Dikkatle okumak lazım.....
Alttaki makale 07 Şubat 2017
de Sayın Rahmi Yıldırım tarafından yazılmış,
çok üzülüyormuş Genel Kurmay
Başkanının o günlerdeki durumuna. Dün
atamalardan sonra ilk cümleleri
"ÜZÜNTÜM SONA ERMİŞTİR!!!
Meslektaşım sırtındaki yük
kalktığına göre, bundan sonra daha rahat görev
yapacaktır" olmuş.
GENELKURMAY BAŞKANI İÇİN ÇOK
ÜZÜLÜYORUM!
Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Hulusi Akar için nasıl üzülüyorum nasıl
üzülüyorum, bilemezsiniz! Son
birkaç yılda neler gelmedi başına neler. Öyle
ıstırap verici hadiseler
yaşadı ki, başkası olsa üzüntüsünden kahrolur, inme
inerdi vallahi!
Mesela Genelkurmay İkinci
Başkanı iken çoğu general yüzlerce silah arkadaşı,
AKP/Cemaat kumpasına kurban
gitti. Eminim ki Hulusi Bey'in yüreği ezilmiştir
hapse atılan silah arkadaşları
için. Lakin ezik yüreğini kimseye açamadı,
kahrını üzüntüsünü hep içine
attı!
AKP/Cemaat ortak kumpasına
kurban giden askerlerden Amiral Cem Aziz Çakmak,kanserden vefat etti. O
tarihte Hulusi Paşa kuvvet komutanıydı. Lakin
işlerin yoğunluğundan olsa
gerek, Amiral Cem'in cenazesine katılamadı,
üzüntüsünden bir kez daha
kahroldu!
SİLAH ARKADAŞLARINA KALLEŞLİK
İDDİASI
Üstüne üstlük bir de silah
arkadaşlarını hapse attıran bilirkişi raporunu
karargâhındaki icra subayı
binbaşıya hazırlattığı iddiası ortaya atıldı.
Evet evet! Yavuz Selim
Demirağ'ın İmamların Öcü adlı kitabıyla Emekli Kurmay
Albay Mustafa Önsel'in Ağacın
Kurdu adlı kitabında böyle iddia ediliyor.
Şahsen inanamıyorum bu
iddiaya. Ordunun koskoca paşası silah arkadaşlarını
nahak yere hapse attıracak bir
rapora imza atar mı hiç? Hulusi Paşa nasıl da
üzülmüştür! Kim olsa üzülür
böyle bir kalleşlik iddiasına değil mi? Şahsen
ben böyle bir iddiaya maruz
kalsam, insan içine çıkamam. Hulusi Paşa da
mutlaka üzülmüştür. Mutlaka
üzülmüştür de, gerek bu iddiaya gerekse
Fetullahçı olduğu imasına niye
sessiz kaldı anlayamadım. Herhalde işlerinin
yoğunluğundan cevap ermeye
vakit bulamadı ya da tenezzül etmedi! Öyle ya,
önce lafa bakılır laf mı diye,
sonra söyleyene bakılır adam mı diye. Hulusi
Paşa da öyle yapmıştır
herhalde!
Aklıma gelmişken, yine bu
kitaplarda Hulusi Paşa'nın komutanlığı döneminde
yapılan sözleşmeli subay
sınavlarında Alevi kökenli adayların mülakatta
elendikleri iddia ediliyor ki,
enseme silah dayasalar inanmam. Ebedi
Başkomutan Atatürk'ün ordusuna
kumanda eden bir paşa orduya personel
alımında böyle ayrımcı nefret
suçu niteliğinde bir fiilin faili olamaz değil
mi?
MÜPTEZEL YAZARA TAZİYE MESAJI
Hulusi Akar Paşa'nın başına
gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi vallahi.
Genelkurmay Başkanlığında ilk
senesiydi. Türk medyasının müptezellikte
rakipsiz yazarı Hasan Karakaya
geberdi.
Yazının burasında biraz
duralım. Hasan, Akit gazetesinin genel yayın
yönetmeniydi, en aşağılık en
ahlaksız lümpenleri bile utandıracak derecede
kirli bir dili vardı; lakin o
mahallenin dilinde "Ümmetin sesi ve usta
kalemi" olarak
biliniyordu. Prof. Ahmet İnsel'in yakıştırmasıyla "lağım
gazetecisi" idi. Ne ki,
istihkam sınıfının atası lağımcıların
labirentlerinde değil,
hakikaten lağımda, yani fosseptik çukurunda nefes
alıp veriyordu; yazılarını o
çukurdayken çıkarıyordu!
Hasan Karakaya, hiç eğip
bükmeden Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'ya
açıkça sahip çıkan gazetenin
her şeyiydi. "Her şeyi" olduğu gazete Sivas
Madımak Oteli katliamında
öldürülen sanatçıların yazarların değil,
katillerin savunucusuydu. Ne
zaman bir laik aydın katledilse, Hasan
Karakaya'nın gazetesi o
aydının resmi üzerine çarpı işareti koyar.
Hasan Karakaya'nın hemen her
yazısı, emek ve demokrasi talepleri aleyhine
sövgü yazısıydı. Türkiye'nin
yüz akı Taksim Gezi Direnişçilerine "Ulan
köpek oğlu köpek! Ulan
pezevenk!.. Ulan kaltak!.." diye hakaret ediyordu.
Gezi Direnişi sırasında
Eskişehir'de polis/esnaf işbirliğiyle dövülerek
katledilen Ali İsmail Korkmaz
için, "Ne malûm dövülerek öldürüldüğü, Belki,
Kafasını taşlara çarpmıştır!..
Belki de Koşarken dengesini kaybedip kafasını
duvara çarpmıştır! Ya da, Ne
bileyim, merdivenden düşmüştür!" diye
yazabilecek derecede vicdan
yoksulu bir mahluktu Hasan Karakaya.
Soma'da yüzlerce maden
emekçisinin can verdiği katliamın ertesinde Hasan
Karakaya, tepkili emekçileri
tekmeleyen Başbakanlık bürokratına "Tekmelerine
sağlık Yusuf!" diye sahip
çıkıyordu.
İşte bu Hasan'ın gazetesinde
TSK'ye karşı AKP/Cemaat ortak kumpasının ilk
aşamasında "Onbaşı bile
olamayacak kimselerin general olduğu memleket"
başlıklı bir yazı
yayımlanmıştı. TSK'deki generallerin tümü bu yazı üzerine
Akit gazetesinden davacı
olmuştu. Hulusi Akar da tümgeneral rütbesiyle
davacı generaller arasındaydı.
Gel zaman git zaman Hasan
Karakaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ikram ettiği
umre sırasında geberdi. Aşırı
dozda viagra kullanımından kalp krizi geçirip
geberdiği rivayet edildi.
Derken, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi
Akar'ın sözcüsü aracılığıyla
Hasan Karakaya için taziye mesajı gönderdiği,
mesajında "Türk
gazeteciliğinde yeri doldurulmayacak bir boşluk oluştuğu"nu
belirterek, "Dik
duruşundan asla taviz vermemiştir" diye iltifat ettiği
haberleri çıktı.
Şahsen Hulusi Paşa'nın içinden
gelerek böyle bir mesaj gönderdiğine
inanmıyorum. Olsa olsa
karargâhındaki kurmay heyetinin komplosuna maruz
kalmıştır ki, 15 Temmuz gecesi
maruz kaldığı muamelenin komplonun yanında
lafı bile olmaz!
15 TEMMUZ GECESİNDE İKİLİ Mİ
OYNADI?
Hulusi Paşa'nın 15 Temmuz
gecesi başına gelenler askerlik tarihinde hangi
genelkurmay başkanının başına
gelmiştir acaba? Aklıma bir tek 27 Mayıs 1960
gecesi genç subaylar
tarafından tartaklanan Genelkurmay Başkanı müteveffa
Rüştü Erdelhun geliyor.
Meş'um 15 Temmuz akşamı da
Hulusi Paşa'nın başında olduğu ordunun
generallerinin yarısı darbeye
girişiyor. Hulusi Paşa'nın karargâhının
neredeyse tamamı darbeci.
Yaveri ve özel kalem müdürü subaylar bile
darbecilerin safında. Öyle ki,
bir ara Hulusi Paşa'nın boğazını kemerle
sıkmışlar, sonra paketleyip
götürmüşler. Aynı saatlerde kuvvet komutanları
da paketlenmiş...
Neyse ki darbeciler
başaramadılar. Hulusi Paşa ve kuvvet komutanları destek
verseler belki de
başaracaklardı. Destek vermemişler. Öyle ki Hulusi Paşa
darbeci astlarını "Manyak
mısınız lan" diye azarlamış bile. Buna karşın,
ikili oynadıkları, darbenin
mümkün olamayacağını görünce saf değiştirdikleri
filan söylentileri yayıldı.
Öyle ki, AKP'nin trol vekili Şamil Tayyar,
Hulusi Akar'ın Divanı Harp'te
yargılanması gerektiğini söyleyebildi. Buna
karşılık Cumhurbaşkanı
Erdoğan, "Dere geçilirken at değiştirilmez" diyerek,
istiskal etti.
Erdoğan darbe girişimini
"Allah'ın lütfu" saydı, çıkardığı kararnamelerle
Hulusi Paşa'nın altından bütün
orduyu ve hastanelerini aldı, okullarını
kapattı.
Bunlar yapılırken Hulusi
Paşa'nın fikri sorulmadı. Öyle ki, Meclis'teki
komisyona davet bile edilmedi,
darbe gecesi neler olup bittiği konusunda
anlatacaklarına tenezzül
edilmedi, adeta operet paşası durumuna düşürüldü.
Bunca istiskal karşısında bile
Hulusi Akar sivil otoriteye saygısından ödün
vermedi, eşsiz bir
fedakârlıkla ordusunu başsız bırakma günahına girmedi!
KAFAMA SIKSAM DAHA İYİ
Bana göre en hazini ise,
Başbakan 1000ali'nin anlattıkları. Hulusi Akar
maruz kaldığı onca istiskalin
kahrıyla Başbakan 1000ali'ye dert yanmış:
"Albay'a bir talimat
veriyorum, albaydan çıt yok. Tamam, başüstüne falan
demiyor. Merak ediyorum niye
böyle yaptı diye, gidiyor bir astsubaya. Abisi
oymuş, amiri daha doğrusu.
Astsubaydan olur alırsa dönüp, 'Peki komutanım
yapayım!'diyor."
Hulusi Paşa içini dökmüş. İki
kişi arasında konuşulan orada kalır değil mi.
Orada kalmamış ne yazık ki.
Ağzında bakla ıslanmayan 1000ali cümle aleme
duyurmuş...
Kendimi Hulusi Bey'in yerine
koyuyorum da söyleyecek söz bulamıyorum.
Genelkurmay Başkanıyım. Bir
subaya emir veriyorum; o subay 'emredersin'
demek yerine gidip bir çavuşun
onayını alıyor. Üzüntümü Başbakan ile
paylaşıyorum, o da cümle âleme
ilan ediyor. Böyle aciz zavallı duruma
düşürülmekten nasıl utanıyorum
nasıl yüzüm kızarıyor anlatamam. Kafama
sıkayım daha iyi... Kafama
sıkmasam bile "Al atını da tımarını da, bana
müsaade" der, basarım
istifayı...
Tabii benimki bekâra karı
boşamak. Ben kimim ki? Emekli üsteğmen. Ne bilirim
Genelkurmay Başkanı'nın
taşıdığı ağır sorumluluğu. Hulusi Paşa koskoca
genelkurmay başkanı, onca
yılın meslek ve hayat tecrübesiyle yüklü. Askerlik
tecrübesi en fazla kantin
çavuşluğundan ibaret, disiplin ve kışla
gelenekleri nedir bilmeyen
siyaset erbabının onca istiskali karşısında bile
göreve devam ediyorsa,
mesuliyet ve fedakârlık duygusunun ayriyeten ebedi
Başkomutan Atatürk'e
muhabbetin icabıdır. Böyle kritik bir dönemde ordusunu
başsız bırakmak istemedi
herhalde!
ŞERİATÇI YAZARA ZİYARET
EZİYETİ
Bunca üzüntü angarya yetmezmiş
gibi bir de Nuri Pakdil'in hanesini ziyaret
eziyeti.
Nuri Pakdil kim?
Siyasal İslam'ın etkili
kalemlerinden biri. Konuşmalarını "Yaşasın şeriat"
diye bitiriyor.
Kemalist laiklerin "Ulu
Önder Atatürk" hitabının karşısına "Ulu Önder
Muhammet" hitabını
çıkarıyor.
Yine Kemalist milliyetçilerin
"Ne mutlu Türküm diyene" duasına "Ne mutlu
Müslümanım diyene" diye
karşılık veriyor.
Ayriyeten Mustafa Kemal
Atatürk'ü "firavun" diye nitelendirmesiyle de
tanınıyor.
İşte "Atatürkçü"
ordunun Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, bu Nuri Pakdil'i
evinde ziyaret etmiş. Yanında
MİT Müsteşarı Hakan Fidan. Hanedan gazetecisi
Selvi'nin yazdığına göre
aşktan edebiyattan hatta Fenerbahçe'den
konuşmuşlar...
İyi hoş da Hulusi Paşa o
ziyaret fotoğrafında niye mesut mutlu görünmüyor?
Sanki derdest edildiği15
Temmuz akşamındaki gibi üzgün keyifsiz.
"Atatürkçü" ordunun
Genelkurmay Başkanı olarak, Atatürk'ten nefret eden bir
şeriatçıyı ziyaret etmek
zorunda kalmanın üzüntüsü müdür acaba?
Sanıyorum öyledir. Bu kritik
dönemeçte orduyu başsız bırakmamak uğruna bu
fedakârlık da az şey değildir
kanaatimce!..
Tam yazıyı noktalarken aklıma
geldi.
Türk ordusunun Orgenerali
Hulusi Akar, Irak'ta Türk askerini çuvala sokan
Amerikalı generalden liyakat
madalyası alırken verdiği fotoğrafta da pek
mesut mutlu görünmüyordu.
Türkiye / ABD ilişkilerinde sıkıntı yaratmamak
için katlandığı bir fedakârlık
mıydı yoksa?
Ne diyeyim?
Ah Hulusi Paşa ah!
Bu vatan uğruna kim neler
yapmıyor nelere katlanmıyor ki?
Kimi şehit oluyor.
Kimi nutuk atıyor.
Kimi de sencileyin böyle
eziyetlere katlanıyor işte!!!
Velhasıl-ı kelam,
Çok selam paşam!
İyi çalışmalar, saygı ve
sevgiler.,
Murat M. Binzet
Mailto: m1000zet@gmail.com