve halkı ekonomik
sorunları halledeceğine inandırmayı amaçlamıştı. DP’nin devamı niteliğindeki
iki partiden biri olan YTP, “Milletin Yüzünü Güldürmek İstiyoruz” ve
“Hedef İktisadi Zafer” yazılı görseller kullanmıştı.15 Seçim sonuçları CHP’nin
umduğu gibi olmamış ve DP’nin devamı niteliğindeki iki partiden biri olan
AP, CHP’ye yakın oy almıştı. 
Seçimlerde, 
CHP; 173, 
AP; 158, 
CKMP; 54, 
YTP; 65 milletvekili çıkartmıştır16 
(TÜİK, 2012, s. 4, 25; Milliyet, 1961, s. 1).

AP, seçimlerden sonra yaşanan hükümet buhranıyla ilgili olarak 1963 yılında
TBMM’ye sunmuş olduğu Parti Görüşü’nde, içinde bulunulan buhrana
dikkat çekerek, “kurulamayan toplum nizamının nedenini Doğu-İslam geleneklerinden uzaklaşılmış olmasına” bağlamıştır. AP’ye göre; “çözüm, eski değerlere dönüş, ilim, hürriyet ve hukuk fikirlerinin hâkim hale gelmesi ile mümkün olacaktı”. Benzer söylemler AP’nin kuruluş tüzüğünde de yer almaktaydı (AP’nin Ana Görüşü, 1963, ss. 52-61). AP, bu söylemi ile artık kimlik bulmaya başlayan merkez sağ seçmenin oylarını kendi çatısı altında toplayarak, 1961 seçimlerinde elde etmiş olduğu yükseliş trendini sürdürmeyi amaçlıyordu.
1961 seçimlerini kazanmakla birlikte CHP’nin iktidardaki süresinin uzun
olmayacağı AP’nin almış olduğu yüksek oylardan belliydi. Dört yıl sonra 15
Ekim 1965 tarihinde yapılan seçimlerde AP oyların %52’sini alarak DP’nin
1954 seçimlerindeki oy oranına yaklaşmıştır.17 1965 seçimlerine altı parti katılmıştı.
CHP, 1965 seçimlerinde tüm dünyayı etkileyen petrol krizinin etkilerini
dikkate alarak; “Milli Petrol” sloganını kullanırken, AP “Su ve Yol Ana
Davalarımızdandır” sloganını tercih etmişti.18 1961 anayasası ile artık özgür
bir şekilde seçimlere katılabilen sol partilerden Türkiye İşçi Partisi (TİP), üst
kısımda bir makine dişlisi ve buğdaydan oluşan propaganda görselinde “Göz
Nuru Alın Teri” sloganını tercih etmişti.19 TİP’in Parti Programı’nda ise, Türk
halkının yüzyıllardır süregelen yoksulluğuna dikkat çekilerek “emekçilerin
iktidara geçerek sömürüye son vereceği” yazılmıştı. Seçim Beyannamesi’nde
ise “yurttaki yabancı hâkimiyetinin sona erdirilmesinin gerekliliğinden” bahsedilmişti (Türkiye İşçi Partisi Programı, 1964, ss. 13-15; Türkiye İşçi Partisi
Seçim Bildirgesi, 1963, ss. 4-6). 
Seçim sonuçlarında, 
AP: 240, 
CHP: 134, 
MP: 31, 
YTP: 19, 
TİP: 14 ve 
CKMP: 11 milletvekilliği almıştır 
(TÜİK, 2012, ss. 4, 25; Seçim Sonuçları, 2014). 

Seçimlerde CHP’nin dört yıl önceki oylarında büyük kayıp yaşanırken, AP umulmadık bir sıçrama gerçekleştirmişti.20

1965 ile 1969 yılları arasındaki dönem Türk siyasi hayatında istikrarın bir
türlü kurulamadığı bir dönemdir. Bahse konu zaman aralığında, Soğuk Savaş
döneminin cephe ülkesi olmanın getirmiş olduğu tüm olumsuzlukların
ve ideolojik kamplaşmaların yaşandığı görülür. 12 Ekim 1969 tarihinde yapılan
seçimlerde AP’nin oyları yaklaşık altı birim düşüşle %47’ya gerilemekle
birlikte, iki birim düşüşle %27 oy alan CHP iktidar olmaktan çok uzaktı.
Seçim öncesinde kullanılan görsellerde, CHP, istikrarsızlığa dikkat çekerek;

İletişim ve Diplomasi / Siyasal İletişim İ. Köse: Çok Partili Siyasi Hayat, Partilerin Seçim Beyannameleri ve Propaganda Görselleri “Bozuk Düzene Son, Ortanın Solunda Halkın Yolunda” sloganını kullanmıştı.

CKMP lideri Alparslan Türkeş, 1966 yılında, seçimlerden üç yıl önce yapmış
olduğu radyo konuşmasında, 27 Mayıs sonrasındaki gelişmeleri ve MBK’nin
faaliyetlerini anlatmış ve istikrarsızlıktan CHP’yi sorumlu tutmuştu (Türkeş,
1966. s. 2014). CHP ise 12-13 Ekim 1968 tarihinde yapmış olduğu İstanbul İl
Kongresi’nde bir yıl sonraki seçimlerde halkın sosyal ve iktisadi sıkıntılarına
değinilmesini kararlaştırmıştı. CHP görselleri olarak, “İşsizlik ve Sefalet Bir
Kader Değildir”, “Süt Meselesi ve İç Yüzü” ve “Bozuk Düzene Son, Ortanın
Solunda Halkın Yolunda”21 benzeri sloganların kullanılması kararlaştırılmıştı
(C.H.P. İstanbul İl Kongresi 1968, ss. 8-9). CHP’nin 1969 yılında açıklanan
Parti Programı’nda da “büyük çoğunluğu köylü olan halkın iktisadi kalkınmasına”
vurgu yapılmıştı (C.H.P. Programı, 1969, s. 17). GP’nin Seçim Beyannamesi’nde,
“Komünizm en önemli düşman olarak ilan edilmiş ve Atatürk Milliyetçiliği’ne” vurgu yapılmıştı (GP Seçim Beyannamesi, 1969, ss. 5-10). 1973 yılı seçimleri Türk Siyasi hayatındaki sekizinci seçimlerdir. 1973 seçimleri aynı zamanda TBMM’deki siyasi yelpazenin ilk olarak en sağdan en sola doğru açıldığı ve hemen hemen her görüşün temsil edildiği bir yapı oluşturmuştur.

Teoride oldukça demokratik görülen bu yapının en büyük olumsuzluğu
hiçbir partinin tek başına iktidar olamamasıdır. Söz konusu durum,
görüş olarak birbiri ile uyuşması zor partilerin koalisyon kurmaları gibi bir
sonuç doğurmuştur ki, yönetimdeki bu uyuşmazlık halka istikrarsızlık olarak
yansımıştır. Aynı yıllar Türkiye’de ve dünyadaki sosyalist hareketlerin yükseldiği
ve Sovyetler’in komünizm ihraç faaliyetlerinin özellikle Orta Doğu’da
yoğun destek gördüğü yıllardır. Bu yükseliş NATO’nun cephe ülkesi Türkiye’yi
etkilemekte gecikmemiş ve Sovyet taraftarı Marksist cepheye karşı İslami
Milliyetçi hareket gelişmiştir. TBMM’de İslami eğilim, Milli Nizam Partisi
(MSP), milliyetçi eğilim ise Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tarafından temsil
edilmekteydi.

Sağ, sol kamplaşmasının ve 12 Mart 1971 askeri muhtırasının başka bir
deyişle müdahalesinin 1973 seçimlerinin propaganda çalışmalarına da yansıdığı
görülür. MHP’nin sloganı “Kızıl Eşkıyayı MHP Ezer” şeklindeydi.22 Kızıl
eşkıyadan kasıt, Sovyetler’in teşvik ve teşci ettiği Marksist tandanslı ve sol görüşlü hareketlerdi. MSP’nin seçim görselinde ise “Denenmiş Denenmez Solcuya- Renksize Aldanma!” şeklindeki slogan tercih edilmişti.23 MSP’nin görselinde bir anahtar yer alıyordu ve böylece iktidarın yollarının açılacağı grafik
üzerinde halka gösterilmek istenmişti. AP’nin 1973 seçimlerinden önceki 
beyannamesinde “1965-1969; 1969-1971” dönemlerinde Türkiye’nin en önemli
tarihinin yaşandığının altı çizilerek, AP’nin başarıları gündeme taşınmıştı.
Beyannamede, “huzur ve güven havasını devam ettirmek ve bunu teminat
altına almak… halkın refahını özgürlük içinde ve en kısa zamanda sağlamak
için kalkınmayı hızlandırmak amacı ile bir dört yıl için hizmete talip olunduğu”
belirtilmişti (AP Seçim Beyannamesi, 1973, ss. 12-16).24 1973 seçimlerinde
ilginç slogan kullanan partilerden bir tanesi de Cumhuriyetçi Güven Partisi’dir
(CGP). CGP, CHP’den ayrılan milletvekilleri tarafından kurulmuştu ve 1973 seçimlerinde en önemli sloganı “Namuslu, Bilgili, Ciddi, Devlet İdaresi
İçin C.G.P.’ye Oy Ver” şeklindeydi.25




Yoğun bir kampanya döneminden sonra 14 Ekim 1973 tarihinde yapılan
seçimlerde yaklaşık on yıldır ülke yönetiminde söz sahibi olan AP büyük bir
yenilgi almıştır. CGP’nin beklenilen oy oranına ulaşamadığı bu seçimlerde
CHP’nin oyları üç puan artmış ve bu oran CHP’yi birinci parti yapmıştır. Seçimlerde, 
CHP; 185, 
AP; 149, 
DP; 45, 
MSP; 48, 
CGP; 13, 
MHP; 3, 
TBP; 1 
Milletvekilliği kazanmıştı 
(TÜİK, 2012, ss. 4, 25; Milliyet, 1973, s. 1). 26 

CHP’nin oylarındaki ani yükselişte İsmet İnönü’den sonra CHP Genel Başkanı seçilen Bülent Ecevit’in yadsınamaz etkisi vardı. 1973 seçim sonuçlarının oluşturmuş olduğu parlamento aritmetiği hiçbir partiye tek başına iktidar şansı sağlamamıştı (Milliyet, 1973). Aslında söz konusu yıllarda özellikle Kıbrıs’taki
gelişmeler ve Rumların tedhiş hareketleri nedeniyle Ankara’da istikrarlı bir
hükümet gereksinimini hayati hale getirmişti. Çünkü 1960 yılında kurulmuş
olan Kıbrıs Cumhuriyeti, Makarios’un Enosis planlarını uygulamaya koyma
teşebbüsleri yüzünden yıkılmak üzereydi.

Parlamento aritmetiğinin dayatması ile önce sağ partiler daha sonra ideolojik
olarak birbirine taban tabana zıt sağ ve sol partiler koalisyon hükümetleri
kurmak zorunda kalmışlardır. Ankara’daki hükümet krizlerinin ve bitmek
tükenmek bilmeyen koalisyon anlaşmazlıklarının ortasında; 1973 seçimlerinden
on ay sonra, 15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’ta Makarios’a karşı darbe
yapıldı. Darbe nedeniyle Makarios Kıbrıs’tan kaçmak zorunda kaldı ve Makarios
sonrası Kıbrıs’taki gidişat artık kontrol edilemez bir hal aldı. Londra
ve Zürih görüşmelerinden bir sonuç çıkmaması nedeniyle 20 Temmuzda
Garantör Devlet olarak Türkiye Adaya müdahale etti (Ecevit, 1999, ss. 2-24).
“Barış Harekâtı” adı verilen müdahale, görüş olarak birbirine taban tabana
zıt iki parti, CHP-MSP Koalisyon Hükümeti döneminde yapılmıştı 
(Milliyet,1974, s. 1).

