27 Ekim 2016 Perşembe

TEOMAN ALİLİ VE İRFAN TUNA’YA YANIT BÖLÜM 2




TEOMAN ALİLİ VE İRFAN TUNA’YA YANIT: 


İŞTE GEÇMİŞTE CUMHURİYET’İ BÖYLE SAVUNDUNUZ!  BÖLÜM 2




PKK'nın terörist eğitmek için adına Bekaa'da akademi açtığı ve “kahraman” ilan ettiği Mahsum Korkmaz'a, İşçi Partisi ve Aydınlık'ın öncülü 2000'e Doğru dergisi de sayfalarını açmıştı o yıllarda!
2000’e Doğru dergisinin PKK’lı teröristlerin ölüm ilanlarını yayınlama politikası, o kapatıldıktan sonra yerine çıkarılan Yüzyıl dergisi tarafından da sürdürüldü. İşte bir örnek daha…


Yüzyıl Dergisi…
Tarih: 24 Mart 1991
Yıl: 2, Sayı: 7, sayfa: 41…

Aynı sayfada iki PKK’lının ölüm ilanı var. Biri Mazlum Doğan’ın ve yine bir “şiir” eşliğinde…

Üç kibrit çöpüdür, tutsak bedenlerde
başkaldırıyı anlatan.
Biri halkım
biri belasına sevdalandığım ülkem
biri bağımsızlık.
21 Mart 1982’de ihanetin göğsüne
hançer olup saplandığı çağdaş KAWA
MAZLUM DOĞAN
Şehadetinin 9. yılında saygıyla anıyoruz.
Diyarbakır E Tipi Cezaevi Siyasi Tutukları…”

Diğer ilan da başka bir PKK’lı Zekiye Alkan için… Onda da şiirimsi satırlar var:

Sen; Gerilla’nın namlusunda patlayan mermi,
Sen MAZLUMUN açtığı ışıklı yolda ilerleyen
yiğit Kürt kızı
Sen; Diyarbakır burçlarında yanan baştan
başa bir kızıl meşale,
Sen; Kürt proletaryasının yılmaz savunucusu
Sen ZEKİYE ALKAN’dın
şehit düşünün 1. yıldönümünde seni
mücadelemizde yaşatacağımıza
söz veriyoruz.
DİYARBAKIR DEUTAĞ İŞÇİLERİ”

Ne ilginçtir ki, şimdi Haçlı İrticadan bahseden Aydınlık grubu, o yıllarda İncil ilanları da yayınlıyordu dergilerinde! İşte örnek…

“İNCİL’i okudunuz mu?
İSA MESİH’in tarihsel yaşamı ve öğretişleri hakkında bilgi edinmek isterseniz bize yazı. PK 112 ÜSKÜDAR”

Şimdi buradan İşçi Partililere soruyorum:
1987-1993 döneminde 2000’e Doğu ve Yüzyıl gibi yayın organlarınızda yayınlanmış bir tane şehit Türk askeri ilanı var mı? PKK’nın katlettiği Türk askerleri için gözyaşı döken bir tane haberiniz var mı?
İşte sizler geçmişte Cumhuriyet’i böyle savundunuz!

***

2000’e Doğru’nun kapatıldığı dönemde çıkan Yüzyıl dergisinin 24 Mart 1991 tarihli 7.sayısının kapak haberinde PKK övgüsü var. Kapakta halay çeken PKK teröristlerini görüyoruz. Biri saz çalıyor, 5-6 tanesi de halay çekiyor. Üstlerinde de “gerilla” elbisesi… Peki, haberin başlığı ne?
“Dört bir Yanda Newroz Ateşi… KÜRTLERİN YENİDEN DOĞUŞU”




    Bu fotoğraf için o sıralar derginin Yazı İşleri Müdürü olan Serhan Bolluk şu açıklamayı yapmış:
“Cudi dağındaki gerillaların fotoğrafı, Türkiye basınında ilk kez yayınlanıyor. Yüzyıl’ın kapak fotoğrafı Cudi’den…”
Peki, haberde neler söyleniyor? Kapakta yer alan haberin iç sayfalardaki başlığını okuyalım şimdi de:


“Tarihin en kitlesel ve yaygın Newroz kutlaması… Halk organları oluşuyor. Yetkililerle pazarlıklarda artık milletvekilleri değil halk komitesi temsilcileri yer alıyor… Mücadele devletin önlemlerini boşa çıkardı… Bugüne kadar hareketlenmemiş yerlerde de gösteriler… Önde yoksullar var… Kawa hem Kürt bölgelerinde, hem Batı’da… Öne çıkan iki güç PKK ve Sosyalist Parti…”

Bu haberin yapıldığı sayının;

Genel Yayın Yönetmeni: Doğu Perinçek

Genel Yayın Yönetmen Yardımcıları: Hasan Yalçın, Mehmet Bedri Gültekin… Yazı İşleri Müdürü: Serhan Bolluk…
Sorumlu Müdür: Adnan Akfırat…
Derginin aynı sayısında yayınlanan Mehmet Bedri Gültekin imzalı Başyazı da kapak haberi kadar dikkat çekici… Okuyalım:




“Devrimci Kawa 2500 yıl sonra Kürdistan’da yeniden ayağa kalktı. Newroz bayramı geçen yıllarla kıyaslanamayacak bir kitlesellikle kutlandı. Şimdiye kadar fazla bir kıpırdanışın yaşanmadığı yörelerde bile Newroz ateşleri yandı.

1991 Martı şimdiden Kürt tarihi açısından önemli dönüm noktalarından biri oluyor. Kürtler tarihin yapımına aktif olarak katılarak, bir anlamda yeniden doğarak Ortadoğu’da bir kuvvet olarak ortaya çıkıyorlar. Hem kendi tarihlerinin öznesi oluyorlar hem de silahlı güçleriyle bölgede etkin bir güç konumuna yükseliyorlar.
Genel Yayın yönetmenimiz Doğu Perinçek ile beraber geçen intifadaların hemen öncesinde bütün bölgeyi adım adım dolaşmıştık. Bu sene de Newroz dolayısıyla gene bölgedeydik. Malatya, Siverek, Urfa, Suruç, Nusaybin, Cizre ve İdil’de Newroz kutlamalarına katıldık. İki yılın Newroz bayralarının tanığı olarak gelişmeleri doğrudan ve yerinde izleme olanağımız oldu.
… Aradan tam bir yıl geçti. Geçen sene her türden Türk şoveninin uykularını kaçıran intifadalar, bu sene daha da yaygın bir biçimde gerçekleşti. Ama artık intifadaların, serhıldanların meşruluğu tartışılmıyor.
… Irak Kürdistan’ındaki gelişmeler Türkiye Kürtlerini doğrudan etkiliyor. Newroz kutlamalarının kitleselliğinde Irak Kürtleri’nin ayağa kalkışının büyük rolü var. Ama esas etken, bir yıl boyunca Kürt illerinde durmayan hakın mücadelesidir. Cizre, Nusaybin, Kerkoban, Lice, Doğu Beyazıt, Kızıltepe, Şırnak ve İdil’de yıl boyu süren kitlesel mücadeleler, adım adım kendi Newroz’unu yarattı. Kürtlerin ulusal hakları için ayağa kalkması ülkemizin demokratlaşmasına, demokratik devrim yolunda mesafe kat etmesine büyük aktkıda bulunuyor.
… Kürtlerin ulusal talepleri için verdiği mücadeleyi ‘azınlık ırkçılığı’ olarak niteleyenler ise artık tamamen iflas etmiş Türk milliyetçiliğinin kötü bir savunucusu olduklarını ispatlıyorlar sadece.
… Kürt sorunu ise ancak her türlü bağnazlıktan kurtularak, kendi kaderini tayin hakkında saygı gösterilerek çözülür. Kürtlerin ve Türklerin birliği ise ancak bu hakka saygı temelinde mümkün olabilir.”
Bu satırlar, şu anda İşçi Partisi Genel Başkan Vekili olan Mehmet Bedri Gültekin’e ait… Yorum yapmaya gerek var mı, ne dersiniz?
İşte sizler geçmişte Cumhuriyet’i böyle savundunuz!

***

Yüzyıl dergisinin 17 Mart 1991 tarihli 6. sayısında kapak haberinde ise tokalaşan iki el resmi var. Başlık ise çarpıcı:

“Sosyalist Parti’nin Kürt sorununa barışçı çözüm önerisi
HÜKÜMET PKK İLE GÖRÜŞSÜN”



“Hoş geldin BDP!” mi demeli şimdi?
Hayır, önce o sayıda yer alan Doğu Perinçek ’in “ Komşu Kürdü Sev, Evdeki Kürdü Döv Politikası ” başlıklı başyazısından birkaç cümle okuyalım:



“Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt sorununu inkâr politikası iflas etti. … Cumhuriyet’in getirdiği statükonun çözümsüzlüğü ortada… Asıl çıkmazda olan ideolojik olarak Türk milliyetçiliğidir, uygulamada ise askeri yöntem… Sorun Kürt sorunudur, milliyet sorunudur. Kuzey Irak’taki Kürt milliyeti, yaşadığı topraklarda silahlı bir otorite kurmak için ayaklandı. Irak’ın bu milli harekete şiddet uygulamasına karşıyız. Kürtler kendi geleceklerini özgürce belirlemelidirler. Milletlerin kendi kaderini tayin hakkı, hiçbir politik gerekçeyle rafa kaldırılamaz. Eğer bir millet emperyalizmi güçlendiren bir çözümü benimsiyorsa, bu tavrın üzerine de şiddetle gidilemez. Burada şiddete göğüs germek bir ilke tutumudur.”

