Cumhuriyetçiyiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cumhuriyetçiyiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2017 Salı

Cumhuriyetçiyiz



Cumhuriyetçiyiz


Yekta Güngör Özden
03.11.2008

Sayı:210


Mustafa Kemal’in demokrasinin yaşama geçiş biçimi, yönetimdeki adı olarak önerdiği ve amaçladığı, 10. Yıl konuşmasında “Temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü” dediği cumhuriyetimizin 85. yıldönümünü biçimsel törenler dışında özlenen coşkuyla kutladığımızı savunmak güçtür. Fener alayları, oyunlar, değişik etkinliklerle kutlanan cumhuriyet bayramları geride kaldı. Yönetimin lâik cumhuriyet karşıtlığı belirginliğini koruyor. Anayasa Mahkemesi kararlarını mahkemeye kapatmayı öngören bağnazlıklarla, tiksindirici yandaşlıklarla, bilgisizlik ve terbiyesizlikle eleştirmeye kalkışanların varlığı ve dayanışması bunu gösteriyor. İktidar partisi yöneticilerinden birinin resmî törenler dışında kutlama yapılmamasını istemesi tutumlarının göstergesidir. Oysa saltanat-hanedan yönetimiyle dinci düzenlere baksalar ya. Türkiye’de de benzerleri olsaydı günümüz yöneticilerinden çoğu milletvekili, bakan, yönetici vd. olabilirler miydi? Irkçı-ayrılıkçı bölücü ve yıkıcılar cumhuriyetin kaynaştıran özelliği olmasaydı günümüzdeki eşitliği yaşayabilir, olanaklara kavuşabilir miydi? Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir” sözündeki gerçeği, içtenliği, insanlık ve çağdaşlığı anlamayanlarla anlamak istemeyenler cumhuriyetin neler getirdiğini iyi değerlendirmelidir.

Cumhuriyete sahip olmak kadar onu korumak, güçlendirmek de önem taşımaktadır. Bu bağlamda son günlerde görevini yerine getiren Anayasa Mahkemesi’ne kararları nedeniyle yöneltilen çirkinlikleri cumhuriyetin hukuk devleti ve lâik niteliğiyle bağdaştırmak olanaksızdır. Cumhuriyeti temsil eden iktidarın öncülüğü ve kışkırtmalarıyla başlayan saldırılar kimilerinin iğrenç yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur. Lâik cumhuriyet karşıtlarının iktidarı ele geçirmelerinin, yönetime oturmalarının sakıncaları açıkça görülmekte, yaşanmaktadır. Kadrolaşma, partizanlık, baskı o ölçüde artmıştır ki yargılama işlemlerine, raporlara, görüş ve yazılı düşüncelere kadar yansıyan yandaşlıklar izlenmektedir.

Kötü gidiş

Başbakanın gezilerinden önce ve gezisi günlerinde güneydoğu illerinde izlenen taşkınlıkların demokratik tepkilerle hiçbir ilgisi yoktur. Bunlar, önceden de belirttiğimiz gibi, ayaklanma deneyimleridir. İktidar, ekonomik çöküntü olasılıklarını nasıl gözardı ederek yerel yönetim seçimlerinde elinin rahat olmasını istiyorsa, anayasal önlemleri savsaklayarak demokratlık taslama düşüncesindedir. Taşıtların kundaklanması Finlandiya’nın Başkenti Helsinki’deki Büyük elçiliğimizin kundaklanmasına kadar tırmanmıştır. Çocukları kullanarak devlete karşı eylemlerini sürdüren kürtçülerin söylem ölçüsüzlük ve sorumsuzluğu da hiçbir kural tanımamaktadır. İktidar bu patavatsızlıklara karşı anlaşılmaz bir duyarsızlık sergilemektedir. Ahmet Türk, “soykırım” savını belirgin dönüşlerle savunurken yandaşları ondan daha ileri giderek anlam değişikliğine çalışmaktadır. Sözlü kınamalar ve tepkiler cılız kalmaktadır.

Ülkenin bölünmesi istemli görüşleri TBMM üyelerine broşürle iletilmektedir.

Ekonomik güçlüklerin, iş çevrelerinin yakınmalarının ve isteklerinin gereken ilgiyle karşılandığı söylenemez. İktidar para almaktan ve istediği gibi harcamaktan başka bir şey düşünmemektedir. Borçlar ve açıklar artmakta, yaşam güçlüğü giderek ağırlaşmaktadır. Gerçekçi ve olumlu hiçbir önlem yoktur. Yakıt zamlarıyla, kimi kamusal görevlerin ertelenmesi, kaldırılması yoluyla direnme sürmektedir.

Başbakanın yayımladığı “Bir ve beraberiz, 70 milyon kardeşiz” ilân-Reklâmının inandırıcılığı var mı? Aynı din ve mezhepten olup da kendilerine karşı olanlara düşman gözüyle bakan, her tür siyasal ayrımcılığı ve ayrıcalığı kışkırtan, partizanlıkta sınır tanımayan kimselere nasıl inanılıp güvenilir? Tören ve belli gün konuşma ve iletileri nasıl içtenlikli olabilir?

Haftanın olayları

Çelişkiler, aykırılıklar ve tartışmalarla başlayan Ergenekon soruşturma ve kovuşturması gürültülü duruşmalarla sürmektedir. Yargının gölge almaması, hukukun dışlanmaması dileklerimiz yineliyoruz.

Anayasa Mahkemesi’ne dâva açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın “delilleri tahrif ettiği”ne ilişkin çirkin suçlamaya yanıtı gerçekleri göstermektedir. Hukuktan anlamayan, ancak hukuk öğrenimi diplomasını şöyle ya da böyle almış olabilecek kimileriyle gazete köşelerine çöreklenen kimilerinin uluorta yazıları, suçlamaları sorumsuzluk örnekleri olarak kalacaktır. İktidar şakşakçıları Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını isteyecek kadar kendilerinden geçmişlerdir.

Hüseyin Üzmez dâvasındaki Adlî Tıp raporu tartışılacaktır.

Rektör seçimlerine ilişkin Cumhurbaşkanı’nın görüşlerinin siyasal kesimce ciddiye alınacağını sanmıyoruz. Fakültelere dekanını, üniversitelere rektörünü kendi öğretim üyeleriyle seçtiremeyen bir düzenin özerkliği de gerçek değildir. Öğrenci konseylerinin de hukuksal tüzelkişiliği, bağımsızlığı yoktur.

Üniversite bütçelerine ayrılan ödeneklerin siyasal yandaşlık gözetilerek yapıldığı yazılmaktadır. Çelişki, aykırılık nerede yok ki?

CHP’nin yapısını yenileme çalışmaları yaptığı bildirilmektedir. Yeniden yapılanma gençleşme ve güçlenme demektir. Ancak, anlayışın, tutumun, kadronun ve yöntemin de yenilenmesi gerekir.

Kimi çevreler hâlâ dincilerden ve Kürtçülerden oy bekliyor. Soy ve inanç sömürüsü yapan kuruluşlar için etkin yaptırımlar olmazsa bunlar bildiklerini okumaktan vazgeçemezler. Yandaşları da başkasına oy vermez. Oy alacağını, tırtıklayacağını sanarak ilkelerinden ödün verenler de asla ilerleyemezler. Türkiye’de din kullanılarak oy alanlara özenenler aldanır. Yine olmayan “Kürt sorunu” söylemini kaparak oy artıracağını sananlar da aldanır. Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Kürtlerin sorunları vardır. Türklerin de sorunları vardır. Herkesin sorunu vardır. Kürtçüler yapay sorunlar yaratarak ayrı devlet amaçlarını gerçekleştirmek için aşama aşama ilerlemek istiyor. Bunu anlamayanların siyaset yapmaları da boşunadır. Cumhuriyetin 85. yıldönümünde bölücü, ayrılıkçı, yıkıcıları etkin biçimde uyarmak zorunluluğu açıktır.

Bir kez daha vurgulayalım: Cumhuriyet en büyük Türk Devrimi’dir. Cumhuriyet’i Atatürk’ten, Atatürk’ü Türkiye’den ayırmak olanaksızdır. Biz yürekten cumhuriyetçiyiz. Tüm nitelikleriyle bir bütün olan lâik Atatürk Cumhuriyetçisiyiz. Sözle cumhuriyetçi olunamaz. Olunsaydı günümüzdeki durumlara düşmezdik. Gerçek cumhuriyetçiler Atatürkçüdür.

Kitap

Okurlarımıza yayınlar konusunda yardım görevimizi sürdürüyoruz. Prof. Dr. Hamza Eroğlu’nun Atatürk ve Cumhuriyet adlı kitabıyla Türk İnkılâp Tarihi adlı kitabının yeni baskıları yapıldı. Yararlı kaynaklar niteliğiyle iki kitabını da salık veriyoruz.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi önceki Dekanı Prof. Dr. Necdet Adabağ’ın Nıccolo Machiavelli’den çevirdiği Hükümdar adlı kitabı da öneriyoruz.

İsmet Görgülü’nün “Çanakkale İlk Günde Biterdi” adlı kitabı da yararlanılacak kitaplardan biri olarak Bilgi Yayınları arasında satışa sunuldu.

http://www.turksolu.com.tr/210/ozden210.htm

***