Türkiye'de Yabancı Sermaye, BÖLÜM 5
1990 YILI SONRASI:
1991 yılı, hükümet krizi ve erken seçim atmosferi dolayısıyla yabancı yatırımcılar için kötü bir yıl olmuştu. 1992 yılı ve 1993 yılının ilk yarısında yabancı yatırımcı bir yandan yeni hükümetin kurulması, programın açıklanması, daha sonra programda yer alan hususlarla ilgili uygulamaları bekler, liberalleşmenin hız kaybetmesinden, hatta duraksamasından ve bu durumun faaliyetlerinde yarattığı, az da olsa, negatif etkilerinden rahatsız olurken, diğer yandan, Türkiye’ nin 1980 lerin ikinci yarısında kazandığı ivme sonucu, hızlı büyüme, talep patlaması, dış pazara açılma ve diğer tüm olumlu gelişmeler nedeniyle Türkiye’ de faaliyet göstertmekten duyduğu memnuniyeti muhafaza ediyordu. Yabancı yatırımcıya göre, Türkiye dünyanın en büyük 15 pazarından biri olmanın ötesinde, hemen her şeyi satın alan çok enteresan bir tüketici kitlesine, pek çok gelişmiş ülke seviyesinde, çok iyi yetişmiş ya da eğitilebilir insan kaynaklarına, liberal yabancı yatırım mevzuatına ve son derece enteresan eko-stratejik bir konuma ve çevre bağlantısına sahip bir ülkeydi. O günlerin esprisi, yüksek enflasyon dolayısıyla, ekonomide istikrarlı bir istikrarsızlığın var olduğu idi.
1993 yılı sonunda yabancı yatırımcıda hakim olan düşünceler bunlardı. Ve bu nedenle, hem Türkiye’ de yatırımı olanlar yatırımlarına devam ediyor, hem de yeni uluslar arası kuruluşlar Türkiye’ ye yatırım yapıyorlardı.
1994 yılı başında patlak veren kriz, yerli sermayeyi olduğu kadar yabancı sermayeyi de olumsuz yönde etkiledi. Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik bunalımının yaşandığı bu dönemde yabancı yatırımcı nedenini yeterince anlayamadığı bu krizle ilgili alınması gereken tedbirlerin gecikmesi, dolayısıyla olumsuz etkilendi.
5 Nisan kararlarının parasal olanları dışında, özellikle yapısal tedbirlerle ilgili bölümünün bir türlü uygulamaya konmaması ve parasal tedbirlerle kazanılan sürelerin her geçen günle birlikte yitirilmesi, yabancı yatırımcının, Türkiye’ nin kriz sonrası koşulları değiştirerek ekonominin dengelerini yeniden tesis edeceğine olan güvenini sarsmıştır. Ve maalesef yabancı yatırımcı bugün hala bu konuda hala ciddi bir aşama kat edilmediğini düşünmektedir.
Bütün bu kriz sonrası olumsuzluklar yaşanırken, Türkiye bir yandan da Gümrük Birliği’ nin başlamış olması, diğer yandan da parasal önlemlerle sağlanan nisbi ferahlık, yabancı yatırımcının geleceğe biraz olsun umutla bakmasına neden oluyor, ancak hem gümrük birliği kararı öncesinde yapılması gerekenler, hem de yapısal tedbirler geciktikçe mutlu bekleyiş, yerini karamsarlığa bırakıyordu. 19 aralık 1994 ‘ te Gümrük Birliği kararının 6 Mart 1995’ e ertelenişi, yabancı yatırımcıda ikinci bir şok yarattı ve bütün dikkatler 6 Marta odaklandı. 6 Martta Gümrük Birliği kararının alınmasının ve ekonominin nisbi olarak toparlanmasının yarattığı ferahlık, bu kez de bahar aylarında başlayarak sonbahar da hükümetin istifasıyla zirveye çıkan olumsuz politik gelişmeler nedeniyle gölgelendi. Tüm yabancı yatırımcılar Aralık ayında ki seçimleri ve Avrupa Parlamentosunun Gümrük Birliği ile ilgili kararını beklemeye başladı. Olumlu karar çıkmasıyla birlikte son derece olumsuz politik gelişmelerin yaşandığı ve yabancı yatırımcının gözünde Türkiye’ nin imajının tamamen bozulduğu bir başka süreci yaşamaya başladı. Türkiye seçimlerden hiçbir partinin tek başına iktidara gelemediği bir tablo ile çıktı. Üç buçuk ay hükümet kurulamadı. ANAYOL Koalisyon hükümeti bir buçuk ay Hazine Müsteşarı ve Merkez Bankası Başkanını atayamadı. Ve, mayıs ayında yeni bir hükümet krizine girildi. İki aya yakın bir süreden sonra Haziran 1996 sonunda yeni bir hükümet kurulabildi.
1995 Eylül’ ünden sonra ortaya çıkan tüm bu olumsuz gelişmeler özellikle de 1 Ocak 1996’ dan sonra Gümrük Birliği kararının kağıt üzerinde kalması, yabancı yatırımcıda yavaş yavaş Türkiye’ nin geleceğine ilişkin umutların kaybolmasına, yeni bir kriz beklentisine ve dolayısıyla yatırım kararlarının ertelenmesine yol açtı. Bu nedenle yeni yatırımlar hemen hemen tamamen durdu, mevcutlar yatırım kararlarını ertelemeye, askıya almaya başladılar. Bu gün , yapmak zorunda oldukları kapasite artırımı, ya da yenileme yatırımlarını dahi ana merkezlerine kabul ettirmekte zorlandılar.
Cumhuriyetin 74 'üncü yılına gelindiğinde de Altın Borsası ve Rekabet Kurumu ile serbest piyasanın kurumsallaşmasına çalışıldı.
‘TBMM, 13 Ağustos 1999'da Anayasa'da değişikliğe giderek, yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesi konusunda çekingen davranmasına gerekçe gösterilen "tahkim"i kabul etti. Anayasa değişikliği ile artık yabancı sermaye yatırımlarından doğan hukuksal uyuşmazlıkların, ülke yargı organları yerine, iki tarafça belirlenen bir hakem kurulunda çözümlenebilecek. Tahkim öncesinde kamu hizmetleri 'imtiyaz' kabul edildiğinden bu hizmetlerin devri Danıştay incelemesine tutuluyordu.
Türkiye; akit taraf ülkelerinde yapılan yabancı sermaye yatırımlarının ve ilgili faaliyetlerinin tabi olacağı muameleyi belirleyerek daha yakın ekonomik işbirliği için uygun şartların yaratılması, akit taraf ülkelerinde özel teşebbüsle devlet arasında çıkabilecek uyuşmazlıkların çözüm yollarının tespit edilmesi, daha istikrarlı bir yatırım ortamının temini ve yatırımcılara ekonomik ve yasal güvence sağlanması amacıyla şimdiye kadar 67 ülkeyle yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşmaların Türkiye ile üçüncü ülkeler arasındaki sermaye akışının artmasına yardımcı olmaları beklenmektedir.’(www.hazine.gov.tr)
5 Haziran 2003 kabul tarihli 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatımlar kanunu ile Yabancı Sermaye Teşvik Kanunu Yürürlükten kaldırırken, doğrudan yabancı yatırımların özendirilmesine yabancı yatırımcıların haklarının korunması ile yatırım ve yatırımcı tanımlarında Uluslar arası standartlara uyulmasının doğrudan yabancı yatırımların gerçekleştirilmesinde izin ve onay sisteminin bilgilendirme sistemine dönüştürülmesine ve tespit edilecek politikalar yoluyla doğrudan yabancı yatırımların artırılmasına ilşkin esasların düzenlenmesi öngörülerek hazırlanan yasa mevcut son yasadır. Tarihsel süreç dikkate alındığında gelinen nokta da artık bu yasayla yabancı sermaye yatırımları ülkemiz için olmazsa olmaz bir kaynak olarak kabul görmüştür. Korumacı ve devletçilik yanlısı politikalarla liberal ve dışa açılmayı savunan politikalar arasındaki tarihsel süreç, liberal anlayıştan yana bu yasayla noktalanmıştır.
Yeni yasayla ; İzin ve onay yükümlülüğü yerini bildirime bırakmıştır. Ayrıca ‘yabancılık’ unsuruyla ilgili yeni tanımlamalar getirilmiştir. Bu yasayla yurt dışında yerleşik Türk vatandaşlarının yatırımları da böylece yabancı sermaye yatırımlarına tanına ayrıcalıklardan yararlanma hakkına kavuşmuştur. Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıkların çözümlenmesinde 4686 sayılı Milletler arası Tahkim kanunu yetkili kılınmıştır. Ayrıca yatırım serbestisi ve milli muamele, yabancı yatırımcıların, mütekabiliyet esası gözetilmeden taşınmaz mal edinme ayrıcalığı, devlet ile olan uyuşmazlıkların milli mahkemelerde değil tahkimde çözülmesi, doğrudan yabancı yatırımların kamu yararı gerektirmedikçe ve karşılıkları ödenmedikçe kamulaştırılamayacağı ve devletleştirilemeyeceği, yabancı yatırımcıların, kar, temettü, dış kredi vb.lerini yurt dışına serbestçe transferi, sayı ve iş niteliği olmaksızın yabancı personel istihdamı ayrıcalığı gibi ana başlıklarla yeni ve köklü düzenlemeler getirilmiştir. Aslında günümüz siyasi ve ekonomik konjektörü ışığında bu yasa metinin değerlendirmesi zamana bırakılması gereken bir husus. Yeni yasanın neticelerinin hazırlanma amacına hizmet edip etmeyeceğini şüphesiz zaman gösterecektir. Son yıllara damgasını vuran AB düşü bütün planların ve politikaların değişmez referansı olduğunu kabul etmekle aslında son yıllarda özgün bir süreç yaşamadığımız söylenebilir.
Yaşanan süreçte yerine getirilen kriterlerin ya da ileride yerine getirilecek ekonomik kriterlerin zeminini hazırlamaya talip olan yeni yabancı sermaye yasası yaşanan tarihsel süreçteki evrimin son evresi olarak kabul edilebilir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME :
Bu çalışmanın ışığında yabancı sermaye ile ilgili bir rahatsızlıktan, zaman zaman psikolojik hastalığa dönüşen aşırı şüphecilikten bahsetmek mümkün. Yukarıda bu durumun sosyal, siyasi, ekonomik sebeplerini izaha çalıştıktan sonra bu rahatsızlığın sebepleri ve reçetesiyle ilgili olarak aşağıda ki rapor olan/olması gereken bağlamında zikrettiğimiz hususların özeti niteliğini taşıyor.
Dünya Bankası bünyesinde faaliyet gösteren Yabancı Yatırım Danışmanlık Kurumu (FIAS) ile T.C.Hazine Müsteşarlığı’nın ortaklaşa hazırladıkları “Yatırımlarda Karşılaşılan İdari Engellerin Tesbiti Projesi” Türk yatırımcıların karşılaştıkları zorlukları ve Yabancı yatırımcıların niçin Türkiye’de yatırım yapmak istemediklerini ortaya koymaktadır. FIAS yetkilisi Frank Sodar tarafından sunulan rapor, aynadaki yüzümüzü çok net görmemizi sağlamaktadır.
Rapora göre Türkiye’de yerli ve yabancı yatırımcıların önündeki engeller şunlardır:
1- Türkiye, karmaşık ve dolambaçlı bir bürokrasi ile tanınmaktadır. Hakim olan mantık yardımcı olma ve kolaylaştırma değil, kontrol etme ve güvensizliktir.
2- Ülkede hangi kurumun, neden sorumlu olduğu net değildir. Bakanlıklar arasında, merkezi idare ile yerel yönetimler arasında eşgüdüm ya yok veya çok zayıftır.
3- Türkiye’de başta kanunlar olmak üzere yönetmelikler, genelgeler, tüzükler özetle hukukî prosedür sık sık değişmektedir. Uygulamadakiler ise şeffaf değildir. Prosedürün sade ve açık olmaması, bir yığın işlem gerektirmesi bıkkınlığa yol açmaktadır.
4- 1990’dan itibaren küreselleşme sayesinde dünya çapında yabancı sermaye yatırımları 12 kat artarken Türkiye’deki yabancı sermaye yatırımları 1980’lerdeki seviyesinde kalmıştır. 57.hükümet döneminde üst üste gelen ekonomik krizler bırakın dış sermaye girişini, ülkeden yerli sermayenin yurt dışına kaçışını hızlandırmıştır. Bulgaristan ve Romanya gibi ülkeler, dışarıdan gelen yatırımcıları daha gümrükten girerken adeta milli kahramanlar gibi karşılamakta ve bütün işlemlerini bizzat kendileri takip edip sonuçlandırmaktadırlar. 2000 yılında dışarıya kaçan Türk sermayesi 1 milyar dolardır. Yerli sermayenin yurt dışına kaçışı Türkiye’nin yatırımlar için elverişsiz olduğu imajını pekiştirmektedir.
5- Türkiye’deki bürokratik yapı da tıpkı hukuki prosedür gibi çok teferruatlı ve karmaşıktır. Onun için Türkiye’de bir ürünün patentini almak için Avrupa’dakinden en az üç kat daha fazla süreye ihtiyaç duyulmaktadır.
6- Türk vergi mevzuatı çok ama çok karmaşıktır.
7- Vergi oranları Türkiye’de çok yüksektir.
8- Vergi ve Gümrük bürokrasisi etkin ve verimli değildir.
9- Türkiye’de serbest bölgeler, ihracata yönelik firmalara hizmet vermekten ziyade yerli tüketime yönelik malları ucuza depolamak amacıyla kullanılmaktadır.
10- Türkiye’de, hiçbir aksama olmasa bile bir şirketin kuruluşu 2,5 aylık bir süre almaktadır. Bir şirket kurmak için 19 değişik idari aşama, bir yığın imza ve paraf gerekmektedir; ve bunların çoğu lüzumsuzdur. Bir yapı ruhsatı almak için bile 20’den fazla mükerrer işlem yapılmaktadır.
Raporda yapılması gerekenler, atılması gerek adımlar da sıralanmıştır. Buna göre;
1- Yolsuzluk ve usulsüzlüklerle çok etkin bir biçimde mücadele edilmelidir.
2- Vergi sistemine Pazar şartlarını yansıtacak mekanizmalar eklenmelidir. Enflasyon muhasebesine mutlaka geçilmelidir.
3- Vergi mevzuatı şeffaf hâle getirilmeli, vergi idarelerini daha seri çalıştıracak bir mekanizma geliştirilmeli. Yatırım teşvik vergileri kaldırılmalı ve tüm mali teşvikler vergi sistemi içinde otomatik hale getirilmeli.
4- KDV ve Gümrük vergi iadeleri, yatırım sürecini hızlandırmak amacıyla detaylı bir biçimde gözden geçirilmelidir.
5- Gümrük ve kaçakçılık kanunlarının zorlayıcı hükümleri gözden geçirilerek , gümrük mevzuatı sade ama güçlü hale getirilmeli.
6- Gümrüklerin fiziki, dijital ve insanî alt yapıları güçlendirilmelidir.
7- Ürün taklitlerine ve fikri mülkiyet ihlallerine karşı savaş açılmalı.
8- Yabancı personelin çalışma izinleri ile ilgili prosedür kolaylaştırılmalıdır.
9- Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, girişimciler adına kurumlar arasında eşgüdüm sağlamalı ve merkezi tescil sistemi kurulmalıdır.
10- Çatışan yetki ve izinler kaldırılmalı, mevzuat mümkün olduğu kadar basite indirgeyici olmalı ve güveni esas almalıdır.
11- Arsa üretimi için stratejik planlama güçlendirilmeli. Tesis kurma izni ve çevre koruma ile ilgili iki kanunu uyumlu hale getirecek süreç kolaylaştırılmalıdır. İnşaat izni süreci daha sade hâle getirilmeli.
“Tarihsel süreç dikkate alındığında yabancı sermayenin ülkemize girişini engelleyen, sekteye uğratan sebepleri de net olarak görmek mümkün oluyor. Tüm politik, ekonomik faktörleri bir yana bırakırsak aslında asıl sorunun ülkemizin kendi vatandaşı için yapması gereken ideal düzenlemeleri yapmaması, adeta ‘devlet baba’ bakışıyla vatandaşı küçük ve hor görmesi, onu kendi bekası için araç olarak değerlendirmesi, onun temel hak ve özgürlüklerinin sınırını kendi otoritesiyle buluşturması, ağır işleyen bürokrasiyi bilinçli mi yapıyor kuşkusunu beslercesine inatla sürdürmesi olduğunu düşünmek bizi belki de sistemle baş başa kalacağımız başka bir araştırma konusuna yönlendiriyor. Kendi vatandaşı için yapılması gerekeni yapmayan bir devletten başka bir ülkenin vatandaşına kolaylıklar sağlamasını beklemenin mantıksızlığı aslında işlediğimiz konunun temelinde yatan asıl sorun. Bu sorunun izalesi ancak devlet – birey ilişkilerine yön veren ana felsefenin değişmesiyle mümkün. Bu felsefenin değişmesi için AB kriterlerinin, IMF kriterlerinin vaazı nasihati değil kendi vatandaşımız için Ankara kriterlerinin ihdası, bizi bize hizmet etmenin yollarını açacaktır. Akabinde kişi başına düşen milli geliri yüksek olan bir ülkede yabancı sermayenin kudreti karşısında bilinç altlarımızda yabancı sermayeye karşı ‘düşman’ psikozundan da kurtulmuş olarak ‘dostlarımızla’ iş yapmanın zevkini ve semerelerini alacağımız günlere ulaşmanın kolaylaşacağına inanıyorum.”
KAYNAKÇA:
YÖK Tez Merkezi :
- Türkiye’ de yabancı sermaye yatırımları teşvikler ve teşviklerin etkinliği
Hüseyin Şenyıl, 54432
Yabancı sermaye yatırımları ve Türkiye
Fatih Çelik, 74483
Uluslar arası sermaye ihracı ve ithalinde ki nedensellik
Faruk Eskioğlu, 501
Kapitülasyonların kaldırılmasından bugüne yabancı sermaye
Erdoğan Süleymaniye, 10960
Türkiye’ de 1980 sonrası yabancı sermaye
Yeşim Pazarbaşı,15021
Türkiye’ de yabancı sermayeyi teşvik mevzuatı ve uygulaması
Hüseyin Erdem, 19239
Türkiye’ de yabancı sermaye üzerine bir analiz
Ali Nihat Dilek, 26916
Yabancı sermaye ve Türkiye ekonomisinde ki yeri
Gülsevil Uğuz, 41737
Osmanlı İmparatorluğunda Yabancı Sermaye
İbrahim Murat Bozkurt, 42212
Türkiye’ de yabancı sermaye yatırımları
Aydın Sarı, 43740
Yabancı sermaye şirketlerinin gelişimi
Gamze Akıncı, 66653
Türkiye’ de yabancı sermaye yatırımları
Mehmet Ali Ateş,63066
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Türkiye'de Yabancı Sermaye" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Murat Türkyılmaz'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
http://www.turkhukuksitesi.com/makale_142.htm
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder