Bunları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bunları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mart 2017 Çarşamba

Bunları Yazmaktan Utanıyorum,



Bunları Yazmaktan Utanıyorum



Özcan PEHLİVANOĞLU
ozcanpehlivanoglu@yahoo.com 
28 Şubat 2010


Her ülkede siyaset bu kadar ucuz mudur ya da iktidar olmak isteyenler veya iktidar da kalmak isteyenler milli ve manevi değerleri bizde olduğu gibi böyle ayaklar altına mı almaktadır? sorularının cevabını inanın bende bilmiyorum.

Hüseyin Gülerce Zaman Gazetesinin 19 Şubat 2010 tarihli nüshasında "Cumhuriyet ağaları" başlıklı bir köşe yazısı yazdı.

Emin olun tam ibretlik bir yazı. Alın çerçeveletin evinizin, işyerinizin duvarına gelenin gidenin okuyabileceği şekilde asın.

Gülerce'nin yazısının her bir cümlesi hüküm niteliğinde. Herşey hakkında karar vermiş ve suçluyu ilan etmiş: suçlu adına Cumhuriyet dediğimiz müesses nizam ve onun tabiri ile müesses nizam'ın uygulayıcısı olan "Cumhuriyet ağaları".

Ancak size bu iktidarın ve yandaşlarının ülkeyi ne hale getirdiklerini göstermek açısından Gülerce'nin yazısından iki alıntı yapacağım: "... alternatif medya vardı. Yalanların, karartmaların, saptırmaların, sulandırmaların foyasını çıkaran yeni bir medya vardı. Hele TARAF GAZETESİ cesareti ile bunları darmadağın etti " diğeri ise "Artık korkunun yerini cesaret almıştı. Ve çok önemli bir şey daha oldu. Acılı yürekler, Aleviler, Sünniler, Kürtler, laik kesim cesaretlendi."

Şimdi bu yazının tamamından ve alıntı yaptığım iki cümleden bir kez daha anlıyoruz ki Zaman ve Taraf Gazeteleri arasında fikir, inanç, gaye ve hedef birlikteliği ile pekişen bir sevgi bağı vardır. İkinci cümlede ise bahsedilmeyen tek husus Türklerdir. Gülerce her nedense Alevi, sünni, kürt, laik kesim tanımlamaları yaparken Türkleri es geçmiştir. Aslında bu iki cümle yeni bölücülükler türeten cümlelerdir. Ve bunlar toplantılarında her daim siyasetten uzak durulmasını öğütleyen bir cemaatin gazetesinde, ağabey gözüyle bakılan biri tarafından ifade edilmektedir.

Devam edelim. Her ne kadar söylediklerinin partinin görüşlerini yansıtmadığı açıklansa da AKP'nin K.Maraş milletvekili Avni Doğan'ın 16 Şubat 2010'da Karacasu Beldesinde söyledikleri tam bir bölücülüktür.

Avni Doğan, Türkiye'nin 10 yıl daha partilerine ihtiyacı olduğunu öne sürerek "Onun için biz desteğinizi istiyoruz. Türkiye'nin AKP'ye ihtiyacı var... Eğer biz birazcık tökezlersek bu Ergenekoncular falan bu defa çok kötü intikam alır halktan. Bu memlekette kimin kızının başı örtülü hepsini fişlemişler, kimin çocuğu İmam Hatip'e gidiyor hepsini fişlemişler. Kim muhafazakar kim Ramazan'da oruç tutuyor hepsini fişlemişler. Eee! Şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız budur arkadaşlar."

Bölücülüğü görüyorsunuz değilmi? Mazlum, mağdur ve fakirleştirilmiş halk üzerinden başörtüsü, İmam Hatip, muhafazakarlık, Ramazan'da Oruç gibi kavramlarla korku imparatorluğu yaratarak iktidarlarını devam ettirmek en büyük istekleri. Avni Doğan 4 dönem milletvekili ve herhalde mazlum ve mağdur halkı klasik baskı taktikleri ile korkutarak milletin vekilliğine daha da devam etmek istiyor.

Kanaatime göre Türkiye'de hiç bir vatandaşımız başörtüsü, imam-hatip, muhafazakarlık, oruç, namaz gibi olaylarla fişlenmemiştir. Fişlenenler devlet ve millete karşı gayrı yasal faaliyetler içinde bulunanlardır. Bunu da yeryüzünde her devlet varlığını korumak için yapar. Bir defa daha hatırlayalım ki İmam-Hatipler devletin okullarıdır ve bu iktidar tarafından değil 1940'lı yılların sonundan itibaren açılmaya başlanmıştır.

İnsanın fişlenmesi için başörtülü veya başörtüsüz olması bir neden değildir. Bu şekilde konuşularak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığı kendi halkının gözünde sorgulanmaya çalışılmaktadır. Halk kendi devletine düşman edilmek istenmektedir.

Yine geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan'a da danışmanlık yapmış olan kürtçü - İslamcı yazar Mehmet Metiner'in, HaberTürk televizyonunda yayınlanan "Teketek" programında, milletin istemesi halinde siyasal rejimin değişeceğini söylemesi, yapılanların hangi hedefe dönük olduğunun açık bir göstergesidir. Mehmet Metiner 1923' teki Cumhuriyetin kurulmasına neden olan kurucu ruhun 2010 yılında sürdürülmesine gerek kalmamış olabileceğini ifade etmesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun sahibi Türk Milletinin başına gelmiş ve gelecek olanların net bir şekilde izahıdır.

Hüseyin Gülerce, Avni Doğan, Mehmet Metiner ve onlar gibi olanların fikir ve hedef kardeşliğinin müsebbibi ne yazık ki; Türkiye Cumhuriyeti devletidir.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve onun sahibi olan Türk Milletine karşı bir kardeşlik ruhu ve birliği içinde olan bu insanlar, Mardin Nusaybin'in BDP'li belediyesinin 70 yeni sokağa Mehmetçikleri şehit eden PKK'lı teröristlerin kürtçe kod isimleri verilmesi hakkında ne diyecekler merak ediyorum? Biliyorsunuz Anayasa'da belirtildiği üzere ülkemizin resmi dili "Türkçe" dir. Bunlar sakın Türkçe konuşup, Türkçe düşünmeye de karşı olmasınlar?

Merak etmeyin iktidarın başı gibi bunlarda sıkışınca Türk'ü hatırlayıverirler. Körmüsünüz? Her fırsatta Türkiye'de Türk'e vuran zihniyet, dünyada kurduğu okulların önüne "Türk" sözcüğü getiriyor ve "Türkçe" olimpiyatları yapıyor!

Soruyorum sizlere: cumhuriyet olmasa "Türk" ve "Türkçe" var olurmuydu? Bıktık bunların yalan ve dolanlarından, bıktık bunların takiyelerinden, bıktık bunların din istismarından, bıktık bunların Türk'e olan düşmanlıklarından.

İnsan inanın yazdıkça ah! ediyor ve bunları yazmaktan utanıyorum.


28 Şubat 2010


http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=1438

***