TÜRKİYE - AB GERİ KABUL ANLAŞMASI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÜRKİYE - AB GERİ KABUL ANLAŞMASI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Kasım 2017 Pazartesi

TÜRKİYE - AB GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DİYALOĞU ANLAŞMANIN İÇERİĞİ BÖLÜM 2


TÜRKİYE - AB GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DİYALOĞU ANLAŞMANIN İÇERİĞİ BÖLÜM 2







Suriyeli sığınmacılar için yapılmış geçici düzenlemenin ötesinde GKA’nın geleceğini de ilgilendiren önemli bir husus ise Türkiye’nin son yıllarda uluslararasıkorumaya ilişkin yapmış olduğu düzenlemelerin Türkiye’yi bir “güvenli üçüncü ülke” haline getirip getirmediğidir. Zira AB’ye üye ülkelerin Türkiye’yi “ Güvenli Üçüncü ülke ” ilan etmeleri durumunda Türkiye üzerinden geçerek üye ülkelerde iltica başvurusu yapan sığınmacıların tamamının başvurularınınreddedilmesi ve çok sayıda kişinin39 GKA kapsamında Türkiye’ye geri gönderilmesi mümkün olabilecektir. Bugün bir görüşe göre, 6458 sayılı
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ve buna bağlı olarak kabul edilen yönetmelikler yabancı sığınmacılara uluslararası korumaya denk sayılabilecek
düzeyde bir güvenlik sağlamakta olup Türkiye, Cenevre Sözleşmesi üzerindeki çekincesini kaldırmaksızın üye ülkelerce “güvenli üçüncü ülke” ilan
edilebilir.40 Hatta bu görüş temelinde, Türkiye’nin Avrupa’ya kendi topraklarından geçmiş bütün mültecileri geri alması, bunun karşılığında her yıl 
birkaç yüz bin mültecinin AB ülkelerince kabul edilmesi gibi fikirler tartışmaya açılmıştır.41

   Şubat 2016 başlarında Yunanistan hükümetinin Almanya ve Fransa hükümetlerinin de desteğiyle Türkiye’yi güvenli üçüncü ülke ilan etmeye karar vermesi,42 bu ülkedeki bütün sığınmacıların yakın bir gelecekte Türkiye’ye geri gönderilme girişimlerinin başlayabileceğini düşündürmektedir.
Uluslararası insan hakları örgütleri ise, Türkiye’nin güvenli üçüncü ülke kabul edilerek sığınmacıların geri gönderilmesi fikrini sert biçimde eleştirmektedir.
Bu örgütler, Türkiye’nin Avrupa dışından gelenlere iltica hakkı tanımaması, yeterli altyapı ve personelin bulunmaması gibi sebeplerden dolayı güvenli bir üçüncüülke olarak görülemeyeceği düşüncesindedirler.43 Konuya daha az eleştirel yaklaşan BMMYK ise AB Konseyi direktifindeki “sığınmacının… iltica başvurusu yapabilmeolanağının bulunması” ifadesinin net olmadığını işaret ederek gerekirse bu durumun uluslararası mahkeme yoluyla çözülmesini önermektedir.44

Gerçekten de sığınmacıların bir güvenli üçüncü ülke üzerinden geldikleri gerekçesiyle AB dışındaki bir üçüncü ülkeye geri gönderilmeleri hukuki ve insani
boyutlarıyla oldukça tartışmalı bir konudur. Göçmenler konusunda en katı tavrı izleyen üye ülkelerden biri olan Macaristan, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nce
güvenli görülmeyen45 Sırbistan’ı Temmuz 2015’te güvenli üçüncü ülke ilan ederek46 sığınmacıları kayıt altına dahi almaksızın bu ülkeye göndermeye teşebbüs etmiş fakat bu taleplerinden çok azı Sırbistan tarafından işleme alınmış ve sonuçlandırılmıştır.47 





Macaristan, gerek kendi topraklarında bulunan gerekse Dublin Düzenlemesi uyarınca diğer üye ülkelerden geri gönderilen 48  sığınmacıların iltica taleplerini 
güvenli bir üçüncü ülkeden geçerek geldikleri gerekçesiyle reddetmiş ve bu kişileri Sırbistan’a göndermek  amacıyla gözetim altında tutma yoluna gitmiştir. 

    Sırbistan hükümetinin ise uluslararası hukuktaki belirsizliklerden ve uygulamadaki potansiyel zorluklardan yararlanarak kitlesel bir geri gönderimden
kaçınmaya çalıştığı görülmektedir. Örneğin Sırbistan Dışişleri Bakanı Ivica Dacic, sığınmacıların Sırbistan’a gelmeden önce AB’ye Yunanistan’dan giriş
yaptıklarını, dolayısıyla şayet geri gönderileceklerse Dublin Düzenlemesi’ne göre bu ülkeye gönderilmeleri gerektiğini iddia etmiştir.49 İçişleri Bakanı Nebojša 
Stefanovic, Sırbistan’ın mülteci krizinde üzerine düşeni fazlasıyla yaptığını belirterek Avrupa ülkelerinden bu konuda anlayış beklediklerini söylerken50 Çalışmave Sosyal İşler Bakanı Aleksandar Vulin, üçüncü ülke uyruklu göçmenlerin Macaristan ile imzalanmış olan ikili geri kabul sözleşmesinin kapsamına girmediğiniöne sürmüştür.51 Macaristan’ın Sırbistan’a geri gönderimleri başlatması durumunda, bu yükü kaldıramayacak olan Sırbistan’ın sığınmacıları bir önceki geçişülkesi durumundaki Makedonya’ya, Makedonya’nın Yunanistan’a, Yunanistan’ın da Türkiye’ye geri göndermesi gibi absürd ve insanlıktan uzak sonuçların ortayaçıkmasından endişe edilmektedir.52 Ayrıca Macaristan’ın sığınmacıları Sırbistan’a geri göndermesi fikrine Sırbistan’ı güvenli bir üçüncü ülke olarak görmeyen insanhakları çevreleri de yoğun biçimde karşı çıkmaktadır.53

1990’lardaki Bosna ve Kosova savaşlarında edinilen tecrübenin ardından, AB’nin kitlesel göç ve sığınma taleplerini elindeki kapasite dahilinde karşılayabilmek
amacıyla 2001 yılında yürürlüğe koyduğu bir Geçici Koruma Direktifi bulunmaktadır.54 Yönergeye göre silahlı çatışma veya yaygın şiddet alanlarındankaçanlar ile sistematik veya genel insan hakkı ihlallerine maruz durumdaki kişilerin kitlesel ve ani olarak AB topraklarına gelmeleri durumunda bunlara geçici koruma statüsü tanınabilmektedir. 

Süresi asgari bir, azami üç yıl olarak belirlenmiş olan geçici korumanın belli bir göçmen kitlesi için uygulanabilmesi, AB Konseyi’ninnitelikli çoğunlukla alacağı karara bağlıdır (madde 2, 4 ve 5). Üye ülkelerin geçici koruma altındaki kişilere oturma ve çalışma izni, eğitim ve sağlık imkanlarıile sosyal destek sağlamak gibi yükümlülükleri vardır (madde 8-16).

Türkiye Suriye’den gelen sığınmacılara geçici koruma sağlamışken, AB ülkelerine geçen Suriyeliler için bu konu bugüne dek AB’nin gündemine hiç gelmemiştir.
Geçici korumanın, Suriye’den Avrupa’ya düzensiz göçleri daha fazla teşvik etmemek için özellikle gündeme alınmadığını tahmin etmek zor değildir. Bu da
AB ülkelerinin Suriyelilerin barındırılmasına dair sorumluluk almaktan kaçındığının açık bir göstergesidir. Suriyeli göçmenlere maksimum üç yıllık geçici korumanındahi tesis edilmemesine bakarak AB ülkelerinin yakın bir gelecekte çok sayıda Suriyeliyi ve diğer sığınmacıları GKA’lar kapsamında transit ülkelere gerigöndermeye çalışacağını düşünmek mümkündür.





Yine de ülkelerinden iç savaş ve benzeri siyasi çatışmalar yüzünden ayrılmak zorunda kalmış ve Avrupa ülkelerine mültecilik başvurusunda bulunma niyetindekiüçüncü ülke vatandaşlarının toplu şekilde geri gönderilmesinin gerek insan hakları, gerekse AB açısından doğuracağı sonuçlar bakımından sorunlu
bir uygulama olacağı açıktır. Savaş sürdüğü müddetçe ülkelerine dönmek gibi bir seçeneği bulunmayan Suriye vatandaşlarının zaten 2,7 milyonun üzerinde Suriyeliyeev sahipliği yapmakta olan Türkiye’ye kapasitesini aşacak biçimde geri gönderilmeye çalışılması durumunda bunu kabul etmeyeceği, geri gönderilenlerinise şartları zorlayarak yeniden Avrupa’ya geçmeye çalışacakları tahmin edilebilir.

Mülteci krizinin durdurulabilmesi için AB ülkelerinin geri gönderimleri kontrollü ve Türkiye’nin şartlarını zorlamayacak bir şekilde yapmaları gerekir.
Kısacası sığınma amacıyla göç edenlerin GKA kapsamında geri gönderilip gönderilemeyeceği birçoğunun Avrupa’da iltica başvurularında bulunmuş olması,
Türkiye’nin AB tarafından güvenli üçüncü ülke kabul edilmemesi ve uluslararası hukuktaki geri gönderilmezlik prensibinden dolayı halen tartışmaya açık bir konudur.
Diğer maksatlarla göç etmiş, kısaca “ekonomik göçmen” olarak nitelendirilen kişiler ise sayıca çok daha az ve Avrupa çapında dağılmış durumdadırlar. Bu
kişilerin tamamının bir anda geri gönderilmeleri mümkün olmadığı için Türkiye üzerinde ani önemli bir baskı ve külfet meydana getirecekleri düşünülmemektedir.
Yine de bu konuda daha sağlıklı öngörülerde bulunabilmek için Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen ekonomik göçmenler hakkında daha detaylı verilere
ihtiyaç bulunmaktadır. 

Nitekim Yunanistan’a yalnızca 2015 yılı içinde 

21.133 İran,
4.332 Somali ve 
3.375 Bangladeş vatandaşının kanunsuz olarak girdiği dikkate alındığında,55 

Türkiye’nin mevcut kapasitesini zorlayabilecek sayıda ekonomik göçmen için geri gönderim başvurusunda bulunulması söz konusu olabilir. 

Yine de şahısların yalnızca uyruklarına bakılarak sığınmacı ya da ekonomik göçmen olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığından ve geri kabulün gerçekleşebilmesi için düzensiz göçmenlerin Türkiye üzerinden geçmiş olduğunun delillendirilmesi gerektiğinden bu sayılar da yanıltıcı olabilir.

DİPNOTLAR;


22. Anlaşmanın esas metni için bkz. < http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A22014A0507 > 
23. Genelgenin metni için bkz. 
< http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/04/20140416-10.htm, >  (Erişim Tarihi: 2 Mayıs 2016).
24. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden (GİGM) yetkililerle mülakat.
25. Cenk Aygül, “Visa Regimes as Power: The Cases of the EU and Turkey”, Alternatives, Cilt: 38, Sayı: 4, (2013), s. 330.
26. Suriye ile olan GKA, ülkedeki mevcut durum nedeniyle fiilen askıdadır. Bu yüzden Türkiye ile AB arasındaki
GKA’nın yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2014 tarihinde Suriye uyrukluların Türkiye’ye iade edilmelerine başlanmamıştır.
27. “Türkiye’nin AB’ye Sunduğu Paketin Detayları”, Habertürk, 12 Mart 2016.
28. Bkz.
http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-we-do/policies/european-agenda-migration/proposal-implementation-package/docs/return_handbook_en.pdf     
SAYFA 7-8. AB İade El Kitabı henüz taslak aşamasında olduğundan tavsiye niteliğindedir.
29. Frontex, FRAN Quarterly, Quarter 1, (Ocak-Mart 2015), s. 22.
30. Bkz. “Migratory Routes Map”, Frontex, http://frontex.europa.eu/trends-and-routes/migratory-routes-map,
(Erişim tarihi: 9 Mayıs 2016).
31. “????? 804.465 ?? µ????????? ??? ??????? ???? ?????? ? ?? ???? ??? ??”, real.gr, 24 Aralık 2015.
Kaynak: Göç İdaresi Genel Müdürlüğü
32. Gerald Knaus, “The Devil in the Detail: EU-Turkey Refugee Summit in November 2015”, ESI, 29 Kasım 2015,
 < www.esiweb.org/rumeliobserver/2015/11/29/the-devil-in-the-detail-eu-turkey-refugee-summit-in-november-2015  >  (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
33. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden (GİGM) yetkililerle mülakat.
34. Human Rights Watch, “Stuck in a Revolving Door: Iraqis and Other Asylum Seekers and Migrants at the
European Union,” 26 Kasım 2008, https://www.hrw.org/report/2008/11/26/stuck-revolving-door/iraqis-and-other-
asylum-seekers-and-migrants-greece/turkey, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016); Human Rights Watch, “Yunanistan:
Botlara Yönelik Saldırılar Göçmenlerin Hayatlarını Tehlikeye Atıyor”, 23 Ekim 2015, https://www.hrw.org/
tr/news/2015/10/23/282584, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
35. “Türkiye Üzerinden Giden Kaçaklar İade Ediliyor”, Habertürk, 1 Mart 2016; “Yunanistan, 81 Ekonomik Göçmeni Türkiye’ye İade Etti”, Hürriyet, 11 Mart 2016.
36. Direktifin tam metni için bkz. 
<  http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/HTML/?uri=CELEX:32013L0032&from=EN  > (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
37. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, “Global Consultations on International Protection/Third Track: Asylum
Processes (Fair and Efficient Asylum Procedures)”, EC/GC/01/12, 31 Mayıs 2001.
İltica başvurularının AB üyesi ülkelerce reddedilebileceği durumlar (Direktif 2013/32/EU, Madde 33):
38. Geçici Koruma Yönetmeliği’nin tam metni için 
bkz. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/10/20141022-15-1.pdf,  (Erişim tarihi: 2 Mayıs 2016).
39. Eylül 2015 sonu itibarıyla AB ülkelerinde sonuçlanmayı bekleyen toplam iltica başvuru sayısı 800 bin üzerindedir:
“More than 410 000 First Time Asylum Seekers Registered in the Third Quarter of 2015”, Eurostat Newsrelease, 10 Aralık 2015.
40. Örneğin bkz. “Turkey as a ‘Safe Third Country’ for Greece”, ESI Background Document, 17 Ekim 2015,
http://www.esiweb.org/pdf/ESI%20-%20Turkey%20as%20a%20safe%20third%20country%20-%2017%20
October%202015.pdf, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
41. Gerald Knaus, “Ein Plan B für Merkel”, Süddeutsche Zeitung, 21 Ocak 2016.
42. “Hilfe für Athen, Sorge um Schengen”, tagesschau.de, 5 Şubat 2016; “Hot Spot Work Intensifies as Greece
Agrees to Recognize Turkey as ‘Safe’ Country”, ekathimerini.com, 5 Şubat 2016. Yunanistan’ın Göç İşlerinden
Sorumlu Bakan Yardımcısı Yoannis Muzalas, Türkiye’nin kendi vatandaşları için güvenli bir ülke olmadığı, fakat
sığınmacılar için yeterli düzeyde uluslararası koruma sağladığı iddiasındadır: “??????? ????????: ?? ????? ???
??????? ???? ????µ???”, ? ?????, 28 Mart 2016.
43. “Rechtsgutachten von PRO ASYL: Türkei ist Kein Sicherer Staat für Flüchtlinge!”, Pro Asyl, 4 Mart 2016,
https://www.proasyl.de/news/rechtsgutachten-von-pro-asyl-tuerkei-ist-kein-sicherer-staat-fuer-fluechtlinge,
(Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016); Amnesty International, “EU-Turkey Summit: Don’t Wash Hands of Refugee Rights”,
7 Mart 2016, https://www.amnesty.org/en/latest/news/2016/03/eu-turkey-summit-refugees, (Erişim tarihi:
6 Mayıs 2016); Eirik Christophersen, “What is a Safe Third Country?”, Norwegian Refugee Council, 9 Mart
2016, http://www.nrc.no/?did=9215457, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016); BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği,
“UN Rights Chief Expresses Serious Concerns over EU-Turkey Agreement”, Cenevre, 24 Mart 2016, http://www.
ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?NewsID=18531&LangID=E, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
44. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, “Legal Considerations on the Return of Asylum-seekers and Refugees
from Greece to Turkey as Part of the EU-Turkey Cooperation in Tackling the Migration Crisis under the Safe
Third Country and First Country of Asylum Concept”, 23 Mart 2016.
45. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, “Serbia As a Country of Asylum”, Ağustos 2012, http://www.unhcr.rs/
media/UNHCRSerbiaCountryofAsylumScreen.pdf, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
46. “Government has Identified List of Safe Countries”, Macaristan Hükümeti, 22 Temmuz 2015, http://www.
kormany.hu/en/news/government-has-identified-list-of-safe-countries, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
47. “Refugees Deported by Hungary Left ‘In Limbo’”, Balkan Insight, 22 Ekim 2015.
48. AB’nin kısaca Dublin Düzenlemesi olarak adlandırılan 604/2013 sayılı düzenlemesine göre sığınmacıların iltica başvurularını
AB topraklarına ilk giriş yaptıkları ülkeye yapmaları gerekmektedir. Düzenlemenin tam metni için bkz. 
<   http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2013:180:0031:0059:EN:PDF  > 
(Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016).
49. “FM: Sending Migrants Back to Serbia is Unacceptable”, B92, 15 Eylül 2015.
50. “??????????: ???????? ????? ??????? ?????? ?? ?????????? ?????”, RTS, 19 Ocak 2016.
51. “?????: ???????? ???? ???? ??????? ? ??????”, RTS, 15 Ocak 2016.
52.“Asylum Seekers in Hungary at Risk of Deportation to Serbia”, B92, 13 Ocak 2016; Migrant Solidarity Group of
Hungary, “Draft Amendments to Asylum Law in Hungary will Drive Refugees to Western Europe”, 17 Mart 2016,
http://www.migszol.com/blog/draft-amendments-to-asylum-law-in-hungary-will-drive-refugees-to-westerneurope,
(Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016).
53. Hungarian Helsinki Committee, “Building a Legal Fence”, 7 Ağustos 2015, http://www.helsinki.hu/wp-content/
uploads/HHC-HU-asylum-law-amendment-2015-August-info-note.pdf; Amnesty International, “Hungary
Violates Human Rights of Refugees”, 20 Eylül 2015, https://www.amnesty.org/en/documents/eur27/2474/2015/
en, (Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016).
54. Direktifin tam metni için bkz. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2001:212:00
12:0023:EN:PDF, (Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016). Bilgi için ayrıca bkz. İbrahim Kaya ve Esra Yılmaz Eren, “Türkiye’deki
Suriyelilerin Hukuki Durumu”, SETA Rapor, (2015), s. 40-44.
55. “????? 804.465 ?? µ????????? ??? ??????? ???? ?????? ? ?? ???? ??? ??”, real.gr, 24 Aralık 2015.


GERİ  KABULANLAŞMASI ( G K A )
KAYNAK ALINTI;

http://file.setav.org/Files/Pdf/20160521180027_turkiye-ab-geri-kabul-anlasmasi-ve-vize-diyalogu-pdf.pdf


***

AB’YE DÜZENSİZ GÖÇMEN GİRİŞİ VE GERİ KABUL ANLAŞMASI İLE İLGİLİ İKV DUYURUSU
AB’ye Düzensiz Göçmen Girişi ve Geri Kabul Anlaşması ile İlgili İKV Duyurusu: 
“Yasadışı Göç Türkiye ve AB’nin Ortak Meselesidir”

AB’nin dış sınırların kontrolü ve güvenliğinden sorumlu ajansı FRONTEX tarafından açıklanan son verilere göre, 2013 yılında AB’ye yasadışı yöntemlerle girmeye çalışan göçmenlerin sayısında artış yaşanırken; Türk-Yunan sınırından yasadışı geçişlerde, son beş yılın en düşük rakamları tespit edildi. 

AB’nin dış sınırların kontrolü ve güvenliğinden sorumlu ajansı FRONTEX tarafından Mayıs 2014 tarihinde yayımlanan “2014 Yıllık Risk Analizi” raporuna göre, 2013 yılında AB’ye yasadışı yöntemlerle girmeye çalışan göçmenlerin oranı, 2012 yılına göre yüzde 48 yükseldi. Yetkililer tarafından yapılan açıklamada, 2012 yılında 72.500 kişinin yasadışı yollarla AB’ye girmeye çalışırken, 2013 yılında bu rakamın 107.000 kişiye yükseldiği tespit ediliyor. Rapora göre, AB’ye yasadışı yollardan girişi yapan kişiler arasında ilk üç sırayı Suriye, Eritre ve Afganistan vatandaşları oluşturuyor.

FRONTEX, 2013 bulgularını değerlendirirken, şu 3 nokta üzerinde özellikle duruyor:

1) “AB’ye yasadışı yollarla girmeye çalışan her 4 göçmenden biri Suriye vatandaşı”
AB’ye yasadışı yollarla girmeye çalışan Suriye vatandaşlarının sayısında ciddi bir artış yaşanmıştır.

2) “AB’ye yasadışı yollardan girmeye çalışan mültecilerin en çok kullandığı yol Kuzey Afrika-İtalya hattı”
Kuzey Afrika’dan İtalya üzerinden AB’ye yasadışı yollarla giriş yapmaya çalışan göçmenler, tüm göçmenlerin yüzde 38’ine karşılık gelmektedir.

3) “AB’ye yasadışı yollarla girmeye çalışan göçmenlerin seçtikleri rotalarda en hızlı artış, Batı Balkan rotası”;
Yasadışı yollarla AB’ye girmeye çalışan mültecilerin seçtikleri rotalardaki en hızlı artış, yakın zamanda vatandaşları AB’den vize serbestliği alan Batı Balkan coğrafyasından gelmektedir.
FRONTEX tarafından yayımlanan verilerde dikkat çeken bir diğer unsur ise, Türk-Yunan sınırından yasadışı geçişlerde yaşanan hızlı düşüş. 
Rakamlara göre, Türk-Yunan sınırından yasadışı geçişlerde son beş yılın en düşük rakamları tespit edilmiş durumda. Buna rağmen, AB’ye yasadışı girişlerin dörtte biri halen Türk-Yunan sınırı üzerinden gerçekleşmekte. Batı Akdeniz rotası üzerinde en fazla geçişler, Türkiye’den, Ege Adaları üzerinden Yunanistan’a ve Türk-Bulgar sınırı üzerinden gerçekleşmiştir. Bu rotayı kullanan göçmenlerin büyük çoğunluğunu ise, Suriyeliler oluşturmaktadır.

İKV: “Yasadışı Göç Türkiye ve AB’nin Ortak Meselesidir”
Bilindiği üzere yasadışı göçün önlenmesi konusu, Türkiye-AB ilişkilerinde son zamanlarda öne çıkan konuların başında gelmektedir. Bununla ilgili olarak 16 Aralık 2013 tarihinde, Türkiye ile AB arasında Geri Kabul Anlaşması imzalanmış ve bu Anlaşma uyarınca Türkiye, AB’ye yasadışı olarak giden ve/veya orada yasadışı olarak bulunan kendi vatandaşlarını ve Türkiye üzerinden geçiş yaptığı kanıtlanan üçüncü ülke vatandaşlarını geri almayı kabul etmiştir.

Yürürlüğe girdiğinde, bu anlaşmanın etkin bir şekilde uygulanabilmesi için Türkiye’nin sınırlarından geçişleri kontrol edebilmesi ve yasadışı transit geçişleri önleyebilecek kapasiteyi oluşturması gereklidir. Özellikle Türkiye-Yunanistan sınırının güçlendirilmesi, son açıklanan rakamlardan da anlaşılacağı üzere, bu sınırdan geçişleri azaltmıştır. Ancak halen, Türk-Yunan sınırından yasadışı geçişler, toplam sayının ¼ ünü oluşturmaktadır.

Bunun yanında, rakamlara göre Kuzey Afrika üzerinden İtalya ve Malta ile Macaristan-Sırbistan sınırı önemli geçiş noktaları oluşturduğu görülmektedir. Bir diğer devam eden sorun ise, Türkiye’den Ege adalarına geçişlerdir. Bu geçişlerde göçmenlerin göçmen kaçakçılığı şebekelerinin ağına düştükleri ve çok zor şartlarda bu geçişleri gerçekleştirdikleri bilinmektedir. Gerek insan kaçakçılığı ile mücadelede, gerekse sınırların korunmasında insan haklarını dikkate alan, etkili önlemler alınmalıdır. Bu doğrultuda Nisan 2013 tarihinde çıkartılan Türkiye’nin Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, çağdaş standartların kabulü açısından olumlu bir gelişmedir ve hiç şüphesiz Türkiye’nin yasadışı göçle mücadelesinde önemli bir hukuki araçtır.

Son dönemde Suriye’deki iç savaştan kaçan Suriyelilerin Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine geçmeye çalıştıkları bilinmektedir. Geçici koruma altında olan Suriyelilerin, temel ihtiyaçlarının karşılanması, yaşam ve güvenliklerinin garanti altına alınması için AB ve Türkiye arasında yoğun işbirliğinin sağlanması gereklidir. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı açıklamaya göre 2011 Nisan ayından beri, 2014 Mart ayına kadar Suriyeliler için yapılan toplam harcama 2.5 milyar ABD dolarını aşmıştır. Bu toplam meblağın ancak yaklaşık 183 milyon ABD dolarlık bir bölümü ancak uluslararası toplumun yardımları ile karşılanabilmiştir. Göçmen Suriyeliler için yapılan masrafların büyük bir bölümünün Türkiye tarafından karşılandığı görülmektedir. FRONTEX raporunda da belirtildiği gibi AB’ye yönelen yasadışı göçün önemli bir bölümü de ülkelerindeki iç savaş nedeniyle evlerinden olmuş, yaşamlarını korumak için yollara düşen Suriyelilerden oluşmaktadır. AB Suriyelilerin ihtiyaçlarının giderilmesi için üzerine düşeni yerine getirmeli ve bu hususta Türkiye ile daha fazla işbirliği içinde olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, günümüzün en önemli meselelerinden biri olan düzensiz göç konusu, en başta göçmenlerin güvenliği ve refahını göz önünde bulundurmak kaydıyla, ancak ülkeler arası ve bölgesel işbirliği ile çözüme kavuşturulabilir.

http://www.ikv.org.tr/ikv.asp?id=320

****

TÜRKİYE - AB GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DİYALOĞU ANLAŞMANIN İÇERİĞİ BÖLÜM 1



TÜRKİYE - AB GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DİYALOĞU ANLAŞMANIN İÇERİĞİ BÖLÜM 1





Türkiye ile AB arasında imzalanan GKA,22 temel olarak, Türkiye’den bir AB üyesi ülkeye ya da AB üyesi bir ülkeden Türkiye’ye giriş yapan ve burada yasal statüdebulunmayan kişilerin karşı tarafa iade edilmesini öngörmektedir. Anlaşmaya göre AB ülkeleri, sınırlarına yasa dışı yollarla girmiş veya burada bulunmak içinyasal koşulları sağlamayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, vatansızların ve üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye’ye iadesini isteyebilecektir. Mütekabiliyetesası uyarınca, AB ülkeleri de Türkiye’de kanunsuz olarak bulunan vatandaşlarını ve kendi toprakları üzerinden Türkiye’ye geçmiş olan düzensiz göçmenleri gerikabul etmek zorunda olacaklardır. Fakat şimdiye kadar bu yönde kayda değer bir göç dalgası mevcut olmadığından, GKA esasen Türkiye’ye geri kabul yükümlülüğügetiren bir anlaşma olarak yorumlanabilir.

AB üyesi bir ülkenin, Türkiye’den bir kişinin geri kabulünü talep etmek için kişinin AB’ye Türkiye üzerinden geçmiş olduğunu ve kendisine Türkiye
makamlarınca vize ya da ikamet izni düzenlemiş olduğunu belgelemesi gerekmektedir (madde 4/1). Eğer şahsın geçerli bir pasaportu ve Türkiye’ye girmesiiçin gereken vize, ikamet izni gibi belgeler varsa yazılı bir geri gönderim talebi olmaksızın doğrudan geri gönderilebilecektir (madde 7/3). 
Gerçek veya sahte bir belge üzerine Türkiye makamlarınca vurulmuş giriş/çıkış damgası, Türkiye’de düzenlenmiş fatura, kredi kartı fişi, 
makbuz, bilet, kira sözleşmesi gibi belgeler de geri gönderim için yeterli delil sayılacaktır (Ek 3). (01). Metnin Türkçe tercümesi raporun sonuna eklenmiştir.

TÜRKİYE - AB GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DİYALOĞU

Bu tür delillerin mevcut olmadığı durumlar için ise, talep eden devlet tarafından düzensiz göçmenin sınırı yasa dışı biçimde geçtikten hemen sonra yakalandığına dairbeyanları, kişinin kimliği hakkında üçüncü kişilerin vereceği bilgiler ve kişinin kendi beyanları da “kesin olmayan karineler” olarak belirtilmektedir (Ek

4). Düzensiz göçmenin Türkiye’den AB topraklarına geçtiği yazılı olarak belgelendirilemediğinde bu tür beyan ve ifadeler de kişinin Türkiye’ye geri gönderilmesiiçin temel teşkil edebilecektir. Türkiye makamlarının buna itirazı ise, anlaşmada öngörülen süre içerisinde aksi yönde delil göstermek yoluyla
mümkün olabilecektir.

AB’ye Türkiye yoluyla geçmiş oldukları ancak “ Kesin olmayan Karineler ” ile tespit edilebilen üçüncü ülke vatandaşları ve vatansızların Türkiye’ye iadeleri için
beş yıllık bir zaman aşımı süresi mevcuttur. Dolayısıyla bu kişilerden Türkiye’yi beş yıl ve daha fazla süre önce terk etmiş olanlar için geri kabul talebinde bulunulmayacaktır.
Türkiye’den geçtikleri belgelendirilebilenler için ise herhangi bir zaman aşımı söz konusu değildir (madde 2/3). 




Üçüncü ülke vatandaşları ve vatansızlardan geri kabul için koşulları haiz kişinin tespiti üzerine geri gönderim yapmak isteyen ülkenin 
Türkiye makamlarına altı ay içerisinde başvuruda bulunacak, Türkiye makamları bu başvuruya 5 ila 60 gün içinde cevap verecektir
(madde 11). Talebin uygun bulunmasını müteakip, şahsın geri gönderimi üç ay içinde tamamlanacaktır. Öte yandan sınırı yasal olmayan yollarla geçtikten hemen
sonra yakalananlar üç günlük hızlandırılmış bir prosedürle geri gönderilebilecektir (madde 7/4).

GKA’ya göre aşağıdaki şartları taşıyan kişiler Türkiye’ye iade edilmeyecektir (madde 4/2):




• Türkiye vizesi bulunmayıp Türkiye yolunu yalnızca havaalanı transferi için kullananlar
• AB üyesi bir ülkeden vize veya ikamet izni almış olanlar
• Kendileri için vize şartı bulunmayan bir AB ülkesine girmiş olanlar Anlaşma çerçevesinde Türkiye’ye gönderileceklerin Türkiye sınırına 
kadarki ulaşım masraflarını talep eden devlet karşılayacaktır. 

Bu kişilerin Türkiye’de barındırılmaları ve şayet üçüncü ülke vatandaşları iseler - ülkelerine gönderilmeleri için gereken masrafları ise 
Türkiye üstlenecektir (madde 16).




Türkiye ile AB arasında imzalanan GKA, özgürlük, güvenlik ve adalet alanlarında Lizbon Anlaşması’nın dışında kalmayı tercih eden Birleşik Krallık,
İrlanda ve Danimarka ile AB üyesi olmayan Schengen bölgesi ülkelerini (İzlanda, Norveç, İsviçre ve Lihtenştayn) kapsamamaktadır. Türkiye, vize yol
haritasına koyduğu meşruhatlarda, söz konusu ülkeler Türkiye vatandaşlarına vize muafiyeti uyguladıkları takdirde GKA’yı bu ülkelere yönelik de uygulayacağını
belirtmiştir.

GERİKABUL ANLAŞMASI  ( GKA )  UYGULAMALAR VE BEKLENTILER

GKA, AB ve Türkiye açısından farklı anlamlar taşımaktadır. AB açısından bakıldığındaGKA, 2000’lerin başlarından beri birçok ülkeyle müzakere edilmiş, rutin içerikli bir anlaşma olmakla beraber bugün ciddi boyutlara ulaşmış durumdaki mülteci krizinin kontrol altına alınması için kritik bir mekanizma olarak görülmektedir.

Türkiye için ise anlaşmanın başlıca iki önemi vardır.

Birincisi, anlaşmanın sınır ve göç yönetimine ilişkin yasal ve kurumsal reformların hızlanması ve uygulamaların uluslararası 
standartlarda verimli hale getirilmesi için hızlandırıcı bir etkisi bulunmaktadır.

İkincisi GKA’nın vize diyaloğu ile birlikte yürütülmesinden dolayı Türkiye’nin anlaşmayı yürürlüğe koyması sonucunda, AB’nin Türk vatandaşlarına uyguladığı turistik vizelerin kaldırılması mümkün olacaktır. Türkiye’nin bu yöndeki beklentisi, GKA’nın sürat ve ciddiyetle uygulanması için bir teşvik kaynağı olmuştur.

Türkiye, henüz GKA üzerindeki müzakereler devam etmekteyken 11 Nisan 2013 tarihinde 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu kabul etmiştir. Türkiye’deki göçmen ve mültecilerin durumunu düzenleyen bu Kanun’la İçişleri Bakanlığı bünyesinde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) kurulmuş, böylece göç yönetiminin tek bir kurumsal çatı altında birleştirilmesi için önemli bir adım atılmıştır. GKA’nın imzalanmasının ardından, 16 Nisan 2014 tarihli ve 2014/6 sayılı Başbakanlık genelgesiyle, ilgili bütün kamu kurum ve kuruluşlarından GİGM’e anlaşmanın uygulamaya konması için her türlü
desteği vermeleri istenmiştir.23 Çeşitli kurumlara bağlı birimlerin GİGM’e devriyle müdürlüğün merkez ve taşra teşkilatı tamamlanmış, yurt dışı teşkilatının da kurulması için çalışmalar başlatılmıştır. Müdürlüğün yasal, idari ve teknikkapasitesinin artırılmasında ve geri gönderme merkezlerinin uluslararası standartlarda yapılandırılmasında Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve yabancı fonlardan da destek alınmıştır.




GKA imzalandığında Türkiye’deki kabul ve barınma merkezlerinin toplam kapasitesi, 2 binden az sayıdaki göçmenin azami 
12 ay barındırılmasına imkan vermekteydi. Burada kalanlar bu süre sonunda geçici ikamet vermek suretiyle barınma 
merkezinden dışarı çıkarılıyordu. Anlaşmanın imzalanmasının ardından hükümet, barınma merkezlerinin artırılması yönünde 
çalışmalara başlamıştır. 




31 Aralık 2013 tarihinde yedi ilde yeni merkezler kurulması için 16,5 milyon liralık ödenek tahsis edilmiştir. Önceden Emniyet Genel
Müdürlüğüne (EGM) bağlı olan müstakil kabul ve geri gönderme merkezleri GİGM tarafından devralınmıştır. 

Yine EGM döneminde başlatılmış olan ve katılım öncesi fonlarıyla (IPA) desteklenen yeni kabul ve geri gönderme merkezi inşa projeleri de GİGM tarafından yürütülmektedir. 

Bu kapsamda tamamlanan beş adet kabul merkezi geri gönderme merkezine dönüştürülecektir.Türkiye’nin halen 3 bin civarında olan geri gönderme kapasitesinin 1 Haziran 2016 itibarıyla 13 binin üzerine çıkarılması hedeflenmektedir. Bu kapasite artışı, yeni merkezlerin inşasının yanında geçici merkezlerin kurulması veya gerektiğinde kiralanması yoluyla sağlanacaktır.24

Türkiye’nin artan geri kabul kapasitesinin GKA kapsamında geri gönderilecek kişileri ne kadar karşılayabileceğini sağlıklı biçimde kestirmek henüz kolay
değildir. Vatansızların iadesine anlaşmanın yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2014 tarihinde başlanmış olmakla beraber, Türkiye’ye geri gönderilecek kişilerin büyükçoğunluğunu iadelerine henüz başlanmamış olan üçüncü ülke vatandaşlarının oluşturması beklenmektedir. Zira Türkiye’den AB ülkelerine kaçak olarakgidip yerleşmiş vatansızların ve AB’de kanunsuz olarak bulunmakta olan Türk vatandaşlarının sayısı oldukça sınırlı iken çeşitli Afrika ve Asya ülkelerinemensup çok sayıda kişinin Türkiye üzerinden kara, deniz ve hava yoluyla AB ülkelerine kaçak olarak geçtiği bilinmektedir. Bundan dolayı, GKA’nın üçüncüülke vatandaşlarına uygulanması sonucunda Türkiye’nin çok sayıda göçmeni kabul etmek durumunda kalacağına ve bunun da büyük bir yük getireceğineilişkin görüşler ortaya atılmaktadır.25

Türkiye’nin GKA kapsamında Avrupa’dan geri gönderilecek kişileri geldikleri ülkelere iade edebilmesi için o ülkelerle arasında ikili geri kabul anlaşmalarının
bulunması gerekmektedir. 





Türkiye bugüne kadar yalnızca 13 Ülkeyle (Suriye, Yunanistan, Kırgızistan, Romanya, Ukrayna, Pakistan, Rusya, Nijerya, Yemen, Moldova, Bosna-Hersek, Belarus ve Karadağ) geri kabul düzenlemeleri
imzalamıştır. 

Bunlardan Nijerya, Yemen, Karadağ ile olan anlaşmalar henüz onaylanmamış olup diğerleri resmen yürürlüktedir.26 Türkiye’ninAB ile GKA imzalamasının ardından özellikle kendi üzerinden Avrupa’ya göç veren ülkelerle ikili GKA’lar imzalaması beklenmekteydi. Fakat Aralık2013’ten bu yana Türkiye yalnızca iki ülkeyle (Belarus ve Karadağ) GKA imzalamıştır.

Bu ülkeler ise Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden göç güzergahlarının üzerinde yer almamaktadır.
Gelecekte karşılaşılabilecek riskleri önceden önlemek adına Türkiye’nin özellikle AB ile ikili GKA’sı bulunmayan Asya ve Doğu Afrika ülkeleriyle
GKA’lar imzalamasında büyük yarar bulunmaktadır. Türkiye, AB ile vize diyaloğunun hızlandırıldığı 2016 yılı başlarında 14 Asya ve Afrika ülkesi
ne (Afganistan, Bangladeş, Cezayir, Eritre, Fas, Gana, Irak, İran, Kamerun, Kongo, Myanmar, Somali, Sudan ve Tunus) GKA’lar önermiştir.27 

Ne var ki bu ülkelerin çoğu, siyasi veya ekonomik zorluklar yüzünden GKA imzalamaya isteksizdir. Kaynak veya transit ülkelerle ikili anlaşmanın olmaması
durumunda, AB’den GKA kapsamında Türkiye’ye geri gönderilecek üçüncü ülke vatandaşları ancak gönüllü geri dönüşü teşvik yoluyla anavatanlarına
geri gönderilebilirler.

Resmi rakamlara göre 2015 yılında Türkiye’de 146.485 düzensiz göçmen yakalanmış olup bunların yüzde 83’ten fazlası Suriye, Afganistan, Irak
ve Myanmar uyrukludur. Bir önceki yılın istatistiklerine göre de Türkiye’de yakalanan düzensiz göçmenlerin yüzde 75’inden fazlasını geri kabul uygulamalarınınbugün fiilen mümkün olmadığı bu dört ülkenin vatandaşları oluşturmuştur (bkz. Tablo 2). Türkiye ve Suriye arasında bir GKA bulunmaktaysada bunun ancak savaşın sona ermesi ve iki ülke ilişkilerinin normale dönmesiyle uygulanabileceği açıktır. Türkiye’nin Afganistan ve Myanmar ilegeri kabul anlaşmaları bulunmadığı gibi, bu ülkelerin vatandaşı olan düzensiz göçmenlerin Türkiye’ye girmiş olabileceği İran ve Irak ile de henüz bir
GKA imzalanmış değildir. Bu durumda bu ülke vatandaşlarının Türkiye’ye geri gönderilmeleri durumunda Türkiye’nin bu kişileri ülkelerine veya Türkiye’ye
girdiği ülkeye iade edinceye kadar geri gönderme merkezlerinde barındırması gerekecektir.





9 Eylül 2015 tarihinde yayınlanan AB İade El Kitabı’na göre, aşağıdaki şartları taşıyan yabancı uyruklular, AB topraklarında yasa dışı olarak 
bulunmaktadırlar:28

• Oturma izni veya vizelerinin süresi geçmiş olanlar
• Oturma izni veya vizeleri geri alınmış olanlar
• Sığınma başvuruları reddedilenler
• Ülkede bulunma sürelerinin sona erdiği kendilerine bildirilen sığınmacılar
• AB’ye girişleri reddedilecek nitelikte olanlar
• Sınırdan düzensiz giriş yaparken yakalananlar
• Üye devlet topraklarında yakalanan düzensiz göçmenler
• Bir üye devlette kalış izinleri olduğu halde kalış izinleri bulunmayan bir diğer üye devlette yakalananlar
• AB’de kalış izinleri olmayıp AB topraklarından kendi imkanlarıyla ayrılma sürecinde olanlar
• Geri gönderimleri ertelenmiş olanlar

Çoğu son birkaç yılda olmak üzere Türkiye üzerinden Avrupa’ya yüzbinlerce düzensiz göçmen geçmiştir. 

Bu göçmen hareketi iki ana güzergahtan gerçekleşmiştir. Deniz yoluyla İtalya limanlarına ulaşan güzergah, geniş bir alanı kapsayan
“Orta Akdeniz güzergahı”nın bir parçasıdır. Türkiye’den deniz ve kara yoluyla Bulgaristan, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) sınırlarına ulaşan
güzergah ise “Doğu Akdeniz güzergahı” olarak adlandırılmaktadır. Mesafenin uzun oluşu dolayısıyla Orta Akdeniz güzergahını kullananların ancak küçük
bir bölümü Türkiye’den yola çıkmakta, geçişler çoğunlukla Kuzey Afrika üzerinden olmaktadır.29 Bununla beraber özellikle Suriye’deki iç savaşın şiddetine bağlıolarak Türkiye’den kaçak geçişlerde zaman zaman ani artışlar kaydedilebilmektedir.

Doğu Akdeniz güzergahından kaçak geçişler ise 2016 yılının ilk aylarına değin yoğun olarak devam etmiştir. Ocak-Aralık 2015 tarihleri arasında 880.820
kişi bu yoldan Avrupa’ya geçerken yakalanmıştır. 
Bunlardan 

494.103’ü Suriye,
212.721’i Afganistan, 
90.917’si ise Irak uyrukludur.

30 2015 yılında AB’ye en çok sığınma talebi yine bu üç ülkenin vatandaşlarından gelmiştir (bkz. Tablo 3). 

Yunanistan Sahil Güvenlik teşkilatından yapılan açıklamaya göre de 1 Ocak-21 Aralık 2015 tarihleri arasında Yunanistan’a giriş yapan 804.465 düzensiz göçmenden729.451’inin Suriye, Afganistan ve Irak vatandaşı olduğu tespit edilmiştir.31



TABLO 2. 

TÜRKIYE’DE 2014 VE 2015 YILLARINDA TESPIT EDILEN DÜZENSIZ GÖÇMENLER: İLK 10 ÜLKE





TABLO 3. AB’YE YAPILAN SIĞINMACI BAŞVURULARI: İLK 10 ÜLKE VE TÜRKIYE



TABLO 4. AB’DE DÜZENSIZ OLARAK BULUNDUĞU TESPIT EDILENLERIN UYRUKLARI

Tablo 3 ve 4’teki ülkelerden birçoğunun AB ile geri kabul anlaşmaları bulunması ve/veya AB’ye yönelik düzensiz göç güzergahının Türkiye’den geçmemesi
sebebiyle Türkiye-AB arasındaki GKA kapsamında değerlendirilme ihtiyacı bulunmamaktadır.

Kaynak: EUROSTAT
Kaynak: EUROSTAT

Coğrafi konumları itibarıyla tablolardaki ülkelerden Türkiye’ye kayda değer miktarda geri gönderim gerçekleşebilecek ülkeler olarak Suriye, Afganistan,
Irak, Eritre, Hindistan, Somali ve Bangladeş sayılabilir. Özellikle 2015 yılındaki yoğun düzensiz göç dikkate alındığında eldeki veriler, GKA’nın yürürlüğe
girmesinin ardından bir milyondan fazla kişinin Türkiye’ye iade edilebilecek olduğunu düşündürebilir. Öte yandan, geri gönderimlerin bu sayının bir hayli
altında kalması beklenmektedir. Çünkü:

1. Bu göçmenlerin tamamı AB’ye Türkiye üzerinden geçmiş değildirler.

2. Göçmenlerin AB’ye Türkiye üzerinden geçmiş olduklarının belgelendirilmesi gerekmektedir. Türkiye’de kayıt altına alınmaksızın AB’ye geçmiş olanlar için
bu belgelendirmenin yapılması kolay olmayacaktır. Bu göçmenler, Türkiye’ye geri gönderilmemek adına farklı bir rotadan geldiklerini beyan edebilirler.

3. Düzensiz olarak AB’ye geçenlerin birçoğu AB ülkelerine iltica başvurusunda bulunmaktadır.

4. Sığınmacı başvurusunda bulunmayan ve başvuruları reddedilen kişilerin ise resmi mercilerce yakalanmaları ve Türkiye’ye yapacakları geri gönderim
başvuruları sonuçlanıncaya değin kontrol altında tutulmaları gerekmektedir.




Çok sayıda kişinin geri gönderim prosedürlerinin bir arada yürütülmesi birçok üye ülke için kolay olmayacaktır.
Bunların yanı sıra, geri gönderim taleplerinin değerlendirilmesi neticesinde Türkiye bazı kişileri geri almayı belge eksikliği ve benzer sebeplerle kabul
etmeyebilir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki geri kabul sözleşmesinin uygulanmasında bu durum yaşanmış, Türkiye Yunanistan’ın geri gönderme talebindebulunduğu kişilerden çok azını kabul etmiştir. 

Örneğin Ocak-Eylül 2015 arasında Yunanistan 8.727 kişi için geri gönderim başvurusunda bulunmuş,
Türkiye 2.395 kişiyi geri almayı kabul etmiş fakat nihayetinde bu kişilerden yalnızca sekizi Türkiye’ye geri gönderilebilmiştir.32 

Türkiye makamlarına göre geri kabul sürecinin hukuki ve fiili zorluklarından kaynaklanan 33 bu durum karşısında Yunanistan 
sınır muhafızlarının deniz ve kara sınırlarında tespit ettiği kaçak göçmenleri Türkiye tarafına geri göndermek gibi anlaşmanın 
etrafından dolanma girişimleri olmuş,34 bu girişimler Türkiye tarafından protesto edilmiştir. 




Yunanistan ile mevcut sözleşme kapsamındaki geri gönderimler, 29 A deal that works: Merkel Plan 2.0

Kasım 2015 zirvesinin ardından hızla artmış,35 

Mart 2016 mutabakatıyla ise Yunan adalarından Türkiye’ye hızlandırılmış geri gönderimler başlatılmıştır.
Diğer bir deyişle, Türkiye ve AB arasında olağanüstü şartlarda gelişen ve güçlü bir siyasi boyutu bulunan işbirliği ortamı, 
bu sözleşmenin uygulanmasını doğrudan etkilemiştir.

Öte yandan, geri kabul anlaşmasında kişilerin beyanlarının da geri kabul için “kesin olmayan karine” teşkil edebilmesi, Avrupa’ya Türkiye’den gitmemiş fakat
geri gönderilmeleri durumunda geldikleri ülkeye değil de Türkiye’ye gitmeyi tercih edecek olan düzensiz göçmenlerin de bu kapsamda Türkiye’ye gönderilmekistenmesi ihtimalini akla getirmektedir. Geri gönderim süreçlerinde bu ihtimale binaen birçok tartışmanın yaşanacağı şimdiden tahmin edilebilir. Menşe ve transitülkeleri hakkında yazılı belge bulunmayan üçüncü ülke vatandaşları ve vatansızların iade talepleri karşısında Türkiye makamlarının dikkatli olmaları, haddindenfazla sayıda geri gönderimleri önleyecektir.




Sığınma amacıyla ülkelerinden ayrılmış olanların GKA kapsamında Türkiye’ye geri gönderilip gönderilemeyeceği de halen tartışılmakta olan bir konudur.
Uluslararası hukukta yer alan ve mültecilerin canlarının tehlikede olduğu bir ülkeye gönderilmemesi (non-refoulement) prensibi, geri gönderimlerde kritik bir
noktadır. Öyle ki AB topraklarında kanunsuz olarak bulunduğu tespit edilmiş bir kişi eğer ülkesinde hayati tehlike veya baskıya maruz kalacaksa bu ülkeye geri
gönderilemez. Bu prensip, üçüncü ülkelere yapılacak geri gönderimler için de geçerlidir.




AB’ye gelen sığınmacılar, kendilerine yeterli korumayı sağlayamayacağı düşünülen üçüncü ülkelere de geri gönderilmemektedirler.
Bir AB ülkesi tarafından iltica hakkı tanınmış kişiler ile iltica talebi işlem görmekte olanların gerek AB’nin mülteciler hakkındaki mevzuatı, gerekse GKA
uyarınca (madde 18/4) geri gönderilmeleri mümkün değildir. Bununla beraber, her ne kadar insan hakları bakımından tartışmalı olsa da, AB Konseyi’nin
uluslararası korumaya ilişkin 2013/32/EU sayılı direktifi, sığınmacıların üçüncü ülkelere geri gönderilmesine imkan vermektedir. Söz konusu belgeye göre, AB
topraklarına belirli asgari şartları haiz bir üçüncü ülkeden geçerek geldiği tespit edilen sığınmacıların iltica başvuruları üye ülkelerce reddedilebilir ve bu kişiler
“ilk sığınma ülkesi” ya da “güvenli üçüncü ülke” adı altında bu ülkeye geri gönderilebilirler (madde 33-38).36




Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) yaptığı tanımlara da kısaca değinilecek olursa, sığınmacı için etkin koruma sağlanmış
olan üçüncü ülkelere “ilk sığınma ülkesi”, sığınmacının geliş güzergahı üzerinde iltica başvurusu yapabileceği üçüncü ülkelere ise “ Güvenli Üçüncü Ülke ” 
adı verilmektedir.37 

Türkiye, 1951 yılında imzalanan Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi sınırlama uyarınca Avrupa dışından
gelenlere mülteci statüsü tanımamaktadır. Bundan dolayı uluslararası platformlarda Türkiye halen mülteciler için bir güvenli üçüncü ülke kabul edilmemektedir.
Vize yol haritasına koyduğu meşruhatlarda Türkiye, GKA’nın üçüncü ülke vatandaşları söz konusu olduğunda yalnızca üye ülkelere iltica başvurusu yapmayanlara ve iltica başvurusu yapıp başvurusu reddedilenlere uygulanması gerektiğinin altını çizmiştir.




a) Başvuru sahibine bir başka AB üyesi ülke tarafından uluslararası koruma sağlanmış olması
b) AB dışındaki bir ülkenin başvuru sahibi için bir “ilk sığınma ülkesi” olarak görülmesi
c) AB dışındaki bir ülkenin başvuru sahibi için bir “güvenli üçüncü ülke” olarak görülmesi
d) Reddedilmiş bir başvurunun ardından yapılan ikinci başvuruda başvuru sahibinin lehine yeni bir unsur veya bulguya yer verilmemesi
e) Kendileri adına velisi tarafından başvuruda bulunulmuş olanların ek bir başvuru yapmak için ortada bir gerekçenin olmaması
    
   İltica başvurularında bir ülkenin “ilk sığınma ülkesi” kabul edilme kriterleri (Direktif 2013/32/EU, madde 35)

a) Başvuru sahibine mülteci statüsünün tanınmış veya tanınabilecek olması
b) Başvuru sahibinin ülkesine zorla geri gönderilmeyecek ve kendisine yeterli koruma sağlanacak olması

   İltica başvurularında bir ülkenin “güvenli üçüncü ülke” kabul edilme kriterleri (Direktif 2013/32/EU, madde 38)

a) Başvuru sahibinin ırkı, dini, uyruğu, bir sosyal gruba mensup oluşu veya siyasi görüşleri yüzünden hayat ve özgürlüğünün tehdit altında olmaması
b) İdam cezasının, işkence ve insanlık dışı muamelenin bulunmaması; hayati tehdit, oluşturacak düzeyde bir silahlı çatışma halinin yaşanmaması
c) Başvuru sahibinin ülkesine zorla geri gönderilmeyecek olması
d) Başvuru sahibinin işkence ve insanlık dışı muamele göreceği bir yere gönderilmeyecek olması
e) Başvuru sahibine Cenevre Sözleşmesi uyarınca uluslararası koruma sağlayacak bir iltica başvurusu yapabilme olanağının bulunması 





Bununla beraber Suriye iç savaşının son yıllardaki gidişatı bu durumu Suriyeliler özelinde değiştirmiştir. Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi’nde yer
alan coğrafi kısıtlılık tercihini benimsemesine ve Avrupa dışından mülteci kabul etmemesine rağmen Suriye’deki savaştan kaçanlara kapılarını açmıştır.
22 Ekim 2014 tarihinde yayımlanan yönetmelikle 28 Nisan 2011 tarihinden itibaren Suriye’den Türkiye’ye sığınma amacıyla gelenler için geçici koruma
sağlanmış,38 sonradan kabul edilen diğer yönetmeliklerle de Suriyeli mültecilere tanınan sosyal hak ve imkanlar genişletilmiştir. Bu düzenlemeler Türkiye’yi
Suriyeli sığınmacılar için bir “ilk sığınma ülkesi” kabul edilecek duruma getirmiştir. Türkiye ve AB’nin Mart 2016’da vardıkları mutabakat uyarınca
Yunan adalarına geçen Suriyeli sığınmacıların Türkiye’ye iadesi de bu sayede mümkün olmuştur. Zira sığınmacıların Yunanistan’a yaptıkları iltica başvuruları,
bir “ilk sığınma ülkesi”nden gelmiş olmaları temelinde reddedilebilmektedir.

Türkiye’nin Suriyelilere yasal güvence altında bir koruma tanımamış olması durumunda AB ülkelerinin bu kişilerin iltica başvurularını kolaylıkla
reddedemeyecekleri açıktır.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR;


***