TÜRKİYE - AB GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DİYALOĞU ANLAŞMANIN İÇERİĞİ BÖLÜM 1
Türkiye ile AB arasında imzalanan GKA,22 temel olarak, Türkiye’den bir AB üyesi ülkeye ya da AB üyesi bir ülkeden Türkiye’ye giriş yapan ve burada yasal statüdebulunmayan kişilerin karşı tarafa iade edilmesini öngörmektedir. Anlaşmaya göre AB ülkeleri, sınırlarına yasa dışı yollarla girmiş veya burada bulunmak içinyasal koşulları sağlamayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, vatansızların ve üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye’ye iadesini isteyebilecektir. Mütekabiliyetesası uyarınca, AB ülkeleri de Türkiye’de kanunsuz olarak bulunan vatandaşlarını ve kendi toprakları üzerinden Türkiye’ye geçmiş olan düzensiz göçmenleri gerikabul etmek zorunda olacaklardır. Fakat şimdiye kadar bu yönde kayda değer bir göç dalgası mevcut olmadığından, GKA esasen Türkiye’ye geri kabul yükümlülüğügetiren bir anlaşma olarak yorumlanabilir.
AB üyesi bir ülkenin, Türkiye’den bir kişinin geri kabulünü talep etmek için kişinin AB’ye Türkiye üzerinden geçmiş olduğunu ve kendisine Türkiye
makamlarınca vize ya da ikamet izni düzenlemiş olduğunu belgelemesi gerekmektedir (madde 4/1). Eğer şahsın geçerli bir pasaportu ve Türkiye’ye girmesiiçin gereken vize, ikamet izni gibi belgeler varsa yazılı bir geri gönderim talebi olmaksızın doğrudan geri gönderilebilecektir (madde 7/3).
Gerçek veya sahte bir belge üzerine Türkiye makamlarınca vurulmuş giriş/çıkış damgası, Türkiye’de düzenlenmiş fatura, kredi kartı fişi,
makbuz, bilet, kira sözleşmesi gibi belgeler de geri gönderim için yeterli delil sayılacaktır (Ek 3). (01). Metnin Türkçe tercümesi raporun sonuna eklenmiştir.
TÜRKİYE - AB GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DİYALOĞU
Bu tür delillerin mevcut olmadığı durumlar için ise, talep eden devlet tarafından düzensiz göçmenin sınırı yasa dışı biçimde geçtikten hemen sonra yakalandığına dairbeyanları, kişinin kimliği hakkında üçüncü kişilerin vereceği bilgiler ve kişinin kendi beyanları da “kesin olmayan karineler” olarak belirtilmektedir (Ek
4). Düzensiz göçmenin Türkiye’den AB topraklarına geçtiği yazılı olarak belgelendirilemediğinde bu tür beyan ve ifadeler de kişinin Türkiye’ye geri gönderilmesiiçin temel teşkil edebilecektir. Türkiye makamlarının buna itirazı ise, anlaşmada öngörülen süre içerisinde aksi yönde delil göstermek yoluyla
mümkün olabilecektir.
AB’ye Türkiye yoluyla geçmiş oldukları ancak “ Kesin olmayan Karineler ” ile tespit edilebilen üçüncü ülke vatandaşları ve vatansızların Türkiye’ye iadeleri için
beş yıllık bir zaman aşımı süresi mevcuttur. Dolayısıyla bu kişilerden Türkiye’yi beş yıl ve daha fazla süre önce terk etmiş olanlar için geri kabul talebinde bulunulmayacaktır.
Türkiye’den geçtikleri belgelendirilebilenler için ise herhangi bir zaman aşımı söz konusu değildir (madde 2/3).
Üçüncü ülke vatandaşları ve vatansızlardan geri kabul için koşulları haiz kişinin tespiti üzerine geri gönderim yapmak isteyen ülkenin
Türkiye makamlarına altı ay içerisinde başvuruda bulunacak, Türkiye makamları bu başvuruya 5 ila 60 gün içinde cevap verecektir
(madde 11). Talebin uygun bulunmasını müteakip, şahsın geri gönderimi üç ay içinde tamamlanacaktır. Öte yandan sınırı yasal olmayan yollarla geçtikten hemen
sonra yakalananlar üç günlük hızlandırılmış bir prosedürle geri gönderilebilecektir (madde 7/4).
GKA’ya göre aşağıdaki şartları taşıyan kişiler Türkiye’ye iade edilmeyecektir (madde 4/2):
• Türkiye vizesi bulunmayıp Türkiye yolunu yalnızca havaalanı transferi için kullananlar
• AB üyesi bir ülkeden vize veya ikamet izni almış olanlar
• Kendileri için vize şartı bulunmayan bir AB ülkesine girmiş olanlar Anlaşma çerçevesinde Türkiye’ye gönderileceklerin Türkiye sınırına
kadarki ulaşım masraflarını talep eden devlet karşılayacaktır.
Bu kişilerin Türkiye’de barındırılmaları ve şayet üçüncü ülke vatandaşları iseler - ülkelerine gönderilmeleri için gereken masrafları ise
Türkiye üstlenecektir (madde 16).
Türkiye ile AB arasında imzalanan GKA, özgürlük, güvenlik ve adalet alanlarında Lizbon Anlaşması’nın dışında kalmayı tercih eden Birleşik Krallık,
İrlanda ve Danimarka ile AB üyesi olmayan Schengen bölgesi ülkelerini (İzlanda, Norveç, İsviçre ve Lihtenştayn) kapsamamaktadır. Türkiye, vize yol
haritasına koyduğu meşruhatlarda, söz konusu ülkeler Türkiye vatandaşlarına vize muafiyeti uyguladıkları takdirde GKA’yı bu ülkelere yönelik de uygulayacağını
belirtmiştir.
GERİKABUL ANLAŞMASI ( GKA ) UYGULAMALAR VE BEKLENTILER
GKA, AB ve Türkiye açısından farklı anlamlar taşımaktadır. AB açısından bakıldığındaGKA, 2000’lerin başlarından beri birçok ülkeyle müzakere edilmiş, rutin içerikli bir anlaşma olmakla beraber bugün ciddi boyutlara ulaşmış durumdaki mülteci krizinin kontrol altına alınması için kritik bir mekanizma olarak görülmektedir.
Türkiye için ise anlaşmanın başlıca iki önemi vardır.
Birincisi, anlaşmanın sınır ve göç yönetimine ilişkin yasal ve kurumsal reformların hızlanması ve uygulamaların uluslararası
standartlarda verimli hale getirilmesi için hızlandırıcı bir etkisi bulunmaktadır.
İkincisi GKA’nın vize diyaloğu ile birlikte yürütülmesinden dolayı Türkiye’nin anlaşmayı yürürlüğe koyması sonucunda, AB’nin Türk vatandaşlarına uyguladığı turistik vizelerin kaldırılması mümkün olacaktır. Türkiye’nin bu yöndeki beklentisi, GKA’nın sürat ve ciddiyetle uygulanması için bir teşvik kaynağı olmuştur.
Türkiye, henüz GKA üzerindeki müzakereler devam etmekteyken 11 Nisan 2013 tarihinde 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu kabul etmiştir. Türkiye’deki göçmen ve mültecilerin durumunu düzenleyen bu Kanun’la İçişleri Bakanlığı bünyesinde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) kurulmuş, böylece göç yönetiminin tek bir kurumsal çatı altında birleştirilmesi için önemli bir adım atılmıştır. GKA’nın imzalanmasının ardından, 16 Nisan 2014 tarihli ve 2014/6 sayılı Başbakanlık genelgesiyle, ilgili bütün kamu kurum ve kuruluşlarından GİGM’e anlaşmanın uygulamaya konması için her türlü
desteği vermeleri istenmiştir.23 Çeşitli kurumlara bağlı birimlerin GİGM’e devriyle müdürlüğün merkez ve taşra teşkilatı tamamlanmış, yurt dışı teşkilatının da kurulması için çalışmalar başlatılmıştır. Müdürlüğün yasal, idari ve teknikkapasitesinin artırılmasında ve geri gönderme merkezlerinin uluslararası standartlarda yapılandırılmasında Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve yabancı fonlardan da destek alınmıştır.
GKA imzalandığında Türkiye’deki kabul ve barınma merkezlerinin toplam kapasitesi, 2 binden az sayıdaki göçmenin azami
12 ay barındırılmasına imkan vermekteydi. Burada kalanlar bu süre sonunda geçici ikamet vermek suretiyle barınma
merkezinden dışarı çıkarılıyordu. Anlaşmanın imzalanmasının ardından hükümet, barınma merkezlerinin artırılması yönünde
çalışmalara başlamıştır.
31 Aralık 2013 tarihinde yedi ilde yeni merkezler kurulması için 16,5 milyon liralık ödenek tahsis edilmiştir. Önceden Emniyet Genel
Müdürlüğüne (EGM) bağlı olan müstakil kabul ve geri gönderme merkezleri GİGM tarafından devralınmıştır.
Yine EGM döneminde başlatılmış olan ve katılım öncesi fonlarıyla (IPA) desteklenen yeni kabul ve geri gönderme merkezi inşa projeleri de GİGM tarafından yürütülmektedir.
Bu kapsamda tamamlanan beş adet kabul merkezi geri gönderme merkezine dönüştürülecektir.Türkiye’nin halen 3 bin civarında olan geri gönderme kapasitesinin 1 Haziran 2016 itibarıyla 13 binin üzerine çıkarılması hedeflenmektedir. Bu kapasite artışı, yeni merkezlerin inşasının yanında geçici merkezlerin kurulması veya gerektiğinde kiralanması yoluyla sağlanacaktır.24
Türkiye’nin artan geri kabul kapasitesinin GKA kapsamında geri gönderilecek kişileri ne kadar karşılayabileceğini sağlıklı biçimde kestirmek henüz kolay
değildir. Vatansızların iadesine anlaşmanın yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2014 tarihinde başlanmış olmakla beraber, Türkiye’ye geri gönderilecek kişilerin büyükçoğunluğunu iadelerine henüz başlanmamış olan üçüncü ülke vatandaşlarının oluşturması beklenmektedir. Zira Türkiye’den AB ülkelerine kaçak olarakgidip yerleşmiş vatansızların ve AB’de kanunsuz olarak bulunmakta olan Türk vatandaşlarının sayısı oldukça sınırlı iken çeşitli Afrika ve Asya ülkelerinemensup çok sayıda kişinin Türkiye üzerinden kara, deniz ve hava yoluyla AB ülkelerine kaçak olarak geçtiği bilinmektedir. Bundan dolayı, GKA’nın üçüncüülke vatandaşlarına uygulanması sonucunda Türkiye’nin çok sayıda göçmeni kabul etmek durumunda kalacağına ve bunun da büyük bir yük getireceğineilişkin görüşler ortaya atılmaktadır.25
Türkiye’nin GKA kapsamında Avrupa’dan geri gönderilecek kişileri geldikleri ülkelere iade edebilmesi için o ülkelerle arasında ikili geri kabul anlaşmalarının
bulunması gerekmektedir.
Türkiye bugüne kadar yalnızca 13 Ülkeyle (Suriye, Yunanistan, Kırgızistan, Romanya, Ukrayna, Pakistan, Rusya, Nijerya, Yemen, Moldova, Bosna-Hersek, Belarus ve Karadağ) geri kabul düzenlemeleri
imzalamıştır.
Bunlardan Nijerya, Yemen, Karadağ ile olan anlaşmalar henüz onaylanmamış olup diğerleri resmen yürürlüktedir.26 Türkiye’ninAB ile GKA imzalamasının ardından özellikle kendi üzerinden Avrupa’ya göç veren ülkelerle ikili GKA’lar imzalaması beklenmekteydi. Fakat Aralık2013’ten bu yana Türkiye yalnızca iki ülkeyle (Belarus ve Karadağ) GKA imzalamıştır.
Bu ülkeler ise Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden göç güzergahlarının üzerinde yer almamaktadır.
Gelecekte karşılaşılabilecek riskleri önceden önlemek adına Türkiye’nin özellikle AB ile ikili GKA’sı bulunmayan Asya ve Doğu Afrika ülkeleriyle
GKA’lar imzalamasında büyük yarar bulunmaktadır. Türkiye, AB ile vize diyaloğunun hızlandırıldığı 2016 yılı başlarında 14 Asya ve Afrika ülkesi
ne (Afganistan, Bangladeş, Cezayir, Eritre, Fas, Gana, Irak, İran, Kamerun, Kongo, Myanmar, Somali, Sudan ve Tunus) GKA’lar önermiştir.27
Ne var ki bu ülkelerin çoğu, siyasi veya ekonomik zorluklar yüzünden GKA imzalamaya isteksizdir. Kaynak veya transit ülkelerle ikili anlaşmanın olmaması
durumunda, AB’den GKA kapsamında Türkiye’ye geri gönderilecek üçüncü ülke vatandaşları ancak gönüllü geri dönüşü teşvik yoluyla anavatanlarına
geri gönderilebilirler.
Resmi rakamlara göre 2015 yılında Türkiye’de 146.485 düzensiz göçmen yakalanmış olup bunların yüzde 83’ten fazlası Suriye, Afganistan, Irak
ve Myanmar uyrukludur. Bir önceki yılın istatistiklerine göre de Türkiye’de yakalanan düzensiz göçmenlerin yüzde 75’inden fazlasını geri kabul uygulamalarınınbugün fiilen mümkün olmadığı bu dört ülkenin vatandaşları oluşturmuştur (bkz. Tablo 2). Türkiye ve Suriye arasında bir GKA bulunmaktaysada bunun ancak savaşın sona ermesi ve iki ülke ilişkilerinin normale dönmesiyle uygulanabileceği açıktır. Türkiye’nin Afganistan ve Myanmar ilegeri kabul anlaşmaları bulunmadığı gibi, bu ülkelerin vatandaşı olan düzensiz göçmenlerin Türkiye’ye girmiş olabileceği İran ve Irak ile de henüz bir
GKA imzalanmış değildir. Bu durumda bu ülke vatandaşlarının Türkiye’ye geri gönderilmeleri durumunda Türkiye’nin bu kişileri ülkelerine veya Türkiye’ye
girdiği ülkeye iade edinceye kadar geri gönderme merkezlerinde barındırması gerekecektir.
9 Eylül 2015 tarihinde yayınlanan AB İade El Kitabı’na göre, aşağıdaki şartları taşıyan yabancı uyruklular, AB topraklarında yasa dışı olarak
bulunmaktadırlar:28
• Oturma izni veya vizelerinin süresi geçmiş olanlar
• Oturma izni veya vizeleri geri alınmış olanlar
• Sığınma başvuruları reddedilenler
• Ülkede bulunma sürelerinin sona erdiği kendilerine bildirilen sığınmacılar
• AB’ye girişleri reddedilecek nitelikte olanlar
• Sınırdan düzensiz giriş yaparken yakalananlar
• Üye devlet topraklarında yakalanan düzensiz göçmenler
• Bir üye devlette kalış izinleri olduğu halde kalış izinleri bulunmayan bir diğer üye devlette yakalananlar
• AB’de kalış izinleri olmayıp AB topraklarından kendi imkanlarıyla ayrılma sürecinde olanlar
• Geri gönderimleri ertelenmiş olanlar
Çoğu son birkaç yılda olmak üzere Türkiye üzerinden Avrupa’ya yüzbinlerce düzensiz göçmen geçmiştir.
Bu göçmen hareketi iki ana güzergahtan gerçekleşmiştir. Deniz yoluyla İtalya limanlarına ulaşan güzergah, geniş bir alanı kapsayan
“Orta Akdeniz güzergahı”nın bir parçasıdır. Türkiye’den deniz ve kara yoluyla Bulgaristan, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) sınırlarına ulaşan
güzergah ise “Doğu Akdeniz güzergahı” olarak adlandırılmaktadır. Mesafenin uzun oluşu dolayısıyla Orta Akdeniz güzergahını kullananların ancak küçük
bir bölümü Türkiye’den yola çıkmakta, geçişler çoğunlukla Kuzey Afrika üzerinden olmaktadır.29 Bununla beraber özellikle Suriye’deki iç savaşın şiddetine bağlıolarak Türkiye’den kaçak geçişlerde zaman zaman ani artışlar kaydedilebilmektedir.
Doğu Akdeniz güzergahından kaçak geçişler ise 2016 yılının ilk aylarına değin yoğun olarak devam etmiştir. Ocak-Aralık 2015 tarihleri arasında 880.820
kişi bu yoldan Avrupa’ya geçerken yakalanmıştır.
Bunlardan
494.103’ü Suriye,
212.721’i Afganistan,
90.917’si ise Irak uyrukludur.
30 2015 yılında AB’ye en çok sığınma talebi yine bu üç ülkenin vatandaşlarından gelmiştir (bkz. Tablo 3).
Yunanistan Sahil Güvenlik teşkilatından yapılan açıklamaya göre de 1 Ocak-21 Aralık 2015 tarihleri arasında Yunanistan’a giriş yapan 804.465 düzensiz göçmenden729.451’inin Suriye, Afganistan ve Irak vatandaşı olduğu tespit edilmiştir.31
TABLO 2.
TÜRKIYE’DE 2014 VE 2015 YILLARINDA TESPIT EDILEN DÜZENSIZ GÖÇMENLER: İLK 10 ÜLKE
TABLO 3. AB’YE YAPILAN SIĞINMACI BAŞVURULARI: İLK 10 ÜLKE VE TÜRKIYE
TABLO 4. AB’DE DÜZENSIZ OLARAK BULUNDUĞU TESPIT EDILENLERIN UYRUKLARI
Tablo 3 ve 4’teki ülkelerden birçoğunun AB ile geri kabul anlaşmaları bulunması ve/veya AB’ye yönelik düzensiz göç güzergahının Türkiye’den geçmemesi
sebebiyle Türkiye-AB arasındaki GKA kapsamında değerlendirilme ihtiyacı bulunmamaktadır.
Kaynak: EUROSTAT
Kaynak: EUROSTAT
Coğrafi konumları itibarıyla tablolardaki ülkelerden Türkiye’ye kayda değer miktarda geri gönderim gerçekleşebilecek ülkeler olarak Suriye, Afganistan,
Irak, Eritre, Hindistan, Somali ve Bangladeş sayılabilir. Özellikle 2015 yılındaki yoğun düzensiz göç dikkate alındığında eldeki veriler, GKA’nın yürürlüğe
girmesinin ardından bir milyondan fazla kişinin Türkiye’ye iade edilebilecek olduğunu düşündürebilir. Öte yandan, geri gönderimlerin bu sayının bir hayli
altında kalması beklenmektedir. Çünkü:
1. Bu göçmenlerin tamamı AB’ye Türkiye üzerinden geçmiş değildirler.
2. Göçmenlerin AB’ye Türkiye üzerinden geçmiş olduklarının belgelendirilmesi gerekmektedir. Türkiye’de kayıt altına alınmaksızın AB’ye geçmiş olanlar için
bu belgelendirmenin yapılması kolay olmayacaktır. Bu göçmenler, Türkiye’ye geri gönderilmemek adına farklı bir rotadan geldiklerini beyan edebilirler.
3. Düzensiz olarak AB’ye geçenlerin birçoğu AB ülkelerine iltica başvurusunda bulunmaktadır.
4. Sığınmacı başvurusunda bulunmayan ve başvuruları reddedilen kişilerin ise resmi mercilerce yakalanmaları ve Türkiye’ye yapacakları geri gönderim
başvuruları sonuçlanıncaya değin kontrol altında tutulmaları gerekmektedir.
Çok sayıda kişinin geri gönderim prosedürlerinin bir arada yürütülmesi birçok üye ülke için kolay olmayacaktır.
Bunların yanı sıra, geri gönderim taleplerinin değerlendirilmesi neticesinde Türkiye bazı kişileri geri almayı belge eksikliği ve benzer sebeplerle kabul
etmeyebilir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki geri kabul sözleşmesinin uygulanmasında bu durum yaşanmış, Türkiye Yunanistan’ın geri gönderme talebindebulunduğu kişilerden çok azını kabul etmiştir.
Örneğin Ocak-Eylül 2015 arasında Yunanistan 8.727 kişi için geri gönderim başvurusunda bulunmuş,
Türkiye 2.395 kişiyi geri almayı kabul etmiş fakat nihayetinde bu kişilerden yalnızca sekizi Türkiye’ye geri gönderilebilmiştir.32
Türkiye makamlarına göre geri kabul sürecinin hukuki ve fiili zorluklarından kaynaklanan 33 bu durum karşısında Yunanistan
sınır muhafızlarının deniz ve kara sınırlarında tespit ettiği kaçak göçmenleri Türkiye tarafına geri göndermek gibi anlaşmanın
etrafından dolanma girişimleri olmuş,34 bu girişimler Türkiye tarafından protesto edilmiştir.
Yunanistan ile mevcut sözleşme kapsamındaki geri gönderimler, 29 A deal that works: Merkel Plan 2.0
Kasım 2015 zirvesinin ardından hızla artmış,35
Mart 2016 mutabakatıyla ise Yunan adalarından Türkiye’ye hızlandırılmış geri gönderimler başlatılmıştır.
Diğer bir deyişle, Türkiye ve AB arasında olağanüstü şartlarda gelişen ve güçlü bir siyasi boyutu bulunan işbirliği ortamı,
bu sözleşmenin uygulanmasını doğrudan etkilemiştir.
Öte yandan, geri kabul anlaşmasında kişilerin beyanlarının da geri kabul için “kesin olmayan karine” teşkil edebilmesi, Avrupa’ya Türkiye’den gitmemiş fakat
geri gönderilmeleri durumunda geldikleri ülkeye değil de Türkiye’ye gitmeyi tercih edecek olan düzensiz göçmenlerin de bu kapsamda Türkiye’ye gönderilmekistenmesi ihtimalini akla getirmektedir. Geri gönderim süreçlerinde bu ihtimale binaen birçok tartışmanın yaşanacağı şimdiden tahmin edilebilir. Menşe ve transitülkeleri hakkında yazılı belge bulunmayan üçüncü ülke vatandaşları ve vatansızların iade talepleri karşısında Türkiye makamlarının dikkatli olmaları, haddindenfazla sayıda geri gönderimleri önleyecektir.
Sığınma amacıyla ülkelerinden ayrılmış olanların GKA kapsamında Türkiye’ye geri gönderilip gönderilemeyeceği de halen tartışılmakta olan bir konudur.
Uluslararası hukukta yer alan ve mültecilerin canlarının tehlikede olduğu bir ülkeye gönderilmemesi (non-refoulement) prensibi, geri gönderimlerde kritik bir
noktadır. Öyle ki AB topraklarında kanunsuz olarak bulunduğu tespit edilmiş bir kişi eğer ülkesinde hayati tehlike veya baskıya maruz kalacaksa bu ülkeye geri
gönderilemez. Bu prensip, üçüncü ülkelere yapılacak geri gönderimler için de geçerlidir.
AB’ye gelen sığınmacılar, kendilerine yeterli korumayı sağlayamayacağı düşünülen üçüncü ülkelere de geri gönderilmemektedirler.
Bir AB ülkesi tarafından iltica hakkı tanınmış kişiler ile iltica talebi işlem görmekte olanların gerek AB’nin mülteciler hakkındaki mevzuatı, gerekse GKA
uyarınca (madde 18/4) geri gönderilmeleri mümkün değildir. Bununla beraber, her ne kadar insan hakları bakımından tartışmalı olsa da, AB Konseyi’nin
uluslararası korumaya ilişkin 2013/32/EU sayılı direktifi, sığınmacıların üçüncü ülkelere geri gönderilmesine imkan vermektedir. Söz konusu belgeye göre, AB
topraklarına belirli asgari şartları haiz bir üçüncü ülkeden geçerek geldiği tespit edilen sığınmacıların iltica başvuruları üye ülkelerce reddedilebilir ve bu kişiler
“ilk sığınma ülkesi” ya da “güvenli üçüncü ülke” adı altında bu ülkeye geri gönderilebilirler (madde 33-38).36
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) yaptığı tanımlara da kısaca değinilecek olursa, sığınmacı için etkin koruma sağlanmış
olan üçüncü ülkelere “ilk sığınma ülkesi”, sığınmacının geliş güzergahı üzerinde iltica başvurusu yapabileceği üçüncü ülkelere ise “ Güvenli Üçüncü Ülke ”
adı verilmektedir.37
Türkiye, 1951 yılında imzalanan Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi sınırlama uyarınca Avrupa dışından
gelenlere mülteci statüsü tanımamaktadır. Bundan dolayı uluslararası platformlarda Türkiye halen mülteciler için bir güvenli üçüncü ülke kabul edilmemektedir.
Vize yol haritasına koyduğu meşruhatlarda Türkiye, GKA’nın üçüncü ülke vatandaşları söz konusu olduğunda yalnızca üye ülkelere iltica başvurusu yapmayanlara ve iltica başvurusu yapıp başvurusu reddedilenlere uygulanması gerektiğinin altını çizmiştir.
a) Başvuru sahibine bir başka AB üyesi ülke tarafından uluslararası koruma sağlanmış olması
b) AB dışındaki bir ülkenin başvuru sahibi için bir “ilk sığınma ülkesi” olarak görülmesi
c) AB dışındaki bir ülkenin başvuru sahibi için bir “güvenli üçüncü ülke” olarak görülmesi
d) Reddedilmiş bir başvurunun ardından yapılan ikinci başvuruda başvuru sahibinin lehine yeni bir unsur veya bulguya yer verilmemesi
e) Kendileri adına velisi tarafından başvuruda bulunulmuş olanların ek bir başvuru yapmak için ortada bir gerekçenin olmaması
İltica başvurularında bir ülkenin “ilk sığınma ülkesi” kabul edilme kriterleri (Direktif 2013/32/EU, madde 35)
a) Başvuru sahibine mülteci statüsünün tanınmış veya tanınabilecek olması
b) Başvuru sahibinin ülkesine zorla geri gönderilmeyecek ve kendisine yeterli koruma sağlanacak olması
İltica başvurularında bir ülkenin “güvenli üçüncü ülke” kabul edilme kriterleri (Direktif 2013/32/EU, madde 38)
a) Başvuru sahibinin ırkı, dini, uyruğu, bir sosyal gruba mensup oluşu veya siyasi görüşleri yüzünden hayat ve özgürlüğünün tehdit altında olmaması
b) İdam cezasının, işkence ve insanlık dışı muamelenin bulunmaması; hayati tehdit, oluşturacak düzeyde bir silahlı çatışma halinin yaşanmaması
c) Başvuru sahibinin ülkesine zorla geri gönderilmeyecek olması
d) Başvuru sahibinin işkence ve insanlık dışı muamele göreceği bir yere gönderilmeyecek olması
e) Başvuru sahibine Cenevre Sözleşmesi uyarınca uluslararası koruma sağlayacak bir iltica başvurusu yapabilme olanağının bulunması
Bununla beraber Suriye iç savaşının son yıllardaki gidişatı bu durumu Suriyeliler özelinde değiştirmiştir. Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi’nde yer
alan coğrafi kısıtlılık tercihini benimsemesine ve Avrupa dışından mülteci kabul etmemesine rağmen Suriye’deki savaştan kaçanlara kapılarını açmıştır.
22 Ekim 2014 tarihinde yayımlanan yönetmelikle 28 Nisan 2011 tarihinden itibaren Suriye’den Türkiye’ye sığınma amacıyla gelenler için geçici koruma
sağlanmış,38 sonradan kabul edilen diğer yönetmeliklerle de Suriyeli mültecilere tanınan sosyal hak ve imkanlar genişletilmiştir. Bu düzenlemeler Türkiye’yi
Suriyeli sığınmacılar için bir “ilk sığınma ülkesi” kabul edilecek duruma getirmiştir. Türkiye ve AB’nin Mart 2016’da vardıkları mutabakat uyarınca
Yunan adalarına geçen Suriyeli sığınmacıların Türkiye’ye iadesi de bu sayede mümkün olmuştur. Zira sığınmacıların Yunanistan’a yaptıkları iltica başvuruları,
bir “ilk sığınma ülkesi”nden gelmiş olmaları temelinde reddedilebilmektedir.
Türkiye’nin Suriyelilere yasal güvence altında bir koruma tanımamış olması durumunda AB ülkelerinin bu kişilerin iltica başvurularını kolaylıkla
reddedemeyecekleri açıktır.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR;
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder