Burhanettin Duran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Burhanettin Duran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ekim 2021 Salı

16 NİSAN REFERANDUMU VE YENİDEN İNŞA: CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNE GEÇİŞ

 16 NİSAN REFERANDUMU VE YENİDEN İNŞA: CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNE GEÇİŞ



ÖNSÖZ

    Türk Dış Politikası Yıllığı yayın hayatına başladığı 2009’dan beri küresel ve bölgesel gelişmeler ışığında Türk dış politikasının nabzını tutmaya devam etmektedir. Yine yoğun bir çalışma ve emeğin ürünü olarak sizlerle buluşan elinizdeki eser ile birlikte yıllık dizimiz dokuzuncu kitabına ulaşmaktadır. Eserimizin geçen zaman içerisinde Uluslararası İlişkiler alanında çalışan uzman, akademisyen ve öğrenciler kadar alan dışındaki meraklılar ve araştırmacıların da başvuru kaynaklarından biri haline geldiğine mutlulukla şahit olmaktayız.
    Her sayıda tekraren vurgulandığı gibi makaleler temelde bilgi yoğunluklu olup olayların yorumlanması hususunda okuyucuya alan bırakmaktadır. 
Böylelikle daha nesnel içeriğe sahip ve aktüalitenin çeldiriciliğine direnebilen uzun ömürlü bir yapıt ortaya çıkmaktadır. 
Her biri yazdıkları konularda uzman olan yazarlarımız çalışmalarını uzmanlıklarının getirdiği bütünlüklü bir çerçeve içerisinde sunmakta ve analitik bakışları ile zenginleştirmektedir.
Bu anlamda da kuru ve bağlam dışı enformasyondan ziyade mantıksal bir yapı içerisinde anlam kazanan bir bilgi bütünü ortaya çıkmaktadır.
2017’de Türk dış politikasındaki gelişmelerin ele alındığı bu kitapta on altı makale ile birlikte bu yılla sınırlı kalmayan beş bağımsız makale yer almaktadır. 
Söz konusu bağımsız makaleler Türkiye’nin en can alıcı dış politika gündemlerini daha geniş bir bağlamda masaya yatırmaktadır.
Bağımsız makalelerin yer aldığı birinci bölüm Burhanettin Duran’ın “15 Temmuz Darbe Girişiminin Türkiye’nin İç ve Dış Politikasına Etkisi” başlıklı  çalışması ile başlamaktadır. 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen darbe sonrası Türk dış politikasında yaşanan dönüşümün etkileri belirleyici olmaya devam etmektedir. Duran bu eserinde meşum darbe girişiminin Türk siyasetinde yarattığı konjonktürel ve yapısal dönüşümlere mercek tutmaktadır. “Türk-Rus İlişkilerinde İkinci Bahar Kalıcı mı?” başlıklı makalesiyle Nurşin Ateşoğlu Güney Türkiye ve Rusya arasındaki yakınlaşmanın muhtemel geleceğini analiz etmektedir. Tuncay Kardaş “Trump Dönemi Türkiye-ABD Krizinin Analizi” isimli çalışması ile yeni ABD Başkanı Trump’la birlikte derinleşen iki ülke ilişkilerindeki krizin muhtelif dinamiklerini ele almaktadır. Hakkı Uygur Ankara-Tahran ilişkilerini analiz ettiği “Arap Baharı Sonrası Bölgesel Gelişmeler Işığında Türk-İran İlişkileri” isimli makalesinde kriz ve normalleşme ekseninde ilişkilerin seyrine odaklanmaktadır. Çağatay Özdemir ve Neslihan Saydam’ın kaleme aldığı “ Türkiye - ABD İlişkilerinde Washington’daki Türk Lobisinin Rolü ”
isimli birinci bölümün son makalesinde ise iki ülke ilişkilerini belirlemede “Türk lobisi”nin ne derece etkili olduğu sorusuna cevap aranmaktadır.

    2017’de muhtelif alanlarda yaşanan dış politika gelişmeleri ise İkinci bölümde analiz edilmektedir. Türkiye’nin Ortadoğu politikaları Kemal İnat, Mustafa Caner, Recep Tayyip Gürler, Ahmet Arda Şensoy, Talha İsmail Duman, İsmail Numan Telci, İsmail Akdoğan ve Haydar Oruç imzalı makalelerde incelenmiştir. Türkiye’nin ABD ve AB politikaları sırasıyla Kılıç Buğra Kanat ve Filiz Cicioğlu, Rusya ve Kafkasya politikası da Özgür Tüfekçi tarafından
kaleme alınmıştır. Aynı şekilde Türkiye’nin Kıbrıs politikası Enes Bayraklı ve Hacı Mehmet Boyraz, Balkanlar politikası Mehmet Uğur Ekinci ve Dilek Kütük, Afrika politikası Abdurrahim Sıradağ, Orta Asya ve Pakistan politikası Tamer Kaşıkçı, Asya Pasifik politikası Muhammet Hamza Uçar ve Latin Amerika politikası da Mustafa Yetim tarafından yazılmıştır. Sadık Ünay ve Şerif Dilek ise yazdıkları makalede Türk dış politikasının ekonomi politiğini ele almışlardır.
Yıllığın bu sayısının yayımlanması hususunda yazılarıyla katkıda bulunan değerli yazarlarımıza ve kitabımıza teveccüh gösteren saygıdeğer okurlarımıza  teşekkürü bir borç biliyoruz.

Burhanettin Duran
Kemal İnat
Mustafa Caner





15 Temmuz darbe girişiminin Türk siyasetine en kritik etkisi mevcut parlamenter sistemden bir tür başkanlık sistemi olan Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiştir. İlk defa hükümet sistemi değişikliği içeren bir Anayasa değişikliği (18 Madde) sivil siyasetin inisiyatifi olarak Meclisten 
geçerek halkın önüne koyulmuştur. Bu arayış hem devletin kurumsal açıdan yeniden yapılanmasını hem de siyasetin kodlarını değiştirecek bir çabadır.
Aslında Türkiye’de başkanlık sistemine geçiş arayışının tarihi 1970’lere kadar götürülebilir. Koalisyon dönemlerinde yaşanan siyasal istikrarsızlıklar ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin krize dönüştürülmesi gibi hususlar bu arayıştaki en önemli etkenlerdir. Ayrıca Türk tipi parlamenter sistemin getirdiği istikrarsızlık askeri darbelerin yapılmasını kolaylaştırmıştır. 

Bu kaygılardan hareketle özellikle sağ gelenekten gelen siyasi liderler bu kısır döngüden çıkmak için siyasi sistemin dönüştürülmesi ve Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini savunmuşlardır. 1970’lerde Milli Görüş geleneğine mensup partilerin lideri Necmettin Erbakan ve Türk milliyetçiliği çizgisinin lideri Alparslan Türkeş bu fikri seslendirmiştir.
Benzer şekilde 1982 Anayasası’nın getirdiği hükümet sisteminin krizlerini gören Turgut Özal 1980’lerin sonundan itibaren başkanlık tartışmasına devam etmiştir.
Özal’ın önerisine ilk başta karşı çıkan Süleyman Demirel 1990’ların ikinci yarısında başkanlık sistemine geçilmeden Türkiye’nin yönetilemeyeceği görüşünü öne sürmüştür.32 

2000’lerde Recep Tayyip Erdoğan tarafından devam ettirilen başkanlık sistemi tartışması 2007’deki 367 Madde krizinden sonra cumhurbaşkanını halkın seçmesine karar verilmesi ile yeni bir evreye girmiştir. Cumhurbaşkanını güçlü ancak sorumsuz olarak konumlandıran 1982 Anayasası’nın çerçevesini çizdiği hükümet sistemi 2007 halk oylaması ile aslında “yönetme krizleri”ne daha da davetiye çıkarır hale gelmiştir. 2014’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halk tarafından seçilmesiyle birlikte mevcut sistem fiilen yarı başkanlık sistemine yaklaşmıştır. Ancak cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi muhalefeti yeni bir sisteme
geçmeye ikna edememiştir.
Tam da bu noktada gerçekleşen 7 Haziran 2015 seçimleri yüzde 40 oy alan bir partinin tek başına hükümet edemeyeceğini göstermekle kalmamış AK Parti karşıtlığında birleşen CHP, MHP ve HDP’nin aralarında bir koalisyon kuramayacaklarını da ispatlamıştır.
Koalisyona “hayır” diyen MHP lideri 1 Kasım 2015 seçimleri ile AK Parti’nin tek başına iktidarının önünü açmıştır. 
Ancak MHP’deki asıl değişim partinin FETÖ odaklı saldırılara muhatap olması ve daha da önemlisi 15 Temmuz darbe girişiminin yaşanmasıyla gerçekleşmiştir. Darbe girişimi Türkiye’nin bekasına yönelik yeni bir farkındalık oluşturarak yeni bir uzlaşmanın önünü açmıştır.
MHP lideri Bahçeli’nin 11 Ekim 2016’da partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye’deki mevcut yönetim sisteminde sıkıntıların olduğunu ve gelecekte bu sıkıntıların büyük bir yönetim krizine dönüşebileceğini belirtmesiyle yönetim sistemi değişim süreci başlamıştır. 
Cumhurbaşkanının kullandığı yetkilerin fiili bir durum oluşturduğunun ve bunun hukukileştirilmesi gerektiğinin altını çizen Bahçeli Anayasa’nın ilk dört  maddesi ve üniter yapının bozulmadığı bir değişiklik önerisi için müzakereye hazır olduklarını açıklamıştır.33

     Böylece AK Parti’nin hazırladığı ve MHP ile birlikte müzakere ettiği 21 maddelik Anayasa değişikliği teklifi 10 Aralık 2016’da TBMM Başkanlığına sunulmuştur. 

Anayasa Komisyonundaki görüşmelerde 18 maddeye indirilen teklif ile “Cumhurbaşkanlığı sistemi” Meclisten 339 kabul oyu almıştır. Daha sonra 16 Nisan 2017’de yapılan referandumda yeni sistem yüzde 51,4 “evet” oyuyla kabul edilmiştir. Böylece Türkiye parlamenter sistemden bir tür başkanlık sistemi  olan Cumhurbaşkanlığı sistemine geçme kararı almıştır. 

15 Temmuz’un Türk siyasetine etkisi neticesinde bu kararın alınabildiği açıktır.

      Cumhurbaşkanlığı sisteminin anayasal tasarımında iki önemli husus göz önünde bulundurulmuştur: İlki geçmişte yaşanan siyasal krizlerin bir kez daha yaşanmaması için Türkiye’ye özgü bazı düzenlemelerin yapılması, ikincisi ise başkanlık sistemini uygulayan ülkelerde yaşanan sistem içi krizleri aşmaya yönelik iyileştirme önerilerinin dikkate alınmasıdır. Cumhurbaşkanı ve yasama organının doğrudan halk tarafından seçildiği bu yeni sistemde yürütme tek başlı hale getirilmiştir. Yürütme ve yasamanın seçimleri beş yılda bir olacak şekilde eş zamanlı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca yasama ve yürütme arasında oluşacak bir krizle sistemin tıkanması durumunda cumhurbaşkanı ve meclisin birbirlerinin görevlerine son verebilmesi mümkün kılınmıştır. Bu durumda her iki organın seçimlerinin karşılıklı olarak aynı anda yenilenmesi zorunluluğu getirilmiştir.34

16 Nisan 2017 referandumu ile., 
24 Haziran 2018 seçimleri arasındaki dönem Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişe hazırlık evresidir.

