26 Kasım 2016 Cumartesi

LAİKLİK VE DİN ÖZGÜRLÜĞÜ BÖLÜM 1



LAİKLİK VE DİN ÖZGÜRLÜĞÜ  BÖLÜM 1



Korkut KANADOĞLU*
* Prof. Dr. , Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi. 


Özet: 

Sekülerleşmenin kurumsal yapılaşması olarak tanımlanabilecek laikliğin iki yönü bulunmaktadır: Din ve vicdan özgürlüğünün ve farklı anlayışların toplumda bir arada yaşamasını sağlamak ve din istismarcılığının devlet üzerinde vesayet kurmasını engellemek. 
İşte bu noktada ortaya çıkan katı laiklik-pasif laiklik ayrımı, Anayasa Mahkemesi kararlarını da önemli ölçüde etkilemektedir. Din özgürlüğü, sınırsız kullanabilen bir hak değildir. Din özgürlüğü, çoğunlukla sınırını diğer temel hakların kendisinde bulmakla beraber, farklı topluluklar ve koruduğu alanlar açısından her somut olayda ayrı ayrı yorumlanmalıdır. Makalede din özgürlüğüne ilişkin sorunlar, Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararları ışığında ayrıntılı biçimde değerlendirilmiştir.

 Anahtar Kelimeler: Sekülerizm, Laiklik, Katı Laiklik, Yumuşak Laiklik, Din Özgürlüğü, 

I. Laiklik Tanımı

Laiklik kavramı felsefi ve sosyolojik alanda ele alınabileceği gibi siyasi-hukuki açıdan da yorumlanabilir.1 Buna göre laiklik şöyle anlaşılabilir; 
“Sayesinde din ve vicdan özgürlüğünün bir arada bulunduğu, herkes için eşit adalet talebine uygun, devletin farklı anlayışların toplumda birlikte yaşamasını sağlamak amacıyla tarafsız (nötr) kalmayı garanti ettiği (ilerici) bir siyasal düzenleme”.2 Bu tanıma 1961 ve 1982 Anayasaları’ndan kaynaklanan bir ek de yapılabilir: “Yalnızca din-devlet ayrılığı değil; aynı zamanda din istismarcılığının toplum üzerinde vesayet kurmamasını kontrol hakkı”.3 

Laikleşme, sekülerleşmenin kurumsal boyutudur. Sekülerleşme4, ortak kültürle din dünyasını görece birbirinin içine sokarken, laikleşme herşeyden önce dinin eğitim alanındaki rol ve yerindeki değişimi ortaya koymaktadır. Bu açıdan laiklik işlev değişikliği yarattığı için siyasi çatışmalara yol açmaktadır. Ancak bu değişim gerçekleştiği anda; örneğin bugün laik Fransa’da diğer liberal demokrasilerden farklı nitelikte bir hukuki rejim gerekmemektedir.5 

Laiklik, sekülarizm gibi terimler tarihsel açıdan Hıristiyan dinindeki halkların ülkelerine özgü olan dini ve siyasi koşullar altında doğmuş olmakla beraber, Türkiye’deki gelişimin İslamlıktaki devletle din arasındaki ilişki tarihinin Hıristiyanlıktaki karşıtlığından farklı oluşuna göre anlaşılması gerekir.6 

Bu nedenle hem bir ideoloji, hem de bir aksiyon olan7 laikliğin anlam ve kapsamını belirleme açısından, onun ait olduğu dildeki işlevine bakmak ve değerlendirmeyi buna göre yapmak gerekecektir.8 

Anayasa Mahkemesi, laikliği hem “Anayasa’da benimsenmiş bütün temel ilkelere egemen bir düşünce”, hem de “ülkemize özgü ve tarihsel nedenleri bulunan, klasik ve bilimsel tanımlardan ayrılıkları bulunan anlayış ve uygulama modeli” olarak tanımlamaktaydı.9 Bu tanım, radikal, militan ve dışlayıcı olarak nitelendirilmiştir.10 Laiklik tanımına ilişkin içtihadını değiştiren Anayasa Mahkemesi, artık katı laiklik anlayışı yerine yumuşak laiklik anlayışını benimsediğini ileri sürmektedir.11 Ancak bu yeni içtihada göre katı laiklik anlayışında dinin, “bireyin sadece vicdanında yer bulan, bunun dışına çıkarak toplumsal ve kamusal alana kesinlikle yansımaması gereken bir olgu” 
olarak belirtilmesi, evrensel ve felsefi verilere uygun düşmemektedir.12 

