28 Mayıs 2017 Pazar

” Akp’yi 10 Yıldır Ayakta Tutan Benim! ” BÖLÜM 3




   ” Akp’yi 10 Yıldır Ayakta Tutan Benim! ” 
BÖLÜM 3 

28 Şubat 2013


AKP’yi ayakta tutan benim
Öcalan ile görüşmek üzere İmralı'ya giden BDP heyetinin görüşme tutanakları ortaya çıktı

08:5028 Şubat 2013


AKP’yi ayakta tutan benim

Abdullah Öcalan, BDP milletvekillerine, “Ben sorumluluk üstlenmem. Süreç başarısız olursa ‘Apo öldü' diyeceksiniz. Ben yokum. BDP ve PKK'nın beni kullanmasına izin vermem” dedi.

‘23 Şubat 2013 görüşme notları' başlığı altında oluşan görüşme notları, Abdullah Öcalan'ın, “Tarihi önemde bir toplantıya başlıyoruz. Nasıl bir yöntem izleyelim?” sözü ile başlıyor. Heyetten “Size nasıl uygunsa” yanıtı alan Öcalan, çözüm süreci ile ilgili değerlendirmelerinin ve önerilerinin yanı sıra BDP heyetindekilerle özel konularda sohbet de ediyor.

Milliyet gazetesinden Namık Durukan’ın haberine göre; Abdullah Öcalan'ın, İmralı'da BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'la yaptığı, bir MİT yetkilisinin de hazır bulunduğu görüşmenin tutanakları özetle şöyle:
Hayatımız söz konusu
“Kandil'e BDP'ye ve Avrupa'ya üç nüsha mektup yazdım. Heyet ile dünden beri yoğun olarak tartışıyoruz. Özal'dan beri teşebbüs içerisindeyim, akim (akamete uğradı, kesintiye uğradı) kaldı. Şimdi akamete uğramaması lazım. Uğrarsa, tırnak kesilirse felaket olur. Türklerde bunu bilmeli; başarısızlık orta ve üst düzey savaş, isyan, kaos hepimizin hayatı söz konusudur. Şimdi kadar yaşadıklarımız deveden kulak kalır. Kesin başarı hedefi ile sonuçlanması lazım. Yeni diyalog sürecine yükleniyorum. Dostlarımızın ve halkımızın eski kalıp mücadeleleri bir kenara atmaları lazım.

Rejim değişikliği

Eski yaşam alışkanlıkları top yekun bırakmak gerekir. Neden, çünkü bu bir rejim değişikliği olacak. Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet, 1950 çok partili hayata geçişten çok daha önemli, bu hepsinden daha derinlikli olacak. Başarılı olursak, yepyeni bir Cumhuriyete… Radikal demokrasi, tam demokrasi, Anadolu ve Mezopotamya'nın tam demokratikleşmesi, hazırlığım bu yönde. Şimdiye kadar olanlar ısınma hareketi idi. Bütün felsefi ve örgütsel birikimimi bu yönde PKK'yi hazırlamak ve dönüştürmek için kullanıyorum. Bu en köklü adım. Demokratik kurtuluş ve demokratik yaşam süreci. ben bu deyimi rast gele seçmedim. Zamanında söyledim anlamadılar. Anlamış olsaydılar, Ergenekon olmazdı, AKP bunları diyor ama çok yüzeysel bakıyor. Benim çok inatçı olduğumu biliyorsunuz. Ben ilk günden demokratik Cumhuriyeti savundum, onlar beni anlamadılar; “APO'yu bitirdik” dediler. Stratejik hatalar yaptılar. Ergenekon'u saptılar umarım bu sefer böyle olmaz. Onun için benimle oynanmayacağını özellikle AKP'ye anlatmalısınız. AKP'lilerle konuşun anlatın. Siz Meclis'tesiniz size çok görev düşüyor. Anlamlı bir uzlaşmaya gidilseydi (Ecevit döneminde) ne Ergenekon ne AKP olmazdı. Metiner saçmalıyor, ‘Apo sıkıştı' diyor. Propaganda ile oyunu karıştırıyor. Kendisini düzene satmış, kendisini rezil etmiş, AKP'yi 10 yıldır ayakta tutan benim. Derhal bu söylemi terk etmesi lazım. Biz AKP'yi çıkartan gücüz.”
Kendini düzene satmış
– Metiner saçmalıyor, “APO sıkıştı” diyor. Propaganda ile oyunu karıştırıyor. Kendisini düzene satmış, kendisini rezil etmiş, AKP'yi 10 yıldır ayakta tutan benim. Derhal bu söylemi terk etmesi lazım. Biz AKP'yi çıkartan gücüz.
Ha biz ha Sakine
– Sırrı: Bize gelen bilgide, “Sakine'nin tutumunun ve katılımının iyi olduğu, dağ adına Avrupa'da görevli olduğu, işini tamamlayıp geri dönüş için Paris'e gittiğinde bu olayın olduğu… Tutumunun ve katılımının iyi olduğu” bildirildi.
– Öcalan: Ha bizi vurmuş, ha Sakine'yi vurmuşlar. Çok karanlık bir olay. Ankara'ya gelmiş (Ömer Güney) Çankaya'da büro tutmuş. Sterk “MİT kaynaklı” demiş. Mümkün değil ama düşüneceksin. Milyonda bir de olsa düşüneyim, MİT var mı? MİT de şaşırdı. Demekki darbe hala devam ediyor.
(Sırrı'ya dönerek) Sinop olayı rast gele mi organize mi?
– Sırrı: Organizeydi başkan. Çünkü ancak bir reklam ajansı grafiği ile önceden hazırlanmış pankartlar ve bildiriler vardı. Sosyal medya üzerinden bize dönük kampanyalar başlatıldı. Darbe Araştırma Komisyonunun görevi bittikten sonra, Özel Harp Dairesi ile ilgili, Gladyo ile ilgili, Kürdistan bölgesi hariç özellikle Karadeniz'i deşifre eden bilgiler geldi. Burada Karadeniz'de gladyonun yaptığı işler başlığı altında TAYAD'lı ailelere dönük linç girişimi de vardı. Orada anlatılan, yapılan ve biçimler ne ise hepsini Karadeniz'de gördük. Bu yönüyle örgütlü ve organizeydi.

Savunmanızı hazırlayın

– Öcalan: Siz de muallaktasınız. Tıpkı Sakine gibi. Bir daha kendini öz savunmanın hazırlamadığınız hiçbir yere gitmeyin. Size bir vurduklarında on vuramayacaksınız, gitmeyin, devlete güvenmeyin. Biliyorsunuz ki Ahmet Türk'ü iki kez vurdular, bir Samsun'da, bir İzmir'de… Sakine'ye yapılan hepimize yapılabilir. Bu özel harbe ayrıca geleceğiz.
(Çay geldi)

AKP'ye iktidarı sunduk

– Öcalan: Hükümet kesin vesayetten kurtuldu mu hesaplaşma tam olarak yapıldı mı? Tayyip'in Hükümet mekaniği, Kürt hareketine vurduğu kadar kendisine izin veriliyor, alan açılıyor vesayet kurumu, güç odakları tarafından. Sayın Başbakan zekice bu mekaniği teşhis etmiş ve iyi kullanıyor. Komplonun bir parçası değil. Danışıklı demiyorum ama Başbakan komplonun parçasıdır demiyor ama, bu yöntemi bir iktidar aracı olarak görüyor. PKK'ya vurarak yerini sağlamlaştırıyor. Kendime kızıyorum, 2001-2004'te biz eylemi ‘tak' diye kestik. Hükümet anlamadı, ‘terör bitti' dediler. (Altan Tan'a dönerek) Sayın Altan bilirsin İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP'ye iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi 2. Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar. Benim demokratik kriterlerim var bunu anlattık, bir baktık ki AKP hegemonya kurmak istiyor, 1923-40-50 CHP yerine AKP…

Hegemonya kurmak istiyor

Türkiye'nin ihtiyacı olan tam evrensel demokratik kriterlere uymazsan, PKK'ye karışmam dedim. Bunu PKK hareketinin zorluklarını bilerek söyledim. Hegemonya kurmak istediler, biz bu hegemonyaya karşı çıktık. AKP, iktidarı gökten inmiş sandı. Bizim sınıf ve halk savaşımızın ne kadar amansız olduğunu bilmiyordu. Ben Deniz Baykal'ın taktiğini boşa çıkardım. AKP hegemonya istiyor. CHP'nin yerine geçmek istiyor. İzin vermeyiz. AKP'ye korkunç ranta imkanı çıkar. Ben buna alet olmam. Tek şartım hegemonik olmaması. Biz eskisine doyduk, yeni kambur istemeyiz.
Başbakan tutuklanacaktı
AKP'nin çıkışları yanlıştır. Son bir buçuk yılda büyük bir savaşa yüklendiler. Nihai tasfiye operasyonları yaptılar. Sayın Başbakanı buna inandıran ekip (2011'de) PKK'yi bitireceğiz' dedi. 10 bin kişiyi (KCK) içeriye aldılar, Bu güç MİT'e de darbe planladı. Ben hemen devreye girdim, ‘bu darbedir' dedim. Ergenekon'dan farkı yok. Başbakan MİT'e darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, Başbakan vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı. (Durdu yeniden söze başladı) Genelkurmay Başkanının (İlker Başbuğ'u kastetti) tutuklanması da budur. O güce Cevat Öneş ‘darbe' dedi. Bu yüzden ben devreye girdim, yardımcı olayım dedim.
İsyan etsek bir türlü…
(Biraz durdu yeniden başladı.) Sakine'yle sizin (Sinop'u kastederek) aynıdır. KCK'ye her operasyon ayaklanma ve isyana davetiyedir/teşviktir. BDP ve benim temkinli yaklaşımım engelledi. İsyan etmem beklendi. İsyan etsek bir türlü, etmesek bir türlü.
Her KCK'lının içeri alınması bir ayaklanma sebebidir. İsyan çıkarmıyoruz. 10 bin kişi alındı. Bu da bir nevi darbedir. En son siz alınacaktınız biz karşı hamle geliştirdik. En son parlamento grubu kalmıştı. Darbe şekil değiştirdi ama hala devam ediyor. Yeni darbe Brüksel ve ABD'de planlanıyor. Türk-Kürt ilişkilerini yeniden tanımlamam işlerine gelmiyor. Sanırım bu çıkışımız işe yarayacak. Benim üzerimde planları var. Doğan Güreş Londra'dan döndü ‘bana yeşil ışık yakıldı' dedi, 4 bin köy yakıldı. İşadamlarını götürdüler. (Pervin'e işaret ederek)
Darbeyi önledim
Metiner, ‘Sıkıştı' diyor. Yanlış söylüyor. Sıkışma yok, darbeyi önledim. Bir darbe var, fakat derinliğini tam fark edemiyorum. MİT'i düşürseydiler. Türkiye'de tüm kaleler düşmüş olacaktı. Hakan Fidan tutuklansa, sonra sıra Başbakan'a gelecekti. Benim bu süreci canlandırmam, darbeyi engelleme sorumluluğu… Darbeyi önleyebileceğimi fark ettim ve süreci başlattım.

Düşürülmek isteniyor

Türkiye'de 3 koldan paralel devlet çalışması var. Bu ilişkileri sabote edilmeye başladı. Sıradan lobiler değil. ABD'de Yahudi, Ermeni ve Rum lobileri stratejik ve taktik müdahale ediyorlar. Her 3'ü de Anadolu çıkışlıdır. Sözde bir hükümet var, sözde bir parlamento var. CHP ve MHP paralel devletin izdüşümleridir, basit aletleridir; AKP'ye de, medya ve işadamlarına da sızmışlar. Sadece MİT kalmış, hedeflenen bizim geliştirdiğimiz diyalogdur. MİT Müsteşarı düşürülmek isteniyor. Emre Uslu, Mehmet Baransu MİT'i hedef aldılar,. arkalarında devasa bir güç var.
Florida kontrgerilla merkezidir. Abdullah Çatlı iki kez gitti. Papa, Palme… Sakine bu tür grupların işidir. Yeni gladyo tam anlaşılamıyor. Çözüm adına yapılan her şeyi sabote ettiler. Sakine olayı bende düşük bir tereddüt uyandırdı. Net değil. Sakine Avrupa'da barışı temsil ediyordu. Hala aydınlatılamadı.

2. Atatürk olma sevdası

İşte siz. ABD-İsrail-İngiltere'nin talepleri vardı, o zaman da MİT bu işe yatmadı. Tansu Çiller'in 2. Atatürk olma sevdası vardı. Beni de bomba ile öldürmek istediler. Doğan Güreş-Tansu Çiller işbirliği de oradan (İngiltere'den) icazet almıştı. Sonuç olarak böyle bir durum yaşadık.

Gülen, Nur hareketine sızdı

Cemaatin merkezi ABD'dir. Benim buraya alınmamla birlikte Fethullah da ABD'ye alındı. Bir yazar (yazarın adını hatırlayamadı) ‘Fethullah Gülen, Nur hareketine sızdı' diyor. ‘Kesin bilmiyorum, Kemalistlerin sızması' diyor. Nur hareketini inceleyin, Saidi Nursi eski Nurs köyündendir. Eski bir Ermeni köyüdür. Teşkilatı Mahsusa'ya girdi, sonradan Mustafa Kemal ile takıştı. Fethullah Gülen ABD'de yaşıyor. 120 devlette okul açmış, para nereden. Florida kontrgerillanın eski merkezidir, Türkeş ve Latin Amerika'daki kontrgerilla, orada yetiştirildi. Yeni merkez ise Utah'tadır. Emre Uslu vs. orada eğitildi. Sağda ve solda örgütleri kontrgerilla ele geçirdi.

Başarısızlıkta ben yokum

– Sırrı: Gruptaki arkadaşların da selamı var, bir diyeceğiniz var mı?
– Öcalan: Ben sorumluluk üstlenmem. Süreç başarısız olursa ‘Apo öldü' diyeceksiniz. Ben yokum. BDP ve PKK'nın beni kullanmasına izin vermem.
– Sırrı: Rojava (Suriye'nin Kürt bölgesi) için bir aktarımınız olacak mı?
– Öcalan: Suriye'de Kürtler iki tarafla da görüşsünler, kim haklarını verirse onunla çalışsınlar. Suriye Demokratik Kurtuluş Cephesi olsun. Kürt, Arap, Türk, Türkmen hepsi. Suidi Selefiler çok tehlikeli, Esad ise küçük burjuva diktatörlüğüdür. Kürtler (Suriye'deki Kürtleri kastederek) Barzani'nin emrine giremez. Onun çizgisi farklı. Kürtler mutlaka bir öz savunma gücü oluşturmalı.
– Pervin: Başkanım sizden bir parça almak istiyorum.
– Öcalan: (Elindeki kalemi Pervin'e vererek) Hatta size bir şey imzalayabilirim. (Heyetin üç üyesine ayrı ayrı duygularını ifade eden birer cümle yazarak birer kart imzalayıp verdi)

Fidan yalnız bırakılmamalı 

Öcalan, “Kirli işler dönemini Baykal, AKP'ye devretti. Baykal tarihi hata yapmıştır. Tayyip Bey kurnaz çıktı. Deniz Baykal'ı kullandı. Ergenekonun bizden beklentisi 2002'den itibaren savaşı tırmandırmamızdı. Ben AKP'nin tam olarak oturması ve olgunlaşması için bilerek bekledim, sabrettim. AKP anlar dedik. AKP darbe ile uğraşırken başını belaya/derde sokmayalım dedik. Onlar darbelerle uğraştılar. 2007, 2009 hatta 2011'e kadar seçim hesapları, oy hesapları yaptılar. Ben geri çekildim. Benim çekilmem AKP'nin istismarından dolayıdır. KCK de PKK de dürüst ve fedakardır ama savaşı tam yapamadı, yetersiz kaldı; barış meselesinde de dirayetsiz kaldılar. Sıkıldım geri çekildim. Onlara ağır kelime kullanmıştım. Süreci esastan bozan güç kim diye baktım. Savcının… 7 Şubat MİT'e darbesi… Ben bir darbeyi sezdim. Cezaevi müdürüne ‘Hakan Bey'i (MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı kastediyor) yalnız bırakmamak gerekir' dedim. Sözlü, yazılı iletişime geçtim, 5 ay önce tekrar kanal açıldı, diyalog başladı” diye konuştu.

 ÖCALAN ÖRGÜTTEN DE DERT YANDI:

PKK bile beni anlayamıyor!
– Sırrı: Sayın Başkan Kandil diyor ki; Karşılık ateşkesle bir geri çekilme söz konusu olacaksa bile en az 2 yıllık bir süreye ihtiyaç var.
– Öcalan: (Sırrı'ya dönerek) PKK bile beni anlamıyor. Beni bir ağabey ve baba gibi görüyor. Endişelerini paylaşıyorum. Benim dosyalarım (hazırladığı mektuplara vurarak) endişelerini giderecek bir çatışmasızlık öneriyor. Şimdi burada ne var?
Birinci Belge: Demokratik Barış Sürecine Felsefi Bakış: Bu toplam 10 maddeden oluşuyor.
İkinci Belge: Demokratik Çözüm Planı: Bu da toplam 10 maddeden oluşuyor. Buna kısa bir giriş de diyebiliriz
Üçüncü Belge: Demokratik Barışın Eylem Planı: 3 aşamalıdır. Birinci aşama 7 madde, ikinci aşama 5 madde. Üçüncü aşama 7 madde.
Nevruz'da ilan edeceğim
Eylem Planı'na bir sayfalık ek yazdım. İkinci ek 4 sayfalık paralel devletle ilgili sorulara cevaplar. Değerlendirme 3 yaprak, 6 sayfa Kürt Sorununda Barış ve Demokrasi Süreci Hakkında Kısa Değerlendirme.
Ben 3 aşama ve 10 ilke öneriyorum. Bu yazı üzerine cesurca tartışacaksınız. Bunu Kandil'e ve Avrupa'ya götüreceksiniz. Kendi aranızda iş bölümü (heyeti kastederek) yaparak, Kandil ve Avrupa'ya bu görüşmeyi anlatın. Daha önce 3 hafta demiştim ama 2 hafta içerisinde gelirse, görüşlerimi revize ederim. Eşbaşkanlarla görüşürsem iyi olur. Eğer eşbaşkanlara tavır devam ederse yine bu heyet gelir. Newroz'a bunu ilan etmek istiyorum. İlanı ben yapacağım.
(Sırrı'ya dönerek) Kolektif haklar ve Kürt reformu yasası yapılacak. Biz demokratik özerklikte ısrar edersek, bu sabote olur.
– Sırrı: Sayın Başkan süreci tıkayacak olan da sürecin önünü açacak olan da sizin koşullarınız. Buna dönük yetkililerle görüşmelerinizde bir takviminiz, bir mutabakatınız var mı?
– Öcalan: (Önce cevap vermek istemedi sonra) Ben PKK'nin yetersizliğine karşı da inisiyatif kullanacağım. Ne PKK'nin sandığı, ne AKP'nin sandığı gibi bir çekilme olur. Akdoğan (AKP Parti Ankara milletvekili, Başbakan Erdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ı kastediyor) milat diyor. Bu kendini kandırmadır. Felakete neden olur. Mektubun cevası gelecek. Karar verip ilan edeceğim. Kandil karamsar, aşarlarsa iyi olur. Akdoğan kendisine güveniyorsa onunla konuşabilirsiniz. Bunu yapmazlarsa daha da gelişkin bir gündemle karşılaşırlar.
(Sırrı'ya dönerek) Peki bu çekilen yere JİTEM'in ve korucuların dolmaması için komisyonlar mı olmalı, yoksa akil adamlar mı olmalı.
– Sırrı: Parlamentonun böyle bir yetkisi ve işlevi yok.
– Öcalan: Komisyonlar kurulacak. Hakikat komisyonu da kurulacak. Akil adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz. Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye'de 50 bin, Kandil'de 10 bin, İran'da 40 bin var.
Hepimiz özgür olacağız
– Sırrı: Sizin konumunuz ne olacak?
– Öcalan: (Gülerek) Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız'. Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin devlet de ben de vazgeçemeyiz. Tarihi bir barış ve demokratik yaşama geçiş.
Kandil onların savaş sistemine katılmadığım için… Bu yüzden onlara kızıyorum.
Umarım AKP'de bizi yanlış anlamaz. Yanlış anlarsa felaket olur. Buna rağmen AKP diktatoryasını bize dayatırsa kabul etmeyiz.
– Sırrı: Başkanım her şeyi konuştuk. Bir de başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok hassas. Osman Kavala'nın size selamları var. Totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişe ediyorlar.
Başkanlığını destekleriz
– Öcalan: Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey'in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz. Yalnız Başkanlık ABD'deki gibi olmalı, devlet meclisi gibi bir senato. İkincisi, bir de halklar meclisi. Bunun adı demokratik meclis de olabilir. Bu da ABD'deki gibi temsilciler meclisi gibi olabilir, Rusya'daki alt duma gibi olabilir. Bu da ABD'deki gibi temsilciler meclisi gibi olabilir, Rusya'daki alt duma gibi olabilir. İngiltere'deki avam kamarasının Türkiye versiyonu gibi. Esas olarak HDK'yi parlamentoya uyarlamak gibi düşünebiliriz. HDK demişken, çok planlı ve örgütlü işler yapmalısınız. Biraz bürokratik ve hantal kalıyor. Ertuğrul'a söyle ben hala Dev-Genç'in çizgisindeyim. (gülerek) O anlar… 40 yıldır Türk solunu taşıyorum. Daha fazla kendilerine güvenmeliler. Daha fazla kitleselleşin, dar kalıyorsunuz. Seçime BDP mi HDK'yle mi gireceksiniz siz karar verin. Adayları halkın en popüler olanından seçin. Seçime giderken HDP ile gidereseniz eş başkanlar değişebiler.
– Pervin: Kürt basınını takip etme şansınız var mı? Özgür Gündem, Azadiye Welat gibi.
– Öcalan: Evet. Özgür Gündem okuyorum. Kendilerini yormuyorlar, biraz kendilerini yorsunlar. İmzalar zenginleşsin. Kadın sayfasını da okuyorum. Ama sürekli katliamlar ve ölümlerden bahsediyorular, oysa özgürlükler de işlenebilir.
– Sırrı: Son günlerde sanatçıların duyarlı çıkışları var. Mesela Kadir İnanır bayağı etkileyici oldu.
– Öcalan: Hepsini selamlıyorum, saygılarımı gönderiyorum. Şunu görmeliler, bizim siyasi faaliyetimiz bir sanattır.
Önder'in senaryosu
– Sırrı: Bilge Köyü katliamı üzerinden Kürt meselesini anlatan bir senaryo üzerinde çalışıyorum.
– Öcalan: Çok iyi olur.
 ‘Burunlarından fitil fitil çıkarır'
PKK beni bir ağabey, bir baba gibi görüyor.
* * *
Eylem Planı'nı Nevruz'da ilan etmek istiyorum.
* * *
PKK'nın yetersizliğine karşı inisiyatif kullanacağım.
* * *
Kandil karamsar, aşarsa iyi olur.
* * *
Komisyonlar kurulacak. Akil adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak.
* * *
Ne ev hapsi ne de af. Hepimiz özgür olacağız.
Öcalan: (Altan Tan'a dönerek) Sen sağdaki örgütleri bilirsin. Kontrgerilla ABD merkezlidir. Yargı ve emniyeti ele geçirdiler. MİT askerlerden güçlü çıktı, savcı çağırdı gitmediler. Bana göre bir direniştir. Erdoğan bunların burnundan fitil fitil çıkarır. İnşallah diyelim.
Namaz kılıyordum
İslam kirletildi, bugün Türkiye'de hat safhadadır, İslam'ın özü adalet, hukuk ve tasavvuftur (Altan Tan'a dönerek) kirlenmeyi önleyin. Sizi nasıl markaja aldılar biliyorsun. Kürtler dindardır. İlk dönemlerde namaz kılıyordum, 33 sure ezberlemiştim. Köyün imamı Müslüm hoca ‘Sen böyle gidersen uçarsın' diyordu. Kimse kusura bakmasın, ben İslam'a sol jargonla bakmam. Kürt halkının da dini inancı kuvvetlidir. 1969'da Kısakürek'in gizli bir toplantısına gittim.
Gizli bir İslam var
İngilizler İslam'ı kullandılar, Osmanlı'yı yıktılar. Mursi de yeni imalatları. Eskiden general imal ediyorlardı, şimdi de imam imal ediyorlar. Generallerin de faydası yok, imamların da faydası yok. Cemaatin adı kullanılıyor. İslam'ı kullanan kapitalist tekelci işadamları Başbakan'ın ağzına idamı veriyorlar. Bunlar barışı istemiyorlar. Kürtlerin yaşadığı gizli bir İslam var.
Kürtler yer arıyorlar
– Altan: Tarikatlarda örgütlendi.
– Öcalan: Geliştirin benden daha iyi biliyorsun.
– Altan: Tam olarak tarif ettiğiniz güçler kimlerdir?
– Öcalan: Ermeni lobisi etkili. 2015'le gündem olmak istiyorlar.
(Sırrı'ya dönerek) Sen Adıyaman'dan bilirsin. Aslında Türkmenlerin tarihine daha çok yoğunlaşmanız lazım. Babai isyanları çok önemlidir. Bu bir Selçuklu ayrışmasıdır. Kurmançiler da Türkmenler de sınıf olarak en altta kalanlardır. Solcular, tarihi milliyetçilere bıraktılar.
– Sırrı: Babai isyanları bu ülkede resmi tarihte en az incelenen olaydır. Baba İshak da biliyorsunuz Adıyamanlıdır. Bir tek Ahmet Yaşar Ocak'ın Babailerle ilgili bir tek çalışması var.
– Öcalan: Anadolu İslamlaştıktan sonra, bin yıllık bir Hıristiyanlık öfkesi var. Rum, Ermeni, Yahudi, Anadolu'da hak iddia eder. Laiklik, milliyetçilik kisvesinde elde ettiklerini kaybetmek istemiyorlar. Aslında Sırrı Sakık'ın Kafkaslardan geldiler sözü doğruldu ama açıklayamadı.
Kürtler kendilerine yer arıyorlar. Kürtlerin devletten dışlanmaları son yüzyıldır. Abdülhamit bile onlara yer verdi. Mustafa Kemal de başta yer verdi. Devreye giren İsrail lobisi, Ermeni ve Rumlar, ‘Kürtler ne kadar dışlanırsa o kadar başarılı oluruz' diyorlar. Bu paralel devlettir. Bin yıllık bir gelenektir.
Birgül Ayman kimdir?
Türklerin karşısına ne kadar Kürt çıkarırsak, o kadar Türk koparırız. Kürtlerle Türkler karşı karşıya gelirse, taviz alırız diyorlar. Türk Kürdü ezmeli, Kürt Türkü vurmalı. Birgül Ayman kimdir? MHP, CHP katı laik bir mezheptir. Faşist CHP olduğu gibi duruyor. CHP ve MHP ulusalcılığı, Hitler milliyetçiliğinin aynısıdır. Zaten kuruluş tarihi de aynıdır. Anayasanın önüne de bunlar dikilecekler.
İstismar etmeyelim
(Sırrı cebindeki kağıdı çıkartarak, bilgi aktarmak istiyor ve kendisine uzatıyor)
– Pervin : Hareketin göndermiş olduğu iki ayrı mesaj var. Eşbaşkanlara iletilmiş. Biz mi okuyalım, siz mi okumak istersiniz' deyip; yazılı kağıtları başkanın eline veriyor.
– Öcalan: ‘Yetkilinin alması gerekir, istismar etmeyelim' diyerek Sırrı'ya geri veriyor.
(Sırrı ‘Ben aktarayım' diyerek kağıtları alıyor)
– Öcalan: Özetleyin.
(Sırrı önce hareketin görüşlerini özetleyerek okudu. Adından partinin görüşlerini aktardı)
– Öcalan: (Hareketin 16.02.2013 tarihli öneriler metnin 4. maddesi okunurken gülerek) Klasik kaygılar.
(Daha sonra aktarım bitinceye kadar dinledi. Hareketin 14.01.2013 tarihli öneriler 4. maddesi olan ‘Yeni Anayasa'da Kürtlerin halk olarak varlığını kabul eden bir ibarenin olması iyi olacaktır' belirlemesine karşılık) Anayasada devlet öyle tanımlanamaz. Devletin etnisitesi ve dini olmaz. Hukuki bir realitedir anayasa. Bu konuda Habermas'ın görüşlerine ihtiyacımız var.
Kürtlerin varlığı
– Sırrı : Anayasada en büyük tartışma vatandaşlık tanımında yaşanıyor. Kandil diyor ki mutlaka Kürt halkının varlığı zikredilmeli, çünkü azınlıklar denilince gayrimüslimler anlaşılıyor, ki bu doğru bir tespit.
– Öcalan: (Sırrı'nın sözünü keserek yeniden araya girdi) Vatandaşlık maddesini sana yazdırıyorum, ‘Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır'
(Biraz durup yeniden)
Türk ulusçuluğu faşist
Burada Türkiye Cumhuriyeti de olmayabilir sadece Türkiye'de olabilir. Ulus aidiyeti ile devlet aidiyetini karıştırmayın. Bunu CHP ve MHP dedirtiyor. Sizin Türk ulusçuluğu dediğiniz faşist bir örgütlenmedir. Alet olamayız. Devlete aidiz, ama Türk ulusçuluğuna ait değiliz. Türk ulusçuluğu bu ülkenin yüzde 10'unu bile karşılamaz. Millet, Arap, Türk ve Kürdü de kapsar. Ama millet-i hakime değil.
Millet kavramı hem kolektiftir, hem bireyselliği içerir (Altan'a dönerek) Millet İslam enternasyonalizmini ifade eder. Peygamber, ‘Arabın Aceme üstünlüğü yoktur' diyor. Evrensel kavramlara gidelim. Tekilden uzağız. Ortak bir milletin üyesiyiz. Bu Türk ulusçuların kastettiği şey değil. Böyle ele aldığımız zaman bunu Türk ulusalcıları da kabul edebilir.
Hedefimiz ne? Kürt Türk ilişkilerinin özgür bir temelde anayasal bir ifadeye kavuşturmak istiyorum.
BDP milletvekilleri Pervin Buldan, Altan Tan ve Sırrı Süreyya Önder 23 Şubat'ta İmralı Adası'na giderek Abdullah Öcalan'la görüştü. BDP'liler ile Öcalan arasındaki görüşmede bir de MİT görevlisi bulundu.
Kürtler kendi kendini yönetecek 
Peki biz ileride ne yapacağız. Kürtler kendilerini özgürce ifade edecek ve yönetecektir. Şu anda yasa dayatırsak büyük alerji yaratır. İleride olabilir. Mesela AB yerel yönetim özerklik şartı ki buna şerhi kaldırırlarsa bu mesele önemli ölçüde çözülür.
– Sırrı: Sayın Başkan izniniz olursa bir konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum.
– Öcalan: Nedir?
– Sırrı: Bu sanıldığı gibi bağlayıcı bir metin değildir. Teknik bir metindir.
– Öcalan: Niye, birinci ve ikinci maddesinde mali ve idari özerklik var.
– Sırrı: Sayın Başkan. Buna şerhin kaldırılması tek başına yetmiyor. Bunun iç hukuka dönüştürülmesi gerekiyor. Bunun yolu da anayasa da düzenlemek. Sanıldığı gibi bu haliyle bir bağlayıcılığı yok. Bir teminat da içermiyor.
(Bu açıklamalar üzerine biraz düşündü, önündeki mektupları karıştırdı. Sonra tekrar söze başladı)
– Öcalan: Tavrımız şu olacaktır, ana ilke olursa biz kullanırız. Siz ister yasa çıkartın, ister çıkartmayın. İspanya'nın bütünlüğü içinde milliyetler ve bölgelerin demokratik hakları ve dayanışmaları garanti edilir. Dün yine tartıştık. Tarihsel ve kültürel kimlikler miras zenginliğimizdir. Kendilerini özgürce ifade etmeliler, ki bu örgütlenme ve yönetmeyi de içerir ve yaşamaları bir haktır ve garanti edilir.
(Sırrı'ya dönerek)
Sırrı bize lazım. Bizim kıymetlimiz. (Sırrı'ya dönerek) Ben seni bana söylendiği zaman başka bir Adıyamanlı Sırrı ile karıştırdım. Sen siyasaldaydın değil mi?
– Sırrı: Evet
– Öcalan: Kaç girişlisin?
– Sırrı: 1979 girişliyim.
– Öcalan: Ha o sen değilsin. O bizim zamanımızda, sadece ders çalışan xımıl biriydi.
– Sırrı: Sayın Başkan siz Adıyaman'a ilk geldiğinizde ben 14-15 yaşındaydım. Siz geldiniz Hasan Yorulmaz'ı sordunuz. Ben sizi Hasan Yorulmaz'a götürmüştüm.
– Öcalan: Evet. Benim Adıyamanlı çok kıymetli arkadaşlarım vardı şehit düştüler.
– Sırrı: Mehmet Emin Taştan.
– Öcalan: Evet.
– Sırrı: Aziz Bilgiç.
– Öcalan: Evet.
– Sırrı: Sabri de bizim devredendi.
– Öcalan: Evet, Sabri çok değerli bir arkadaşımızdır. Sen Mükerrem Kemertaş'ı çok seviyorsun. Seni de çok severim ama Turan Engin'i daha çok severim, Esas beni etkileyen Aram Tigran'dır. Onun sesi beni kendime getirir.
Büyük kadın kahramanlar var. Yaşamın kutsallığı önemlidir. Kölelikten vazgeçilmelidir. 8 Mart mesajı olarak bu söylediklerimi, bu çerçevede açarsınız. Kadını özgür almayan bir halk özgür alamaz. Kadının tam özgürleşmiş hali tanrısallıktır. Şehit düşen kadın kahramanları anıyorum.
Şimdi siz bana biraz izin verin. Bu vereceğim mektuba Kandil'in endişelerini cevaplayan bir ek yazacağım.
(Heyette bulunan 3 kişi odadan çıktık. 15 dakika sonra tekrar çağırdı bizi)
– Öcalan: Ben bunu yetkiliyle size ulaştıracağım. Size vermeliler. Çünkü vermezlerse süreç devam etmez.
– Pervin: (Ayağa kalkarak, yetkiliye hitaben) Ne zaman vereceksiniz?
– Yetkili: Ben ileteceğim, size verirler.
– Öcalan: Bana yönelttiğiniz bütün soruların cevapları ve Kandil'in endişelerini giderecek her şey bu mektuplarda var. Şimdi eklerini yazacağım. Karşılıklı görüşmeler devam edecek.
(Tekrar oturarak görüşme devam etti)
– Öcalan: Devlet düzeyinde karşılıklı olarak diyalog içindeyiz. Karamsar olmayın., AKP buna ne kadar hazır, ne kadar ciddiler bunu bana siz getireceksiniz. Anti terör yasası, siyasi partiler yasası, seçim barajı… Toplantılarımızda cesurca tartışıp bana getireceksiniz. Bir ya da iki hafta içinde eleştirisel bir cevap bekliyorum. Bu bir taslaktır, dayatma değildir.
Çekilmeden çekilmeye fark var. tek taraflı bir çekilme olmayacak. Çekilme parlamento kararı ile olacak. Başbakanın dediği çekilsinler onlara karışmayız demesiyle olmaz. TBMM onaylayacak, çekilme komisyonla olacak.



http://www.sozcu.com.tr/2013/gundem/akpyi-10-yildir-ayakta-tutan-benim-237704/


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..


***

” Akp’yi 10 Yıldır Ayakta Tutan Benim ! ” BÖLÜM 2



 ” Akp’yi 10 Yıldır Ayakta Tutan Benim ! ” 
BÖLÜM 2



APO’nun MİT İLİŞKİLERİ!

Av. Medeni Ayhan 25. 03. 2011 tarihli Taraf Gazetesi‘nde ve aynı gün bu gazeteyi kaynak gösteren  www.kurdistan-report.com  sitesinde Neşe
Düzel’in gazeteci Avni Özgürel ile; ”Apo nun MİT İlişkileri” başlığı altında yayımlanan röportajındaki bazı ilginç soru ve yanıtlar:


Neşe Düzel: Bu yayınların size devletten geldiğini biliyor muydunuz?

Avni Özgürel: Tabii. Bu yayınları veren kuruluşlardan biri de Refik Korkut’un Fikir Ajansı’ydı. Bu tür neşriyatı dağıtmak için kurulmuştu.
Ankara’da İzmir Caddesi’nde bir binanın bodrum katındaydı.

Neşe Düzel: Siz oraya niye gidiyordunuz?

Avni Özgürel: Hem dağıtacağımız neşriyatı almaya gidiyorduk, hem de bildirilerimizin çoğaltma işini orada yapıyorduk. Bizim yaşlarda bir
genç vardı. Ajansa gittiğimde onu orada görüyordum. 1966, 1967 yıllarında ajansta gördüğüm o genç, hayal meyal hafızamda kalmış. Yıllar
içinde Abdullah Öcalan’ın resimlerini medyada gördüm ama insanlar yaşla birlikte değişiyor tabii. Ancak 1993′te Öcalan’la yüz yüze geldiğimizde
bende birtakım çağrışımlar oldu.

Neşe Düzel: Bu yerin MİT’e ait bir yer olduğunu nereden biliyorsunuz?

Avni Özgürel: Biliyoruz. O dönem sadece bu ajanstan değil, başka kurumlardan da bu nevi yayınları alıyorduk. Milliyetçi gençliğe her biri
farklı amaçla el atmış başka kuruluşlar da oldu o dönemde.

Mesela Türkiye Çiftçi Teşekkülleri Federasyonu gibi birtakım kuruluşlar kuruluyor ve bunlar komünizme karşı özel yayınlar çıkarıyordu.

Neşe Düzel: Daha sonra Öcalan’la, o PKK’nın başındayken karşılaştınız mı?

Avni Özgürel: 1993′e kadar hiç karşılaşmadım. 1993′te gazetecileri Bekaa’ya basın toplantısına davet etti. Panaroma’nın genel yayın
yönetmeni olarak ben de gittim. Bizimki haftalık dergi olduğundan, basın toplantısından sonra Öcalan’la dergi için özel söyleşi de yaptım. O özel
görüşme sırasında kendisine sordum. ‘Ankara’da İzmir Caddesi’nde Fikir Ajansı diye bir yer vardı. Yanlış hatırlıyor olabilirim ama birden bir
şey çağrıştırdı. Bende seni orada gördüm gibi bir his uyandı’ dedim. Bana, ‘Yoo, doğru hatırlıyorsun. Ama ben bunları bir müddet sonra
açıklayacağım’ dedi.

Neşe Düzel: Peki o ajansta bulunan biri mutlaka MİT elemanı mıdır?/

Avni Özgürel: En azından MİT’le irtibatlıdır. Türkiye’de güvenlik birimlerinin kurduğu bir organizasyonun içine, bir insan, hangi amaçla
olursa olsun gelip gidiyorsa ve onun orada oturup kalkmasına kimse ses çıkarmıyorsa, o insan ya güvenilir biridir ya da görevli biridir. Başka
ne olabilir ki? Başka şey olamaz.

Neşe Düzel: Öcalan, eski eşi Kesire’nin babasının MİT’le ilişkisi olduğunu söylemişti. Öcalan’ı siz MİT’le irtibatlı bir büroda
gördüğünüzü söylüyorsunuz. PKK’nın kuruluşunda rol alan Pilot Necati’nin MİT ilişkisinden gene Öcalan söz etmişti. 
PKK’nın kuruluş aşamasında bu kadar çok MİT bağlantısından söz edilmesini nasıl açıklıyorsunuz?

Abdullah Öcalan ideolojik formasyonu zayıf biri. Ama Türkiye’de o dönemde İbrahim Kaypakkaya diye ideolojik formasyonu çok güçlü biri de
vardı. Eğer Kürt hareketi düşünce planında onun gibi radikal bir kadronun kontrolünde olsaydı, Türkiye’de çok ciddi sıkıntı yaşanırdı.
Onunla mücadele etmek zorlaşırdı. Oysa Öcalan her türlü işbirliğine gelen pragmatik biri. Onun, Kürt hareketinin başında olması bizim
devletin de işine geldi.

Avni Özgürel: Uğur’la Ankara’da evlerimiz çok yakındı. Bekaa’dan döndükten sonra Uğur’a gitmiştim. ‘Öcalan’ın MİT’le irtibatlı
olabileceğini öteden beri yazıyorsun, bende de böyle bir bilgi var, bunu da bil’ dedim.


Uğur’daki bilgi, Öcalan’ın iki bağlantısına ilişkindi. Biri Kesire’nin ailesiyle alakalıydı. Eski eşinin ailesinin MİT’le ilişkisini Öcalan da
kabul etmişti. Diğeri, Öcalan’ı Ankara’dan Diyarbakır’a götüren Pilot Necati’nin MİT ilişkisiydi. Ki bu ilişkiyi Öcalan da daha sonra
açıkladı. Hatta Uğur’un öldürülmesinden sonra bir söyleşisinde Öcalan, MİT’in parasıyla devlet aleyhine bir eylem hazırlanmasını komik
bulduğunu bile anlatmıştı;

‘Düşünün’ demişti, ‘Onların parasıyla, onlara karşı PKK hareketi…
Adamların parasıyla, adamların elemanlarıyla yaptığım politikaya bakın..”

(Uğur Mumcu), Ölmeden önce, Yaşar Kaya’ya,“Kimlerle işbirliği yaptığınızı açıklayacağım” diyor. Yine TRT’de birlikte programa
çıkacağı Erdal İnönü ve Ahmet Türk’e bir dosya getireceğini söylüyor. Program Salı günü yapılacaktı, Pazar günü Uğur öldürüldü. Bu dosyayı
verecek ve Ahmet Türk’ü “PKK istihbarat güçlerinin güdümünde” diye uyaracaktı,“Barış marış sağlayamazsın bunlarla” diye… 

MİT’in, Jitem’in, Emniyet’in irtibat kurduğu insanların önemli kısmı sonradan kontrolden çıktı. Çatlı ve Ağca böyledir. Öcalan da belki
bunlardan bir tanesidir. Bilemezsiniz… Kontrol edeceklerini zannetmişlerdir, ama hiçbirini kontrol edememişlerdir.”


Mehmet Bozkurt’un www.blogcu.com sitesinde 11. 11. 2010 tarihinde;”PKK yi MİT Kurdu” başlığı ile yayımlanan yazının ise,
www.aydınlık.com.tr sitesinden alınmış olduğu ve bu sitenin de Aydınlık Dergisinin 18. 11. 2007 tarihli sayısını kaynak göstererek oradan
alarak tekrardan yayımladığı anlaşılmaktadır.

www.aydınlık.com.tr sitesinde yayımlanan bu yazıda, Aydınlık’a ulaşan çok önemli bir bilgi, PKK’nın kuruluşuyla ilgili soruya hiçbir kuşkuya
yer bırakmayacak biçimde yanıtlıyor. Söz konusu bilgi, 3 Haziran 2000 tarihinden hemen önce yapılan bir görüşmenin bant çözümü. Görüşme
Abdullah Öcalan’ın avukatlarından D. E./(Öcalan ın avukatları içerisinde adında bu harfleri barındıran Doğan Erbaş’tır)/ile Genelkurmay’a bağlı
Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli bir üsteğmen arasında geçiyor. 

Üsteğmen görüşmenin bir yerinde Avukat D. E.’ye MİT’le PKK arasındaki bazı ilişkilerden söz ediyor ve şu çarpıcı sözleri söylüyor: 

“Başından beri girdiği ilişkileri biliyoruz. Örgütü kursun diye Öcalan’a 10 milyon lira verildi”!……” 

Yıl 1972. Günlerden 31 Mart Cuma. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yapılan boykotta gözaltına alınanlar arasında Urfalı bir öğrenci vardı.
Adı Abdullah, soyadı Öcalan’dı. Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi’nin “Şafak Bildirisi” ni SBF’de dağıtmak suçuyla 7 Nisan günü
gözaltına alınmış ve 27 Nisan günü tutuklanmıştı. (”Şafak”, Perinçek- Aydınlık’ın önceki adı)

“Askeri Savcı, 22 öğrenci hakkında dava açtı. En ağır ceza, Abdullah Öcalan ve Metin N.Yalçın’a istenmişti…” 

İddianamede Öcalan’a Şafak Bildirisi’ni dağıtmak suçundan Ceza Yasası’nın 142, 153, 159, 311 ve 312. maddelerinin uygulanmasını isteyen
Askeri Savcı Baki Tuğ, duruşma sırasında görüş değiştirdi. Savcı Tuğ, Öcalan’ın *“Şafak bildirisi dağıtmak suçundan aklanmasını, boykota
katılmak suçundan cezalandırılmasını” istedi… /

Abdullah Öcalan sadece boykota katılma suçundan üç ay hapis cezası aldı./

….27 Mayıs’ta, dönemin Başbakanlık Müsteşarı Salih Korur’un kasasından çıkarılan Örtülü Ödenek hesabının kayıtlarında, Fikir Ajansı Sahibi
Refik Korkud’a 1959 yılının Ağustos ayında 28 bin lira ödendiği saptanıyor…..

Abdullah Öcalan’ın Fikir Ajansı’da *“ofis boy” olarak çalıştığı yıllar, Ankara Tapu-Kadastro Lisesi’nde okuduğu dönem. 1969 yılının 30
Temmuz’unda diplomasını alıyor ve bir ay içinde Diyarbakır Tapulama müdürlüğüne atanıyor, iki yılını doldurmadan, 1970 Ekiminde torpille
İstanbul’a tayin oluyor. Bakırköy Tapulama Müdürlüğü’nde çalışırken İstanbul Hukuk Fakültesine giriyor. Bir yıl sonra da Ankara SBF’ye yatay
geçiş yapıyor… 71 Kasım’ında Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’ndeki görevinden istifa ediyor… 21 yaş sınırına rağmen, 22 yaşında kendisine
burs bağlanıyor….. 

Uğur Mumcu’nun“Kürt Dosyası” kitabında ayrıntısıyla anlatılan, “Askerliğin Ertelenmesi” hikâyesi de ilginç Öcalan’ın.

“Şafak Bildirisi” nedeniyle cezaevindeyken SBF dekanlığının gönderdiği yazılarla askerliği erteleniyor. Halfeti Askerlik Şubesi, bir
yıl sonra yeniden soruyor Öcalan’ın askerlik durumunu. Dekanlık’tan 30 Ocak 1973 günü “1. sınıfta bütünlemeye kaldı” yanıtı veriliyor. 10
Ağustos 1973 günü SBF Dekanlığı’ndan Askerlik Şubesi’ne gönderilen yazıda ise Öcalan’ın 2. sınıftan 3. sınıfa geçtiği bildiriliyor….. 

Abdullah Öcalan’ın askerliği böyle böyle 1978′e kadar erteleniyor. Öcalan’ın okuldaki kaydı da 1984′e kadar silinmiyor……


Abdülmelik Fırat: ”MİT Öcalan’ı kullandı”

Şeyh Said’in torunu olan eski milletvekili Abdülmelik Fırat’ın hatıraları, gazeteci Ferzende Kaya tarafından “Mezopotamya Sürgünü”
adıyla kitaplaştırıldı. Anka Yayınları tarafından yayımlanan kitapta, Abdullah Öcalan’ın MlT’le bağlantısına dair iddialar da yer alıyor. 

Fırat, bu konuda şunları yazıyor:

”Derin devleti çok iyi bilen bir gazeteci olan Avni Özgürel, bir iki sefer benimle röportaj yaptı. Bir gün bana şu anekdotunu aktardı:

‘Öcalan’ın Bekaa’da yaptığı ve dünyanın bir-çok yerinden gazetecilerin katıldığı basın toplantısına ben de gittim. Karşımdaki adamı başka bir
yerden tanıyordum; ama çıkaramadım. O da anladı; yanıma gelerek dedi ki: 

Ben açıklama yapmayıncaya kadar, sen yapma. O zaman anladım ki, ben onu MİT’ ten hatırlıyorum. Biz öğrenciyken, oraya yardım almaya
gidiyorduk, o da oradaydı.’ Ondan sonra Öcalan, istihbarat ajanı çıkan eşi Kesire’den, Pilot Necati’den söz etmeye başladı… Abdullah Öcalan’ın
24 Mayıs 1978 yılında evlendiği karısı Kesire Yıldırım’ın MİT’le bağlantılı olduğu biliniyor. Bu durumu sonradan Abdullah Öcalan da dile
getiriyor. Uğur Mumcu, Kesire Yıldırım’ın babası Ali Yıldırım’ın yaşam öyküsünü ve şeceresini çıkardığı (Kürt Dosyası adlı) kitabında,
Yıldırım’ın Korgeneral Abdullah Alpdoğan’la Dersim ayaklanması sırasında ve sonrasında sık sık görüştüğünü anlatıyor…” 

Abdullah ve Kesire Öcalan, evlendikten üç ay sonra Diyarbakır’a yerleşirler. Onları Ankara’dan Diyarbakır’a götüren “Pilot Necati”
ordudan ayrılmış ve Diyarbakır’da kum ticareti yapmaktadır.
Diyarbakır’da Abdullah Öcalan’ın iki yakın dostu daha vardır. Biri Enver Polat adlı Huruçlu adlı bir eski astsubay. Diğeri, yedek subaylığını
Eskişehir’de yaptıktan sonra Diyarbakır’a yerleşen Ferhat Tomutay… Mesut Yılmaz döneminde MlT Müsteşarı olan Atasagun, 27 Kasım 2000 günü, dört büyük gazetenin Ankara temsilcilerine önemli açıklamalar yaptı. Kürtçe TV’yi savunan Atasagun; 

“Apo’yu getiren de biziz, aşılmaması için büyük mücadeleyi veren de biziz” diyordu, “Apo’yu nasıl kullandıysak, Kürtçe’yi de kullanırız.” dedi…

3 Ocak 2007 tarihli Hürriyet’te “PKK’nın gizemli ismi Pilot Necati’nin mezarı Ankara’da bulundu” Başlıklı bir haber yayımlandı… Bir dönem
güvenlik kuvvetlerince öldürülen THKP-C lideri Mahir Çayan’ın yakın arkadaşı olarak anılan Yüzbaşı İlyas Aydın’ın da aslında Pilot Necati
olduğu iddia edilmişti.

Mezarlıkta bulunan 6 Necati Kaya’dan biri olan Pilot Necati’nin 1956 doğumlu Ferzende oğlu olduğu ve 9 Eylül 1982 tarihinde öldüğü
anlaşılıyor. Bir dönem devletin, terör örgütü içindeki en kilit ismi olduğu iddia edilen Ağrılı Pilot Necati Kaya’nın mezarının ise oğlu
İlker Kaya tarafından yaptırıldığı mezar taşında not olarak bulunuyor…

İlk idam kararı Antep’te uygulanır. Apo’ya muhalefet eden Bozan Aslan ve Ali Yaylacık pusuya düşürülüp öldürülür. İkinci idam kararı Celal
Aydın hakkındadır. Apo, Celal Dönmez, Ali Gündüz ve Aytekin Tuğluk adlı kişileri bu işle görevlendirir. Aytekin Tuğluk, Malatya’ya
gönderilerek “toplantı var” bahanesiyle önce Elazığ’a, oradan da Karakoçan’a getirilir… Celal Aydın’ın yalvarmaları sonucu değiştirmez!
Daha sonra sıkıyönetim ilan edildiğinde diğer Apocular yakalanırken, Celal Aydın’ı öldürtenlerden Elazığ sorumlusu Metin Gürgöze ortadan
kaybolur” açıklama ve saptamalarına yer verilmektedir.


ÖCALAN’IN MİT KARİYERİ! 

(1966 – ANKARA – İZMİR CADDESİ – MİT KURULUŞU – FİKİR AJANSI!)

Abdullah Öcalan’ın MİT ajanı kariyerine başladığı tarihte Tapu Kadostro Meslek Lisesine gittiği 1966-1967 yıllarıdır, o yıllarda MİT’çi Refik
Korkut’un Fikir Ajansı adlı karşı-devrimci sağ yayın faaliyeti sürdüren kuruluşunda çaycılık yapmasıdır.

Bu ajansa ve Refik Korkut’a dair çok önemli bilgi şudur:

27 Mayıs’ta Başbakanlık Müsteşarı Salih Korur’un kasasında çıkan örtülü ödenek hesabı kayıtlarında, Korkut’a Ağustos 1959’da 28 bin lira ödendiği yer almaktadır!

1966-1967’li yıllarda bu Fikir Ajansı adlı işyerine gidenlerden biri de gazeteci Avni Özgürel’dir. Avni Özgürel 1993’te çalıştığı Panorama
dergisine röportaj yapmak üzere gittiği Bekaa vadisinde Öcalan’a kendisini Ankara’dan Fikir Ajansı’ndan tanıdığını söyler; ancak Apo
konuyu örtbas etmek için “Bu konuda ileride açıklama yapacaktım” der ve hala açıklama yapmamıştır.

Bu konuyu Avni Özgürel Radikal gazetesinden Neşe Düzel bir röportaj esnasında anlatmıştır.

Şöyle der Avni Özgürel:

“1993′e kadar hiç karşılaşmadım. 1993′te gazetecileri Bekaa’ya basın toplantısına davet etti. Panaroma’nın genel yayın yönetmeni olarak ben
de gittim. Bizimki haftalık dergi olduğundan, basın toplantısından sonra Öcalan’la dergi için özel söyleşi de yaptım. O özel görüşme sırasında
kendisine sordum. ‘Ankara’da İzmir Caddesi’nde Fikir Ajansı diye bir yer vardı. Yanlış hatırlıyor olabilirim ama birden bir şey çağrıştırdı.
Bende seni orada gördüm gibi bir his uyandı’ dedim. Bana, ‘Yoo, doğru hatırlıyorsun. Ama ben bunları bir müddet sonra açıklayacağım’ dedi. 
Kısacası Apo adlı şahıs çekirdekten Gladyo’dur.”


CIA TÜRKİYE MASASI ŞEFİ Graham E. Fuller PKK’yı ANLATIYOR…

Ünlü CIA ajanı, Graham E. Fuller uzun yıllar Türkiye’de CIA TÜRKİYE MASASI ŞEFİ  olarak çalıştı. 2008 yılında Türkiye üzerine  “Yeni
Türkiye Cumhuriyeti”  adı ile yayınlanan bir kitap yazdı.

Ajan Fuller kitabında PKK’yı şöyle tanıtıyor:

“PKK Türkiye’ye dikkate değer şekilde meydan okumaktadır. Bütün Kürtlerin tek bir devlet çatısı altında birleşmesini öngören Pan-Kürdist
bir ideale sahip ilk ve tek Kürt hareketidir. Yerelciliğin, -ki her yerde Kürt siyasetinin tarihsel kusurudur- kabileciliğin, hatta dilsel
farklılıkların üzerine çıkabilen uluslararasılaşmış reformist, seküler, solcu ve dolayısıyla da ‘modern’ bir harekettir. Teorik yönden parlak
olmakla birlikte Öcalan, hareket üzerinde katı bir Stalinist kontrol tarzı uygulamış, dolayısıyla; PKK asla demokratik olmamıştır. Ülkedeki
Kürt liderliğin daha demokratik ve daha ılımlı ellere kaymasına rağmen başka yerlerdeki Kürtler arasında da kayda değer bir duygusal desteğe
sahip olan Öcalan bugün Türkiye’de müebbet hapis cezasına mahkumdur.” 

(Graham E. Fuller, Yeni Türkiye Cumhuriyeti, s.174, Timaş Yayınları, İkinci Baskı: Nisan 2008)


”BELGELİ” PKK - İSRAİL İŞBİRLİĞİ!

İsrail’in TV kanalı“Kanal 2”, İsrail’in MOSSAD aracılığı ile PKK militanlarını nasıl eğittiğini anlatan bir belgesel yayınladı.  PKK’lı
militanları nasıl eğittiklerini anlatan MOSSAD ajanları ile yapılmış söyleşilere de yer verilen belgeselde, Karayılan’ın Türkiye’ye karşı
İsrail ile omuz omuza olduğunu itiraf ettiği konuşmalar, Mavi Marmara saldırısı esnasında kendilerinin de İskenderun’da Deniz Kuvvetlerine
yaptıkları saldırıya dair bilgiler ile İsrail–Kürt kardeşliğine adanmış şarkılar yer alıyor.

Belgeselde yer alan o dehşet verici açıklamalar:

“TEL AVİV-ERBİL EL ELE, AHİR ZAMANA KADAR”

• Belgeseli hazırlayan İtai Anghel: 

“İyi dost Türkiye idi. Uzun seneler İsrail’in müttefiki olan Türkiye. Bu ülkeyi ve vatandaşlarını tartışmasız sevmiştim. 
Ve günün birinde bir filo Gazze’ye geldi ve her şey alt üst oldu. İstanbul’a son geldiğimde ‘İsrail’e ölüm’ sloganları
atan insanlar ile karşılaştım. ‘Siyonist köpekler hesap verecek’ sloganları her yerde idi. En açık şekli ile onlar artık İsrail’in dostu
olmadıklarını ifade ettiler. En belirgin ifade şekli de Başbakanlarının yeni dostları olan Ahmedinejad, Nasrullah ve Hamas huzurunda beyan
ettiler. 

Böylece Türkiye’yi terk ederek Kuzey Irak sınırını geçtim. Ki orada Türkiye’nin en acı düşmanları yaşıyordu:  Yasadışı Kürt örgütü PKK oradaydı.

İsrail Pkk el ele yazili AFİŞ..,

http://www.t2174a.com/wp-content/uploads/2014/09/israil_pkk_el_ele_yazili.jpg

• PKK lideri Murat Karayılan: Bütün ülkeler arasında İsrail bizi en kolay anlayabilecek insanlardır. Çünkü Kürtler, Yahudiler gibidir. 
Soykırım geçirdiler, sürgün yaşadılar ve takip edildiler.

• PKK’lı teröristlerin bir şarkısı: 

Kürdi Kurdistan  Güzel İsrail 
Kurdi Kürdistan  Güzel İsrail  
Bunu da onu da seviyoruz  
Dünyanın sonuna kadar  
İkisini de seviyoruz 
Ahirzaman’a kadar  
Bu İsrail-Kürttür. 
Bizim projemiz budur.  
Tel-Aviv ve Erbil  
Ellerini birleştiriyorlar  
Tel-Aviv ve Erbil  
Ellerini birleştiriyorlar 
Birlikte aslanlar gibi olacağız  
Birlikte aslanlar gibi olacağız 


“İsrail Kurd” dergisini çıkaran PKK’lı Davud Bağıstani: İran’dan,Türkiye’den, Bağdat’tan ve de Başer Esad’tan korkmuyorum ve de Eşşek
Hasan Nasrullah’tan hatta o deli Ahmedinejad’tan korkmuyorum.


“İSRAİL BURADA DÜŞMAN DEĞİL”

• Belgeseli hazırlayan İtai Anghel:* Bu Davud, Irak’ın içinde Davud, İsrail ile Kürtler arasında bir dostluk dergisi çıkartmaya karar vermiş.
Üzerinde Davud’un Yıldızı olan, herkes görsün ve kıskansın diye…

• İsrail Kurd” dergisini çıkaran PKK’lı Davud Bağıstani: Toprağımız İsrail gibidir. Biliyor olman lazım, öldürmezsen seni öldürürler.
Hamas’ı öldürmezsen Hamas seni öldürecek.

• Belgeseli hazırlayan İtai Anghel: Ok , ilk defa anladım ki İsrail burada düşman değil.

• İsrael Kurd kitabının yazarı Çoban’a soruyor: “Bu bizim dergimiz İsrael Kurd. Burada İsrail’in bizim müttefikimiz olması gerektiğini
yazıyoruz. İsrail ile problemin var mı?

• Çoban: YOK

• Belgeseli hazırlayan İtai Anghel: 
Anlıyorum ki Davud ve arkadaşları bu fikri devrime destek verenler. Bu da bana bölgedeki insanların bir
İsrailli olarak bana neden ateş etmediklerini izah ediyor. Bunlarda 35 senelik resimler… Bu resimler taraflar arasındaki tarihi bağı anlatmaya
yardım edebilir belki.

MOSSAD AJANI: Uçaksavar ve saha topları ile kurslar verdik

• Irak’a gönderilmiş olan eski MOSSAD ajanı Eliyezer Safrir:  
Kürtler ile İsrail halkı arasında büyük bir aşk ve sevgi vardı. Bu bizim açımızdan bizimle çatışma halinde olan bir ülke içindeki bir dostluk
penceresi idi. Durumu kavrayabilen herkes bu durumu anlayabilir tabii.

• Belgeseli hazırlayan İtai Anghel: 
Anafikir açık ve anlaşılır. Bütün bu düşman içinde dostlarımızın da olmasıydı. Bizimki gibi müşterek düşmanları olan dostlar ile birleşerek düşmanları birlikte 
def etmek için.

• MOSSAD ajanı Eliyezer Safrir: 
Onlara uçaksavar topları sevk ettik.Aynı zamanda saha topları. Belli bir aşamada kendilerine ‘Sterella’ omuz
füzeleri de verdik. Kurslar da verildi tabii ki… Land Roverim’de Sterella füze atar ile gittim ve umudum Irak uçağı düşürmekti orada.
Sınıf’ın tatbikatı esnasında bir Irak uçağı göründü, bir füze yöneltmekten ve ateş etmekten daha basit ne vardı ki?

• Satıcı: 
Saddam Hüseyin zamanında İsrail’i bizlere çok kötü bir şekilde tanıttılar ve bizim onları öldürmemiz ve kafalarını kopartmamız gerektiği öğretildi.

• Dergi alıcısı: 
(İsrael Kurd dergisinden bahsediyor) Bu dergi bizim İsrail kültürünü anlamamıza yardımcı oluyor. Orada yaşayan insanları
tanıtıyor. Bence onlarda iyi insanlardır. Artık onların kötü olduklarını düşünmüyorum.

PKK lideri Karayılan: Türkiye ki siz yardım ediyor ve destek oluyorsunuz. Türkiye Hamas’ın mücadelesine destek oluyor. Türk hükümeti
AKP ve Türkiye Başbakanı Erdoğan İsrail aleyhinde faaliyet gösteriyor. Hatta biliyor musunuz ki Türkiye İran ve Suriye bizi imha etmek için
ittifak kurdular? Ve İsrail de bu amaca hizmet eden yeni teknoloji ve silah sevk edebilmektedir. Ve bu silahlar bizim gerillamızı yok etmeye
yöneliktir. Biz biliyoruz ki İsrail Orta Doğu’da yalnızdır. Biliyoruz ki sizler de bizim gibi soykırım geçirdiniz. Umud ederdik ki İsrail bu
işbirliğinin içinde olmasın. Özgürlük savaşçılarını ve Kürtleri imha etmek isteyenlere yardım etmesin.

“SİZ MAVİ MARMARA’YA BİZ DE İSKENDERUN’A SALDIRDIK”

PKK lideri Karayılan: İsrail, Filo’nun Gazze’ye girmesini engellediğinde biz çok başarılı bir eylem gerçekleştirdik.
İskenderun’daki Türk ordusuna karşı. 


PKK’NIN  TARİHİNDEKİ SUSKUN İSİM

“Tutaklı Abdurrahman '' Şehir efsanesi, eşkıya söylencesi olarak adlandırılsa da Abdullah Öcalan ve PKK’nın temelinde Pilot olarak tanınan Necati Kaya’nın 
ayrı bir yeri var. …

Abdullah Öcalan derin ilişkilerine referans olarak önceleri sadece Pilot Necati Kaya’yı gösteriyordu. Sonraları bu referansa eşi Kesire
Yıldırım Öcalan’ı da eklemekte bir sakınca görmedi.

Necati Kaya Abdullah Öcalan’a göre MİT ile irtibatlıydı, bol paralıydı ve kendisi başta olmak üzere PKK’nın çekirdek kadrosuna Ankara’da iyi
bakmış, yedirip içirmişti. Zaman zaman önerdiği provokatif eylemler ise Öcalan’ın uyanıklığı sayesinde engellenmişti.

Pilot Necati’yi anlatan Öcalan’dı; aslında merhum Uğur Mumcu’nun çalışmalarını bu kişi üzerinde yoğunlaştırmasından sonra konuşmak
zorunda kalmıştı. Konuştukları, verdiği bilgiler sınırlıydı. Öcalan’a göre kendisini Pilot Necati ile tanıştıran kişi, Abdurrahman Polat’tı!

Öcalan, bilerek veya bilmeyerek kendisini Pilot Necati ile tanıştıran kişinin soyadını yanlış veriyordu. Çünkü Öcalan’ın kendisini Pilot
Necati ile tanıştıran kişinin soyadını bilmemesi mümkün değildi.

Bu kişi PKK’nin oluşum sürecinde yer alan ve Ağrı/Tutak nüfusuna kayıtlı, SBF öğrencisi Abdurrahman Ayhan’dı. Abdurrahman Ayhan ile
Abdullah Öcalan, aşağı yukarı aynı yaşlardaydı ve ikisi de SBF öğrencisiydi.

Hatta Abdullah Öcalan’ın Kürt kökenli arkadaşları ile temellerini attığı örgütün Partileşme sürecini de teşvik eden kişiydi. Yıllar sonra
Öcalan, Abdurrahman Polat (Ayhan) ile arasında geçen diyaloğu şöyle anlatıyordu:

“ Abdurrahman bana,‘ya partileşirsiniz ya da altı ay içerisinde yok olursunuz’ dedi ”

Çankaya Belediyesi’nde İktisat Müfettişi


Abdurrahman Ayhan, Ağrı-Tutak nüfusuna kayıtlı Ünlü Polat aşiretine mensuptu. PKK’nin kuruluş yıllarında aktif rol üstlenen Abdurrahman
Ayhan’ın birdenbire PKK ve Öcalan ile yollarını ayırmasını sırrı bir türlü aydınlatılamadı. Abdurrahman Ayhan da bu konuda konuşmamayı,
suskun kalmayı tercih etti.

PKK ile şöyle veya böyle organik bağı bulunanların ilişkilerini sonlandırmaları çok zordu. Hain veya MİT ajanı ilan edilip infaz
edilmeleri çoğunlukla kaçınılmaz oluyordu. Ancak, Fehmi Yılmaz ve Abdurrahman Ayhan gibi istisnai örnekler de yaşanıyordu. PKK ile
ilişkisi olup da hayatta kalan ender isimlerden biri de Abdurrahman Ayhan’dı.

Ayhan ile gerek telefonda gerekse de yüz yüze yapılmak istenilen görüşme girişimleri sonuçsuz kalıyordu.Ayhan, yaşamının o bölümünün
ortaya çıkmasını istemiyordu.

Abdurrahman Ayhan, uzun yıllardır Çankaya Belediyesi’nde çalışıyor, görevi iktisat müfettişliği. İşyerine arada sırada uğruyor.

Asıl mekanı Ankara’daki Mülkiyeliler Birliği’ydi. Günlerini genellikle burada geçiriyordu, çevresinde agresif bir kişiliğe sahip olarak tanına
Ayhan Pilot Necati ve PKK söz konusu olduğunda ketumlaşıyordu.

Nokta dergisinde konu ile ilgili haber yapan Nevzat Çiçek, Ayhan’ın yakın çevresine dayanarak yaptığı haberde Pilot Necati Kaya ile ilgili
şunları yazıyordu.

‘Abdurrahman Ayhan Pilot’u Öcalan’la tanıştırmıştı. Abdurrahman Ayhan görüşme taleplerimizi ret ederken, yakın çevresindeki sohbetlerde Pilot
Necati’nin yakın zamanda öldüğünü ve cenazesine subayların katıldığını söylemişti.’ ( ** ) 


 Necdet Pekmezci, PKK’yı Kim Kurdu?, s. 206, 207, 208, KriptoYayınları, 4. Baskı, Mart 2013/

(**) 27 Kasım 2007 tarihli Nokta dergisi.




PKK’nın “ Karakutu” sunun Sırlı Ölümü 

(Haber: Nevzat Çiçek – Nokta Dergisi Sayı:11)

”Pilot Necati” adı, neredeyse PKK’nın ortaya çıktığı 1970′lerden bu yana hiç gündemden düşmedi. Yıllar sonra Necati Kaya’nın ölümü bir mezar
taşıyla ilan edildi ama tüm hayatı gibi ölümü ve mezar taşı da hâlâ tartışma konusu olmaya devam ediyor.

“Pilot Necati” adı, neredeyse PKK’nın ortaya çıktığı 1970′lerden bu yana hiç gündemden düşmedi. Yıllar sonra Necati Kaya’nın ölümü bir mezar
taşıyla ilan edildi ama tüm hayatı gibi ölümü ve mezar taşı da hâlâ tartışma konusu olmaya devam ediyor. Konuyu Nokta Dergisi’nden Nevzat
Çiçek bir daha gündeme getirdi. Haberi aynen iktibas ediyoruz.

Kürt sorunu ve PKK konusunda çalışan araştırmacıların en çok üstünde durdukları konuların basında Abdullah Öcalan-MİT ilişkisi gelir. Öcalan,
1984-1995 arasındaki yazılarından derlenen “Devrimin Dili ve Eylemi” kitapçığında MİT’in kendi yanına yerleştirdiği iki elemandan bahseder.
Ona göre bunlar sonradan boşanacağı eşi Kesire Öcalan ve “Pilot Necati” olarak bilinen Necati Kaya’dan başkası değildir.

Abdullah Öcalan’dan boşanıp örgütü terk ettikten sonra Hüseyin Yıldırım’la evlenen Kesire Yıldırım’ın nerede yaşadığı kesin olarak
bilinmiyor. Pilot Necati’nin akıbetiyle ilgili olarak Abdullah Öcalan, 1999′da İmralı’da verdiği ifadesinde, “1982′de sanırım uçağının düşmesi
sonucu öldü” demişti.

Aradan yıllar geçti ve geçen haftalarda Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda bulunan bir mezarın Pilot Necati olarak bilinen Necati Kaya’ya ait
olduğu iddia edildi. Mezarın üzerinde bulunan resim ve uçak kabartması mezarda yatanın“Pilot Necati” olduğunu ortaya koyuyordu. Konu önce
Necdet Pekmezci tarafından 16 Aralık’ta Digimedya internet sitesinde dile getirildi. Geçen ayın son hafta Anka Haber Ajansı aynı haberi
servise koydu ve aynı günlerinde Hürriyet, Yeni Şafak, Cumhuriyet gibi gazetelerde yayımlandı.

Haberin yayımlanmasının ardından Necdet Pekmezci ile yaptığımız görüşmede söz konusu mezarda yatanın Kaya olup olmadığına dair bir
kesinlik olmadığı izlenim edindik. Görüşmemizin sonucunda Pekmezci de haberin kesinlik taşımadığını açıkça ifade etti. Konuyla ilgili
yaptığımız araştırmayı geliştirdikçe şu sonuca vardık: 

Pilot’u tanıyanların söyledikleri ve diğer bulgular birlikte değerlendirildiğinde mezardaki kişinin Öcalan’ın ifadesinde geçen Pilot
Necati olması pek mümkün görünmüyor.

PKK’nın kuruluşunda vardı

Pilot Necati kimilerine göre emekli hava astsubay, kimilerine göre ordudan atılma bir subay, kimilerine göre ise bir yüzbaşı. Farklı
iddialara sahip bu kişilerin ortak görüşü ise, Pilot Necati’nin MİT adına PKK’ya sızan bir ajan olduğu. Bu iddiayı Abdullah Öcalan da
defalarca dile getirmiş olmasına rağmen Öcalan’a yöneltilen en ağır eleştiri de yine bu konuyla ilgili

Necati Kaya, Ağrı nüfusuna kayıtlı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Öcalan’la aynı dönemde okuduğu da biliniyor.
Kendisi de Ağrı’lı olan Abdurrahman Ayhan*“Pilot”*u Öcalan’la tanıştıran kişi. Abdurahman Ayhan, görüşme taleplerimizi ısrarla reddetse de yakın
çevresindeki sohbetlerde Pilot Necati’nin 2004 – 2005 yılları civarında öldüğünü ve cenazesine subayların katıldığını söylediğini biliyoruz.

Pilot Necati’nin önemi PKK’nın kuruluş aşamasında Örgüte çok büyük lojistik destek sağlamış olmasından geliyor. Abdullah Öcalan’a göre bu
destekle yapılmak istenen, PKK’yı kontrol altına almak ve hızla gelişen hareketi doğmadan boğmaktı.

Abdullah Öcalan’ın 70′li yıllarda Ankara’da kaldığı evde onu gördüğünü iddia edenler var. Hatta örgütün kuruluş aşamasındaki en büyük
toplantılarından biri Pilot Necati’nin evinde yapılır. 1977′de Ağrı Bozkurtlar Köyü’nde gerçekleşen ve PKK belgelerinde adı “Büyük
Kürdistan Yürüyüşü” olarak geçen toplantıya Pilot Necati de katılır ve bu durum örgüt içinde ciddi rahatsızlığa yol açar. Öcalan’ın Pilot’u
örgütten tasfiye etmemesi örgüt içindeki huzursuzlukları tırmandırır ve örgütten kopmalar yaşanır.

Pilot Necati’yi Ankara’daki evde görenlerden biri de önce PKK’lı daha sonra itirafçı olup JİTEM’de çalışan Abdülkadir Aygan’dır: 

“…Bizi Anıtkabir civarında kiraladıkları eve götürdüler. Evde kendisinden başka üç – dört kişi daha vardı. Onlarla tanıştırılmamız
sırasında birisinin adının pilot olduğunu söylediler. Daha sonra arkadaşlar bana onun şahsen Ağrılı olduğunu, önceden orduda pilotluk
yaptığını şimdi ise liderimizle birlikte davranan kişi olduğunu belirttiler.”

Örgüt içindeki bu söylentilere konuyla ilgili araştırmalar yapan gazeteci Uğur Mumcu da itibar ediyor. Mumcu, son kitaplarından biri olan
“Kürt Dosyası” nda MİT – Öcalan ilişkisi hakkında  “Öcalan’ı MİT besledi”  diye açıkça yazıyor. 

Oysa Öcalan, Pilot Necati’nin MİT elemanı olduğunu kendisinin bildiğini ve onu örgüt olarak kullandıklarını ısrarla dile getiriyor: 

“Bu adamlar 1976′da beni adamakıllı ele geçirmeye çalışıyorlar. Daha önceki dolaylı yollar yetmedi. Şimdi tehlikeli olmaya başlıyoruz. Pilot
çok tehlikeli ve çok paralı. ‘Grubunu besleyeyim abi” diyordu. ‘Şu eylemi de yapalım, bu eylemi de yapalım. Ben parayı mutlaka bulup
getiririm’ diyordu. ‘Abi’ diyordu. ‘Emret kendimi dört katlı bu binadan aşağı atayım.’ (diyordu).

Öcalan. gazeteci Mahir Sayın’la yaptığı söyleşilerden oluşan “Erkeği Öldürmek” kitabında Pilot Necati’yi kullandıklarını ve MİT’in
paralarını yediğini açıkça belirtiyordu.

Neden Havacı Şehitliğinde değil

Pilot Necati’ye ait olduğu iddia edilen mezar. Ankara’daki Karşıyaka Mezarlıgı’nda M/7 no’lu adada ve 291 no’lu parselde bulunuyor.
Parsellere bakıldığında Pilot Necati’nin mezarının olduğu alandaki mezarlara ağırlıklı olarak 1979 -1982 yıllarında ölenlerin
defnedildikleri görülüyor, eğer Pilot Necati gerçekten ordudan emekliyse neden hava şehitliğine değil de Karşıyaka Mezarlığı’na gömülmüştü?/

Mezarın üzerinde bulunan fotoğraf ve uçak motifi ile ne anlatılmak istenmişti. Şu ana kadar Pilot Necati’nin basına yansıyan hiçbir
fotoğrafı yokken, gelenek olmadığı halde o fotoğrafın mezar taşına konulması düşündürücü. Ayrıca mezarın üzerinde oğlu İlker tarafından
yaptırıldığı yazılıyor. SSK bilgilerine ulaştığımız İlker’in (eğer bilgiler doğruysa) 1982 yılında iki yaşında olması gerekiyor. Peki, iki
yaşındaki bir insan babasının mezarını nasıl yaptırabiliyor. Bir başka yakının mezarı oğlunun adına yaptırmış olması mümkün tabii ama mezar
taşıyla birilerinin o mezarda yatanın “Pilot Necati” olduğuna herkesi inandırmaya çalıştığını öne sürmek de mümkün. Mezarın üzerindeki
bilgiler ve ölüm tutanağı Necati Kaya’nın 1956′da doğup 1982′de öldüğünü söylüyor. Pilot Necati Öcalan’la 1976′da tanışmıştı. Bu durumda onun 20 yaşında hem üniversite öğrencisi olduğuna hem de pilotluktan atıldığına inanmamız gerekiyor. Pilot Necati’nin 1976′da yakalattığı İbrahim Şahin
İse Pilot’un o sıralar 26 – 27 yaşlarında olduğunu belirtiyor. Aynı şekilde PKK’nın ilk kuruluşunda yer alan birçok insan da mezardaki
resmin ona ait olmadığını söylüyor. 

Nasname adlı İnternet sitesine yer alan bir haberde. Necati Kaya’nın İzmir’deki akrabalarına dayanarak şu iddialara yer veriliyor: 

“Abdullah Öcalan’ı yakalayıp Türkiye’ye getiren kişilerin içinde Pilot Necati de vardı. Öcalan’a ‘Memlekete Hoş Geldin Abdullah Öcalan’ diyen kişi de bizzat Pilot Necati’dir.”


Düşen Uçaktaki ceset yanmıştı

Mezardaki bilgilerden. Necati Kaya olduğu varsayılan kişinin 09.09.1982 tarihinde uçak kazasında hayatını kaybettiği anlaşılıyor. Ant Birlik olarak bilinen Antalya Birlik’e ait bir zirai tarım uçağıyla ilaçlama yaptığı sırada uçağı Antalya’da düşüyor. Raporu veren Doktor Kemal Özbıyık düşen uçaktaki cesedin yandığını belirtiyor. Halen Antalya’da doktor olarak görevine devam eden Özbıyık raporunda ölüm nedenini “genel vücut travması” olarak belirtmiş. Kemal Özbıyık o sıralarda raporu verdiği kişiyle ilgili olarak fazla bir şey hatırlamadığını dile getiriyor. Dr. Özbıyık olayı. Öcalan’ın İmralı’da söylediği “1982′de uçağı düştü ve öldü” ifadesini doğruluyor. 

Ama Pilot’u Öcalan’la tanıştıran Abdurahman Ayhan’ın yakın çevresine söylediği, yakın zamanda öldü ve cenazesine subaylar katıldı sözü kafalarda soru işareti bırakıyor. Diğer bir çelişki de konuyu yıllarca araştıran Uğur Mumcu’nun nasıl olup ta bu ayrıntıyı atladığı. 

Yoksa Uğur Mumcu öldüğü sırada bu mezar yok muydu? Abdullah Öcalan bile Pilot Necati’nin 1982 yılında uçak kazasında Öldüğünü söylerken. Uğur Mumcu ’ nun bunu atlaması düşündürücü. Uçak kazasının olduğu 09. 09. 1982 tarihindeki kazayla ilgili olarak Türk Hava Kurumu’nda herhangi bir kaydın bulunmaması da kafalardaki bir diğer soru işareti.


PİLOT NECATİ’NİN MEZARINI BULAN GAZETECİ NECDET PEKMEZCİ:

 “ Mezar taşı sonradan değiştirilmiş olabilir ”

Baki Tuğ, Ankara’da yayımlanan aylık Kırmızı Çizgi dergisine yaptığı açıklamada THKP-C lideri Mahir Çayan’ın yakın arkadaşı Binbaşı ya da Yüzbaşı İlyas Aydın’ın aslında Pilot Necati Kaya olduğunu iddia etti. İnanmasam da bunu veri alarak o dönem Digimedya sitesinde bir yazı yazdım. Yazıdan birkaç gün sonra Pilot Necati Kaya’nın uzaktan akrabası olduğunu öne süren bir kişi benimle mail ve MSN-Messenger yoluyla görüşmeye başladı. 

İlk verdiği bilgiler Necati Kaya’nın doğum tarihi, ana adı, baba adı gibi kimlik bilgileriydi. Israrla öldüğünü ve kabrinin de Ankara’da olduğunu iddia ediyordu. Bunun üzerine Cebeci Mezarlığı’na gittim. Ancak burada yaptığım araştırmada Pilot’a ilişkin bir ipucuna ulaşamadım. Ve doğal olarak kandırıldığımı düşündüm. Üstüne üstlük bu şahıs elinde Necati Kaya’ya ait bir fotoğraf bulunduğunu ve bunu da benim araçlığımla basın kuruluşlarına satmak istediğini söyledi. Etik olarak böyle bir davranışı uygun bulmadığımı, aracılığıma ihtiyaç duymadan da ilgilenen bir basın kuruluşu bulabileceğini söyledim. Bu yazışma bazen kesintiye uğradı. Ancak söz konusu kişi ısrarla Pilot’un mezarının bulunmasını istiyordu. 
Bu süreç yaklaşık 8 – 9 ay sürdü. 

Son olarak bana MSN’de bir foloğraf gösterdi. Mezar taşında Necati Kaya yazıyordu. Fotoğrafı istedim, vermedi. Bu arada aşağı yukarı her yazışmamız da Ankara’ya geleceğini ve benimle görüşeceğini söylüyordu.

Zaman zaman da bu konuların tehlikeli olduğunu. 

Uğur Mumcu’nun bu konuyu araştırırken suikasta uğradığını söylüyordu. Konuyla ilgili olarak MİT’ten ayrılan ve kamuoyunun yakından tanıdığı bir ismin geniş bilgisi olduğunu iddia ediyordu. 0 kişiyle görüşmemi istiyordu. Ben de bunun mümkün olmadığını, o MİT görevlisini ancak basında çıkan haberlerden tanıdığımı, böyle bir konuda doğrudan bilgi istesem bile alamayacağımı söyledim. MSN’de yazıştığım şahıs bana sürekli olarak elimde başka bir bilgi olup olmadığını soruyordu. Ben de olmadığını söyledim, doğrusu araştırmamıştım da. Konuyu araştırmaya karar verdim. Karşıyaka mezarlığına gittim. Mezarlıkta otomasyon sistemi var. Mezarlıkta Necati Kaya adına altı kabir vardı. Sadece birinde “ Ağrı doğumlu ” ibaresi vardı. Geriye sadece kabri bulmak kaldı. Kabri buldum. Söylediğim gibi zaten neredeyse soy kütüğü mezar taşında yazıyordu. Ancak MSN’den yazıştığım kişinin bana gösterdiği fotoğraf, doğru değildi. Ya da mezar taşı sonradan değiştirilmişti.

Eski PKK’lı İbrahim Şahin: “Necati Şahin 1976′da 26-27 yaşındaydı”

Ben Ankara’da işçiydim. 1976′da işe gitmeyip izinli olduğum bir gün Mustafa Karasu beni gördü ve konuşmaya başladık. Bana “Bazı silahlar var, İstanbul’a götürülmesi gerekiyor” dedi. Benim götürmemi istedi.
Ben de kabul ettim. Sanırım görev ona verilmişti. Silahların sevk işini de Pilot Necati’yle yapacaklardı. Artık Pilot’tan mı şüphelendi, yoksa işi vardı da bana mı bu görevi verdi, orasını bilemem. Ama Mustafa’yı sever sayardım. Onun bana vereceği her türlü görevi de yapardım. Bana silahlan ve bu işi ayarlama işini Pilot’un yapacağını, beni onun yolcu edeceğini söyledi. Biz Pilot’la karşılaştık. İri yarı, güçlü kuvvetli ve atletik bir yapısı vardı. O sıralarda 26 – 27 yaşlarındaydı. Pilot daha önce gidip benim biletimi ve silahların olduğu çantayı getirdi. Yola çıktığımda polis peşime düştü ve yakalandım. Daha sonra Pilot’un fotoğrafını bile görmedim. Necati hakkında bildiğim şey. Pilot olduğu ve çok paralı olduğuydu. Onun dışında pek bilgim yok. O daha çok Apo ile ilişkideydi. O zaman herkes ondan “Apo’nun adamı” diye bahsederdi.

İTİRAFÇI ABDÜLKADİR AYGAN:

 “ Pilot’a ajan diyenler infaz edildi ”

1978′de Ankara’ya gittik. O sıralarda Abdullah Öcalan Ankara Siyasal’da öğrenciydi. Kendisiyle fakülte bahçesinde görüştük. Görüşmeden sonra
beni ve yanımdaki arkadaşı alarak Anıtkabir civarında kiraladıkları eve götürdü. Evde kendisinden başka üç – dört kişi daha vardı. Tanıştırılma sırasında birisinin adının Pilot olduğunu söylediler. Daha sonra arkadaşlar bana onun şahsen Ağrı’lı olduğunu, önceden orduda pilotluk yaptığını şimdi ise Apo’yla birlikte davranan kişi olduğunu belirttiler.

Kafam biraz karışsa da “Elbette liderimizin bir bildiği vardır herhalde” diye bunun üzerinde durmadım. Aradan bir süre geçince. Nizip, Antep ve Urfa bölgelerinde çalışırken. Pilot’un ismi yine gündeme geldi. Antep grubundan birkaç arkadaş ımız bu konuda örgüte eleştiri yönelterek “Bir ajan nasıl olup da bir örgüt lideriyle gölge gibi gezebilir, bunu kabul edemeyiz” dediler. 
Bu gruba daha sonra “Tekoşin” adı verildi. Bu arkadaşlar örgütten ayrıldıkları için ajan ilan edilip birer birer infaz edildi.”


Öcalan’ın “ Devrim’in Dili ve Eylemi ” Kitapçığından 

“ MİT: Pilotla Bizi Kontrol Etmek İstedi ”

Pilot. Özel Savaş Dairesi’ne bağlı bir kontrgerilladır. Her gün beni kafesteki kuş olarak yolup kavurup, tuzlayıp bir lokmada yiyeceği biri olarak görüyordu. Biz Pilot ile bir yıl veya bir buçuk yıl, 1977 sonlarına kadar beraber olduk. 1977 Ocak Toplantısını evinde yapmıştık.
Ki bizim en büyük toplantımızdı. İşin ilginç yanı Pilot her şeyi hazırladı ve biz de gittik ve yaptık. Tabii belgesi yok, hiçbir şeyi yok, adı yok. Soba kapısı açık, yazdığımız notları eğer polis basarsa sobanın içine atacağız. Adam o dönemin imkânlarına göre avuç avuç para saçıyor. Yalnız beni değil, tüm grubu lokantaya götürüyor. Aslında bu bir ilişki tarzı, bu meşhurdur. 

Uğur Mumcu da diyordu ya: 

“ MİT Apo’yu Besledi.”

İşte beslenme hikâyesi böyledir. Bizi dış görünüşle ele alıp değerlendirdiler. Bizi kesin bu taktikle, daha 1980′e. hatta 1978′e ulaşmadan dağıtacaklarını umuyorlardı. MİT’in sanırım o zamanki temel yönelimi buydu. Pilot’un da davranışlarında bu çok daha somuttur. Pilot da böyle düşünüyordu ve beni kaybettikten sonra kendini yerden yere vuruyor, patlıyor: 

“ Nasıl elimizden kurtuldu? ” diyor, neredeyse çıldıracaktı, deniyor.Emir almış; Diyarbakır’dan sonra beni kaybedince, bizim köye kadar gitmiş.

Haber: Nevzat Çiçek – Nokta Dergisi Sayı:11

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..



***