6 Mart 2017 Pazartesi

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ BÖLÜM 6


 BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ  BÖLÜM 6



KOSOVA'DA SIRP-ARNAVUT ÇATIŞMASININ ARKASINDA NE VAR?

> Kosova'da Sırp-Arnavut çatışması birden alevlen-di? Ne diyorsunuz?
M. KAYNAK : Şu anda dünyadaki çatışmanın aracı olarak dinsel farklılıklar ve etnik farklılıklar vurgulanıyor. Buradaki mücadele aslında, ne Sırpların ne Arna-vutların mücadelesi değil. Orada nüfuz mücadelesi var-dır. Nüfuz mücadelesi şu anda Rusya ve Amerika Bir-leşik Devletleri'nin etkin olduğu bir çatışma alanı gö-züküyor. Onun için Amerika Birleşik Devletleri mümkün olduğu kadar ayrışmaları sağlıyor. Çünkü mesela siyasi görüş farklılıkları giderilebilir. Sağcıyla solcu bir-birini öldürdükten sonra barış sağlayabilir. Türkiye'de de gördünüz. Ama etnik çatışmalar daha sonra giderile-mez. İki tarafın düşmanlığı sürer. Kan davası unutulamaz. Karşıdaki Boşnak'ı suçlamaktadır. Sırp'ı suçla-maktadır, Arnavut'u suçlamaktadır. O bakımdan bu ay-rışmayı tahrik ediyorlar. Ve Amerika Birleşik Devletleride bu bölgede kalıcı bir yapı oluşturmak için bu ça-tışmalardan istifade ediyor. Zannediyorum, Arnavutluk Bulgaristan arasından bir hatla Rusya'yı sınırlamak istiyor esas itibariyle.

Muhtemelen Sırp tarafı Rusya'ya daha yakın ola-cak, güneyde de Amerikalılar hakim olacak.

E. GÜRSES: Barış döneminde orada bir öğrencimiz subaydı. Master tezini Kosova konusunda hazırladı. Burada belirli bölgelerde Amerikan, Fransız, İngiliz, Alman askeri var. Şimdi bundan Amerikalılar rahatsız. Almanlar, Fransızlar ise burada diğerlerinden rahatsız. Avrupa Birliği Balkan sorununa müdahale edecek ha-zırlıkta değildi. ABD bunu görerek bölgeye girdi. AB şimdi bu tür gelişmelere karşı ordusunu kurmaya çalışıyor. Fakat ABD'nin bunu engellemesi bu bölgeden de dışlanmak istemediğinin bir göstergesidir.

Bu Geniş Ortadoğu Projesi'nden bahsedilirken bazı arkadaşlar Balkanlar bunun içinde yoktur diyorlardı. Balkanlar bunun içinde vardır. Biz niye bunu söy-lüyoruz? Yani enerji kaynakları dediğimiz sadece petrol değildir. Enerji kaynakları bir kontrolü ifade eder. Balkanlar da bir kontrol hattını ifade eder. Neyin kontrolü? Güneye ve Güneydoğuya inişin yolunu kesmek için Balkanları kontrol etmeniz gerekir. Romanya'yı kontrol ediyorsunuz ama Bulgaristan'ı kontrol etmezseniz, Adriyatik-Karadeniz hattında Bulgaristan üzerinden Kara-deniz'e çıkışı engelleyemezsiniz. Bulgaristan ve Romanya'nın birlikte NATO'ya alınmasında ABD'nin bu tür hesaplar içinde olduğunu da düşünüyorum. 
Almanlar' ın Gürcistan üzerinde etkinlik kurmaya uğraşmasını buraya ticari kolaylıklar sağlama çabasında görüyoruz. Karadeniz yolu kapanırsa Almanya'nın tek Rusya üzerinden Kafkasya yolu kalır ki burasıda bölgede henüz sürmekte olan VVashington-Moskova rekabetinin sonu-cuna bağlı olarak şekillenecektir.

M. KAYNAK: Enerji konusunda bir şeyler söy-lemek istiyorum. Bazı çelişkiler var. Diyoruz ki, aslında bütün bu mücadele enerji kaynaklarını kontrol altma al-mak için. Almanya'da bir hadise dikkatimi çekiyor. Geçenlerde CIA'dan sızan, sızma oldu mu güveniliyor, söyleseler propaganda sayılırdı, bir araştırma vardı. Bu araştırmaya göre önümüzdeki 5-10 yıl içinde İngiltere buzullarla kaplanacak Asya'da insanlar açlıktan bir-birlerini yiyecekler. Küresel bir felaket geliyor. Dün-yada bundan daha büyük bir tehdit olamaz. Nükleer savaş tehdidi bile bundan daha ciddi olamaz. Diyorlar ki, bunun sebebi karbondioksit emisyonudur. Petrol ve kömür kullanımından kaynaklanan karbondioksit dün-yayı bu hale getirecek. Bunun arkasındaki mesaj şubunu artık kullanmayalım. Hepimizin mahvına sebep olacak bir enerji. Lanet olsun. Yenisi gerek. Ta başından söylediğimiz bir iddiayı tekrarlamak istiyorum, muhtemelen Amerika Birleşik Devletleri yeni bir enerji dev-riminin hazırlığını yapmaktadır. Onun için bu petrol bölgelerini negatif anlamda kontrol etmek istemektedir. Böyle bir enerji değişimi Amerika Birleşik Devletleri'ni dışarıdan petrol almaktan kurtarır. Ve ekonomik prob-lemlerine önemli ölçüde yardım eder. Çağ değişimi olur.

