Zahide Uçar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zahide Uçar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2020 Salı

DARBEMİ İSTİYORSUNUZ ALIN SİZE DABE

 DARBEMİ İSTİYORSUNUZ ALIN SİZE DABE.,


Darbe mi İstiyorsunuz. Alın Size Gerçek Darbeler Dizisi, 

Darbe mi İstiyorsunuz, Alın Size Gerçek Darbeler, Dizisi, Zahide UÇAR,

Darbe mi İstiyorsunuz? Alın Size Gerçek Darbeler Dizisi., 
Zahide UÇAR
Çrş Haz 06, 2012 13:00

Darbe mi İstiyorsunuz? Alın Size Gerçek Darbeler Dizisi

Şu ülkede en samimi dediğimiz kişi bile darbe konusunda konuşup yazarken; “tabii biz de darbeler olmasın istiyoruz ama…” diye söze başlayarak darbeci sivillere bir özür mesajı yolluyor. Bıktım bu korkaklıktan. Bıktım bu ikiyüzlü, yüreği başka, kalemi başka, dili başka aydınlardan.

Hangi darbe ey insancıklar? 1960, 1971, 80, 28 Şubat mı? 100 yıla dayanan Cumhuriyet’in darbeleri bunlardan mı ibaret? Neden gerçekleri yazmıyorsunuz? Psikolojik harp elemanlarının kulaklarınıza fısıldadığı kafa karışıklığını bilgi diye mi pazarlıyorsunuz?

O zaman ben sizlere gerçek darbeler silsilesini 73 yıllık tarihi süreç içinde yazayım da, ezberiniz bozulsun. Belki bozuk plak gibi aynı cümleleri tekrarlamaktan kurtulursunuz.

Tarihsel darbe süreçleri:

Atatürk’ün ölümünden sadece altı ay sonra ilk darbe İsmet İnönü hükümeti tarafından indirildi. Bağımsız dış politika anlayışından vazgeçilerek, İngiltere ve Fransa ile iki ayrı deklarasyon imzalandığı gün bu ülkeye yapıldı DARBE.
Dışişlerine getirilen Şükrü Saraçoğlu İngiltere Büyükelçisine; “Türkiye’nin bütün nüfuzunu Batı ülkelerinin hizmetine verdiğini” söylediğinde indirdi DARBEYİ!..
Antlaşma yapılan İngiltere 1930 yılına kadar süren bütün Kürt ayaklanmalarını kışkırtıyordu.

Atatürk’ün ölmesinden önce projeleri hazırlanan Demir Çelik, Genel Makina ve Elektrolit Bakır gibi yatırımların programdan çıkarılmasıyla ekonomik bağımsızlığımıza karşı yedik DARBEYİ.

ABD ile gizli "sanayileşmeme" anlaşmaları yapıldığı tarih, milletin geleceğine indirilen en gerçek DARBELERDEN biridir!!.

1947 Yılında İMF, Dünya Bankası ile antlaşmaların yapıldığı gün ülkenin boynuna esaret halkası geçirilerek yapıldı DARBE!!.

1947?de Truman Doktrini kabul edildi. 1948?de Marshall yardım planı kabul edildiğinde ABD kapısına bağlanan Türkiye’ye siyasiler eli ile indirildi DARBE!!.
ABD ile yapılan Eğitim Antlaşması 27-Aralık 1949 yılında imzalandı. İmzalanan antlaşmaya göre Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu kurulacak, parasını Türk Devleti verecekti. Komisyon üyeleri dördü ABD, dördü Türk olmak üzere 8 kişiden teşekkül edecek, oylar eşit olduğu takdirde kararı komisyon başkanı verecekti. Komisyon başkanı olarak ABD’nin diplomatik misyon şefinin kabul edildiği gün bu millete sadece darbe yapılmadı, bütün gelecek nesillerin başına Amerikan çuvalı geçirildi.

Söyler misiniz? Darbeci diye damgalanan ordu mu yaptı bu anlaşmaları?
CHP Vekili iken çıkarılmak istenen toprak reformuna toprak ağası olduğu için karşı çıkarak istifa eden Menderes, toprak reformunu engelleyerek vurdu DARBEYİ. Toprak reformu yapılabilseydi eğer, Güneydoğu sorunu bu günkü çetrefilli hale gelmeyebilirdi. Menderes halkı ezen ağaları meclise taşıyarak zalimleri devlet yaptı. Zalim devlet olursa, halkın sığınıp adalet bekleyeceği bir merci kalır mı? Kalmaz!. Bu günkü Güneydoğu sorununda Menderes’in harcı vardır, emeği vardır. Günahı vardır.

Toprak Reformunu Askerler mi Engelledi?

NATO’ya girerek ABD askerlerini en mahrem yerlerimize, Genelkurmay’ın içine yerleştirenler, bütün yapılacak darbelere de zemin hazırladı. El verdi. Yol verdi.
NATO’ya girmek uğruna yer altı kaynaklarımızı 50 yıl çıkarmama GİZLİ anlaşması yapılarak yapıldı DARBE!.

Atatürk’ün kurduğu uçak fabrikası kapatıldığı gün yedik darbelerden birini.
Avrupa ülkeleri, ABD vb. ülkeler ülkelerinin bekası için bir dış düşman belirler. Yunanistan Türk düşmanlığı üzerinden halkın önüne bir hedef koyar. Bir avuç aç Ermenistan gençliğinin önüne hedef olarak Ağrı’yı ve Büyük Ermenistan’ı koyuyor. İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin bile bir hedefi var. Ekümen olduğunu kabul ettirerek İstanbul’un bağrında ikinci Vatikan’ı kurmak için çalışıyor. 1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra İstanbul geri alınana kadar kapattıkları Patrikhanenin kapısı hala kapalı olduğuna göre, 1453 yılından beri İstanbul’u geri alma hedefi Patrikhane için devam ediyor.

Bir tek Türk Devleti’nin hedefi yok!.. Neden? Askerler yüzünden mi?
HAYIR!.. ABD memuru siyasiler yüzünden.

Ufuksuz, çapsız siyasiler; devletin bekası için ancak iç düşman yaratabilecek kapasiteye sahiptiler.

12 Eylül öncesinde sağ-sol diye ikiye bölünen gençlik üzerinden siyaset yapanlar aslında 12 Eylül Darbesi ile aklandı. Evet, yanlış okumadınız.

Siyasiler 12 Eylül Darbesi üzerinden aklandı!!.

12 Eylül öncesinde sağ-sol diye ikiye bölünen polis taraf olduğu kesime arka çıkmakla kalmayıp teşvik ederken, işlenen cinayetlerden İçişleri Bakanı sorumlu değil miydi?
O silahların gençlere ulaşmasını engellemeyen MİT ve bağlı olduğu Başbakan, Gümrük Bakanı, Milli Savunma Bakanı suçlu değil miydi?
Polis, asker, üniversiteler, mahalle ve sokakların bölündüğü, penceresinin önünde otururken serseri kurşunlarla ölen insanların yaşandığı bir ülkede siyasiler ne halt ediyordu? Ne halt ettiklerini ben size anlatayım:
Sağ hükümetler solcu memurları öldürülsün diye Yozgat, Çankırı, Erzurum gibi illere gönderiyordu. Sol hükümetler sağcı memurları öldürülsün diye Kars, Tunceli gibi illere gönderiyordu.
Gençliği kışkırtıp birbirine kırdırırken kendileri Anadolu Kulüp’te karşılıklı oyun oynuyordu.
Hızlı eğitimler icat ettiler. 3 ayda maydanoz bile yetişmez ama bunlar öğretmen yetiştirdi. Al sana Milli Eğitim sistemine yapılan bir darbe daha.
Bu darbeleri asker mi yaptı?
Ecevit ve Demirel günlerce bir Cumhurbaşkanı seçemedi. Cumhurbaşkanı seçimi komediye döndü. Ajda Pekkan bile dalga geçmek için aday gösterildi. Peki 57. Koalisyon hükümetinin Başbakanı Merhum Ecevit koalisyon döneminde ne yaptı? Demirel’in Cumhurbaşkanlığı süresini uzatmak için uğraştı, başaramadı. Demirel’i ancak keşfetti demek ki(!)… Olan 12 Eylül öncesi birbirine boğazlatılan gençliğe oldu.
Ya o zamanın sözde gazetecileri… Şimdi birçoğu 2. Cumhuriyetçi veya Liboş, ya da devlet düşmanı, Kürtçü faşist… Onlar köşelerinde kimi yazsalar ölüm emri olarak alınır, o isim ortadan kaldırılırdı. Hiç biri cinayete azmettirmekten yargılanmadı.
12 Eylül Darbesi aslında ihaneti akladı. Hainleri, ucubeleri kurtarıp yeniden başlayabilecekleri bir sayfa açtı.
Darbe siyasilere ve medya yamyamlarına değil, millete yapıldı. Siyasiler karaya oturttukları devlet gemisinden darbe sayesinde kurtuldu.

ABD, NATO Paşaları ile NATO partilerine operasyon yapmış. Bu millete ne?
Bu milleti ilgilendiren mezara koyduğu evlatları, idam sehpalarında sallandırılan canlarıdır. Hepsi bu!!.
12 Eylül Darbesinden Özal hükümeti çıktı. “Ben zengini severim” dediği gün sosyal devlete darbe yaptı. “Benim memurum işini bilir” dediği gün rüşvete meşruluk kazandırarak ahlaka darbe yaptı.

ABD’den aldığı icazet ile hükümet olan Demokrat(!) Özal, siyasi yasakların kalkmaması için referanduma gitti. Yasaklar kalkmasın diye seçim propagandası gibi propaganda yaptı. Oylama yasakların kalkması yönünde çıktı. Şimdi o Özal’ın Bakanı Cemil Çiçek 12 Eylül darbe yasasını değiştirmek için adeta mabadını yırtıyor. Siyasi ilke denen böyle bir şey olmalı(!).. Sonra da bizden saygı bekliyorlar ama bu gerçeği hatırlatacak muhalefet yok.

Mesut Yılmaz AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer dediği gün bu milletin birliğine DARBE yaptı.
Bu milletin 30 bin evladını katleden bebek katilinin idamdan kurtarıldığı gün en kahpe DARBELERDEN birine maruz kaldı bu millet.
BOP’nin eşbaşkanı olanlar, Diyarbakır’ı BOP’un yıldızı yapanlar yaptı asıl DARBEYİ.

Sürekli Kürt, Türk, Çerkez diye etnik fesat tohumlarını eken Ordu değil, SİYASİ DARBECİLERDİR.

Bebek katili sapığa gizli af çıkaran da Ordu değildi. (AKP Hükümeti gizli af çıkarmıştı.)
Bebek katili teröriste “sayın” diyerek itibar kazandıranlar, ülkenin Genel Kurmay Başkanına “terörist” damgası vurup itibar cellatlığı yaptığı gün yedi bu millet çivili DARBEYİ!..

Şimdi operasyon yaptığını zannederken operasyona uğrayan bir kesim daha var. Onlar 40 yıldır aynı evlerde, aynı yemekleri(maklube) yiyerek, aynı sohbetleri dinleyerek efsunlandılar, mankurtlaştılar.

Şimdi ABD maşası olarak DARBE yapıyorlar. Hem de en ahlaksızından… Masonları Atatürkçülük maskesi ile 80 yıl kibarca kullanan küresel elit, 9 yılda bunları en pespaye şekilde kullanıp afişe etti. Çünkü (AKP+F Tipi) koalisyon hükümeti üzerinden Müslümanlara DARBE yapıyordu.

AKP koalisyonu 90 Yıllık kinlerinin intikamını alırken, Türk Ordusu üzerinden Türk Milletine DARBE yaptı.

Son sözüm 2007 yılından beri darbe ile yatıp darbe ile kalkanlaradır:
Ordu 50 yılda 4 defa darbe yaptı. Farz edin ki ABD Ordu’ya 4 defa darbe yaptırdı. O da Ordunun tamamına değil, üst kesimine.
Oysa AB-D güdümündeki siyasiler, gazeteciler, MİT ve bürokratlar eliyle 73 yıldır bu ülkeye DARBE yapılıyor.

İşte asıl gerçek budur!

“Darbeler olmasın ama…” diyen cümleler ile söze başlayarak asıl gerçeği gözden kaçırmayın!.
Ülkesine kıyan kinciler, Kuva-i İnzibatiye artıkları Atatürk’e saldırıyor.
Atatürk’e saldıran nankörlere:
“Bırakın Atatürk’ün yaptıklarını, sadece hayalleri için sadaka verecek olsak ve topunuzu toplasak o sadakayı karşılamazsınız.”
Darbeymiş…
4 mevsimi yaşayan ülkemiz kendi kendini besleyen 7 ülkeden biri iken, bu ülkenin tarımını asker mi bitirdi?
Hayvancılığı bitirip, utanmadan Sırbistan’dan bile hayvan ithal edenlerde mi askerdi yoksa?
Ülkenin neyi var, neyi yok satıp, mirasyedi kumarbazlar gibi ülkeyi borç batağına sürükleyenlerde mi askerdi?

2002 yılına kadar 230 Milyar Dolar olan dış borç 20012 yılı başında 520 milyar dolara çıktı. 

Ülkenin 80 yıllık varlıkları 10 yılda 50 Milyar Dolara satıldı. Abdülhamit’in dediği gibi; borç alan emir de alır.

Ülkemizi bu borç batağına askerler mi sürükledi?

Ülkenin savunma silahlarını üretmeyerek ülkemizin savunmasını Türkiye üzerinde emelleri olan AB-D ve İsrail’e ihale edende mi askerlerdi?
Vatan topraklarını satan, Kıbrıs’ta Rum’a, K. Irak’ta Barzani’ye arka çıkan; Ege’de iki adamızı Yunanistan’a verende mi askerdi?

Banka sektörünü yabancıya devreden, borsayı yabancılara vergisiz işleme açarken kendi vatandaşına vergi koyanda mı askerdi?
Bir ülkenin namusu olan sınırındaki araziyi İsrailli iş adamlarına 49 yıllığına kiraya vermeye kalkanda mı askerdi?

Ağrı’yı isteyen, Türkiye üzerinde 3T(Tanıtma-Tazminat-Toprak) hedefi olan Ermenistan’ın ayağına askerler mi gitti?
Devletin savcısını, yargıcını, valisini PKK’nın ayağına götürüp, PKK tahrik olmasın diye devletin bayrağını bile asamayanlar, PKK önünde koskoca devlete diz çöktürenlerde mi ASKERLERDİ?

Darbe arıyorsanız eğer; Habur rezaleti bu milletin onuruna, haysiyetine, bayrağına, yargısına, Ordusuna yapılmış en rezil DARBEDİR!..

73 yıldır dilimize, dinimize, eğitimimize kimler darbe yapıyor biliyor musunuz?

UCUBE SİYASİLER!!.

Askerler darbe yapmış. 40 yılda 4 defa. Ucube siyasiler 73 yıldır sürekli DARBE yapıyor bu millete.

AKP 10 yıldır paramıza, Misak-ı Milli sınırlarımıza, tarihimize, kimliğimize, bütünlüğümüze, bütün maddi ve manevi değerlerimize DARBE yapıyor. Ne ölümüz kurtuldu bu saldırıdan, ne dirimiz. CFR’nin yolladığı memerandumu parti programı haline getiren AKP, ülkemize karşı küresel elit tarafından bir TERMİNATÖR gibi kullanılıyor.

Aslı yok örgütün aslı olmayan delilleri üzerinden, aslı olmayan darbe suçuyla “gerçek insanlar” yargılanıyor.

Ve AKP hükümeti bu milletin bütün değerlerine TECAVÜZ ederken; mağdur olan kendisi imiş gibi “canım yanıyor” diye cıyaklamayı da ihmal etmiyor.

Ey Türk Milleti; CİA elemanları, FBI Savcıları ile birlik olup Türk Ordusu’nun mensupları esir alındığı gün yedin sen DARBEYİ!!.

Erdoğan ülkede yok ettiği değerler tartışılmasın diye 10 yıldır bir münazara konusu bulup çadırın oyuncularına veriyor. Çadırın oyuncuları ev ödevleri olan bu münazara konularını tartışırken, malı götüren Kuveyt-Dubai ve İsviçre benzeri yerlerde nefes alıyor.

AKP CFR’nin virüslü bir dosyası gibi hareket ederek ülkenin bütün kurumlarını tahrip etti.
İşte asıl DARBE budur diyeceğim de… Yapılanlar DARBEDEN çok ötedir.
AKP küresel elit elinde bir Terminatör, Y-CHP Terminatör adayıdır.
Türk Milletinin kendini savunma hakkı doğmuştur.

Zahide UÇAR, 5 Haziran 2012
http://www.zahideucar.com
zahide@zahideucar.com
Güncel Meydan
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12


26 Temmuz 2018 Perşembe

FEDAİ!!.. Söylemediler Demeyin!!.




FEDAİ!!..  Söylemediler Demeyin!!.


Zahide Uçar:

F tipi örgütün F tipi polis elbiseli üyelerine; Biz 1980 öncesi yılları yaşamış kuşaklarız. O nedenle bu yazıyı içinizden bir okuyan varsa diğerlerine anlatsın.
Sizler polis okulu soruları elinize verilerek, cevapları ezberlettirilerek polis yapıldınız.
Ordu’nun siyaset üzerindeki ağırlığına karşılık polis teşkilatını güçlendirme fikri Özal ile başladı. Sonra Tansu Çiller ile devam etti. Çünkü polisi siyasallaştırmak 
kolaydı. Ayrıca cemaat ve tarikatlara bağlı birçok polisin oluşu, polis teşkilatını manevi ve dini değerleri kullanarak yönlendirmede kolaylık sağlıyordu.
80 öncesi gençliği NATO ve VARŞOVA Paktı, MAO adına birbiri ile savaştırıldı ve birbirine kırdırıldı.
O gençler sizler gibi değildi. Sinsilik bilmediler. Yürekli gençlerdi. Yaptıkları savaşı vatanları için yaptıklarını sandılar. Onların oyunu fark etmeleri çok zordu. 
Çünkü siyaset, Ordu, Polis, Bürokrasi, Üniversiteler, İstihbarat, yargı, aileler bile NATO ve VARŞOVA Paktı adına bölünmüştü. Şimdiki gibi internet yoktu. 
Sağcı ce solcu basın her gün gençleri kışkırtıp, nerede ise vurulmasını istedikleri isimleri yayınlar hale gelmişti.
O dönemde Özel Kuvvetler Komutanlığı içinde olan NATO(Amerikan askerleri), yani Amerikan gladyosu iş başındaydı.

Tek bir Televizyon vardı: TRT

Dolayısı ile gençlerin düştükleri tuzağı görmesi nerede ise imkansızdı.
O dönemde polis, MİT ülkücülerin bir kısmını kullandı. Ülkücülere dediler ki;
“Allahsız Ruslar ülkemizi işgal Etmek için koministleri kullanıyor. Vatanı savunmak için görev almanız lazım.”
Ellerine kirli silahlar verildi. Hedef isimler üzerine gönderildi. Anadolu’dan gelmiş, maddi imkanları sınırlı mütedeyyin ailelerin çocukları olan bu gençler, 
“vatanı kurtarıyoruz” diyerek polis abilerinin veya sivil abi ve ablaların talimatıyla olaylara sürüldü.
“Vatanı biz kurtaracaksak, polis ve asker ne yapacak” diye sorgulama yapamadılar.
12 Eylül darbesi gerçekleştiğinde ülkücüler de toplandı. Birbirini düşman ordusu olarak gören solcu ve ülkücüler aynı hapislere, aynı işkence odalarına sokuldu. 

Ülkücüler Polis Abilerine;

“Abi, siz bize vatanı savunacaksınız dediniz” dediklerinde, ağız dolusu küfürle karşılık veren polis ve asker abiler;
“Ulan vatanı kurtarmak size mi düştü?”
Diye cevap verdi. Ayılmışlardı. İhanete uğramışlardı. Kullanılmışlardı ama iş işten geçmişti.
İşte 80 öncesi o kuşak edindikleri tecrübe ile çocuklarını korudu. Olaylardan uzak tuttu. Bu demek değildi ki, ülkeleri giderken seyirci kalacaklar. 
Kalmayacaklardı ama çocuklarının da kullanılmasına, bir gençlik kıyımına daha izin vermeyeceklerdi. Bu durumu anlayamayanlar halkı sessiz kalmakla suçladı.
12 Eylül darbesi ve 1980 yılı öncesinde;
İdealist, vatanını “ölüme gözü kapalı gidebilecek kadar çok sevme imtihanından geçen” bir neslin üzerinden geçildi.
Bu kıyım NATO ve Varşova Paktı arasında geçen savaş adına yapıldı.
Şimdi yeni GLADYO sizsiniz. NATO adına fedailik yapıyorsunuz. CİA ile ortaklık yaparak Özel Kuvvetlerden temizlenen Amerikan gladyosu yerine siz 

GLADYO Görevi Yapıyorsunuz.

Yargınızla, sanal istihbaratınızla, Polis teşkilatı içindeki yapılanmanızla bu millete karşı en ahlaksız savaşı siz veriyorsunuz. Üstelik sizin 1980 öncesi 
gibi şartlarınız da yok. Her şeyi isteyerek, bilerek, kinle yapıyorsunuz.
Işık evlerinde sizlere ne anlatılıyor bilmiyorum. Ellerinize kitaplar veriliyor. Okuyup okumadığınızı kontrol için imtihan ediliyorsunuz. Bunu biliyorum. 
Kendi fasit çemberinizin dışına çıkmadığınız için farklı fikirler duymuyorsunuz. Saksı hep aynı zehirle sulanıyor. Zihinleriniz kontrol altında. Dolayısıyla;
Bu millete karşı sürdürdüğünüz savaşta ahlak yok, insanlık yok, vicdan yok. Yani insana ait hiçbir değere bağlı değilsiniz. Oysa savaşan milletler bile 
savaşın ahlak kurallarına belli oranda uyarlar.

Sizleri Silivri’de gördük, Hasdal’da gördük.

Ve en acımasız yüzünüzü “Direniş Eylemlerinde” gördük.
“Her şey tamam, ülke elimizde artık” dediğiniz noktada direniş eylemleri kimyanızı bozdu. Sanki Polis değil, Hasan Sabbah’ın haşhaşin örgütü elemanı 
gibiydiniz. Kafayı çekmiş, şuursuzca mermi sıkan bir haşhaşin…
Kadın demediniz, çocuk demediniz. Çünkü korkuyordunuz. Elimizde dediğiniz gücün elinizden alınmasından korkuyordunuz. 

Haklıydınız. 

10 Yılda öyle çok nefret ekmiştiniz ki, nefret biçme zamanından korkmalıydınız.
Siz ölüm ektiniz, kin ektiniz, zulüm ektiniz. O tarladan ne biçmeyi umut ediyordunuz?
Sadistçe, hedef alarak plastik mermi sıktığınız, kimyasal biber gazlarını hedef alarak attığınız insanlar kim biliyor musunuz?

Onlar;

Askeri, polisi, yargısı, başbakanı, cumhurbaşkanı, bakanı olmayan halk. Muhalefet görevini yapmadığı için vatanına, bayrağına, cumhuriyetine sahip çıkma 
mecburiyetinde kalan halk. Onlar bu ülkeyi küresel elite peşkeş çekmeye kalkanlara “DUR” diyen halk.
Yani fedai beyler, onlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin beka ve bütünlüğünü savunmak üzere sokağa çıkmış insanlardır.
Peki ya sen, sen kimin adına görev yapıyorsun? Ben söyleyeyim:
“Sen NATO(Amerika), gerçekte ise küresel elit, yani Siyonizm adına tetikçilik yapıyorsun.”

Kısacası;  FEDAİSİN!!.

Bu süreç;

F tipi gladyo, koalisyon ortağı Erdoğan ve AKP üzerinden Müslümanlara operasyon yapma sürecidir. İşte siz bu operasyonun piyonlarısınız.
Ava giderken avlanan sizler yarın sakın ağlamayın.
Size 12 Eylül ve öncesi, vatan çocuklarına işkencenin en iğrençlerini yapan bir ismi hatırlatayım:

Laz Fikri…

Komünistlerin hayalarını sıkarak işkence yaptığı için “Taşakçı Fikri” lakabı ile anılan polis.
Tövbe etti, vicdanı rahat bırakmadı. Namaza başladı, vicdanı susmadı. O işkence yaptığı, kısır bıraktığı gençlerin çığlıkları uyutmadı.
Çareyi intihar etmekte buldu.
Sizin elinizde 5 gencimizin kanı, anne ve balarının, sevenlerinin ahı var. Çıkardığınız gözler, yaraladığınız insanların vebali var.

O kadar Kirlendiniz ki…

Yandaş Gençleri kullanmaya başlamışsınız.

B.F. Y. adlı genç twitter hesabında 06 Temmuz 2013 günü şöyle yazmış:
“1-Gruplanıyoruz yarın saat 7 de Taksim’de polisin yanındayız polise şekil yapanların a. koymak inancıylaa!”
2-Bugün polis abilerle muhabbet fenaydıJ) Adamlar bizi yanında götürdü çapulcuları kovalamaya fena kavga ettik.”
Ne diyorsunuz bu gençlere? Vatanı siz kurtaracaksınız mı diyorsunuz? Kendiniz tespit edilme korkusuyla suçu bu gençlere mi işletiyorsunuz? Direnişçilere 
çivili sopalarla saldıranlar kim? Ali’yi öldüren eli sopalı katilleri siz mi saldınız? Ya da sokağa saldıklarınızın arasına karışıp bizzat siz mi öldürdünüz?
Çünkü Ali “polis beni dövdü” demiş.

Sokağa Saldıklarınızla ; “ Vatanı kurtarmak size mi düştü ulan ” diye ne zaman bağıracaksınız?
Bu CİA hiç yaratıcı değil. Hep aynı oyun, hep aynı tezgah.
1980 öncesi ülkücü ve solcu gençlere operasyon yapılmıştı. Onlar ezildi ama eğilmedi.
Şimdi pembe yanaklı utangaç ev kızı kıvamında yetişip, gücü ele geçirdiğini düşünerek küreci elit elinde tele kıza dönenler, Fedailik yapıyor.
50 Yıldır din ve Siyonizm düşmanlığı üzerinden siyaset yapanlar, Haçlıya uşak durumuna düşerken, siyonizmin koynundan çıkamıyor.
Ne acınacak bir son!!.
50 yıl savunduğu fikrini; makam, para ve güç adına bir çırpıda satıvermek…
İnancını satandan geriye kalan sadece bir paçavradır.
Ha, bir de;
Siz askerlikten yırttınız ya?
Anadolu’da askerliğini yapmayanı adamdan saymazlar.
Gezi direnişinde gösterdiğiniz performans da zaten bu sözün doğruluğunu ispat etti.
Gün döner, “biz aldatıldık” derseniz, bilerek ve isteyerek aldandığınız için, bu millet sizi affetmeyecektir.
Kimse bizi uyarmadı demeyin!!.
Sakın “biz emir kuluyuz” da demeyin. Emirle gaz bombası usulünce atılır. Kafaya nişan alınmaz. Plastik mermi yakın mesafeden kafaya atılmaz. 
Tomalardan sıkılan kimyasal karıştırılmış sular evlere, dükkanlara, şahısları hedef alacak şekilde sıkılmaz. Halkın üzerine düşmanla savaşır gibi;
“Allah Alah” diyerek hücum edilmez.
Belli ki bu işe dünden gönüllüsünüz.
Yani NATO(ABD)’nun polisi, yani tetikçisisiniz.

CİA adına FEDAİ!!

Sahi, hiç mi Utanmıyorsunuz?

NOT: Fetullah hakkında ne zaman bir paylaşımım olsa, ne zaman bir yazı yazsam evime garip telefonlar geliyor. Küfür ediliyor. Telefonumu kimlerin 
bulabileceğini biliyorum. Yani sizsiniz. Çok küçük işlerle uğraşıyorsunuz. Çünkü beyninizi efendinize teslim ettiğiniz için fedailikten başka bir şey bilmiyorsunuz. 

Yazık!!.

....