Leyla "Provokatör" mü, "Sümbül" mü?
Sadi SOMUNCUOĞLU
25 Temmuz 2007
AB’nin “sembolü” , Barzani’nin “sümbülü” , içimizden birilerinin “sermayesi” Leyla Zana’nın, seçimden istifade meydanlara fırlayıp, “Genel af çıkarılmalı. Kürdistan eyaleti kurulmalı. Burası Doğu-Güneydoğu değil, Kürdistan. Kürtlerin siyasi kıblesi Amed (Diyarbakır). Elimizi son kez uzatıyoruz. Tutmazlarsa geri çekeceğiz” demesine şaşıranlar oldu. Hatta, “Utanmaz provokatör” başlıkları attılar.
Birilerinin yıllardır yatırım yaptığı Leyla acaba nasıl “provokatör” oldu? Gerçekten sadece bir “provokatör” mü, yoksa yeni bir “misyonun” yeni “piyonu” mu?
Doğru teşhisi koymadan önce Leyla’nın nasıl korunup-kollandığını hatırlamamızda fayda var:
Terör örgütü üyesi olduğu için cezalandırıldığı ve bu gerekçe AİHM tarafından da onaylandığı halde, hem Türkiye’de hem yurtdışında, sanki Kürtçe konuşması sebebiyle cezalandırılmış gibi takdim edildi.
AB’nin emri üzerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararlarına aykırı olmasına rağmen, Terörle Mücadele Yasası değiştirilip, “bölücülük ve terör örgütünün propagandasının yapılması” suç olmaktan çıkarıldı.
Yine AB’nin,10 yıldır cezaevinde yatan Zana’yı “serbest bırakın” buyruğu üzerine, DGM’ler lağvedilip “yeniden yargılanması” sağlandı ve o sırada TBMM’de görüşülen TCK’da cezaların azaltılacağı tahminiyle, Haziran 2004’de serbest bırakıldı.
“Provokatör” ağırlama
Cezaevinden çıkar çıkmaz, Başbakan Vekili sıfatıyla Abdullah Gül tarafından, Dışişleri Konutu’nda ağırlandı. Buluşmayı sağlayan ise, Başbakan Erdoğan’ın danışmanı, meşhur “Diyarbakır açılımı” nın mimarı, “En iyi çözüm Türkiye-Barzani ittifakı” diyen Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’dı.
Sonra hemen Brüksel’e gitti, Avrupa Parlamentosu Başkanı Borell tarafından, Başbakan Erdoğan’ın “muadili” gibi karşılandı. AP kürsüsünden de kelimesi kelimesine “teröristbaşının” talimatını okuyup, aynen seçim meydanlarındaki gibi, “Kürtler Cumhuriyetin ortağıdır. Genel af çıkarılsın. Kürtçe okullarda seçmeli ders olarak okutulsun” dedi. Ayakta alkışlandı.
Türkiye’ye dönüşünde, peşpeşe şehit cenazelerinin kalktığı bir sırada, TBMM Başkanı Bülent Arınç tarafından Meclis Başkanlık konutunda ağırlandı. En vahimi, daha önce talepleri bekleten Arınç’ın, AP’deki konuşmayı “olumlu” bulduğu için randevu vermesiydi.
Leyla “köşe” sinde ne yaptı?
Bu yoğun trafikten sonra, teröristbaşının hazzetmediği eşi Mehdi Zana’nın da Türkiye’ye dönmesiyle birlikte Zana güya “köşesine” çekildi, hatta “uslandı” . İmralı talimatıyla kurulan DTP’de görev almadı, faaliyetlerine katılmadı. Ancak bu arada Irak’ın kuzeyini yol yaptı.
Nisan 2006’da Talabani ve Barzani’nin davetiyle gerçekleşen ziyaretinde, en üst düzeyde ağırlandı. Barzani’nden, “Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl bir çözüm yoluna girmesi konusunda yardım talebinde” bulundu. Barzani de, “şiddetin sona erdirilmesinde arabuluculuk dahil her girişime hazır olduğunu” söyledi.
Ve Zana geçen Nevruz’da Diyarbakır’da, Talabani’yi, “amca” , Barzani’yi, “kardeş” , teröristbaşını da “önder-rehber” ilan etti.
Bunlar alt alta konunca Zana’nın seçim dönemindeki meydan okumalarına “tesadüf” veya “provokasyon” demek, devekuşluğu olmaz mı?
Elbette hayır. “Kürdistan satrancındaki” Zana piyonu, epey önemli bir misyonla ortaya sürülüyor. Nedir o? Teröristbaşının Türkiye’yi kademeli bölme projesi emperyalistlerin işine yaramıyor. Onların “Türkiye-Barzani ittifakı” yani, “Barzani Kürdistanı” için aceleleri var. Koçbaşlığı da “kardeş Barzani ile sümbül Leyla” ya kalıyor.
Seçimler tam da ABD-AB-Rum-Yunan-Ermeni-Barzani-Talabani ve küresel sermayenin “hesapladığı” gibi sonuçlandı. Hele bir de, AKP-PKK uzantıları Cumhurbaşkanında “uzlaşsın” , o haçlılar ve muhibbilerinin “sandıktan çıkardığı demokrasi” neymiş, hep birlikte acıyla öğreneceğiz!..