HSYK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HSYK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ekim 2020 Cumartesi

Hukuka Tahammül Eden Değil, İçselleştiren Bir Yargı

 

Hukuka Tahammül Eden Değil, İçselleştiren Bir Yargı.,



Yüksek yargı ayakta.

Anayasa değişiklik taslağını “yargıyı kuşatma” hatta “yargıyı ele geçirme” olarak yorumluyorlar. Çok kızgınlar, burunlarından soluyorlar, göz bebekleri yerindne fırlayacak sanki...

Buna karşın değişiklik taslağına eleştirilerini-itirazlarını incelediğimizde burada oldukça genel geçer ifadeler kullanıldığını görüyoruz. Yüksek yargı temsilcilerinin açıklamalarına göre HSYK’dan Adalet Bakanı ve müsteşarı çıkarılsa yüksek yargı neredeyse tam bağımsız olacak. Daha doğrusu 'şahken şahbaz olacak'. Ufacık tefecik sorunları da hallolup dünya yargısının medarı iftiharı olarak boy gösterecek…

Oysa ki hepimiz biliyoruz: Yüksek yargı geçmişte de ne yeterince bağımsızdı, ne de yeterince adil. Üstelik Adalet Bakanı ile müsteşarının HSYK üyelikleri de yeni bir durum değil. O iki koltuk uzun süredir kurulda oy kullanırken yüksek yargı pek de sesini çıkarmamıştı. Hatta bugün yargının kuşatılması olarak takdim edilen pek çok husus geçmişte yargının bağımsızlaşması olarak görülüyordu.

Demek ki ya yargı değişti, ya da hükümetler. Başka bir deyişle bugünkü hükümetin yapmaya çalıştıklarını başka bir parti gerçekleştirmeye kalksaydı yüksek yargıdan alkış da alabilirdi. Bu durumda ortada bir ilkeler savaşından çok, ideolojik bir çıkar kavgası olduğunu rahatça söyleyebiliriz.

Şurası kesin ki yüksek yargı AKP’ye tahammül ediyor, sabrediyor. Eğer olanakları elverse AKP’nin işi şimdiye çoktan bitmişti. Anayasa Mahkemesi’nin aldığı trajik-komik kararlar, mevcut yönetimi çalıştırmamak için yolcu otobüs biletlerine kadar müdahale eden bir yargı, Adalet Bakanı ile adeta rekabet içinde bir HSYK yüksek yargının AKP iktidarından memnun olmadığını net bir şekilde gösteriyor. Yüksek yargı AKP iktidardan bir şekilde gitse çok mutlu olacak. Bu sözlerimizi bizim mahkemelerimizde ispatlayamayız belki, ancak bu ülkede yaşayıp da bu cümleye katılmayan hiç kimse olmaz herhalde.

Peki, bu durum sizce normal midir?

Yüksek yargı herhangi bir ülkede o ülkenin önemli bir partisine karşı veya taraftar olabilir mi? Kararlarını teklifin geldiği partiye göre şekillendirebilir mi? Özellikle % 47 oy alabilmiş bir siyasi parti yargı tarafından “tehlikeli” sayılabilir mi?

Şimdi biz bu cümleleri kurunca bazı okurlarımız bizi particilikle veya belli bir görüşü desteklemekle itham edecekler. Oysa ki söylediklerimizin hiçbir parti ile uzaktan yakından ilgisi yok. İktidarda bugün AKP’nin olmasından dolayı yargı-hükümet gerilimi AKP-yargı rekabeti gibi anlaşılıyor. Oysa ki sorun yargıya çöreklenmiş olan darbe kalıntısı düzen sorunudur. Sorun ilkeler ile ilgilidir ve tartışmalar da ilkesel olmak zorundadır. Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay gibi kurumların taleplerini dile getirmesi, alternatifler üretmesi gerekir. 'Güçler ayrılığı' gibi muğlak ifadelerin arkasına saklanarak 'siyaset yapmak' özellikle yargıya yakışmaz.

Eğer ülke olarak tartışmayı ve uzlaşmayı bilmiyorsak gider alırsınız İsviçre, ABD veya Almanya anayasasını, kapağını değiştirirsiniz, olur size TC Anayasası. Bu sözlerimiz garip mi geldi? Neden garip geliyor ki hemen hemen tüm yasalarımızı böyle alıp, sonrasında tüm mantığını bozmadık mı? Herhalde Almanya Anayasası 12 Eylül Anayasası’ndan daha kötü değildir. Fakat yüksek yargının buna da itirazı var. Örneğin Yargıtay Başkanı Sayın Hasan Gerçeker, bu düzenlemeler yapılırken genellikle Avrupa Birliği müktesebatı, Avrupa'daki uygulamaların örnek gösterildiğini ifade ederek, “ama her ülkenin kendine özgü koşulları, değişik sistemleri var. Yani hiç bir sistemi alıp da Avrupa'nın öbür ülkesindeki sistemle aynı diye gösteremezsiniz. Her ülke kendi koşullarına göre, kendi koşullarına uygun modeller oluşturmak zorundadır” diyor.

Ne demek bu şimdi? Bize özgü model 12 Eylül Anayasası mı? Bu ülke 27 Mayıs’tan bu yana siviller anayasa yapamıyorsa, bu ülkenin özel koşulu anayasalara askerlerin yapması mıdır? İsveç anayasasını alsa aynen uygulasak ve Fransa anayasasını bu ülkenin hangi özel koşulunu çiğnemiş oluruz. Yoksa fazla demokrasi fazla oksijen gibi ciğerlerimizi mi yakar?

Beyler lütfen, lafı evirip çevirmeyin, topu orta sahada döndürüp durmayın. İlkelerinizi ortaya koyun, daha demokratik bir düzen için katkıda bulunun. Demokrasiye ve hukuka sabreden, günü gelene kadar bu değerlere katlanan değil, sözkonusu değerleri içselleştiren, kendi malı haline getiren insanlar olun…