Doğu Perinçek’in söyledikleri sizi tatmin etmediyse, biraz da o zamanlar Sosyalist Parti Genel Başkanı olan Ferit İlsever’e kulak verelim. Bakın Ferit İlsever de neler demiş:




“Sorun, Kürt sorununu çözmekse bunun için taa Bağdat’a kadar gitmeye ne gerek var? İşte sorunun büyük kısmı burada, ülkemizde bulunuyor. Buradan Irak Kürtlerine “bağımsızlığı”, “federasyonu” bol keseden dağıtanlar, kendi Kürdümüzün dilini bile çok görüyor. Orası için çözümler tartışılırken, Türkiye için neden konuşulmasın? Örneğin federasyon niçin özgürce tartışılmasın? Artık bu sorunun özgürce konuşulacağı ve Kürtlerin iradesinin serbestçe belirleyeceği ortam yaratılmalıdır. Barışçı bir çözüm için PKK ile görüşülmelidir.” (Yüzyıl, 17 Mart 1991, sayı: 6)

    PKK ve uzantılarının 2000’lerde savunduklarını, Aydınlık grubu 1990’ların başında savunuyordu!
    Aslında daha çok örnek var verecek, ama şimdilik bu kadar yeter sanırım!

    İşte sizler geçmişte Cumhuriyet’i böyle savundunuz!

***
  Şimdi zerre kadar utanıp sıkılmadan “Ey! Yaşamları boyunca konuşmaktan, eleştirmekten, çamur atmaktan başka hiçbir şey yapmayanlar, ülkemizi, cumhuriyetimizi, bağımsızlığımızı, egemenliğimizi savunmak için peki siz ne yaptınız? Çamur atmaktan başka yaptığınız bir şey gösterin bari!” diyerek yavuz hırsızlık yapanlara sormak gerek:
Geçmişte PKK terörünü “Serhıldan” diye alkışlayan sizler değil miydiniz?
PKK teröristlerine “gerilla” diyen sizler değil miydiniz?
Federasyonu savunan, bu konuda PKK’ya destek veren, "PKK ile görüşülsün" diyen sizler değil miydiniz?

Kuzey Irak’ta emperyalizmin kuklası Kürt devletini savunan sizler değil miydiniz?
“ Türkiyelilik kimlik olsun ”, “ Kürtlerin kimliği Anayasal olarak tanınsın ”, “ Kürtçe anadilde eğitim yapılsın ” diyen sizler değil miydiniz?

Dergilerinizde PKK teröristlerinin sayfa sayfa ölüm ilanlarını yayınlayan sizler değil miydiniz?
Atatürk’e “Kürtlere ulusal katliam yapmış bir kişidir” diyen sizler değil miydiniz?
Şeyh Sait’in Kürtlerin ulusal değeri olarak ele alıp “saygı göstermeliyiz” diyen sizler değil miydiniz?
89-90-91’de koşulların elverişli olduğu dönemlerde Güneydoğu’da Sosyalist Parti’nin mitinglerinde ve toplantılarında “Kürt marşı söyledik” diye övünen sizler değil miydiniz?
“Hedefimiz burjuva ulusal bayrağı ilelebet dalgalandırmak değil, emeğin enternasyonalist bayrağını ülkenin milli bayrağı haline getirmektir. …Biz ne Türk bayrağını ne de Kürt bayrağını bu bizim siyasi bayrağımız diye dalgalandırmıyoruz”diyen sizler değil miydiniz?
CIA Ajanı Fuller gibi “Kemalizm, artık tarihte kalmıştır ve Türkiye’nin geleceği üzerinde rol oynama şansına sahip değildir” diyen sizler değil miydiniz?
Kemalizm’i “zorba bir diktatörlük” olarak tanımlayan sizler değil miydiniz?
“Kemalizm, bir burjuva ideolojisidir. Biz ise Marksistiz. Biz, bir ideoloji olarak Kemalizm’i savunmuyoruz” diyen sizler değil miydiniz?
“Kemalizm, rolünü oynamıştır ve tarihte kalmıştır” diyen sizler değil miydiniz?
İŞTE SİZLER GEÇMİŞTE CUMHURİYET’İ BÖYLE SAVUNDUNUZ!
Şimdi karşımıza çıkıp çamurdan bahsedenler kendi geçmişlerine bakarlarsa, o “çamuru”orada bol bol bulacaklardır!

Serdar  ANT

KAYNAK:


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder