Radikal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Radikal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2017 Cuma

Yazıklar Olsun Size!



Yazıklar Olsun Size! 


Hasan Celal Güzel
Radikal 


Ben 2000 yılına Ayaş Hapishanesi’nde girdim. Devlet hizmetinde dirsek çürütmüş; müsteşarlık, bakanlık yapmış bir siyasî parti genel başkanıydım. Suçum, bir ‘İnsan Hakları Mitingi’nde konuşma yapmaktı. Güya halkı isyana teşvikten 1 yıl hapse mahkûm olup ‘cezamı’ çekmiştim. Çünkü 28 Şubat Darbecileri böyle yapılmasını istemişlerdi. 
Bir türlü ısıtamadığım soğuk hücremde sık sık hastalanır ama hastaneye gitmeyi reddederdim. Bir gün mide kanaması geçirince, beni zorla Ayaş Devlet Hastanesi’ne kaldırmışlardı. Ancak, tetkikler yapıldıktan sonra Hastane’de kalmayıp ısrarla hapishaneye dönmüştüm. Beni haksız yere hapsedenlerin merhametine sığınmayı zül addetmiştim. Halbuki isteseydim, mahkûmiyetimin tamamını lüks bir hastane odasında geçirebilirdim. 

*** 
Adam, koskoca Jandarma Genel Komutanlığı yapmış bir orgeneral... Ergenekon terör örgütü olduğu iddia edilen bir dâvada sanık olarak tutuklanıyor. Tutuklandıktan kısa bir müddet sonra, merdivenden düştüğü söylenerek evvelâ Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’ne, daha sonra da GATA’ya (Gülhane Askerî Tıp Akademisi) kaldırılıyor. Kamuoyuna komada olduğu söyleniyor. Darbe teşebbüsçüsü, fişlemeci ve demokratik rejime karşı olduğunu bilmemize rağmen, bu orgeneral için yüreğimiz sızlıyor, üzülüyoruz. 
Olay tamamen düzmece miydi, yoksa bir kazadan yararlanarak böyle bir senaryo mu geliştirildi bilemiyoruz. Lâkin, emekli orgeneralin sağlam olduğu, eşiyle birlikte çekilen fotoğrafında açıkça görülüyor. Ayrıca, GATA Beyin Cerrahisi Şefi Kd. Albay Dr. Nusret Demircan ile sözde hasta Şener Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur’un kayda alınankonuşmasında, Tabip Albay şöyle diyor: “Hasta, yatıyor gözükecek, canı istediği zaman gidecek. Bir şey olursa (yani hüküm giyerse) burada olacak. Amacımız oydu” diyor ve devam ediyor: “Burayı daha emniyetli buluyorum. Hukukçuyla görüşün. Burada mı tutalım, taburcu mu edelim?” Diğer taraftan iki doktor da kendi aralarında konuşurken şöyle söylüyorlar: 
“Emekli Sandığı’na nasıl fatura edilecek bu? 
Bir tane kan testi, bir tane filmi gözükmüyor, bomboş yatıyor abi...” 
Mukaddes Eruygur da kayıttaki konuşmaların doğruluğunu kabul ediyor. 

*** 
Haydi diyelim ki, bütün bu dalavereler insanî bir zaaf neticesidir. Ancak, daha vahim olanı, Mukaddes Eruygur’un, ‘Kızgınlığımı dile getirdim’ gerekçesiyle ikrar ettiği, kayıttaki şu beyanlarıdır: ‘12. ve 14. Ağır Ceza Mahkemeleri bizdenmiş...’ 
Bu sözleri işitince tüylerimiz diken diken oluyor. Sanık Orgeneral’in eşinin bu iddiayı kendiliğinden uydurması mümkün müdür? Demek ki, araya giren bazı ‘kodamanlar’ ve hukuk esnafı bu iddiayı Hanımefendi’ye fısıldamışlar. ‘Yok canım, hiç öyle şey olur mu?’ diye düşünürken, birkaç gün önce diğer emekli orgeneral Hurşit Tolon’un, tartışmalı bir şekilde tahliyesini hatırlıyoruz. 
İddiaya göre, Tolon’un avukatları, tahliye talebi için 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin nöbetini beklemişler ve bunu ayarlamak için ellerinden geleni yapmışlar... 
İşte bu nokta, yargının iflâs ettiği noktadır. 

*** 
Ergenekon Dâvası gibi, doğrudan ülkenin rejimiyle ilgili bir dâvada, eğer mahkemeler ‘sizden-bizden’ diye ayrılmışlarsa, artık ‘mülkün temeli’ de kaymaya başlamış demektir. Bu konuda herkes üzerine düşeni yapmalı ve skandalı açığa çıkartmalıdır. 
Bu kafayla Ergenekon Dâvası çözümlenemez!... 
Nepotizm ve kayırmacılıkla bir yere varılamaz. 
Yakından takdirle takip ettiğimiz Genelkurmay Başkanımız Org. Başbuğ, bu skandallara el koymalı ve adaletin hür bir şekilde tecelli edebilmesi için gerekli ortamı sağlamalıdır. 
Bu arada, generallerin çocuklarının ve yakınlarının askerlikten muaf tutulduğu yolundaki iddialar araştırılarak sonucu açıklanmalıdır. 


Yargıya ve Orduya en ufak bir lekenin bulaşması, Türk Milleti’ni rencide edecektir 



***

Ergenekon Hukuku



Ergenekon Hukuku 


M. Ali Kışlalı/ Radikal 


İki Emekli Orgeneralin geçen temmuz ayında gözaltına alınıp tutuklanmaları ve bu güne kadar haklarında iddianame hazırlanmadan cezaevinde tutulmaları kanımca ülkede kaos, ya da keşmekeş dönemini başlatmıştı. Bu dönemin elle tutulur sürecinde bir dönemeç, ne gariptir ki başka iki emekli orgenerale aynı uygulama denendiğinde aşılmıştır. 

Sözünü ettiğim emekli orgeneralleri uzun yıllardır, generalliklerinin ilk dönemlerinden tanırım. Çeşitli konuda yaptığımız sohbetleri hatırlarım. Tipik Türk Silahlı Kuvvetleri generalidirler. Atatürk görüşleri ve onun prensiplerine göre kurulmuş Cumhuriyet’e olan inançları değişmez ortak noktalarıdır. 
Sohbetlerimizde bu prensiplere uymayan, siyasi olaylar dahil, gündemdeki olayları rahatça ele aldığımızı, zaman zaman tartıştığımızı hatırlıyorum. 
TSK‘nın en üst rütbelere ulaşmış kimi komutanıyla sohbet yapabilme olanağının kazandırdığı yeni bakış açılarının,özellikle mesleğimde yönettiğim yayınlar ve bürolardaki faaliyetlerde, değerli katkılar yaptığını belirtmeliyim. 
Yakından tanıma olanağına kavuştuğum komutanların hiçbiriyle şimdi hatırlamaktan tedirgin olacağım bir şey konuşmadığım için de, bu değerli askerler hakkında zaman zaman öne sürülen söylentilerle ilgilenmemişimdir. 

Ancak, geçen temmuızdan itibaren sergilenen,komutanlarla ilgili Ergenekon hukuk uygulamalarının, saygı duyduğum hukuk uzmanlarınca irdelendiğinde hatalı bulunmasından üzüntü duymuşumdur. 

Hukuk fakültesinde okuduklarından kendilerini ‘hukukçu’ sanan kimi meslektaşım gibi düşünmüyorum. Muhabirlik, yöneticilik ve yazarlık dönemimde, hukuk ile ilgili konularda daima, önemli görevlerde bulunmuş deneyimli uzmanların ve hocalarımın görüşlerine müracaat etmişimdir. 

Şimdi aynı şeyi, eskiden olduğu gibi onlara doğrudan ulaşarak yapamasam da, makalelerini ve yaptıkları açıklamaları izlemem görece sağlıklı görüş edinmeme 
yardımcı olmaktadır. 
Aylardır devam eden Ergenekon hukuk uygulamasının, ayrıntıları pek bilinmeyen çeşitli iddialarla, kamuoyunca saygın kişilerin hırpalanmasına sebep olması hep yadırganmıştır. 
Bunca gözaltı ve tutuklanmaya karşın, şimdiye kadar kimse mahkûm olmamıştır. 
Ankara Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usulü Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu Cumhuriyet’te, ”Ceza kanunları suçlular hakkında uygulanır. Ceza muhakemesi kanunları ise, suçlu ve suçsuz tespitleri yapılmadan önce başvurulan kanunlar olduğu için, herkes hakkında uygulanabilir. Bu nedenle, ceza muhakemesi kanunları, aslında masumların kanunlarıdır” diyor ve ekliyor, “Masum biri için, bırakınız cezalandırmayı, yalnızca soruşturulmak veya haksız yere yargılanmak dahi yıpratıcıdır. Soruşturulmak ya da yargılanmak ağır gelir, yaşam sevincini elinden alır, yorar, uykularını kaçırır, sağlığını bozar, aile düzenini etkiler, hayatını altüst eder.” 
Anayasa uzmanı Prof. Dr. Süheyl Batum ise Vatan’daki köşesinde; “Bir kişinin suçlu olup olmadığı, bir hukuk devletinde üç şeye bağlıdır. Önce kuvvetli şüpheyi gösteren somut deliller olmalıdır. Bu delillere dayanan sağlam bir iddianame gereklidir. Dürüst, adil ve makûl sürede bir yargılama sonunda verilecekbir yargı kararı olmalıdır” diyor. 
Sadece bu uzman değerlendirmelerinin bile, şimdi Ergenekon adı verilen konuyla ilgili hukuk uygulamalarında esas alındığı söylenebilir mi? 
Şimdi Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu’nun değerlendirmesiyle, mahkemeler üzerindeki siyasi gölgeden söz edilince kaygılar daha da artmıyor mu? 
Belirsizlikler içinde 220 gün tutuklu kalan bir komutanın tutuklanmasına sebep olan ‘delil’in yıllar önce internette yayımlanmış olduğu anlaşılıp, serbest kalmasına da karar verilebiliyor. 
Bütün bunlara ‘Ergenekon hukuku’ deniyor. 
Bir hukuk devleti olan Türkiye’de, neyse ki; halen ‘Yüksek Yargı’ güvenilirliğini koruyor. Yanlışların oradan döneceğine inanılıyor. 

aktif haber 



***