Yine Mahkeme’nin, benimsediği yumuşak laiklik anlayışının dinin “toplumsal görünürlüğüne imkân tanı” dığı ve “laik bir siyasal sistemde, dini konulardaki bireysel tercihler ve bunların şekillendirdiği yaşam tarzı(nın) devletin müdahalesi dışında” olduğuna dair tespitleri doğal sonuçlarına uzatıldığında, bütün toplumsal ve hukuki yaşamın din kurallarının hegomonyası altına girmesi kaçınılmaz olur. “Dinsel inanışlar ve bunlara uygun yaşama hakkı” gerekçesiyle sosyal ve kültürel yaşamın bütün dokuları na 13 din kurallarının ve dinci ideolojinin 
damgası ister istemez düşecektir.14

II. Din Özgürlüğünün Niteliği, Yorumu ve Kolektif Kullanımı

Din özgürlüğünün demokratik devlet oluşumu için temel oluşturan niteliği (1), bu özgürlüğün koruduğu farklı alanların geniş yorumlanmasını gerektirmektedir 
(2). Temel hak ve özgürlükler, aralarında nitelik farkı olmakla birlikte, kaynağı ve amacı bakımından ortak bir temele sahiptir. Temel hak ve özgürlüklerin bu anlamda bir bütün oluşturması, din özgürlüğünün kolektif kullanımı halinde diğer hak ve özgürlüklerle arasında bir ilişki kurulmasına yol açmaktadır (3). 

 1. Niteliği

Din (ya da inanç) özgürlüğünün, düşünce özgürlüğü gibi özgürlükçü demokratik bir anayasal devlet için kurucu ve temel oluşturan bir anlamı bulunmaktadır. En eski temel haklardan biri olarak inanç özgürlüğü, tarihsel ve sistematik olarak modern bir anayasal devlet olmanın zorunlu koşuludur. Çünkü devletin dinler karşısındaki tarafsızlığı, öncelikle inanç özgürlüğünün tanınmasıyla gelişmiş, devlet de bu özelliğiyle vatandaşların diğer özgürlükleriyle birlikte gelişmiştir. Dinsel, siyasal ya da özel alanda kişiliğin özünü belirleyen tinsel özgürlük, 
kamusal düşünce oluşumunu gerekli kılar. Kamusal düşünce oluşumu, batılı çağdaş devletlerin temelini oluşturur; basın, düşünce ve bilim özgürlükleri, tarihsel gelişimleri bakımından din özgürlüğüne kadar geriye gider. 

Tinsel ifade özgürlüğünün bu yüksek derecesi, düşünme özgürlüğü ve tüm yaşam alanlarındaki kitlesel iletişim hakkıyla ifade edilebilecek insan onurundan 
kaynaklandığı gibi, aynı zamanda anayasal devlet olmanın da önemli koşullarındandır.15 Kamusal alanda düşüncelerin özgür ve açıkça tartışılması ve sorunların belirlenmesi ve çözümüne ilişkin yaratıcı çeşitlilik, olguların çarpıtılarak görüş oluşturulmasını engellediği gibi demokratik anayasal devletin 
güçlü yanını ortaya çıkarmaktadır. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) da düşünce ve bilgi edinme hakkının işlevini bu yönde anlamaktadır.16 

Din özgürlüğünün korunması, devletin ideolojik ve dinsel tarafsızlığını garanti edecek17, böylelikle siyasal yaşam için zorunlu olan demokrasi gibi değerlerin istikrar kazanmasına yardım edecektir. Şeriat talebi ise çok yönlü bir olgudur; yozlaşmış yöneticiler onu benimseyerek (kullanarak) meşruiyet kazanmaya çalışırlar.18

 2. Temel Hakkın Koruma Alanının Geniş Yorumu (Farklı Koruma Alanları)

Tinsel tüm özgürlüklerde olduğu gibi din özgürlüğünün de temel hak koruma alanı farklı bileşenlere sahiptir ve geniş yorumlanmaktadır. 
Din özgürlüğü, Anayasa’nın 24. maddesinde kapsamlı biçimde tanınmış ve güvence altına alınmıştır. Madde metni, toplam beş temel hak içermektedir; vicdan özgürlüğü, dini inanç özgürlüğü, kanaat özgürlüğü, dini inancını gösterme ve dinsel ibadetin (forum externum) korunması ve dini eğitim özgürlüğü.19 Din özgürlüğü, klasik ve liberal bir özgürlük olarak tüm temel hak ve insan hakları belgelerinde yer almaktadır.20

Bu kapsamıyla “bütün (tek) bir temel hak” olarak etkisini gösterdiği de kabul edilmektedir.21 Örneğin Alman Federal Anayasa Mahkemesi’ne göre, Alman Anayasası’nın 4. maddesinin sözel ve sistematik yorumunun telkin ettiği koruma, inançları doğrultusunda yaşama, buna uygun giyinme, ebeveyn olarak çocuklarının dinsel eğitimini vermeyi de kapsar.22 

İnsanın kendisini ruhsal olarak belirlemesini koruyan bu haklar, aynı zamanda toplumsal barış ve çoğulculuğa hizmet eden anlamlı bir azınlık hakkıdır. Dinler, devlet sınırlarıyla bağlı olmadığından ve dine müdahalenin en uzak bölgelerde bile dinsel topluluklar üzerinde etkileri olduğundan, dinin ulusal düzeyde korunması, uluslararası barışa da katkı yapacaktır.23 Devletin, dini üçüncü kişilerin saldırılarına karşı koruma yükümlülüğü, din karşıtı düşünce açıklamalarında söz konusu olabilmektedir. Dine hakaret kabul edilen bir filme yayın izni verilmemesi, elkonulması veya yasaklanması ya da dini propaganda nın engellenmesi gibi koruma önlemleri, din özgürlüğü ile ifade ve sanat  özgürlükleri arasında bir tartımı gerektirir. İHAM, bu tartımda taraf devlete geniş bir değerlendirme serbestliği tanımaktadır.24 Bu olaylarda belirleyici ölçütler, dini duyguların “temelsiz bir aşağılamayla” zarar görüp görmediği, dinsel bir nefrete sevkedip etmediği ve önlemin ölçülü olup olmadığıdır.25

 3. Temel Hakkın Kolektif Kullanımına Katkı 

İnanç özgürlüğünün salt kişisel boyutu aşılmışsa, bu özgürlük bireysel özgürlüğün gerçekleşmesi için bir yardımcı olarak kolektif özgürlük kullanımının kurumsal yapısı içinde değerlendirilmelidir. 

Örneğin bireysel düşünce özgürlüğü, söz, yazı ve resim ile yapılan açıklamaları korur. 

Ne zaman ki düşünce açıklamaları kitle iletişim araçlarıyla yayılıyorsa, bireysel iletişim aşılmış ve Anayasa’da yer alan bir başka özgürlük (basın) ek olarak devreye girmiştir. Bu özgürlük ise kendi hukuksal rejimine tabidir; kendine özgü tehlike hallerini içerir (Anayasa md. 28/4-8). Yaygın medya, bireyler arası somut yaşam ilişkisi biçimindeki iletişimden farklı olarak özellikle süreklilik gösterir. 
Şöyle ki, medyada yer alan açıklamanın içeriği bakımından ölçüt, düşünce özgürlüğü olarak kalır; bunun yanında kurumsal yapıyla ilgili medyaya özgü herşey, özel olarak düzenlendiği basın (medya) özgürlüğüne bağlıdır. Yayının şekli, türü, içeriğini belirleme hakkı, özellikle bu kapsamda yer alır.26 

İlk baştan beri dinsel kurumlar, inanç hürriyeti için kurucu olan grup halindeki boyutu oluşturmaktadır. Böylelikle bireylerin inanç özgürlüğü desteklenmekte ve din özgürlüğünün işlevsel olarak kullanılması ve gerçekleştirilmesi sağlanmaktadır. Bu bakımdan dini topluluklar (cemaatler) özel hukuk tüzel kişileri olarak (örneğin dernekler) din özgürlüğüne dayanabilirler mi? Bireysel dini özgürlüklerle kurumsal dini özgürlüklerin ilişkisi günümüzün tartışma konuları arasında yer almaktadır.

 III. Din Özgürlüğünün Anlamı ve Koruma Alanı

Din özgürlüğünün ne anlama geldiği konusundaki temel sorun şudur: İlgili topluluğun kendi tanımı mı bir bütün olarak kabul edilecek, yoksa dışarıdan nesnel bir standart mı getirilecek? Buradaki belirleyici ölçüt, temel hak süjesinin dinsel inanışı ve dini topluluğun kendi anlayışı değildir. Bu nedenle bir topluluğun, bir dine inandığı ve bir dini cemaat oluşturduğuna dair kendi anlayışı ve iddiası, kendisi ve üyeleri için din özgürlüğüne dayanmayı her zaman haklı kılmaz. İHAM, ortalama (karma) bir çözümü benimsemiştir. Buna göre ilgilinin 
kendi anlayışı, en azından bir çıkış noktası olarak kabul edilmeli, fakat dışarıdan da asgari koşullar getirilmelidir. Bu anlamda en azın dan “teşhis edilebilir bir din” olması gerekir.27 Buna göre, bir dinsel görüş, belirli ölçüde inandırıcılık, ciddilik, bağlam ve anlama sahipse korunur.28 Burada söz konusu olan şekli özelliklerdir; Madde 9’un koruması, hiçbir biçimde görüşün dini açıdan sağlam ya da haklı oluşuna bağlı kılınamaz. 

İHAM yeni kararlarında, örneğin “Scientology”’nin bir din olup olmadığı sorununda, ikincillik ilkesine dayanarak çözümü iç hukuk düzenlemelerine bırakmaktadır.29 

Örneğin Almanya’da sadece din ve inanca dayalı bir davranış, bu özgürlüğün koruma alanına girmektedir. 

Bu tür bir davranışa dayanak oluşturan görüşün de tinsel içeriği ve dış görünümü ve güncel yaşam gerçekliği, kültürel gelenek ve genel olarak din bilimi anlayışına göre din olarak kabul edilmesi gerekir.30 Bu anlamda anayasanın koruması altındaki din ve dünya görüşünden insan varlığının anlamı, insanın kendisini çevreleyen dünyasal ve dünya dışı gerçeklikle veya bundan kaynaklanan önemli yaşam ilkeleriyle olan ilişkisi konsepti anlaşılmaktadır.31

İHAM, pragmatik nedenlerle din kavramının sabit bir tanımını vermekten kaçınmaktadır. Sadece büyük dinler değil, yeni dinsel hareketler de bu özgürlüğün koruma alanına girebilmektedir. Mahkeme, semavi dinler ve Budizm gibi temel inanç sistemlerinin yanı sıra Krişna inancı, Yehova Şahitliği, Tanrısal Işık Merkezi gibi inanç sistemlerini de 9. madde kapsamında değerlendirmek tedir.32 

Bu özgürlük üç faaliyet alanını korumaktadır; inanç ve vicdan (düşünme), açıklama (konuşma) ve eylem. İçsel din özgürlüğü (forum internum) altında ilk faaliyet (düşünme) yer alır ve bir dini görüşü benimsemek ve değiştirmek hakkı korunur. Bu bağlamda inanç, insanın Tanrı ve öbür dünyaya ilişkin iç görüşünü ifade eder. İnanç özgürlüğü kapsamlıdır; sadece dinlerle ilgili değildir; ateizm, pasifizm, materyalizm, monizm ve panteizm gibi ideolojileri de içerir. Vicdan sözcüğünden de insanın ahlak kuralları ve kendisini yükümlü kılan güçler karşısındaki bilinci anlaşılır. Kişinin, düşüncesi gereği değiştiremeyeceği konumunu koruyan vicdan özgürlüğü temel hakkı, böylelikle öznel hakları güvence altına alması yanında, yüksek anayasal derecede bir ilkedir. İçsel din özgürlüğü (forum internum) altındaki ikinci faaliyet ise dini kanaatini (vicdan ve inancını) açıklama ya da buna dayalı kararların açıklanmasıdır. 

BÖLÜM DİPNOTLARI;


1 Laikliğin bu anlamları için bkz. Yayla A. , Siyaset Teorisine Giriş, 5. Baskı, Kesit Yayınları, İstanbul 2012, s. 135-136. Ayrıca bkz. Kılıçbay M. A. , “Laiklik Ya Da Bu Dünyayı Yaşayabilmek”, Cogito, Sy. 1, Yaz 1994, s. 13-29.

2 Milot’nun tanımını aktaran Bauberot J. , Laiklik, Tutku ve Akıl Arasında 1905-2005, (çev. Er A.) İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2009, s. 10.

3 T. Z. Tunaya’nın tanımını aktaran Çelik B. , “Bir Sis Çanı Gecenin İçinde”: Tarık Zafer Tunaya’nın Gazete Yazılarında Türkiye’nin Güncel Sorunları, Tanör Armağanı (Haz. M. Ö. Alkan), Oğlak Yayıncılık, İstanbul 2006, s. 126. Aynı yönde bkz. Soysal M. , 100 Soruda Anayasa’nın Anlamı, Gerçek Yayınevi, 7. Baskı, İstanbul 1987, s. 258.

4 “Sekülarizm” ve “sekülarist” sözcükleri İngilizceye on dokuzuncu yüzyılın ortalarında “ateist” ve “kâfir” suçlamalarından kurtulmaya çalışan özgür-düşünürler tarafından sokulmuştur, Asad T. , Sekülerliğin Biçimleri, (çev. Aydar F. B.), Metis Yayınları, İstanbul 2007, s. 36.

5 Morange J. , “Vicdan Özgürlüğü ve Laiklik”, Laiklik ve Demokrasi (der. İ. Ö. Kaboğlu), İmge Kitabevi, Ankara 2001, s. 134. Bu görüşe karşılık, ABD ve diğer batı Avrupa ülkelerinden farklı olarak Fransa’da (özellikle okullarda) dine yönelik dışlayıcı bir politika izlenegeldiği ileri sürülmektedir, bkz. Kuru A. T. , Pasif Ve 
Dışlayıcı Laiklik, (çev. Babaoğlu E. Ç.), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2011, s. 137-138. 

6 Berkes N. , Teokrasi ve Laiklik, Adam Yayıncılık, İstanbul 1984, s. 24-25; Feyzioğlu T. , “Türk İnkılabının Temel Taşı: Laiklik”, içinde: Atatürk Düşüncesinde Din Ve Laiklik, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2008, s. 138-139; Özbudun E. , “Atatürk ve Laiklik”, age. s. 323-324.

7 Özek Ç. , Türkiye’de Laiklik, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul 1962, s. 6.

8 Dinçkol B. , 1982 Anayasası Çerçevesinde ve Anayasa Mahkemesi Kararlarında Laiklik, Kazancı Kitap Ticaret, İstanbul 1992, s. 6.

9 E. 1989/1, K. 1989/12, Kt. 7.3.1989. 

10 Tanör B. , Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, BDS Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 1994, s. 56. Çağlar da devletin din üzerindeki denetimi anlamındaki laikliği aktif 
ya da militan laiklik olarak anlamlandırmıştır ve laiklik bir “hümanizma” olabilir mi sorusunu sormuştur, Çağlar B. , “Türkiye’de Laikliğin “Büyük Problem”i Laiklik Ve Farklı Anlamları Üzerine”, Cogito, Sy. 1, Yaz 1994, s. 114-115. Özbudun ise “bir siyaset bilimcimizin” yaptığı adlandırmaya bağlı kalarak, Türk Anayasa Hukuku adlı eserinin daha önceki baskılarında hiç değinmediği (7. Baskı, 2007) bu anlayışı, “dayatmacı laiklik” olarak nitelendirmekte ve “pasif laiklik” tanımını benimsemektedir, Özbudun E., Türk Anayasa Hukuku, 13. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2012, s. 84-87. Aynı değerlendirme için bkz. Özbudun E. , “Laiklik ve Din Hürriyeti, içinde Demokratik Anayasa (haz. Göztepe E./Çelebi A.), Metis Yayınları, İstanbul 2012, s. 169-177. O “siyaset bilimcimiz”, A. T. Kuru’nun “dışlayıcı” laiklik tanımı için bkz. Kuru A. T. , Pasif Ve Dışlayıcı Laiklik, s. 174-177. 

