ETNİK-IRKÇI–BÖLÜCÜ PKK TERÖRÜNÜ DOĞRU ANLAMAK BÖLÜM 9
ABD-AB-İsrail, daha açık ifadesiyle Haçlılar ittifakı böyle düşünüyor, bunu hesaplıyor, bunu istiyor. Bu projeler, elbette onların hesabıdır. Türk milleti bu azgınlığa hiçbie şekilde müsaade etmeyecektir. Çok şükür ki, buna gücü de yetecek, hatta artacak kadar vardır. Yeter ki, bu iblisane planların farkında olsu ve uyansın. Biz mübarek Türk Milleti ve aziz vatanımız üzerinde oynanmak istenen oyunları, özetle de olsa bu maksatla açıklıyoruz. Bu büyük millet bin yıldır ne Haçlı seferleri gördü.
Bunlara ilave olarak, inanıp iman etmişiz ki, zalimlere karşı Allah’ın da bir hesabı var. Ancak onu, biz yaratılmışlar elbette bilemeyiz.
Böyle bir tarih ve coğrafya çizilemez, bu mümkün değildir diyenlere iki çift sözümüz var: Düşmanlıklar ne kadar kavi olursa olsun, fark edip tedbirini alırsak, bie bir şey yapamaz. Ama tarihte örnekleri olduğu gibi uyursak, bize bir şey olmaz dersek, istemediğimiz çok şey olur. Koca Osmanlı, böyle bir gafletin sonunda dağılmadı mı?
Uzağa gitmeye gerek yok, şu bölücü terör karşısındaki gaflete bakalım yeter. 1984 yılında bazı devlet yetkilileri PKK için üç beş eşkıya demişti. Daha sonra terörle silahla bir yere varılamaz şarkıları söylenmeye başlanmıştı. 1999 yılının sonunda terör eylemleri bitme noktasına gelmişti. Fakat 2003 yılından bu yana gelinen nokta ortadadır. AKP iktidarı dönemine baktığımız zaman bu
planların başarıya ulaşıp ulaşmayacağını hep birlikte göreceğiz. Gerçi bu planı sömürgeci emperyalistler yapmışlar ve uygulamaya koymuşlardır. Bir kere daha hatırlatıyoruz, Türk milleti ise henüz son sözünü söylememiştir.
Türkiye, 2003 yılından Irak’ın işgali ve AB ile müzakere adı altında dünya güçlerinin dayatmalarına maruz kalmıştır. Teslimiyetçilik başarı,taviz tedbir olarak takdim edilmiştir. Türk milletinin ve Türk devletinin bekasını ilgilendiren vahim gelişmeler yaşanmıştır. Bu yıllar, cihan devleti Osmanlı’nın yıkılış dönemindeki yaşananlarla benzerlikler gösteriyor. Cumhuriyetin temel
dayanakları olan millî devlet ve üniter yapının tasfiye edilmesi ve Türk milletinin kimliğinin elinden alınması için harekete geçilmiştir. Ülkede suni azınlıklar oluşturulmasına ve alt kimliklerin sivriltilmesine çalışılmıştır.
Türkiye’de toplumun yapısını bozmak için çıkarılmış olan terör, karmaşa, tartışma, çatışma ve kutuplaşma, sürekli hale getirilmiştir. Bu durumun planlayıcıları ve uygulayıcıları, projelerinin sağlıklı yürütülmesi için yoksulluğu artırmışlar, bozuk olan gelir dağılımını daha da bozmuşlardır. Bunun sebep olduğu bunalımları fırsata dönüştürmek isteyen çevreler, Türkiye'nin
güvenliğine, millî çıkarlarına ve millî bünyesine yönelik saldırıları artırmışlardır.
Hayat şartlarının giderek ağırlaştığı bu iktidar döneminde, bölücü ve etnik tahrikler tırmandırılmış, iç huzur bozulmuş, kardeşlik ve dayanışma ruhu yara almıştır. Büyük Türk milleti ve Türk devleti tuzaklarla dolu sancılı bir döneme doğru hızla itilmiştir. ABD-İsrail-Avrupa âşıkları, adına aydın dedikleri işbirlikçiler, yandaş medya mensupları ve teslimiyetçi ruh taşıyan
siyasetçilerle satkın ve ajan cemaatçiler, aynı zeminde buluşmuşlardır. Bunlar, Türkiye'nin geleceğini, kimliğini, birliğini ve bütünlüğünü tahrip edebilmek için fiilî bir ittifak kurmuşlardır. Bu ittifakın ortak özelliği, Türk milletinin ve Türk devletinin millî ve üniter yapısından duydukları rahatsızlıktır. Bu mandacılar, Türk tarihini karalamak, terörle elde edemedikleri sonuçları siyasi yollardan sağlanmak, millî değerleri aşağılamak ve millî kimliği parçalamak için kampanyalar düzenlemişler ve kumpaslar kurmuşlardır. Bu çevreler, düzenledikleri karartma ve karalama kampanyalarıyla millet ve devlet hayatının maddi ve manevi bütün güvenlik ve direnç merkezlerine saldırmışlardır. Milletin hukuki, kültürel ve sosyolojik koruma duvarları ve tarihî dokusunu birer birer aşındırmışlardır.
Bu çabaların maksadı, Türk milletinin atalarından şüphe duymasını ve gelecek endişesine kapılmasını sağlamak, özgüvenini sarsmak, kimlik bunalımı yaşamasına yol açmak, fert ve toplum olarak şahsiyetsiz ve öz değerleriyle sıkıntısı olan çaresiz ve yılgın bir toplum haline getirmektir.
AKP iktidarı döneminde, devleti temsil eden en üst makamlardan, hükümete ve oradan işbirlikçi seçkinlerin çetelerine kadar geniş bir teslimiyetçi grup meydana gelmiştir. Toplumda oluşturulmak istenen tepkisizlik çabaları, medya organları üzerinden yapılmıştır. Bölücü emeller, tahrikler ve hayaller, demokratikleşme ölçüsü olarak sunulmuştur. Türkiye’de millî hassasiyetlere sahip çıkmak, millî birlik ve kardeşliği savunmak ayıplanmıştır. Bu değerler, çağdışı ve ilkel bir tepki olarak gösterilmiştir.
ABD-AB merkezli bazı kuruluşların ve onların içerideki uzantılarının Türkiye'ye dayatmak istedikleri BOP, AKP iktidarı döneminde uygulamaya konulmuştur. Bölücü terör örgütü PKK'nın silahlı propaganda ve sindirme yoluyla ortaya koyduğu istekler, demokratik çözüm adı altında siyasi yollarla Türkiye’nin önüne çıkartılmıştır.
Bu dönemde Türkiye’de, etnik bölücülük meşru bir siyasi amaç halini almıştır. Siyasi Kürtçülük hareketi, terör örgütü PKK’nın hayallerinin bile ötesinde zemin bulmuş, para, statü ve itibar kazanmıştır. Kutuplaştırılan Türkiye, sorunlu bir ülke haline getirilmiş, kamplara bölünmüş, milleti ve devleti dizüstü çökertme planları yapılmıştır. Etnik anlamda bölünme, inanç alanında cepheleşme, mezhep farklılığına bağlı ayrışma ve devletin ana ilkeleri çerçevesinde tahribat, bütün hızıyla sürmüştür.
Özellikle 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan seçimden sonra, eli kanlı terör örgütü PKK’nın siyasi zemine çekilmesi için yürütülen çabalar yoğunlaşmıştır. Bu dönemde silahlı etnik bölücülüğe hukuki zemin kazandırılması hedeflenmiştir. Milletin bu oyuna göstereceği tepkinin azaltılması amacıyla da siyasette ve toplumun her kesiminde ciddi bir beyin yıkama metodu uygulanmış, altyapı hazırlama çalışmaları yürütülmüştür.
Şimdi gözler, bebek katili terörist Öcalan’ın hürriyetine kavuşturulacağı tarihe çevrilmiştir. Bu tarih 2015 yılı mı yoksa 2011 yılının son ayları mı olacaktır? Türkiye’de bazı çevreler bu tarihi şimdiden tartışmaya bile başlamışlardır.
İktidar sahipleri, devlet yetkilileri ve sorumlu mevkidekiler, fırsatların değerlendirilmesi ve siyasi çözüm bulunması adıyla propaganda yapmışlar ve bu propagandanın özünde bulunan demokratik açılım için AKP ile PKK terör örgütü ve siyasi Kürtçüler arasında bir yarış başlamıştır. Türkiye ile görülecek hesabı olan her devlet, her millet ve her zihniyet, Türk milletine bedel ödetmek için sıraya girmiştir.
Türkiye, tarihî bir karara varmak için bir kavşak noktasına doğru hızla sürüklenmiştir. İç ve dış güvenliğini, millî çıkarlarını ve millî bünyesini tehdit eden gelişmelerin kıskacı altına sokulmuştur. Bu kavşak noktasında büyük Türk milleti için yeni bir ateşle imtihan döneminin başlayacağı anlaşılmıştır. Memleketin içine sürüklendiği şartlar karşısında millî bir seferberlik ruhuyla harekete geçmek, gelişmeleri dikkatle ve şuurla takip etmek, hiçbir vatanseverin kaçamayacağı tarihî bir milli görev ve sorumluluk haline gelmiştir.
Siyasi iktidarın uygulamaya çalıştığı “Kürt açılımı”, tamamen geri tepmiştir. Büyük Türk milleti, açılım denilen Türkiye’yi bölme, parçalama ve bir bölümünü Barzani’ye hediye etme siyasetini reddetmiştir. AKP iktidarı, açılımı yeniden gündeme getirebilmek için yoğun çaba harcamıştır. Hatta kendilerine sinema sanatçısı, şarkıcı vs denilen gruplarla yaptığı ballı börekli kahvaltıları da millete kabul ettirememiştir. İktidar, bunun üzerine geri adım atmıştır. Zeminini ve zamanını kollamak üzere, “PKK açılımı”nı, demokratik açılım adı altında millete yutturmaya çalışmaktadır.
AKP iktidarının ülkeyi yönetemediği dönemde pek çok alanda tarihi ilkler yaşanmıştır. PKK terörünün faturası, Türkiye’ye, 40 bir can, 70 bin dul ve yetim, bölgeden milyonun üstünde göç ve 200 milyar dolara malolmuştur. Bu son isyanın manevi yıkımlarının karşılığı ise şimdilik bilinmemektedir.
Bizim, bu ülkenin asli vatandaşı olan Kürt kökenli insanlarımızla hiçbir meselemiz olamaz. Aynı milletin insanlarıyız. Onlar bizim kardeşlerimizdir. Böyle olmaya da devam edecektir. Bizim kavgamız ve bu araştırmanın konusu; başından beri anlatmaya çalıştığımız gibi, yabancı ülkelere alet olan, onlara mayın eşeği gibi hizmet eden, milletine ve devletine silah çeken siyasi Kürtçüler, küresel liberaller, işbirlikçiler ve onlara ortam hazırlayan siyasi iktidarlarladır.
Büyük Türk milleti, tarihi kararlarından birini vereceği o kavşak noktasında, bu karanlık gidişi durdurmalıdır. Bunu yapamadığı takdirde, Türkiye önce iki dilli ve iki ortaklı, daha sonra da çok dilli ve çok ortaklı bir etnik-federal devlet yapılanmasına gidecektir. Bu federal yapının ardından, çatışma ve bölünme gelecek, hızla ufalanacak ve millet bütünlüğünü tamamen kaybedecektir.
Bu tehlikeli yolda ilerlemekte ısrar edenler, bu sapmanın vebalinin çok ağır olacağını bilmelidirler. Bu vebali tarih huzurunda taşımak ve siyasi bedelini de göze almak mecburiyetinde kalacaklardır.
Büyük Türk milleti, tarihî ve kültürel kökleri itibariyle ayrılık kabul etmeyen bir bütündür. Ay yıldızlı al bayrak, bağımsızlığın, hâkimiyetin, birlik ve beraberliğin sembolüdür. İstiklal Marşı, bu şerefli mücadelenin kahramanlık destanıdır ve o günlerin aziz ve mukaddes bir hatırasıdır. Türk milletinin millî birlik ve bölünmez bütünlüğünün dayandığı temeller, tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek dil ve eşit birey ülküsüdür. Bu devletin başkenti Ankara, dili Türkçe, bayrağı ay yıldızlı al bayraktır.
AKP ve yandaşlarıyla fırsat ve çözümler çerçevesinde çare arayanlar bilmelidirler ki bunun yegâne yeri Türk milleti ve Türkiye’dir. ABD-AB-İsrail çizgisi ile Erbil, Washington, Brüksel ve Erivan değil, Ankara’dır.
Musul’da, Kerkük’te, Telafer’de, Tuzhurmatu’da, Golan tepelerinde, Karabağ’da ve Doğu Türkistan’da yaşanan katliamlar karşısında, o partinin Meclis Grubu’nda salya s… gözyaşı dökenler, kıllarını kıpırdatmadılar. İHH’yı harekete geçirmediler. Bağdat’taki katliama seyirci kaldılar. Conilerin tasallutundan kurtulmak için Irak’tan kaçıp Ürdün çöllerine sığınan genç kızları ve kadınları sermaye olarak pazarlayanlara karşı seslerini hiç çıkarmadılar.
Ulu babalarımız, atalarımız, bu toprakları büyük Türk milletine vatan yapanlar, Birinci Cihan Harbi’nde toprağa düşenler, Milli Mücadele yıllarında uçmağa varanlar, özellikle 1970’li yıllardan itibaren bu millet, bu vatan, bu bayrak ve bu devlet için şehit olanlar ve gaziler, rûz-ı mahşerde hesap soracaklardır. Bu topraklar Moğol istilasını da, İngiliz istilasını da gördü. ABD-İngiliz-İsrail ve yerli işbirlikçilerini ise şimdilerde görüyor. Meşhur bir söz vardır:
Yel kayadan ne alır?
Biz bu araştırmada yeni bir gerçeği keşfetmedik. Yalnızca bilineni ve yaşananları, büyük Türk milletine ve onun ümidi olan gençlere bir kere daha hatırlatmaya çalıştık. Türk gençliğinin kulağına küpe yapması gereken bir sözle bitirelim: Türk evladı, devletine bağlı milletine sadık olur.
TÜRKİYE NE YAPMALI
Tırmanışını sürdüren ve tehlikeli hale gelen PKK terörüne karşı acilen yapılması gerekenler şöyle özetlenebilir:
Giriş
Ülkemizin birlik, bütünlük ve huzurunu tehdit eden “terör”e karşı, ortaya “Açılım” adı verilen bir proje konmuştur. Siyasi iktidarın içeriğini kendisinin belirlediğini iddia ettiği, ama gerçekte, örgüt istekleri ve Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde hazırlandığı anlaşılan bu proje, toplumda şiddetli tartışmalara yol açmıştır. Özellikle Türk Milletinin kimliğine, egemenliğine ve bütünlüğüne karşı unsurlardan oluştuğunun görülmesi, mevcut gerilimi daha da tırmandırmış, bölünme ve çatışma ortamını had safhaya getirmiştir.
Ayrıca PKK’yı cesaretlendirdiğine, saldırıların yurt sathına yayıldığına ve kamuoyunun gözü önünde devletimizle pazarlığa kalkışıldığına şahit olan halkımızın kuşkuları artmış, bu “Açılım”a, “PKK” veya “Yıkım projesi” adını vermiştir. Bu gelişmelerden derin endişe duyan bizler, Milli Düşünce Merkezi olarak, milli birlik, bütünlük ve huzuru bozucu unsurları etkisiz hale getirmek amacıyla, ilkeler bazında bir “Demokratik Milli Plan” hazırlamış bulunuyoruz.
Bu Plan; Türk Milleti’nin bütünlüğüne ve birliğine, vatandaşların eşitliğine ve can güvenliğine, Anayasa ile tesis edilmiş olan hukuk düzeni ve Devletin egemenliğine dayandığı için “Demokratik” ve “Milli” karaktere sahiptir. Böylece milletimizin önüne, biri bölücülüğe evet diyen “PKK” veya“yıkım” projesi,
diğeri egemenliğimize, bütünlüğümüze ve huzurumuza evet diyen “Demokratik Milli plan” olmak üzere, iki seçenek konmuş oluyor. Bu iki seçeneği, Türk Milletine hizmet etmek isteyen insanlarımızın takdirlerine sunuyoruz.
DEMOKRATİK MİLLİ PLAN
Amaç, bölücü terör saldırısına uğrayan ülkemizi savunmak ve bu beladan kurtulmaktır. Bunun için, terör saldırısına uğrayan her ülke kendini nasıl savunuyorsa, esas itibarıyla bizim yapacağımız da bundan ibarettir. Başka bir ifadeyle, Amerika’yı yeniden keşfetmek değildir.
Devletin bu görevi yerine getirebilmesi için, her şeyden önce, kanun hakimiyetini sağlayacak, ülkenin bütünlüğünü, vatandaşın can ve mal güvenliğini teminat altına alacak bir plana ihtiyacı vardır.
Bunun için önce, temel esasları gösteren makro planda hazırlanmış bir politikanın belirlenmesi gerekmektedir. Bu makro politikanın esasları şöyle olmalıdır;
1. Makro Politika, devletin bütün uzman kuruluş ve elemanları tarafından hazırlanmalı.
2. Devletin terörle mücadelede birinci derecede görevli kurum ve kuruluşları, merkezi bir yapıya kavuşturmalı.
3. Devletin mevcut milli siyaset belgesiyle uyumlu olmalı,
4. Bölücü terörü iç ve dış, bütün unsurlarıyla birlikte ele almalı, özellikle BOP’un amaçları dikkate alınarak, iyi irdelenip her zaman kontrol edilebilir olmalı.
5. Her türlü düzenleme ve açıklama, devletin kuruluş esaslarına uygun olmalı; özellikle milli/ulus devlet, (tek dil, tek millet) üniter yapı ve eşit vatandaş kimliğine dayalı temel hukuk düzenine dayanmalı.
6. Komşularımıza, bilhassa Barzani ve Talabani'ye net ve kesin bir uyarı yapmalı, sorumlu oldukları bölgeden gelebilecek terör saldırılarına, anında ve misliyle cevap verileceği gösterilmeli, ülkemize zarar verenlere ve hamilerine bunun bedelinin ödettirileceği kesin bir dille anlatılmalı, milletlerarası hukuka göre her hakkımızın kullanılacağı vurgulanmalı.
7. Özellikle sınır bölgelerimizde, ülkemizin bütünlüğünü, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit edecek hiçbir terör unsurunun bırakılmayacağı gösterilmeli.
8. ABD, AB ve ilgili görülen ülkelerin dikkatleri etkili bir biçimde çekilmeli.
HUKUKİ VE İDARİ TEDBİRLER
1. Bölücü terörün 25 yıldır sürdüğü, bu olağanüstü sorunun, olağan yönetim ve yöntemlerle çözülemeyeceği dikkate alınarak, gerektiğinde Olağanüstü Hal idaresi ilan edilmeli.
2. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı işlenen terör suçlarına idam cezası yeniden getirilmeli, kesinleşmiş idam cezalarının, TBMM dahil hiçbir mercie gönderilmeden, doğrudan infazı yapılmalı.
3. Son yıllarda, “demokratikleşme” bahanesiyle bozulan hukuk alt yapısı gözden geçirilip, demokratik ülkelerdeki örnekler dikkate alınarak yeniden düzenlen meli.
4. Güvenlik güçlerinin yetkileri ve imkanları, demokratik ülkelerin tecrübelerin den de yararlanarak ihtiyaca göre artırılmalı.
5. Devletin iç ve dış istihbaratı, acilen kuvvetlendirilmeli ve bu alanda kurumlar arası işbirliğine önem verilmeli.
6. Bütün ülkede, özellikle de terör bölgelerinde, kanun hakimiyetinin, can-mal güvenliğinin sağlanmasına öncelikli önem verilmelidir. Bu amaçla, en tecrübeli devlet kadroları bu bölgelerde görevlendirilmeli ve toplumun devlete güveninin artırılmasına özel önem verilmeli.
7. İmralı mahkumunun cezaevinden terör örgütünü yönetmesine izin verilmemeli, Fransa'nın Carlos'a (çakal), İtalya'nın Ağca'ya yaptığı gibi, ancak özel zamanlarda özel izinle görüşülen mahkumiyet statüsünde tutulmalı, aynı durum diğer terör suçlularına da uygulanmalı, teröristbaşının talimatlarını taşıyanlar cezalandırılmalı.
8. Terörle mücadele, özel eğitimden geçmiş profesyonel elemanlarla yapılmalı, bunlar güvenlik güçlerinin emir-komuta sistemi içinde olmalı ve koruculuk sistemi rehabilite edilerek güçlendirilmeli.
9. Mahkemece kapatılan partilerin yerine, aynı amacı güden, bu parti yönetici ve üyelerinin katıldığı yeni parti kurulmasına izin verilmemeli, İspanya örneğinde olduğu gibi.
10. Suçluların ve kanun kaçaklarının, yabancı ülkelerde barınma imkanı bulamaması için uluslararası hukuka göre yapılmış olan suçluların iadesine dair anlaşmaları işlerlik kazandırılmalı, buna uymayan devletlere aktif diplomatik baskı yapılmalı, icabında bu durumdaki kaçakların yakalanıp yurda getirilmesi sağlanmalı.
HALKIN AYDINLATILMASI VE EĞİTİM
1. Bölücü terör konusunda toplum objektif bir şekilde; tarihi veriler, ilmi gerçekler, hukuk ve demokrasi açısından dünya örnekleri ile yeterince ve sürekli olarak aydınlatılmalı.
2. Hukuk ve demokrasisi istikrar kazanmış çağdaş ülkelerde millet, milli/ulus ve üniter devlet, azınlık ve etnisitenin ne olduğu, bunların devlet yapısı içinde nasıl algılanması gerektiği açıklanmalı ve halk sürekli olarak bilgilendirilmeli.
3. Bu amaçla medya imkanları başta olmak üzere, sinema, TV filmleri ve eldeki her kaynak seferber edilmeli, kardeşlik ve bir milletten olma bilinç ve duyguları güçlendirilerek, vatandaşlarımızın zihninde terör ve bölücülük konusunda cevaplanmamış hiçbir soru bırakılmamalı,
4. Bin yıllık egemenliğimizi yıkmak için teröre başvurulmasının, emperyal sömürgeci güçlerin ve düşmanların işine yarayacağı, bu millete ihanet olacağı, gayrimeşruluğu, insan haklarına ve demokrasiye aykırılığı, hukuki, bilimsel ve dini delilleriyle ortaya konulmalı.
5. Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü olduğu, emperyal güçlerin Avrupa Birleşik devletleri, Hıristiyan mezheplerinin birleştirilmesi gibi bütünleşmelerle dünyaya egemen olmaya çalışırken, Türkiye’yi aşiretlere kadar bölüp ufak parçalara ayırmak suretiyle denetim altına almaya çalıştığı, bu amaçla aynı milletin insanlarını kendi devletiyle çatıştırıp sonuca gitmeyi planladığı, akan kanın sömürgeci güçlerin işine yaradığı tarihi örnekleriyle sürekli anlatılmalı.
6. Bugünkü durumun geçici olduğu, terör kaç yıl sürerse sürsün ve neye mal olursa olsun, devletin pes etmeyeceğinin bilinmesi gerektiği, neticede devletin ve bu milletin kazanacağı, dünya örnekleriyle anlatılmalı.
7. Güneydoğu ve Doğu başta olmak üzere, bütün ülkede milli eğitime önem verilmeli, milli tarih bilincine ve milli kültüre dayalı, milli kimlik bilinci kazandırıcı, dinimizin güzel ahlak ve tevhit inancına dayalı yeni bir müfredat programı hazırlanıp, uygulamaya konulmalı, kız çocuklarının eğitimine özel önem verilmeli, Türkçenin öğretilmesi için özel kurslar açılmalı.
8. Yatılı bölge okulları yaygınlaştırılmalı, birleştirici, kardeşlik duygularını güçlendirici seviyeli bir eğitim ve öğretim yapılmasını temin için, ehliyet ve liyakat sahibi öğretmenler görevlendirilmeli.
9. Milli Eğitim Bakanlığı, yaygın eğitim çalışmaları kapsamında, toplumun her kesiminin bilgilendirilmesi için kurslar açmalı, halkı sürekli olarak aydınlatmalı.
EKONOMİK TEDBİRLER
1. Halkın günlük ihtiyaç ve şikayetleri öncelikle karşılanmalı.
2. Terörle mücadeleden doğan zararların tazminine ilişkin mevcut yasaya işlerlik kazandırılmalı.
3. Bölge ekonomisinin canlanmasına önem verilmeli, halka iş ve aş imkanları yaratılmalı, bu bağlamda terörün yoğunlaştığı ve kalkınmada öncelikli bölgelere devlet eliyle Et-Balık Kurumu gibi entegre KİT’ler kurulmalı.
4. GAP’ın, bekleyen projelerinin ve özellikle sulama kanallarının yapımı hızla tamamlanmalı.
5. Kamu arazileri ile temizlenen mayınlı araziler, muhtaç çiftçiye işleyebileceği miktarda dağıtılmalı. Dağıtılan toprakların miras yoluyla bölünmesini önlemek için yasal düzenleme yapılmalı, belli bir süre için satış yoluyla el değiştirmesi engellenmeli.
6. Terörle mücadelede şehit olanların birinci derecedeki yakınlarına ve bedenen çalışamayacak duruma düşmüş gazilerimize, oturabilecekleri birer konut verilmeli, bu durumda olanlara rahatça yaşayabilecekleri kadar emekli maaşı bağlanmalı.
ÖRGÜT PROPAGANDASINA İZİN VERİLMEMELİ
1. Teröristlerin, bölücülerin ve yandaşlarının, kitle gösterilerine asla izin verilmemeli, toplum üzerinde, sindirici, yönlendirici etki yapmasına müsaade edilmemeli. (İngiltere ve İspanya’da olduğu gibi)
2. Bölücü terörün, silahtan da tahrip edici olan her çeşit propagandası kesinlikle önlenmeli. (İngiltere ve İspanya’da olduğu gibi)
3. Bölücü terör örgütü ve yandaşlarının iletişim araçlarını kullanmalarına, beyanat vermelerine, flamaları ve renkleriyle propaganda yapmalarına ve elebaşlarının fotoğraflarının yayınlanmasına mani olunmalı. (İngiltere ve İspanya gibi)
4.Avrupa’nın ve AB’nin, siyasi, ekonomik, psikolojik propaganda ve her türlü lojistik üs olması mutlaka önlenmeli, (Avrupa’da 5 milyon insanımızın varlığı bu konuda çok büyük bir imkan olarak görülmelidir.)
ÖRGÜTLE AYNI TERMİNOLOJİ KULLANILMAMALI
1. Bölücü terör örgütüyle aynı terminoloji kullanılmamalı. Çünkü; örgüt ve yandaşları, siyasi sisteme ırkçı bir açıdan baktıklarından, Millet bütünlüğümüze, egemenliğimize ve temel kavramlara tamamen farklı anlamlar yüklemektedirler. Bunun için bütün güzel kavramlar çarpıtılmakta, dönüp, dolaşıp bir tek anlama, devletin bölünmesi anlamına getirilmektedir.
Mesela; örgüte göre demokrasi, bütün dünyanın kabul ettiği gibi, insanların eşitliği değil, etnisitenin-ırkların eşitliği demektir. (Bu ne demekse ve nasıl sağlanacaksa.) Böyle olunca da, Türk ırkı (Millet inkar edilerek) ile Kürt ırkı (sanki ayrı bir millet varmış gibi) eşit olacağına göre, devlet niçin bölüşülmüyor deniliyor. Demokrasiden anladıkları bu. Analar ağlamasın, akan kan dursun sloganı da aynı kapıya çıkıyor. Burada PKK; isteklerimi kabul edip, devleti bölüşürseniz, analar da ağlamaz, kan da akmaz. Yoksa devam eder diyor. Yani; 1984’de Şemdinli-Eruh saldırısıyla akmaya başlayan kan, bundan sonra da akmaya devam eder demek istiyor. Böylece devleti de, milleti de tehdit ederek netice almaya çalışıyor.
Bu açık gerçek görülemediği için, bu sloganla ne kadar masum insanımız etkilendi ve PKK propagandasına destek oldu. Tabii siyasi iktidarın aynı söylemi benimsemesi sayesinde. Bunun için; demokrasi, özgürlük, analar ağlamasın, akan kan dursun, demokratik cumhuriyet, demokratik çoğulculuk, yerinden yönetim, esir, savaş, barış, gerilla, isyancı, silahlı güç, uzlaşma, müzakere, siyasi çözüm, demokratik çözüm, diyalog, Kürt sorunu, gibi bir kısmı tamamen uydurmaya, bir kısmı da çarpıtmaya dayalı aldatıcı kavramlara dikkat
edilmeli.
2. Aydınlarımız, özellikle de kamu görevlilerimiz ve medya çalışanlarımız; evrensel hukukun, milli kültürün ve yasaların diliyle konuşmalı; terör, terörist, terör örgütü, eşkıya, katil, kan dökücü, bölücü, demokrasi ve devlet düşmanı, emperyal oyuncak gibi kavramlar kullanılmalı.
SON SÖZ
İnanıyoruz ki; ülkemiz için son derece tehlikeli olduğu, kardeşi kardeşe düşürdüğü açıkça belli olan, Son Haçlı Saldırısı “PKK Açılımı“ ndan vazgeçilerek, Demokratik Milli Plan, benimsenip samimiyetle uygulanacak olursa, bölücü terör en kısa sürede sona erecek, PKK yenilmiş olacaktır.
Böylece akan kan ve gözyaşı duracak, Türk Milleti yaralarını sararak huzura kavuşacak, kalkınma, zenginlik ve refah yolundaki yarışına devam edecektir.
Aksi takdirde, düşünmek bile istemeyiz, ama bu vatan üzerinde yaşayan hepimizi ufukta kara günlerin beklediğini söylemek zorundayız.
Bu düşüncelerle yetkilileri ve uygulayıcıları, içtenlikle bir defa daha uyarıyoruz. Ayrıca Demokratik Milli Planı, Milletimizin birliği ve vatanımızın bütünlüğü yolunda araştırma yapanların, televizyonlarda, konferans salonlarında ve diğer alanlarda konuyu tartışan düşünce adamlarının dikkatlerine ve istifadelerine sunuyoruz.
ARKA KAPAK YAZISI
Yemen yolu çamurdandır
Sefertası bakırdandır
Gemiciği olan bedel öder
Şehidimiz fakirdendir.
(İstanbul - Anonim)
http://www.millikitap.com/2015/05/tam-metin-mustafa-goruryilmaz-etnik.html
**
......