KAFKASLARDA NELER OLUYOR?

> Gürcistan'da yeni devlet başkanı Mikhail Saakaşvili, Acaristan özerk bölgesini ziyaret etmek istemesi ile başlayan gerginlik, bölgede her an patlayacak bir potansiyel tehlikeyi gösteriyor. Neler oluyor bölgede?

E. GÜRSES: Gürcistan Kafkasya'nın kapısıdır ve Türkiye açısından Gürcistan'da istikrar çok önemlidir. Zaten Şevard Nadze döneminde biz Tiflis'e her türlü desteği veriyorduk. Gürcistan'da sorun nedir? Gürcistan'da bazı otonom bölgeler var. Rusya sınırında Güney Osetya, Kuzey batıda deniz kıyısında Karadeniz'in doğusunda Abhazya bölgesi var. Bir de Türkiye ile Gür-cistan'ın sınır bölgesinde Batum'un başkent olduğu Acaristan bölgesi var. Bunun dışında bir Cavakheti bölgesi var. Burada çoğunlukla Ermenilerin yaşadığını bunların otonomi istediğini hatırlatmıştık, burası da riskli bir bölge. Ermenistan'a yakın bir yer ve Ermenis-tan bunlara otonomi verilmesini istiyor. Çünkü buradan Batum'a bir hat çizilmesini istiyor, Karadeniz'e çı-kış almak için.

Tiflis, Abhazya bölgesini kaybetmiş. Abhazya'da 90 bin civarında Abhaz var şu anda, belki son zamanlarda biraz daha artmıştır. Abhaz hükümeti dışarıdaki Ab-hazları çağırıyor, bedava ev veriyor, arazi veriyor. Coğ-rafya çok güzel. Burada 250 bin civarında Gürcü yaşı-yordu. Bunun 200 bini çatışmalar sonucu Gürcistan'a sığındı. 40 bin civarında Gürcü ise sınır bölgesinde yaşı-yorlar. Rusya Abhazya'ya destek verdi, çünkü NATO Gürcistan'ı üye olarak almak için bir adım atmıştı bir dönem, o zaman Rus Genelkurmay Başkanlığı'dan bir açıklama geldi. NATO'nun, Gürcistan sınırına kadar gelmesine izin verilmeyeceği belirtiliyordu. Rusya Abhazya'ya destek verdi ve silahı olmayan Abhazya 200 küsur bin Gürcüyü oradan kovabildi. Gürcistan ordusu da bir şey yapamadı. Dışardan destek bunu sağladı Abhaz yönetimine. Bunun arkasında Rusya'nın Ab-hazya'daki askeri üssünün olması yatıyor. Acaristan'da da bir askeri üssü var. Bunları korumak istiyor. Koru-duğu zaman bölgedeki etkinliğini arttırıyor. Her zaman söylüyoruz, askeri olarak bir yerde olursanız, orada ekonomik ve siyasi olarak da etkinliğiniz olur.

Amerikalılar hangi hattı kullanıyorlardı? Ortada A-caristan'la Abhazya arasında bir Poti limanı var, Poti limanını kullanıyorlardı. O da Karadeniz limanı. Batum ilginç bir yerdir. Batum'da Çoruh'un taşıdığı toprak doğal liman yapmıştır. Yüzyıllardır burası ticaret merkezi-dir. Osmanlı döneminde de Kafkasya'nın ticaret kapısı olarak kullanılmıştır. Batum'da çok uygun bir liman ve havaalanı var. Arazi çok verimlidir. Eğer Amerikalılar Batum merkezli Acaristan'ı kontrol ederlerse, Tiflis'e doğudan bir hat yaparlar. Çünkü doğudan 3-4 saat da-ha kısadır Tiflis'e gidiş, ama o yol bakımsızdır. Ba-tum'dan Tiflis'e gidenler, önce Poti tarafına doğru ku-zeye çıkıyorlar, batıya ve güneye saparak Tiflis'e gi-diyorlar. Fakat yol uzuyor. Amerikalılar burayı kontrol ederlerse Kafkasya'nın kontrolü daha kolay olacaktır.

Şimdi, Saakaşvili göreve geldi. Saakaşvili genç ol-duğu için buradaki liderler tarafından pek tutulmadı. Çünkü Kafkasya'da yaşlılık saygının ifadesidir. Böyle bir gelenek var. Saakaşvili Savunma Bakanı ile birlikte Acar İstan'a gitti fakat Acar İstan Cumhurbaşkanı Aslan Abaşidze'nin adamları Acaristan'a Saakaşvili'yi sok-madılar. Gürcistan'ın bir bölgesi burası ve Gürcistan Cumhurbaşkanı Acaristan'a sokulmuyor. Burada Aslan Abaşidze sizin de söylediğiniz gibi, buyur etseydi, hiç-bir şey olmayacaktı belki de. Ama orada gelenek farklı. 35 yaşında bir adam orada çocuktur. Aslan Abaşid-ze'nin silahlı adamları var. Kendi bölgesinin vergisini topluyor, silahlı kuvvetlerini kurmuş, Rus askeri üssü var. Oranın güçlenmesi için de Rusya ile ilişkilerini ge-
liştiriyor. Saakaşvili hemen buraya abluka uyguladı. Buraya abluka uygulasan ne olacak.

Bu aslında Moskova-VVashington kavgası. Yoksa bu bölgelerin kavgası değil. Abaşidze denge kurmaya çalı--şıyor. İsteseydi kavga olurdu. Ama Saakaşvili, kavga isterse zarar görür. Yani burada kavga etse, Abhazya durumuna düşer. Sonunda bir anlaşmaya vardılar ara-cılar girdi. Saakaşvili, Batum'a geldi, cumhurbaşkanlı-ğının penceresinden halkı selamladılar. Ama Abaşidze büyük tezahürat gördü. Halk Abaşidze'ye desteğini sürdürüyor. Bu demek değil ki, Tiflis'ten kopmak isti-yorlar. Tabii Abaşidze'nin burada bir polis devleti kur-duğunu da söylemek lazım. Batum'da birine bir şey sorsanız, elini ağzına kapatır. Korkar. Adam kendi oğlunu belediye başkanı yapmış, bankaların başına yakın-larını yerleştirmiş.

Tiflis şunu yapmak zorunda. Göreve geldiğinde Saakaşvili Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü koruya-cağım diyordu. Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü ko-rumanız için Güney Osetya'yı kendinize katmanız la-zım. Güney Osetya'da eski bir komünist vardı, şimdi büyük kapitalist oldu, 38 yaşında. Kuzey Osetya ile birleşeceğim ve Rusya'nın bir bölgesi olmayı sür-düreceğiz birlikte diyor. Abhazya'yı kaybetmişsin, Acaristan'ı kontrol edemiyorsunuz, Cevahati bölgesinde Ermeniler otonomi istiyor. Orada da Rus üssü var, Rus üssünün çıkmasını istemiyorlar. Tiflis diyor ki, Rus üs-sü buradan çıksın Amerikalılar öyle talep ediyorlar. Ama Ruslar diyorlar ki, buradaki halk bizi istiyor. Çün-kü halka istihdam sağlanıyor burada. Şimdi böyle bir ikilem var. Tiflis zor durumda. Tiflis Amerika'nın talimatıyla zamanında bu tür gerginlikleri kontrol etmek için asker kullandı ve çok zarar gördü. Şimdi de asker kullanacak bir gücü yok ama Amerikalılar Tiflis'i kont-rol etmek zorunda, çünkü Tiflis'i kontrol edemezseniz Rusya'nın Kafkasya'daki etkiliğini de kontrol edemezsiniz.
Burada Amerikalılar Ruslarla kavga ederek bir yere varamayacağını görüyor. Zamanında Türkiye Amerika-lıların yanında yer aldı ve Rusların dışlanmasında A-merikalılara yardımcı oldu. Ama Rusya'yı dışlayamadılar. Çünkü Tiflis halkının önemli bir kısmı Rus yanlısı. Gidiyorsunuz Bakü'ye, bir kısmı İran'la iyi ilişkilerimiz olsun diyor, bir kısmı Türkiye ile bir kısmı da Rusya ile iyi olsun diyor.
Ermenistan hem Amerika'ya hem Rusya'ya oynu-yor. Askeri olarak Rusya ve İran'la iş birliği yapıyor, para olarak Amerika'daki lobiyi kullanıyor. Amerikalılar bundan çok rahatsız. Çünkü Ermenistan'da işsizlik ar-tınca, binlerce Ermeni Amerika'ya gidiyor. 