İletişim ve Diplomasi / Siyasal İletişim İ. Köse: Çok Partili Siyasi Hayat, Partilerin Seçim Beyannameleri ve Propaganda Görselleri Kıbrıs Barış Harekâtı’nın büyük bir başarı ile neticelenmiş olmasına rağmen, hükümet krizleri çözülememiş ve Milli Cephe hükümetleri dönemi başlamıştır.
Aynı yıllarda Türkiye’deki ideolojik kamplaşma artık çatışma boyutuna varmış
ve sokak olayları bir türlü kontrol altına alınamamıştır. 1977 seçimleri, belirtilen
şartlar altında gerçekleşmiştir. Seçimlerde CHP, arka planının sol tarafında
güvercinler sağ tarafında ise tabancalar, ortasında altı ok ile CHP yazısı
bulunan bir görsel kullanmıştı ve slogan olarak “Silah Gidecek Barış Gelecek”
söylemi tercih edilmişti.27 Görüldüğü gibi CHP’nin 1977 seçimlerindeki temel
propaganda sloganı, ülkede bulunulan istikrarsızlığa ve kontrol altına alınamayan
sağ sol kamplaşmalarına dikkat çekmek üzerine oturmuştur. MHP’nin
sloganı ise “Komşusu Aç İken Tok Yatan Bizden Değildir” şeklindeydi.28 MHP,
bu sloganı ile hem milliyetçi hem de mukaddesatçı seçmen kitlesinin oyunu
almayı hedeflemişti. MSP’nin seçim sloganı ise, “Bu Zafer İnananların Zaferidir”
şeklindeydi.29 MSP “zafer” söylemi ile Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında
hükümet ortağı olmasına çağrışım yaparak, Kıbrıs’ta kazanılan zaferi oya dönüştürmeyi amaçlamıştı. AP, seçim görselinde Boğaziçi Köprüsünü kullanarak
“Asya’yı Avrupa’ya Bağladık” temasını işlemiştir. Görselin arka planında Boğaziçi
Köprüsünün Rumeli yakası ayağı vardı.30 TİP’in 1977 seçimleri öncesindeki
Seçim Beyannamesi’nde “Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm için İleri” sloganı
yer almıştır (Türkiye İşçi Partisi Seçim Bildirgesi, 1977, s. 1).

AP, yayınlamış olduğu seçim beyannamesine ise “Kervan Yürüyecektir”
başlığını koymuştur. 39 sayfalık Beyannamede, “bir hesaplaşma ve milletin
rejimin geleceğini ve kaderini tayin edecek bir milli tercih ortaya koyacak seçimlerin, istikrar getirmesi gerektiği”nin altı çizilmiştir (AP 1977 Seçim Beyannamesi,1977, ss. 5-7).

Siyasi partilerin 1977 seçimleri öncesindeki parti programlarına ya da seçim
beyannamelerine bakıldığında, CHP’nin, 27-30 Kasım 1976 tarihleri arasında
toplanan 23. Kurultayı’nda alınan kararlarında ilk olarak altı oku teşkil
eden, “milliyetçilik, cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, devrimcilik
[İnkılapçılık]” ilkelerine vurgu yapıldığı görülür. 
Bilindiği gibi 1961 Anayasası’ndan sonra Türk siyasi hayatında sol partilerin söylemleri daha fazla yer tutmaya başlamıştı ve marjinaller dahil olmak üzere sol partiler de seçimlere katılıyordu. CHP, Cumhuriyet’le yaşıt, kuruluşunda merkez bir partiydi.

1960 sonrasında CHP’nin de merkezden sola doğru kaydığı görülür, bu taban
değiştirme Bülent Ecevit’in genel başkanlığı ile hızlanmıştır. Çünkü 1976 yılı
programında “Cumhuriyet Halk Partisi’nin Demokratik Sol Tutumunun Dayandığı
Temel Kurallar” başlığı yer alarak bu kurallar ve sol konumlanmanın
gerekçeleri açıklanmıştır (C.H.P. Programı, 1976, ss. 20-33).
1977 seçimleri, 1960 darbesinden sonra ordunun ikinci defa yönetime el
koyduğu 12 Eylül 1980 Darbesi öncesi yapılan son seçimlerdir. 5 Haziran 1977
tarihinde yapılan seçimlerde CHP’nin yükselişi devam ederken, AP daha
önce kaybetmiş olduğu oyların bir kısmını geri kazanabilmiştir. CHP’nin
yükselişinde Kıbrıs Barış Harekâtı’nın zaferle sonuçlanmasının yadsınamaz
etkisi vardır. 

Seçimlerde 

CHP; 213, 
AP; 189, 
MSP; 24, 
MHP; 16, 
CGP; 3, 
DP; 1
milletvekilliği çıkartabilmiştir
 (TÜİK, 2012, ss. 4, 25). 31

Seçim sonuçları mevcutiç çatışmaların Parlamento aritmetiğine basit bir yansımasıydı ve bu sonuçlar Ne sokaktaki huzursuzluğa ne de parlamentodaki anlaşmazlığa çözüm bulabilecek bir hükümet formülü üretebilecek durumda değildi. Seçimlerden üç yıl sonra gerçekleşen ve çok partili Türk siyasi hayatındaki ikinci fiili müdahale olan 1980 Darbesi demokratik kazanımları yok ederek, siyasi hayata on yıllarca sürecek militarizmi ve askeri vesayeti fiili olarak tekrar sokmuştur.

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder