Yavuz Alogan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yavuz Alogan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Kasım 2017 Cuma

AKP Atatürkçülüğü dopingli 10 Kasım


AKP Atatürkçülüğü dopingli 10 Kasım


Ali Serdar Bolat       15 Kasım 2017

Sayın Cumhurbaşkanı'nın sözleriyle "Ruhu faşist, söylemi Marksist
marjinal çevreler"e mensup biri olduğum için çok tuhaf bir durum.

Büyük Reis, Atatürk'ü bizim gibilerin tekeline bırakmayacağını ilan etti.
Bırakmasın tabii, Anıtkabir'e otobüs kaldırsın. Alkışlıyoruz kendisini.

"N'oldu, iki ayyaş neyim diyordunuz", "Mozolenin önünde kazık gibi
dikilmemek Anayasa'ya aykırı mı diye kükrüyordunuz" gibi sözlerle
delikanlıyı bozmak bize yakışmaz. 

"12 Mart ve 12 Eylül generalleri bile kullandı, biz niye kullanmayalım,
hem askerlerin ve laikçilerin de hoşuna gider" diye düşündüler herhalde.

Ya da belki, "79 yıl sonra bile adamın prestiji yerli yerinde,arkasına 
sığınırsak küresel imajı düzeltiriz" demiş de olabilirler.

evrensel, 10 Kasım 2017

Bunlar önemli değil. Beni asıl şaşırtan, bazı solcuların bu 10 Kasım'ın
coşkun kitlelerini yadırgaması oldu. "Bu halka ne oldu birdenbire" diye
şaşırıp kaldılar. Bir sol gazete şöyle bir manşet attı mesela: "AKP Ata-
türkçülüğü dopingli 10 Kasım" Ne kadar zorlama bir manşet. 

Bazı neşeli solcular da Kemalizm'e "Dünyanın en tuhaf doktrini" dediler.
Evet, gerçekten tuhaf. Uçakta pilot anons yapıyor, herkes ayağa fırlayıp
selam duruyor; inşaat iskelesindeki işçi, köprüde arabasını süren adam,
trafik polisi, Şırnak'ta operasyon yapan asker, servisle işe giderken mi-
nibüsten fırlayan insanlar, her tarafını Atatürk resimleriyle donatmış emek-
li öğretmen, saat 9'u 5 geçe "esas duruş" gösteren bütün bir halk.

Gerçekten de tarihin hiç bir döneminde ve dünyanın hiç bir yerinde 
böyle bir şey görülmemiştir.

evrensel, 10 Kasım 2017

Peki, halkımız Kemal'in "mah cemali"nde ne buluyor?

Saldırı altında, krizin ve savaşın eşiğinde olan halklar, çevresinde topla-
nacakları, kendilerini onurlandıran, başarısıyla kıvanç duydukları bir ideale
bağlanmak isterler. Bu ideal aynen fırtınalı denizde yol gösteren bir pusula
ya da gökte parlayan kuzey yıldızı gibidir. Onu ararlar.

Halklar böyledir. Bütün halk efsaneleri, yok olma tehlikesi karşısında  
insanların yol gösteren bir iradenin peşinden giderek kurtuluşunu,
ışığa çıkışını anlatır. rkiye'de bu ışık Mustafa Kemal'dir.

Kemal'in "mah cemali"nin anlamı tam bağımsızlıktır, ulus-devlettir, laikliktir,
bilimsel ve laik eğitimdir, iktisadi ve toplumsal kalkınmadır, ilerlemedir,
güçlü olmaktır, onurlu olmaktır, adam olmaktır, çocukları korumaktır,
kadınları özgürleştirmektir.

Sosyalizme de buradan gidilir. Ümmetten sosyalizme gidiş yoktur. 
Bu ülkeyi Kemalizm öncesinin karanlığına döndürmeye hiç kimsenin 
gücü yetmeyecektir.

Yazının tamamı için bakınız:
Yavuz AloganHoş gelişler ola!, Aydınlık,14 Kasım 2017

 
evrensel, 10 Kasım 2017

31 Ekim 2017 Salı

Her Şey Çok Güzel Olacak Partisi


Her şey çok güzel olacak PARTİSİ,


Yavuz Alogan 


Bütün dünyayı etkileyen köklü değişimler daima gecikerek hissedilir. İnsanlar neoliberal küresel kapitalizmin ağır bir kriz içinde yeni bir sermaye birikim modeli aradığını fakat bulamadığını kitaplardan okuyabilirler, ancak bunu gündelik hayatlarında hissetmeleri zaman alır.

Duvar yıkıldıktan sonra tasarlanan tek kutuplu dünyanın kurulamadığını; Çin gibi ekonomik, Rusya gibi askeri büyük güçlerin kendi çevrelerinde bloklar oluşturarak enerji ve pazar paylaşımından pay istediklerini bütün ülkeler açıkça görebilirler. Fakat bu ülkelerin kurulmakta olan yeni dünyanın düzensiz karmaşası içinde kendilerine uygun bir yer bulmaları zaman alır.

Aynı şekilde Yankee emperyalizminin Batı Asya’ya kendi palavradan “demokrasi” ideallerini dayatarak ideolojik bir hegemonya kurma şansının ortadan kalktığını; eğit-donat örgütleri, IŞİD ve PYD gibi kuklalar sayesinde zemin kazanma imkânını kaybettiğini de insanlar çıplak gözle görebilirler. ABD’nin Batı Asya bölgesinin enerji kaynak ve güzergâhlarına ancak yakıp yıkarak, topyekûn bir dünya savaşını göze alarak hâkim olabileceğini fark edip ABD ordusunun emekli pilotları göreve çağırmasını, 2023 yılında Afrika’yı işgal planları yapmasını kaygıyla izleyebilirler. Pentagon’un savaşı göze alamazsa rakipleriyle bölgedeki nüfuz alanlarını paylaşabileceğini düşünebilirler.

Ancak bütün bunların etkileri bir anda değil, tekil olaylarla ve zaman içinde hissedilir. Siyasi bilinç yavaş dönüşür, halk kitlesi önüne çıkan sorunları çözme çabası içinde gerçekliği kavrar; bir kısmı uzlaşmacı, bir kısmı direnişçi olur. Ülkenin ittifak sistemini, iktisat politikalarını ve askeri yapısını değiştirmeye yönelmek, geçmişten gelen bağlantı ve angajmanlarla kuşatılmış olan mevcut siyasi iktidarın yıkılmasına yol açar (burada bk. Tocqueville’in Fransız Devrimi yorumu).

Mesela ben Türkiye’deki “demokrasi”nin sahte ve dış güçlerin manipülasyonuna açık olduğunu, siyasi partilerin başarılı olmalarının bu partilerin programlarının doğruluğuna değil, dışarıda yaratılan “imaj”a ve toplanan “para”ya bağlı olduğunu 1983’ten sonra anladım. Gerçi daha önce de “Filipin tipi demokrasi”yi ya da “cici demokrasi”yi biliyor ve anlıyorduk fakat hakikatin en keskin ışık altında görüldüğü dönem 1983 sonrasıdır: reklamasyon, halkı aldatma (iki anahtar vs.), sahte imajlar (güzel leydinin topuk sesleri vs.), dış destek, yalancılık, sahtekârlık, halkı çocuk gibi avutarak en temel hakların budanması, giderek oy almak için halkın belirli kesimlerinin üretimden koparılıp maaşa bağlanması vs.

Türkiye’de bu yöntemlerin yolunu açan Özal oldu. Bu ülkede, Genç Parti gibi bir soytarılık abidesi bile ( “ Davulu delen jaguar ” Partisi gibi sahtekkârlıklar bir yana), halka mitinglerde köfte ekmek yedirip insanlarda “ şahane hayat yanılsaması ” yaratarak % 7 gibi bir oy aldı. Bereket dış güçler desteklemedi de iktidara gelemedi.

Bütün bunların ışığında Yeni Parti’ye gelecek olursak, bu partinin bir “restorasyon” partisi olduğunu söyleyebiliriz. AKP’nin küresel sermayeye sağladığı bütün “kazanımları” koruyacak, Türkiye’yi Atlantik sistemine daha sağlam biçimde yerleştirecek, kamu yönetimini AKP’nin deneyip de beceremediği şekilde parçalayacak, fakat bütün bunları yanıltıcı bir “yeni” imajıyla yapacak bir restorasyon partisi! Aynı zamanda bir pazarlama, reklamasyon ve demagoji partisi. Sistemi yenileyecek ve restore edecek. Ben olsaydım, Kayı boyunu vs bir yana bırakıp “ Her Şey Çok Güzel Olacak Partisi ” ismini tercih ederdim.

Peki, şansı var mı? Elbette. Siyaset borsasının açılış kotasyonunda % 13-14 gibi görünüyor. Kendi içinde bölünmeden, vitrin düzenlemesini ve imajını bozmadan yol alır, sahte umutlar yaratmayı becerirse elbette AKP’nin yerine geçebilir. Hatta “dişi kurt” MHP’yi boğup, CHP’yi ısırabilir. Fakat bu alışılmış numaranın tutup tutmayacağı son tahlilde bölgesel savaşın ve ekonomik krizin seyrine, halkın savaş ve kriz koşullarından etkilenme hızına ve şiddetine bağlıdır. Esas dinamik budur.


***