Amerikalılar da bundan rahatsız, Ermenistan'a yardım ediyorlar ki göç dursun diye. Şimdi bize baskı yapıyorlar Erme-nistan kapısını açalım diye. Hükümet yakında kapıyı da açabilir.

Saakaşvili Amerika'dan geldiği için farkında değil, Kafkasya'da dengeyi iyi kurmak lazımdır. Kafkasya'da bir tarafa fazla yaklaşırsanız karşı taraf sizi zor durum-da bırakmak için mutlaka bir yol bulur. Burada Gürcis-tan'ın toprak bütünlüğünü sağlayayım derken, elindeki başka yerler de gidebilir. Bu gerginlikler zaten dışarı-dan bağlantılı gerginlikler. Yani Kafkasya'da etkinlik kurmak için kışkırtılan gerginliklerdir.
Ermenistan'ın Karabağ meselesini bu kadar çabuk halletmesinin arkasında ne var? Rusya var. Rusya baktı ki, Türkiye, İngiltere Amerika, İsrail işbirliği yapıyorlar bölgede. Bunlar Kafkasya'dan beni dışlayacaklar. Ne yapmak lazım? Azerbaycan'ı zor durumda bırakırsak buradaki operasyonları kırarız diye hesap ettiler. 

Azerbaycan arada zarar gördü. 

Güney Azerbaycan Bakü'ye bakmayı erteledi. Baku çekim merkezi olmaktan çıktı. Baku başarılı olsa, Güney Azerbaycan Bakü'ye yanaşır. 

Bu da İran'ı rahatsız eder. 

Bu nedenle Ermenistan'la anlaşmazlıklarda Tahran Erivan'a destek verdi 
Rusya'nın yanında.
Türkiye burada politikalarını belirlerken Rusya'yı hesaba katmalı ve ABD'nin dışlama operasyonuna taraf olmamalıdır. Amerikalılar bile başarı şansı azdır diye Kuzey Hazar'dan Rusya'yı dışlama çabasına son verdi-ler. Kafkasya kolay kolay durulmuyor. Neden? Çünkü Kafkasya'da daha paylaşım tam olarak sağlanmadı.

SURİYE'DE KÜRTLER, NEDEN ARAPLARLA ÇATIŞTI?

> Suriye'de uzun zamandan beri ilk defa bir Arap-Kürt çatışması oldu. Bunun arkasında neler var?

M. KAYNAK: Şu anda dünyada çok büyük bir çatışma var. Bu çatışmanın aktörleri hangi devletler ve hangi araçları kullanıyorlar? Bu tamamen gizli servisler tarafından yürütülen bir savaştır. 

Onlar tarafından planlanıyor stratejiler, onlar tarafından belirleniyor. 
Ve asıl amaçta kitleleri yönlendirmek ve yönetmek. Adeta insanların beyinlerine hitap eden bir savaş var. Askeri müdahaleler çatışmalar ikinci planda kalıyor.
Suriye'de uzun zamandan beri görünmeyen bir ça-tışma oldu. Kaldı ki, PKK Suriye'de daha önce üslenmişti. Suriye Devleti ile de herhangi bir ihtilafı yoktu. 
Hatta destek görüyordu. Biz de bu destekten dolayı itham ediyorduk onları. Birdenbire bu çatışma nereden çıktı. Suriye'deki Kürtlerin önemli bir özelliği vardır, bunlar daha ziyade Türkiye'den göç eden Kürtlerdir. PKK'nm da Türkiye'den sonra en çok örgütlü olduğu yer Suriye'dir. Eğitim düzeyleri yüksektir.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Kürt konusunda bir politikası var. Şunu görüyoruz, K. Irak'ta bir Barzani ve Talabani etrafında bir yapılanma var, bir de PKK var. PKK'nın özelliği K. Irak'ta sayıları az olmakla beraber, Türkiye içinde bir uzantıları var. 

Bir de Suriye içinde uzantıları var. Bir güç odağı. Fakat bizim senelerdir gözden kaçırdığımız bir nokta var, PKK hareketinin sınıfsal bir kimliği var. Biz etnik bir hareket olarak algı-lıyoruz ama, aslında bu doğru değil, Kürtlerin yaptığı bir hareket olmakla beraber, sınıfsal özelliği var. 

Bu sınıfsal özelliği nedeni ile PKK ile Barzani ve Talabani karşı karşıya. Yani aynı cephede değil. 

O halde bu hareketi, Kürt hareketini büyütmenin tek yolu, Kürtleri tek bir kimlik etrafında toplamaktır. 
Yani, sınıfsal kimlik yerine etnik kimliği ön plana çıkartmak gerekir. Kürtün tek kimliği olmalıdır, o da Kürtlük kimliğidir. Bu da PKK'daki sınıf kimliğinin asılmasıyla olur.
Genelde etnik kimlik bir çatışmada ortaya çıkar. 
Mesela Balkanlara bakın çatışmalar nedeniyle insanlar etnik kimliğin etrafında dolaşır. 
Bir tehdit olduğu za-man etnik kimliği sığmıyorsunuz. Diyorlar ki, bu Kürt-leri tek bir etnik kimlik etrafında birleştirmemiz lazım, bunun için bir tehdit olması lazım. Bu saldırı olduğu zaman Kürtler kendi aralarında ihtilafı terk ederler ve Kürtlük kimliği etrafında birleşirler. 
Suriye'de yapılan odur. Oradaki Kürtlere diyorlar ki, başka ideolojik i-nançlarınızı, farklılıklarınızı unutun siz Kurtsunuz diyorlar. Böyle bir ayrışma muhtemelen Irak'ta da denenecektir. 

Yani Irak'ta Kürt kimliğine yönelik bir saldırı olacaktır. İran'da da olacaktır. 
Kürtleri çevreden soyutlayıp, kendi kimlikleri etrafında bir savunma hattının içerisine sokmak istiyorlar.

E. GÜRSES: 15 sene kadar önce Londra Üniversite-si'nde yahudi arkadaşlarla konuşuyoruz. 

Diyorlardı ki, İsrail'in üzerinden yükü atmak lazım. İsrail'in üzerin-den yükü atmak için, İsrail'in üzerinden yükü atabileceği başka bir bölgede öyle bir yer yaratmak lazım ki, bu yer komşuları ile de kavgalı olsun. Yıllardır Müslüman İsrail diyoruz. Neden? Müslüman olacak ama İsrail'in üzerinden yükü alacak.Yani komşularından bir tehdit algılayacak ve orada varlığını dışarıdaki bir güc sayesinde sürdürebilecek. Bu proje sürüyor.

11 Eylül'den sonra Kissinger'in projesi var dedik. Afganistan'a sıra gelecek. Afganistan'dan sonra Irak ve Suriye'ye ya da İran'a. İran'da başarılı olamadılar. İran'da Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde ara sıra yağmalar, çatışmalar oluyormuş, öğrenciler var orada onlar haber gönderiyor bize. 
İran'da bölgelerin kontrolü Tamamıyla Tahran'da değil. Ayrı dini, yerel liderler var. 
Olaylar yerelde kontrol ediliyor çoğunlukla. Dış dünyanın bundan haberi olmuyor. 
Suriye'ye bir şey olduğu zaman, her şey Şam'dan organize edildiği için bütün dünya haber alıyor. 
Suriye de olanlar, İran'da da oluyor ama İran bunları kendi içinde eritiyor. Çünkü sistem öyle ki, hemen dişlinin arasında eziliyorlar.

Neden Suriye bu kadar önemli, İran önemli? Çünkü K. Irak operasyon merkezi olacak, Türkiye bu rolü kabullenmediği sürece. Kıbrıs'tan ya da Türkiye'den bir bağlantı kuracaksınız. 
Sıçrama alanlarınız olacak. Amerikalıların Kıbrıs'a gösterdikleri yoğun ilgi de bununla bağlantılıdır. 
Kuzey Irak'ı Hazar'a bağlamanız gerek. Hazar'a bağlamanız için İran'ın kuzey batısından bir hat kurmanız gerekir. O zaman oradaki Azerileri yahut da Kürtleri ayaklandırmanız gerekir. Ayaklandırırsanız İran ordusu bunları ezmeye gelir. Bir gerekçe ortaya çıkar. Siz de Birleşmiş Milletler'den insani müdahale kararı çıkartıp müdahale edersiniz.
Kuzey Irak'ı Akdeniz'e nasıl bağlayabilirler? Haritaya bakıyorlar, Ürdün'den mi yoksa Suriye'den mi bağlasak diyorlar.Ürdün'den bağlasak, Ürdün müttefikimiz. Suriye'den bağlarsak sorun olmaz zaten terörist lis-tesinde. Şimdi ilk adım nereden başlıyor? Suriye'nin ku-zey doğusu. Yani K. Irak'tan başlayan hattın Akdeniz'e bir çıkışı sağlanacak. Eğer Suriye geri adım atar da bu 114
projeye direnmezse sorun olmaz. Fakat direniş olursa projenin hayata geçirilebilmesi için Suriye içinde kış-kırtmalara başvurabilirler.
Yalnız Akdeniz'e değil, Hazar üzerinden Afganistan'a da bağlantı kurulacak. Hat kuramazsam bölgeyi kontrol edemezsiniz. Soğuk Savaş döneminin tahdit politikasının farklı bir versiyonu gibi görünüyor bu proje. Şimdi merak ediliyor, niye bizim boru hatları iki de bir bombalanıyor, faaliyete geçirilemiyor? 
K. Iraktaki arkadaşlara soruyoruz. Öyle bombalar atıyorlar ki, bunların sıradan peşmergelerin elinde olması mümkün değil. Bunlar büyük patlayıcılar ve bir aydan fazla sürüyor tahribatı gidermek. 
Demek ki, birileri bizim boru hattının faaliyete geçmesini istemiyor. 
Ne deniyor? İsrail toprakları üzerinden geçen bir boru hattı istiyor. 
Ürdün hükümetiyle bu konuda görüşmeler yapıldığı iddiaları basma yansıyınca Ürdün hükümeti 10 Nisan 2003'te yaptığı bir açıklamada böyle bir proje konusunda görüşme olmadığı açıklamasını yapmak zorunda kalmıştı Arap kamuoyunun tepkisini çekmemek için.
Suriye'deki faaliyetler bir kışkırtmanın sonucudur. Ve Suriye'nin kaç parçaya bölünebileceğinin hesaplan yapılıyor. Suudi Arabistan'ın bile ABD'nin düşmanı olduğunu, teröristleri beslediğini yazan gazeteciler var ABD'de. Suudi Arabistan'ın bölgelere ayrılmasını hatta Mekke kontrol altına alınırsa İslam dünyasındaki etkin-liğimiz artar mı diye yazanlar da var. Bunlardan sonra Libya gelebilir diye 
yazıyordu 11 nisan 2003'de Suudi Arabistan'ın Arab News gazetesi. Fakat Libya ABD ve ingiltere'yle anlaşmış gözüküyor. Böyleyse bir saldırıyla karşılaşmaz.

> Bu bölgede, Kürt bütünlüğünün sağlanması, bölgeyi nasıl etkiler, Türkiye'yi nasıl etkiler?

M. KAYNAK: Zaten hedef Türkiye'de Kürt kimliğinin ortaya çıkarılmasıdır. PKK hareketi Türkiye'de çok fazla irdelenmedi, onun sınıfsal kimliği göz ardı edildi. Etnik kimliği ön plana çıkarıldı. Hatta bu ne biçim Kürt hareketi, devamlı Kürtleri öldürüyorlar diyorlardı. A-naliz yapın, bu etnik kimliktir. 
Tehlikeli bir kimliktir. Etnik kimlik, Balkanlarda, her yerde görüyorsunuz, bu uzlaşmaz bir ayrışmaya yol açar. Türkiye'deki bir takım çevreler etnik kimliği ön plana çıkarmak istiyorlar, bu hem yanlış, 
hem tehlikelidir. Türkiye'deki sınıfsal kimlik ön plana çıkarılabilir. Mesela SHP içerisinde HADEP bütünleşiyor. Bu doğru bir stratejidir. Yani diyorlar ki, bir sol hareketin içine giriyoruz. 
Bir etnik hareket ol-maktan uzaklaşıyorlar. O bakımdan Türkiye'de ilk önce etnik çatışmaya yol açacak tavırlarda bulunulmamalıdır. 
Burada en önemli şey Türkiye'de yapılacak operasyondur. Ve bu olayın Türkiye'ye sıçramasıdır. 

Türkiye'nin bunu dikkate alması lazım. Türkiye'de iki çatış-ma alanı yaratılmaya çalışılıyor. Bunlardan birincisi Güneydoğu Anadolu'daki etnik kimliğe dayalı çatışma, diğeri Türkiye'de laik-muhafazakar çatışmasıdır. Bu ikisinden kaçın, bu çatışmaları sonraya bırakın. Çünkü şu anda Türkiye bir savaşın içindedir, bütün dünyanın taraf olduğu bir savaşın içerisindedir, şu anda hedeflerinizle uğraşın. Bu ideolojik farklılıkları da sonraya bırakın. 

Bu konuda dikkatli olun.

Amerika'nın PKK'nm icabına bakacağım dediği şey de silahlı bir çatışma değildir. Amerikalılar PKK ile silahlı çatışmaya girmezler. Türkiye içindeki PKK sem-patizanlarını anti-Amerikan çizgiye çekmezler, bu kesin olarak böyledir. Amerikan karşıtı cepheye sokmak istemezler. Yapacakları şey PKK içerisindeki siyasi ve ideolojik kimliği etnik kimliğe dönüştürmektir. Etnik kimliğe dönüştürdüğünüz an PKK diye bir şey kalmaz, Kürt kalır. Kürt mücadelesi olur. Bu herkes için yanlış-tır. O zaman da etnik kimlikle çatışmalarda bir zorluk vardır. İnsanlar kendilerini tehdit altında hissettikleri için çok az sayıda olsalar bile sonuna kadar mücadele ederler. Etnik kimlikte olanlar sonuna kadar dövüşmek zorundadır. Çünkü hayatına kasteder karşı taraf. 

Oyüzden de ölümüne dövüşürsünüz. Böyle bir ayrışma sonu gelmez bir mücadeleye yol açar. Bizim zaten bu güne kadar bu kavganın içindeki sıkıntılarımız bu yüzden oldu.

Burada Irak'a bakmak lazım. Amerika diyoruz, sanki çatışan başka kimse yok. Ama Amerika kendi kendini tuzağa batırıyormuş gibi, başka tuzağa batan da yok. Oysa dünyada madem çatışma cereyan ediyor, bu savaşı yürütecek bir ülke var. Rusya. Irak'taki muka-vemetin çok enteresan bir yönü var. Herhangi bir ülke-de bir mukavemet gördüğünüz zaman bunun adı var-dır, lideri kadrosu, hedefi vardır. Irakta yok bir şey var. Bunu bilerek yapıyorlar. Bunu yapan bir akıl diyor ki, ben buna şehir mukavemeti desem, iç çatışma olur. Kürt desem olmaz. Irak'ta zaten karşı tarafın istediği şey olan ırk çatışmasına ve din çatışmasına yol açar. Onun için ne adını ne tanımını koyuyorlar diyorlar ki, vurun Amerika'ya. Kim bu belli değil. Burada bir akıl var. Bu akıl aslında orada küçük gruplarla mukavemet eden insanların stratejisi olmadığını bunun bir devlet düzeyinde bir strateji olduğunu kabul etmek lazım. Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya arasında bir ça-tışma var, gizli servisler düzeyinde. Bunun en tipik ör-neğini Irak'ta müşahede ediyorum. Irak'ta böyle bir çatışmanın olduğunu tahmin ediyorum.

E. GÜRSES: Irak'ta sadece Rus istihbaratı yok. Moskova'da çok sayıda Iraklı genç eğitim gördü. Bunlar Baas Partisi'nin elemanlarıydılar ve bir çoğu çok önemli makamlara geldiler. Fransız istihbaratıyla da ilişkili olan Fransa'da eğitim görenler de vardı. Bunlar da çok önemli. İngiltere'de 1991körfez savaşı sırasında önemli sayıda Iraklı öğrenci ülke dışına atıldı. Bu öğrencilerin neden özellikle kimya, biyoloji gibi dallarda eğitim al-dıkları İngiliz istihbaratının dikkatini çekmiş olacak ki özellikle bu dalda eğitim görenler kovuldu. Bir de il-ginçtir, bunlar İngiltere'de silah sanayiine ilişkin incelemelerde bulunan üniversitelileri seçiyorlardı. İngilizler bunu sonradan fark ettiler ve bunları kovdular. Ama bitmiyor tabi, bunlar Paris'e gittiler, Moskova'ya gittiler. Çok önemli oranda Suriye'den de var. Fakat İran istih-baratını da unutmayalım. Almanya'nın ve Rusya'nın desteği var bunlara. Bölgesel çıkarlar ortak bu konuda.

> O zaman Irak'ın istikrara kavuşmasını epeyce bekleyeceğiz...

E. GÜRSES: Amerikalılar Irak'ın bütününde istik-rardan ziyade K. Irak'la ilgileniyorlar. Elimizdeki 8 Mart 2004 tarihli anayasa bunu gösteriyor. Anayasada Kürtlere nasıl otonomi verilir ve bu güvenceye alınır o yazılmış. Adına otonomi dersiniz fakat bağımsız devletgibi davranır. Hesap bu gibi geliyor bana.

> Rusya'nın böyle bir çatışmaya bakışı nedir? Belki kendisi de zaman zaman PKK'yı destekledi. Şu andaki bu Kürt birliğinin sağlanması Rusya'nın da aleyhine olmaz mı?

M. KAYNAK: Rusya'nın da aleyhine olduğu için Amerika'nın bu operasyonlarına karşı çıkacaktır. Yani mücadelesi Amerika'yladır. Diğerleri alettir. Bu aleti nasıl kullanacağına bakar. Burada Suriye'yi destekler. Suriye'ye önemli ölçüde yardımcı olacaktır. Ve bu ça-tışmanın da bu hale gelmesini engelleyecektir. Kaldı ki, Kürt unsuru içerisinde Rusya'nın tavrını da bilmiyoruz. Yani uzaktan seyrettiğini ve hiç ilgilenmediğini dü-şünmek de yanlış olur.

