Türkiye'de Yabancı Sermaye, BÖLÜM 2
Yeri gelmişken Atatürk’ ün yabancı sermayeyi destekler mahiyetteki birkaç cümlesine yer vermek bakış açısını yansıtması anlamında önemlidir : “İktisadiyat sahasında düşünür ve konuşurken zannolunmasın ki ecnebi sermayesine hasımız, hayır bizim memleketimiz vasidir. Çok say ve sermayeye ihtiyacımız var. Kanunlarımıza riayet şartıyla ecnebi sermayelerine lazım gelen teminatı vermeğe hazırız. Ecnebi sermayesi bizim sayimize inzimam etsin ve bizim ile onlar için faydalı neticeler versin. Mazide, Tanzimat devrinden sonra ecnebi sermayesi müstesna bir mevkie malikti. Devlet ve hükümet ecnebi sermayesinin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Her yeni millet gibi Türkiye buna muvafakat edemez. Burasını esir ülkesi yaptırmayız.”(9) demiştir.Hükümet 1929 yılına gelene kadar etkili bir korumacı dış ticaret politikası izleyemediği görülmektedir. Bunun da sebebi, genç Türk Devletinin Osmanlı gümrük tarifelerinden ancak Lozan Barış Anlaşmasının imzalanmasından 5 yıl sonra kurtulabilmiş olmasıdır. Genç Türkiye Cumhuriyeti bu Osmanlı mirasından ancak 1929 yılında kurtulabilmiş ve o yıl Türkiye Büyük Millet meclisinin kabul ettiği Gümrük Tarife kanunu ile kendi muhtar tarifesine ve dolayısıyla korumacı bir dış ticaret politikası izleme imkanına kavuşmuştur. Görüldüğü gibi Türkiye 1923-1929 yılları arasında zoraki liberal bir dış ticaret politikası izlemek zorunda kalmıştır.
Daha öncede belirtildiği gibi, genç Türk devleti yabancı sermayeye karşı değildi. Ne var ki, yabancı sermaye, bir yandan Türkiye’ deki güven ve istikrar şartlarını yeterli görmediğinden, diğer yandan nüfus yoğunluğunun az olması, ekonomik faaliyetler düzeyinin düşüklüğü ve Pazar darlığı sebepleriyle Türkiye’ ye gelmek istememişlerdir.(10) Özellikle Lozan Barış görüşmelerinin bir sonuca bağlanması, cumhuriyetin ilanı, Saltanatın ve Hilafetin kaldırılması, dış borçlar sorunun uygun bir çözüme bağlanamaması, yurtiçi isyanlar, gibi etkenler ülkemizi yabancı sermayeye, diğer şartlar elverişli olsaydı bile, sevimsiz ve cazibesiz bırakmaya yetmiştir.
1939-1950 Atatürk Sonrası Ekonomi Politikasında Yabancı Sermaye : İnönü diye adlandırdığımız 1930-1950 döneminde 1936’ da Atatürk döneminde hazırlanan ikinci beş yıllık sanayi planı, ikinci dünya savaşının başlamasıyla uygulamaya konamamıştır. (11)
1923-1939 dönemini İkinci Dünya Savaşı’ nın izlemesi ekonomik politikada bir değişiklik yaratmamıştır. Ancak savaşa katılmamış olmakla birlikte Türkiye’ de bu dönemde savaş ekonomisinin kuralları geçerli olmuştur. Özel sektörün faaliyetlerine devlet müdahalesi fazla olmuş,tarım alanında ormanlar devletleştirilmiştir. Bayar hükümeti döneminde çok az devletleştirilen yabancı şirketlerin sayısı Refik Saydam Hükümeti döneminde hızla artmıştır. 1939 yılının ilk yarısında bir dizi devletleştirme tamamlanmıştır.
Bu dönemde İsmet İnönü tarafından uygulanan devletçilik rejiminin Atatürk tarafından uygulanan devletçilik rejimine kıyasla daha az esnek olduğu söylenebilir. Bu katı devletçilik rejimi, büyüme hızı ve refahtaki gerilemelerle birleştiğinde, Celal Bayar’ ın liderliğinde ki liberal ekonomik görüşü savunan muhalefete kuvvet kazandırmıştır. Nitekim, 1939-1948 yılları arasında ekonomik performans çok düşük olmuştur. Bu performans düşüklüğü şüphesiz kısmen ikinci dünya savaşının getirdiği menfi konjonktüre bağlı olmakla beraber, kısmen katı bir devletçilik rejimi uygulaması ile izah edilmiştir. Bu kanaatin yaygınlaşması neticesinde 1950’ den sonra iktidara daha liberal görüşü temsil eden Demokrat Parti gelmiştir. (12)
1950-1960 Çok Partili Dönemin Ekonomi Politikasında Yabancı Sermaye :
1950 genel seçimleriyle liberal görüşü temsil eden Demokrat Parti büyük çoğunlukla iktidara gelince CHP muhalefete çekilmiştir. 1950-1960 döneminde DP tarafından uygulanan ekonomi politikalarının ve ekonomik rejiminin ülke şartlarına ve Atatürk ilkelerine uygunluğu sürekli tartışılmıştır. Çünkü Atatürk fiilen mutedil devletçiliği seçmişti. DP ise, liberal bir ekonomi politikasını benimsemişti.
______
(9) Ökçün; a.g.e. S.252-253.
(10) Aktan, Reşat; Türkiye İktisadı 3. baskı sh. 41.
(11) Atatürk ve Cumhuriyet dönemi Türkiye si Ankara,1981,shf. 140
(12) Atatürk ve Cumhuriyet dönemi Türkiye si Ankara, shf. 142
1950 li yıllar dünya çapında da büyük olayların meydana geldiği yıllardır. Bu tarihlerde, başta ABD olmak üzere, batı devletleri özel teşebbüsün ve özel yabancı sermayenin teşvikini, aynı zamanda dış ticaretin serbestleştirilmesini tavsiye etmekteydiler. Demokrat Parti de bu doğrultuda programında iktisadi hayatta özel teşebbüs ve sermaye faaliyetlerinin esas olduğu ilkesi belirlendikten sonra, faaliyet sahaları iyice sınırlandırılmak şartıyla, özel teşebbüsle devlet teşebbüslerinin birbirine engel olmadan, birbirlerini tamamlayıcı bir ahenk içinde çalışmalarının mümkün ve faydalı olacağı açıklanmaktaydı. (13) Bu cümleler karma bir ekonomi sistemine işaret etmekteydi.
DP döneminde dış yardımlar ve özel yabancı sermaye ile ilgili tutum değişiktir. Gerek Atatürk, gerek İnönü devrinde dış kredi imkanları kısıtlı idi. Fakat Duyun-u Umumiye kötü tecrübesine rağmen o devirlerde mevcut kısıtlı imkanlardan yararlanılmıştır. DP döneminde dış kredi imkanları büyük ölçüde genişlemiştir. Yine Atatürk döneminde özel yabancı sermayenin ülke kanunları çerçevesinde, yani kapitülasyonlar söz konusu olmamak şartıyla, teşviki ilkesi kabul edilmiş, ancak bu dönemde her hangi bir özel yabancı sermaye girişi vuku bulmamıştır.
1950’ den sonra, bu imkan ortaya çıkmakla beraber, yine de gelişen ülkelere, bu arada Türkiye’ ye giren özel yabancı sermaye, köklü teşviklere rağmen, sınırlı seviyede kalmıştır. Bu dönemde, ekonomi politikası alanında yapılan bazı hatalara rağmen, Türkiye, Atatürk dönemini izleyerek ikinci kalkınma hamlesini gerçekleştirmiştir, diyebiliriz. 27 Mayıs 1960 yılında, demokrasinin aksamadan yürümesi ve ekonomik hataların düzeltilmesi gayesiyle yapılan askeri müdahale ile ekonomi politikası alanında planlama getirilmiş, yatırımların verimli alanlara yönelmesi ve enflasyonun önlenmesi düşünülmüş, ayrıca Toprak Reformu, İktisadi Devlet Teşekküllerinin reformu ve mali reform gibi çeşitli reformlar öngörülmüştür.
Bu dönemde yabancı sermaye ile ilgili ilk düzenleme 1950 yılında çıkarılan 5583 sayılı hazinece özel teşebbüslere kefalet edilmesine ve döviz taahhüdünde bulunulmasına dair kanundur. Bu kanun özel teşebbüslere dövizle borçlanma imkanı getirmektedir. 5583 sayılı kanun bir yıl sonra kaldırılmış, 8 Eylül 1951 yılında kabul edilen 5821 sayılı Yabancı Sermaye Yatırımlarını Teşvik Kanunu yürürlüğe konmuştur. Bu kanuna göre yabancı sermaye, Türk özel sermayesine açık olan işlerde kullanılacak, tekel ve ayrıcalık öngörmeyecek, sanayi, enerji, maden, bayındırlık, ulaştırma ve turizm alanlarında çalışabilecektir. Yine bu kanuna göre yabancı sermayenin yıllık kar transferi %10’ u geçmemelidir. 5821 sayılı kanunun 3 yıllık uygulaması beklenilen sonucu vermeyince 18 Ocak 1954 tarih ve 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu çıkarılmıştır. “Dünyanın en liberal yabancı sermaye kanunu” olarak tanımlanan bu kanunun yanında, 7 Nisan 1954 tarih ve 6326 sayılı Petrol yasası, 28 Şubat 1960 tarihli ve 7462 sayılı Ereğli Demir-Çelik fabrikaları kanunu (14) ile 11 Ağustos 1962 tarih ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında kanun ve kanuna ilişkin 17 sayılı kararı görmekteyiz.
6224 Sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu : 18 Ocak 1954 yılında kabul edilen 6224 sayılı Yabancı Sermaye Teşvik Kanunu (15), yabancı sermayeyi düzenleyen mevzuat içinde önemli bir yere sahiptir. Bu kanun, belirgin bir şekilde yabancı sermayeyi teşvik amacıyla hazırlanmış ve o zamandan beri petrol arama çıkarma, işletme ve dağıtımıyla ilgili yatırımların dışındaki tüm yabancı yatırımların dayandığı yasal düzenlemeyi oluşturmuştur. Bu yasanın en önemli özelliklerinden bir kaçını saymak gerekirse :
- Bu kanuna göre, ülkenin ekonomik gelişmesine yararlı olmak, tekel veya imtiyazlar ifade etmemek koşulu ile Türk özel teşebbüsüne açık bulunan her alanda yabancı sermayeye çalışma olanağı tanımıştır.
- Kanun yerli girişimcilere tanınan tüm haklar muafiyetler ve kolaylıklardan aynı alanda çalışan yabancı sermayeli firmaların da yararlanabilmelerine olanak tanımaktadır.
(13) Yaşa, Memduh; İktisadi meselelerimiz. İstanbul,1966,sh.47-48
(14) 7462 sayılı kanun ile yabancı sermaye konusunda özel koşullar getirildiğinden bu yasa genellikle yabancı sermaye mevzuatı arasında sayılır.
(15)Bkz. 18 Ocak 1954 tarih ve 8615 sayılı RG.
6224 sayılı yasaya göre yapılmış yatırımlar kar ve sermaye transferine açık bir şekilde izin verilmesi nedeniyle, Türkiye’ de faaliyette bulunan yabancı teşebbüsler tarafından “korunmuş sermaye” olarak adlandırılmaktadır.
6326 Sayılı Petrol Kanunu : ABD petrol şirketleri avukatı Marks Ball’ e hazırlatılan 6326 sayılı Petrol Kanunu 1954 yılında yürürlüğe girmiştir. Kanun petrolde devletçilikten vazgeçmekte, petrol kaynaklarının özel teşebbüs eliyle değerlendirilmesini kabul etmektedir. Bu karardan sonra Shell ve Mobil gibi yabancı şirketlerle eşit olarak çalışmak durumunda bırakılan Türkiye Petrolleri bir anonim şirket olarak kurulmuştur. 1957 yılında, Petrol Kanununda değişiklik yapılmış ve Petrol şirketlerine rafineri kurma hakkı sağlanmıştır. 17 Nisan 1973 yılında çıkarılan 1702 sayılı Petrol Reformu Yasası ile devlet adına izin, arama ve işletme ruhsatnamesi ile diğer belge alma hakkı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’ na aittir. Faaliyetlerini kontrol etmek ve yönlendirmek amacıyla yeni düzenlemelerin yapılmasından sonra yabancı sermayeli petrol şirketlerinin büyük bir kısmı yatırımlarını geri çekmiştir. Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı ise gereken üretiminin çok gerisinde kalmıştır.
Petrol arama ve işletmeciliğinin geliştirmek ve yabancı sermayenin daha çok teşvik edilmesi amacıyla 6326 sayılı Petrol Kanunda, 28 Nisan 1983’ de 2802 nolu yasayla değişiklikler yapılmıştır. Kanunda, petrol hakları ile ilgili başvuru ve karar sürelerini kısaltan ve işlemleri hızlandıran gerekli değişiklikler de yer almıştır. Bu kanunun en önemli maddelerinden biri de kar transferiyle ilgili olandır. Buna göre, yabancı şirketlerin yurtdışına yaptıkları satımdan elde ettikleri dövizleri transfer hakkından düşebilmeleri ve petrolle ilgili her türlü ödemelerde kullanabilmeleri olanağı doğmuştur.
7462 sayılı Ereğli Demir Çelik Fabrikaları Kanunu : 28 Şubat 1960 yılında 7462 sayılı bu kanun 6224 sayılı kanundan daha liberal hükümler taşımaktadır. (16) Bu istisnai bir kanun olup bir tek kuruluş için çıkarılmıştır.
1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu ve Kanuna ilişkin 17 sayılı karar : Bu karara göre Türkiye’ ye gelecek yabancı sermayeli kuruluş, T.C. Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığına başvuracaktır. Ülkeye gelen sermaye, belli koşulları yerine getirdiğinde, ülkeden geri çıkabilir.
17 sayılı karara göre, 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu kapsam dışında kalan gerçek veya tüzel kişiler, dış ülkelerden kredi sağlayabilir. (17) Ancak kredinin alınabilmesi için Maliye Bakanlığı aracılığıyla Bakanlar Kurulunun izin vermesi gereklidir.(18)
17 sayılı karar esas olarak üretimle uğraşacak yabancı sermayeyi hedef almadığı halde, Türkiye pazarında büyük payı olan bazı sanayi faaliyetler 17 sayılı karar çerçevesinde sürdürülmüştür. 29 Aralık 1983 tarihli RG ‘ de yayınlanan “Türk parasının Kıymetini Koruma Hakkında ki 28 sayılı karar” 17 sayılı kararı yürürlükten kaldırmıştır. Yürürlükten kaldırılan karar hükümlerine göre başlamış olan işlemler, eski hükümlere bağlı olacak ve yeni kararın ilgililer olan hükümlerinden de yararlanacaklardır. 28 sayılı karar ile :
- Türkiye’ ye her türlü yoldan ve cinsten döviz ithali, hiçbir kayda tutulmaksızın, serbest bırakılmıştır.
- Türkiye’ de yerleşik kişilerin, beraberlerinde döviz bulundurmaları kayda tabi tutulmaksızın serbest kılınmıştır.
-Türkiye’ ye yerleşik kişilerin yurt dışına çıkışlarında, beraberlerinde 3000 doları veya eşitine kadar döviz çıkarabilmeleri esası getirilmiştir.
DEVAM EDECEK.,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder