Sıfır Sorun Politikası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sıfır Sorun Politikası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Eylül 2019 Çarşamba

Komşularla Sıfır sorun Politikası Perspektifinde Suriye - Türkiye İlişkileri

Komşularla Sıfır sorun Politikası Perspektifinde Suriye - Türkiye İlişkileri 



Okan ÇELİK      
Uluslararası İlişkiler                               

Komşularla Sıfır Sorun politikası perspektifinden: Suriye- Türkiye ilişkileri 

Özet 

Türkiye; 910 kilometrekare ile en uzun kara sınırını Suriye ile paylaşmaktadır. Suriye’de Temmuz 2000’de başlayan Beşar Esad dönemi ve Türkiye’de 2002 yılında başlayan AK parti dönemi ile birlikte karşılıklı üst düzey ziyaretler hız kazanmıştır. 

Komşularla sıfır sorun politikasını ilke haline getirmiş olan AK Parti, Ortadoğu’da meydana gelen gelişmelerde önemli ölçüde rol almaya çalışmakta ve bu durum ilişkilerin seyri değişmeye başlamıştır. Suriye ile olan ilişkilerimiz “ Arap Baharı” sürecinde, günden güne kötüye gitmiştir. 

Yaşanan bu gelişmelerin ışığında Türkiye’nin yakın çevresinde iyi komşuluk ilişkileri içerisinde olacağı ülkelerin sayısının giderek azalacağı ön görülmektedir. Yapılan çalışma Türkiye’nin Suriye Politikaları perspektifinden Türk dış politikasının değişmesi gereken yönleri tespit edilecektir. 


Giriş 

     Türkiye ve Suriye ilişkilerin 1946 yılında Suriye’nin bağımsızlığını ilan etmesinden 2000’li yıllara kadar ikili düşmanlıkla gelişme göstermiştir. 2002 de AK Partinin İktidara gelmesiyle ilişkiler daha da gelişmiştir. 
     Karşılıklı ilişkiler ilk olarak karşılıklı ziyaretlerin olması ardından ekonomik işbirliğinin olmasıyla ilişkiler daha gelişmiştir. Ardından siyasi ilişkilerin gelişmesi, ekonomik işbirliğinin siyasi işbirliğine dönüşmesi iki ülkenin sıkı ilişkiler geliştirerek karşılıklı işbirliğinde yürütmüşlerdir. Suriye Türkiye ilişkileri günümüze kadar problemlerle, meselelerle gelmiştir ve problemler birçok alanda bugün de artarak devam etmektedir. Gelinen son noktada da ilişkiler 2000 – 2010 dönemin iyi ilişkiler görünüyor olsa da Arap Baharı sonrası dönemde ilişkilere kötüleşmeye başlamış, savaş ortamına bırakmıştır.  
     AK Parti 2010 sonrasın da izlemiş olduğu dış politika ile başta Suriye olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesi ile ilişkileri gerilemeye başlamıştır. Bu çalışmada Türk dış politikasının dönüşümünü, AK Partinin komşularla sıfır sorun politikasından sıfır komşuya dönüşmesi, Suriye sorununda izlemiş olduğu politika sonucunda güven duyulamayan ülke konumuna gelmesi ve uluslararası arena da kaybetmiş olduğu prestiji yeniden kazanmasının yolunu incelenecektir.  

1.Tarihi Arka Planı 

 Türkiye ve Suriye ilişkilerinin 1946 yılında Suriye’nin bağımsızlığını deklare ettiği tarihten bu yana karşılıklı tehdit algılamasına dayandığını söylemek mümkündür. Türkiye- Suriye arasındaki gerginliğin sebeplerini; iki kutuplu dünya düzeni, Hatay sorunu, Su sorunu, Suriye’nin PKK’ya desteği şeklinde sıralayabiliriz. 
 Sorunun temel sebeplerinde olan Hatay sorunu iki ülke için ciddi gerilimlere yol açmıştır. Siyasal konjonktüre bakıldığında Hatay 2 Eylül 1938 de bağımsızlığını kazanmış fakat O günden itibaren Türkiye ile ilişkilerini sıkı tutmuş ve Hatay’ın Türkiye’ye katılma arzusunda olduğunu birçok vesilelerle belirtmiştir (Dayı, 2002, ss:31). Bir diğer sorun ise Soğuk savaş döneminin başlamasının ardından Türkiye’nin 1952 de NATO’ya üye olmasıyla Batı yanlı politikalar izlemesi, Suriye’nin ise özellikle Hafız Esad döneminde Doğu blokuna yakın politikalar izlemesi iki ülke arasında gerilimlere yol açmaktadır.  

Türkiye ile Suriye arasında yaşanan bir diğer ehemmiyetli konu ise su sorunudur. Su sorununun başlaması Türkiye’nin Fırat nehri üzerine Keban barajını inşa etmesiyle başladı. Suriye tarafına akan nehir sularının azalacağından dolayı gerilim artmıştır. Ardında GAP projesinin hayata geçmesi ve Karakaya barajının inşaatına başlanması iki ülke arasındaki gerilimi hat safhaya ulaştırmıştır. 1980’lerden günümüze kadar devam eden PKK sorunu, Türkiye’nin en büyük sorunları arasında yer almaktadır. Suriye’nin PKK’ya destek vermesi, terör örgütü elebaşı olan Abdullah Öcalan’a Suriye’de barınma olanağı tanıması ve yapmış olduğu bir takım yardımlar sonucunda, Türkiye’den sert eleştiriler almıştır. Suriye’nin bu desteğini, Türkiye’nin uygulamış olduğu su politikalarından dolayı olduğu şeklinde yorumlarda yapılmıştır. (www.icpolitikadispolitikayıetkiler.com, 2016) 
İki ülke arasındaki ilişkilerin dönüm noktası 1998 yılında Türkiye’nin Suriye’ye uyguladığı, PKK’ya desteği kesmesi ve terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’nın ülkesinden çıkarması için baskı politikaları izlemesi sonucunda Suriye tutumundan vazgeçerek Öcalan’ın ülkeden çıkması için baskı uygulamış ve PKK ya desteğini çekmeye başlamıştır. Türkiye ile Suriye arasında, güvenlik kaygılarını gidermek ve PKK terör örgütüne karşı işbirliği yapma amacıyla Adana Mutabakatı imzalanmıştır. İyi ilişkilerin gelişmesiyle, Cumhurbaşkanı Sezer’in Hafız Esad cenazesine katılması, ilişkilerin daha da normalleşmesi sağlamıştır. Bunun paralelinde ekonomik ve askeri alanda da işbirliği 
yönelik atılan adımlar, karşılıklı üst düzey ziyaretler, o dönemde iki ülke arasındaki ilişkiler gelişim göstermesine yol açmıştır. 
Ak Partinin iktidara gelmesiyle birlikte ilişkilerin olumlu seyri artış göstermeye devam ederek hat safhaya ulaşmıştır. Ak Partinin siyasal İslam’a yakın pir politika izlemesi ilişkilerin ilerlemesinde önemli rol oynamıştır. Dönemin dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da izlemiş olduğu “komşularla sıfır sorun politikası “ iyi ilişkileri daha da artırmıştır. 2004 yılında Beşar Esad’ın Türkiye ziyareti sonrası Hatay sorununda aşılması ilişkileri daha da iyileştirmiştir. 2009 yılına gelindiğinde ise Türkiye ve Suriye arasında imzalanan Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte ilişkiler zirveye ulaşmıştır. 
Ancak 2011 yılında Arap Baharı’nın Suriye’yi de etkisi altına almasıyla Esad ile olan bütün iyi ilişkilerin askıya alınmasıyla sonuçlanmıştır. 

2.Ekonomik, Demografik, Kültürel ve Sosyal İlişkileri  

 Türkiye – Suriye ekonomik ilişkileri siyasi gelişmelere paralel olarak Adana Mutabakatı’nın imzalanmasının hemen ardından iki ülke arasındaki ticareti artırmak için adımların atılacağı vurgusuyla gelişmeye başlamıştır ( Tür, 2012, ss:34). 1988’den beri çalışmayan Ortak Ekonomik Komite’nin tekrar faaliyete geçmesi için bir anlaşma metni imzalanmış, ticari ilişkilerde hareketlilik yaşanmaya başlamasıyla sınır bölgesinde ticari bir hareketlilik baş göstermiştir. Hafız Esad’ın ölmesi ve ülke yönetimine oğlu Beşar Esad’ın gelmesi Suriye için bir dışa açılımın ekonomide liberalleşmenin, babasına nazaran Beşar Esad’ın daha özgürlükçü bir yapıda olacağını söylemesi vb. söylemler Suriye’nin iç pazarının değerlenmesine sebep olmuştur. Nitekim komşusu olan Türkiye de Suriye’nin bu iç pazarına girmeye çalışmıştır. Buna örnek olarak Gaziantep de ki firmalar örnek verilebilir.


 “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu”sıralamasında 1997 yılında Gaziantep deki firmaların sadece 9 u bu sıralamaya girebilirken 2011 yılında bu sayı 19 çıkmıştır (Alpaslan, 2012, ss:2). Yapılan bu antlaşmayla hem ticarette hem de yatırım konusunda önemli bir yol kat edilmiştir. 

 Eylül 2009’da vizelerin kaldırılmasıyla oluşan ekonomik bütünlükle ilişkiler de yeni bir döneme girilmiştir. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, vizelerin kaldırılması üzerine sınırda yapılan törende: “Suriyelilere seslenmek istiyorum. Türkiye sizin ikinci ülkeniz ve Türk halkı kucak açmış sizi vizesiz olarak beklemektedir” demiştir. Vize uygulamasının kalkması yapay bir şekilde ayrılmış olan iki ülke halklarının yeniden birleşmesi olarak nitelendirilebilir. Vizelerin kaldırılması aynı zamanda ekonomik işbirliğinin ekonomik bütünleşmeye dönüşmüştür. Vize uygulamasının kalkmasıyla birlikte Demografik bir takım değişimlerde görülmektedir. Hatay’ın Anavatana katılmasıyla birlikte akrabaların bir kısmının Suriye’de kalması aynı şekilde Suriyelilerin akrabalarının Türkiye’de kalmasından dolayı ayrılık yaşayan akrabaların tekrardan bir araya gelmesi demografik birleşme açısından göze çarpan bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Vize uygulamasının kalkmasıyla birlikte Suriyelilerle Türkler arasında kültür alışverişi yaşanmıştır. Suriyeli halklar Türk kültürünü, Türk halkı ise Arap kültürünü biraz daha yakından tanıma fırsatı bulmuştur. 

1989 dan Arap Baharının baş gösterdiği 2011’e kadar olan süreçte Türkiye ile Suriye arasında artan bir ticaret hacmi görülmektedir. 
2007-2009 serbest ticaret anlaşmasıyla gelişen ticari ilişkiler  



Şekil1: Türkiye’nin Suriye ile  olan İhracatı ve ithalatı  

Kaynak: TUİK 

 Şekil 1 e bakıldığında da Suriye, Türkiye için önemli bir Pazar niteliğindedir. Geçmiş dönemlerde yapılan anlaşmalarla gerek ticaret, gerek turizm, gerekse emlak alanında hızla gelişme göstermiştir Arap Baharı sürecine kadar.  


4.Siyasi ve Askeri İlişkiler 

 2002 yılında AK Partinin Türkiye’de tek parti olarak iktidara gelmesinden sonra Suriye ile olan ilişkiler hız kazanmıştır. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu AKP’nin izleyeceği dış politikada her zaman söz hakkına sahip olmuştur. Ayrıca Ak Parti’nin muhafazakâr bir parti olması Türkiye’nin Ortadoğu’ya yönelmesini sağlamıştır. 

 Türkiye Ortadoğu’da söz sahibi olmak istiyorsa bunun anahtarının Suriye’de olduğu gerçeğini biliyordu. Bundan dolayı terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra Suriye ile ilişkilerde sorun teşkil edecek bir konunun kalmamıştır. Ayrıca Suriye Batı ile arasını iyi tutmak istiyorsa Türkiye şansını kullanması gerektiğini biliyor, aynı şekilde Türkiye de Ortadoğu’da aktif olmak istiyorsa Suriye ile işbirliği yapması gerekmekteydi ( Kınalıtopuk, 2014, ss:19). İki ülke arasında ki ortak düşman sayılabilecek olan İsrail ile olan gerilimli süreç (Davos), Suriye’nin yakından takip etmesiyle devam etmiştir. O dönemde Suriye’nin Türkiye politikası “düşmanımın düşmanı benim dostumdur” şeklinde izlediğini söylemek mümkündür.   

    Türkiye – Suriye ilişkileri 2003 sonrası dönemde bölgesel koşullarda ve güç dengelerinde meydana gelen değişikliklerin etkisiyle işbirliği düzeyinden kısa sürede yüksek düzeyli işbirliği sürecine dönüşmüştür. Irak işgali, Amerikan baskıları ve Lübnan kriziyle gelişmeye başlayan işbirliği ve diyalog süreci her iki ülke arasında var olan olumsuz ön yargıların yerini ortak çıkarlara bırakmasını sağlamıştır. Her iki ülke arasında işbirliği alanlarının başında ekonomi, enerji ve su kaynaklarının yönetimi gelmekle birlikte dış politikada da Irak sorunundan kaynaklanan ortak güvenlik sorunlarıyla birlikte mücadele etme, Lübnan sorununun barışçıl yöntemlerle sonlandırılmasında işbirliği yapma, Suriye’nin İran ekseninden Arap eksenine katılımını sağlama ile Suriye’nin AB ve ABD ile ilişkilerini restore etme gelmektedir. 16 Eylül 2009 da Esad’ın Türkiye’yi ziyaretinin ardından her iki tarafın aralarındaki diyalog sürecini ve işbirliğini stratejik bir aşamaya taşımak istedikleri ve buna yönelik olarak gerekli mekanizmaları içeren bir Stratejik İşbirliği Konseyi kuracaklarını açıklamamıştı. Bu açıklamanın ardından her iki ülkenin Dışişleri Bakanlığı süreci başlatmış oldu ( Ayhan, Kasım’9 Cilt1 Sayı11, ss:31) 

       Stratejik İşbirliği Konseyi öncelikli olarak TR - Suriye arasındaki ilişkilerin her alanda gelişmesine yardımcı olacak mekanizmalar ve somut adımlar içermesinden dolayı oldukça önemlidir. Her iki ülkenin başbakanları düzeyinde Eş Başkanlık sistemini ön gören İşbirliği Konseyi’nin Bakanlar Kurulu’nun içinde dışişleri, enerji, ticaret, bayındırlık, savunma, içişleri, ulaştırma ve tarım bakanlarının bulunduğu toplam on altı (Türkiye ve Suriyeli) bakandan oluşması ön görülmüştür. Bununla birlikte gerek görüldüğünde toplantılara kurul üyesi olmayan diğer bakanlarında katılması sağlanarak bakanlar kurulunun yapısı daha da genişletilebilir bir duruma getirilmiştir. Türkiye ile Suriye arasında gerçekleşen bu işbirliği gerek ekonomi alanında olsun gerek siyasi alanda olsun pek çok gelişme göstermiştir. Tarihten gelen sorunlar bir bir aşılarak dostluk bağları gelişmeye başlamıştır.  

Diplomatik ilişkilerle başlayan sıcak ilişkiler her alanda gelişirken, bu ziyaretlerin yansıması olan birliktelik askeri alanda da kendisini gösterecektir. Bu süreçte İsrail ile Türkiye arasında yükselen tansiyondan Suriye yararlanmıştır. Bunun sonucunda İsrail’in gerçekleşmesinden hoşnut kalmadığı, Türkiye ve Suriye sınırında Türk ordusuyla Suriye ordusu bir araya gelmişlerdir. Kara kuvvetleri karşılıklı dostluk, işbirliği ve güveni pekiştirmek için 26 Nisan 2009 da Kilis’te ve Şam da gerçekleştirilmiştir. Siyasal konjonktüre bakıldığında iki ülke arasında ki gerilimin savaş noktasında olması, bugüne gelindiğinde ise barışçıl bir şekilde çözülmesi iki ülke açısından da başarıdır.

Komşularla sıfır sorun politikasının en iyi örneklerinden birisi olan Suriye ile olan ilişkiler 2011 yılına gelindiğinde tam bir fiyaskoyla sonuçlanarak ilişkiler kopma sürecine gelmiştir. 

Sonuç ve Öneriler 

2000 sonrası izlenen ekonomi politikalarında doğru adımlar atılmıştır. Gerek yapılan işbirliği gerek serbest ticaret anlaşmaları iki ülke ekonomisine katıda bulunarak gelişim göstermelerini sağlamıştır. Ardında vizelerin kalkması iki ülkenin turizm gelirlerine önemli katkılar getirmiştir. Özellikle demografik açıdan fayda sağlayan bu politika Suriyeli akrabalarla kolay bir şekilde buluşma ortama sağlamıştır. Fakat burada eleştirilmesi gereken bir nokta vardır. Getirilen vize muafiyeti sonrasında Suriye’de barınan PKK militanlarının Türkiye’ye rahatlıkla girmesi faaliyet göstermesi bu bölgelerde eleştirilecek konu arasındadır. 
   
Türkiye’nin Suriye ile kurmuş olduğu siyasal ilişkilere bakıldığı zaman 2009 dan sonra hat safhaya ulaşmış ve dostane ilişkilerin seyri iyi ilerlemektedir. Komşularla sıfır sorun politikasının en iyi örneği olan Suriye ile ilişkiler Arap baharına kadar iyi bir görünümdedir. Yapılan askeri tatbikatlar, vizenin kalkması, Stratejik İşbirliği Konseyi bu politikanın işler bir politika olduğunu söylemek yanlış olmaz fakat Türkiye’nin Arap baharı sürecinden sonraki izlediği politikalar eleştirilmelidir.  

Türkiye- Suriye ilişkilerinin siyasal boyutunu analiz ettiğimizde; komşularla sıfır sorun yaklaşımı etrafında şekillenen Türk dış politikası son senelerde bir tıkanmışlık görüntüsü vermektedir. Bunun sebeplerini incelediğimizde ilk olarak Ortadoğu’nun hamiliğini üstlenen (Osmanlı’nın mirasını üstlenmesi) bir politika izlemesi ve Esad rejiminin tavsiyelerini dikkate alacağı şeklindeki beklentilerinin boşa çıkması ikinci bir sebep Bölgesel liderlik arzu içinde olan Türkiye buna rağmen inisiyatif alma konusunda oldukça çekingen davranmak ve küresel aktörlerin, başta ABD olmak üzere, politikalarının takipçisi görüntüsü vermek Türkiye’nin Suriye ile olan siyasi ilişkilerinde eleştirelen bir noktadır ( Oğuzlu,2012, ss:48). Ama bu demek değil ki Türkiye’nin askeri müdahale yapması gerekiyor. Burada söylemek istediğim dengesizlik durumu, Türkiye’nin aşırı söylemlerinin yanı sıra ihtiyatlı ve dengeli yaklaşımı Türkiye’nin bölge inandırıcılığı azalmakta ve uluslararası arenada Türkiye’nin kafasının karışık bir aktör görüntüsü vermesine sebep olmaktadır. Üçüncüsü Sıfır sorun politikasının en önemli ayaklarından bir tanesi olan, diplomatik araçlara daha fazla öncelik vermesi ve Ortadoğu’da ortak bir bölgesel bilinç kurulmasına çalışarak bölge dışı güçlerin bölgeye olan müdahalelerinin sınırlandırılmasıydı ( Oğuzlu, 2012, ss:49). 

Türkiye’nin bu politikası gereği batılı aktörleri bölgeden uzak tutması temel faktörken, Türkiye’nin bunun aksine batılı aktörleri bölgeye sokmaya çalışması hatta NATO’yu bölgeye müdahale konusunda sürekli baskıda bulunması Türkiye’yi bölgeden uzaklaştıran bir etmen olarak ortaya çıkmaktadır.  

Ortadoğu’da olan anti- emperyalist bir yaklaşım ve Türkiye’nin sergilemiş olduğu batılı politikalar Türkiye’nin bu bölgeden tasfiye olmasına sebep olmaktadır. Batılı ve bölgesel aktörlerin olabildiğince gerçekçi bir dış politika izledikleri bir ortamda Türkiye’nin bazı idealler ve misyonlar etrafında hareket etmesi hem hayal kırıklığı yaratmakta hem de Arap Baharı öncesinde iyi ilişkiler geliştirmiş olduğu Suriye ile şuan savaş konumunda olması, Türkiye’nin uluslararası arena da güven kaybına sebep olmasına, Türkiye ile işbirliği yapacak ülkelerin Türkiye’nin güvenilir bir ülke olmadığı için ve emperyalist politikaları için her an işbirliği içinde olduğu devlete ihanet edecek pozisyonda olması çok ciddi sıkıntılar getirecektir. 

Türkiye’nin izlemiş olduğu dış politikayı değiştirmesi gerekmektedir. Türkiye Arap Baharı öncesinde izlemiş olduğu dış politikaya dönerek komşularıyla ilişkisini düzeltmesi gerekmektedir. Türkiye Ortadoğu’da zedelenen imajını yeniden düzeltmesi gerekmektedir. Ayrıca Türkiye Atatürk dönemi politikasına geri dönerek “hiçbir devletin iç işlerine karışmaması ve kendi iç işlerine karıştırmaması” ve “yurtta sulh cihanda sulh” politikalarını izlemesiyle kaybetmiş olduğu prestijini yeniden kazanacaktır. 

Kaynakça 

 Dayı, Esin (2002) Hatay Devleti ve Hatay’ın Anavatana Katılması, A.Ü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 19 Erzurum 
 Alpaslan, İdil (2012) Suriye Krizi Türkiye Ekonomisini Nasıl Etkiler, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı  
 Tür, Özlem (2011) 2000’lerde Türkiye – Suriye ilişkilerinin Siyasi- Ekonomisi Ortadoğu Analiz Temmuz- Ağustos 2011- Cilt:3 Sayı: 31-32 
 KınalıTopuk, Ömer Tugay Türkiye – Suriye İlişkileri 2002 – 2014 Dönemi Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Projesi  
 icpolitikadispolitikayietkiler.wordpress.com E.T 05.06.2016  
 Ayhan, Veysel Kasım’09 Cilt1 Sayı 11 Türkiye- Suriye İlişkilerinde Yeni Bir Dönem: Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi, Ortadoğu Analiz 
 Oğuzlu, Tarık (2012) Komşularla Sıfır Sorun Politikası ve Arap Baharı: Tıkanmışlık durumunun Bir analizi, Ortadoğu Analiz 

Komşularla sıfır sorun politikası perspektifinde Suriye- Türkiye İlişkileri                             
Okan ÇELİK.,

***