PKK’yı dağdan indirme planı
Meyyal UYGUR
Türk Milleti’nin temsilcisi TBMM’de “ Kürt Açılımı ” görüşmeleri başlarken, beyin genetiğimizin ne kadar değiştirildiğini test edelim mi?
Lütfen şu “PKK’yı dağdan indirme planı”nı okuyun:
“Türkiye yaklaşık 1 yıldır, kapalı kapılar ardında K. Irak’lı Kürt gruplarla sürdürülen çok gizli temaslar sonucu, PKK’yı dağdan indirmek için çok boyutlu bir plan geliştirdi. PKK’yı silah bırakmaya zorlayarak, ‘Akan kanı durdurmayı’ hedefleyen gizli plan, Çankaya ve MGK’nın da onayıyla, devletin çeşitli kurumları tarafından sessiz sedasız uygulamaya kondu. PKK’nın dağdan indirilmesi yönündeki inisiyatif, son 1 yıldır geliştirilen Güneydoğu’ya yönelik kapsamlı eylem ve kalkınma planları vehükümetin demokratikleşme açılımlarını ‘tamamlayıcı’ nitelikte. Şu ana kadar terör ve PKK’yı bitirmek amacıyla uygulamaya konan, bu en kapsamlı proje, örgütün dağdan inmesi için uluslararası baskı ve bir dizi dolaylı temas sonucu gerçekleşti… Geçen Ekim ayında K. Iraklı Kürt Lider Mesut Barzani ile MİT Müsteşarı Emre Taner arasındaki görüşmenin ardından, iki hafta önce Barzani’nin, Irak Cumhurbaşkanı Talabani ile ortak mutabakata varıp, ‘PKK’yı tecrit’ için düğmeye basmasıyla kritik bir aşamaya geldi. Barzani ve Talabani, iki hafta önce PKK’nın dağ kadrosuna, ‘Ya silahı bırak, ya da K. Irak’taki varlığını imkânsız hale getireceğiz’ mesajını ilettiler.”
Peki bu iş nasıl olmuş ve nasıl yürüyecekmiş; okumaya devam edelim:
- Türkiye’nin önemli güvenlik kuruluşlarından üst düzey bir yönetici, Barzani’ye, PKK’yı dağdan indirmenin bölge için önemini anlatarak, desteğini aldı.
- Barzani ve Talabani, K. Irak’taki 2 bini aşkın militanın silah bırakarak, Türkiye’ye dönmesi için örgüte baskıya başladı. Talabani, PKK’ya, K. Irak’ta rahat edemeyeceğini, kamplarının sarılacağını ve kentlere ulaşımlarının engelleneceğini ve tecrit edeceklerini bildirdi.
- Aracılar, genel af önerdiler. Genel affın şu an için mümkün olmadığını ancak yönetici kadro dışındakilerin sessiz sedasızTürkiye’ye dönmelerinin kabul edilebileceği söylendi.
- Talabani, Türkiye’ye dönmesi mümkün olmayan 450 kişilik yönetici kadronun bir Kuzey Avrupa ülkesine yerleştirilmesini önerdi ve bu yönde temaslara başladı. Talabani, uluslararası toplumun yardımını isteyerek, ‘Bu yöneticileri İsveç ya da Danimarka gibi bir Avrupa ülkesine gönderebiliriz’ önerisinde bulundu.
- Barzani ve Talabani’nin, ‘PKK’yı tecrit” için adım atıyor oluşu, PKK’nın dağdan inip, silahı bırakması için tarihi bir fırsata dönüşebilecek.
- Planın ilk aşamasında amaç, “Akan kan dursun. Cenazeler bitsin. Cami avlularındaki feryatlar dinsin”.
- Projenin ileriki aşamalarında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ‘dağ kadrosunu dengelemek ya da yönlendirmek’ için kullanılması olasılığı da değerlendirilecek.
Herhalde, hepimizin aylardır tartıştığımız, bildiğimiz, gözümüzün önünde yaşanan, “PKK’yı dağdan indirme…Tarihi fırsat…Akan kan dursun, feryatlar dinsin…Sessiz sedasız geliş…PKK yöneticilerinin İskandinav ülkelerine gönderilmesi…Öcalan’ın yol haritasından yararlanma”yı ne diye anlattığımı soracaksınız.
Efendim bugünden değil, taa 30 Temmuz 2006’dan söz ediyorum. O zamanlar Sabah’a, şimdilerde Milliyet’e “yıldız” yapılan Aslı Aydıntaşbaş aracılığıyla ilk yoklaması çekilen 2005 tarihli MİT Planı’ndan!..Hatırladınız mı? Şimdi “açılım” diye önümüze konmuş olanlardan bir farkını görüyor musunuz?
Dikkatinizi çekerim, ortada ne Gül’ün ağzından düşürmediği, ABD’nin Irak’tan çekilecek olmasıyla ortaya çıkmış bir “tarihi fırsat”, ne de Davutoğlu ve Babacan’ın, Barzani yönetimi ile “savaşmamıza değil, sevişmemize” vesile yaptığı kahpe Dağlıca, Aktütün baskınları var.
Demek istiyorum ki, 2003’te AKP’ye “eve dönüş” yasasını çıkarttıran ABD’nin başından beri niyeti, PKK’nın bu formülle siyasallaştırılmasıydı. Öyle olmadı, önce Dağlıca-Aktütün baskınları, sonra ABD’nin Irak’tan çekilmesi gerekçesiyle, projeyi güncelleştirdiler. İlk fark bu!..
O zaman niye olmadı? Çünkü dönemin Cumhurbaşkanı Sezer’in, MGK’nın ve TSK’nın da bu projeye onay verdiği söylendi. Ama TSK’dan anında yalanlama geldi. Foyalar erkenden ortaya çıkınca, Başbakan Erdoğan’ın, projeyi soran gazeteciyi, “Bu soruyu sormak ihanettir” diye azarlaması, hiç ama hiç aklımdan çıkmadı. Cumhurbaşkanı değişti, MGK değişti, TSK, “karargâha hapsedildi” ve “Analar ağlamasın”lı plan raftan indirildi. İkinci fark da bu!..
MİT’in, “Kürt açılımı”ndaki “üstün çabalarını” daha önceki yazılarımızda anlatmıştık. Bir kez daha özetlemiş olduk. Haziran’da K. Irak’a giden Hak-Par Genel Başkanı Bayram Bozyel, “PKK ile görüşmeler MİT üzerinden yapılıyor” iddiasında bulundu. Barzani’nin kanatları altında keyif süren, İmralı’daki katilin kardeşi Osman Öcalan, “Bir devlet kurumu adına 8 ay önce kendisiyle görüşme yapıldığını ve dönüş için görüşünün alındığını” söyledi. Son olarak Barzani’nin eski Başbakanı Neçirvan Barzani, “Eve dönüşü MİT’le planladık” dedi ve yalanlanmadı. Zaten İmralı’daki zat da yıllardır, “Devletin bazı birimleri bizimle aynı görüşte”deyip duruyor.
Galiba Silivri’den gelen yegane hayırlı ve isabetli haber, “MİT-PKK ilişkisinin sorulması” kararı!..
“Ermeni Açılımı” da MİT’lenmiş
MİT’ten sorumlu Aslı Aydıntaşbaş’ı izlemeye devam edelim. Yeni yuvası Milliyet’te de ilk kalemde, hiç kimsenin bilmediği, duymadığı önemli bir habere imza attı. “Ermenistan nasıl tehdit olmaktan çıkmış” biliyor musunuz? Barzani’yle ilişkiler benzeri, Ermenistan’la ilişkiler sürecinin kahramanı da MİT Müsteşarı Emre Taner’miş. Erivan ve Ankara arasındaki diyalogun kritik başlangıç aşamasında, Emre Taner Erivan’a gidip, Ermenistan gizli servis başkanıyla görüşmüş. Cumhuriyet tarihinde bir ilk olan bu ziyaret,“bir asırlık düşmanlığı yumuşatmada önemli rol oynamış, Ermenistan’la gizli temasları yürüten ve protokoller üzerinde çalışan diplomatları da rahatlatmış”. İki istihbaratçı arasındaki görüşmenin, Türkçe gerçekleşmiş olma olasılığı bile varmış!..
