Ne Oldu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ne Oldu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Haziran 2016 Cuma

ÖZAL da "Çözüm Süreci" Dedi Ama Bakınız Ne Oldu ?




ÖZAL da "Çözüm Süreci" Dedi Ama Bakınız Ne Oldu ?



Dün ile bugün arasındaki bağlar...




Erdoğan, Bundan Tam 23 Yıl Önce Özal’ın Ne Yaptığını Biliyor mu?

Tarih: 20 Mart 1993…

20 Mart 1993 ateşkesiyle ile ilgili ilk sunacağımız belge, Ankara DGM’de görülen Öcalan davası tutanaklarıdır.

İşte iddianame tutanağında 93 Mart:

“ PKK lideri Abdullah Öcalan, Celal Talabani’nin önerdiği tek taraflı ateşkesi kabul ederek 20.03.1993 tarihinde tek taraflı sözde ateşkes ilan ettiğini açıklamıştır. Bunu yaparken terörist faaliyetlerle ulaşamadığı hedeflerine legal yollardan ulaşmayı, terörist imajı konusunda kamuoyunu yanıltmayı. dağılan elemanlarını yeniden toparlamayı amaçlamıştır. Ancak, sözde ateşkesi sadece taktik olarak benimsemiştir. Hiçbir şart altında silahlı faaliyetten vazgeçmek istememiştir.”
Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görüşü açık ve nettir. Dosya kapsamında bulunan belgelere dayanılarak bu tespitler yapılmıştır. Savcılık bu süreci bir aldatmaca olarak nitelendirmekte ve örgütün zaman kazanmak için bu planı yürürlüğe koyduğunu açıklamaktadır.  
Bu süreçle ilgili ikinci belge ise Öcalan davasında yer alan Öcalan’ın ifadeleridir;
1992 yılı sonunda Talabani ile görüştüğümüzde Türkiye'ye ateşkes istemimizi götürmesini istedim. Özal hükümeti ile Talabani'nin görüşmeleri vardı. Bitlis Paşa Kürt politikasına yaklaşımları iyiydi. Celal Talabani aramızda arabuluculuk çalışmalarına başladı. Sanıyorum onlar yaşasaydı bu gün bu sorun çözülmüş olacaktı. Bunların önerileri ile bizim önerilerimiz birbirine çok yakındı.
Öneriler genel kapsamlı bir af ve bizlerin (PKK) siyasi platform içerisinde faaliyetleri sürdürmemiz öngörülüyordu. Bekaa'da gazetecilerin gelmesi ile bir basın toplantısı yapıldı. 1993 yılı Mart ayında basın toplantısı yaptım.”
Bu ifadede ne gariptir ki İmralı, Ekim 92 harekatı ile kendini yok etmeye çalışan Bitlis Paşayı övmektedir. Bu doğru değil, bir İmralı taktiğidir, kuşkulu bir kaza sonrası aramaızdan ayrılan Bitlis Paşa’yı da kendi kirli emellerine alet etmek istemektedir. Çünkü Bitlis Paşa’nın PKK’ya hiç affı olmadı!
Binbaşı Ersever’in bu ateşkese ilişkin görüşleri ise daha o yıllarda açık ve nettir;
Ateşkes-mateşkes ağza alınacak kelimler değildir…
Ateş kes dönemin bir taktiği olarak Öcalan tarafından uygulanmıştır. Apo fırsattan istifade bir takım görüşmeler yaptı. Üç ay boyunca toparlandı. Türkiye Cumhuriyeti üç ay boyunca operasyonlarını  yapmadı.  Bahar operasyonları yapılmadı. Şubat 93 itibariyle bu operasyonların başlaması gerekirdi.
Bölgeleri belli. Her eyalette iki tane kampı var. Kamptan çok, üs bölgesi demek daha doğru. Bu adamların kalıcı üs bölgesi var. Burada üs bölgelerinde yeşerdi, filizlendi. Zaten bunu istiyordu. Bahar operasyonları yapılmadı…
Binbaşı Ersever’in “bahar operasyonları yapılmadı” sözünden anlaşılması gereken, Eşref Bitlis Paşa tarafından 92 Ekim’de başlatılan harekattır. PKK2yı yok etme noktasına getiren bu harekat, Bitlis Paşa’nın aramızdan ayrılması sonrasında devam ettirilmemiştir.
Örgütün önemli canilerinden Şemdin Sakık ise 93 Mart ateşkesi için şunları söylemektedir;
“1993 yılındaki ateşkes tamamen örgütün ve bizim dışımızda haberimiz olmadan Apo (Abdullah Öcalan ) tarafından telsizle yapılmıştır... Bu ateşkesin amacı neydi? Apo’nun kafasından mı çıktı? Şam’ın veya daha üst kişilerin talimatıyla mı, bilemiyorum...” 
20 Mart 93’de Lübnan Bekaa’da ateşkes ilan edildi.
Mayıs 93’te yani Özal’ın ölümünden hemen sonra Ahmet Türk ile Leyla Zan Amerika’ya gitti ve Özal sonrası PKK’nın uygulanacak strateji konusunda ABD’li yetkililerle görüştü;
“Abdullah ÖCALAN’ın talimatları üzerine 1993 Mayıs ayında Leyla ZANA ve Ahmet TÜRK’ten oluşan bir HEP heyeti sözde Kürt sorununun çözümü için ABD yetkilileriyle görüşmelerde bulunmuşlardır.[1]
Bilindiği gibi, Mayıs 93’te aynı zamanda Bingöl’de 33 silahsız askerimiz PKK tarafından pusuya öldürülerek şehit edildi ve çatışmalar yeniden başladı…
Ateşkes ilanı yapıldığında, Öcalan’ın yanında Ahmet Türk ile Celal Talabani de vardır. Biz ise o tarihte Şemdinli’de teröristleri kovalıyorduk.
Çok haykırdık çok, bunlar yalan, örgüt toparlanacak, dedik ama sesimiz duyulmadı, tıpkı Binbaşı Ersever gibi.
Bu ateşkes olayı medyanın gündemine Cengiz Çandar tarafından taşındı, ateşkesten tam bir hafta önce. Yaptığı açıklama sanki bir kehanet gibiydi, olacakları görür gibiydi.
Aynı Çandar 2001’de Ecevit için de, yaşanılanın aylar öncesinde bir kehanette bulunacak ve bu kehaneti yine doğru çıkacaktı…
Çandar’ın “Apo’dan Özal ve Demirel’e mesaj” başlığı altında çıkan haberi büyük yankı uyandırdı.
Çandar 13 Mart 1993 tarihli Sabah gazetesinin manşetinde “Apo silah bırakıyor” haberiyle gündemi belirliyordu.
Çandar, haberinde ”PKK artık silahlı mücadeleden vazgeçiyor, Apo Kürtleri siyasi mücadeleye çağırıyor, Bağımsız Kürt devleti isteği terk ediliyor, diyordu.
Manşeti görüyor musunuz, nasıl tuzağa ve kimler tarafından tuzağa çekildiğimizi görüyor musunuz!
Çandar’ın haberinde, Öcalan’ın bu kararının Talabani tarafından Cumhurbaşkanı Özal, Başbakan Demirel ve Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’e iletildiğini de belirtiyordu.
Çandar ayrıca, Öcalan’ın Nevruz öncesinde bir basın toplantısı düzenleyerek bu kararlarını açıklayacağını, basın toplantısına katılmak üzere Türkiye’den bazı gazetecileri davet edeceğini de duyuyordu.
Haberin özeti şöyleydi;
“PKK lideri Abdullah Öcalan, Türkiye’deki başta Kürt sorunu ve terör olmak üzere önümüzdeki dönemde gelişmeleri etkileyecek bomba açıklamalara hazırlanıyor. Öğrenildiğine göre Abdullah Öcalan, Nevruz öncesinde yapmayı tasarladığı açıklamada “terörü kınayacak” tafralarına “silahlı mücadelenin terk edilmesi…çağrısında bulunacak….[2]
Her şey Çandar’ın yazdığı gibi oldu.
Nevruz öncesi 20 Mart’ta, İmralı haini Bekaa’da bir basın toplantısı düzenledi.
Bazı gazeteciler de katıldı.
 İmralı şöyle konuştu;
“20 Mart’tan 15 Nisan’a kadar ateş etmeyeceğiz. Ancak meşru müdafaa durumunda karşılık vereceğiz. Böylelikle uluslar arası, Türkiye ve Kürdistan kamuoyunun bir barışa imkân bulunması dileğine de karşılık vermeye çalışıyoruz…””

Neden 20 Mart?

PKK’ya göre, mitolojide zalimliğe karşı çıkıldığı ve son verildiği gündür, bu nedenle bir bayramdır. Yani PKK kendi bayramı münasebetiyle ateşkes armağan etmiş oluyordu bize. 
Neden 15 Nisan’da ateşkes bitiyor, diyecek olursanız, o da; Şeyh Sait’in 1925’te yakalandığı günün yıldönümüdür, yani Şeyh Sait’i yakaladığımız için PKK bize ceza veriyor ve ateşi yeniden başlatıyordu.
Deli saçması diyeceğiz tüm bunlara ama yıllardır bu saçmalıklarla yaşamıyor muyuz biz…
PKK istediğini elde etti, ateşkes gayri resmi olarak uygulandı.
PKK terör örgütü yeniden toparlandı ve gelip bizi Bingöl’de vurdu.
Özal’ın yaptığı 93 Mart ateşkesi yerine Btlis Paşa’nın harekatı devam ettirilmiş olsaydı, şimdi PKK olmayacaktı!
Ateşkes yapıldı da ne oldu?  
O gündür bugündür 9.671 şehit verdik!
Ve hala veriyoruz…
Dolayısıyla Erdoğan siyaseti ülkeyi huzura kavuşturmak istiyorsa, önce kendinden evvel ne gidi yanlışlıklar sonucu ülke ateşe atışmış, ona bir bakmalıdır ve tarihten ders çıkartmasını bilmelidir!

[1] Öcalan Davası İddianamesi, konu; Ateş Kes görüşmeleri..
[2] Hangi PKK, araştırma, s.53, Fikret Bila, 2004, Ümit Yayıncılık.

BİLGETÜRK