SAVAŞ SİZİNLE İLGİLENİR..,
Savaş, büyük bir oyundur. Yaşam ve ölüm için, zafer ve yenilgi için ilk çağlardan bu günlere büyük bir dünya oyunudur..
Savaşın özü, insanların ikiyüzlülüğü, aç gözlülüğü ve iktidar hırsıdır. Savaşın temelinde ise, elindekileri başkalarına kaptırmamak veya başkalarının elindekini almak isteği yatar..
Siyasetin silahla yapıldığı her yerde her an herkes ölebilir. Savaşın suçluları bizzat cephede çarpışanlar değil, sebep olanlar ve savaş çığırtkanlarıdır..
Barış barış denilen şey bir ütopyadır ve savaşlar arasındaki molalardır.
5000 yıllık yazılı tarihi olan dünyanın sadece 236 yılı mutlak bir barış halinde geçmiştir..
5000 yıllık yazılı tarihi olan dünyanın sadece 236 yılı mutlak bir barış halinde geçmiştir..
Savaş; ıssız, karanlık, korkunç ve kederlidir. Savaşın acımasız gerçekliğini, vicdansız demagog ve fesat kumkumaları bilmez..
Cephenin kokusunu, günlerini gecelerini, “ Bekle Beni” şiirindeki yüksek duyguyu, hiçbir atasözünün kalpleri coşturmaya yetmediğini, kahverengi bir suyla yıkanıp botsuz uyuyabilmenin, savaşın en büyük konforu olduğunu nereden bilsin, ulusal özelliklerini yitirmiş kozmopolitler..
Kar içerisindeki tarlanın ortasında uyumak zorunda kalan bir savaşçı “Sanki ben mi ona savaş açtım? Biz kendi ülkemiz de savaşıyoruz. Bana göre biz yenmek zorundayız.” der. Karlı savaş alanının üzerindeki ay onu hayallere götürür. “Tan ağarırken savaşmak iyidir, işe gider gibi” diye algılar.. Cephede olanların çoğunun ruhu ve düşünceleri tertemizdir ve alçak gönüllüdür..
Savaşta önceden alışılmış hiç bir şey olmadığından her şey korkunçtur ama her şeye alışılır. Ama ölüme asla! Bu yüzden bir kez ölünür. Bir kez olan bir şeye de alışılmaz zaten..
Kış gelince, soğuk amansızdır. Bıkarsın ikide bir burnum, kulaklarım yerinde duruyor mu diye yoklamaktan..Parçalanmış botlar, çamurlu giysiler ve küf kokan siperlerde çakılmış gibi beklerken, gökteki turnaların güneye uçarak yer değiştirmelerine imrenirsin..
Bozkır sincabı gibi başkalarını kaldırıp indiren, yılan gibi tıslayan savaş çığırtkanı siyasi pigmeler; inancı aşındırır, yüreklerdeki ateşi söndürür, “yakında topraklarımızı kaybedeceğiz.” duygularını depreştirir. Cephede göreceli bir sessizlik varsa, bilki çok yakında kızılca kıyamet kopacaktır..
Şanı ve şerefi olmayan barış, daha büyük çatışmaları ve kayıpları getirecektir. Dünya siyasi ve harp tarihine düşülen kayıt bu’dur..
Savaş, vaktinin yarısını üstlerini selamlayarak geçirenlerle, evcil ve uysalların işi değildir. Onun ihtiyacı önce savaşçı ve doğuştan savaşçı olanlardır..
Akşamları çiçeklenen elma ağacının altında oturup bülbül dinlemek, barış, sessizlik ve huzur istiyorsanız; bunu size, cephe de yırtıcı bir kuşun pençesi gibi duracak olan çocuklarınız sağlayacaktır. Çünkü, bütün sorunların ve kaderlerin çözümü cephedir..
Kaybedenin düşmanlık duyguları bir günden ötekine ortadan kalkmaz.
Yenilenler, sürekli bu mağlubiyeti nasıl hak ettiklerini sorar kendilerine, aralarından mutlaka hain ve beceriksizleri bulmadan rahat edemezler. Anadolu hezimetinden sonra Yunanlılar bile, hemen hükümetin başı, sorumlu bakan ve görevli generalleri yargıladı ve bir bölümünü astı..
Yenilenler, sürekli bu mağlubiyeti nasıl hak ettiklerini sorar kendilerine, aralarından mutlaka hain ve beceriksizleri bulmadan rahat edemezler. Anadolu hezimetinden sonra Yunanlılar bile, hemen hükümetin başı, sorumlu bakan ve görevli generalleri yargıladı ve bir bölümünü astı..
Gelelim Türkiye’nin haline, tam bir dram!..
1200 km’lik sınırı boydan boya folluk. Ortalık düşmandan geçilmiyor. Oraya buraya horozlanmaya kalkanı artık tavuklar bile iplemiyor..
1200 km’lik sınırı boydan boya folluk. Ortalık düşmandan geçilmiyor. Oraya buraya horozlanmaya kalkanı artık tavuklar bile iplemiyor..
PKK’nın, “Ya dediklerimi yapacaksın, ya da ben ne yapacağımı bilirim.” demekten dilinde tüy bitti. Şiddet bir tür kendini sahneleme ve methetme tarzıdır; PKK, ne yönetim kadroları ne de dağdakiler olarak siyasi amaçları sağlanmadan, silahlı mücadeleden vazgeçemeyecektir..
Bu hükümet ve meclisteki klasik düzen partileri ile ülkeye huzur ve güven geleceğine inananlar: “Oy, Fırat fırat, uzaktan akıyorsun ve gözyaşlarım gibidir suların” ağıtını yakmaya da hazır olsunlar..
Madem içerde ve dışarıda savaş rüzgarları esiyor, bir tarihi olayla yazıyı bitirelim..
1941 Haziranın da Almanların şimşek gibi Sovyet topraklarına dalmasıyla, başlangıçta Ruslar fenersiz yakalandı..
Birlikleri dağılmış, kendisi kuşatmadan kurtulmuş bir general, ipe bağladığı bir keçiyle güvenli bölgelere gitmeye çalışıyordu..
Onu tanıyanlar oldu.
“General yol nereye diye” sordular.
O’da “keçi yolu gösteriyor” dedi…
Onu tanıyanlar oldu.
“General yol nereye diye” sordular.
O’da “keçi yolu gösteriyor” dedi…
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
http://hepar.org.tr/savas-sizinle-ilgilenir.aspx