11 E. 2012/65, K. 2012/128, Kt. 20.9.2012.

12 Ayrıca bu tanım, Anayasa Mahkemesi’nin ilk kez 1971 tarihli Din Hizmetleri Sınıfı kararında (E. 1970/53, K. 1971/76, Kt. 21.10.1971) geliştirdiği ve sonraki kararlarında da sürekli kullandığı “Dinin, bireyin manevi hayatını aşarak toplumsal hayatı etkileyen eylem ve davranışlara ilişkin bölümlerinde, kamu düzenini, güvenini ve çıkarlarını korumak amacıyla sınırlamalar” getirilebileceği yönündeki görüşüyle de örtüşmemektedir. 

13 Kürtajın yasaklanmasına, kız ve erkek üniversite öğrencilerinin aynı evde kalamayacağına başörtüsünün dinimizin gereği olduğuna yönelik açıklamalar, dinsel hukuku dayatma anlam ve sonucu doğuracak niteliktedir
(http://gundem.milliyet.com.tr/turkiye-kizli-erkekli-ogrenci/gundem/detay/1788449/default.htm), 

(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/5477/Gunay__Ortunme_gerekcesi_dayatmadir.html#) 

14 Tanör B. , Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, s. 57.

15 Morlok, in: Dreier, GG, 2. Auflage, 2004, Art. 4, Rn. 41.

16 Schulze-Felitz H. , “Meinungs- und Religionsfreiheit im verfassungsrechtlichen Vergleich”, JÖR N.F. 59, s. 260. 

17 Alman Federal Anayasa Mahkemesi’nin bu yöndeki kararları için bkz. BVerfGE 19, 216; 33, 28; 93, 1. 

18 Zubaida S. , İslam Dünyasında Hukuk Ve İktidar, (çev. Birinci Kocoğlu B./Hacak H.), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2008, s. 11.

19 İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) 9. maddesi dört koruma alanı içermektedir. Madde metninde açıkça ifade edilenler, düşünce , vicdan ve din özgürlüğü iken, 1. fıkrada kanaat özgürlüğünün de korunduğu anlaşılmaktadır. Alman Anayasası’nın 4. maddesinden ise üç temel hak alanı elde edilmektedir; din ve ve dünya görüşü özgürlüğü, vicdan özgürlüğü ve vicdani red hakkı. 

20 Örnek olarak 1776 Virginia İnsan Hakları Bildirgesi (16. Bölüm), Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi (md. 10), İHAS (md. 9). 

21 Kloepfer M. , Verfassungsrecht Band II, Grundrechte, Verlag C. H. Beck, München 2010, s. 240.

22 BVerfGE 24, 236, 245; 32, 98, 106; 108, 282, 297.

23 Son dönemde “Müslümanların Masumiyeti” isimli film, İslamofobi ve ifade özgürlüğü tartışmalarını alevlendirmiştir, bkz. Küçük T. S. , “Batı’nın İki Yüzü: İslamofobi ve İfade Özgürlüğü”, Cumhuriyet, 5.11.2012.

24 İHAM, 13.9.2005, İ.A. v. TUR, Nr. 42571/98, Prg. 25.

25 İHAM, 31.1.2006, Giniewski v. FRA, Prg. 52 (bir papalık genelgesine yönelik eleştirinin mahkum edilmesi).

26 Basın rejimine ilişkin bkz. İçel K./Ünver Y. , Kitle İletişim Hukuku, 9. Bası, Beta Basım Yayım, İstanbul 2012, s. 91-118. 

27 İHAM, 4.10.1997, X v. VK, Nr. 7291/75 (Bir hükümlünün iddia ettiği “Wicca” dininin kayda geçirilmesi talebinin reddi, İHAS md. 9’u ihlal etmez.).

28 İHAM, 7.12.2010, Jakobski v. POL, Nr. 18429/06, Prg. 44.

29 İHAM, 1.10.2009, Kimlya vd. v. RUS, Nr. 76836/01, Prg. 79.

30 Somut olayda Alman Federal Anayasa Mahkemesi, Şii İslam’dan kaynaklanan Bahailiği bir din olarak tanımıştır; bkz. BVerfGE 83, 341, 353. 

31 Listl J. , Das Grundrecht der Religionsfreifeit in der Rechtsprechung der Gerichte der Bundesrepublik Deutschland, Duncker und Humblot, Berlin 1971, s.362

32 Ağırbaşlı Ş. , “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Çerçevesinde Din Ve Vicdan Özgürlüğü”, TBB Dergisi, 2012 (101), s. 86.


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


*********************

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder