Yargıya Kumpas Kurulduysa,
İsmail Şahin,
Başbakan’ın en güçlü yanı “değişim” e karşı gösterdiği uyum. Ne kendini, ne de ülkeyi değiştirirken hiçbir sıkıntı çekmiyor; yüksünmüyor, komplekse girmiyor, gocunmuyor.
O yüzden, hepimizin şaşırdığı, “hadi canım” dediği meselelerde komplekse girmeden fikir değiştirebiliyor.
Siyasette “çark etmek” olarak nitelendirilebilecek manevralarda dahi, sanki çark eden kendisi değilmiş gibi hamle yapabiliyor.
Bunu yaparken kullandığı yöntem yaratıcı. Öncelikle siyaseten zarar hanesine yazılabilecek hiçbir icraatı kabullenmiyor. Dün söylediklerini hemen unutuyor; hafızadan siliyor. Dün aksini savunduğu meseleleri bugün dünkü fikrinden daha yüksek sesle ve inatla savunabiliyor.
İki zıt fikri siyasi tarihte “kısa” olarak nitelendirilebilecek zaman aralıklarında bu kadar “inançla” savunan başka bir lider hatırlamıyorum. Bu konuda Demirel bile bu kadar “mahir” değildi.
Doğru veya yanlış bütün icraatlarda durum bu.
Yanlıştan çark ederken yanlışı yapanları yerin dibine sokarken de kendisini doğruyu bulan lider olarak işaret ediyor.Yanlış icraatlar hep başkalarının, doğrular ise hazrete ait.
İlk dönemlerinde kimse bu durumdan şüphelenmiyordu, ama şimdi iş değişti. Her büyük hatada kendi arkadaşlarını, bakanlarını, bürokrasiyi suçlayan bir Başbakan profili göze batmaya başladı.
Bu konuda pek çok örnek sayabiliriz. Balyoz ve Ergenekon meselesi bunun son örnekleri.
Başbakan “Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir” sözleriyle bu meselede de topu bürokrasiye atarak meseleyi çözdü.
Yani...
Askere karşı yapılan bütün operasyonlar “kumpas”mış.
Peki bu kumpası kim kurdu?
Anlaşılan o ki askerleri kışladan toplayıp Silivri’ye dolduranlar.
Ama onu yapan Başbakan değil ki, “Cemaat”.
Peki, tamam da “Cemaat” bütün bunları tek başına mı yaptı?
Ona bu fırsatı tanıyan, bırakın makamları Bakanlıkları ona tahsis eden ve icraatlarını meydanlarda savunup eleştirenleri o “muhteşem” belagatıyla kahredenlerin hiç mi kabahati yok?
***
Fena bir yöntem değil.
İnsanları yıllarca içeride tut, mağduriyetler yarat, askeri ve sivil bürokraside dengeleri kendi lehine değiştirecek bütün hamleleri gerçekleştir.
Bütün bu yaptıkların için kahraman edasıyla meydan meydan gez, ondan sonra “pardon” de.
Şimdi de o “pardon” için oy iste.
Dün “askeri vesayetten”, bugün “yargı ve emniyet vesayetinden sizi kurtardım” diye oyları topla.
AKP’nin bu “çapraz” icraatlarını liderinden daha gözü kara savunanlar kendilerine şunları sorsunlar.
Yarın Başbakan çıkıp “yargıya kumpas kurmuşlar” derse ne olacak?
Hep birilerinin kumpasına giren birinin yarın başka bir kumpasa gelmeyeceğinin garantisi var mı?
Bu “kumpaslarda” hayatı kayan onlarca-yüzlerce insanın hakkı ne olacak?
***
Hükümetin ıslak imza “romantizmi” Ergenekon ve Balyoz davasından hatıra. Orada da “ıslak” imza ile birilerinin “fişlendiği” iddia edilmiş, gazeteler çarşaf çarşaf haberler yapmıştı. Dursun Çiçek yırtınmış, “ağabey ben emir kuluyum” meyanında ifade-i meram eylemeye çalışmış ama kendini dinletememişti...
Adamı yıllarca içeride tuttular, cezayı çaktılar; hayatını kararttılar, şimdi de “kumpas ihtimali var” diyorlar...
Buyrun başka bir ıslak imza vakası.
Başbakan Cumartesi kahvaltısında basın mensuplarına “mektup yazdılar, ıslak imzalı, pazarlık talep ettiler; ama ben kabul etmedim!” meyanında bir açıklama yapmış. Biz de “helal olsun, delikanlı adam netekim!” şeklinde yorumlarda bulunmuştuk.
Sonra görüldü ki o mektup Başbakan’a değil, Cumhurbaşkanı’na imiş.
Koskoca Başbakan taze ergenler gibi, muhatabı olmadığı bir işin muhatabıymış gibi davranacak değil ya; muhtemelen yanlış anlamış veya yanıltılmış.
Hadi o yanlış anladı diyelim Cemaatin yaptığına ne demeli!
Kardeşim adam nihayette Başbakan, siz Başbakan’ı çiğneyip, “muhatabımız değilsin” der gibi Cumhurreisine mektup yazıyorsunuz.
Sonra da çıkıp “o mektup sana değildi, hem onlar da yazılı değildi” diyorsunuz.
Üstelik mektubu yayınlayarak Başbakanı terse düşürüyorsunuz.
Çok fenasınız çok. Yapmayın böyle şeyler!
***