TÜRKİYE - AB GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DİYALOĞU ANLAŞMANIN İÇERİĞİ BÖLÜM 2
Suriyeli sığınmacılar için yapılmış geçici düzenlemenin ötesinde GKA’nın geleceğini de ilgilendiren önemli bir husus ise Türkiye’nin son yıllarda uluslararasıkorumaya ilişkin yapmış olduğu düzenlemelerin Türkiye’yi bir “güvenli üçüncü ülke” haline getirip getirmediğidir. Zira AB’ye üye ülkelerin Türkiye’yi “ Güvenli Üçüncü ülke ” ilan etmeleri durumunda Türkiye üzerinden geçerek üye ülkelerde iltica başvurusu yapan sığınmacıların tamamının başvurularınınreddedilmesi ve çok sayıda kişinin39 GKA kapsamında Türkiye’ye geri gönderilmesi mümkün olabilecektir. Bugün bir görüşe göre, 6458 sayılı
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ve buna bağlı olarak kabul edilen yönetmelikler yabancı sığınmacılara uluslararası korumaya denk sayılabilecek
düzeyde bir güvenlik sağlamakta olup Türkiye, Cenevre Sözleşmesi üzerindeki çekincesini kaldırmaksızın üye ülkelerce “güvenli üçüncü ülke” ilan
edilebilir.40 Hatta bu görüş temelinde, Türkiye’nin Avrupa’ya kendi topraklarından geçmiş bütün mültecileri geri alması, bunun karşılığında her yıl
birkaç yüz bin mültecinin AB ülkelerince kabul edilmesi gibi fikirler tartışmaya açılmıştır.41
Şubat 2016 başlarında Yunanistan hükümetinin Almanya ve Fransa hükümetlerinin de desteğiyle Türkiye’yi güvenli üçüncü ülke ilan etmeye karar vermesi,42 bu ülkedeki bütün sığınmacıların yakın bir gelecekte Türkiye’ye geri gönderilme girişimlerinin başlayabileceğini düşündürmektedir.
Uluslararası insan hakları örgütleri ise, Türkiye’nin güvenli üçüncü ülke kabul edilerek sığınmacıların geri gönderilmesi fikrini sert biçimde eleştirmektedir.
Bu örgütler, Türkiye’nin Avrupa dışından gelenlere iltica hakkı tanımaması, yeterli altyapı ve personelin bulunmaması gibi sebeplerden dolayı güvenli bir üçüncüülke olarak görülemeyeceği düşüncesindedirler.43 Konuya daha az eleştirel yaklaşan BMMYK ise AB Konseyi direktifindeki “sığınmacının… iltica başvurusu yapabilmeolanağının bulunması” ifadesinin net olmadığını işaret ederek gerekirse bu durumun uluslararası mahkeme yoluyla çözülmesini önermektedir.44
Gerçekten de sığınmacıların bir güvenli üçüncü ülke üzerinden geldikleri gerekçesiyle AB dışındaki bir üçüncü ülkeye geri gönderilmeleri hukuki ve insani
boyutlarıyla oldukça tartışmalı bir konudur. Göçmenler konusunda en katı tavrı izleyen üye ülkelerden biri olan Macaristan, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nce
güvenli görülmeyen45 Sırbistan’ı Temmuz 2015’te güvenli üçüncü ülke ilan ederek46 sığınmacıları kayıt altına dahi almaksızın bu ülkeye göndermeye teşebbüs etmiş fakat bu taleplerinden çok azı Sırbistan tarafından işleme alınmış ve sonuçlandırılmıştır.47
Macaristan, gerek kendi topraklarında bulunan gerekse Dublin Düzenlemesi uyarınca diğer üye ülkelerden geri gönderilen 48 sığınmacıların iltica taleplerini
güvenli bir üçüncü ülkeden geçerek geldikleri gerekçesiyle reddetmiş ve bu kişileri Sırbistan’a göndermek amacıyla gözetim altında tutma yoluna gitmiştir.
Sırbistan hükümetinin ise uluslararası hukuktaki belirsizliklerden ve uygulamadaki potansiyel zorluklardan yararlanarak kitlesel bir geri gönderimden
kaçınmaya çalıştığı görülmektedir. Örneğin Sırbistan Dışişleri Bakanı Ivica Dacic, sığınmacıların Sırbistan’a gelmeden önce AB’ye Yunanistan’dan giriş
yaptıklarını, dolayısıyla şayet geri gönderileceklerse Dublin Düzenlemesi’ne göre bu ülkeye gönderilmeleri gerektiğini iddia etmiştir.49 İçişleri Bakanı Nebojša
Stefanovic, Sırbistan’ın mülteci krizinde üzerine düşeni fazlasıyla yaptığını belirterek Avrupa ülkelerinden bu konuda anlayış beklediklerini söylerken50 Çalışmave Sosyal İşler Bakanı Aleksandar Vulin, üçüncü ülke uyruklu göçmenlerin Macaristan ile imzalanmış olan ikili geri kabul sözleşmesinin kapsamına girmediğiniöne sürmüştür.51 Macaristan’ın Sırbistan’a geri gönderimleri başlatması durumunda, bu yükü kaldıramayacak olan Sırbistan’ın sığınmacıları bir önceki geçişülkesi durumundaki Makedonya’ya, Makedonya’nın Yunanistan’a, Yunanistan’ın da Türkiye’ye geri göndermesi gibi absürd ve insanlıktan uzak sonuçların ortayaçıkmasından endişe edilmektedir.52 Ayrıca Macaristan’ın sığınmacıları Sırbistan’a geri göndermesi fikrine Sırbistan’ı güvenli bir üçüncü ülke olarak görmeyen insanhakları çevreleri de yoğun biçimde karşı çıkmaktadır.53
1990’lardaki Bosna ve Kosova savaşlarında edinilen tecrübenin ardından, AB’nin kitlesel göç ve sığınma taleplerini elindeki kapasite dahilinde karşılayabilmek
amacıyla 2001 yılında yürürlüğe koyduğu bir Geçici Koruma Direktifi bulunmaktadır.54 Yönergeye göre silahlı çatışma veya yaygın şiddet alanlarındankaçanlar ile sistematik veya genel insan hakkı ihlallerine maruz durumdaki kişilerin kitlesel ve ani olarak AB topraklarına gelmeleri durumunda bunlara geçici koruma statüsü tanınabilmektedir.
Süresi asgari bir, azami üç yıl olarak belirlenmiş olan geçici korumanın belli bir göçmen kitlesi için uygulanabilmesi, AB Konseyi’ninnitelikli çoğunlukla alacağı karara bağlıdır (madde 2, 4 ve 5). Üye ülkelerin geçici koruma altındaki kişilere oturma ve çalışma izni, eğitim ve sağlık imkanlarıile sosyal destek sağlamak gibi yükümlülükleri vardır (madde 8-16).
Türkiye Suriye’den gelen sığınmacılara geçici koruma sağlamışken, AB ülkelerine geçen Suriyeliler için bu konu bugüne dek AB’nin gündemine hiç gelmemiştir.
Geçici korumanın, Suriye’den Avrupa’ya düzensiz göçleri daha fazla teşvik etmemek için özellikle gündeme alınmadığını tahmin etmek zor değildir. Bu da
AB ülkelerinin Suriyelilerin barındırılmasına dair sorumluluk almaktan kaçındığının açık bir göstergesidir. Suriyeli göçmenlere maksimum üç yıllık geçici korumanındahi tesis edilmemesine bakarak AB ülkelerinin yakın bir gelecekte çok sayıda Suriyeliyi ve diğer sığınmacıları GKA’lar kapsamında transit ülkelere gerigöndermeye çalışacağını düşünmek mümkündür.
Yine de ülkelerinden iç savaş ve benzeri siyasi çatışmalar yüzünden ayrılmak zorunda kalmış ve Avrupa ülkelerine mültecilik başvurusunda bulunma niyetindekiüçüncü ülke vatandaşlarının toplu şekilde geri gönderilmesinin gerek insan hakları, gerekse AB açısından doğuracağı sonuçlar bakımından sorunlu
bir uygulama olacağı açıktır. Savaş sürdüğü müddetçe ülkelerine dönmek gibi bir seçeneği bulunmayan Suriye vatandaşlarının zaten 2,7 milyonun üzerinde Suriyeliyeev sahipliği yapmakta olan Türkiye’ye kapasitesini aşacak biçimde geri gönderilmeye çalışılması durumunda bunu kabul etmeyeceği, geri gönderilenlerinise şartları zorlayarak yeniden Avrupa’ya geçmeye çalışacakları tahmin edilebilir.
Mülteci krizinin durdurulabilmesi için AB ülkelerinin geri gönderimleri kontrollü ve Türkiye’nin şartlarını zorlamayacak bir şekilde yapmaları gerekir.
Kısacası sığınma amacıyla göç edenlerin GKA kapsamında geri gönderilip gönderilemeyeceği birçoğunun Avrupa’da iltica başvurularında bulunmuş olması,
Türkiye’nin AB tarafından güvenli üçüncü ülke kabul edilmemesi ve uluslararası hukuktaki geri gönderilmezlik prensibinden dolayı halen tartışmaya açık bir konudur.
Diğer maksatlarla göç etmiş, kısaca “ekonomik göçmen” olarak nitelendirilen kişiler ise sayıca çok daha az ve Avrupa çapında dağılmış durumdadırlar. Bu
kişilerin tamamının bir anda geri gönderilmeleri mümkün olmadığı için Türkiye üzerinde ani önemli bir baskı ve külfet meydana getirecekleri düşünülmemektedir.
Yine de bu konuda daha sağlıklı öngörülerde bulunabilmek için Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen ekonomik göçmenler hakkında daha detaylı verilere
ihtiyaç bulunmaktadır.
Nitekim Yunanistan’a yalnızca 2015 yılı içinde
21.133 İran,
4.332 Somali ve
3.375 Bangladeş vatandaşının kanunsuz olarak girdiği dikkate alındığında,55
Türkiye’nin mevcut kapasitesini zorlayabilecek sayıda ekonomik göçmen için geri gönderim başvurusunda bulunulması söz konusu olabilir.
Yine de şahısların yalnızca uyruklarına bakılarak sığınmacı ya da ekonomik göçmen olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığından ve geri kabulün gerçekleşebilmesi için düzensiz göçmenlerin Türkiye üzerinden geçmiş olduğunun delillendirilmesi gerektiğinden bu sayılar da yanıltıcı olabilir.
DİPNOTLAR;
22. Anlaşmanın esas metni için bkz. < http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A22014A0507 >
23. Genelgenin metni için bkz.
< http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/04/20140416-10.htm, > (Erişim Tarihi: 2 Mayıs 2016).
24. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden (GİGM) yetkililerle mülakat.
25. Cenk Aygül, “Visa Regimes as Power: The Cases of the EU and Turkey”, Alternatives, Cilt: 38, Sayı: 4, (2013), s. 330.
26. Suriye ile olan GKA, ülkedeki mevcut durum nedeniyle fiilen askıdadır. Bu yüzden Türkiye ile AB arasındaki
GKA’nın yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2014 tarihinde Suriye uyrukluların Türkiye’ye iade edilmelerine başlanmamıştır.
27. “Türkiye’nin AB’ye Sunduğu Paketin Detayları”, Habertürk, 12 Mart 2016.
28. Bkz.
http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-we-do/policies/european-agenda-migration/proposal-implementation-package/docs/return_handbook_en.pdf
SAYFA 7-8. AB İade El Kitabı henüz taslak aşamasında olduğundan tavsiye niteliğindedir.
29. Frontex, FRAN Quarterly, Quarter 1, (Ocak-Mart 2015), s. 22.
30. Bkz. “Migratory Routes Map”, Frontex, http://frontex.europa.eu/trends-and-routes/migratory-routes-map,
(Erişim tarihi: 9 Mayıs 2016).
31. “????? 804.465 ?? µ????????? ??? ??????? ???? ?????? ? ?? ???? ??? ??”, real.gr, 24 Aralık 2015.
Kaynak: Göç İdaresi Genel Müdürlüğü
32. Gerald Knaus, “The Devil in the Detail: EU-Turkey Refugee Summit in November 2015”, ESI, 29 Kasım 2015,
< www.esiweb.org/rumeliobserver/2015/11/29/the-devil-in-the-detail-eu-turkey-refugee-summit-in-november-2015 > (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
33. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden (GİGM) yetkililerle mülakat.
34. Human Rights Watch, “Stuck in a Revolving Door: Iraqis and Other Asylum Seekers and Migrants at the
European Union,” 26 Kasım 2008, https://www.hrw.org/report/2008/11/26/stuck-revolving-door/iraqis-and-other-
asylum-seekers-and-migrants-greece/turkey, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016); Human Rights Watch, “Yunanistan:
Botlara Yönelik Saldırılar Göçmenlerin Hayatlarını Tehlikeye Atıyor”, 23 Ekim 2015, https://www.hrw.org/
tr/news/2015/10/23/282584, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
35. “Türkiye Üzerinden Giden Kaçaklar İade Ediliyor”, Habertürk, 1 Mart 2016; “Yunanistan, 81 Ekonomik Göçmeni Türkiye’ye İade Etti”, Hürriyet, 11 Mart 2016.
36. Direktifin tam metni için bkz.
< http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/HTML/?uri=CELEX:32013L0032&from=EN > (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
37. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, “Global Consultations on International Protection/Third Track: Asylum
Processes (Fair and Efficient Asylum Procedures)”, EC/GC/01/12, 31 Mayıs 2001.
İltica başvurularının AB üyesi ülkelerce reddedilebileceği durumlar (Direktif 2013/32/EU, Madde 33):
38. Geçici Koruma Yönetmeliği’nin tam metni için
bkz. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/10/20141022-15-1.pdf, (Erişim tarihi: 2 Mayıs 2016).
39. Eylül 2015 sonu itibarıyla AB ülkelerinde sonuçlanmayı bekleyen toplam iltica başvuru sayısı 800 bin üzerindedir:
“More than 410 000 First Time Asylum Seekers Registered in the Third Quarter of 2015”, Eurostat Newsrelease, 10 Aralık 2015.
40. Örneğin bkz. “Turkey as a ‘Safe Third Country’ for Greece”, ESI Background Document, 17 Ekim 2015,
http://www.esiweb.org/pdf/ESI%20-%20Turkey%20as%20a%20safe%20third%20country%20-%2017%20
October%202015.pdf, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
41. Gerald Knaus, “Ein Plan B für Merkel”, Süddeutsche Zeitung, 21 Ocak 2016.
42. “Hilfe für Athen, Sorge um Schengen”, tagesschau.de, 5 Şubat 2016; “Hot Spot Work Intensifies as Greece
Agrees to Recognize Turkey as ‘Safe’ Country”, ekathimerini.com, 5 Şubat 2016. Yunanistan’ın Göç İşlerinden
Sorumlu Bakan Yardımcısı Yoannis Muzalas, Türkiye’nin kendi vatandaşları için güvenli bir ülke olmadığı, fakat
sığınmacılar için yeterli düzeyde uluslararası koruma sağladığı iddiasındadır: “??????? ????????: ?? ????? ???
??????? ???? ????µ???”, ? ?????, 28 Mart 2016.
43. “Rechtsgutachten von PRO ASYL: Türkei ist Kein Sicherer Staat für Flüchtlinge!”, Pro Asyl, 4 Mart 2016,
https://www.proasyl.de/news/rechtsgutachten-von-pro-asyl-tuerkei-ist-kein-sicherer-staat-fuer-fluechtlinge,
(Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016); Amnesty International, “EU-Turkey Summit: Don’t Wash Hands of Refugee Rights”,
7 Mart 2016, https://www.amnesty.org/en/latest/news/2016/03/eu-turkey-summit-refugees, (Erişim tarihi:
6 Mayıs 2016); Eirik Christophersen, “What is a Safe Third Country?”, Norwegian Refugee Council, 9 Mart
2016, http://www.nrc.no/?did=9215457, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016); BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği,
“UN Rights Chief Expresses Serious Concerns over EU-Turkey Agreement”, Cenevre, 24 Mart 2016, http://www.
ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?NewsID=18531&LangID=E, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
44. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, “Legal Considerations on the Return of Asylum-seekers and Refugees
from Greece to Turkey as Part of the EU-Turkey Cooperation in Tackling the Migration Crisis under the Safe
Third Country and First Country of Asylum Concept”, 23 Mart 2016.
45. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, “Serbia As a Country of Asylum”, Ağustos 2012, http://www.unhcr.rs/
media/UNHCRSerbiaCountryofAsylumScreen.pdf, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
46. “Government has Identified List of Safe Countries”, Macaristan Hükümeti, 22 Temmuz 2015, http://www.
kormany.hu/en/news/government-has-identified-list-of-safe-countries, (Erişim tarihi: 6 Mayıs 2016).
47. “Refugees Deported by Hungary Left ‘In Limbo’”, Balkan Insight, 22 Ekim 2015.
48. AB’nin kısaca Dublin Düzenlemesi olarak adlandırılan 604/2013 sayılı düzenlemesine göre sığınmacıların iltica başvurularını
AB topraklarına ilk giriş yaptıkları ülkeye yapmaları gerekmektedir. Düzenlemenin tam metni için bkz.
< http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2013:180:0031:0059:EN:PDF >
(Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016).
49. “FM: Sending Migrants Back to Serbia is Unacceptable”, B92, 15 Eylül 2015.
50. “??????????: ???????? ????? ??????? ?????? ?? ?????????? ?????”, RTS, 19 Ocak 2016.
51. “?????: ???????? ???? ???? ??????? ? ??????”, RTS, 15 Ocak 2016.
52.“Asylum Seekers in Hungary at Risk of Deportation to Serbia”, B92, 13 Ocak 2016; Migrant Solidarity Group of
Hungary, “Draft Amendments to Asylum Law in Hungary will Drive Refugees to Western Europe”, 17 Mart 2016,
http://www.migszol.com/blog/draft-amendments-to-asylum-law-in-hungary-will-drive-refugees-to-westerneurope,
(Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016).
53. Hungarian Helsinki Committee, “Building a Legal Fence”, 7 Ağustos 2015, http://www.helsinki.hu/wp-content/
uploads/HHC-HU-asylum-law-amendment-2015-August-info-note.pdf; Amnesty International, “Hungary
Violates Human Rights of Refugees”, 20 Eylül 2015, https://www.amnesty.org/en/documents/eur27/2474/2015/
en, (Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016).
54. Direktifin tam metni için bkz. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2001:212:00
12:0023:EN:PDF, (Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016). Bilgi için ayrıca bkz. İbrahim Kaya ve Esra Yılmaz Eren, “Türkiye’deki
Suriyelilerin Hukuki Durumu”, SETA Rapor, (2015), s. 40-44.
55. “????? 804.465 ?? µ????????? ??? ??????? ???? ?????? ? ?? ???? ??? ??”, real.gr, 24 Aralık 2015.
GERİ KABULANLAŞMASI ( G K A )
KAYNAK ALINTI;
http://file.setav.org/Files/Pdf/20160521180027_turkiye-ab-geri-kabul-anlasmasi-ve-vize-diyalogu-pdf.pdf
***
AB’YE DÜZENSİZ GÖÇMEN GİRİŞİ VE GERİ KABUL ANLAŞMASI İLE İLGİLİ İKV DUYURUSU
AB’ye Düzensiz Göçmen Girişi ve Geri Kabul Anlaşması ile İlgili İKV Duyurusu:
“Yasadışı Göç Türkiye ve AB’nin Ortak Meselesidir”
AB’nin dış sınırların kontrolü ve güvenliğinden sorumlu ajansı FRONTEX tarafından açıklanan son verilere göre, 2013 yılında AB’ye yasadışı yöntemlerle girmeye çalışan göçmenlerin sayısında artış yaşanırken; Türk-Yunan sınırından yasadışı geçişlerde, son beş yılın en düşük rakamları tespit edildi.
AB’nin dış sınırların kontrolü ve güvenliğinden sorumlu ajansı FRONTEX tarafından Mayıs 2014 tarihinde yayımlanan “2014 Yıllık Risk Analizi” raporuna göre, 2013 yılında AB’ye yasadışı yöntemlerle girmeye çalışan göçmenlerin oranı, 2012 yılına göre yüzde 48 yükseldi. Yetkililer tarafından yapılan açıklamada, 2012 yılında 72.500 kişinin yasadışı yollarla AB’ye girmeye çalışırken, 2013 yılında bu rakamın 107.000 kişiye yükseldiği tespit ediliyor. Rapora göre, AB’ye yasadışı yollardan girişi yapan kişiler arasında ilk üç sırayı Suriye, Eritre ve Afganistan vatandaşları oluşturuyor.
FRONTEX, 2013 bulgularını değerlendirirken, şu 3 nokta üzerinde özellikle duruyor:
1) “AB’ye yasadışı yollarla girmeye çalışan her 4 göçmenden biri Suriye vatandaşı”
AB’ye yasadışı yollarla girmeye çalışan Suriye vatandaşlarının sayısında ciddi bir artış yaşanmıştır.
2) “AB’ye yasadışı yollardan girmeye çalışan mültecilerin en çok kullandığı yol Kuzey Afrika-İtalya hattı”
Kuzey Afrika’dan İtalya üzerinden AB’ye yasadışı yollarla giriş yapmaya çalışan göçmenler, tüm göçmenlerin yüzde 38’ine karşılık gelmektedir.
3) “AB’ye yasadışı yollarla girmeye çalışan göçmenlerin seçtikleri rotalarda en hızlı artış, Batı Balkan rotası”;
Yasadışı yollarla AB’ye girmeye çalışan mültecilerin seçtikleri rotalardaki en hızlı artış, yakın zamanda vatandaşları AB’den vize serbestliği alan Batı Balkan coğrafyasından gelmektedir.
FRONTEX tarafından yayımlanan verilerde dikkat çeken bir diğer unsur ise, Türk-Yunan sınırından yasadışı geçişlerde yaşanan hızlı düşüş.
Rakamlara göre, Türk-Yunan sınırından yasadışı geçişlerde son beş yılın en düşük rakamları tespit edilmiş durumda. Buna rağmen, AB’ye yasadışı girişlerin dörtte biri halen Türk-Yunan sınırı üzerinden gerçekleşmekte. Batı Akdeniz rotası üzerinde en fazla geçişler, Türkiye’den, Ege Adaları üzerinden Yunanistan’a ve Türk-Bulgar sınırı üzerinden gerçekleşmiştir. Bu rotayı kullanan göçmenlerin büyük çoğunluğunu ise, Suriyeliler oluşturmaktadır.
İKV: “Yasadışı Göç Türkiye ve AB’nin Ortak Meselesidir”
Bilindiği üzere yasadışı göçün önlenmesi konusu, Türkiye-AB ilişkilerinde son zamanlarda öne çıkan konuların başında gelmektedir. Bununla ilgili olarak 16 Aralık 2013 tarihinde, Türkiye ile AB arasında Geri Kabul Anlaşması imzalanmış ve bu Anlaşma uyarınca Türkiye, AB’ye yasadışı olarak giden ve/veya orada yasadışı olarak bulunan kendi vatandaşlarını ve Türkiye üzerinden geçiş yaptığı kanıtlanan üçüncü ülke vatandaşlarını geri almayı kabul etmiştir.
Yürürlüğe girdiğinde, bu anlaşmanın etkin bir şekilde uygulanabilmesi için Türkiye’nin sınırlarından geçişleri kontrol edebilmesi ve yasadışı transit geçişleri önleyebilecek kapasiteyi oluşturması gereklidir. Özellikle Türkiye-Yunanistan sınırının güçlendirilmesi, son açıklanan rakamlardan da anlaşılacağı üzere, bu sınırdan geçişleri azaltmıştır. Ancak halen, Türk-Yunan sınırından yasadışı geçişler, toplam sayının ¼ ünü oluşturmaktadır.
Bunun yanında, rakamlara göre Kuzey Afrika üzerinden İtalya ve Malta ile Macaristan-Sırbistan sınırı önemli geçiş noktaları oluşturduğu görülmektedir. Bir diğer devam eden sorun ise, Türkiye’den Ege adalarına geçişlerdir. Bu geçişlerde göçmenlerin göçmen kaçakçılığı şebekelerinin ağına düştükleri ve çok zor şartlarda bu geçişleri gerçekleştirdikleri bilinmektedir. Gerek insan kaçakçılığı ile mücadelede, gerekse sınırların korunmasında insan haklarını dikkate alan, etkili önlemler alınmalıdır. Bu doğrultuda Nisan 2013 tarihinde çıkartılan Türkiye’nin Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, çağdaş standartların kabulü açısından olumlu bir gelişmedir ve hiç şüphesiz Türkiye’nin yasadışı göçle mücadelesinde önemli bir hukuki araçtır.
Son dönemde Suriye’deki iç savaştan kaçan Suriyelilerin Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine geçmeye çalıştıkları bilinmektedir. Geçici koruma altında olan Suriyelilerin, temel ihtiyaçlarının karşılanması, yaşam ve güvenliklerinin garanti altına alınması için AB ve Türkiye arasında yoğun işbirliğinin sağlanması gereklidir. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı açıklamaya göre 2011 Nisan ayından beri, 2014 Mart ayına kadar Suriyeliler için yapılan toplam harcama 2.5 milyar ABD dolarını aşmıştır. Bu toplam meblağın ancak yaklaşık 183 milyon ABD dolarlık bir bölümü ancak uluslararası toplumun yardımları ile karşılanabilmiştir. Göçmen Suriyeliler için yapılan masrafların büyük bir bölümünün Türkiye tarafından karşılandığı görülmektedir. FRONTEX raporunda da belirtildiği gibi AB’ye yönelen yasadışı göçün önemli bir bölümü de ülkelerindeki iç savaş nedeniyle evlerinden olmuş, yaşamlarını korumak için yollara düşen Suriyelilerden oluşmaktadır. AB Suriyelilerin ihtiyaçlarının giderilmesi için üzerine düşeni yerine getirmeli ve bu hususta Türkiye ile daha fazla işbirliği içinde olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, günümüzün en önemli meselelerinden biri olan düzensiz göç konusu, en başta göçmenlerin güvenliği ve refahını göz önünde bulundurmak kaydıyla, ancak ülkeler arası ve bölgesel işbirliği ile çözüme kavuşturulabilir.
http://www.ikv.org.tr/ikv.asp?id=320
****