Genel Başkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Genel Başkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2017 Pazartesi

BEN BİR VATANSEVERİM!.

BEN BİR VATANSEVERİM!.


8 Temmuz 2014    



Suriye sınırımızın yarısında PYD’nin (PKK) yeşil, sarı, kırmızı bayrakları, diğer yarısında İŞİD’in kara bayrakları dalgalanıyor. Irak sınırımızda PKK ve Barzani, Kürdistan bayraklarıyla meydan okuyor. Güneydoğu Anadolu’nun hemen her yerinde PKK yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, karakol inşaatlarına saldırıyor, dağa adam kaldırıyor, yerleşim alanlarında ayaklanma provaları yapıyor, terörist başının posterleri boy boy her yere asılıyor, köy ve kasabaların isimleri değiştirilmeye devam ediyor. Bizim topraklarımız ve K.Irak kamplarında hazır tuttuğu, sayıları 5000 civarında dağ kadrosu da her an eyleme geçecek tarzda bekliyor..
Kim istemez terörün bitmesini? Kim istemez ülkeye huzurun gelmesini? Kim istemez ülkenin her tarafında güvenliğin tam olmasını? Ancak, bunların yolu; şantaj, tehdit, savaş çığlıkları ve Türkiye’nin bir bölümünden toprağı kopararak asla olamaz. Aymazlığın alemi yok, şunu herkes kafasına soksun ki, PKK, toprak almadan, özerklik ve bağımsızlık sağlanmadan, kendine göre “savaşmaktan” vazgeçmez.
Terörist başı yorgunluktan mutlu: “Benim işim zor, hem TC. hükümeti hem de Kandil’dekilere neyi nasıl yapacağını söylemek zorundayım” diyor. Kendince ironi yapıyor. Haksız da değil hani! Artık, ne İstanbul Dükalığına bağlı TV’ler ve gazeteler, ne de yandaşlar ona “terörist başı” demediği gibi, isminin önüne “sayın” sözcüğünü de koyuyorlar..
CHP’nin başındaki ve diğer zevat da onun yolunda. Örnek mi istiyorsunuz? En son yapılan Diyarbakır Kürtçülük konferansında açık açık söylüyor. “Size ne verilecekse biz vereceğiz ama siz bize oy vermiyorsunuz. CHP, 1930’ların CHP’si değil.” (1930’lar, bazılarını bizzat Atatürk’ün yönettiği Kürt silahlı kalkışmaların en yoğun olduğu yıllar.) Bu konuşmadan birkaç gün sonra AKEPE 6 maddelik bölünme sürecinin ilk resmi yasa teklifini İçişleri komisyonuna getirdi ve AKEPE, HDP, CHP tarafından güle oynaya geçirilip genel kurula sevk edildi.. Yapılan iş, PKK’yı resmen meşrulaştırmaktır..
AKEPE’nin bu çıkışına terörist başı şükranlarını iletiyor ve tarihi bir adım attığı için methiyeler döşüyor. Bence CHP’ye haksızlık yapıyor. Neden mi? CHP genel başkan yardımcılarından bir vatandaş (PKK’nın eski avukatı) CHP örgütlerine çözüm süreci ve bu muhteşem yasa konusunda halkı ikna etmek için yazılı direktif gönderiyor. Pardon, mektup gönderiyor!.
Bir başka CHP milletvekili, 5 Temmuz 1993 tarihinde, Erzincan Kemaliye’ye bağlı Başbağlar köyünde 100 PKK’nın bütün köylüleri bir meydana toplayıp kadın, çocuk, yaşlı demeden 33 vatandaşımızın katledildiği anma törenine katılıyor. Ağzına PKK’lı lafını bile almadan, “barış sürecini” övüyor!. Söylenecek tek söz var: 

Yazıklar olsun..

Bu arada kaşla göz arasında Diyarbakır’daki 31 KCK tutuklusu serbest bırakıldı..
Bölünmeye itiraz etmeyecek bir ismi de zaten çatıcı diye meydana sürdüler. Majestelerin filosuna bir kayık bağlamak gerekiyordu, onu da görevleri gereği yaptılar..
Öyle kanun filan çıkararak, bu işlere alet olup suç işleyen kamu görevlileri işin içinden sıyrılamaz. AKEPE defalarca anayasayı çiğnediğinden baş sorumlu olarak, bölücü kürtler, asker ve sivil bürokratların tümü, zamanı gelince kesinlikle yargılanacaklardır. Olup biten her şeyi, susarak ve kenardan izleyenler ise, vicdan azabından kurtulamayacaklardır..
Vatanseverlik yüksek ve asil bir duygudur. İnsanın yeryüzünde varoluşunun mana ve maksadıdır. Düşük ruhlu ve hafif akıllı insanlar bunu anlayamazlar..
Vatanseverlik, egemenliktir, özgürlük aşkıdır, ülkesinin toprağını, suyunu, insanını hayvanını sevmektir. Bunlar kadar önemli olan bir meziyeti de hak arayıp hesap sormaktır..

Ben, bir kurmay subay ve generalim, 10 yılda Edebiyatın bütün türlerinde 11 kitap yazdım ve yayımlandı, sayıları milyonları geçti. HEPAR’ın Genel Başkanıyım, ancak; bütün bunların hepsi bir tarafa; Çocukluğumdan bu yana “BEN BİR VATANSEVERİM” ve bu hasletimin yanında diğer sıfatlarım ikinci sınıf bile değildir..

YAŞASIN VATAN YAŞASIN TÜRK MİLLETİ
TEK UMUT TEK YOL HEPAR
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
KURUCU ONURSAL Genel Başkanı



21 Haziran 2017 Çarşamba

KERKÜKTE HESAPLAŞMAYA BEŞ KALA, BÖLÜM 2


KERKÜKTE HESAPLAŞMAYA BEŞ KALA,
 BÖLÜM 2


Yine Anayasaya göre Kerkük'te bir normalleşme ve sayım yapılamazken, Referandumda, Kerkük'ün kaderinin sadece bu şehirde yaşayanlar tarafından
mı yoksa Iraklılar tarafından mı tayin edileceği dahi bilinmezken, referandumun Irak'ın kırılma noktası olduğu nihayet fark edildi. Doğrusu ise bu referandumun hiç yapılmamasıdır. Kürtler hariç bütün tarafların eğilimi de bu yöndedir.

KDP ve KYB için Kerkük her şeyden önemlidir. Çünkü Dünya petrol rezervinin % 4'ünü oluşturan Kerkük petrolleri olmadan bağımsız bir Kürt devletinin 
yaşayamayacağını biliyorlar. 1970'lerin başında Irak, Barzani'nin babası Molla Barzani'ye özerk bölge önermiş ancak özerk bölgeye Kerkük'ü dahil etmemişti. 
Bunun üzerine Molla Barzani özerklik teklifini reddederek Irak ile çatışmaya devam etmişti. Kerkük, Barzani ve Talabani için uğrunda ölünecek kadar değerlidir.

Bundan dolayı KDP ve KYB'li peşmergeler, Kerkük'e girdikleri ilk günden itibaren şehrin demografik dokusunu arşivlerden başlayarak  tahrip etmeye başladılar. 
Bir Türkmen kenti olan Kerkük'ün Saddam döneminde başlayan etnik tahribatı Barzani ve Talabani tarafından ABD'nin göz yumması ve desteklemesi ile yeni
bir aşamaya girdi. Modern tarihte yaşanan en büyük iç göçlerden birisinin sonucunda yüz binlerce Kürt değişik köy, kasaba, şehirlerden ve hatta ülkelerden Kerkük'e getirilerek, Kerkük kentinin etrafında oluşturulan gecekondulara yerleştirilirken, Araplar Kerkük'- ten kovulmaya Türkmenler ise baskı altına alınmaya çalışıldı ve alındı da…

Bu koşullarda, Irak'ta usul ve yöntemleriyle çok tartışılacak iki seçim bir referandum yaşandı. Seçimlerde Türkmenler'in aldığı oy miktarı, hayal
kırklığı yarattı ve kimseyi mutlu etmedi.. ITC' nin bundan alacağı dersler vardı. Ancak ITC'nin yeni bir arayışa girecek veya maceraya sürüklenecek lüksü yoktu. Bu aşamada, Türkmenler üzerinde oynanan oyunları görmezden gelerek, ITC'yi başarısız göstermek isteyenler, Türkmenlere bir kez daha en 
büyük haksızlığı yaptılar. Bu sonuçlar, ne yazık ki Türkiye'de bazı çevrelerde Türkmenleri başarısız göstermek şeklinde tezahür etti.

<   Referandum öncesi Kerkük'e yerleştirilen Kürt göçmenlerden yaklaşık 300 binine seçim kartı dağıtılması, bunlar için ABD'nin Barzani'ye kredi açması; 

Kerkük'te  yapılan etnik temizliğin bir uzantısı ve Kürtlere tesliminin yeni bir aşamasıdır.  >

Oysa bu seçimlerin sonuçlarında, kimsenin günahı yoktur. Sanki Irak'ta demokrasi varmış, örgütlenme serbestmiş, sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi, alınan sonucun faturasını da bize çıkarmaya kalkanlar, önce bizim için ne yaptıklarını sorgulamalıdır. Biz Irak'ta demokrasiyle yeni tanışıyor, kendi kendilerini yönetmenin erdemlerini yeni yeni kavrıyoruz. Biz bunun bilincindeyiz ama birçokları yıllarca çektiğimiz çilenin ve zulmün farkında değil. Bunların çoğunun Irak'ta da yaşamadıkları da bir gerçek.

Bizi üzen, bugüne kadar hangi coğrafyada ve hangi koşullarda yaşadığımızın çok çabuk unutulmasıdır. Bizi önce Saddam yok saymıştır, şimdi de Amerika. 
Oysa biz, diktatör Saddam Rejimi'ne son veren bu işgalin, ülkeye barış, hürriyet ve adalet getireceğini, Türkmenlere de 80 yıldır gasp edilmiş hak ve hukuklarını geri kazandıracağını umuyorduk.

Ne yazık ki 80 yıllık baskı ve zulüm rejimlerinden kurtulduk diye sevinemedik. ABD işgaliyle bölgemizde yeni huzursuzluklar baş gösterdi. 

İnsanımıza yeni haksızlıklar yapılmaya başlandı. Saddam sonrası Irak'ta en mağdur grup yine Türkmenler oldu.

İşgal sonrasında da Türkmenlere karşı ilk hasmane tutum 2004 yılında çıkarılan, adına "Geçici Anayasa" da denen Irak İdari Yasası'na Türkmenlerin
dahil edilmeyişiyle görülmüştür. Geçmişi aratmayacak bu yeni dönemde de, Türkmenler sürekli dışlanmış, Türkmenlerle ilgili kararlar, Türkmenlerin
meşru temsilcisi ITC'ye danışılmadan alınmıştır.

Türkmenlere yapılan haksızlıklar saymakla bitmez.. Evlere şenlik iki seçim bir referandum yaşadık. Akla hayale gelmeyen entrikalarla karşılaştık.
Sonucu belli bu seçimlerdeki ihlâlleri gruplandırdık ve belgeledik. Kimi kime şikâyet edeceğiz? Seçimde yaşanan olumsuzlukları sıralamak icap ederse;

1-Seçim silahların gölgesinde yapılmıştır. Peşmergeler, sandık başlarında baskı oluşturmuşlardır.

2-Yaygın seçim ihlâlleri yapılmıştır. Irak Türkmen Cephesi tespit ettiği dört bin seçim ihlâlini Bağdat'ta seçim yüksek komisyonuna şikâyet etmiştir.

<  Türkmenler üzerinde oynanan oyunları görmezden gelerek, ITC'yi başarısız göstermek isteyenler, Türkmenlere bir kez daha en büyük haksızlığı yaptılar. Seçim sonuçları, ne yazık ki Türkiye'de bazı çevrelerde Türkmenleri başarısız göstermek şeklinde tezahür etti. >
Dr. Saadettin Ergeç
  


Türkmen yerleşim yerlerine seçim sandığı götürülmemiştir. Ya da 300 bin insanın yaşadığı bir kente dört seçim sandığı ve birkaç bin oy pusulası götürülmüştür. Özetle yüz binlerce Türkmen seçmen herkesin önünde oy kullanmaktan men edilmiştir. Sonra da birileri kalkıp, “Irak Türkmen Cephesi seçimlerde gereken oyu alamadı” diyerek bizi eleştirmeye kalkmıştır.

3-Türkmenlerin bir kısmı oy vermek için bu koşulları protesto etmek için sandığa gitmemiştir.

4-ITC'nin de siyasî tecrübesizlikleri vardır ve seçmen eğitimi ve pro-paganda vb konularda yeterince organize olunamamıştır.
Tüm bunlara rağmen seçimlerde, ITC tescil edilmiş ve Türkmenlerin tek temsilcisi olduğunu kanıtlamıştır. Seçimlere katılma kararımız ne kadar vatandaşlık görevimizse, referandumdaki "hayır" kararımız da o kadar demokrat çadır.
İlk siyasî mücadeleyi seçimlerde, ikinci siyasî mücadeleyi ise referandumda verdik. Seçimlerde, demokratik parlamenter rejimde söz sahibi olmak istediğimiz kadar, referandumda da Irak'ı bölecek ve Türkmen'i yok sayacak bir yasaya karşı çıktık.

Anayasa iyice tahlil edildiğinde görülecektir ki; Türkmenlerin haklarına kısaca değinilmiş olmakla beraber, bu hakların uygulanması bir takım belirsiz şartlara bağlanmış ve hakim güçlerin inisiyatifine bırakılmıştır. Bu Anayasa'da, Türkmen adı yasak savar gibi beş yerde geçmektedir. Türkmenlere Türkmenlerin Demokrasi ve İnsan Hakları Mücadelesi Sürecek söz hakkı ve savunma hakkı yoktur. Açıkça zikredilmemekle beraber "azınlık" olarak görülmektedir.

Oysa Türkmenlerin umudu bu Anayasa idi. Türkmenlerin tek beklentisi; en temel yaşam haklarını garantiye almak ve eşitliği sağlamaktı. Bu mümkün olmadı. Anayasa tadil komisyonu da bir türlü işin içinden çıkamadı. Biz yine de yeni bir Anayasa'nın hazırlanacağını ve Türkmenlerin de bu Anayasa'da hak ettiği yeri alacağını umuyoruz.

Irak'ın yeniden yapılanma sürecinde, Türkmenlerin ülke yönetimine âdil bir şekilde katılımının sağlanması, Türkiye başta olmak üzere uluslararası toplumun sorumluluğundadır. Ancak bugüne kadar Türkmenlere, ne bölgesel ne de uluslararası bir destek verilmemiştir. Bu nedenle Türkmenlere, Irak'ı bölecek, Türkmen milli varlığını bitirecek bu Anayasa'ya "hayır" demekten başka seçenek bırakılmamıştır.
Türkmenler, Irak vatandaşlığımızın bir gereği ve sonucu olarak Anayasa'ya "hayır" demişlerdir.

Çünkü tarih boyunca ayrı bir devlet kurmak için bir isyanımız da olmamıştır. 

Bu bizi Irak'ta üstün kılan en büyük özelliğimizdir. Bu Anayasada, ABD işgali 
kadar hayal kırıklığıdır bizim için... Çünkü ABD, bu Anayasa ile kendisi gibi demokrasiyle yönetilen bir ülke yaratmadı. Irak'a şeriat ekseninde, feodal bir
yapıyı lâyık gördü. Ülkeyi, fiilen üçe bölecek altyapıyı hazırladı. Bu arada bütün Sünnilerin Saddam yanlısı, Türkmenlerin de Türkiye yanlısı olduğu vehmine 
kapılarak onları âdeta cezalandırdı. Hala da cezalandırmaya devam ediyor.

Dikkat ederseniz ABD, son zamanlarda uluslararası arenada müdahale ettiği ülkelerde kurmak istediği düzeni Irak'ta da uyguluyor. Nedir bu düzen? 
Etnik ve dini temele dayalı yönetimler yaratmak. Bu sistemin bölge barışına hizmet etmeyeceğini, anarşi yaratacağını hep birlikte yaşayıp göreceğiz. 
Irak'ta artık Iraklı yok. Irak'ta belirleyici kimlik; Kürt, Şii ve Sünnilik oldu. Anayasa bile Kürt ve Şii ittifakının eseri. İşte bu nedenle Anayasa ayrılıkçılığın 
ve bölünmüşlüğün belgesidir... Özellikle Peşmergeye federe bir devlet kurma imtiyazı sağlamıştır.

Irak'ın yeniden yapılanma sürecinde, Türkmenlerin ülke yönetimine âdil bir şekilde katılımının sağlanması, Türkiye başta olmak üzere uluslararası toplumun sorumluluğundadır.

Ancak bugüne kadar Türkmenlere, ne bölgesel ne de uluslararası bir destek verilmemiştir.

  Aslında bu anayasa reddedildi. Çünkü 3 vilâyetin (Musul-Elambar Selahattin ) toplamında 2/3 çoğunlukla reddedildi. Anayasanın kabulü için yeni bir formül bulundu ve her ilde 2/3 çoğunluğun reddi söz konusu denilerek Anayasa kurtarıldı. Türkmenler, bu anayasa ile eninde sonunda, Türkmeneli yöresinden söz edilemeyeceği kaygısını taşımaktadır. Irak'ta, bir siyasî partiler yasası yoktur. Parti kurmak çok kolaydır. Milletvekili olmak ta çok  caziptir. Bu belki de uzun yıllar baskı altında kalmış toplumların özlemi olabilir. Talebin çok olmasından, halkın bütün kesimlerinin veya görüşlerinin  parlamentoya yansıyabileceği gibi bir mana çıkarılabilir. 

<  Bu kadar çok parti ve oluşumun seçimlerine katılmasına izin verilmesi,  aslında parçala-böl-yönet taktiğinin tezahürüdür. Çok Parçalı bir yapının siyasî  istikrarı sağlayamayacağı, aksine bozacağı ve hatta kilitleyeceği de söylenebilir. >

Nitekim durum aynen budur. Nitekim, küçük ve hatta tabelâ partilerine kayan oylar, heder olup gitmiştir. Bu seçimde de biraz organize olmuş gruplar ise oy oranlarının çok üzerinde bir varlık göstererek ülke yönetiminde söz sahibi olmuşlardır. Bu en son 30 Ocak seçimlerinde de görülmüştür. %17 nüfusa sahip Kürtler parlamentoda %38 ile temsil edilmektedir...

Bazı gerçekleri görmek için tarihçi olmak gerekmez. Yakın tarihe bakmak yeterlidir. 31 Ocak 2005 seçimlerine 111 parti, 15 Aralık seçimlerine
287 parti katılmıştır. 




Bunların arasında on-larca Kürt, Şii ve Sünni partileri vardır. 23 Milyonluk bir ülkede, bundan daha büyük dağınıklık olabilir mı? Son seçimlere tek başlarına 
seçime giren çok az parti vardır ki ITC bunlardan biridir. ITC, ilk seçimden sonra kurultay yapan tek siyasî oluşumdur. Seçime yeni bir liderle gidecek kadar 
da demokrattır.

Hatırlayacaksınız, ilk seçime, Irak Türkmenleri Cephesi olarak, bir nevi Türkmen partileri ile koalisyon yaparak girmiştik. 4. Türkmen Kurultayı'nda bu partiler zaten Cephe'nin çatısı altında birleşmişlerdi. Dolayısıyla Cephe ilk kez ve tek başına seçimlere katılarak siyasallaşma sürecini de başlatmıştır.

Son seçime ise; Erbil, Kerkük, Selahattin, Diyala, Bağdat, Vasıt ve Babil'de tek başımıza, sadece Musul'da koalisyon yaparak katıldık. İki seçimde de arzu ettiğimiz sonucu alamadık, Oylarımızı yükseltemedik. Ama mevcudu koruduk. Çünkü biliyorsunuz, Türkmenlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde, özellikle de Kerkük'te nüfus yapıları çok ciddî şekilde bozuldu ve dengeler aleyhimize döndü. İşimiz bundan sonra daha da zor. Ama organize olmaya çalışıyoruz.

Bizimle çok uğraşıyorlar. Seçim hileleri yetmiyormuş gibi, KDP yanlısı 8 ve KYB yanlısı 3 olmak üzere, toplam 11 tabelâ sözde Türkmen partisi kurdurdular. Bu tabelâ partiler, Irak Türkmenlerinin tek meşru temsilcisi Irak Türkmen Cephesi'ni kendilerine rakip gibi görmeye başladılar.

Türkmenlerin içinde bulundukları durumunu anlayabilmek için Lozan'a kadar uzanmak ve 80 yıllık geçmişi iyi tahlil etmek, ITC'yi takdir edebilmek için de kurulduğu zamanı ve zemini çok iyi değerlendirmek gerekir.

Irak'ta yaşamak, Irak'ta Türkmen olmak ve Türklüğü korumak hiçte kolay olmamıştır. Türkmenler, kimliklerinin yok edilmesi ve ülkedeki varlıklar ının sona erdirilmesi amacıyla, sürekli insanlık dışı uygulamalara ve asimilasyona maruz bırakılmışlardır. Bu uğurda verilen şehitlerin kanı ise daha kurumamıştır.

Türkmenlerin milli ve manevî değerleriyle oynanmıştır. Saddam rejimi döneminde Araplaştırma politikalarına maruz kalan Türkmenler, can ve mal güvenlikleri nedeniyle Arap kimliği lehine kendi etnik kimliklerini bırakmaya zorlanmışlardır. Bugün ise Kürtler, Türkmenlerin yaşadıkları şehirlerin demografik yapılarını bozarak, Türkmenleri azınlık durumuna düşürmek için uğraş vermektedir.

Irak'ta; Kürtleri, Araplara karşı kullanmak, Araplar arasında mezhep bazında birbirine düşürmek, Türkmenlerin de bir gün Türkiye ile birleşebileceği düşüncesiyle, yavaş yavaş eritmeye çalışmak ezeli bir politikadır. Sürekli, Irak'ın dirliği ve birliğinden yana olan Türkmenler, artık bir bedel ödemek istememekte dir. Türkmenlerin artık tek dileği, demokratik, özgür ve güvenli bir Irak'ta yaşamaktır. Irak'taki Türkmen gerçeğinin artık sadece Irak değil tüm dünya tarafından fark edilmesinin zamanı gelmiştir.

Türkmenler, Irak'ta iyi eğitimli bir nüfus olarak, değerli bir insan kaynağıdır.

Türkmenlerin demokratik ve milli bilinçleri yerindedir ve çok gelişmiştir. Buna karşın, diktarejimi altında örgütlenmelerini tamamlayamamış ve hemen organize olamamışlardır. Demokrasiyle 2003'te karşılaşmışlar, ilk siyasî deneyimlerini de 2005'te yaşamışlardır. İki seçim bir referandumu bir yıl içinde görmüşlerdir. Her türlü ihlâle rağmen seçim sonuçları Irak'ta hala kemikleşmiş bir Türkmen varlığını göstermektedir.

Sonuçlarından memnun olmasak ta, iki seçimde de Türkmenlerin tek meşru ve siyasî temsilcisinin ITC olduğu tescillenmiştir.

İşgalciler de Türkmenlere karşı hasmâne tutum sergilemektedir. ABD'nin Irak politikasında bugüne kadar Türkmenlerin adı yoktur.

Savaş öncesinde Irak' ın geleceğine dair senaryolar yazılırken; Sünni ve Şii Araplar ile Kürtler dikkate alındığı halde, Türkmenlerin adı bile anılmamıştır.
Durum savaş sonrasında da değişmemiştir.

İnancımız odur ki, Türkiye'nin savaşa katılmaması veya ABD'nin işgaline yardımcı olmamasının faturası, Türkmenlere kesilmiştir.
Bu nedenle, Türkmenlerin yaşadığı bölgelerin siyasî ve demografik yapılarının değiştirilmesine ABD sesini çıkarmamaktadır.
İşgal sonrası Irak'ta hata üstüne hata yapılmıştır.. Bunları da üç başlık halinde toplamak mümkündür.

1- Türkmenler; Araplar ve Kürtlerin yanında üçüncü aslî unsur olan Irak'ta;

Kürtleri, Araplara karşı kullanmak, Araplar arasında mezhep bazında birbirine düşürmek, Türkmenlerin de bir gün Türkiye ile birleşebileceği düşüncesiyle, yavaş yavaş eritmeye çalışmak ezeli bir politikadır.

Türkmenlerin Demokrasi ve İnsan Hakları Mücadelesi Sürecek Irak kabul edilmemiş, Asuriler, Keldaniler gibi idarî ve kültürel bir azınlık
gibi görülmüşlerdir.

2- Irak' ta hep Arapça ve Kürtçe resmi dil olarak kabul edilmiştir. Oysa Irak' ta çoğunluk Arap'tır. O halde Arapça resmi dil olarak kalmalıdır. Tek dil uygulamasından vazgeçilecekse o zaman Kürtçe'nin yanında Türkçe de Irak' ın resmi dilleri arasında yer almalıdır.

3- Irak resmen Kürt ve Arap federe devletlerinin oluşturduğu federasyona ayrılmıştır. Türkmen ağırlıklı yöreler de, Kürt federasyonuna terk edilmiştir. Kerkük'ü Kürt bölgesinin başkenti yapma çabaları ise sürmektedir.

Bir kez daha önemle ve özellikle vurgulamak isteriz ki Kerkük, Irak'ta mihenk taşıdır. Bugün Türkmenlerle Kürtler arasında bir ihtilâf konusu gibi görünmekle 
beraber, olası bir referandum aslında Kürtlerle Arapları karşı karşıya getirecek ve Irak için yeni bir huzursuzluk kaynağı olacaktır. Bu kez Kürtler karşılarında
Türkmenler gibi mazlum bir halkı değil, Irak'ın ana insan potansiyeli olan Arapları bulacaktır.

Biz kardeşin kardeşe düşürülmesini arzu etmeyiz.

Biz bu topraklarda, 1000 yıldır kardeş kardeş yaşadık… Bundan sonra da yaşarız… Yeter ki sağduyuyu ve hoşgörüyü elden bırakmayalım.
İddia edebilirim ki Irak'ın millet bütünlüğünü Türkmenler, toprak bütünlüğünü ise Irak Türkmen Cephesi sağlayacaktır.
Bazı çevrelerin, ITC'den bahsederken kullandıkları “Türkiye'de belli  bir merkezin desteklediği örgüt” ifadesi, Cepheye yapılmış en büyük haksızlıktır. Böyle düşünenler bilmelidirler ki; Türkiye Irak'taki tüm siyasî gruplara eşit mesafede dir. Irak'taki tüm grupların Türkiye'de temsilcilikleri vardır ve siyasî faaliyetlerine de izin verilmektedir.. Bunların arasında Türkiye'ye en yakın olan grubun Türkmenler olmasından, Türkiye'nin Türkmenleri, ITC çatısı altında tanıması ve muhatap almasından rahatsızlık duyulmasını anlamak mümkün değildir.

Cephenin de eksikleri ve yanlışları olabilir. Bunun telâfisi de mümkündür. Bu aşamada, Türkmenler ve ITC hakkındaki en küçük bir zafiyete tahammülümüz
yoktur. Bu nedenle eleştiriler, dünyada elimizi zayıflatacak nitelikte olmamalıdır.

<   Kerkük, Irak'ta mihenk taşıdır. Bugün Türkmenlerle Kürtler arasında bir ihtilâf konusu gibi görünmekle beraber, olası bir referandum aslında Kürtlerle  Arapları karşı karşıya getirecek ve Irak için yeni bir huzursuzluk kaynağı olacaktır.  >

Süper güçlerin üzerinde at oynattığı Mezopotamya'da, yerel, bölgesel, ulusal ve uluslar arası destek görmeyen tek grup olan Türkmenlerin, Sadece Türkiye 
tarafından desteklenmesin yadırgamak ve belli bir merkeze bağlamak  insafsızlık olur '' Ölümün kol gezdiği, insan hak ve özgürlüklerinin, silah ve şiddetten 
geçtiği bu cografyada, sade bir vatandaş olarak yaşamak bile lüks iken Türkmenleri, her ne sebeple olurs olsun rahatsız ve rencide etmek, kasten yapılmıyorsa, gaflettir, delâlettir ve hatta ihanettir….

<  Ölümün kol gezdiği, insan hak ve özgürlüklerinin, silah ve şiddetten geçtiği bu coğrafyada, sade bir vatandaş olarak yaşamak bile lüks iken
Türkmenleri, her ne sebeple olursa olsun rahatsız ve rencide etmek, kasten yapılmıyorsa, gaflettir, delâlettir ve hatta ihanettir…. >

 Irak'ta yakın gele ekte hala bir Türkmen toplumundan söz edilecekse, bize yalnız olma- dığımız daha çok hissettirilmeli ve daha yapıcı olunmalıdır. 
Bunu hiç kimseden değil ama soy-daşımız Türkiye'den beklemek en doğal hakkımızdır.

Biz Türkmenler, bugün gelinen noktadan  çok mutlu olmasak dahi müsterihiz. Çünkü, sadece bizi değil, Irak'ı ve bölgeyi bekleyen tehlikeleri her fırsatta 
dile getirdik. Bunu da tarihi bir görev saydık… Bu yazdıklarımızdan ve söylediklerimizden hiç kimse ve hiçbir ülke alınmadıysa, yapabileceğimiz bir şey kalmamıştır.

Herkes şunu çok iyi bilmelidir ki, Irak'ın, biran önce istikrara kavuşmasını, Irak' ta yaşanan insanlık trajedisi sona erdirilmesini, Irak' ın toprak bütünlüğünün 
sağlanması en çok arzu eden yine Türkmenlerdir. Türkmenler, Irak' ın dirliği ve birliği için, etnik ve mezhep ayrılıkları bir tarafa bırakılarak, " IRAK " 
üst kimliğinde birleşilmesini, hala lkenin tek kurtuluşu olarak görmektedir.

Türkmen halkı olarak çok çileler çektik, çok ağır bedeller ödedik. Gerekirs yeni bedeller ödemeye hazırız. Ancak, Irak'taki Türkmen varlığını silmeye, yok etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. 

Allah'a bir can borcumuz  var, hiçbir Türkmen günü geldiğinde bu borcu ödemekten de geri kalmayacaktır.

 Dr. Saadettin Ergeç
Irak Türkmen Cephesi Genel Başkanı, Türkmen Lideri ve Kerkük Milletvekili


***