Bu evrede MHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hem iç hem de dış politika konularında verdiği destek devam etmiştir. Devlet Bahçeli için bu desteğin temel meşrulaştırma söylemi ise “Yenikapı ruhuna sadakat” ve “Cumhurbaşkanlığı sistemini yerleştirme” isteği olmuştur. 

Bir anlamda 15 Temmuz direnişinin siyaset üzerindeki etkisi 24 Haziran seçimlerine kadar taşınacaktır.

   Nitekim Bahçeli 8 Ocak 2018’de Ankara’da yaptığı basın toplantısında MHP’nin gelecek seçimlerde cumhurbaşkanı adayı göstermeyeceğini, Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceğini ve milletvekilliği seçimlerine “olursa ittifakla, olmazsa kendi partisi olarak” gireceğini açıklamıştır. 

   Bu açıklama MHP ile AK Parti arasında kurulacak ve önce “yerli-milli” sonra “Cumhur İttifakı” olarak anılacak ittifakın ilk işaretidir. 

Daha sonra Şubat’ta partilerin seçim ittifakı yapmasını serbest bırakan ortak teklif yasalaştırılmıştır.35

Böylece yüzde 10 barajının altında kalan küçük partilerin mecliste temsil edilmesinin yolu açılmış ve buna uygun ilk ittifak da AK Parti, MHP ve BBP arasında yapılmıştır. 24 Haziran seçimlerine giderken muhalefet partileri de ittifak yapmak zorunda kalmıştır.
CHP-İyi Parti-Saadet-DP bloklaşması da “Millet İttifakı” adı altında gerçekleştirilmiştir.
Cumhur İttifakı’nın amacı Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş için gerekli düzenlemeleri birlikte yapmak ve siyasi bloklaşmayı buna göre şekillendirmektir. Bu dönüşümün taşıyıcı aktörü olan Erdoğan’ın ilk turda kazanması hedeflenmiştir. Suriye’nin kuzeyindeki “terör koridoru”nu ortadan kaldırma yönündeki Afrin operasyonu gibi hamlelerin içeride meydana getireceği siyasi dalgalanmaları yönetmek ve dışarıdan oluşturulacak türbülansı göğüslemek ana gayeler arasında olmuştur. Aslında benzer amaçlar Devlet Bahçeli’nin erken seçim çağrısı yapması ve Erdoğan’ın da 24 Haziran’ı işaret etmesinin sebepleri olarak sayılabilir. 

  Böylece 15 Temmuz 2016 sonrasında oluşan Yenikapı ruhuna dayanarak AK Parti ve MHP önce Cumhurbaşkanlığı sistemine geçme kararı almış, daha sonra ise bir an önce yeni sisteme geçerek siyasal istikrarı kalıcı hale getirmek için erken seçim yolunu açmıştır.

SONUÇ

Şurası açıktır ki eğer 15 Temmuz darbe girişimine gösterilen sivil-demokratik direniş olmasaydı muhtemelen ne 16 Nisan referandumu ile yeni bir sisteme geçme kararı alınabilir ne de FETÖ, DEAŞ ve PKK ile mücadelede bu kadar geniş kapsamlı bir faaliyet yürütülebilirdi. Bu itibarla 15 Temmuz gecesi, 2013 Gezi Parkı Şiddet Eylemleri ile başlayan sürecin zirve noktası olduğu kadar yeni bir siyasi dönemin de kapısı konumundadır. Türkiye’nin etrafındaki türbülanstan çıkışı da, sistemsel dönüşümü de ancak 15 Temmuz  direnişinin Türk siyasi hayatına getirdiği yeni kodlar ve sermaye ile mümkün olabilecektir.
    Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya hem devlet kurumlarının güçlü olmasını hem de demokratik konsolidasyonu gerektirmektedir.
Bu zorlu arayışın siyaset kurumunu da, aktörlerini de büyük sorumluluk ve görevlerle donattığına kuşku yoktur. Bir darbe girişimini bastırmanın  verdiği öz güven ile yeni bir toplumsal sözleşmeyi hayata geçirecek kapsayıcı politikaların üretilmesi elzemdir.
    15 Temmuz direnişinin Türkiyelilik hissini perçinleyen vatan sevgisini farklı kesimlerin üzerinde uzlaştığı bir değer ve farkındalık haline getirmesi  ümit vericidir. Bu aynı zamanda Türkiye karşıtı lobilerin kampanyası ve üç terör örgütünün (DEAŞ, PKK ve FETÖ) saldırıları ile mücadele için dayanılacak zemini oluşturmaktadır.
Söz konusu zemin aynı zamanda Türkiye’nin etrafındaki tüm kaotik gelişmelere rağmen otonom dış politika yürütebilmesinin vazgeçilmez unsuru haline gelmiştir.

Aslında Rusya ile yakınlaşma, Batı ittifakının mahiyetini sorgulama, Suriye ve Irak’taki sert güç kullanımı ve yeni bölgesel dizayna yapılan itiraz (Kudüs’ün statüsünün değiştirilmesine verilen güçlü tepki dahil) 15 Temmuz direnişinin siyasetimize getirdiği yeni bilinç ve algı ile irtibatlıdır. Bu bilincin parçaları arasında “saldırı altında olma”, “kendi başının çaresine bakma” ve “daha müreffeh, daha etkili” bir Türkiye muhayyilesi bulunmaktadır. AK Parti’ye gerektiğinde Batılı müttefiklerini karşısına alma cesaretini veren bu yeni bilincin modern Türkiye’nin tarihinde karşılaştırılabileceği iki dönembulunmaktadır; ilki Cumhuriyet’in kuruluşundaki zafer ve kurtuluş hissi, diğeri ise çok partili hayata geçişle kendi kaderini tayin etme iradesidir. 15 Temmuz gecesinde “vatanını koruma”, “iç ve dış vesayetlere son verme” ve “milli bağımsızlığını tüm kurumlarıyla tesis etme” isteklerinin öne çıktığını söyleyebiliriz. 

Bu yeni kodlar siyasi hayatımızın bütün aktörlerini şekillendirecek kalıcı bir etkide bulunmuştur. Darbeler ile dönemlendirilen Türk siyasi hayatı artık yeni bir dönem ayracına sahiptir. Bu ayraç sadece bir darbenin millet tarafından bastırılmasına ve yargılanmasına işaret etmemekte, aynı zamanda yakın tarihimizi yeniden okuma fırsatını sunmaktadır.
 
DİPNOTLAR

32 Nebi Miş ve Burhanettin Duran, “Türkiye’de Siyasal Sistemin Dönüşümü ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi”, Türkiye’de Siyasal Sistemin Dönüşümü 
ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi, (SETA Yayınları, İstanbul: 2017), s. 15-50.
33 Miş ve Duran, “Türkiye’de Siyasal Sistemin Dönüşümü ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi”, s. 40.
34 Daha fazla detay için bkz. Serdar Gülener ve Nebi Miş, “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”, SETA Analiz, Sayı: 190, (Şubat 2017). Bkz. Haluk Alkan, 
Kurumsalcı Yaklaşım Işığında Yeni Sistemin Analizi: Cumhurbaşkanlığı Sistemi, (Liberte Yayınları, Ankara: 2018).
35 Bkz. Nebi Miş ve Hazal Duran, “Seçim İttifakları”, SETA Analiz, Sayı: 232, (Şubat 2018).

***

7 Aralık 2019 Cumartesi

ANA AKIM TÜRK DIŞ HABERCİLİĞİNDE ŞARKLILAŞTIRMA PRATİKLERİ, BÖLÜM 3

ANA AKIM TÜRK DIŞ HABERCİLİĞİNDE ŞARKLILAŞTIRMA PRATİKLERİ,  BÖLÜM 3



Gündelik Hayat Haberlerinde Şarklılaştırma Örnekleri

Dış politika haberleri yanında, incelenen gazetelerin dünya sayfalarında Şarklılaştırma performansı açısından öne çıkan haberlerin bir kısmı da gündelik hayat haberleridir. Bu haberlerde ise özellikle irtica ve gericilik haberlerinin, bunlar arasında da çarşaf ve burka haberlerinin ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Dünya sayfalarında yer alan irtica haberleri modern toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşam alanlarına dönük aşırı dinsel müdahaleleri konu edinen haberler olarak betimlenebilir. Bu haberlerde söz konusu müdahalelerin kriminalize edildikleri, Doğulu ve tarih-dışı bir kültürel gerçeklik alanına ait kılındıkları, bariz bir modernlik-gelenek karşıtlığına dayandırıldıkları ifade edilebilir. 

Bu kategoriye yerleştirilebilecek haberler arasında Suudi Arabistan başta olmak üzere Ortadoğu ülkelerinin uyguladıkları “dinsel baskı politikaları”nı konu edinen haberlerin öne çıktığı rahatlıkla belirtilebilir. 

Örneğin “Suudi Polisi MTV’deki Üç Arap Gencin Peşinde” başlıklı haber, MTV’de yayımlanan Resist the Power isimli belgeselin “Suudi Arabistan’ı nasıl karıştırdı”ğını konu edinmektedir. Haberde, Cidde’de yaşayan bazı Suudi gençlerin gündelik hayatlarını mercek altına aldığı belirtilen belgeselin, muhafazakarların tepkisini çektiği, belgesele karşı önce bir Facebook sitesi kurularak kamuoyu oluşturulduğu ve “nihayet Suudi din polisi(nin) belgesele konuk olan üç gencin peşine düştü”ğü ifade edilmektedir. Haberde muhafazakarlar, Facebook sitesi kuranlar ve Suudi din polisinin birbiriyle aynı aktörler mi yoksa farklı aktörler mi olduğu konusunda herhangi bir bilgi 
verilmemekte, yekpare kızgın bir muhafazakar kesimden söz edilmektedir. 

Belgeselde 24 yaşındaki Aziz’in “Facebook’ta tanıştığı ve hoşlandığı bir kızla sadece ailelerin girebildiği bir alışveriş merkezinde gizlice buluşma” çabasının, 20 yaşındaki Fatma’nın “kadınlar için siyah çarşaf giyme zorunluluğu olan ülkede, renkli çarşaf satın alma” uğraşının ve adalet ve eşitlik istediği belirtilen Ahmet’in “hemen tamamı yasak kitaplardan oluşan kütüphanesini kameraya göstere rek sansürcü yönetimden şikayet” edişinin anlatıldığı ifade edilmektedir. Haberde belgeselin MTV’nin Arapça kanalında yayımlandığı, böyle olmasına rağmen birçok Suudi vatandaşının bu belgeseli İnternetten izlediği bilgisi verilmektedir. Haber metninin sonunda yer alan ve bu belgeselin “son yıllarda reform çabası içinde olan ülke için bir test niteliği taşıyacağı” yönündeki ifade, habercinin oryantalist perspektifi hakkında fikir vermektedir.61 

Benzer bir haber “Suudi Kadınlar Polislere Savaş Açtı” haberidir. Suudi Arabistan’daki “katı İslami kuralların toplumda uygulanıp uygulanmadığını 
denetlemekle yükümlü ahlak polisi”nin geçirdiği “zor hafta”yı konu alan haberde, ülkenin iki farklı kentinde ahlak polisine saldırıldığını bildirmektedir. Haberde, “ailesinden olmayan bir erkekle parkta yürüyüşe çıkan bir kadının, kendilerini durduran ahlak polisini döverek hastanelik etmesi” ve “halka açık bir alanda yabancı bir erkekle görülen bir kadın(ın) ahlak polisinin aracına ateş açması” olaylarına yer verilmekte, kadınların ahlak polislerine karşı verdiği özgürlük mücadelesine vurgu yapılmaktadır. Yerel basın referans gösterilerek sunulan haberde, olaylarda yer alanların isimlerine ve olayların nedenlerine ilişkin olarak herhangi bir spesifik bilgi verilmemekte, genel bir değerlendirme yapılarak katı kurallar uygulayan Doğulu despotlara karşı isyan eden bilinçli modern kadın imgesi inşa edilmektedir.62 

Dünya sayfalarında geleneksel ve despotik Doğulu otoritelere karşı duran birçok “modern birey” haberine rastlanabilmektedir. 

Bu çerçevede “Kadın Sunuculardan ‘Zorla Türban’ İsyanı, “Sex and The City’ye Abu Dabi Engeli”, “Liberal Gazetecinin Baskı İstifası”, Pakistan’da ‘İstenmeyen Adam’ Oldu” vb. gibi haberler Doğulu olarak takdim edilen kültürel ve toplumsal gerçeklikleri Şarklılaştıran pek çok unsuru bünyesinde barındırmaktadır.63 

İrtica haberleri içerisinde öne çıkan unsurlardan biri de çarşaf haberleridir. Dönemsel olarak Avrupa’da gündeme gelen burka (peçeli çarşaf) yasağı, incelediğimiz dönemdeki dünya sayfalarında sıklıkla işlenen konulardan biridir. Fakat çarşaf konusunun gazetelerde yer bulması sadece söz konusu burka yasağı tartışmaları ile sınırlı değildir. Çarşaf, aynı zamanda bir kültürel sembol olarak ele alınmakta ve Doğulu bir imge olarak ötekileştirilmektedir. Aşağıda ele alınacak haberlerden birincisi burka yasağı tartışmalarıyla, ikincisi ise bir kültürel sembol olarak çarşaf imgesiyle ilintilidir. “Sarko’dan Meclise: Yasaklayın Çarşafı” başlıklı haber, Şarklılaştırma pratikleri bağlamında muhatabına önemli ipuçları sunmaktadır. Bu haber, herhangi bir spesifik yayın organı ismi vermeksizin Fransız basınına yaptığı referansla, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin “peçeli çarşafın kamuya açık yerlerde yasaklanması için hazırlanan 
yasa tasarısının vakti geçirilmeden parlamentoda onaylanması” isteğini gündeme taşımaktadır. Sarkozy’nin bu konudaki gecikme dolayısıyla dile getirdiği yakınmaya ve kararlılığa dikkat çeken haber, iki alt haberle beslenmektedir. “Eşini Eve Kapatacak” başlığını taşıyan birinci haber İtalya’da “peçeyle postaneye girdiği için 500 Euro para cezası ödeme riskiyle karşı karşıya kalan Amel Mamouri adlı Arap kadının kocası Bin Salih İbrahim”in demecine odaklanmaktadır. 

Haber, kocasına bağımlı, eve hapsolmuş Şarklı ve çarşaflı bir kadın portresini akla getirecek bir tarzda organize edilmiş ve “çaresiz koca”nın “eşinin evden dışarı çıkması” ile ilgili olarak aldığı karara odaklanılmıştır. Ne var ki, haber metninde “bundan böyle evden dışarı çıkamayacak. Elimden bir şey gelmiyor” diyerek bu “çaresizliği” pekiştiren bir dil seçimi yapılırken, haberin başlığında ceberrut Doğulu erkek figürüne atıfta bulunulmaktadır. Hangi haber kaynağı üzerinden edinildiği belli olmayan bu alt haberin yanında yer alan ikinci alt haber ise ilk bakışta, bu yasağın gerekli olmadığını belirten Almanya İçişleri Bakanı Thomaz de Maiziere’in muhalif bakışını öne çıkarmış gözükmektedir. Ne var ki, Maiziere’nin yasağa karşı çıkış gerekçesi olarak Almanya’da en fazla 100 kadının çarşaf giymesi gösterilmekte ve bunun mazur görülebileceği görüşünü akla getirmektedir. 

Yine Maiziere’nin İslam Konferansı’nda daha önemli sorunların tartışılması gerektiği ile ilgili görüşü vurgulanarak İslam’ın sorun üretme kapasitesi hatırlatılmaktadır. Burada ayrıca belirtilmesi gereken, habere ayrılan alanın %40’lık kısmında siyah çarşaflı ve peçeli bir kadın fotoğrafına yer verilirken, 
bu fotoğrafın karşısında haber alanının sol alt kısmında kravatını düzelten bir Sarkozy fotoğrafına yer verilmektedir.64 

    “Çarşaf giyen silahlı bir erkeğin” yaptığı soygundan bahseden “Sydney Çarşaflı Soygunu Konuşuyor” başlıklı haber ise, bir kültürel sembol olarak 
çarşafın dünya sayfalarında nasıl ötekileştirildiğine örnek teşkil etmektedir. Avustralya’da günün konusu olduğu söylenen bu olayla ilgili herhangi bir spesifik detaya yer verilmemekte, soygunun maliyeti, ne zaman gerçekleştiği, gerçek olay mahalli, olayın aktörleri hakkında somut ayrıntılar haber metninde kendisine yer bulamamaktadır. “Çarşaflı adam”ın tabancası karşısında “çaresiz 
kalan kurye”nin “içinde yüklü miktarda para bulunan çantayı verdi”ğini bildiren haber metni, şiddetin kültürelliği imgesini beslemektedir. 

Ne var ki, Avustralya’da yaşanan bir soygun olayından haber veren bu metinde çarşaf kelimesi, soygun kelimesinin 3 katı oranında kullanılmakta, bu da dünya sayfasında karşımıza çıkan bu haberin taşıdığı oryantalist yüke işaret etmektedir. Zira, çarşaflı olanın yaptığı eylem değil, Syndey’de çarşafla görünmek haber olarak değerlendirilmektedir. 

Bu durum, haberin son iki cümlesiyle daha da belirgin hale gelmektedir: “Avustralya’daki Müslüman kadınlar genellikle başörtüsü takıyor. Çarşaf giyen Müslüman kadın sayısının ise yok denecek kadar az olduğu belirtiliyor.”65 

Bu olayla ilgili olarak kullanılan fotoğrafsa, burka giymiş bir kadın fotoğrafıdır. Bu fotoğrafla verilmek istenen mesaj, bu kıyafeti giyenin aslında bir erkek olduğudur. Her ne kadar, bu fotoğraf bir kadın fotoğrafı olsa da çarşafın altından görünen geleneksel kıyafetin yeterince feminen bir görüntü arz etmediğine hükmedildiğin den bu fotoğraf, “çarşaf giyen silahlı bir erkeği” temsilen haber alanının neredeyse yarısını kaplayacak şekilde kullanılmıştır. 

Gerek burka yasağı ile ilgisi bağlamında gerek bir kültürel sembol olarak çarşaf konusu birçok başka habere de konu olmuş, bu haberlerde Doğulu bir unsur olarak çarşafın hem Batı’daki hem Doğu’daki gündelik hayata yansımaları haber yapılmıştır.66 

Çarşaf haberleri yanında, incelenen haberler içinde Şarklılaştırma sürecinin önemli bir unsuru olan egztotikleştirme eylemi de sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. 
“ABD Güzeline Miss Hizbullah Suçlaması”, “Çok Eşli Lider Aldatıldı mı?”, “ABD’nin En Güzel Kızı Müslüman”, “Dubai Yolcularına ‘Sevişmeyin’ Uyarısı”, 
“Konsere Katılanlar Tutuklandı” vb. haberler egzotik bir Doğu varsayımını popüler kültür alanında yeniden üretmektedir.67

Sonuç Yerine

Buraya kadar yapılan haber analizlerinin de gösterdiği gibi dünya sayfalarında karşımıza çıkan haberler “eylem”e değil, “öz”e yoğunlaşan bir habercilik yaklaşımıyla şekillendirilmiştir. Haber metinlerinde olayların detaylarına, niteliğine, yer, zaman, biçim ve faillerine ilişkin tasviri nitelikte bilgiye yeterince yer verilmemekte, onun yerine haber üreticisinin olayın özüne ilişkin kurgusu metnin merkezine yerleşmektedir. Haberin biricikliği ve kendine özgülüğü yerine genelgeçerliği ve diğer olaylarla benzerliğine dikkat çekilmektedir. 

Haber metni inşa edilirken, habere konu olan olayın “içeriği” yerine “bağlamı” sorunsallaştırılmakta, çoğunlukla içerik bağlama uygun olarak yeniden yaratılmaktadır. Haber metninde olayın biricikliği, kendine özgü yanları ve aktörleri ile ilgili detaylı bilgilere yer verilmediğinde sansasyon yaratmak ve haberi ilgi çekici kılmak da bir habercilik değeri olarak öne çıkmaktadır. 

Bu çerçevede dikkat çeken bir diğer husus da incelenen haberlerde haberin kaynağının ve yazarının çoğu kez ortada olmayışı, haberin anonimleştirilerek nesnelleştirilmeye çalışılmasıdır. İncelenen dönem ve mecralardaki dünya haberlerinin çok büyük bir kısmında haberi kaleme alan muhabirin imzası ya da haberin alıntılandığı kaynağın ismi yer almamakta, “iddia edildi” kalıbı sıklıkla kullanılmaktadır. Sterotiplerin yeniden üretimi söz konusu olduğunda bu anonimleştirme girişimi, metnin yazarına bir “imkan alanı” açmaktadır. 

İncelenen haberlerin öne çıkan özelliklerinden biri de keskin ikili karşıtlıklardan beslenerek Şarklılaştırma ediminde bulunmalarıdır. Özellikle modern-modern olmayan (olamayan) ve Doğu-Batı karşıtlıkları ekseninde örülen haberlerde modern olamamanın toplumsal, siyasal, ideolojik ve kültürel maliyetleri çeşitli imgeler üzerinden haber metnine yansıtılmaktadır. Said’in ve Hentch’in68 Batı’nın Doğu tahayyülüne ilişkin tasvirleri, incelenen haberlerde ortaya çıkmakta, Doğu negatif bir imaj olarak, Batı ise pozitif bir imaj olarak resmedilmeye devam etmektedir. Dünya sayfalarında Türkiye, Batılı/Batılılaşmış bir ülke olarak resmedilmekte, Türk dış politikasının önündeki en büyük tehlike olarak Doğu’yla özdeşleşmek gösterilmektedir. Şarklılaştırma faaliyetinin karşımıza çıktığı haber örneklerinde sadece Doğuyla ilgili haberler yapılma makta, ayrıca Batıdaki Doğu haberlerine de sıkça yer verilmektedir. Fiziksel olarak Batıda olduğu halde kültürel olarak Doğudan kurtulamayanlar hakkında yapılan birçok haber, Batıdaki Doğunun yarattığı problemleri yansıtmaktadır. 
Özellikle gündelik hayat haberlerinde, geleneksel unsurların Doğulu, modern unsurların Batılı kültürel iklimlerden beslenerek varlık buldukları ima edilmekte, Doğuya ait olduğu ihsas ettirilen ve kırsalın sınırları içine hapsedilen belirli imgeler yer yer kriminalize edilerek normalin, kentliliğin, Batının ve modernin sınırları çizilmeye çalışılmaktadır. 

Dünya haberlerinde dikkati çeken noktalardan biri de haber kurgularında 
11 Eylül sonrası güvenlikleştirme refleksinin baskın bir biçimde kendisini hissettirmesidir. Şiddetin kültürel bir eylem, terörün neredeyse İslam’la ilişkili bir faaliyetler bütünü olarak yansıtıldığı bir medya kültürü özellikle 
11 Eylül sonrasının siyasal atmosferinde sıklıkla karşımıza çıkmaya başlamıştır.69 Poole’un “teröre karşı savaş” doktrini etrafında şekillendiğini söylediği haber yapma tarzının 70 Hürriyet ve Habertürk gazetelerinin dünya sayfalarında da 
kendisine yer bulduğu söylenebilir. Şiddetin Doğuya ait, Doğu için sıradan bir kültürel fiil olarak takdim edildiği birçok haber karşımıza çıkmakta, birçok haberde terör İslam’la ve Müslümanlıkla özdeşleştirilmekte, İslam, sadece tehdit üretip üretmeme potansiyeline göre tasnif edilmekte, Arap İslamı, radikal İslam ve ılımlı İslam kategorileri devreye sokulmaktadır. Bu süreçte ılımlı İslam Türk İslamı ile radikal İslam ise Arap ve Fars İslamı ile özdeş kabul edilmektedir.

Söz konusu özdeşleştirme çabası ve diğer Şarklılaştırma pratikleri ötekileştirme, pasifleştirme, egzotikleştirme ve komik düşürme stratejilerinden  beslenmekte dir. Haber metinlerinde Şarklılaştırma ediminin nesnesi haline getirilenler, değişen ölçü ve zamanlarda öteki, pasif, egzotik ve komik unsurlar olarak yansıtılmaktadırlar. Örneğin zaman zaman öteki, zaman zaman egzotik bir unsur olarak resmedilen Şarklı kadın eve hapsolmuş, bağımlı bir varlık olarak sunulmakta, pasif ve ikincil bir konumda yer aldığı izlenimi haber metinlerinde 
karşımıza çıkmaktadır. Kadın ve kadınlarla ilgili haberler, Şarklılaştırma refleksinin yanında cinsiyetçi bir perspektifin de devreye girdiği haberler olarak nitelendirilebilir. Yine yer yer komik, yer yer öteki olarak sunulan Arap imgesi, pasifliği ve egzotikliği içerecek şekilde takdim edilmektedir. Bunun yanında çoğunlukla şiddetle, Batı-karşıtlığıyla ve durağanlıkla özdeşleştirilerek ötekileştirilen Doğu, kimi zaman da maneviyatla ilintilendirilerek egzotik leştirilmekte, bu da Walt Whitmann’ın şiirlerinde ya da Charles Wilkins’ın metinlerinde temsilini bulan ve oryantalizmin önemli kaynaklarından biri olarak nitelenen “Spritüel Doğu” yaklaşımının popüler kültürdeki karşılıklarının hala nasıl canlı olduğunu gözler önüne sermektedir. 

Doğulu olduğu düşünülen unsurlar, sözü edilen bu dört alt stratejiyle birlikte haberleştirilmekte, bu süreçte birçok kalıp yargı karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte haber metinlerinde karşılaşılabilecek ilgi çekici bir husus da zaman zaman negatif imajları besleyen durumlara tanıklık ettiği düşünülen Doğulu aktörleri, “özre tabi” bir durumun olup olmadığına bakılmaksızın, mevcut şartları dolayısıyla “mazur görme ve gösterme” çabasıdır. 

Haberlerde karşımıza çıkan bu unsurların varlığı, içselleştirilmiş oryantalizm yanında dış haberciliğin son dönemlerdeki örgütlenme biçimiyle de ilişkilidir. Yukarıda da bahsedildiği üzere incelenen haberlerin büyük bir kısmı imzasız haberlerdir. Bunun en temel gerekçesi, bu haberlerin medya kuruluşu ile ilintili herhangi bir muhabir tarafından üretilmeyip çeşitli kaynaklardan derlenmesidir. Bu derleme sürecinde, abonelik sistemiyle işleyen büyük haber ajansları yerine, bulvar gazetelerine enformasyon sunan İnternet siteleri ve haber portalları aktif biçimde kullanılmaktadır. Medya faaliyetleri içinde İnternet merkezli gazeteciliğin öne çıkması, haberin küreselleştiği düşüncesi ve dış muhabirlik kurumunun yüksek maliyet getirdiği kanaati dış haberle dış muhabir arasındaki mesafeyi arttırmış ve dış muhabirin dış haber üretimindeki rolünü azaltmıştır.71 
Bu süreci, habere doğrudan muhatap olan muhabir yerine, medya merkezin de faaliyet gösteren sayfa editörleri yönetmekte ve haberler üzerindeki merkezi kontrol artmakta, içerik, üslup ve dizayn itibariyle haberler tektip leşmeye başlamaktadır.

   Haber üretimi seçici bir süreçtir ve içinde haber yapanın aktif katılımını öngörür. Bir başka deyişle, neyin haber olup olmayacağı özünde onun toplumsal gerçeklik içindeki yerine göre değil, muhabirin ya da bir başka haber üreticisinin haber üretme/yaratma arayışındaki bir özne olarak neyi haber olarak görmek istediği ile ilgili bir durumdur. Habere yakın olanın muhabir olması durumunda söz konusu seçme eylemini gerçekleştiren kişi büyük oranda muhabir olmakta dır. Haberin konusuna ilişkin kendisine editör ya da yazı işleri  müdüründen bir direktif gelse dahi, haberi büyük oranda muhabir içeriklerini hazırlamaktadır. Zira o dışarıdadır ve dışarının bilgisine vakıf olduğu iddiasıyla oradadır. Dış muhabirin, dış haber üretim sürecinden dışlanması ve merkezi bir editöryal gözün sürece yön vermesi birbirine benzer birçok sterotipin haber metinlerinde yeniden dolaşıma sokulabilmesini kolaylaştırmaktadır.72 Haberi paylaşan ve üreten 
arasındaki mesafe arttıkça, haber metninde daha fazla kalıp yargıya rastlamak olası hale gelmektedir. Bu durum, bilgi akışının yönü dolayısıyla daha da fazla sorun oluşturmakta, Avrupa ve Amerikan medyasında yer alan oryantalist imgeler Türk medyasında yeniden üretilmekte, algılar, kalıplar ve yargılar herhangi bir eleştirel süzgeçten geçirilmeksizin Türkçeye tercüme edilmektedir. Bu da, çevresine Urry’nin “turist bakışı” olarak ifadelendirdiği bakışla bakan bir habercilik pratiğini beraberinde getirebilmektedir.73 

Turist bakışı, büyük oranda egzotik tecrübeler edinme istencine dayalı olarak ortaya çıkan bir bakma eylemidir.74 

“Turist bakışı”nın önemli bir özelliği de muhatap olduğu toplumsal gerçekliğin yaşayan, değişen, çelişkileriyle birlikte varolan, farklı aktörlere ve onlar arasındaki çatışmalara ev sahipliği yapan doğasını ıskalayabilmesi, söz konusu gerçekliği Şarklılaştırabilmesidir. Bu Şarklılaştırma ise, Habermas’ın ifade ettiği “tahrif edilmemiş iletişim” idealini medya için daha da ulaşılamaz kılmakta, söz yerine şiddetin, olgu yerine sansasyonun, ayrıntı yerine genellemenin daha değerli olduğu bir habercilik kültürü varlığını sürdürmeye devam etmektedir. 


EK-1: İncelenen Habertürk Haberleri

Habertürk gazetesinin Dünya bölümünde 5 Mayıs-5 Haziran 2010 tarihleri arasında yayımlanan ve bünyesinde Şarklılaştırma 
refleksinden/stratejisinden izler taşıdığı düşünülen haber başlıkları şunlardır.

1. “New York Bombacısı Uçakta Yakalandı”, 5 Mayıs 2010, s. 10.
2. “Taliban’ın 8 Alman Militan’ı Var”, 5 Mayıs 2010, s. 10. 
3. “Suriye’ye Yaptırımlar Uzatıldı”, 5 Mayıs 2010, s. 10.
4. “Muhaliflerden Yeni Tasarı”, 5 Mayıs 2010, s. 11. 
5. “Tahran’ın Milyoner Dilencileri”, 5 Mayıs 2010, s. 11.
6. “Sarko’dan Meclise: Yasaklayın Çarşafı”, 6 Mayıs 2010, s. 10. 
7. “166 Kişinin Katili Kasab’a İdam Cezası”, 7 Mayıs 2010, s. 10.
8. “Taliban Liderleri Sürgüne Gidecek”, 7 Mayıs 2010, s. 11. 
9. “Dubai Yolcularına ‘Sevişmeyin’ Uyarısı”, 7 Mayıs 2010, s. 11. 
10. “Sydney Çarşaflı Soygunu Konuşuyor”, 7 Mayıs 2010, s. 10.
11. “Bağdat’a Duvar Örülecek”, Habertürk, 8 Mayıs 2010. 
12. “İtalya’da Peçe Cezası Yayılıyor”, Habertürk, 8 Mayıs 2010, s. 10. 
13. “Konsere Katılanlar Tutuklandı”, Habertürk, 8 Mayıs 2010.
14. “Avusturalya’da Çarşafı Tartışıyor”, Habertürk, 9 Mayıs 2010, s.12.
15. “Fas Muhalefeti Elton John’a Savaş Açtı”, Habertürk, 9 Mayıs 2010, s.12.
16. “Çarşaf Yasağı Tasarımcıları Korkuttu”, 10 Mayıs 2010, s. 10. 
17. “Lübnan’dan Humus Hamlesi”, 10 Mayıs 2010, s. 10. 
18. “Haniye’ye Obama’dan Cevap Yok”, 10 Mayıs 2010, s. 10.
19. “Terör Eylemine 7 Bin Dolar Harcadı”, 10 Mayıs 2010, s. 10.
20. “Türkiye Boru Hattını Patlatan Militanları Astılar”, 10 Mayıs 2010, s. 10.
21. “Barzani’nin Ziyaret Tarihi Kesinleşmedi”, 11 Mayıs 2010, s. 10.
22. “’Obama’ya Mektup Gönderdik”, 11 Mayıs 2010, s. 10. 
23. “Bomba Düzenekli Ayakkabı”, 11 Mayıs 2010, s. 11.
24. “Irak’ta İşçilere Üçüz Saldırı”, 11 Mayıs 2010, s. 11.
25. “Filistinli Milyarder Arabulucu”, 12 Mayıs 2010, s. 10. 
26. “Filipinler’de Diktatör de Kazandı, Demokratlar da”, 12 Mayıs 2010, s. 10.
27. “’Pakistan Hükümeti Ladin’in Yerini Biliyor’”, 12 Mayıs 2010, s. 11.
28. “Taliban’dan Yeni Gaz Saldırısı”, 12 Mayıs 2010, s. 11.
29. “Fransa’dan Çarşaf Yasağına İlk Adım”, 12 Mayıs 2010, s. 11.
30. “’Irak Yeni bir Etnik Çatışmanın Eşiğinde’, 12 Mayıs 2010, s. 11.
31. “Iraklılar Kurtlar Vadisi İzliyor”, 12 Mayıs 2010, s. 11. 
32. “Bush’un ‘Şer Ekseni’ne İsrail’den Revizyon: İran, Suriye ve K. Kore’yi Suçladılar”, 13 Mayıs 2010, s. 11.
33 “Tayland’da Gerilim Tırmanıyor”, 13 Mayıs 2010, s. 11.
34 “Karikatüriste Saldırı”, 13 Mayıs 2010, s. 11.
35. Tülin Daloğlu, “Türkiye, İran’ın Samimi Olmadığını Anlayacak”, 13 Mayıs 2010.
36. “Mülteci Kampına ABD Yardımı”, 13 Mayıs 2010, s. 11.
37. “Afganistan’da Gizemli Hastalık”, 13 Mayıs 2010, s. 11. 
38. “Kudüs Konusunda Konuşmayın”, 14 Mayıs 2010, s. 10.
39. “Ankara Washington’dan İran Haberi Bekliyor”, 14 Mayıs 2010, s. 10.
40. “İngiliz Hükümetinde İlk Müslüman Kadın Bakan”, 14 Mayıs 2010, s. 10. 
41. “Erdoğan Tahran’a Gitmiyor”, 15 Mayıs 2010, s. 10. 
42. “El Kaide’ye ‘Savaş Bakanı’”, 15 Mayıs 2010, s. 10.
43. “İsrail’den Bar Refaeli’ye iPad Cezası”, 16 Mayıs 2010, s. 12.
44. “108 Militan Öldürüldü”, 16 Mayıs 2010, s. 13.
45. “Karikatüristin Evi Kundaklandı”, 16 Mayıs 2010, s. 13.
46. “Obama’yı Endonezya’da Öldüreceklerdi”, 16 Mayıs 2010, s. 13.
47. “İran’dan Döndü Sarkozy Karşıladı”, 17 Mayıs 2010, s. 10.
48. “Birleşik İslam Devleti Kuralım”, 17 Mayıs 2010, s. 10.
49. “Muhalefet Liderine Gözaltı”, 17 Mayıs 2010, s. 11.
50. “’Embesil’ Hakaretini ‘İltifat’ Kabul Etti”, 17 Mayıs 2010, s. 11.
51. “Liberal Gazetecinin Baskı İstifası”, 17 Mayıs 2010, s. 11.
52. “Pakistan’da ‘İstenmeyen Adam’ Oldu”, 17 Mayıs 2010, s. 11.
53. “ABD’nin En Güzel Kızı Müslüman”, 18 Mayıs 2010, s. 10.
54. “Başbakan Katili Tahran’a İade Ediliyor”, 18 Mayıs 2010, s. 11.
55. “Sex and The City’ye Abu Dabi Engeli”, 18 Mayıs 2010, s. 11.
56. “Mısır Hamas ile Bağını Kesti”, 18 Mayıs 2010, s. 11.
57. “’Türkiye’nin Nükleer Tecrübesi Yok, Risk Alıyor’”, 18 Mayıs 2010, s. 10.
58. “Takas Restleşmesi”, 19 Mayıs 2010, s. 10.
59. Tülin Daloğlu, “’Hayır Diyeceğiz”, 20 Mayıs 2010, s. 10. 
60. “Fransa’da Çarşaflı Kadına Saldırı”, 20 Mayıs 2010, s. 10. 
61. “Mugabe’den Kim’e Hayvan İkramı”, 20 Mayıs 2010, s. 10. 
62. “Bangok Yandı, İsyan Bastırıldı”, 20 Mayıs 2010, s. 10.
63. “Özbek Üniversitesi’ne Saldırı”, 20 Mayıs 2010. 
64. “Suriye ve Lübnan’a Gidecek”, 21 Mayıs 2010, s. 10.
65. “Hamas’lı vekil 4 Yıl Sonra Serbest “, 21 Mayıs 2010, s. 10. 
66. “İran’a Dönerse İdam Edilecek”, 21 Mayıs 2010, s. 10. 
67. “Obama, Ahmedi’nin Ensesinde”, 21 Mayıs 2010, s. 10. 
68. “Cameron Dört Gözle ‘CARLA’yı Bekliyor”, 22 Mayıs 2010, s. 10. 
69. “İsrail Tahran’ı Nasıl Durduracak?”, 22 Mayıs 2010, s. 10. 
70. “Kudüs’e Girişi Yasaklandı”, 22 Mayıs 2010, s. 10. 
71. “Beckham Cephede Silaha Sarıldı”, 23 Mayıs 2010, s. 13. 
72. “Almanya’da Gözler İslam Seminerinde”, 23 Mayıs 2010, s. 13. 
73. “Suudi Kadınlar Polislere Savaş Açtı”, 23 Mayıs 2010, s. 13. 
74. “’İsrail ile Toprak Takasına Hazırız”, 23 Mayıs 2010, s. 13. 
75. “Yemenli İmam ABD’yi Tehdit Etti”, 24 Mayıs 2010, s. 10.
76. “İstanbul’daki Somali Liderinin Sarayı Kuşatma Altında”, 24 Mayıs 2010, s. 10. 
77. “’Tutuklular Kesinlikle Casus’”, 24 Mayıs 2010, s. 10.
78. “İsrail Füze Yağmuruna Hazırlanıyor”, 24 Mayıs 2010, s. 10.
79. “’Taliban Parayla Öldürüyor’”, 24 Mayıs 2010, s. 10.
80. Umut Tütüncü, “Erdoğan’dan Tahran’a ‘Sessizlik’ Çağrısı”, 24 Mayıs 2010, s. 11.
81. “’Seçim Öncesi Sözümü Tutamadım Özür Dilerim’”, 24 Mayıs 2010, s. 11. 
82. “İran Mektubunu UAEK’ye Sundu”, 25 Mayıs 2010, s. 10.
83. “Sarkozy’den Erdoğan’a: Kaygılar Var”, 25 Mayıs 2010, s. 10.
84. “ABD Basını Türkiye’ye Yüklendi”, 25 Mayıs 2010, s. 10.
85. “Pentagon Ortadoğu’da Faaliyette”, 26 Mayıs 2010, s. 10.
86. “Clinton: İran Hile Yapıyor”, 26 Mayıs 2010, s. 11.
87. “’Türkiye İsrail’e Nota Vermedi’”, 26 Mayıs 2010, s. 11. 
88. “Kefaletle Serbest Bırakıldı”, 26 Mayıs 2010, s. 11.
89. “İsrail’de Chomsky Protestosu”, 26 Mayıs 2010, s. 11. 
90. “Saddam’a Sübyancı Komplosu”, 27 Mayıs 2010, s.10. 
91. “Gazze’ye Yardım Filosu Bugün Yola Çıkıyor”, 27 Mayıs 2010, s. 10.
92. “Hizbullah’tan İsrail’e Tehdit”, 27 Mayıs 2010, s. 10.
93. “Gazze’ye Hava Saldırısı”, 27 Mayıs 2010, s. 10.
94. “New York’ta Camiye Onay Çıktı”, 27 Mayıs 2010, s. 11.
95. “’Birçok Suikast Atlattım’”, 27 Mayıs 2010, s. 11.
96. “Irak Havayolları Kapatıldı”, 27 Mayıs 2010, s. 11.
97. “Tayland’da Bombalı Saldırılar”, 27 Mayıs 2010, s. 11. 
98. “ABD’nin Yeni Düşmanı ‘Cihad Jane’ler”, 28 Mayıs 2010, s. 10. 
99. “Pakistan Youtube Yasağını Kaldırdı”, 28 Mayıs 2010, s. 10. 
100. “Kısa Etek Satana Ruhsat İptali”, 28 Mayıs 2010, s. 11. 
101. “Müslümanları Kızdıran Kampanya”, 29 Mayıs 2010, s. 10.
102. “Pakistan’da Camilere Saldırı”, 29 Mayıs 2010, s. 10. 
103. “El Kaide Bombacı Bulamıyor”, 29 Mayıs 2010, s. 10. 
104. “Arena’dan Irak’a Transfer”, 29 Mayıs 2010, s. 10.
105. “Yemin Edip Göreve Başladı”, 29 Mayıs 2010, s. 10.
106. “Chomsky Şii Lider Fadlallah ile Görüştü”, 29 Mayıs 2010, s. 12. 
107. “Casus Güvercin Gözaltında”, 30 Mayıs 2010, s. 10. 
108. “Guantanamo’da 48 ‘Masum’ Var”, 30 Mayıs 2010, s. 10.
109. “Bahreyn’e İlk Seks Mağazası Açıldı”, 30 Mayıs 2010, s. 13. 
110. “Biri Suriye’yi Uzaydan Gözetliyor”, 31 Mayıs 2010, s. 10.
111. “Kadın Sunucular Kapalı Giyinmeye Karşı Çıktı”, 31 Mayıs 2010, s. 10. 
112. “Militanların Sığınağı Bombalandı”, 31 Mayıs 2010, s. 10.
113. “Tren Terörüne Operasyon”, 31 Mayıs 2010, s. 10.
114. “PJAK Operasyonu Can Aldı”, 31 Mayıs 2010, s. 11.
115. “Irak’ta Milyarlarca Dolar Yolsuzluk”, 1 Haziran 2010, s. 11. 
116. “Ordudan Taliban’a Operasyon”, 1 Haziran 2010, s. 11. 
117. “’Hayvanlar Deney İçin Yaratıldı’”, 1 Haziran 2010, s. 11. 
118. “Barış Şurasına Burkalı Saldırı”, 3 Haziran 2010, s. 10. 
119. “Bollywood Oscar’larına Savaş Suçları Protestosu”, 3 Haziran 2010, s. 10.
120. “Mürettebat Korsanları Öldürdü”, 5 Haziran 2010, s. 12.
121. “Nasrallah: Türkiye’yi Takdir Ediyorum”, 5 Haziran 2010, s. 12. 
122. “Papa’yı Gördü Saçmaladı”, 5 Haziran 2010, s. 12.
123. “’Hamas’ın Eli Güçlendi”, 5 Haziran 2010, s. 12.


EK-2: İncelenen Hürriyet Haberleri

Hürriyet gazetesinin Dünya bölümünde 5 Mayıs-5 Haziran 2010 tarihleri arasında yayımlanan ve bünyesinde Şarklılaştırma refleksinden/
stratejisinden izler taşıdığı düşünülen haber başlıkları şunlardır:

1. “İran Neden Brezilya’yı Arabulucu Seçti?”, 5 Mayıs 2010, s.22
2. “Bombacı Pakistanlı”, 5 Mayıs 2010, s. 22. 
3. “Bombacı Uçağa Nasıl Bindi”, 6 Mayıs 2010, s. 24.
4. “Ermeniler Ağrı Dağını Klonlayacak”, 7 Mayıs 2010, s. 27. 
5. “Times Meydanı’na Taliban Bombası”, 7 Mayıs 2010, s. 27.
6. “’Barzani’nin Kızıyla Aşk’ı Yazdı, İşkenceyle Öldürüldü”, 8 Mayıs 2010, s. 31. 
7. “İran’dan Güvenlik Konseyi Üyelerine Yemek Diplomasisi”, 8 Mayıs 2010, s. 31. 
8. “Faslı AK Parti’den Elton John’u Yakalayın”, 8 Mayıs 2010, s. 31. 
9. “İsrail Filistin Müzakereleri Yeniden Başlıyor”, 10 Mayıs 2010, s. 16.
10. “İran 5 PJAKlı Teröristi Astı”, 10 Mayıs 2010, s. 16. 
11. “Masaj Pabucu mu, Yürüyen Bomba mı?” 11 Mayıs 2010, s. 24. 
12. “Somalili Korsanlara İnanılmaz Ceza”, 12 Mayıs 2010, s. 24. 
13. “Ahmedi İnsafa Geldi: Amerikalı Dağcıların Annelerine İzin Çıktı”, 12 Mayıs 2010. 
14. “İsrail Başbakanı Netanyahu Haham Gibi Konuştu: Kuran’da Kudüs Yok”, 13 Mayıs 2010, s. 23.
15. “İlk Müslüman Kadın Bakan”, 14 Mayıs 2010, s. 28. 
16. Nerdun Hacıoğlu, “Peres’e Rus Gümrüğünde Face Control”, 15 Mayıs 2010, s. 31.
17. “300 Bin Dolara Özgürlüğüne Kavuşuyor”, 16 Mayıs 2010, s. 31. 
18. “Tayland’da Kızıl Kıyamet”, 16 Mayıs 2010, s. 31. 
19. “Irak’ta Sonuç Aynı”, 17 Mayıs 2010, s. 26.
20. “Fransız Öğretmene Karşı İranlı İki Mahkum”, 17 Mayıs 2010, s. 26.
21. “Tahran’da Son Tango”, Hürriyet, 17 Mayıs 2010, s. 26.
22. “Suudilerden Devrim Gibi Karar: Kızlar Diri Diri Yanmayacak”, 18 Mayıs 2010.
23. Arzu Çakır Morin, “Paris-Tahran Hattında Mahkum Takası”, 18 Mayıs 2010, s. 23. 
24. “Sydney’den Avrupa’ya Protesto”, 18 Mayıs 2010, s. 23.
25. “Mahkum Takası Tamam”, 19 Mayıs 2010, s. 17.
26. “NATO Konvoyuna İntihar Saldırısı”, 19 Mayıs 2010, s. 17.
27. “Obama’nın Zeytuni Halasına İltica Hakkı”, 19 Mayıs 2010, s. 17.
28. “Tutsak Çocukları İçin Çarşafa Girdiler”, 19 Mayıs 2010, s. 17.
29. “Fransa’da Peçe Yasağı Kabine’den Geçti”, 20 Mayıs 2010, s. 16. 
30. “Türkiye’nin Yıldızı Parladı”, 20 Mayıs 2010, s. 16. 
31. “Pakistan’da Facebook ve Youtube’a Yasak”, 21 Mayıs 2010, s. 28.
32. “Batı Kurallarını İstemiyorlar”, 22 Mayıs 2010, s. 25.
33. “Suudi Arabistan’da Emo’cu Kızlara Tutuklama”, 23 Mayıs 2010, s. 23. 
34. “Gazze Gemileri Yolda”, 23 Mayıs 2010, s. 23. 
35. “ABD Güzeline Miss Hizbullah Suçlaması”, 24 Mayıs 2010, s. 24.
36. “Obama’nın ‘Vur’ Emrine Misilleme”, 24 Mayıs 2010, s. 24.
37. “Tayland’da Temizlik Vakti”, 24 Mayıs 2010, s. 24.
38. “Somali’de İslamcılar Saraya Saldırdı”, 24 Mayıs 2010, s. 24.
39. “İran’da Kadınlara Laf Atan Sürücülere Ceza”, 25 Mayıs 2010, s. 23.
40. “Batı Trakya’da Şeriat Kaldırılsın”, 25 Mayıs 2010, s. 23.
41. “WP: Türkiye ile ABD İlişkileri Gerilebilir”, 25 Mayıs 2010, s. 23.
42. “Polis Uzun Etek Giydirecek”, 26 Mayıs 2010, s. 26.
43. “İran’ın Takas Mektubunda Boşluklar Var”, 26 Mayıs 2010, s. 26.
44. “CIA, Saddam’a Gay Seksli Kaset Komplosu Kurmuş”, 27 Mayıs 2010, s. 27.
45. “İsrail Sert Çıktı: O Gemilere Hiç Gerek Yok”, 27 Mayıs 2010, s. 27.
46. “Gazze’ye Geçit Yok”, 28 Mayıs 2010, s. 25.
47. “Müslümanların Tepkisini Çeken Afiş”, 28 Mayıs 2010, s. 25.
48. “Ahmedi Camisine Taliban Saldırdı”, 29 Mayıs 2010, s. 25. 
49. “Akdeniz’de Gazze Alarmı”, 29 Mayıs 2010, s. 25.
50. “Müslüman Facebook Kurdular”, 29 Mayıs 2010, s. 25.
51. “İspanya’da Peçe Yasağı”, 29 Mayıs 2010, s. 25.
52. “ABD: Onay Almadan Tahran’a Gittiler”, 30 Mayıs 2010, s. 25.
53. “Pakistan Casusu Güvercin Yakalandı”, 30 Mayıs 2010, s. 25. 
54. “ABD, Afganistan’da Yanlışlıkla Vurmuş”, 30 Mayıs 2010, s. 25.
55. “Kadın Sunuculardan ‘Zorla Türban’, 31 Mayıs 2010, s. 26. 
56. “Akdeniz’de Köşe Kapmaca”, 31 Mayıs 2010, s. 26. 
57. “İsrail İran’a Denizaltı Yolladı”, 31 Mayıs 2010, s. 26.
58. “Barzani: Türkiye Kürdistan’a Saygı Göstersin”, 31 Mayıs 2010, s. 26.
59. “İsrail’e Kınama Yağıyor”, 1 Haziran 2010, s. 23. 
60. “Evden Kaçan Çocuk Gelinleri Kamçıladılar”, 1 Haziran 2010, s. 23.
61. “3 Numara Öldürüldü”, 2 Haziran 2010, s. 23.
62. “Mısır İnsafa Geldi, Gazze Sınırını Açtı”, 2 Haziran 2010, s. 23. 
63. “İsrail ABD’yi Zora Soktu”, 2 Haziran 2010, s. 23. 
64. “Suudi Polisi MTV’deki Üç Arap Gencin Peşinde”, 3 Haziran 2010, s. 19. 
65. “Dışarıda Kıyamet, İçeride Barış”, 3 Haziran 2010, s. 19. 
66. “Netanyahu: Aşk Gemisi Değildi”, 4 Haziran 2010, s. 25. 
67. “Biden: İsrail Müdahalesi Haklı”, 4 Haziran 2010, s. 25. 
68. “Çok Eşli Lider Aldatıldı mı?”, 5 Haziran 2010, s. 33.


DİPNOTLAR;

1 Nico Carpentier, Understanding Alternative Media, Buckingham: Open University Press, 2008, s. 12-20.
2 Örnek olarak bkz. Edward S. Herman, Noam Chomsky, Manufacturing Consent: The Political Economy of the Mass Media, Vintage: Londra, 1994. Bu kullanım biçiminin 
en temel sorunu, özcü ve dışlayıcı bir tavır içerisinde araştırma nesnesine yaklaşması ve “ana akım” olarak betimlenen medyanın tüm tarih ve toplumlar için aynı şekilde işleyen 
bir biçimde takdim edilmesi, medyayı “yanlış bilinç” taşıyan bir zihinsel ifsat aygıtı olarak değerlendirmesidir. Aydin ve Hammer’ın belirttikleri gibi araştırma nesnesini “negatif 
medya temsillerinin pasif kurbanları olarak göstermek”, medya araştırmaları için önemli bir sorundur. Cemil Aydin & Juliane Hammer, “Muslims and Media: Perceptions, Participation, 
and Change”, Cont Islam, n. 4, 2010, s. 3. 
3 Edward Said, Orientalism, New York: Pantheon Books, 1978, s. 2.
4 Yücel Bulut, Oryantalizmin Eleştirel Kısa Tarihi, İstanbul: Yöneliş Yayınları, 2001, s. 10. 
5 Bryan S. Turner, Orientalism, Postmodernism and Religion, Londra: Routledge, 1994, s. 5. 
6 Edmund Burke III ve David Prochaska, “Introduction: Orientalism from Postcolonial Theory to World History”, iç. Edmund Burke III ve David Prochaska (der.), Genealogies 
of Orientalism: History, Theory, Politics, Nebraska: University of Nebraska Press, 2008, s. 1. Ayrıca bkz. Mahmut Mutman, “Şarkiyatçılık / Oryantalizm”, iç. Uygur Kocabaşoğlu, 
(der.), Modern Türkiye’de Siyasî Düs¸ünce: Modernles¸me ve Batıcılık, c. 3, İstanbul: I·letis¸im Yayınları, 2002.
7 Mahmut Mutman, “Under the Sign of Orientalism: The West vs. Islam”, Cultural Critique, 23, s. 169.
8 Carel Bertram, Imagining the Turkish House, Texas: University of Texas Press, 2008.
9 Semra Germaner ve Zeynep İnankur, Turkey and Orientalism, Turkish Cultural Service Foundation, 1989.
10 Matthew Gumpert, “‘Everyway that I can’: Auto-Orientalism at Eurovision 2003”, iç. Ivan Raykoff ve Robert Deam Tobin (der.), A Song for Europe: Popular Music and Politics in 
the Eurovision Song Contest, Ashgate Publishing, 2007, s. 157. 
11 Hilmi Yavuz, “Modernleşme: Parça mı, Bütün mü? Batılılaşma: Simge mi, Kavram mı?”, Modernleşme ve Batıcılık, c. 3, İstanbul: İletişim Yayınları, 2002, s. 212-218. 
12 Sadik Jalal Al-Azm, “Orientalism in Reverse”, Khamsin: Journal of Revolutionary Socialists of the Middle East, n. 8, 1981, ss. 5-26.
13 Ussama Makdisi, “Ottoman Orientalism”, American Historical Review, c. 107, n. 3, 2002, ss. 768-96.
14 Milica Bakic-Hayden, “Sürekli Çoğalan Oryantalizmler: Eski Yugoslavya Örneği”, Çev. Birgül Koçak, iç. Aytaç Yıldız (Der.), Oryantalizm: Eleştiri Metinleri, Ankara: Doğu-Batı 
Yayınları, 2007, s. 356-357.
15 Bakic-Hayden, Sürekli Çoğalan Oryantalizmler, s. 362.
16 Yuko Kikuchi, Japanese Modernisation and Mingei Theory, Cultural Nationalism and Oriental Orientalism, New York: Routledge Curzon, 2004, s. 153. 
17 Aktaran A. L. MacAffie, Orientalism. London: Longman, 2002, s. 128. 
18 Arif Dirlik, “Chinese History and the Question of Orientalism”, History and Theory, c. 35, n. 4, 1996, s. 96; Arif Dirlik, Post-Colonial Aura, Third World Criticism in the Age of 
Global Capitalism, Boulder: Westview, 1997, s. 108.
19 Little’ın ile Lutz ve Collins’in yaptıkları çalışmada gösterdikleri üzere Araplar, Afrikalılar ve Asyalılar Batı toplumsal bağlamı içinde oryantalist stratejiler eşliğinde temsil edilmeye 
devam etmektedir. Douglas Little, American Orientalism: The United States and the Middle East since 1945, Chapel Hill & Londra: The University of North Carolina Press, 
2004; Catherine A. Lutz ve Jane L. Collins, Reading National Geographic, Chicago: University of Chicago Press, 1993.
20 Kararname-i Âlî’den aktaran Orhan Koloğlu, “Medya-Devlet ve Sermaye”, Birikim, n. 117, s. 69.
21 Paul Heyer, Communications and History: Theories of Media, Knowledge, and Civilization, New York, Greenwood Press, 1988, s. 11.
22 Şerif Mardin, “Batıcılık”, iç. Mümtaz’er Türköne ve Tuncay Önder (der.), Türk Modernleşmesi, İstanbul: İletişim Yayınları, 4. Baskı, 1995, s. 9.
23 S¸ükrü Haniogˆlu, “Batıcılık”, iç. Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c. 5, İstanbul: I·letis¸im Yayınları, 1985, s. 1382. Daha detaylı bilgi için bkz. Uygur Kocabaşoğlu 
(der.), Modern Türkiye’de Siyasî Düs¸ünce: Modernles¸me ve Batıcılık, c. 3, İstanbul: I·letis¸im Yayınları, 2002; Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’nin Siyasî Hayatında Batılılas¸ma 
Hareketleri, I·stanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2004; Ş. Tufan Buzpınar, “Celal Nuri’s Concepts of Westernization and Religion”, Middle Eastern Studies, c. 42, n. 2, ss. 
247-258. Karşılaştırmalı bir analiz için bkz. Ashis Nandy, Intimate Enemy: Loss and Recovery of Self under Colonialism, Delhi: Oxford University Press, 1983; Syed Hussein 
Alatas, “The Captive Mind and Creative Development”, International Social Science Journal, c. 26, n. 4, 1974.
24 Meyda Yeğenoğlu, Colonial Fantasies: Towards a Feminist Reading of Orientalism, Cambridge: Cambridge University Press, 1998, s. 129. 
25 Meltem Ahıska, “Occidentalism: The Historical Fantasy of the Modern”, South Atlantic Quarterly, c. 102, n. 2-3, 2003, s. 351.
26 Said Faiq, Cultural Encounters in Translation From Arabic, Bristol: Multilingual Matters Limited, 2004, s. 20. 
27 Xiaomei Chen, Maocu oksidentalizm ve Batılı oryantalizm arasında kıyaslama yapar ve Batılı oryantalizmin “dış tahakküm”ün, Maocu oksidentalizmin ise “iç baskı”nın bir aracı 
olarak kullanıldığını öne sürer. Xiaomei Chen, Occidentalism: A Theory of Counter-Discourse in Post-Mao China, New York: Oxford University Press, s. 7. Oksidentalizm 
konusunda aydınlatıcı bir çerçeve için bkz. Alim Arlı, Oryantalizm, Oksidentalizm ve Şerif Mardin, İstanbul: Küre Yayınları, 2003.
28 Hasan Bülent Kahraman, “İçselleştirilmiş, Açık ve Gizli Oryantalizm ve Kemalizm”, Doğu-Batı, n. 20, Ankara, 2002, s. 184. 
29 Sabri Ateş, “Oryantalizm ve ‘Bizim Doğumuz’”, Doğudan, c. 1, n. 1, 2007. 
30 Mutman, “Under the Sign...” s. 192. 
31 Medyadaki oryantalist temsiller söz konusu olduğunda Edward Said’in ilk baskısı 1981 yılında yapılan Covering Islam isimli kitabının açtığı ufuk, alanda çalışma yapan 
araştırmacılar açısından hâlâ değerini korumaktadır. Said’in bu çalışması Batı’daki oryantalizm çalışmaları ile ilgili olarak yazdığı ve bugün bir klasik haline gelen Orientalism 
isimli eserindeki teorik çerçeveden hareketle Batı medyasındaki İslam imajını araştırmaktadır. Edward Said, Covering Islam: How the Media and the Experts Determine 
How We See the Rest of the World, New York: Vingate Books, 1997. 
32 İbrahim Al Dakuki, “Arab and Turkish Images of Each Other”, iç. Tahar Labib (der.), Imagining the Arab Other: How Arabs and Non-Arabs View Each Other, Londra: I. B. 
Tauris, 2008, s. 293. 
33 Ulf Hannerz, Foreign News: Exploring the World of Foreign Correspondents, Chicago: University of Chicago Press, 2004, s. 3.
34 Tony Harcup ve Deidre O’Neill, “What is News? Galtung and Ruge Revisited”, Journalism Studies, c. 2, n. 2, 2001, ss. 261-280. 
35 Mücahit Küçükyılmaz ve Hakan Çopur, Türk Basınında Dış Habercilik, Ankara: SETA Yayınları, 2010, s. 67. 
36 Daha geniş bilgi için bkz. Zeynep Karahan Uslu, “Yazılı ve Görsel Medyada Magazinelleşmenin Tarihsel ve Sosyolojik Dinamikleri,” İletişim, n. 12, 2001, s. 1-23; 
Hakan Ergül, Televizyonda Haberin Magazinelleşmesi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2001. Ayrıca dış haberler editörlerinin konuya yaklaşımı ve beyanları için Küçükyılmaz 
ve Çopur’un çalışmasına bakılabilir. Bir örnek olarak bkz. “Türk basınında dış politikanın ve dış politikaya dair haberlerin ilgi görmediği inancı var. Magazin konuları ya da dış 
politikanın magazinsel boyutu daha çok ilgi görüyor, çünkü daha kolay ve eğlenceli. Mesela Sarkozy’nin attığı önemli bir imzadan çok Sarkozy-Bruni ilişkisi daha çok ilgi çekiyor.” 
Küçükyılmaz ve Çopur, Türk Basınında Dış Habercilik, s.76-77.
37 Mari Holmboe Ruge ve Johan Galtung, “The Structure of Foreign News: The Presentation of the Congo, Cuba, and Cyprus Crises in Four Norwegian Newspapers”, Journal of Peace 
Research, c. 2, n. 1, 1965. s. 70-71.
38 Herbert J. Gans, Deciding What’s News: A Study of CBS Evening News, NBC Nightly News, Newsweek, and Time, Londra: Constable, 1980, s. 8.
39 Gans, Deciding What’s News, s. 80.
40 Bkz. Ateş, Oryantalizm ve ‘Bizim Doğumuz’,
41 “ABD’nin Yeni Düşmanı ‘Cihad Jane’ler”, Habertürk, 28 Mayıs 2010, s. 10.
42 “Obama’nın ‘Vur’ Emrine Misilleme”, Hürriyet, 24 Mayıs 2010, s. 24.
43 “Yemenli İmam ABD’yi Tehdit Etti”, Habertürk, 24 Mayıs 2010, s. 10. Arap isimlerinin birçok farklı şekilde Türkçeleştirildiğini görebiliyoruz. Burada da iki farklı yazım söz konusudur: 
“El-Avlaki” ve “el Evlaki”. 
44 “Almanya’da Gözler İslam Seminerinde”, Habertürk, 23 Mayıs 2010, s. 13.
45 “Müslümanları Kızdıran Kampanya”, Habertürk, 29 Mayıs 2010, s. 10.
46 “Müslümanların Tepkisini Çeken Afiş”, Hürriyet, 28 Mayıs 2010, s. 25.
47 “Barış Şurasına Burkalı Saldırı”, Habertürk, 3 Haziran 2010, s. 10.
48 “El Kaide Bombacı Bulamıyor”, Habertürk, 29 Mayıs 2010, s. 10; “Obama’yı Endonezya’da Öldüreceklerdi”, Habertürk, 16 Mayıs 2010, s. 13; “New York Bombacısı Uçakta Yakalandı”, 
Habertürk, 5 Mayıs 2010, s. 10; “İstanbul’daki Somali Liderinin Sarayı Kuşatma Altında”, Habertürk, 24 Mayıs 2010, s. 10; “Bangok Yandı, İsyan Bastırıldı”, Habertürk, 20 Mayıs 
2010, s. 10; “Masaj Pabucu mu, Yürüyen Bomba mı?” Hürriyet, 11 Mayıs 2010, s. 24; “NATO Konvoyuna İntihar Saldırısı”, Hürriyet, 19 Mayıs 2010, s. 17; “Tayland’da Temizlik 
Vakti”, Hürriyet, 24 Mayıs 2010, s. 24; “’Barzani’nin Kızıyla Aşk’ı Yazdı, İşkenceyle Öldürüldü”, Hürriyet, 8 Mayıs 2010, s. 31; “Suudilerden Devrim Gibi Karar: Kızlar Diri 
Diri Yanmayacak”, Hürriyet, 18 Mayıs 2010, s. 23; “Somalili Korsanlara İnanılmaz Ceza”, Hürriyet, 12 Mayıs 2010, s. 24; “Karikatüristin Evi Kundaklandı”, Habertürk, 16 Mayıs 
2010, s. 13; “Pakistan’da Camilere Saldırı”, Habertürk, 29 Mayıs 2010, s. 10.
49 “İran’da Kadınlara Laf Atan Sürücülere Ceza”, Hürriyet, 25 Mayıs 2010, s. 23. 
50 “İran’a Dönerse İdam Edilecek”, Habertürk, 21 Mayıs 2010, s. 10.
51 “300 Bin Dolara Özgürlüğüne Kavuşuyor”, Hürriyet, 16 Mayıs 2010, s. 31; “Ahmedi İnsafa Geldi: Amerikalı Dağcıların Annelerine İzin Çıktı”, Hürriyet, 12 Mayıs 2010, s. 
24; “Fransız Öğretmene Karşı İranlı İki Mahkum”, Hürriyet, 17 Mayıs 2010, s. 26; Arzu Çakır Morin, “Paris-Tahran Hattında Mahkum Takası”, Hürriyet, 18 Mayıs 2010, s. 23; 
“Başbakan Katili Tahran’a İade Ediliyor”, Habertürk, 18 Mayıs 2010, s. 11; “İran’dan Döndü Sarkozy Karşıladı”, Habertürk, 17 Mayıs 2010, s. 10; “’Tutuklular Kesinlikle Casus’”, 
Habertürk, 24 Mayıs 2010, s. 10; “Kefaletle Serbest Bırakıldı”, Habertürk, 26 Mayıs 2010, s. 11.
52 “Erdoğan Tahran’a Gitmiyor”, Habertürk, 15 Mayıs 2010, s. 10; “Takas Restleşmesi”, Habertürk, 19 Mayıs 2010, s. 10; “Tahran’da Son Tango”, Hürriyet, 17 Mayıs 2010, s. 26; 
“İran’ın Takas Mektubunda Boşluklar Var”, Hürriyet, 26 Mayıs 2010, s. 26. “İran Mektubunu UAEK’ye Sundu”, Habertürk, 25 Mayıs 2010, s. 10; “İran’dan Güvenlik Konseyi 
Üyelerine Yemek Diplomasisi”, Hürriyet, 8 Mayıs 2010, s. 31.
53 Bkz. “İran Neden Brezilya’yı Arabulucu Seçti?” 5 Mayıs 2010, Hürriyet, s. 22. Özellikle Haziran’ın ayının ilk haftasından itibaren gerek Hürriyet, gerekse de Habertürk gazetelerinde 
pek çok “eksen kayması” haberi ve yorumuna rastlamak mümkündür. Ne var ki söz konusu dönem mevcut araştırmanın sınırları dışında kalmaktadır. 
54 Bkz. Tülin Daloğlu, “Türkiye, İran’ın Samimi Olmadığını Anlayacak”, Habertürk, 13 Mayıs 2010, s. 11; “Sarkozy’den Erdoğan’a: Kaygılar Var”, Habertürk, 25 Mayıs 2010, s. 10; 
“ABD Basını Türkiye’ye Yüklendi”, Habertürk, 25 Mayıs 2010, s. 10; “Clinton: İran Hile Yapıyor”, Habertürk, 26 Mayıs 2010, s. 11; “Batı Kurallarını İstemiyorlar”, Hürriyet, 22 
Mayıs 2010, s. 25.
55 “ABD: Onay Almadan Tahran’a Gittiler”, Hürriyet, 30 Mayıs 2010, s. 25.
56 “İran 5 PJAKlı Teröristi Astı”, Hürriyet, 10 Mayıs 2010, s. 16. Bkz. “Birleşik İslam Devleti Kuralım”, Habertürk, 17 Mayıs 2010, s. 10.
57 “İsrail İran’a Denizaltı Yolladı”, Hürriyet, 31 Mayıs 2010, s. 26.
58 “Obama, Ahmedi’nin Ensesinde”, Habertürk, 21 Mayıs 2010, s. 10; “Ankara Washington’dan İran Haberi Bekliyor”, Habertürk, 14 Mayıs 2010, s. 10 ve “İsrail Tahran’ı Nasıl Durduracak?”, 
Habertürk, 22 Mayıs 2010, s. 10.
59 “Taliban Liderleri Sürgüne Gidecek”, Habertürk, 7 Mayıs 2010, s. 10.
60 “Taliban’ın 8 Alman Militan’ı Var”, Habertürk, 5 Mayıs 2010, s. 10; “Taliban’dan Yeni Gaz Saldırısı”, Habertürk, 12 Mayıs 2010, s. 11; “Afganistan’da Gizemli Hastalık”, Habertürk, 
13 Mayıs 2010, s. 11; “’Taliban Parayla Öldürüyor’”, Habertürk, 24 Mayıs 2010, s. 10; “Ordudan Taliban’a Operasyon”, Habertürk, 1 Haziran 2010, s. 11; “Ahmedi Camisine Taliban 
Saldırdı”, Hürriyet, 29 Mayıs 2010, s. 25.
61 “Suudi Polisi MTV’deki Üç Arap Gencin Peşinde”, Hürriyet, 3 Haziran 2010, s. 19.
62 Bu isyan sürecinde isyan edenin kullanıldığı söylenilen şiddete ilişkin olarak ise herhangi bir sorunsallaştırmaya gidilmemekte, “Suudi yetkililer, son yıllarda ahlak polisine yönelik 
şiddet ve saldırı olaylarının sayısında gözle görülür bir artış olduğunu vurguluyor” cümlesi ile yetinilmekte ve haber sonlandırılmaktadır. “Suudi Kadınlar Polislere Savaş Açtı”, 
Habertürk, 23 Mayıs 2010, s. 13. Gazetelerin dünya sayfalarında benzer çerçevede kurgulanan birçok habere rastlamak mümkündür. Bkz. “Suudi Arabistan’da Emo’cu Kızlara 
Tutuklama”, Hürriyet, 23 Mayıs 2010, s. 23; “Evden Kaçan Çocuk Gelinleri Kamçıladılar”, Hürriyet, 1 Haziran 2010, s. 23; “Kısa Etek Satana Ruhsat İptali”, Habertürk, 28 Mayıs 
2010, s. 11; “Pakistan’da Facebook ve Youtube’a Yasak”, Hürriyet, 21 Mayıs 2010, s. 28; “Polis Uzun Etek Giydirecek”, Hürriyet, 26 Mayıs 2010, s. 26.
63 “Kadın Sunuculardan ‘Zorla Türban’ İsyanı,” Hürriyet, 31 Mayıs 2010, s. 26; “Kadın Sunucular Kapalı Giyinmeye Karşı Çıktı”, Habertürk, 31 Mayıs 2010, s. 10; “Sex and 
The City’ye Abu Dabi Engeli”, Habertürk, 18 Mayıs 2010, s. 11; “Liberal Gazetecinin Baskı İstifası”, Habertürk, 17 Mayıs 2010, s. 11; “Pakistan’da ‘İstenmeyen Adam’ Oldu”, 
Habertürk, 17 Mayıs 2010, s. 11
64 “Sarko’dan Meclise: Yasaklayın Çarşafı”, Habertürk, 6 Mayıs, 2010, s. 
65 “Sydney Çarşaflı Soygunu Konuşuyor”, Habertürk, 7 Mayıs 2010, s. 11. 
66 Bkz. “Muhaliflerden Yeni Tasarı”, Habertürk, 5 Mayıs 2010, s. 11; “İtalya’da Peçe Cezası Yayılıyor”, Habertürk, 8 Mayıs 2010, s. 10; “Avusturalya’da Çarşafı Tartışıyor”, Habertürk, 
9 Mayıs 2010, s.12; “Çarşaf Yasağı Tasarımcıları Korkuttu”, Habertürk, 10 Mayıs 2010, s. 10; “Fransa’dan Çarşaf Yasağına İlk Adım”, Habertürk, 12 Mayıs 2010, s. 11; “Fransa’da 
Çarşaflı Kadına Saldırı”, Habertürk, 20 Mayıs 2010, s. 10; “Tutsak Çocukları İçin Çarşafa Girdiler”, Hürriyet, 19 Mayıs 2010, s. 17; “İspanya’da Peçe Yasağı”, Hürriyet, 29 Mayıs 
2010, s. 25.
67 “Dubai Yolcularına ‘Sevişmeyin’ Uyarısı”, Habertürk, 7 Mayıs 2010, s. 11; “Konsere Katılanlar Tutuklandı”, Habertürk, 8 Mayıs 2010; “ABD’nin En Güzel Kızı Müslüman”, 
Habertürk, 18 Mayıs 2010, s. 10; “ABD Güzeline Miss Hizbullah Suçlaması”, Hürriyet, 24 Mayıs 2010, s. 24; “Tahran’ın Milyoner Dilencileri”, Habertürk, 5 Mayıs 2010, s. 11; “Çok 
Eşli Lider Aldatıldı mı?”, Hürriyet, 5 Haziran 2010, s. 33.
68 Thery Hentch, Muhayyel Doğu, Çev. Aysel Bora, İstanbul: Metis Yay., 1996. 
69 11 Eylül 2001 sonrasında oluşan politik atmosferin medyadaki etkilerine ilişkin olarak bkz. Matthew J. Morgan ve Roy Stewart, The Impact of 9-11 on the Media, Arts, and 
Entertainment, New York: Palgrave Macmillan, 2009. 
70 Elizabeth Poole, Muslims and the News Media. Londra: I. B. Tauris, 2006, s. 1.
71 Medya kuruluşlarının dış muhabirlik sistemini ya tamamen ortadan kaldırmaya başladıkları ya da dünya coğrafyasının farklı bölgelerindeki dış muhabirlerinin sayılarını 
hatırı sayılır bir biçimde azalttıkları görülmektedir. Bunun yanında sayıları azaltılan dış muhabirlerin sabit bir bölgeyle ilgilenmek yerine, çok geniş bir fiziksel coğrafyayı ilgi 
alanlarına almaları da istenmektedir. Virgil Hawkins, “The Other Side of the CNN Factor: The Media and Conflict”, Journalism Studies, c. 3, n. 2, s. 227. 
72 Bu editörlük yapısı ise bölge ve konu uzmanlığına dayalı bir sisteme değil, kurumsal önceliklere ve idari işleyişlere bağlı olarak şekillenmektedir.
73 John Urry, The Tourist Gaze, 2. Baskı, Londra: Sage Publications, 2002.
74 Baranay, belki de bu nedenle oryantalizm, kolonyalizm ve turizm arasında bir ortaklık olduğunu ifade eder. Ona göre arama (quest) ve fethetme (conquest) arayışındaki turizm, 
kaynaklarını kolonyalizmde bulur. Inez Baranay, The Edge of the Bali, New York: Harpercollins, 1992, s. 1.


***