E. GÜRSES: Burada asıl zararlı çıkacak olan Fransa, Almanya ve Rusya'dır. Çünkü Almanya'nın İran'da bü-yük yatırımları vardır. Fransa'nın İran'da yaklaşık 2 milyar dolarlık enerji yatırımını Clinton yönetimi en-gelleyememişti, Iran ve Libya'ya ambargo kararma rağmen. Fransa'nın Irak'taki bütün yatırımları durdu-ruldu işgalle birlikte. Rusya'nınki de. Fransız Bü-yükelçiliği bile tasfiye edildi. Halbuki işgal güçleri dip-lomatik misyonların güvenliğinden sorumludurlar.
Rusya kendi etrafında bir çevirme politikası uygulandığnı biliyor. 
Asıl birinci olarak Rusya etkilenecek gelişmelerden. İran neden Rusya ile işbirliği yapıyor? başka çaresi yok. Rusya hala silah konusunda İran'a destek veriyor. Amerika'yla kavga etmesine rağmen destek veriyor.
Fransa ikincil olarak etkilenecek, çünkü Irak'ta ABD'nin başarısı sonrası kontrol sırasıyla doğuya doğ-ru kayacak ve sonunda Kuzey Afrika'ya gelecek. F-ransa'nm buradan dışlanması süreci başlayacak. Bu durumda kavga şiddet lenebilir. Fransa'nın bunu görerek rekabetin Irak'ta kilitlenmesi için çaba göstermesi anlaşılır bir tutumdur. Onun için bölgede asıl kavga merke-zi Irak oldu. Amerikalılar da bu kavga merkezi içinde işin daha zora gideceğini bildikleri için, K. Irak'ta yoğunlaştılar. Buna bir de uluslararası meşruiyet kazandırıyor; işte Kürtler burada kavgasız yaşıyorlar. Bunlara yardım etmeliyiz diye. Bunlar yarın bir gün referandum da yapalım derler, referandumda bağımsızlık çıkar. Bağımsızlık çıktıktan sonra da sonra Suriye'de bir kışkırtma, bir baskı olduğu zaman, oradaki Kürtler için de aynısını yaparsınız. Suriye'de 17.8 milyon civarında bir nüfus var ve bunun yaklaşık 1.8 milyonu Kürt. Önce kavga çıkartıp sonra buraya Birleşmiş Milletler ara-cılığıyla insani müdahale adı altında girip referandum talebinde bulunmak en iyi emperyal yöntem haline gelmiştir günümüzde. 
Doğu Timor'da bu başarılı bir şe-kilde uygulandı, Doğu Timor denizinde önemli enerji kaynaklarının bulunduğu ortaya çıkınca.

> Bu Kürt oluşum Avrupa Birliği'nin de işine gelir mi?

E. GÜRSES: Almanya bu işte yan çizerse, Fransa bu işte yalnız kalır. Avrupa Birliği'n Kürtler üzerindeki kontrolü sona ermiştir. Almanlar bize yalvarıyor, bura-daki mültecileri alın, kaç para isterseniz verelim diyor.

M. KAYNAK: Avrupa bu güne kadar olaylara hep insan hakları ve demokrasi açısından baktı. 
Halbuki Amerika Birleşik Devletleri stratejik ve siyasi açıdan bakı-yor. 
Mesela Kürt oluşumunu nasıl hallediliyor. İki boyutu var. 
Biri Kürtleri etnik boyutta bütünleştirmek, ikincisi, Güneydoğu Anadolu'yla Kuzey Irak'ı ekonomik olarak bütünleştirmek. Güneydoğu Anadolu'da çok ciddi ekonomik darlık var. Bu darlık, Kuzey Irak'a Amerikalılar ve İsrail'in getirdiği paralar ve imkanlar ile yok oluyor. 

Kuzey Irak'taki Kürtler, Türkiye içerisindeki Kürtlerle ekonomik bağlar kuruyorlar ve bu bağ Güney doğu' daki Kürtleri de Türkiye içerisinde güçlü hale getiriyor. İnsanlar şu ticareti yapıyor bu ticareti yapıyor diye esnaf zihniyetiyle bakıyorlar. 
Oysa bu ticaret bölgenin ekonomik bütünleşmesi ve Türkiye'den ayrışması sonucunu doğurur.

> O zaman Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye yaklaşmasını bu açıdan da değerlendirebilir miyiz? 
Türkiye Avrupa Birliği'ne alındığı zaman otomatik olarak Kürt bölgesini de kontrol etmiş anlamına gelmez mi?

M. KAYNAK: Evet ama eğer Kürt bölgesini biz kontrol edemiyorsak, Avrupa'nın zaten şu anda çok büyük bir etkinliği de yok, iki taraf birden zaten kontrol edemez.Türkiye belki de bütünlüğünü bile İspanya'ya borçludur. 
Amerikan stratejilerinin orada hezimete uğraması Türkiye'nin önemini büyük ölçüde arttırdı. 

Bugün Türkiye'nin dışında Amerika Birleşik Devletlerinin ittifak yapabileceği her hangi bir Devlet kalmıyor.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder