HALUK KIRCI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HALUK KIRCI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ağustos 2019 Pazar

UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A BÖLÜM 30

UYUŞTURUCUDAN  SUSURLUK'A  BÖLÜM 30 



Meral Çatlı,
14/5/2001 - 11:00 
Atin,



ABDULLAH ÇATLI & Meral Çatlı 

Uyuşturucudan Susurluk'a dizisinin bu günkü Bölümünde, 22 Ocak 1997 Çarşamba Saat: 10.40'da TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu önüne çıkan Meral Çatlı'nın ifadesi yer alıyor.
Meral Çatlı'nın, 22 yıllık bir hayatı paylaştığı eşini koruma içgüdüsü dışında, komisyonun suallerine olabildiğince açık ve doğru cevap verdiği görülüyor.
Tabii ki bildiği ve sorulduğu kadarıyla...
Yaşar Öz, Babamın İkinci Eşinin Kardeşi

BAŞKAN : Mehmet ELKATMIŞ
BAŞKAN - Hoş geldiniz Meral Hanım. Başınız sağ olsun.
MERAL ÇATLI - Sağ olun. Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN - Sizi buraya niye çağırdığımızı herhalde biliyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon kuruldu. Bu Komisyonumuz şu gayeyle kuruldu: Yasadışı örgütlerin devletle olan bağlantılarıyla, Susurluk'ta meydana Gelen kaza olayının arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla kuruldu. Sizin de malumunuz, Susurluk'taki olayda, eşiniz Abdullah Çatlı da bulunuyordu. Abdullah Çatlı'nın, daha önce, 1978'den itibaren bazı olaylara karıştığı, arandığı hakkında birtakım davalar olduğu ve ondan sonra tutuklama kararı olduğu ve ondan dolayı da firarda olduğu, ancak, Türkiye içinde ve dışında birtakım eylemlere, işlere giriştiği iddia ediliyor ve son olarak da, Susurluk'ta meydana gelen kazada, arabanın içerisinde kendisi de bulunuyordu. Birtakım silahlar var, Ömer Lütfü Topal cinayetiyle ilişkili olduğu iddia ediliyor. Bu konularda ne biliyorsunuz? Eşinizdir, en yakinen bu olayları aydınlatacak olan kişi sizsiniz. Biliyorsunuz, kocanız hakkında çeşitli şeyler de söyleniyor. Bütün bunları aydınlığa çıkarmak, kamuoyunda aydınlatmak, suçluysa suçlu, suçsuzsa suçsuz olduğunu tespit etmek için, sizin bilginize başvurmak zarureti doğdu. Buyurun, söz sizin. Yalnız, daha evvel, kendinizi kısaca bir tanıtın lütfen. Yani. Doğum tarihinizi, yerini vesaire şekline.
MERAL ÇATLI - Efendim, söz hakkı alabildiğim için Komisyona teşekkür ediyorum. 1956, Nevşehir doğumluyum. Baba adı İhsan, anne adı Saime.
BAŞKAN - Aslen Nevşehirli misiniz? Adapazarlı da...
MERAL ÇATLI - Hayır Nevşehirliyim.
BAŞKAN - Öz kim oluyor?
MERAL ÇATLI - Öz, benim rahmetli babamın ikinci hanımının kardeşi. Yani benim üvey annemin kardeşi. Yani, bir kan bağım yok.
BAŞKAN - Buyurun devam edin efendim.
MERAL ÇATLI - İki kızım var, büyük kızım 21, küçük kızım 16 yaşında. Ev hanımıyım. İstanbul'da ikâmet ediyorum.
BAŞKAN - Çatlı'yla kaç yıllık evliydiniz?
MERAL ÇATLI - 22 yıllık evliydik.
BAŞKAN - Evet. Bundan sonra, esas sorduğumuz konuya gelelim. Kendinizi tanıttınız, İstanbul'da oturuyorsunuz. Buyurun.
MERAL ÇATLI - Eşimin hazin ölümünden bu yana, yapılan bu kadar suçlamaya itirazım var. Benim, önceki yaptığım konuşmalar da, beyanlar da -gazetede olsun, televizyonda olsun- anlattığım olaylar da saptırıldı. Değişik konulara çekildi. Ben, her zaman şunu söyledim ve bunu da söyleyeceğim. Benim kocam. milletini seven, milliyetçi bir insandı ve devleti için yapmış olduğu birtakım şeyler var.
BAŞKAN - Nedir? İşte, onları açıklayın lütfen.
MERAL ÇATLI - Bunu da, daha önce, gazetede, televizyonda, vermiş olduğum beyanlarda, 1982 yılında eşime verilen görevden bahsettim.
BAŞKAN - Burada da lütfen açıklayın. Yani, kamuoyu da biz de tatmin olalım. Bunlar neyse, sizin ağzınızdan duyalım.

80 İhtilalinden 22 Gün Sonra Yurtdışına Çıkış



MERAL ÇATLI - 1980 ihtilalinden 27 gün sonra, eşim, Fransa'ya çıktı. Yani, Fransa'ya değil, yurtdışına çıktı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - 27 gün sonra mı?
MERAL ÇATLI - 22 gün sonra. 1980 ihtilalinden 22 gün sonra.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Avrupa'ya çıktı?..
MERAL ÇATLI - Avrupa'ya çıktı. 1982'de, çocuklarımla...
BAŞKAN - Nasıl? Yani, kendiliğinden mi çıktı, birisi mi çıkardı?
MERAL ÇATLI - Ben, Nevşehir'deydim. Bizim yanımızdan ayrıldı. Eşimin bana sonradan anlattıkları, sadece kendisi değil, yanında arkadaşları da varmış, yani, grup halinde çıkmışlar.
BAŞKAN - O isimleri de söyledi mi?
MERAL ÇATLI - Hayır. İsimlerden bahsetmedi.
BAŞKAN - Mesela, birkaç tanesi hatırınızda kaldı mı?
MERAL ÇATLI - Hayır. İsimlerden hatırlamıyorum, ama, birkaç kişi çıktıklarını söyledi.
BAŞKAN - Yani, bu çıkış, kendi iradeleriyle mi, yoksa, birisi, devlet veya herhangi birisi, sizi, Fransa'ya gönderiyor?
MERAL ÇATLI - Hayır değil. Değil çünkü, takdir edersiniz ki, 1980 ihtilali olduğunda, sıkı bir denetim vardı. Pasaport almak, düzenlemek kolay bir şey değildi. Demek ki, eşime yardımcı olundu.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Özür dilerim Sayın Başkan. Müsaade ederseniz bir şey soracağım. Müsaade ederseniz, daha derli toplu olması için, 1979'dan falan başlayabilirseniz. Burayı, biz anlayamadık. Biraz daha geriden başlarsanız, daha derli toplu olur.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Baştan, yani, evliliğinizden beri.
MERAL ÇATLI - Tamam.
BAŞKAN - İlk defa, olaylara. İddia edilen Bahçelievler'deki olaydan itibaren alıp, bugüne, yani, öldüğü güne kadar anlatırsanız, burayı anlamış olacağız.
MERAL ÇATLI - Tabiî, olabilir.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Müsaade eder misiniz Sayın Başkan. Hanımefendi, rahat olun.
BAŞKAN -Çok rahat anlatın. Her şeyi anlatın. Sıkılmayın.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Bir sohbet ortamındayız. Burası bir mahkeme değil.
MERAL ÇATLI -Yani, çok özür diliyorum. Eşimin vefatından bu yana rahat olamıyorum.
BAŞKAN - Haklısınız da. Niyetli değilseniz, çay kahve söyleyelim.
MERAL ÇATLI - Teşekkür ederim aldım. Sağ olun.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Mümkün olduğu kadar.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sigara kullanıyorsanız, içebilirsiniz.
BAŞKAN - Siz rahat olun, kendinize gelin. Sigara da içebilirsiniz.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - 1974'te evlisiniz herhalde?
MERAL ÇATLI - Evet.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Oradan alırsanız, daha derli toplu olur.

7 TİP'li Olayını Kabul Etmedi...

MERAL ÇATLI - Tamam. 1974'te evlendim. 1975'te büyük kızım dünyaya geldi. 1975'te, eşimin Ankara'ya gitmesi var, okul hayatı. Kendisi, Ticari İlimler Akademisi 3 üncü sınıftan ön lisans diplomalı. Ankara'da bulunduğu zamanlarda, Ülkü Ocakları ikinci başkanlığını yapmıştır. Bu görevi yaptığı senelerde, eşime, 7 kişinin öldürülme olayında üzerine atılan suç vardır. Eşim ve ben... Eşime defalarca sorduğumda... Pardon, eşime sorduğumda -bir kere sordum eşime- ve sorduğuma bin pişman oldum, çünkü, eşim, hiçbir zaman, yaşamı boyunca bu 7 TİP'li olayını kabul etmedi. 1978'de, biz -beni de alarak- İstanbul'a taşındık. Bizim, orada, 1980'e kadar -bu Bahçelievler 7 TİP'li olayından kaçaktı- bir kaçak yaşama hayatımız oldu. 1980 ihtilalinden sonra, eşim, yurtdışına çıktı, ama, ben, burada bunu belirtmek istiyorum: Benim eşim kesinlikle 7 TİP'li olayına karışmadı. Başkanlık yaptığı dönemlerde, yani, eşime atılan bir iftiradır bu. Ben, eşimi de suçlamıyorum. Burada, kişileri de suçlamıyorum, fakat, eşim eline silah alabilecek yaşta bir insan değildi. Yani, takdir edersiniz ki, 20 küsur yaşlarında. Kesinlikle, bu 7 TİP'li olayını kabul etmiyoruz. Ve eşimin yurt dışına çıkması var, 1980 ihtilali.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - 1980'de çıktı...
MERAL ÇATLI - Tabiî.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Sonra, 1982'de, o zamana kadar yurt dışında mıydı?
MERAL ÇATLI - Hayır. 1982'de çocuklarımla beraber ben çıktım.
BAŞKAN - 22 gün sonra, arkadaşlarıyla çıktı dediniz. Bunu, devlet mi gönderdi? Pasaportları falan var mıydı?.
MERAL ÇATLI - Zaten, 12 Eylülde ihtilal olduktan sonra, 20 küsur gün sonra. eşime pasaport getirdiler.
BAŞKAN - Kim getirdi.
MERAL ÇATLI - Mehmet Bey, onu getiren şahısları benim bilmem... Yani, eşim bana söylemedi.
BAŞKAN - Resmî görevliler mi? Herhangi bir arkadaşı mı?
MERAL ÇATLI - Orasını bilemiyorum, ama, eşime pasaport geldiğini, pasaportla beraber çıktığını biliyorum.
BAŞKAN - Niye çıktı? Yani, bir de çıkış nedeni olur, kaçmak gayesiyle mi? Orada iş bulmak gayesiyle mi veya orada, devlet adına bir iş yapmak mı?
MERAL ÇATLI - Değil. Zaten, bu Bahçelievler olayından sonra da, biz, İstanbul'da kaçak hayatı yaşıyorduk, çocuklarım, ben ve eşim.
BAŞKAN - O müddet içerisinde ne yaptı Abdullah? Yani, o kaçak olduğu, ihtilale kadar olan dönem, 1978 ilâ ihtilal arasında.
MERAL ÇATLI - O müddet içerisinde, babasının yardımlarıyla geçindik biz orada, babasının yardımlarıyla geçindik biz orada, yani, kendi ailesinin yardımlarıyla geçindik. Bir ticaret hayatı falan olmadı, başka bir mesleği de yok, okulu da yarım bıraktığı için, babasının yardımlarıyla geçindik. Pasaportları kimin getirdiğini bilmiyorum. 1982'de, kızlarımla beraber ben çıktım. Ben pasaport müracaatı yaptığımda Nevşehir'e, bana da pasaport vermediler, yani, bana pasaportu vermediler. Ben de, sahte pasaportla çıktım yurt dışına, ama, kimin adına, kimin adına düzenlenmiş, kimin getirdiği, bilmiyorum. Sadece, İstanbul'da havalimanında beni uçağa bindirdiler ve Viyana'ya indim.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Kim bindirdi?
MERAL ÇATLI - Hayır tanımıyorum, bindiren kişiyi ilk defa.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Sizi ve kızlarınızı?..
MERAL ÇATLI - Evet.
BAŞKAN - Peki, Abdullah söylemedi mi, konuşuyordunuz, o davet etti seni, pasaport aldık, filan getirecek gibi bir açıklamada bulunmadı mı size?
MERAL ÇATLI - Ben Yalova'daydım annemin yanında. "Nevşehir'e dönme, oradan hemen arkadaşlar gelip seni alacaklar" dedi ve Yalova'ya beni almak için geldiler, Yalova'dan beni aldılar, direkt havaalanına geçtik.
BAŞKAN - Kaç kişi aldı sizi oradan?
MERAL ÇATLI - Üç kişilerdi.
BAŞKAN - Yani, resmî görevli kişiler miydi, yoksa Abdullah'ın arkadaşları mıydı?
MERAL ÇATLI - Hayır, sivil... Yaşıtları da denemez. Abdullah o yaşlardan daha gençti.
BAŞKAN - Hayır, yaş olarak demiyorum.
MERAL ÇATLI - Olgun, yani 35...
BAŞKAN - Abdullah'ın arkadaşları mı, yaşlı arkadaşı da olur. genci de olur, ama, resmî görevliler mi?
MERAL ÇATLI - Değildi herhalde, resmî görevliler değildi, arkadaşları...
BAŞKAN - Viyana'ya gittin...
MERAL ÇATLI - Ben Viyana'ya indim. Viyana'dan arabayla Almanya'ya geçiş yaptık, Almanya'dan İsviçre'ye. Eşimle İsviçre'de buluştuk, hiç kalmadık, o gece trenle Fransa'ya geçtik. Fransa'da Paris'in kasabası Potie'de kaldık.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Özür dilerim, bu seyahat sırasında size yardımcı oldular mı? Viyana'dan sonra, Viyana'da indiniz, Almanya'ya geçtiniz.
MERAL ÇATLI - Karşıladılar...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Karşıladılar, Almanya'ya götürüp, İsviçre'ye götürüp...
MERAL ÇATLI - Evet...
BAŞKAN - O karşılayanlar yine orada görevliler mi, yoksa.
MERAL ÇATLI - Hayır değil, arkadaşı, yani, İsviçre'de yaşıyormuş, kendisi, beni karşılayan kimse...
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Eşinizle beraber o da vardı.
MERAL ÇATLI - Hayır, eşim Viyana'da değildi. Ben, uçakla Viyana'ya indim, beni uçaktan indikten sonra karşıladılar...
BAŞKAN - İsviçre'de buluştunuz...
MERAL ÇATLI - Ve arabayla, Almanya, İsviçre...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - İsmini biliyor musunuz sizi götüren kişinin?
MERAL ÇATLI - Orada bir Türk ailesiydi, yani, ismini... Çünkü, kısa bir süre gördüğüm için, yani bir gece boyu beraberdik.
BAŞKAN - Tabiî, zaman geçti.
MERAL ÇATLI - Evet.

Türkiye'dekiler "Acele Orayı Terket" Dediler

BAŞKAN - Oradan Fransa'ya geçtiniz.
MERAL ÇATLI - Fransa'ya yerleştiğimizde eşim okula devam etti, dil kursuna devam etti. Ben de yazıldım, fakat, çocuklarım ufak olduğu için, ben evde kaldım. Eşim okula gidiyordu. Bu durumda, oradaki Türk ailelerin yardımlarıyla geçindik, çünkü, dil olmadığı için, bir yerde çalışamazsınız, ticaret hayatı yok, maddi olanağımız yok ve eşim, 1984'te cezaevine girmeden 27 gün önce, biz Paris'e taşındık. Taşınmadık, daha doğrusu, bizim acilen orayı terk etmemizi istediler.
BAŞKAN - Kim istedi?
MERAL ÇATLI - Eşimin Türkiye'den görüştüğü kimseler, yani, bir telefon aldı birilerinden "evi değiştirmemiz lazım" dedi, biz de, Paris'e çıktık. Paris'te ev kiraladık, 27 gün o evde ikamet ettik. 27 gün sonra, eşim, sabah çıktı ve altı yıl gelmedi, cezaevi hayatı başladı.
BAŞKAN - 1982'de gittiniz, 1982 ile 1984 arasında, yani, cezaevine 1984'te girdiğine göre değil mi?
MERAL ÇATLI - Evet.
BAŞKAN - Bu iki yıl arasında ne yaptı eşiniz, yani, orada bir işle iştigal etti mi?
MERAL ÇATLI - 1982'de ben gittim.
BAŞKAN - 1980'de kendi gitmişti. 1980'den 1982'ye kadar ne yapmış, anlattı mı, şunu yaptım, şöyle yaptım diye?
MERAL ÇATLI - Bekar hayatı, yapmış olduğu bir şey yok, Avrupa'ya adapte olmak, Viyana'da kalmış, Almanya'da kalmış, İsviçre'de kalmış kendisi. Arkadaşlarıyla beraber bekar hayatı.
BAŞKAN - Eşiniz 1980'de Avrupa'ya gittiğinde, o da sizin gibi sahte pasaportla mı gitti, yoksa, resmî pasaportla mı gitti, onu söyledi mi size?
MERAL ÇATLI - Hayır, o konuda bir şey konuşmadık, ama, rahat bir şekilde çıktılar, çünkü, o ortamda, sahte bir pasaportla benim görüşüm, çıkması büyük bir risk olurdu.
BAŞKAN - Peki, sen gittikten sonra ne yaptı, yani, başka bir işle falan da iştigal etti mi, bir işle uğraştı mı, yani, ne yaptı eşiniz orada?

MİT'le İlk Temaslar - Mete Bey

MERAL ÇATLI - Hayır, hiçbir ticari hayatı olmadı, okul hayatını, dili çok güzel oldu, fakat, o sırada Türkiye ile temas kurdular, Türkiye ile devamlı telefon görüşmeleri yapılıyordu.
BAŞKAN - Kimlerle?
MERAL ÇATLI - İstanbul'da devamlı birisiyle görüşüyordu, ama bu kişinin ismini ben bilmiyorum.
BAŞKAN - Resmî görevli birisi mi, yani devlette birisi mi yoksa arkadaş grubundan birisi mi?
MERAL ÇATLI - Resmî görevli olduğunu biliyorum, çünkü, biz, 1984'te eşimle beraber Türkiye'ye bir haftalığına tatile geldik, çünkü, o kişi karşıladı bizi.
BAŞKAN - Hangi tarihte dediniz?
MERAL ÇATLI - 1984'te geldik biz.
BAŞKAN - Bir haftalığına geldiniz...
MERAL ÇATLI - Bir haftalığına tatile geldik, o kişi karşıladı bizi.
BAŞKAN - Resmî görevli bir kişi?..
MERAL ÇATLI - Resmî görevli kişi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - İsmini bilmiyor musunuz?
MERAL ÇATLI - İsmi "Mete" idi, soy ismini bilmiyorum. Sadece "Mete ağabey" deniyordu.
BAŞKAN - Peki, görevi neymiş, onu , polis mi, asker mi, herhangi bir memur mu, dışişlerinde mi, içişlerinde mi, yani?..
MERAL ÇATLI - Hayır asker şeyi vardı, konuşması, hareketleri askerdi.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin. Ne yaptınız o bir hafta içerisinde Türkiye'de?
MERAL ÇATLI - Ben isterseniz Fransa'dan... Çünkü, biz buradan döndükten sonra eşimin yakalanması var. Eşim,devamlı Türkiye ile konuşuyordu, irtibattaydı ve...
BAŞKAN - Eşin gelmedi değil mi?

ASALA'ya 28 Başarılı Eylem Düzenledi

MERAL ÇATLI - Eşim de geldi, beraber geldik. O zaman içerisinde, biz, eşimin yanında olduğum zamanlarda, eşime Türkiye'den bir görev verildiğini duydum. Bu görev de, konsolosluklara yapılan haksızlığa tepki, yani ASALA olayında eşime verilen bir görev vardı, yok etme görevi ve 28 olayda eşim başarılı olmuştur.
BAŞKAN - 28 tane...
MERAL ÇATLI - 28 olayda...
BAŞKAN - Yurtdışında?..
MERAL ÇATLI - Evet, yurtdışında.
BAŞKAN - Bunlar ASALA mı, yoksa Türkler de var mı bunun içerisinde?
MERAL ÇATLI - Hayır, kesinlikle.
BAŞKAN - ASALA'ya.

Türkiye'ye Moral Gezisi

MERAL ÇATLI - ASALA'ya yapılan, eşimin yapmış olduğu mücadele. 28 olay yaptı. Biz, 1984'te Türkiye'ye davet edildik. Bir haftalığına çocuklarımla ben geldik. Burada, İstanbul'da bir arkadaşının evinde, Mehmet'in, Abdullah'ın da babası, annesi -kusura bakmayın ben, eşime Mehmet diye hitap ediyorum geldi. Biz, bir hafta orada kaldık. Buradan dönüşümüzden bir buçuk ay falan sonra Mehmet'e yapılan bir komplo, çünkü, eşim, kendisi de öyle ifade verdi, görüşü de oydu, benim görüşüm de o. Çünkü, ben, gazetelerde söylediğim şey, posta kutusuna bırakılan, eğer, Fransa'daki dosyanın buraya gelme ihtimali varsa, ki muhakkak gelmiştir, orada göreceksiniz, posta kutusunda bir olay yok. Eşim, zencinin evine pasaport almaya gitti ve saat 9,5'du, Fransa saatiyle 9,5, çünkü, Türkiye ile aramızla o zaman bir saat falan oynuyordu. Bize dediler 9,5'ta telefon kulübesinde olacaksınız, eşimle ben evin altındaki telefon kulübesi vardı, indiğimizde devamlı eşimin görüştüğü İstanbul'dan yetkili birisi yarın sabah şu adrese gideceksiniz ve burada yeni bir pasaport, yani, yeni pasaportlarımızın yapıldığını söyledi, çünkü, biz, Potie'den Paris'e apar topar getirildik. Bir problem var diye getirdiler. Telefon kulübesinde de yarın gidip oradan pasaport alacağımızı söylediler. Mehmet, Abdullah dedi ki, biz resim göndermedik dedi. 1984'te, biz buraya geldiğimizde, çocuklarımın, eşimin ve benim resmimi almışlar, zaten, Abdullah vermiş resimleri, yani, herhangi bir şeyde lazım olur, yedekte kalsın diye alınmış resimler. Ben bu konuşmalara şahit oluyorum. Resmimiz yok ki ağabey dedi, hayır hayır var, yedekte var bizde dendi ve bizim evde pasaportlarımız vardı, çünkü, o Mete dediğimiz ağabeyimiz, Altan isminde yeni bir pasaport yapmıştı, Türk pasaportu...
BAŞKAN - Altan, soyadı?..

Çatlı Uyuşturucudan Yakalanıyor

MERAL ÇATLI - Altan Güler. Serap Güler, benim adıma bir pasaport yapılmıştı ve bunlar, Türkiye'den bize yeni gelmişti. İşin ters olduğunu, yeni pasaporta ihtiyacımız olduğunu ve bunu da bize verdikleri adres bir yabancı uyruklu zencinin evi oluyor, Abdullah'ın gidip oradan almasını istediler. Biz, akşam 9,5'ta konuştuk, sabah 8,5-9 arası o adreste bulunmasını istediler. Eşim oraya gittiği zaman, bir arkadaşıyla beraber gitti, pasaportlarımızı almaya, zaten, içeri girmemle, Fransız polisinin içeri girmesi aynı anda, yani, bir baskın, bekliyorlarmış zaten. Artık orasını bilemeyeceğim, girmemle onların da girmesi... Ve eşim, üç gün eve gelmedi. Eşimin üzerinden, çocuğum okula gitmiyordu o zaman, doktora çıkmamız lazımdı, doktor önceden bir kağıt veriyor, randevu kağıdı, eşimin üzerinden o kağıt çıktığı zaman, ev adresimizin orası olduğunu biliyorlar, çünkü, eşim, bana yapılan suçlamayı bilmiyorum diyor, ne hakkında. Dili güzel, Fransızca'yı öğrendiğini söyledim, fakat, açıklama yapmadıkları için... Eşim yakalandığında Hasan Kurtoğlu pasaportu vardı üzerinde. Benim ve çocuklarımın pasaportları da Kurtoğlu üzerineydi, Meral ve çocuklarımın üzerine. Eşime, üç gün orada yapılan sıkıntıdan sonra, üzerinde çıkan doktor kağıdından ev adresini buluyorlar. Sabahın 6,5 sıralarında kapı çalındı, dürbünden baktığımda eşimi gördüm, kapıyı açmamla beraber evin içine 6-7 Fransız polisi... Eşimin elleri ve ayakları kelepçelenmiş vaziyette içeri girdiler. Eşime kadınsı bir duyguyla hoş geldin deme ihtiyacı hissettiğim anda. eşimin bana söylediği dolaptaki dosyayı kaldır dedi. Dolaptaki dosyada... Zaten bir şeyleri biliyordum, fakat, o kadar önemli olduğunu bildiğim bir dosya değildi. Sadece dosyayı, bir ikinci kazağın altına bırakabildim ve dosyayı bulamadılar eve gelen polisler. Evimizi aradıkları zaman da, kocamın fotoğraf makinesini silahını ve benim pasaportumla çocukların pasaportunu aldılar gittiler.

Polisten Saklanan Eylem Planları

BAŞKAN - O dosyada ne vardı, sonradan merak edip baktınız mı?
MERAL ÇATLI - O dosyada, tabiî, ben eşimin ziyaretlerine cezaevine gidip gelirken, eşime sorduğum zaman dosyada ne vardı diye, bu eşimin yapmış olduğu ASALA olayında, eşimin yapacağı bir olayın daha şemasıymış, bir kişi resmi vardı, beyaz saçlı ve bu İsviçre'de ikamet ediyormuş. Eşimin aynen söylediği bir şey "çok teşekkür ederim Meral, o dosya yakalanmış olsaydı, mahvolmuştuk, ben, zaten bu yola başımı koydum, fakat, mahvolmuştuk" sözlerini hatırlıyorum. Evin içinden bu dediklerimi de alıp dışarı çıktılar. Eşim giderken devamlı bana söylediği "hemen Fransa'yı terk et". 3 bin frankımız vardı ve benim oturduğum ev, çünkü 27 günlüğüne geçtiğimiz için daha kira ödeme falan bir şeyimiz de yoktu, kira 4 bin frank, benim elimde 3 bin frank var. Eşimin, bana "Türkiye'ye git" deme sebebi, çünkü, ben, çalışan bir bayan değilim, maddî yönden çok çok sıkıntıda kalacağım diye. Tabiî, gitmedim, ben, orada kaldım. O sırada, devamlı eşimle İstanbul'da konuştukları için, telefonla birbirleriyle görüştükleri için bir arkadaş geldi bana, dedi ki " İstanbul'daki ağabeyimiz sizinle görüşmek istiyor" dedi. Tamam, yine telefon kulübesine indiğimde, İstanbul'daki ağabeyimiz beni aradı, Mete ağabey dediğimiz kimse. Bana söylediği "Meral hanım, sizin Fransa'da kalmanız gerekiyor, çünkü, eşinizle irtibat kuracak kimse sadece sizsiniz, hem de çocuklar yanında kalmış olur. Onun için, sizin Fransa'da kalmanız gerekiyor " dendi. Demese de tabiî ki benim vazifem kocamın yanında kalacağım ve bir ay sonra, ben. Fransız makamlarına müracaat...
BAŞKAN - Siz ona bir şey demediniz mi, kalacağım, ama, param yok nasıl kalayım, ne yapayım diye?..

Mete Bey'den Yardım

MERAL ÇATLI - Bu zaman içerisinde, Mete dediğimiz kişi, bana 2 bin Fransız frangı verdi. Sadece 2 bin... Ben, 3 binim var dedim, 2 bin daha... Bu bir ay zarfında gider gelirsiniz, görüşürsünüz, ona göre dedi. Ondan sonra...
BAŞKAN - Size o haberi getiren kişi kimdir, yine Abdullah'ın arkadaşı mı, yoksa o da elçilikte falan görevli birisi mi?
MERAL ÇATLI - Hayır, bu Fransa'dan değil. Bana haber getiren çocuk kendisi Paris'te yaşamıyor. Onun nereden geldiğini de bilmiyorum, fakat ev adresini biliyordu kendisi zaten, kapıyı çaldığımda bu saatte ağabey sizinle görüşmek istiyor dedi ve onunla beraber aşağıya...
BAŞKAN - Kim olduğunu da bilmiyorsunuz onun...

Komployu Kim Yaptı? Mete Bey mi?

MERAL ÇATLI - Hayır, ama, Fransa'da yaşamadığını biliyorum. Ben eşimi ziyaretlere gittiğimde, eşim dosyayı sordu bana, "kaldırdın mı " diye, gitmediğiniz iyi olmuş gibilerinden şeyde bulundu. 2,5 yıl sonra, 2 yıl oldu herhalde eşim mahkemeye çıkarıldı, fakat, bu zaman içerisinde eşime yapılan suç, zenci evinde eroin varmış, fakat, benim eşim o eve eroin için gitmedi, çünkü, bize İstanbul'dan açılan telefonun talimatıyla, pasaport almaya gidildi ve akabinde eşime baskın düzenlendi. Şimdi, ben, burada belki de çok heyecanlıyım, konuyu çok dağınık anlatıyor olabilirim, özür dilerim. Burada, benim eşim komploya gitti.
BAŞKAN - Çayınızı içebilirsiniz, sigara kullanıyorsanız, sigara da içebilirsiniz. Rahat olun lütfen... Şunu sorayım, eşiniz böyle hayatı boyunca esrar, eroin gibi uyuşturucu kullandı mı hiç?

Eşim Kesinlikle Uyuşturucu Kullanmazdı

MERAL ÇATLI - Eşim kesinlikle hayatında böyle bir şey kullanmadı, sigaradan başka bir şey kullanmadı.
BAŞKAN - Ama, bu kazada, üzeri arandığında, kokain denen uyuşturucunun tanecikleri çıkmış bir poşet içerisinden.
MERAL ÇATLI - O arabanın içerisinde sadece benim eşim yoktu. Çünkü, takdir ederseniz ki, araba mahvolmuş vaziyette.
BAŞKAN - Yani, hiç kullanmazdı diyorsunuz.
MERAL ÇATLI - Hayır, hayır, kesinlikle.

Ama, büyük aptesinden çıkmış..

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ama, büyük aptesinden de çıkmış.
BAŞKAN - Peki, ticaretini falan yaptı mı, yani kâr amacıyla, zaruret içerisinde kalıp da yapmış olabilir?
MERAL ÇATLI - Benim bilgim yok, ama, ben, yapmadı diyorum.
BAŞKAN - Peki, devam edin kaldığınız yerden.
MERAL ÇATLI - Eşim her zaman şunu söyledi bana cezaevinde kaldığı zamanlarda, yani, bir komploya uğradığını, pasaportu... Aslında pasaportumuz vardı, biz Potie'den oraya oyunla getirildik. Evde pasaportumuz vardı, tekrar ikinci bir pasaport diyerek gönderildi ve bunun Türkiye'deki görüştüğü kimselerle veyahut da devamlı görüştüğü kimsenin yapmış olduğu bir oyun dedi. Yani, eşim, devamlı bunu söylüyordu. Fransa'da cezaevinde yattığı zamanlarda, İsviçre'de aynı şekilde, İsviçre istedi, aynı şekilde eşim İsviçre'de de suçlandı. Yani, nasıl Fransa'da eroinden suçlama yapıldıysa, İsviçre'de de aynı şekilde istendi. Suçlama aynı, ama, bu İsviçre'deki olayda Nevzat isminde bir kimse var Şeref Benli diye bir kişi var. Eşim bu Fransa'daki
BAŞKAN - Kim bunlar?
MERAL ÇATLI - Onlar İsviçre'de yaşıyorlarmış.
BAŞKAN - Eşref ve Nevzat, soyadları?..
MERAL ÇATLI - Eşref Benli, ama, Nevzat'ın soy ismini bilmiyorum.
BAŞKAN - Bunlar işçi mi, görevli birisi mi?

Fransa'da 5.5 Yıl Hapis Yattı

MERAL ÇATLI - Ben işçi diye biliyorum. Eşim Fransa'da iken, Oral Çelik'le beraberlerdi, arkadaşlardı. Aynı şekilde İsviçre'de suçlama yaptı eşime. 5,5 yıl cezadan sonra, İsviçre'ye verdi. Fransa'da 15 yıl istendi, indirimden dolayı 5,5 yıl yattı. İsviçre'de tekrar 15 yıl istendi, 1 yıl 4 ay falan yattı, yani 1,5 yıl tam yatmadı. Bir gün, eşimle biz telefon görüşmesi yapıyorduk, çünkü, Fransa'da telefon görüşmesi yoktu: ama, İsviçre telefon görüşmesi yaptırıyordu. Eşimle telefon görüşmesi, yaptık yapmadan önce, ben, eşimin yanına gittim. Fransa'ya ilticacıyım ama, her şeyi riske alarak gittim ve eşimle görüştük.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - İsviçre'ye gittiniz.

İsviçre Cezaevinden Firar

MERAL ÇATLI - İsviçre'ye gittim. Biz, bir gün, sabahtan akşama ,kadar eşimle görüştük. Eşimin bana orada söylediği, isyan ettiği konular, Türkiye'de bu 7 kişinin olayında, Fransa'daki olayların hepsini derleyip toparlama yaparak, artık isyan ettiğini, buradan cezaevinden çıkacağını, benim de hazır vaziyette olmamı, Türkiye'ye dönüş yapacağımızı söyledi ve eşim cezaevinde, 15 yıl verilmiş ve 1,5 yıldır cezaevinde. Ben eşimin yanından döndükten 1 ay sonra, eşim İsviçre'de arkadaşı Ahmet, soy ismini hatırlayamıyorum: ama, Ahmet isminde bir Türk arkadaşı varmış ve yanında başka yabancı uyruklu arkadaşları, altı kişiler ve mutfak kapısı açılıyor, yani anahtar veriliyor eşime ve arkadaşlarına, mutfak kapısından bunlar bahçeye çıkıyor ve altı kişi 7 'ye çeyrek kala cezaevinden çıkıyorlar.

Çatlı Yanlış Arabaya Biniyor

Eşimi, cezaevinden çıktıktan sonra araba bekliyor, fakat, arabayla cezaevinden çıkış şeklinde panik yapıyorlar, o sırada cezaevinden bir görevlinin arabasına biniyor eşim. Tabiî, özür dilemiş, kusura bakma falan gibilerinden, arabadan inmiş ve görevli de bırakmış eşimi. Cezaevinden çıkıyor ve dışarıda tekrar karşılaşma, bırakılıyor. Bu yabancı kişiler başka yere gidiyor, eşim, Türk arkadaşıyla arabayı kaybettiği için. epey bir mesafe yürüyüp şehrin içine giriyorlar. Girdikten sonra, artık kaybettiği arabayla orada buluştular herhalde. Eşimin beni aradığı gece saat 3'e geliyordu "ben iyiyim, merak etme" dedi. Dört gün sonra, eşim Fransa'daki evimize geldi ve 20 küsur gün Fransa'da kaldı eşim, ama, yine de dedi her ihtimale karşı, güvence var, yani, güvence var derken, Fransa İsviçre'ye vermiş, Fransa'ya girdiğini belki biliyor, belki bilmiyor, ama, İsviçre'den cezaevinden her ne kadar kapı açılsa da artık o yılların vermiş olduğu bir isyankârlık, birden yine alırlar, hiçbir şey yokken dercesine... Ben ev kiraladım eşime, yani, aslında kiraladım da sayılmaz, tanıdığımız bir arkadaşın evine Abdullah'ı yerleştirdik. Eşim 20 küsur gün orada kaldı ve yine Türkiye'den gelen pasaport ile eşim yeşil üniforma girdi, yeşil renkli bir üniforma değil, bize gelen şey, yeşil renkte bir takım giymesi istendi ve eşime gelen pasaportla İstanbul'a giriş yaptı eşim.
BAŞKAN - Hangi tarihte?..

Çatlı Yurda Dönüyor

MERAL ÇATLI - 1990 yılının Nisan ayında.
BAŞKAN - O hangi pasaporttu?
MERAL ÇATLI - O, zaten, Türkiye'ye indikten sonra havaalanından çıkmadan alınmış, yani, daha havaalanından çıkmadan alınmış eşimin elinden.
BAŞKAN - Evet, ama, oraya gelinceye kadar...
MERAL ÇATLI - Çünkü, eşim, o arkadaşının evinde kaldığı için, benim eşimin yanına gitme şeyim yoktu.
BAŞKAN - Görmediniz...
MERAL ÇATLI - Görmedim. Yani, yolcu ettik, kıyafetini beraber aldık, fakat, pasaportu ben görmedim.
BAŞKAN - İstanbul'a gitmesini kim söyledi?
MERAL ÇATLI - İstanbul'a gelmesini, zaten İsviçre'deyken eşim telefon görüşmesi yaptığı için, tekrar İstanbul ile bağlantılıydı, görüşebiliyordu, Fransa'da görüşemiyordu, fakat, İsviçre'ye geçtiğinde, eşim Türkiye ile görüşebiliyordu. Bu zaman içerisinde, biz, 1984'te bir haftalığına tatile geldik, orayı izah etmiştim herhalde değil mi ve bir hafta kaldık. Eşim tekrar 1990'da bizden önce geldi.
BAŞKAN - O bir hafta içerisinde Abdullah ne yaptı?
MERAL ÇATLI - Ailesiyle görüştü, zaten, Abdullah'a yapılan ailesini özledi diye yapılan bir jestti. Bir gece, eşim bir arkadaşlarıyla, arkadaşlarıyla değil de dışarıda bir görüşme yaptı, bir gece çıktı dışarı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - 1984'te...

Levent'te Safehouse (Güvenli Ev)

MERAL ÇATLI -1984'te. Bir gece dışarıya çıktı, bir konuşma, görüşme yapıldı -biz katılmadık- ve Abdullah'ın bize söylemiş olduğu, annemi babamı göreyim diyerek beni çağırdılar dedi, yani, jestleri ve yine bizi yurtdışına göndermişlerdi. 1990'da eşim geldikten sonra, biz, 20 küsur gün sonra falan kızlarımla ben arabayla giriş yaptık. Biz arabayla, orada bir Türk ailesi Türkiye'ye dönüyordu, kızlarımla beni de aldılar yanlarına, Türkiye'ye giriş yaptık. Eşim, geldiğimde Levent'te bir ev kiralamıştı, mobilyalı bir ev kiralamışlardı eşime.
BAŞKAN - Kim kiralamış?
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - İstanbul'a hangi isimle girdiniz?
MERAL ÇATLI - Ben kendi ismimle girdim.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Meral Çatlı.
MERAL ÇATLI - Evet, çünkü, iltica ettim oraya ben. Meral Kurtoğlu adınaydı pasaportum ve eşimin bu cezaevi hayatında Kurtoğlu'nun sahte olduğunu bildirmişler. Gerçek kimliğinin Çatlı olduğu, Abdullah Çatlı olduğunu söylemişler Fransa'ya ve İsviçre makamlarına. Eşim her ne kadar etmediyse de, Türkiye'den gelen dosyasında, dosya veyahut da herhangi bir şeyde, bunun Hasan Kurtoğlu değil Abdullah Çatlı olduğunu bildirmişler ve eşim gerçek kimliğini yani mecbur kaldı kabul etmeye.
BAŞKAN - Bu evi kim kiralamış İstanbul'da, dayalı, döşeli, mobilyalı?
MERAL ÇATLI - Ben, zaten geldiğimde ev kiralanmıştı. Eşim içindeydi yalnızdı kendisi, kendisi yalnızdı. Bir hafta ben kaldım o evde.
BAŞKAN - Yani, bir şey demedi mi? Evi nasıl buldu, geliri yoktu, bir işte çalışmıyordu, geliri de yoktu. Abdullah, sen bu evi nasıl kiraladın?
MERAL ÇATLI - Ve lüks bir evdi, mobilyalı lüks bir evdi ve eşimde de bir miktar para vardı üzerinde, ama, bu ağabeyim, tanıştı, tuttu evi falan diye bir şey demedi bana. Biz, bir hafta kaldık, yalnız ev güneş görmediği için küçük kızım rahatsız olduğu için, ben kendi evimiz olsun dedim, yani, madem imkan verdiler var, biz kiralık değil, başkasının mobilyası değil, kendi evimiz olsun. Derken, biz Bahçelievler'e, Bahçelievler'de bir ev kiraladık, oraya geçtik biz. Eşim, bu, Bahçelievler'deyken ticaretle uğraşmaya başladı.
BAŞKAN - Ne işiyle?..

Sultan Tekstil - Macaristan'a İhracaat..!

MERAL ÇATLI - Ticaretle uğraşmaya başladı derken, yani yapmış olduğu bir şey yok, fakat, arkadaşlarının yazıhanesine gidip geliyor ticarete adapte olmaya çalışıyor. Bilgisi olmadığı için araştırma yapıyor. Bize Ataköy'de bir yazıhane kiralandı. Eşim, yani çalışıyor, bir şeylerle meşgul oluyor. Derken, Ataköy bir kere basıldı. Yani, basılmadan eşime haber verildi. Yani, Abdullah Çatlı'nın burada olduğuna dair ihbar var, geleceğiz, Abdullah Bey siz dışarı çıkın anlamında öyle bir ihbar geldi ve eşim o şeyden sonra ticareti öğrendiği için Sultan Tekstil dediğimiz şirketi kurdu. Macaristan'la ihracat yapmaya başladılar. Tabiî, ticareti öğrendi bu vesileyle, derken. Ahmet Baydar isimli şahısla Baysa Şirketi adı altında Botaş ihalesine girdiler ve o işi devam ettiriyordu.
MİT'le İlişki Kesildi, Polisle Başladı Fakat, bu işlerin arasında, bizi Avrupa'dayken Mete ağabey dediğimiz veyahut da Türkiye'den gördüğümüz şeyler, buraya geldiğimizde Levent'te bir hafta devam etti, sadece ev verdiler. Bunun dışında bize yardımcı olan kimseler çekildiler ve eşim artık arkadaşları ve ticaret hayatıyla baş başa kaldı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Kaç senesiydi bu arkadaşlarının çekilmesi, yardım edenlerin çekilmesi?..
MERAL ÇATLI - Türkiye'ye geldiğimizde, 1990...
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Hayır yani, hemen mi çekildiler?
MERAL ÇATLI - Bize ev verdiler, yani eviniz dediler.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Evet bir hafta sonra Haberli Polis Araması
MERAL ÇATLI - Bitti. Yani, ama, bu zaman içerisinde, eşim yine devletten yetkili kimselerle görüşüyordu, fakat, o kesim, kimlerle görüşüyorsa o bitti. Ama, yine devlette görüştüğü kimseler vardı. Yani, tahmin ediyorum, çünkü olmaması mümkün değil. 1990'dan 1996'ya kadar benim eşim rahat geziyordu. Ticaret hayatında her ne kadar da Özbay kimliği adı altında geziyor ise, fakat Özbay kimliğini taşırken, Ataköy'deki işyerine haber verildi. Mehmet bey, sizin kimliğinizden haberleri var, formalite icabı gelecekler, haberiniz olsun, siz dışarı çıkın dediler. Yani, buna dayanarak eşim yetkili makamlarla görüşüyordu diyorum.
BAŞKAN - Bu arada devamlı ticaret yaptı diyorsunuz.
MERAL ÇATLI - Evet, ticaretle ilgilendi.
BAŞKAN - Yine yurtdışına gidip geliyor muydu bu arada?
MERAL ÇATLI - Yurtdışına birkaç kez çıktı, yani, benim bildiğim: çünkü ben belirttim, tekrar belirteyim, eşim son zamanlarda rahatsızdı. Yani, zaman derken vefatından sekiz ay öncesi veyahut da bir yıl öncesi ve eve sık gelip gitmiyordu. Yani, ayda belki bir gece yahut da üç gece, en fazla kaldığı beş gecedir ve onu da gece gelip gece çıkıyordu evden.

Çatlı'nın Rahatsızlıkları

BAŞKAN - Rahatsızlık dediğin, yani, bir hastalık değil de...
MERAL ÇATLI - Hayır, hayır...
BAŞKAN - Bu çeşit rahatsızlıklar...
MERAL ÇATLI - Tabiî...
BAŞKAN - Neydi, onu neye bağlıyorsunuz veya niye? Demedi mi eşisiniz, yani, gelip gidemiyorum, şöyle şöyle bir konu var, takip ediliyorum sıkıştırılıyorum veya herhangi bir görev verildi gibi bir şeyler söyledi mi?
MERAL ÇATLI - Hayır, görevden bahsetmedi. Bir görev verildiğinden bahsetmedi.
BAŞKAN - Rahatsızlığı neymiş, yani onu açıklamadı mı?
MERAL ÇATLI - Rahatsızlığın sebebi, ben sorduğumda, bir kişi mi, kişi derken bir düşmanın mı var anlamında sorduğumda, kişi değil, kişiler yani bir kişi değil, kişiler olarak nitelendirdi, isimlendirdi. Fakat bana söylediği, bilmesen daha iyi, fakat, şunu bil, ben sizi bu ortamdan bu tehlikeden uzak tutmak istiyorum, çocuklarımı, onun için gece geliyorum gece çıkıyorum evden diye bana söyledi. Eşim, Sedat Bey Susurluk'a çıkmadan üç gün önce Sedat Bey İstanbul'daydı. Tatile gelmişlerdi. Eşim, Sedat Beyin İstanbul'da olduğunu otelde kaldığını Sedat Beyin otelde kaldığını, onu da ziyaret ettiğini söyledi ve o gün ben eşimin valizini hazırladım. Çıkış sebeplerinin Ankara olduğunu biliyorum ben, yani, gittikleri yerin Ankara diye çıktıklarını biliyorum.

Haftada Bir-İki Ankara Seyahati

BAŞKAN - Eşin mi söyledi Ankara'ya gideceğiz diye?
MERAL ÇATLI - Ben. Yani, her zaman Ankara'ya gidiyordu.
BAŞKAN - Sık sık gelir miydi Ankara'ya?
MERAL ÇATLI - Ve ben eşime nereye gidiyorsun falan diye soran bir insan değilim. Vazifem, valizini hazırlıyorum, yolun açık olsun bu kadar, ama tahmin ediyorum ki Ankara'ya gidiyor.
BAŞKAN - Ankara'ya sık sık gelir miydi?
MERAL ÇATLI - Evet, eşim devamlı, haftada bir, iki belki daha fazla Ankara'ya gelirdi.
BAŞKAN - Peki, Ankara'da ne yaparmış? Çünkü, eşinizin işleri İstanbul'da. Ankara'da akrabanız filan da var mı?
MERAL ÇATLI - Hayır.
BAŞKAN - Yok.
MERAL ÇATLI - Ankara'da, benim, Abdullah'ın akrabası yok, fakat arkadaş çevresi İstanbul'dakinden daha fazla.
BAŞKAN - Kimdir bu arkadaşlar, şöyle bir kaç tane aklınızda kalan? Kimlerle görüşüyordu Ankara'da, size hiç söyledi mi veya sizin öğrendiğiniz?
MERAL ÇATLI - Sedat Beyle görüştüğünü biliyorum, çünkü, Sedat Bey'in yazıhanesine geldiği zaman bütün arkadaş diye bildiği kişiler oralarda ve oradan görüşüyordu arkadaşlarıyla. Yani, bunlar iş arkadaşı değil. Benim tahminin yetkili kimseler, öyle tahmin ediyorum, çünkü, Ankara'da eşimin görüştüğü kimseler siyasetle, İstanbul'daki arkadaşları ticaretle.
BAŞKAN - Bunlardan, yani, siyasetle ilgili görüştüğü kişilerden isim verebilir misiniz yani? Kim, siyasetçi derken, misal, milletvekili mi, devletin en üst düzeyindeki görevliler mi, efendim, parti başkanları mı, kimdir yani? Biraz açar mısınız?

Mesut Yılmaz'dan Çatlı'ya Teşekkür

MERAL ÇATLI - Eşim, Turgut Özal'ın fikirlerini benimsediği için ANAP kongrelerinde yardımcı oldu yani, o şeyde yardımcı oldu.
BAŞKAN - Nasıl yardımcı oldu yani? Yardımcı olma, madden mi manen mi nasıl, çalıştı mı, oy mu verdi?
MERAL ÇATLI -Manevi olarak, yani, ben seçim olayını fazla bilmediğim için fakat, devamlı telefonlarla görüşmeler yapıyordu.
BAŞKAN - Kimle görüşüyordu mesela?
MERAL ÇATLI - Mesela, şeyle görüştüler. Ben yanında şahit olmadım ama, Mesut bey oturuyormuş, eşim bir faaliyette bulunmuş bu kongre hakkında. eşime Mesut beyin teşekkür ettiğini. Eşim bana bizzat kendisi söylemedi, yani, oturduğumuz ortamda, Abdullah ağabey de bak bu işi yapmış Mesut bey teşekkür etmiş diyerek eşimi bana övdü. Eşime ben sorduğumda yani böyle kafa salladı, yaptım falan anlamında.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Bu kaç senesinde oluyor?
MERAL ÇATLI - Bu, biz Türkiye'ye döndükten sonra. 1993'te 1994 herhalde.
BAŞKAN - 1990'da döndük dedin.
MERAL ÇATLI - 1990'da döndük. Bu kongrelerin olduğu tarih 1993 herhalde. yani, tarih çıkaramıyorum.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, o size söyleyen arkadaşınız mıydı?
MERAL ÇATLI - Benim bayan arkadaşım.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Abdullah diye mi hitap ediyorlardı? Mehmet Özbay ne zaman denilmeye başladı?
MERAL ÇATLI - Hayır, pardon. Abdullah, hep konuşmaya Abdullah diye başladığım için. Yani, Mehmet ağabey bu şeylerde bulunmuş, jestlerde...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Mehmet ağabey diye mi hitap etti.
MERAL ÇATLI - Tabiî. Mehmet ağabey bu jestlerde bulunmuş Mehmet ağabeyi bir kere daha takdir ettim anlamında bir konuşma. Ben eşime sorduğumda da, mütevazılık yapmış, öyle bir şey yapmış anlamında kafa salladı. Ama, ben Mesut beyle konuşmalarına şahit olmadım, yani, duymadım ben kendim.
BAŞKAN - Başka siyasîlerden?.. Yani, birçok kişiyle dedin de. Sadece Mesut beyle mi, başkaları da var mı? Mesela milletvekili, bakan, başbakan?
MERAL ÇATLI - Görüşüyordu, görüşüyordu, fakat, ben burada illaki de şu isimlerle, şunlarla görüşüyordu. Çünkü, iş hayatını evde, söyledim fazla kalmadığı için iş hayatını eve getirmiyordu. Sadece evde telefon görüşmelerinden anladığım kadarıyla, ama, yetkili birileriyle görüşüyordu.
BAŞKAN - Şimdi, mesela, telefonla görüşürken insan bazen isimde şey yapar işte, Ahmet ağabey, Mehmet ağabey gibi. Yani, böyle bir şey duydun mu?
MERAL ÇATLI - Muhsin beyle görüşüyordu mesela Muhsin Yazıcıoğlu'yla görüşüyordu. Ama, Muhsin beyin eşimin telefonunu bildiğini sanmıyorum. Eşim ararken, devamlı, belki Ankara'ya geldiğinde de görüşüyor olabilir, ondan kesin emin değilim, fakat, sanki yurtdışında imajı yaratıyordu. Nasılsın, iyi misin, yani, geliyorum gidiyorum anlamında bir şey demiyordu. Yani Muhsin beyle sadece bir arkadaş muhabbeti yapıyordu.
BAŞKAN - Başka böyle hatırladığın?..
MERAL ÇATLI - Başka bunun dışında, bilmiyorum.
BAŞKAN - Mesela, zamanın emniyet genel müdürü veya sonra bakan olan Mehmet Ağar'la, mesela diyorum?..

Mehmet Ağar'la Görüştüğünü Kesinlikle Tahmin Etmiyorum

MERAL ÇATLI - Mehmet Ağar'la, hayır, kesinlikle. Yani tahmin etmiyorum yani görüştüklerini tahmin etmiyorum.
BAŞKAN - Tansu hanımla mesela?..
MERAL ÇATLI - Hayır, Tansu hanımla da görüşmediler.
BAŞKAN - Hiç görüştüğünü duymadın da, şahit de olmadın?..
MERAL ÇATLI - Yani, ben izah ettim size. Telefon görüşmelerinden görüşüyordu birileriyle, fakat, Tansu hanımla kesinlikle görüşmediler.
BAŞKAN - Kendinden de duydun mu, işte, gidiyorum, mesela bakan benim arkadaşım olur veya sevdiğim birisi olur, beni koruyor gibi filan?..
MERAL ÇATLI - Şimdi, telefon görüşmelerinde bir arkadaşına anlatıyor. Bakan beyle işte yemek yedik, burada yemek yedik. Başka bir arkadaşına telefonda anlatıyor, ama, isim söylemedi bana.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Mehmet Ağar beyle de görüşmediler?..
MERAL ÇATLI - Hayır. .
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Özer Çiller'i tanır mıydı?..
MERAL ÇATLI - Görüşmüş olabilir, ama, bilmiyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Özer Çiller'le?..
MERAL ÇATLI - Olabilirler, ama, bilmiyorum.
BAŞKAN - Eşinize, yani yurt dışında dediniz, 28 tane olay başarıyla gerçekleştirdi dediniz. Yurtiçinde de bazı görevler verildi mi, bunun gibi yani?
MERAL ÇATLI - Yani, eşimin, görev verildi mi derken, emniyetle beraber olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü, Fransa'daki olayı. Daha değişik makamlardan verilen bir şeydi. Türkiye'deki verilen görev, görev değildi, konuştuğu kimselerin emniyetten olduğunu tahmin ediyorum.
BAŞKAN - Yani, herhangi bir görev verilip verilmediğini bilmiyorsunuz?

Türkiye'de Görev Verilmedi Ama Yetkililerle Görüşüyordu...

MERAL ÇATLI - Hayır, Türkiye'de görev verilmedi, ama, yetkililerle, yani emniyetle ilgili kimselerle görüştüğünü tahmin ediyorum.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Yine, emniyet olarak biliyorsunuz, ayrıntı isim?..
MERAL ÇATLI - Hayır.
BAŞKAN - Bu deniyor ki, eşiniz uyuşturucu trafiğinden para kazanıp PKK'ya yardım eden iş adamlarının öldürülmesinde rol aldı filan deniyor. Böyle bir iddia var. Mesela, Ömer Lütfi Topal'ı.
MERAL ÇATLI - Vallahi, eşim hayatta olsaydı, bu PKK olayına evet derdi, fakat, eroin işine kesinlikle.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Hangi PKK olayına?..
MERAL ÇATLI - Yani, bir sürü insanlarımız katlediliyor, değil mi? Eşim vatanını seven bir insandı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Yani, PKK ile ilgili bir çalışma olsaydı, buna evet derdi.
MERAL ÇATLI - Seve seve yapardı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Anladım, yani öyle bir görev almadı da, alsaydı diyorsunuz.
MERAL ÇATLI - Evet, alsaydı seve seve yapardı.
BAŞKAN - Bu İbrahim Şahin, Korkut Eken'le filan da tanışıklığı var mıydı?

Korkut Ağabey

MERAL ÇATLI - Korkut beyle görüşüyorlardı, yani, telefonlarına şahit oldum.
BAŞKAN - Mesela şahit olduğunda ne konuşuyorlardı?
MERAL ÇATLI - Korkut ağabey diye hitap ettiğini biliyorum. Yani eşim olarak Korkut ağabey diye duydum ismini.
BAŞKAN - Ne zamandan beri, yani, bu yeni mi konuşuyorlardı, üç sene evvel mi, beş sene evvel mi veya devamlı mı? Kaç yıldan beri?
MERAL ÇATLI - Şimdi, yani, tarihleri karıştırıyor olabilirim.
BAŞKAN - Yuvarlak olarak.
MERAL ÇATLI - Ama, bir yıldır, belki fazlası vardır bilmiyorum ama duyuyorum ben Korkut beyin. Yani, zaman zaman ismini duydum Korkut beyin evde telefon görüşmelerinden.
BAŞKAN - Daha evvelden de konuştuklarına şahit misin veya eşin birine bir şey söyledi mi? Yani, Korkut ağabeyim var filan gibi?
MERAL ÇATLI - Benim dikkatimi çekmedi belki de.
BAŞKAN - İbrahim Şahin'le?
MERAL ÇATLI - İbrahim Şahin'le, ben evde telefon görüşmelerine şahit olmadım, ama, tanışıyor olabilirler.
BAŞKAN - Evet, siz bilmiyorsunuz. Eşinizin kaç tane pasaportu olduğunu biliyor musunuz? Birkaç tane söylediniz de.
MERAL ÇATLI - Yani, yaşamı boyunca sahip olduğu pasaportlar?
BAŞKAN - Evet.
MERAL ÇATLI - Hasan Kurtoğlu adına vardı, Mehmet Özbay adına vardı Pardon, bir e-a harfi deniyor. Sadece tek bir pasaportu vardı. Özbay üzerindeki çıkan oydu.
BAŞKAN - Bunlar yeşil pasaport muydu?
MERAL ÇATLI - Hayır normal pasaport.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Yurtdışındayken bu iki pasaport vardı yani.
MERAL ÇATLI - Hayır, Altan Güler isminde pasaportu vardı. Ben iki yıl yanında olmadığım için, bu zaman içerisinde pasaportlar kullanmış. Onların ismi medyada geçiyor, şu an hafızamda değil, ama, altı yedi pasaport kullandı.

Ağca'ya Pasaportu Eşim Verdi

BAŞKAN - Bu, Ağca'nın kaçırılmasında da eşinizin rolü olduğu söyleniyor. Papa suikastında da? Nedir, doğru mu bunlar?
MERAL ÇATLI - Hayır, Papa suikastında eşimin kesinlikle bir alakası yok, çünkü, Ağca yalnız başına gitti ve eşim, Ağca'nın bu olayı yaptığında Viyana'da idi ve telefon açtı bize. Aynen şu kelimeyi söyledi "bizim aptal ne iş yapmış" bunu söyledi. Papa olayıyla,eşimin alakası, ilgisi yok.
BAŞKAN - Cezaevinden kaçırılmasında, burada?..
MERAL ÇATLI - Cezaevinden kaçırılma olayında, sadece bildiğim kadarıyla eşimin Ağca'ya pasaportu verdiğini biliyorum, ama, cezaevinden kaçırılma olayını bilmiyorum.

Yurtdışında Oral Çelik'le Beraberlerdi.

BAŞKAN - Oral Çelik'le devamlı, Fransa'da, yurtdışında beraberler miydi?
MERAL ÇATLI - Beraberlerdi.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Onu bir daha söyler misiniz. Eşim Ağca'ya pasaport verdi dediniz değil mi?
MERAL ÇATLI - Verdi derken, eşime bir yerden pasaport getirildi. Ağca'ya takdim etti.
BAŞKAN - Bir de, bu eşinizin bir takım uzman olduğuna dair kimlik verilmiş emniyetten. Yeşil pasaport verilmiş. Bu belgeleri kim verdi acaba?
MERAL ÇATLI - Yeşil pasaportun olduğunu ben de duydum fakat eşimin çantasında öyle bir pasaport rastlamadım ben, yeşil pasaport rastlamadım.
BAŞKAN - Bu şeyden dolayı, Susurluk kazasında üstünde çıkan eşyaları size teslim ettiler mi?
MERAL ÇATLI - Hayır, daha ben gitmedim.
BAŞKAN - Ali Yasak'la filan görüşür müydü, Drej Ali'yle?

Drej Ali İle 78'den Beri Arkadaşlar

MERAL ÇATLI - Görüşürlerdi, fakat, Ali Yasak'ın ticaret hayatı değişik, eşimin değişik olduğu için, ama, kendilerinin 1978'den beri veyahut daha da önceki tarihlerden beri bir arkadaşlığı var, onu devam ettiriyorlardı.
BAŞKAN - Bir de siz Susurluk kazasından sonra bir açıklama yaptınız. Bu suikast dediniz, buna dair?.. Nedir?
MERAL ÇATLI - Eşim vefat etmeden, cumartesi günü eve geldi eşim. Bu geldiği zamanlarda Sedat Beyde İstanbul'da imiş. Belki üç gün veyahut da dört gün kaldı. Sedat Beyin kalış süresini bilemiyorum. Eşim eve geldiği gün cumartesi gün saat beşte falandı, sabaha karşı beşte geldiğinde, kapının ziliyle kalktım, yukarı çıktığımda emniyet görevlileri aşağı dalarmış. Kapıcının bana söylediği "abla arabanı çek" dedi. Dedim ne oldu? Arabanın altında bomba varmış. Direkt benim arabamın altına diyemem, çünkü, yakın bir mesafeye, arabanın arka tekerine yakın bir mesafede bomba bırakılmış. Bomba uzmanları geldiler, arabayı bu tarafa aldılar. Bomba uzmanı geldi ve bombayı imha ettiler ve eşim ertesi gün.

Evin Önünde El Bombası

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Şüphe değil, bomba bulundu yani.
MERAL ÇATLI - Evet, giriş kapımızın önünde, yani, arabamın altında yani, bu kadarcık bir mesafeye bırakılmış.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Nasıl bulunmuş o?
MERAL ÇATLI - Kapıcı. Kapıcı sabah servisine çıkarken gördüm diyor. Hemen emniyete telefon açmış
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - O zaman eşiniz evde miydi?
MERAL ÇATLI - Eşim evdeydi, o gün sabah gelmişti, beşte gelmişti eve Sabaha karşı beşte geldi ve kendi arabasıyla gelmedi. Eşim geldiği zaman, benim arabam bu taraftaysa eşim de arkasına park ettiği için, arabayla gelmedi. Yani, arkadaşları, artık kim getirdiyse bırakıp gittiler.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Eşiniz arabanızı kullanır mıydı sizin?
MERAL ÇATLI - Anlamadım.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Eşiniz sizin arabanızı kullanır mıydı?
MERAL ÇATLI - Benim arabam, yok kullanmazdı, küçük benim arabam çünkü.
BAŞKAN - Bu, Susurluk kazasından kaç gün evvel oldu bu bomba olayı
MERAL ÇATLI - Zaten Susurluk'ta beş gün kaldılar. Eşim beş günde İstanbul'daydı. Yani, on, on iki gün önce falan oldu. Zaten, bu tutanaklarda vardır bombanın tam gün, yani bir iki gün belki şaşırabilirim.
BAŞKAN - Bunun dışında, yani, suikast olduğuna dair duyumlarınız?

Telefondaki Ses: "Çatlı Orda mı?"

MERAL ÇATLI - Suikast olduğuna derken, benim iki telefonum vardı. ev telefonum. Ona açılan telefonda direkt şunu sordu, Abdullah Çatlı orada mı. Benim küçük kızım telefonu alıyor, şok oldum anne dedi, babamı soruyorlar çünkü biz Abdullah'ı hiç kullanmadık, yani, çocuklarım da bilinç altına yerleştirdiği için. Baba dedi -babası da evde yatıyor- baba seni soruyor bir kişi. Babası, merak etme yavrum fişi çek dedi, ama, tabi eşim rahatsız oldu fakat, ne bana ne çocuklara belli etmedi. Bu telefondan.
BAŞKAN - Kim aramış, kim soruyor?
MERAL ÇATLI - Kızım telefona çıktığı için, baba seni soruyorlar dedi. Abdullah Çatlı orada mı diyorlar dedi. Kız da hayır öyle bir kimse yok dedi küçük kızım, kapatmış telefonu. Hemen koştu babasına geldi, baba böyle böyle, Babası tekrarlarsa fişi çek dedi. Arkadan fişli olduğu için fişini çekemedi ve ertesi gün bu bomba olayı oldu.
BAŞKAN - Başka sizi şüpheye düşüren bir şey oldu mu? Sadece bombanın dışında?
MERAL ÇATLI - Eşim bir can yeleği getirdi kendisine. Dışarıya çıkarken yelek giyiyordu.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Her zaman mı, o olaydan sonra mı?
MERAL ÇATLI - Hayır, hayır. Zaten o telefon ve bomba olayından sonra bir can yeleği getirdi ve şu an hâlâ can yeleği evimdedir.
BAŞKAN - Peki, size demedi mi, yani, ben takip ediliyorum veya bir şey söylemedi mi size?
MERAL ÇATLI - Kendisi biliyordu, hissediyordu, ama.
BAŞKAN - Neyi hissediyordu yani? Kim yapacak, kimler yapıyormuş veya yapacak?.. Bombayı kim koymuş mesela, kimden şüpheleniyordu ?

Arabaya Eroin Koyup Tarayacaklarmış..

MERAL ÇATLI - O kendisi çok iyi biliyordu, ama, kendisiyle beraber gitti. Bana, bu kişi demedi. Sadece şunu söyledi. Şoförümüz bizim Habip isminde bir çocuk. Ona devamlı tembih ederdi, sakın, arabayı yıkattırmaya verdiğin zaman dikkat et oğlum yalnız bırakma arabayı. Ben eşime sorduğumda, tamam dikkat etmek niye yani bu kadar, merakımdan soruyorum. Şunu dedi: Öyle bir şey duydum dedi, arabanın içine -madde nedir- eroin bırakacaklarmış ve benimle tarayacaklarmış içinde, bunu dedi. Yani, eşimin arabası yıkanmada veyahut da şoförde iken, eşimin arabasına bu madde bırakılacakmış ve eşimde içine bindiği zaman, şoförüyle beraber taranacakmış. Eşim sadece bunu söyledi. Yani can yeleğini neden giyiyorsun dediğimde ve Cenabı Allaha şükrediyorum ki, öyle bir kötü yolda ölmedi benim kocam.
BAŞKAN - Peki, bunları kimlerin yapacağını da söyledi mi? Yani filan böyle yapacak, falan filan?..
MERAL ÇATLI - Son zamanlarda, yani, eşimin İstanbul'daki varlığından rahatsız olan bir kesim vardı, ama, bu kesimi ben, kişiler değil, yani ticaretle uğraşan kimseler değil. Çünkü, eşim bir gün Aydınlık Gazetesini getirdi eve kendisi okumuş, bana da gönderdi. Bak dedi, yine benim hakkımda neler çıkarmışlar falan, ama, bu ölümünden sekiz dokuz ay önce bir olaydı ve eşim. Yani, bana rahatlığını belli ediyordu, ama, baktım ki, bu gazetelerde halen çıkıyor, son zamanlarda rahatsız olmaya başladı. Yani, ben tarihleri günleri şaşırıyor olabilir, ama, son zamanlarda rahatsızdı.
BAŞKAN - Habip'in soyadı ne? .
MERAL ÇATLI - Aslantürk. İstanbul'da ifade verdi kendisi.
BAŞKAN - Evet. Yani, kimlerin böyle bir şeyde bulunacağına dair bir şey demedi, ama, düşmanım çok dedi.

Avrupa'yı Hoplattım, Türkiye'yi Hoplatacak Gücüm Var..

MERAL ÇATLI - Evet ve bize sekiz sayfalık bir mektup yazmış. Pazartesi günü evden ayrıldı. Eşim hayatta mektup yazmayı sevmez ve o mektubunda aynen şunu diyor: "Ben, Avrupa'yı hoplattım, Türkiye'yi hoplatacak gücüm var fakat, o kadar yalnız hissediyorum ki kendimi" diyor. Küçük kızıma hitaben yazmış bunu. Çevrem çok kalabalık, ama, ben yalnızım diyor.
BAŞKAN - Mektupta başka bir şey yazıyor muydu?
MERAL ÇATLI - Özel, yani, çocuklarıma, bana.
BAŞKAN - Aileye, yani sadece bu cümle vardı.
MERAL ÇATLI - Sadece o cümleyi söylüyor.
BAŞKAN - Peki, eşiniz vefat ettikten sonra, evde, sizde birçok bir şeyleri olması lazım. Dosyası, belgeleri, hatıraları, yani, bunları hiç merak edip karıştırdınız mı, baktınız mı?

Evrakları Yanındaydı

MERAL ÇATLI - Eşimin evrakları vardı, çantası vardı, fakat, ben arabanın içinde olduğunu tahmin ediyorum. Yani, çünkü yanındaydı çantasında Ben evden valizini hazırladım ve kendisinin çantası var, evraklarını taşıdığı bir çantası var. O da yanındaydı. Ben, Susurluk'a daha gitmedim eşimin üzerinden çıkan şeyleri alamadım. Bu vesileyle bana çantası da gelmedi. Çantası nerededir onu da bilmiyorum. Sadece çamaşırları.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Onlar geldi mi?
BAŞKAN - Mesela bu, onun dışında evde birtakım insanın özel dosyaları olur hatıraları olur.
MERAL ÇATLI - Hayır, hayır. Eşim, dosyayı falan eve bırakmıyordu. Eşim, dosyayı falan eve bırakmıyordu. Kendi çantasının içinde ufak bir not yazsa da hemen çantasının içine bırakıyordu, çünkü, kızlarımla ben Çatlı adına ikametgâh ediyorum. Kendisi Özbay olduğu için, tutmuş olduğu notları kesinlikle evde bırakmıyordu.
BAŞKAN - Şurada, bakın üzerinden çıkan zati eşyalar, para çıkmış bir miktar, fatura.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Özbay mı, Özbey mi? Bir tek kullanıyor dediniz, Özbey mi?
MERAL ÇATLI - Özbey'i kullanıyordu. Yani, kimliğinde "a" olabilir, ama, başkasına hitap ederken, kendini tanıştırırken Özbey diye tanıştırıyordu.
BAŞKAN - Bir servet bıraktı mı size, yani, ne bıraktı maddi olarak?
MERAL ÇATLI - Eşimin kendisinin arabası var, Benim ufak bir Suzuki arabam var. Bir de evimiz var. Bunun dışında hiçbir malım yoktur.
BAŞKAN - Bu şirketler halen devam ediyor mu?
MERAL ÇATLI - Zaten önceki Sultan Tekstil'den ayrılmıştı eşim. Baysa Şirketi adı altında uğraşıyordu. Daha ben ilgilenemedim orayla, Ahmet Bey ne yapıyorsa bilmiyorum.
BAŞKAN - Para filan, bankada. Banka kartları filan çıkmış üzerinde?..
MERAL ÇATLI - Banka kartları çıkmış olabilir, ama, bankada parası olduğunu sanmıyorum, yani, benim bilgim yok. Sadece benim evde biriktirdiğim bir param vardı, eşimin ölümünden sonra 1 milyar küsur ben kendim onu bankaya yatırdım, yani faizini alayım gibilerinden.
BAŞKAN - Peki, bize başka söylemek istediğiniz bir şey var mı?
MERAL ÇATLI - Gazetede eşime yapılan suçlamalar. Mesela bugünkü okuduğum gazetede Sedat Bucak, arabada çıkan silahların eşime ait olduğunu söylemiş.
BAŞKAN - Öyle bir şey demedi efendim. O gazetelerin yazdığı.
MERAL ÇATLI - Eğer, öyle bir suçlamaları varsa ben tekrardan rahatsız etmeyeyim sizi. Kesinlikle, kesinlikle.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Nereden biliyorsunuz olmadığını. Eşiniz, farz edin evin dışında silah taşımış, susturucu taşımış olamaz mı? Şimdi, eşinizi savunmanızı saygıyla karşılıyorum. Sakın yanlış anlamayın. Büyük bir dikkatle de diriliyorum. Bir hanımefendinin eşini savunması kadar tabiî bir olay olamaz, ama, "hayır" der yalanlarken. Sizin dışınızda, mesele ben eşimden ayrı, hiç bilmediği bir yerde silah saklarım, dışarıda kullanabilirim, yani, niye bu kadar ısrarlı oluyorsunuz?
MERAL ÇATLI - Teşekkür ediyorum. Dışarıdaki bilmediğim olaylarda ısrarlı davranmıyorum.
BAŞKAN - Silahları var mıydı, ne kadar silahı vardı, kaç tane?

Eve Girince Silahı Çantasına Bırakırdı

MERAL ÇATLI - Bir tane silahı vardı, Baretta silahı, fakat, eşimin ben onu belinde görmedim. Eve girdiği zaman, kapıdan daha içeri girmeden, belinden silahı alır çantasına bırakırdı.
BAŞKAN - Susturucu filan?..
MERAL ÇATLI - Hayır, Baretta, yani, bu kadar bir silah. Ben silahlardan da anlamam. Evin içinde veyahut da dışarıdaki hayatı bilemem, fakat, ben evin içinde gördüğüm kadarıyla eşim kesinlikle silah taşımıyordu.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ben de onun için söyledim zaten ona itiraz ediyorum derken. Sedat Beyi savunmak için söylemiyorum, yanlış anlamayın, o ifadeye katıldığım için de söylemiyorum. Yani, burası komisyon, burada biz bilgi topluyoruz, bilgi toplarken bize söyleyeceğiniz şeylerin biraz böyle tutarlı savunulabilir olması lazım. Siz, öyle söylemediniz anlamında da söylemiyorum. Ben genellikle gelen arkadaşlarımızı öyle dinlemeye çalışıyorum. Tutarlı olmakta yarar var. "Eşim, böyle bir silah bulundurmaz" dediniz, ama, siz eşinizin evin dışında koyabileceği herhangi yerleri de tek tek biliyor, sanki beraber ruh gibi hareket ediyormuş gibi olur. Hiçbir eş kocasının evden çıktıktan sonra cebinde kaç parası var, üzerinde nesi var tam olarak, yüzde yüz anında bilme durumunda değildir. Bu, dürüstlük meselesi, yani, erkek ne kadar dürüstse kadın o kadar bilir. O açıdan söylüyorum.
MERAL ÇATLI - Anladım. Şimdi, eşime Türkiye'de bir görev verilmiş olsaydı, eşim silahlarla gezerdi, beline de takardı, eline de alır gezerdi, görev verilmiş olsaydı, çünkü, Fransa'da Türkiye'den gelen silahlarla bütün bu eylemleri yaptı. Onlara şahit oldum, ama, Türkiye'de eşime verilen bir görev yok, ama emniyette çalışan insanlarla beraber olduğu için, yani silah taşımaz diyerek sert tepkimi oradan gösteriyorum.
BAŞKAN - Koruması filan var mıydı eşinin?
MERAL ÇATLI - Hayır, eşimin koruması yok, sadece şoförü vardı.
BAŞKAN - O da kendi şoförü mü yoksa?..
MERAL ÇATLI - Sadece şoförüyle beraber gidip geliyordu.
BAŞKAN - Yani, o şoförün maaşını eşin mi ödüyordu?
MERAL ÇATLI - Tabiî, tabiî. Maaşını eşim veriyordu.

Şöför Habib Aslantürk

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Habib dediğimiz arkadaş?..
MERAL ÇATLI - Evet.
BAŞKAN - Arkadaşlar, sorusu olan var mı?
METİN ÖNEY (İzmir) - Dün DGM'de zannedersem ifade verdiniz. Televizyona da çıktınız, basında da açıklamalarınız oldu. Yaklaşık burada anlattıklarınızla aynı mahiyette mi söyledikleriniz?
MERAL ÇATLI - Basında, televizyonda çıkıp konuştuklarımı eğer dinleme olanağınız olmuşsa, basındakiler çok saptırma olayı oldu; söylemediklerim söylendi; fakat, ben komisyondan şunu rica ediyorum. Ben iki tane çocuk yetiştiriyorum ve büyük kızım İstanbul Üniversitesine gidiyor. Eşimin ölümünden sonra kızıma bir saldırı olayı oldu. Ben çok özür dilerim, eşimi kaybettim; ama, çocuğumu kaybetmek istemem; o da takdiri İlahî der karşılarım; ama, ben yalnız kalmayayım. 
BAŞKAN - Kim yaptı?
MERAL ÇATLI - İstanbul Üniversitesine gidiyor benim büyük kızım. "7-8 kişi merdivende kızımı çevirmişler, bir okul içinde silah, kızımı arkadaşı arka tarafa kaçırmış; yani, öldürmek amacıyla değil, fakat korkutmak amacıyla. Şimdi, basında çıkan şeyler öyle oldu ki, eşime bir sürü suçlamalar yapıldı. Ben de haklı olarak, kendimi haklı görerek şu savunmayı yaptım. Benim de konuşma hakkım var. Savunmamı yaparım, eşim böyle olaylara girmedi. Gerçekten de girmedi ve ben kişilerle karşı karşıya bırakıldım. Bugün, kızım okula gidiyor, saldırıya maruz kalıyor.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Öğrenciler mi onu yapan o saldırıyı yapanlar?
MERAL ÇATLI - Onlar da öğrenci.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Belki, kızınız söylemiştir, o saldırıyı yapan öğrencilerin fikri yapısı ne biliyor musunuz? Bir ayrıntı; ama, önemli yani?
MERAL ÇATLI - Kızım o şey arasında fikir yapılarını anlamıyor; fakat, "Bak Çatlı'nın kızı geliyor" diyerek 7-8 kişi, erkek çocukları, kızımı kız arkadaşıyla beraber merdivende çeviriyorlar, kızımı saçından çekiyorlar. Dedim, kızım bir şey var mıydı? "Anne silah vardı ellerinde" dedi.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Onları şahıs olarak tanımıyor yani?
MERAL ÇATLI - Hayır okuldan. Çünkü, İstanbul Üniversitesi büyük bir okul.
BAŞKAN - Kaçıncı sınıfta kızın?
MERAL ÇATLI - İkinci sınıfa gidiyor.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Sayın Başkanım, bir sual sormak istiyorum. Siz, 1990 yılında Türkiye'ye dönüş yaptınız. Tabiî, rahmetli, Mehmet Özbey kimliğiyle yaşantısını sürdürüyor; fakat, siz Türkiye'ye gerçek kimliğinizle, yani Çatlı soyadıyla, siz, iki tane kızınız. Tabiî, Türkiye'de bu kimliğinizi kullanırken kimliğiniz birtakım resmî yerlerde de ibraz etmek mecburiyetinde kalıyor; en basitinden çocuklarınızı okula yazdırırken Çatlı soyadlı veyahut başka bir muamele yaptığınızda yine Çatlı soyadlı. Şimdi, tabiî, hep resmî makamlarla muhatap olduğunuzda Çatlı soyadından dolayı size herhangi bir ikaz veya bir tedirginlik veya bir ters davranma veya bir hoşgörüyle karşılanma gibi şeyi oldu mu?
MERAL ÇATLI - Hayır, kesinlikle. 
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Olmadı. Yani, 1990'dan bugüne kadar Susurluk olayına kadar geçen altıbuçuk sene içerisinde, Çatlı soyadından dolayı hiçbir, herhangi bir şeyle muhatap olmadınız?
MERAL ÇATLI - Hayır, olmadım.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Bir de ikinci bir sualim. Türkiye'ye döndükten sonra bir hafta kadar Etiler galiba o tarafta kalmışsınız...
MERAL ÇATLI - Levent.
NİHAN lLGÜN (Tekirdağ) - Ondan sonra Bahçelievler ve Ataköy'e gitmişsiniz.
MERAL ÇATLI - Ataköy'e biz taşınmadık. Eşimin işyeri oradaydı.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Ataköy'ün neresindeydi?
MERAL ÇATLI - Yedinci kısım. Birkaç kez gittim.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Orada bir büro açıldı.
MERAL ÇATLI - Evet. Birinci katta.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Oldu, peki teşekkür ederim.
BAŞKAN - Yaşar Bey sorunuz var mı?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır.
BAŞKAN - O zaman Fikri Bey sizden başlayalım.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hanımefendi, başka bir eviniz var mı ya da Çatlı'nın kalmış olduğu bir evi var mı?
MERAL ÇATLI - Hayır.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, sizde kalırdı; "ayın 5 günü kalırdı" dediniz hemen hemen. Dışarıdaydı, İstanbul dışındaydı. Başka bir ev daha var mıydı? 
MERAL ÇATLI - Hayır, İstanbul içinde evi olduğunu sanmıyorum; ama, İstanbul dışında otellerde kalıyordu kendisi, ev hayatı olduğunu sanmıyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - İstanbul dışında.
MERAL ÇATLI - İstanbul dışında da otellerde kalıyordu. İstanbul'da sadece kendi evimizde.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - "İstanbul'da ticaret alemiyle, iş arkadaşları, daha çok ticaret arkadaşları; Ankara'dakiler de siyasîler" dediniz.
MERAL ÇATLI - Evet, geldiği zaman Sedat Bey'le görüşüyordu. Sedat Beyin yazıhanesinde, birkaç kez görüştüğümde, Sedat Beyin yazıhanesinde yatma yeri varmış, orada yattığını söyledi ve otelde kaldığını söyledi. Ev hayatında kalmıyordu eşim. 
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ne zamandan beri Sedat Beyle tanışıyor?
MERAL ÇATLI - Biz, Sedat Bey'le -yani ben- birkaç kez beraber oldum ama, eşimin, tam tarih veremeyeceğim, 2 yılı aşkındır Sedat Beyle, belki daha fazla.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Çok yoğun mu ilişkileri?

Sedat Bey'le Sık Sık Görüşüyordu

MERAL ÇATLI - Görüşüyorlardı. Eşim devamlı, sık sık Ankara'ya geldiği zaman, eğer Sedat Bey de Siverek'te değilse, Ankara'daysa görüşüyorlardı. Sedat Bey İstanbul'a geldiğinde yine görüşüyorlardı.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sizin evinizi aradılar mı olaylardan sonra?
MERAL ÇATLI - Evet, aradılar.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ne zaman aradılar?
MERAL ÇATLI - On onbeş gün oldu herhalde.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Herhangi bir şey?..
MERAL ÇATLI - Hayır, yok evimde hiçbir şey.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Dediniz ki "Korkut Eken'le çok sık konuştuğuna ben de şahit oldum."
MERAL ÇATLI - Görüşüyorlardı, yani çok sık olmasa da telefonla Korkut Beyle görüştüğünü.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Korkut Bey kim biliyor musunuz?
MERAL ÇATLI - Hayır, görmedim, ben tanımam.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, Korkut Eken olduğunu biliyorsunuz.
MERAL ÇATLI - Evet. Eken, yani soy ismini de bilmiyorum, Korkut Ağabey. Hatta Korkut Bey telefon açtığında kızım seslenir "baba Korkut Bey diye birisi arıyor." Yani, ev telefonuyla da birkaç kez aramıştı Korkut Bey; oradan biliyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - İbrahim Şahin'i tanıyor musunuz?
MERAL ÇATL) - İbrahim Şahin'i, hayır; ama, eşim tanıyor olabilir. Ben tanışmadım. Belki de bu ortamda beraber olduk; ama, tanıştırılmadım Korkut Bey veyahut da İbrahim Bey diye tanıştırılmadım.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Siz, İsviçre'de eşinizin Türkiye'ye, Türkiye Cumhuriyetinin yetkilileri tarafından, devlet tarafından getirildiğine inanıyorsunuz.
MERAL ÇATLI - Evet, öyle.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani inanıyor musunuz, biliyor musunuz?
MERAL ÇATLI - Biliyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sadece bu Mete Bey mi?..
MERAL ÇATLI - Çünkü, cezaevinde ve kapası açılıyor, eşimi dışarıda araba bekliyor ve İsviçre'den Fransa'ya geçmek için pasaport lazım ve Türkiye'ye gelebilmesi için pasaport lazım ve bunlar çok yakın zaman içerisinde oluyor.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Veriliyor bu pasaportlar?..
MERAL ÇATLI - Tabiî. Ben oradan, ona dayanarak söylüyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, Fransa'da yakalanması da yine Türkiye Cumhuriyeti Devletinin parmağı var biliyorsunuz.
MERAL ÇATLI - Eşimin söylediği, artık görevli olduğu merciler neresiyse aralarında problem çıktığını, artık eşimi diskalifiye etmek istediklerini. Yani, bu anlamda söyledi bana.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yakalandıktan sonra mı bu yorumu yaptı; yakalanmadan önce böyle bir düşüncesi var mıydı?
MERAL ÇATLI - Hayır, yakalandıktan sonra söyledi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - 1980'den önce devletle bir ilişkisi var mıydı?
MERAL ÇATLI - Devletle ilişkisi, MHP ikinci başkanlığını yaptı eşim; yani, Fransa'da verilen görev gibi bir görev yaptığını sanmıyorum; ama. başkanlık yaptı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (İçel) - MHP mi, ülkü ocakları mı?
MERAL ÇATLI - Ülkü ocakları.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Siz "İstanbul'a taşındık ve saklandık" dediniz değil mi; 2 sene boyunca ne yaptınız İstanbul'da?
MERAL ÇATLI - Eşimin bir arkadaşı vardı, kuyumcuydu kendisi, Kapalı Çarşı'da kuyumculuk yapıyordu, Şevket Bey isminde bir arkadaşı.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Neydi soyadı?
MERAL ÇATLI - Soyadlarını ben çıkaramıyorum; ama, Erenköy'de oturuyordu kendisi. Eşim onun yanına gidip geliyordu. Ama orada bir ortaklığı falan söz konusu değildi, sadece yanına gidip geliyor, günlük harçlıklarını bir de ailesinin gönderdiği parayla geçiniyorduk biz.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ailesi ne iş yapıyor, zengin midir?
MERAL ÇATLI - Hayır, Nevşehir'de orta halli bir aile; fakat, evleri vardı; eşimin bu olayından sonra evlerini sattılar.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - 1978'de?..
MERAL ÇATLI - 1978'den 1980'e kadar bu iki yıllık zaman içerisincle iki daire sattı kayınpederim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, 1990'dan sonra, Türkiye'ye döndükten sonra devlet görevlisi olduğunu zannetmiyorsunuz?..

5 Yıl Eşim Çok Rahat Gezdi,

MERAL ÇATLI - Devlette görev aldığını sanmıyorum; fakat, yine söylüyorum, yetkili makamlarla görüşüyordu eşim; çünkü, rahatlığından. Çünkü, 5 yıl eşim rahat gezdi benim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Korumasız gezdi, devlet tarafından korunduğunu zannediyorsunuz.
MERAL ÇATLI - Evet.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Neden rahat gezdiğini söylüyorsunuz; yani, aranan birisi olduğu için mi?
MERAL ÇATLI - Çünkü, ben çocuklarımı okula verirken eşime şu teklifi sundum: "Ben Çatlı'yım, çocuklar Çatlı; bir problem çıkar mı Mehmet" dediğimde eşim "Hayır, kesinlikle problem yok, çocuklar tahsilini yapmak mecburiyetinde. Kimliğinizi taşıyacaksınız." Yani, rahatlığını bize o şeyde yansıttı ve ben şu teklifi yaptım eşime: Boşanma teklifi verdim "ben kızlık soyadımı alayım, çocuklar da benim üstüme olsun, öyle okula devam etsinler" dediğimde eşim "Hayır, kesinlikle gerek yok; rahatız" dedi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sizin kuşkunuz vardı, 1990'da geldiğinizde her an yakalanmada olsun.
MERAL ÇATLI- Benim her zaman oldu. Her zaman oldu derken cezaevine girdi, kadın olarak düşündüm, buraya geldim düşündüm, Ankara'dayken gene düşündüm, yani her zaman düşündüm.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Eşiniz Fransa'da 5 yıl hapiste yattığı zaman siz nasıl geçindiniz?
MERAL ÇATLI - Orada bir Türk ailesinin yardımıyla geçindik. Benim kendi ailemin durumu iyidir. Kendi kardeşim İsviçre'ye beni ziyarete geldi, geldiği zaman da bir miktar para bıraktı ve ben kendim orada iltica ettim. İltica ettiğim zaman, oranın vatandaşa vermiş olduğu bir yardım vardır. Ben bu yardımlarla geçindim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, İsviçre'de o. Fransa'da...
MERAL ÇATLI - Ben İsviçre'de kalmadım. 
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Fransa'ya mı iltica ettiniz?
MERAL ÇATLI - Evet, ben Fransa'da iltica ettim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, Fransa'ya iltica ettiniz ve Fransız pasaportu taşıdınız?
MERAL ÇATLI - Hayır, pasaport vermediler, sadece, bu ilticam eşimin cezası bitene kadar zaman tanıdılar. Eşimi İsviçre'ye gönderirken bana da yurtdışına çıkma teklifinde bulundular. Pasaport vermediler, sadece onların bir kartları vardı, o kartla ben Fransa'da kalıyordum.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Gerekçeniz neydi iltica için?
MERAL ÇATLI - Eşimin cezaevinde bulunma...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - O gerekçe değil, iltica etmeniz için bir şekilde sizin suçlu olmanız lazım.
MERAL ÇATLI - Hayır. Zaten onun için kabul etmediler ya.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ha, kabul etmediler.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - 5 yıl boyunca sizi iltica olarak kabul etmediler mi?
MERAL ÇATLI - Etmediler.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, size nasıl para verdiler.
MERAL ÇATLI - Ama, orada, belki biliyorsunuzdur, yardım talebinde bulunan herkese para veriyorlar.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yok, herkese vermezler.
MERAL ÇATLI - Evet; ama, benim kocam cezaevinde. Ben gerekçelerimi kocam cezaevinde.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, cezaevinde olsun; cezaevinde olana Fransız yurttaşı olmazsa, iltica etmezse para vermez. O zaman herkes gider orada oturur cezaevindeyken. Öyle bir şey mi?
MERAL ÇATLI - Çocuk parası, bakın çocuklara bakım parası 600 frank çocuk parası verdiler. Büyük kızım büyük olduğu için sadece küçüğe para aldım, bakım parası 600 frank. Ev yardım parası verdiler, 1200 frank. Yani, ayda bana 2 bin küsur frank Meride Krişe denen bir yardım yeri vardı, oradan para veriyorlardı bana.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Kilise mi?
MERAL ÇATLI - Hayır, kilise değil; yani, bulunduğumuz semtin belediyesi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hangi semtte oturuyordunuz Paris'te?
MERAL ÇATLI - Paris'te Krişe denen bir semtteyiz.
DURMUŞ FİKP,İ SAĞLA,R (İçel) - Sonra İsviçre'ye gitti eşiniz, siz gitmediniz.
MERAL ÇATLI - Hayır, ben bir günlüğüne eşimi ziyarete gittim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, yine Fransa'da kalmaya devam ettiniz.
MERAL ÇATLI - Zaten oradan döndükten sonra, bir ay sonra eşim cezaevinden geldi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - 1 ,5 sene kaldı dediniz İsviçre'de.
MERAL ÇATLI - Eşim İsviçre'de kaldı, ben Fransa'da kaldım.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Eşiniz İsviçre'deyken de Fransa o yardımı vermeye devam etti mi?
MERAL ÇATLI - Etti, devam etti.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sadece o yardımla mı geçindiniz?
MERAL ÇATLI - 2 200 küsur franktı bana yardım, oradan geliyordu.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ne kadar ev kirası veriyordunuz?
MERAL ÇATLI - 4 bin frank ev kiram vardı. Kardeşim Türkiye'den yardım gönderiyordu ve oradaki bir Türk ailesinin yardımlarıyla 4 bin frank ev kiramı verip, 1 000 frankla da ben kendim geçiniyordum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Anlıyorum. Peki, bu 3 Kasım'da Susurlıak'tan sonra eşinizin naaşını almaya kim gitti?
MERAL ÇATLI - Benim kardeşlerim gitti. İki erkek kardeşim Yalova'da oturuyor kendisi, üvey onlar. Onlar gittiler almaya.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, o sırada başkaları da vardı, onlar da almaya gelmişler.

Cenazeyi Almaya Ali Yasak Gitmiş

MERAL ÇATLI - Epey kalabalık gitmişler. Ali Yasak'ı biliyorum gittiğini. Nevşehir'e gelen kimseleri görmedim ben; çünkü, eşimin...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ayrıca devlet görevlilerinden ya da asker, polis, görevlilerden kimse var mıymış almaya gelenlerden?
MERAL ÇATLI - Hayır, bilmiyorum. Sadece Ali Yasak'ı biliyorum. Telefonla görüştüğümüzde sen memlekete geç veyahut da nereye gömelim teklifini, nereye getirelim teklifini Ali Bey verdi ve eşimin cenazesini teslim etmedikleri için -öyle bir şey varmış- kardeşlerim çıktı yola ve teslimatı da kardeşlerim aldı. 
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Eşinizin arkadaşlarını tanırmısınız?
MERAL ÇATLI - Eve gelip gidenleri tanırım.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Haluk Kırcı gelip gider miydi?
MERAL ÇATLI - Haluk Kırcı'yla eşim 1980'den önce de arkadaşlardı 1993- 994'e kadar Haluk Beyi tanırım ben. Çünkü, eşim şirket açtığında., ben, Haluk Bey ve bir de Aydın diye bir arkadaşımız, üçümüz ortaktık.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - İlk şirkette. Sultan Tekstil mi?
MERAL ÇATLI - Evet. Sultan Tekstilde.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Haluk Bey de ortaktı.
MERAL ÇATLI - Evet, Haluk Bey de ortaktı.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Haluk Bey de aranmıyor muydu peki?
MERAL ÇATLI - Hayır, hayır.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Haluk Kırcı aranmıyor muydu?
MERAL ÇATLI - Hayır. Çünkü, cezaevinde yatmış, on onbir yıl cezaevi hayatı olmuş, çıktıktan sonra evlendi, evlendikten sonra ticaret hayatına atıldı. 1993'ün sonlarına kadar öyle bir şeyi yok.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hep birlikte mi dolaşırlar? Çok yakınlar.
MERAL ÇATLI - İş hayatlarında, eşim şirkete giderdi, o da gelirdi.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bu 1990'dan sonra tabiî?..
MERAL ÇATLI - 1990'dan sonra, 1993, 1994 herhalde öyle.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ahmet Ercüment Gedikli'yi tanır mısınız?
MERAL ÇATLI - Ercüment Gedikli'yi, Haluk Beyin şeyidir, bu 7 TİP'li olayından cezaevinde yatmış arkadaşıdır.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kazadan ne kadar süre sonra görüştunüz, hatırlayabiliyor musunuz?
MERAL ÇATLI - Bir hafta falan olmuştu.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kazadan bir hafta sonra.
MERAL ÇATLI - Evet.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Meral Hanım, tabiî çok üzgün zamanlarınız oldu; ama, kimler aradı sizi, başsağlığı, taziyette bulunmak üzere? Resmî görevlilerden arayan oldu mu?
MERAL ÇATLI - Hiç kimse aramadı.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Korkut Eken aradı mı? 
MERAL ÇATLI - Hayır, aramadı.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Söylemek mi istemiyorsunüz, aramadılar mı?
MERAL ÇATLI - Aramadılar.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Yaşar Öz'le ticarî yönden -veya uzaktan bir akrabalığınız var ama- ilişki nasıl?
MERAL ÇATLI - Hayır, ticarî kesinlikle yok; çünkü, eşim Yaşar Öz'ü tanımaz.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Eşiniz Yaşar Öz'ü tanımaz mı?
MERAL ÇATLI - Tanımaz; çünkü, benim ailemden taraf olduğu için, belki ufak çocukluğunu bilir; çünkü, Yaşar Öz eşimden küçük ve 16 yıldır da eşirnin bu cezaevi hayatı, kaçak hayatı olduğu için Yaşar Öz'le görüşme imkânı hiç olmadı. 
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kumar alışkanlığı var mı; oyun oynar rnıydı eşiniz?
MERAL ÇATLI - Hayır, bilmez; yani, hiç oyun bilmez.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, arkadaşları içerisinde veya konuştukları içerisinde Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, sizin tanıdığınız oluyor mu? Hiç aradılar mı, telefonla görüştünüz mü?
MERAL ÇATLI - Evet, Sami Beyle biz görüşüyoruz. Yazlıklarımız beraberdi bizim. Erseven'de kalıyorlardı kendileri, Tekirdağ tarafında. Ben kiralık yazlık tutuyordum. Sami Beylerin de kendi evleri var. Benim hanımıyla tanışmam orada oldu. Belki de Abdullah önce tanışıyordu Sami Beyle. Sami Beylerin yazlığı orada diyerek biz de orada kiraladık.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Bu yaz da beraber miydiniz?
MERAL ÇATLI - Hayır, değildik.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Yani, geçtiğimiz temmuz, ağustosta beraber miydiniz?
MERAL ÇATLI - Değil.
BAŞKAN - Yani en son ne zaman beraber oldunuz?
MERAL ÇATLI - 1992-1993'te, 2 yıl üst üste aynı yazlığı kiraladık biz.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Eşiniz gider miydi onun çalıştığı yerlere?
MERAL ÇATLI - Naturel diye bir ayakkabı mağazası var Sami Hoştan'ın. Bir de gazinosu var kendisinin.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Aynı yazlığı paylaştıklarına göre dostukları kesin. 
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Gazinosuna gider miydiniz? 
MERAL ÇATLI - Ben gitmedim; ama, eşim ara sıra gidermiş.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ali Fevzi Bir'le bir ilgi duydunuz mu?
MERAL ÇATLI - Onu bilmiyorum. Sami Beyin ortağı olarak bilirdim.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Biraz önceki bir konuşmanızda, yani yorumlar olarak da öyle gidiyor, hakikaten Türkiye'ye gelişinizde ve burada oluşunuzda bir resmî grup tarafından kollandığınız açık. Bunun yanı sıra da bir yandan da sekiz dokuz aydır tereddütlü rahatsız olduğunu ifade ettiniz. Sizce bu iki grup nasıl düşünebiliyorsunuz; yani, sizin yorumunuz nedir? Gene devletin içerisinde farklı iki grup mu, yoksa sivillerle devlet içerisindekiler arasında mı?
MERAL ÇATLI - Hayır, zaten eşimin sivillerle bir şey söylemedim ben. Bahsettiğiniz iki grup arasında tahmin ediyorum ben.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu iki gruptan kasıt nedir?
MERAL ÇATLI - Yani, devletle, emniyetle beraberdi eşim. Emniyet içinde ayrılan gruplar oldu tahmin ediyorum. Eşim onun için can yeleği giymek şeyinde kaldı, bomba bırakıldı, rahatsızlığı oradan.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Emniyet içerisinde ayrılan ne grup olabilir ki?
MERAL ÇATLI - Sorduğuna göre diyorum, başka aklıma gelen bir şey yok.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ben, sizin yorumunuzdan bakayım, emniyet içerisinde ayrıldığını veya farklı iki grup olduğunu söylüyorsunuz, olabilir deniliyor; ama, sizce bombayı koyanlar veya bu türdeki bir yaklaşım getirenler veya eşinizi rahatsız edenler, yedi sekiz aydır bu şekilde bırakanlar gene devletin içerisindeki görevliler miydi?
MERAL ÇATLI - Bana telefon açtı eşim Susurluk'a çıktığında: bana telefonda şunu sordu: "Sadece bomba uzmanları bizim eve mi geldi?" Ben de "Hayır, herkese geldiler" dedim. Çünkü, apartmandaki herkese soruldu. "Niye soruyorsun" dedim; "yok, öylesine sordum" dedi. Yani, eşimin rahatsızlığı bomba olayından, telefondan, yani can yeleği giymesinden. Kişi değil benim anlatmak istediğim.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kişiler olabilir, yani farklı bir grup diyorsunuz?
MERAL ÇATLI - Kişiler. Evet; ama, onu bilemeyeceğim.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, eşiniz zaman zaman MİT'ten hiç bahseder miydi?
MERAL ÇATLI - Eşim, zaman zaman, bu Fransa'daki olayı MİT olarak nitelendiriyordum, benim kendi yorumum.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Söylüyor muydu; yani, MİT diyor muydu?
MERAL ÇATLI - Hayır, kendi söylemiyordu. Devletin...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Yani, komplonun kurulması şeklindeki olayı mı kastediyorsunuz Fransa'da? Zencinin evine gitmesi, pasaportun bir daha verilmesiyle ilgili resmî görevlilerle görüştüğünü, Türkiye'yle görüştüğü sıradaki kişilerin, bu komployu kuranların MİT şüphesi mi, MİT'ten olanlar mı şüpheleniyorsunuz?
MERAL ÇATLI - Hayır, o...
BAŞKAN - Yani, devlet görev verdi diyorsun ya; onu mu MİT verdi?..
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Yoksa, komployu kuranlar mı MİT'tendi size göre?

Görev veren de komployu hazırlayan da aynı

MERAL ÇATLI - Devlet için görev veren de komployu hazırlayan da aynı şeydi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Öyle mi? Onu nasıl anladınız?
MERAL ÇATLI - Evet. Eşim kendisi söyledi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Şöyle bir hatırlayabilir misiniz, cümleleri nasıldı, hangi mekânda söyledi size, şartlar neydi?
MERAL ÇATLI - Çünkü, eşim Türkiye ile telefonla görüşürken bu ASALA olayına girmeden önce eşimin de Türkiye'den bir isteği oldu. Para teklifi kesinlikle yapılmadı, kesinlikle para eşim almadı; sadece şu istekte bulundu Türkiye'den: Haluk Kırcı o zaman cezaevindeydi, cezaevinden bırakılmasını istedi. İdamı vardı Haluk Beyin; idamı durdurdular. Bir de Türkeş hakkında bir istekte bulundu, detayını bilmiyorum. Sadece eşim bu isteklerdle bulundu.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ne istedi Türkeş için?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Onu bilmiyormuş; ama, sorsun öğrensin isterseniz..
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Düşünebilirsiniz yani...
MERAL ÇATLI - Bilemeyeceğim; fakat, onun hakkında bir şey istedi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Demokrasi tahammüldür Sayın Topçu, lütfen, ben bir iki şey sormak zorundayım.
YAŞAR TOPÇU (Sinöp) - Vallahi gideceğiz...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Olabilir de, bir iki şey sormak zorundayım.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - O zaman, çağırmayın beni. Buyurun, hadi siz devam edin, ben gidiyorum.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Nereye gideceksiniz?
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Gruba gidiyorum.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Bizim de grubumuz var.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hepimizin var.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Buraya geliş de gidiş de serbest.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Efendim?
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sizin için söylemedim Sayın Bakanım. Ben de çıkar giderim; geliş de gidiş de...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Nasıl?
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Ben çok genel söyledim. Gidiyorum dedi de, gidebilir dedim yani.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ben de aynı fikirdeyim. Meral Hanım kusura bakmayın. 1980-1982 arasında askerlerle de görüşmekte dediniz mi; çünkü, o zaman, 80 yılında, ihtilalden sonraki oluyor ve çok sıkıntılı bir dönem olmasına rağmen, rahatlıkla, yine yurtdışına çıkıldı. Sizin bu yurtdışına çıkmanızdan sonra, eşinize orada verilen -80-82 arasında verilen- görev kimler tarafından verildiği...
MERAL ÇATLI - 80-82 arasında görev verildiğini tahmin etmiyorum.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Eşiniz hiçbir şey yapmadı mı? Niye çıkarsın böyle bir sıkıyönetim dışarıya eşinizi?
MERAL ÇATLI - Ama, o zaman, bu Asala olayı teklif edilmemişti eşime.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Kaç senesinde teklif edildi?
MERAL ÇATLI - Ben 82'de Fransa'daydım; benim vardığımda eşim bu olaylara başlamıştı.
SEMA PlŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, sizin yorumunuz, 80 senesinde eşinizin...
MERAL ÇATLI - Onu bilmiyorum.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - ... dışarı çıkarılmasını sırf kollanmak istenmesi mi?
MERAL ÇATLI - Evet.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Sırf kollanmak istenmesi; ama, bir görev verilmesi değil...
MERAL ÇATLI - Zaten, eşimin bana bahsettiği, Türkiye'deki bu 7 TİP'li olayı eşime yapılan bir şeydi. Ona dayanarak yurtdışına çıkarıldı ve yurtdışında bazı isteklerde bulundular.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Bir de, tabiî, 74'ten beri evli oldüğunuz için size soracağım; 78 senesinde, eşinizi, Bahçelievler katliamından önce bir başka olay yüzünden aranıp hüküm verildiği veya karar verildiği var. Doç. Bedrettin Cömert'in öldürülmesi olayında 5 inci Mahkemeden bir karar çıkarıldı, kesin tutuklanması... Onunla ilgili bir bilginiz var mı?
MERAL ÇATLI - Hiç bahsetmedi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - O arada, katliamdan sonraki devrede arandığını söylüyorsunuz; ama, bu daha önce olan bir olay. O arada bir aranma, yakalanma...
MERAL ÇATLI - Hayır; sadece eşim bu 7 TİP'li olayından rahatsızlığını dile getirdi. Kesinlikle bu gündemde olmadı, konu olmadı.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Meral Hanım, bir dosyadan bahsettiniz daha önce. Tabiî, kazağın altına sakladığınız dosya. Onu sonra ne yaptınız?
MERAL ÇATLI - Yaktım.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Yaktınız... Peki, okumadınız mı içini?
MERAL ÇATLI - Çünkü beyaz saçlı bir şey vardı. Eşimin yabancı dili kuvvetli olduğu için. Çünkü, isviçre'de ikamet ediyormuş ve İsviçre'de kütüğü olduğu için Almanca yazılmış.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - O beyaz saçlı olan isim ne?
MERAL ÇATLI - Yabancı... Yabancı bir kimseydi, Türk değildi oradaki insan. İsviçre'de yaşıyordu.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Onunla ilgili nasıl bir dosyaydı; öldürülmesine ait miydi? O beyaz saçlı kişinin öldürülmesine mi ait?
MERAL ÇATLI - Eşim onu söylemişti; öldürülmesine ait bir şeydi. Eğer, Fransız makamlarının eline geçmiş olsaydı -eve gelenlerin- mahvolmuştuk dedi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) -Türkçe miydi?
MERAL ÇATLI - Hayır; Almanca yazıyordu; çünkü, okumam imkânsız. Eşimin Almancası, İngilizcesi, Fransızcası...
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Almanca olarak mıydı?
MERAL ÇATLI - Almancaydı.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Almanca da biliyor muydu?
MERAL ÇATLI - Biliyordu.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - O beyaz saçlı dediğiniz kişinin memleket kimliği?
MERAL ÇATLI - İsviçre'li imiş ve Almanca yazılmış; yani, Türkçe değildi.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Bir de şeyi soracağım size, Fransa'da cezaevinde iken -basından okuduklarımız kadarıyla- hem İsviçre'den hem Türkiye'den istendiği; ancak, Türkiye'ye verilmeyip, İsviçre'ye verildiği ve bu kanalla da, eğer Türkiye'ye gelseydi, belki hükmü daha fazla olacaktı; ama, İsviçre'ye verilerek bir miktar kollandığı söyleniyor. Bu konuda sizin yorumunuz nedir?

Türkiye İstekte Bulunmadı

MERAL ÇATLI - Şimdi, sizin söylediğiniz gibi, zaten, eğer Türkiye'ye verilmiş olsaydı, buradaki 7 kişiden; yani, devlet yönüyle verildiği için epey bir ceazası varmış; fakat, Türkiye'den gelen haber, sen oraya gideceksin, en fazla bir yıl iki yıl orada kalacaksınız, ondan sonra Türkiye'ye sen elini kolunu sallaya sallaya gelirsin teklifinde bulunuldu ve Türkiye istekte bulunmadı, eşim için istekte bulunmadı. Türkiye'ye gelsin diye istekte bulunmadılar.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Bir de "Sayın Turgut Özal'ın fikirlerini benimsemişti eşim" dediniz ve bir parti adına da kısmen çalışmışlığı olduğunu söylemiştiniz. Tabiî, parti teşkilatları, genellikle, kendileri için çalışanları kısmen tutarlar. Dolayısıyla, bu kazadan -vefatından- sonra size belli şekilde destek olan partililer oldu mu?
MERAL ÇATLI - Hayır.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hiç arayan olmadı mı?
MERAL ÇATLI - Yok; aramadılar.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, teşekkür ediyorum.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Meral Hanım, biraz hafızanızı zorlayacağız. 1980 ihtilalini hatırlıyorsunuz. Eşiniz, ihtilalden önceki dönemde aranıyordu. İhtilali nasıl karşıladı eşiniz? O geceyi hatırlıyor musunuz; beraber miydiniz; yani, ihtilalin olmasını hangi tepkiler vererek karşıladı; müspet mi karşıladı, korktu mu veyahut sevindi mi; hatırlıyor musunuz?
MERAL ÇATLI - Hayır... Sabah uyandığımda, zaten, küçük kızım Selcen 16 Ağustos doğumludur; 20 küsur günlük falandı herhalde tarihlerden çıkarırsanız. 16 Ağustos doğumu; 12 Eylül...
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bir ay kadar yani.
MERAL ÇATLI - Evet... Ben, sabah kalktığımda bayrak gördüm. Abdullah Abdullah diyorum orada- dedim, aslında, Abdullah değildi, orada da Hasan'dı ismi.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Yani, o dönemde de mi takma isim kullanıyordu?
MERAL ÇATLI - Evet... Evet... Pasaport değildi, kimlik vardı o zaman.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - 80 öncesinde nüfus cüzdanı vardı Hasan isminde.
MERAL ÇATLI - Evet.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Aslan soyadı...
MERAL ÇATLI - Yok, değildi; Aslan değil. Yani, kimlik olduğu için, ben kullanmadığım için, soy ismini hatırlayamıyorum; ama, Hasan'dı ismi. Ben kullanmadığım için.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kimliği nasıl bulmuştu?
MERAL ÇATLI - Bilmiyorum yani... Üzerindeydi kimlik. . Bayrak asılıydı, ben seslendim, dedim, bugün nedir; özel bir gün mü acaba? Dedi ki "29 Mayıstır" uykulu sabah; yani, atıyor o da 29 Mayıstır. Dedim hayır, marşlar falan çalıyor. Fırladı, aa nedir falan. Şevket Bey dediğimizin yazıhanesine gidip geldiği için, temizlik işi varmış orada, elektrik süpürgesini götürüyor eşim evdekini. Kapıyı açtı, kahvaltısını yaptıktan sonra dışarı çıkarken, kapıcıyla karşılaştılar. Nereye abi falan, dedi "işe" dedi ''ihtilal oldu, haberin yok mu." Eşimin bir an böyle durakladığını görüyorum. Ufaf bebeğim, ben, ne oldu falan, panik... Dedi ki "ben, biraz kafamı toparlayabilmem için -ufak bir arabası vardı- arabaya inip, 10-15 dakika düşünmem lazım." İndi, bir saat falan arabada yalnız başına oturdu, düşündü.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Arabada oturdu, düşündü... Arabada şey varmıydı; o zaman, gerçi... Peki...
MERAL ÇATLI - Evde ufak bebek var, biz varız; kafasını toparlamak için.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Anladım... Anladım...
MERAL ÇATLI - İndi; bir saat mi, iki saat mi bilmiyorum ne kadar kaldı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Arabada kaldı; yani, kullanmadı arabayı.
MERAL ÇATLI - Hayır kullanmadı arabayı.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Siz pencereden görüyorsunuz.
MERAL ÇATLI - Tabiî, hemen evin altında.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Anladım evet...
MERAL ÇATLI - Bir iki saat falan arabada yalnız başına kaldı, yukarı geldi ve akşamına, zaten, ekmek falan birileri getirmişti. Bir arkadaşları geldi, görüştüler.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - İşte, onu soruyorum; yani, o günkü, bu ihtilali karşılayışı sevinçli miydi, yoksa tedirgin miydi veya arkadaşları...
MERAL ÇATLI - Sevinçli değil, tedirgindi.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bakınız, şöyle bir durum var; 22 gün sonra kendisine pasaport geliyor ve gidiyor. İhtilalden önce, size, yakın bir gelecekte böyle bir çıkış yolu olacağını, pasaport alıp yurtdışına gidebileceğini ima etti mi?
MERAL ÇATLI - Yok, bahsetmedi.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Böyle bir şey şey yapılmadı. Peki, teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN - Peki, Meral Hanım teşekkür ederiz; sizi yorduk.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bir şey sorabilir miyim. Özür dilerim, çok kısa bir şey soracağım.
BAŞKAN - Tabiî, kısa olsun.

Mehmet Eymür'ü Tanımam

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Mehmet Eymür'ü tanır mısınız?
MERAL ÇATLI - Hayır tanımam.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - 1980 sonrasında Fransa'da bulunduğunuzda, size hem görevi veren ve hem de komplo hazırlayan aynı devletin kurumuydu, aynı kişilerdi demek istediniz galiba; değil mi?
MERAL ÇATLI - Evet.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bunların içerisinde, o zaman Mehmet Eymür, Korkut Eken filan isimleri sizin kulağınızda, hafızanızda var mı?
MERAL ÇATLI - Eşimden duyduğuma göre, Korkut Eken o zaman Cumhurbaşkanıydı ve onun bilgisi altında bu görevin verildiğini söyledi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Korkut Eken Cumhurbaşkanı değildi.

Kenan Evren'in Bilgisi Dahilinde

MERAL ÇATLI - Pardon... Kenan Evren.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kenan Evren'in bilgisi dahilinde bu görevler diyorsunuz. "28 eylem" dediniz. Nedir bu 28 eylem; biliyor musunuz?
MERAL ÇATLI - 28 eylem...
BAŞKAN - Onu isterseniz şey yapmayalım. Yurdışındaymış, Asalaya karşı.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Onu sormuyorum yani...
BAŞKAN - Asalaya karşı olduğu için...
MERAL ÇATLI - Ben teker teker olayı bilmiyorum; çünkü, eşimin tutmuş olduğu bir rapor var; 28 eylem, Marsilya'da yapılmış, İsviçre'de 3 tane bir olay olmuş; yani, oradan biliyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, siz, eşinizin tuttuğu listeye göre 28 eylem diyorsunuz.
MERAL ÇATLI - Evet... Evet...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bunu Kenan Evren biliyor...
MERAL ÇATLI - Bilgisinin olması lazım.
BAŞKAN - Kenan Evren ile hiç görüştü mü acaba Abdullah?
MERAL ÇATLI - Ben şahit olmadım; ama, kendisi görüşmüş olabilir.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - 90'dan sonra geldiğinde de görüşmüş müdür?
MERAL ÇATLI - 90'dan sonra, hayır görüşmedi.
BAŞKAN - O dönemlerde, Kenan Evren yurtdışına gittiğinde görüşmeler filan olmuş olabilir mi?
MERAL ÇATLI - Bilemeyeceğim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, bu sıralarda Fransa'da veya İsviçre'de gezdiğiniz ülkelerde konsolosluklarla ilişkiler içerisinde miydiniz; Türk konsoloslukları, büyükelçilikleriyle?
MERAL ÇATLI - Pardon... Nasıl? ,
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, Fransa'da kaldığınız sürede veya gezdiğiniz başka yerlerde, oradaki Türk büyükelçilikleri, konsoloslukları veya Türk görevlilerle ilişki içerisinde miydiniz, resmî görevlilerle?
MERAL ÇATLI - Eşim olabilir; ama, ben değildim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bilmediğiniz bir yerden para falan geliyor muydu?
MERAL ÇATLI - Hayır, kesinlikle para hiçbir yerden gelmedi.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bankaya hesap filan...
MERAL ÇATLI - Hayır, kesinlikle...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Uyuşturucu ticaretiyle ilgili bilgisi var mıydı eşinizin?
BAŞKAN - Onu sorduk... Meral Hanım, son olarak, Hüseyin Kocadağ ile tanışıklığı var mıydı?
MERAL ÇATLI - Tanışmazlar.
BAŞKAN - Peki...
MERAL ÇATLI - Yani, ben duymadım, tanışmazlar derken.
BAŞKAN - Bize söylemek istediğiniz...
MERAL ÇATLI - Ben, sizden şunu rica ediyorum; ben kişilerle karşı karşıya bırakıldım. Kişi derken, okul hayatını anlattım, eve devamlı telefonlar geliyor, rahatsız ediliyorum. Eşimin yapmış olduğu ve devletine vermiş olduğu bir hizmet var ve bütün bu suçlamaları kaldıramıyorum; yani, gerçekten, gururumuza dokunuyor.
BAŞKAN - Sabredeceksin artık.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Meral Hanım, bir sormak istiyorum. Özür dilerim yani, biraz şey de. Söyler miydiniz kendisine, bu nasıl hayat, bu çekilmez...
MERAL ÇATLI - Hayır, demedim.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - O ne derdi, yani, bunu ima ettiğiniz an, ben bunu devlet için yapıyorum mu derdi.

Bir Kere İsyan Etti.,

MERAL ÇATLI - Bir keresinde isyan etti.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - İsyan etti değil mi?
MERAL ÇATLI - Bir kere ağızından duydum.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Çok teşekkür ederim. Sağ olun.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Efendim, müsaade ederseniz, ben soru sormadım; çünkü, arkadaşlar tamamen her şeyi sordular, benim de merak ettiğim konular ortaya çıktı; ama, son sözünüzde, nasıl rahatsız ediliyorsunuz, bize anlatabilir misiniz? Çünkü, çok yalnızlık içerisindesiniz bilebildiğim kadarıyla. Bunu soru olarak değil, öğrenmek istiyorum diğer arkadaşlarımla beraber.
MERAL ÇATLI - Telefonumun numarasını basın biliyor, başka çevreler de biliyor; çünkü, eşimin sağlığında benim iki telefon numaram vardı; eşim, son zamanlarda numarayı iptal ettirdi. Bir 46 numaram vardı, sonra 91'li numaram var, onu öğrenmişler. Gecenin saat 3'ü, 5'i hiç fark etmiyor; yani, telefon açılıp...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Tehdit mi ediliyorsunuz?
MERAL CATLI - Evet...
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Yani, ne yaparsanız tehdit ediliyorsunuz, ne yapmayın deniliyor?
MERAL ÇATLI - Şunu söyleme, bunu söyle, bunu yap anlamında değil; fakat, karşımdaki sesin tehdit vari olduğunu ben hissediyorum. Bana ses vermiyor.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Konuşmuyor mu?
MERAL ÇATLI - Sadece mikrofon gibi bir şeyden hırıltılı bir ses çıkıyor.
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sürekli aynı, hep böyle midir, bu şekilde midir?
MERAL ÇATLI - Evet.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, kimse bir şey söylemiyor; ama...
MERAL ÇATLI - Hayır, kesinlikle kimse ses vermiyor.
BAŞKAN - Bunun dışında, işte, bak, şöyle şöyle konuşma veya şunları şunları söyle gibi.
MERAL ÇATLI - Hayır, ses vermiyorlar; çünkü, benim telefonumun dinlenebileceğini -ben kendim yorum yapıyorum- tahmin ederek ses vermiyor; çünkü, kısa oluyor bu ses.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - İnsan hırıltısını dinletiyor.
MERAL ÇATLI - Evet.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu 7 TİP'linin öldürülmesinde kesinlikle eşinizin dahli yok mu?
MERAL ÇATLI - Hayır.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hiç pişmanlık filan duymamış mıdır yani?
MERAL ÇATLI - Hayır; pişmanlık değil, zaten, eşim o olayı hiçbir zaman kabul etmedi. Bakın, dikkatinizi çekerim, eşim bir kere isyan etti diye bir ifade verdim ve bu 7 TİP'li olayını eşimin üstüne bırakılarak, devamlı hayatı boyunca, yaşamı boyunca kullanıldığını kendisi söyledi; isyankarlığı budur eşimin.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, .yani, Haluk Kırcı'yı kurtarmak için ya da Türkeş'i kurtarmak için bazı taleplerde bulunuyor; kendisini kurtarmak için niye bulunmuyor?
MERAL ÇATLI - Haluk Bey ile kendisi -eşim yurdışındaydı- telefonla görüştüler. Haluk Beye şunu söyledi "nasıl olsa, ben, yurt dışındayım, emniyetteyim; bakın, sizin idamınız var, oğlum ne kadar kendini koruyabiliyorsan, atabiliyorsunuz at" teklifini benim eşim yaptı. Haluk Beye kendisi bu teklifte bulundu.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Doğuya sık sık gider miydi eşiniz; güneydoğuya, doğuya seyahatleri olur muydu?
MERAL ÇATLI - Ankara'ya diye bilirdim; yani, şehir olarak...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - 122 kere yurtdışına çıktığını söylediler; biliyor musunuz?
MERAL ÇATLI - Hayır, kesinlikle, imkansız.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sizin bilginiz dahilinde olmadan çıkabilir mi?
MERAL ÇATLI - Tahmin ediyorıım, beş altı kez... Benim bilgim olan şey beş altı kezden fazla değil.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, yetkililer söylüyorlar. Siz, ayda beş gece ancak eve gelirdi diyorsunuz; 25 gece nerede olduğunu bilmiyorsunuz.
MERAL ÇATLI - Ama, en azından valiz hazırlarsınız.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Biliyor musunuz yani? 25 gece nerede olabileceğini biliyor musunuz?
MERAL ÇATLI - Beni ilgilendiren bir konu değil; yani, nerede kalıyor ne yapıyor...
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama eşiniz...
MERAL ÇATLI - Sağlığı, sıhhati önemli benim için, gittiği yer önemli değil.
BAŞKAN - Meral Hanım, son bir şey öğrenmek istiyoruz. Bu Haluk Kırcı ve Türkeş için istekleri olduğunda, Haluk Kırcı için isteğini söylediniz, Türkeş için ne istekte bulundu onu söyledi mi?
MERAL ÇATLI - Orasını bilemeyeceğim; fakat, konuşma esnasında Türkeş Bey hakkında da bir şeyler istedi ama, konunun detayını bilemiyorum.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ondan sonra MHP davası düştü galiba.
MERAL ÇATLI - Bilemeyeceğim ben.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederiz.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Sağ olun.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Tekrar başınız sağ olsun.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Geçmiş olsun kardeşim.
MERAL ÇATLI - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Kızınızın o tehdit edilmesiyle ilgili, ben, İstanbul Emniyet Müdürüne ricada bulunacağım şahsen.
MERAL ÇATLI - Ben bir şey istiyorum, af buyurun.
BAŞKAN - Tabiî.
MERAL ÇATLI - Af buyurun, ben, silah istiyorum. Yani, nereye başvurabilirim?
BAŞKAN - Siz İstanbul Valiliğine başvurun, yardımcı olalım biz.
MERAL ÇATLI - Lütfen...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - İstanbul Emniyetine, bir de; yani, kendisinin korunmasını salık verin siz. .
MERAL ÇATLI - Kızım okula gidemiyor.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - En azından çocuğun korunması için.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Silahtan ziyade koruma talebinde bulunun.
BAŞKAN - Dilekçe verin İstanbul Valiliğine.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Biz de takip edelim Komisyon olarak.
BAŞKAN - Telefonla da bize dilekçeyi verdim diye bildirin, biz takip edelim.
MERAL ÇATLI - Tamam... Ben koruma için nereye müracaat edeceğim.
BAŞKAN - Yine, aynen valiliğe.
MERAL ÇATLI - Sadece okula götürüp getirsinler.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) -Tabiî... Tabiî...
BAŞKAN - Tamam... Ben, söyleyeceğim, Vali Beye de, Emniyet Genel Müdürüne de, İstanbul Emniyet Müdürüne de ayrıca söyleyeceğim.
MERAL ÇATLI - Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Güle güle...

http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=325

31. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***