Türkiye'de Yabancı Sermaye, BÖLÜM 4
‘1960 lar dan sonra hızlanan ikame sanayi görevini tamamladıktan sonra 1980 li yıllarda ekonominin serbest rekabete yönelmesi ve kambiyo rejiminin liberalleşmesi sanayi kesiminde dışa yönelik bir gelişmenin oluşmasına yol açmıştır. Sanayinin dışa açılması bir sonuç değil aksine sanayileşmenin yol açtığı bir birikimin ihracat bakımından başlangıcı sayılmaktadır. Ne var ki, 1984 den itibaren hızlı bir gelişim gösteren ihracat sanayi, kuruluşlarının kendilerine yenileme imkanlarından uzaklaştırılmaları nedeniyle geriye doğru azalan bir tren izlemeye başlamıştır.
Giderek dış satımın sanayileşmeye tercih edilmesi, birbirini tamamlaması gereken üretim-ihracat dengesinin kopmasına neden olmuştur. Bugün ekonominin yeni teknolojik yatırımlarının gerçekleşmesine imkan sağlayacak öz kaynaklara sahip bulunmadığı bir gerçektir. İşletme dışı kredi kaynaklarının yüksek oranlara varan faizler nedeniyle kullanımı ekonomik konjektörün durgunluk arz ettiği dönemde kredi veren kuruluşların ipoteğini peşinen kabul etmek anlamı taşımaktadır. Oysa, ihracata dönük sanayileşmede rekabeti korumak için teknolojik gelişmelerden yararlanılacak yatırımlara başvurma gereği kaçınılmazdır. Ancak, yüksek enflasyon ve kredi faizleri karşısında sanayi yatırımları için uygun kaynak arayışı bugün değişik kaynak alternatiflerinden ibaret değildir. Çünkü, yeterli sermaye birikimi ve döviz kaynakları olmayan, teknolojik birikimi bulunmayan ülkemizde yatırım yoğunluğu yaratma da kaynak arayışı sonuçsuz kalmaktadır.
Dolayısıyla yatırımların finasmanın da ki iç kaynaklardan çok yabancı sermaye öncelikli hale gelmektedir. Ancak her ne olursa olsun yeterki yabancı sermaye gelsin biçiminde ki bir yaklaşımın kabul edilmeyeceği de gerçektir.’(24)
24 ocak 1980 de yayınlanan 8-168 sayılı yabancı sermaye çerçeve kararnamesi ise bir mevzuat değişikliği olmakla birlikte köklü, süratli, ve akılcı çözümleri bünyesinde bulundurmaktadır.
13 sayılı Yabancı sermaye çerçeve kararnamesi ile :
- Yabancı sermaye gelirleri ve özel dış kredilerin ana para ve faiz ödemeleri,
- Yurt dışında yerleşik kişi ve kuruluşların Türk parasının kıymetini koruma mevzuatı çerçevesinde bloke edilen paraları yabancı sermaye kapsamına dahil edilmiştir.
Yeni dönem ekonomik olaylara daha farklı ve olumlu yaklaşımı ortaya koymaktadır. Ancak, bütün bu gayretlerin kısa sürede sonuç vermesini beklemek iyimser bir düşünce olmakla birlikte Türkiye de 1980-86 döneminde yabancı sermaye yatırımlarında olumlu gelişmeler olmuştur.
1980 sonrası Türkiye’ye gelen yabancı sermaye miktarında bir artış olmuştur. 1979 yılı sonunda kadar ülkeye gelen yabancı sermaye miktarı 228 milyon dolarken, 1986 yılı sonunda bir trilyon 802.2 a çıkmıştır. 1980 öncesi yıllık ortalama sermaye girişi on milyon doların altındayken, 1980 sonrası iki yüz yirmi beş milyon dolara çıkmıştır. Türkiye nin verdiği 13 sayılı kararın yanı sıra ikinci güven anahtarı ise gerek karların, gelirlerin, patent haklarının gerek tasfiye ya da devir durumunda, yabancı sermayenin serbestçe transferi olmuştur.
_____
24) Koray Başol, Türkiye Ekonomisi, shf: 249
25) T.İ.E. raporları
1980 den sonra yabancı sermaye yatırımlarında hızlı bir artış gözlemlemekteyse de Türkiye, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olanlara yönelik yabancı sermaye yatırımlarından oldukça küçük bir oranda faydalanmaktadır. Mesela 82 de gelişmekte olan ülkelere doğru fon akışının yıllık tutarı 15 milyar dolar civarında olmuştur. Aynı yıl ülkemize gelen yabancı sermaye miktarının 167 milyon dolar (izin verilen miktar) olduğu hatırlanırsa, Türkiye’nin bu kaynaktan en iyi yılda bile yüzde bir oranında faydalandığı ortaya çıkmaktadır. Taze para girişi olarak bu oran yüzde birden bile küçüktür. Halbuki Türkiye’nin sosyal,politik,ekonomik potansiyeli çok daha büyük bir faydalanma oranını gerektirmektedir.
Yabancı sermayeyi teşvik kanunu ile özelleştirme kanunlarında değişiklik için yapılan çalışmalar sonucunda yeni kanun yürürlüğe girmiştir yeni kanunla, 6224 sayılı yabancı sermaye teşvik kanunun birinci maddesinin birinci fıkrasına yapılan bir eklemeyle Türkiye’ye girecek yabancı sermaye, ülke çapında tekel oluşturacak faaliyetlerde bulunan kuruluşlarda çoğunluk hissesine sahip olamayacaktır.(26)
Yabancı sermayenin fiili girişi 1990 dan itibaren bir milyar doların üstüne çıkmıştı. Bu muazzam bir rakamdı. Düşünün ki 1954-79 arasında ki 25 yıllık dönemde kümulatif olarak sadece 228 milyon dolar yabancı sermaye gelmişti. Yani yılda ortalama 9 milyon gibi küçük bir rakamdır.
Bu dokuz milyon dolar 80 den itibaren artışa geçiyor ve o yıl 35 milyon dolar iken yıllar itibariyle 141-103-87-162-158-170-239-488-855…. Ve nihayet 1990 da 1.005 milyar dolara, 1992 de ise 1.242 milyar dolara yükseliyordu.
Bunlar 54-79 arası kıyaslandığında gerçekten muazzam rakamlardır. Ama bir de başka ülkelere giren yabancı sermaye miktarına bakıp ; İspanya ya Meksika’ ya vb. yılda 10 milyar dolar, Malezya’ya Singapur’a vb. yılda beş milyar dolar yabancı sermaye girişi olmuştur. Yani bize ancak İspanyanın onda biri, Singapur’un beşte biri oranında yabancı sermaye gelmiş.
Kriz öncesiyle sonrası arasında ki farklılığı şu şekilde açıklamak mümkün: Kriz öncesinde şartlar belirli olduğu için istikrarlı bir istikrasızlık vardı. İstikrarsızlık bilindiği gibi enflasyondan kaynaklanıyordu. İstikrar ise enflasyonun 8 yıldır aynı oranlarda seyretmesiydi.
Bu istikrarlı istikrasızlık iyi kötü tahminlerin yapılabilmesine imkan veriyordu. Yani yıllık enflasyon her yıl olduğu gibi 1994 de %60-70 lerde seyredecekti. Oysa beş nisan kararları sonucu ilk defa bu denge bozuldu. Alınan tedbirler donucu %150 lere giden bir enflasyon gerçekleşeceği havası doğdu.
Öte yandan bu dönemin en önemli olaylarından biriside evvelce yatırım yapmış olan sermaye şirketlerinin kriz patlak verince, yani ekonominin daralmasına paralel olarak satışlar düşünce, üretimi kısmaları hatta elde büyük stoklar varsa tamamen durdurmaları, ona bağlı olarak da işçi çıkarmalarının gündeme gelmesi oldu. Uluslar arası kuruluşlar bu konuda kendi başlarına karar veremiyorlar. Ana merkezlerine Türkiye nin içinde bulunduğu sıkıntılı durumu rapor ederek gerekli gördükleri önlemler hakkında onay alıyorlar.
1980 den sonra Türkiye’ de ekonomik, politik ve sosyal yönden bir değişim sürecine girilmiştir. Bu gelişme ile birlikte yabancı sermaye yatırımları konusuna oldukça ağırlık verilmiş, yabancı sermaye ile ilgili yasal düzenlemelere gidilmiştir. Bunun sonucunda ise ülkeye gelen yabancı sermaye miktarında bir artış olmuştur. 1979 yılı sonuna kadar Türkiye’ ye gelen yabancı sermaye miktarı 228 milyon dolarken, 1989 sonunda 4 milyar dolara yükselmiştir.
Yabancı sermayenin 1979 yılında kadar yetersiz bir düzeyde kalmasının nedenleri şöyle sıralanabilir:
- İstikrarsızlık : Bunu idari, ekonomik ve politik istikrarsızlık olarak üçe ayırabiliriz. Önceki yıllarda iktidarda bulunan partilerin yabancı sermaye konusunda farklı düşünmeleri yabancı sermayenin güvenini sarsmıştır. Özellikle 1970 li yıllarda bu tedirginlik daha da artmıştır. Siyasi istikrasızlıktan kaynaklanan ekonomide ki yalpalanma ve son yıllarda içinde bulunduğumuz bunalım, yabancı sermayeyi ürkütmüştür. Buna paralel olarak, bu konudaki uygulama da etkilenmiştir. Sonuç olarak, yabancı sermayenin girişi çok sınırlı kalmıştır.
- Yetki dağılımı : Yabancı sermaye konusunda belli bir karar almak için bir çok mercie başvurmak gerekmiştir. Bir talep içinde kredi varsa Maliye Bakanlığına, yatırım varsa Sanayi Bakanlığı’na giderdi. Bunun yanında DPT de yabancı sermaye ile ilgiliydi. Ayrıca yabancı sermaye ile ilgili her konuda bir kararname düzenlenirdi.
- İsteksizlik : Yabancı sermayeye karşı kamu oyunda oluşturulmuş hava, bir ölçüde kapitülasyon uygulamasından etkilenerek, güvensizlik doğurmuştur. Yabancı sermaye gelirse bizi sömürür duygusu yerleşmiş, bu yüzden, adeta yabancı sermayenin gelmemesi teşvik edilmiştir.
- Eşitsizlik : 6224 sayılı kanunda öngörülen şartlara göre faaliyette bulunmasına izin verilen yabancı sermayeli kuruluşların yerli kuruluşlarla aynı avantajlardan yararlanacağı öngörülmesine rağmen, uygulama farklı olmuştur.
- Enflasyon : Yabancı sermayenin girişini engelleyen faktörlerden biri de enflasyondur. Yabancı sermaye gideceği ülkede özellikle iki şey arar. Birincisi yatırdığı sermayenin geri dönmesidir. Bu güven unsuruna bağlıdır. İkincisi de karlılıktır.
- Başka ülkelerin tanıdığı cazip imkanlar : Yabancı sermayenin kalkınmada ki önemi anlaşılmaya başladıkça bu konuda ülkeler arasında adeta yarışa girilmiştir. Kalkınma için sermaye sıkıntısı çekmeyen ülkeler dahi birbiriyle rekabet göstermektedir.
DEVAM EDECEK.,
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder