ÖZAL da "Çözüm Süreci" Dedi Ama Bakınız Ne Oldu ?
Dün ile bugün
arasındaki bağlar...
Erdoğan, Bundan Tam 23
Yıl Önce Özal’ın
Ne Yaptığını Biliyor mu?
Tarih: 20 Mart 1993…
20 Mart 1993 ateşkesiyle ile ilgili
ilk sunacağımız belge, Ankara DGM’de görülen Öcalan davası tutanaklarıdır.
İşte iddianame tutanağında 93
Mart:
“ PKK lideri Abdullah Öcalan, Celal
Talabani’nin önerdiği tek taraflı ateşkesi kabul ederek 20.03.1993 tarihinde tek
taraflı sözde ateşkes ilan ettiğini açıklamıştır. Bunu yaparken terörist
faaliyetlerle ulaşamadığı hedeflerine legal yollardan ulaşmayı, terörist imajı
konusunda kamuoyunu yanıltmayı. dağılan elemanlarını yeniden toparlamayı
amaçlamıştır. Ancak, sözde ateşkesi sadece taktik olarak benimsemiştir.
Hiçbir şart altında silahlı faaliyetten vazgeçmek istememiştir.”
Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görüşü
açık ve nettir.
Dosya kapsamında bulunan belgelere dayanılarak bu tespitler yapılmıştır.
Savcılık bu süreci bir aldatmaca olarak nitelendirmekte ve örgütün zaman
kazanmak için bu planı yürürlüğe koyduğunu açıklamaktadır.
Bu süreçle ilgili ikinci belge ise
Öcalan davasında yer alan Öcalan’ın ifadeleridir;
“1992 yılı sonunda Talabani ile
görüştüğümüzde Türkiye'ye ateşkes istemimizi götürmesini istedim. Özal
hükümeti ile Talabani'nin görüşmeleri vardı. Bitlis Paşa Kürt politikasına
yaklaşımları iyiydi. Celal Talabani aramızda arabuluculuk çalışmalarına başladı.
Sanıyorum onlar yaşasaydı bu gün bu sorun çözülmüş olacaktı. Bunların önerileri
ile bizim önerilerimiz birbirine çok yakındı.
Öneriler genel kapsamlı bir af ve
bizlerin (PKK) siyasi platform içerisinde faaliyetleri sürdürmemiz
öngörülüyordu. Bekaa'da gazetecilerin gelmesi ile
bir basın toplantısı yapıldı. 1993 yılı Mart ayında basın toplantısı
yaptım.”
Bu ifadede ne gariptir ki İmralı,
Ekim 92 harekatı ile kendini yok etmeye çalışan Bitlis Paşayı övmektedir. Bu
doğru değil, bir İmralı taktiğidir, kuşkulu bir kaza sonrası aramaızdan ayrılan
Bitlis Paşa’yı da kendi kirli emellerine alet etmek istemektedir. Çünkü Bitlis
Paşa’nın PKK’ya hiç affı olmadı!
Binbaşı Ersever’in bu ateşkese
ilişkin görüşleri ise daha o yıllarda açık ve nettir;
“Ateşkes-mateşkes ağza alınacak
kelimler değildir…
Ateş kes dönemin bir taktiği olarak
Öcalan tarafından uygulanmıştır. Apo fırsattan istifade bir takım
görüşmeler yaptı. Üç ay boyunca toparlandı. Türkiye Cumhuriyeti üç ay boyunca
operasyonlarını yapmadı. Bahar operasyonları yapılmadı. Şubat 93 itibariyle bu
operasyonların başlaması gerekirdi.
Bölgeleri belli.
Her eyalette
iki tane kampı var. Kamptan çok, üs bölgesi demek daha doğru. Bu adamların
kalıcı üs bölgesi var. Burada üs bölgelerinde yeşerdi, filizlendi. Zaten bunu
istiyordu. Bahar operasyonları yapılmadı…
Binbaşı Ersever’in “bahar
operasyonları yapılmadı” sözünden anlaşılması gereken, Eşref Bitlis Paşa
tarafından 92 Ekim’de başlatılan harekattır. PKK2yı yok etme noktasına getiren
bu harekat, Bitlis Paşa’nın aramızdan ayrılması sonrasında devam
ettirilmemiştir.
Örgütün önemli canilerinden Şemdin
Sakık ise 93 Mart ateşkesi için şunları söylemektedir;
“1993 yılındaki ateşkes tamamen
örgütün ve bizim dışımızda haberimiz olmadan Apo (Abdullah Öcalan ) tarafından
telsizle yapılmıştır... Bu ateşkesin amacı neydi? Apo’nun kafasından mı çıktı?
Şam’ın veya daha üst kişilerin talimatıyla mı, bilemiyorum...”
20 Mart 93’de Lübnan Bekaa’da ateşkes
ilan edildi.
Mayıs 93’te yani Özal’ın ölümünden hemen sonra
Ahmet Türk ile Leyla Zan Amerika’ya gitti ve Özal sonrası PKK’nın uygulanacak
strateji konusunda ABD’li yetkililerle görüştü;
“Abdullah ÖCALAN’ın talimatları
üzerine 1993 Mayıs ayında Leyla ZANA ve Ahmet TÜRK’ten oluşan bir HEP heyeti
sözde Kürt sorununun çözümü için ABD yetkilileriyle görüşmelerde
bulunmuşlardır.[1]”
Bilindiği gibi, Mayıs 93’te aynı
zamanda Bingöl’de 33 silahsız askerimiz PKK tarafından pusuya öldürülerek şehit
edildi ve çatışmalar yeniden başladı…
Ateşkes ilanı
yapıldığında,
Öcalan’ın yanında Ahmet Türk ile Celal Talabani de vardır. Biz ise o tarihte
Şemdinli’de teröristleri kovalıyorduk.
Çok haykırdık çok, bunlar yalan,
örgüt toparlanacak, dedik ama sesimiz duyulmadı, tıpkı Binbaşı Ersever gibi.
Bu ateşkes olayı medyanın gündemine
Cengiz Çandar tarafından taşındı, ateşkesten tam bir hafta önce. Yaptığı
açıklama sanki bir kehanet gibiydi, olacakları görür gibiydi.
Aynı Çandar 2001’de Ecevit için
de, yaşanılanın
aylar öncesinde bir kehanette bulunacak ve bu kehaneti yine doğru çıkacaktı…
Çandar’ın “Apo’dan Özal ve
Demirel’e mesaj” başlığı altında çıkan haberi büyük yankı uyandırdı.
Çandar 13 Mart 1993 tarihli Sabah
gazetesinin manşetinde “Apo silah bırakıyor” haberiyle gündemi belirliyordu.
Çandar, haberinde ”PKK artık silahlı
mücadeleden vazgeçiyor, Apo Kürtleri siyasi mücadeleye çağırıyor, Bağımsız Kürt
devleti isteği terk ediliyor, diyordu.
Manşeti görüyor musunuz, nasıl tuzağa
ve kimler tarafından tuzağa çekildiğimizi görüyor musunuz!
Çandar’ın haberinde, Öcalan’ın bu kararının Talabani
tarafından Cumhurbaşkanı Özal, Başbakan Demirel ve Dışişleri Bakanı Hikmet
Çetin’e iletildiğini de belirtiyordu.
Çandar ayrıca, Öcalan’ın Nevruz öncesinde bir basın
toplantısı düzenleyerek bu kararlarını açıklayacağını, basın toplantısına
katılmak üzere Türkiye’den bazı gazetecileri davet edeceğini de duyuyordu.
Haberin özeti
şöyleydi;
“PKK lideri Abdullah Öcalan,
Türkiye’deki başta Kürt sorunu ve terör olmak üzere önümüzdeki dönemde
gelişmeleri etkileyecek bomba açıklamalara hazırlanıyor. Öğrenildiğine göre
Abdullah Öcalan, Nevruz öncesinde yapmayı tasarladığı açıklamada “terörü
kınayacak” tafralarına “silahlı mücadelenin terk edilmesi…çağrısında
bulunacak….[2]”
Her şey Çandar’ın yazdığı gibi oldu.
Nevruz öncesi 20
Mart’ta, İmralı
haini Bekaa’da bir basın toplantısı düzenledi.
Bazı gazeteciler de
katıldı.
İmralı şöyle
konuştu;
“20 Mart’tan 15 Nisan’a kadar ateş
etmeyeceğiz. Ancak meşru müdafaa durumunda karşılık vereceğiz. Böylelikle
uluslar arası, Türkiye ve Kürdistan kamuoyunun bir barışa imkân bulunması
dileğine de karşılık vermeye çalışıyoruz…””
Neden 20 Mart?
PKK’ya göre, mitolojide zalimliğe karşı çıkıldığı
ve son verildiği gündür, bu nedenle bir bayramdır. Yani PKK kendi bayramı
münasebetiyle ateşkes armağan etmiş oluyordu bize.
Neden 15 Nisan’da ateşkes
bitiyor, diyecek
olursanız, o da; Şeyh Sait’in 1925’te yakalandığı günün yıldönümüdür,
yani Şeyh Sait’i yakaladığımız için PKK bize ceza veriyor ve ateşi yeniden
başlatıyordu.
Deli saçması diyeceğiz tüm bunlara
ama yıllardır bu saçmalıklarla yaşamıyor muyuz biz…
PKK istediğini elde etti, ateşkes
gayri resmi olarak uygulandı.
PKK terör örgütü yeniden toparlandı
ve gelip bizi Bingöl’de vurdu.
Özal’ın yaptığı 93 Mart ateşkesi
yerine Btlis Paşa’nın harekatı devam ettirilmiş olsaydı, şimdi PKK
olmayacaktı!
Ateşkes yapıldı da ne oldu?
O gündür bugündür 9.671 şehit
verdik!
Ve hala veriyoruz…
Dolayısıyla Erdoğan siyaseti ülkeyi
huzura kavuşturmak istiyorsa, önce kendinden evvel ne gidi
yanlışlıklar sonucu ülke ateşe atışmış, ona bir bakmalıdır ve tarihten ders
çıkartmasını bilmelidir!
[1] Öcalan
Davası İddianamesi, konu; Ateş Kes görüşmeleri..
[2] Hangi PKK,
araştırma, s.53, Fikret Bila, 2004, Ümit Yayıncılık.