Bakalım “Kıbrıs ve Yunan açılımlarının” altından da MİT çıkacak mı?
Teşkilatı bilen ve izleyenler, kurumun (12 Eylül’den beri her taşın altından çıkan, Öcalan’ın defalarca arabulucu olarak adres gösterdiği, son olarak Türk katılımcıları gizli tutulan Atlantik Konsey’in düzenlediği toplantılarda boy gösteren İlter Türkmen’in babası) emekli Korgeneral Behçet Türkmen’in başında bulunduğu 1953-1957 yılları arasındaki haline döndüğünü öne sürüyor. Yıldız Örgütü ve Teşkilâtı Mahsusa’dan sonra üçüncü Türk gizli servisi olan Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti’ne, dönemin Başbakanı Menderes tarafından atanan baba Türkmen, yurtdışı seyahatleri, CIA’dan para aldığı söylentileri ve emekliliğinden sonra Kadir Has’la birlikte girdiği Coca Cola ortaklığıyla, en çok tartışılan müsteşarlardan birisi olmuştu.
Adında “milli” olan bir kuruluşun, milletin ve devletin aleyhine her faaliyetin altında çıkması düşünülebilir mi?
“Ulus Devlet Tehlikede” Demişti
Müsteşar Taner’in MİT’in 80. kuruluş yıldönümü vesileli, 6 Ocak 2007 tarihli, “Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü”kabilinden açıklamasını hatırlıyor musunuz? Demişti ki;
“1990 ve sonrasındaki sürece hazırlıksız yakalanıldı. Elbette bunun en önemli nedeni, sistem içindeki yapılanmaların ve analizlerin statükocu yaklaşıma koyu bir muhafazakarlıkla sahip çıkmalarıdır…”
“Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus devlet ve milletin, hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır. Bu devletler sadece gelişmemekle ve dünya yönetiminde söz sahibi olanlar arasına dahil olmamakla kalmayacak, aynı zamanda birçoğu günümüz teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp, ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitireceklerdir.”
Bu sözler, küçük bir kesim hariç, genelde “İyi niyetli, ulus-devlet yapımızı koruma amaçlı uyarılar” diye algılanmıştı.
Ya şimdi ne görüyoruz; Kendilerinin başrolde olduğu “açılımlarla”, ulus-devlet yapımızın tasfiye edildiğini!..
Hani “öldürülen ve öldürülecek itleri sürüklettirilen” bir AKP damadı ve FG Yazarı var…Öcalan’ın “paşa” yapılmasından sonra, TSK’nın lağvedilip, yeni bir Nizam-ı Cedit ordusu kurulmasını istedi.
Madem öyle, MİT’in lağvını önerme hakkımız doğmuştur.
Hem dünyada ordu lağvı görülmüş şey değil, ama tarihimizde de, dünyada da bol miktarda istihbarat örgütü lağvı örneği var.
İşte daha geçenlerde Bulgaristan’da Başbakan Boyko Borisov, ismi gazeteci ve milletvekillerinin “dinlemesi” ve bazı özel raporları“sızdırması” skandalına karışan, Bulgarların FBI’sı olarak bilinen ulusal istihbarat örgütü Devlet Ulusal Güvenlik Ajansı (DANS)’nı feshedilebileceğini açıkladı.
Madem “dokunulmaz” kurum yok, madem “şeffaflaşıyoruz”, buyurun MİT’i de tartışalım!..