NATO Üyeliğini Savunmak Vatan Hainliği midir?..
Ahmet TAKAN
Güncel tartışma olduğu için ve ayaklarımızın yere basması ve gerçekleri tekrar hatırlamamız ve hayalci olmamamız için konuya giriyorum. Ve de, dertleri asla NATO'dan çıkmak veya çıkmamak olmayan kirli güç odaklarının bazı hayalci çevreleri de alet ederek kurdukları tezgahları, Türkiye'yi sokmak istedikleri yeni bataklıklara dikkat çekmek için bu satırları yazıyorum. İYİ Parti'yi ve programını savunmak ve ona "NATO" başlığı üzerinden gelen saldırılara yanıt vermek gibi bir gayem yok. Asla ve kata olmadı, olmayacak da... Zaten, bu satırların yazarının tek işinin objektif gazetecilik olduğunu da en iyi takip edenleri bilir. Yazı arşivimizde bazı NATO üyelerinin terör örgütü PKK'ya yaptığı yardımları deşifre eden ve en sert eleştirileri yapan ifadeler duruyor. Onlara sadığım...Bir milim de geri adım atmam!..
Durum tespiti yapalım:
İYİ Parti lideri Meral Akşener, "Hangi partinin programında NATO'dan çıkmak var?" dedi. Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ da herkesin anlayacağı dilden eleştirilere net cevap verdi ve parti programındaki ifadeleri tekrarladı. Şöyle:
"Türkiye'nin NATO şemsiyesinde olması milli politikalar ve stratejiler uygulamasına engel olmadığı gibi, İttifak üyeliğimiz diğer ittifak ve mekanizmalardaki ülkelerle kendi milli çıkar ve ulusal güvenliğimizin gereği olarak kurulacak ilişkilere ve işbirliği çabalarına da aykırı değildir."
NATO bünyesinde önemli görevler yapmış eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'a görüşlerini sordum. Yalım, İYİ Parti'nin programını kendi bakış açısından değerlendirdi. "NATO" başlığına yapılan eleştirilerin "mesnetsiz ve tamamen duygusal olduğu"nu söyledi. Ümit Yalım, "NATO'nun 29 üyesi olup kararlar oy birliği ile alınır. Yani Türkiye dâhil, NATO üyesi her ülkenin alınacak kararları veto etme hakkı vardır. Türkiye bu hakkından neden vazgeçsin? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki 5 daimi üye ülkenin de veto hakkı var. BM daimi üyeliğinden vazgeçen ülke var mı? NATO'dan vazgeçmek veto hakkını kullanmaktan vazgeçmek demektir" diye önemli bir saptama yaptı. Yalım'ın şu hatırlatmalarına da çok dikkat edelim:
Tarihten örnekler
"Yunanistan'ın NATO'nun askerine kanadına dönmesinde Kenan Evren veto hakkını kullanmamıştır. Peygamber efendimize hakaretler içeren karikatürlerin yayınlandığı Danimarka'nın Başbakanı Rasmussen için AKP Hükümeti veto hakkını kullanmamış ve Rasmussen, Erdoğan ve AKP Hükümetinin desteği ile Nisan 2009'da NATO Genel Sekreterliği'ne seçilmiştir. Fransa Devlet Başkanı Sarkozy'nin, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkmasına ve Türkiye'ye İmtiyazlı Ortaklık önermesine rağmen AKP Hükümeti veto hakkını kullanmamış ve Fransa, Erdoğan ve AKP Hükümetinin desteği ile Nisan 2009'da NATO'nun askeri kanadına dönmüştür. Milletimizi van minut masallarıyla uyutmaya çalışan Erdoğan ve AKP Hükümeti veto hakkını kullanmamış ve Mayıs 2016'da İsrail'in NATO'da temsilcilik açması sağlanmıştır.
Türkiye'nin NATO'dan çıkmasını isteyenlerin, Evren ve Erdoğan'ın veto hakkını kullanmamasını eleştirmediği görülmektedir. ABD ve İsrail'in vesayeti altında olan ve milli olmayan hükümetler veto hakkını kullanmamıştır.Ancak Türkiye'nin veto hakkı şemsiyesi altında cereyan eden olumlu örneklerde vardır. Örneğin,Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin NATO Akdeniz Diyaloğu'na üyelik çabası,SHAPE Karargahı / Belçika-Mons'ta 2002 yılında yapılan alt komite toplantılarında engellenmiştir. (Bu olay Yalım'ın NATO görevi sırasında gerçekleşmiştir-aht-) İYİ Parti'nin iktidara gelmesi halinde veto hakkını kullanacağı beklenmektedir.
Sovyetler Birliği dağılmıştır ancak Rus tehdidi sona ermemiştir. Rusya Federasyonu'nun, NATO üyesi olmayan Gürcistan'a 2008'de savaş açtığı ve NATO üyesi olmayan Ukrayna'ya ait Kırım bölgesini 2014'de ilhak ettiği unutulmamalıdır. RF'nin elinde nükleer silah vardır. Ancak, Türkiye'de nükleer silah yoktur. Türkiye'nin NATO üyeliği, nükleer saldırılara karşı caydırıcılık ve koruma sağlamaktadır. Türkiye'nin yüksek irtifa hava savunması konusunda NATO'dan destek aldığı da gözden uzak tutulmamalıdır.
Türkiye, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında NATO üyesi olmasaydı, NATO Antlaşması'nın 5. Maddesi Türkiye'ye karşı işletilebilir ve haklı olduğu bir mücadelede haksız konumuna düşürülebilirdi. Ege Denizi'nde Yunan işgali altında olan adalarımız diplomatik yollardan geri alınamazsa askeri müdahale kaçınılmazdır. Böyle bir durumda 5. Madde ile muhatap olmamak için Türkiye'nin NATO üyeliği devam ettirilmelidir.
Rusya dost mu?
Geçtiğimiz günlerde PKK terör örgütü tarafından Şemdinli'deki kontrol noktasına yapılan saldırıda 6 askerimiz ve 2 korucumuz şehit oldu. Teröristlerin saldırıda, ABD tarafından PKK'nın Suriye'deki uzantısı YPG/PYD'ye verilen AT-4 roketatarını kullandığı belirlendi. ABD'nin PKK'ya silah desteği vermesi asla kabul edilemez. ABD'ye en şiddetli şekilde tepki verilmelidir. Ancak PKK terör örgütünün çoğunlukla Rus yapımı Kaloşnikof piyade tüfeği kullandığı ve örgütün 1997'de Rus yapımı SA-7B füzesi ile biri taarruz ve biri genel maksat helikopteri olmak üzere 2 helikopterimizi düşürdüğünü unutmamak gerekir.
Türkiye'nin, NATO'ya girmek için Kore'ye asker gönderdiği ve NATO üyeliği için çok büyük bedel ödediği de unutulmamalıdır. Türkiye'nin NATO şemsiyesinde olması, milli çıkar ve ulusal güvenliğimiz için gereklidir."
Esas sorun, NATO'ya üye olup olmamakta değil milli olup olmamak da!..
-----------
Irak başbakanı İbadi'yi “sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, karatımda değilsin, kalitemde değilsin, haddini bil” diyerek yuhalatan kimdi, “değerli dostum, kardeşim İbadi'yi külliyemizde ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim” diyerek alkışlatan kimdi?.
Irak başbakanı İbadi'yi “sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, karatımda değilsin, kalitemde değilsin, haddini bil” diyerek yuhalatan kimdi, “değerli dostum, kardeşim İbadi'yi külliyemizde ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim” diyerek alkışlatan kimdi?.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder