Bayram Şekerleri (2)
Rifat Serdaroğlu
Perşembe, Eylül 01, 2011
Cumhurbaşkanı Gül, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğüne Profesör Dr. Hasan Gönen’i atadı.
Cumhurbaşkanı bu atamayı Anayasamızın 104. Maddesi (b) fıkrasından aldığı yetki ile yapmaktadır.
Aynı Anayasamızın 101. Maddesi, cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiğini, seçildiği andan itibaren varsa, partisi ile ilişkisinin kesileceğini emretmektedir…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir Hukuk Devleti olduğuna ve kimseye canı istediği gibi davranma yetkisi verilmediğine göre, Cumhurbaşkanı da Anayasa’ya ve yasalara uymak zorundadır…
Bu düşünceler ışığında, Cumhurbaşkanı Gül’ün yaptığı bu atamayı beraberce inceleyelim;
Profesör Dr. Hasan Gönen, son yerel seçimlerde Eskişehir AKP Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldu. Seçimi Prof. Yılmaz Büyükerşen kazandı, Prof. Hasan Gönen kaybetti. Yani Prof. Gönen bir siyasi partiye üye olup, o partinin adayı olmuş ve günlerce hem partisinin ve kendisinin yapacağı hizmetlerini anlatmış, hem de rakiplerinin çalışmalarını eleştirmişti. O artık bir siyasetçiydi…
Cumhurbaşkanı bu gerçeği bilerek, Prof. Gönen’i rektörlüğe atadı.
“Ben yaptım oldu” mantığı ve “ Kabile Devleti ” anlayışıyla hareket ederseniz bu atama “cuk” diye yerine oturmuş olur!…
Fakat Hukuk Devleti mantığıyla bakarsanız, görün bakın neler olur;
*Cumhurbaşkanı, “AKP ye mensup birini” Üniversite Rektörü atayarak, kendi tarafsızlık ilkesini çiğnemiştir.
*Cumhurbaşkanı, Rektör seçimlerinde birinci olamayan birini atayarak, Üniversitedeki Bilim İnsanlarının iradelerini yok saymıştır.
*Cumhurbaşkanı, bir Bilim Yuvası olan Üniversite’ye eski partisi AKP’den bir partiliyi atayarak, Üniversitenin içine siyaseti bizzat sokmuştur.
*Cumhurbaşkanı, Eskişehir halkının belediyeyi teslim etmediği kişiye, Eskişehir de ki bir üniversiteyi teslim ederek, Eskişehir halkı ile dalga geçti.
Bu olaydan çıkarılacak “Doğru Fikir” şu olmalıdır;
-Cumhurbaşkanı Gül, Anayasamızın 101. Maddesindeki “Tarafsızlık” ilkesini çiğneyerek, Anayasayı ihlal suçu işlemiştir. Böylelikle hem kendisinin, hem de makamının saygınlığına büyük bir darbe vurmuştur. Sayın Gül, tarafsız bir Cumhurbaşkanı olamamıştır…
Bayram Alayları;
Padişahların Bayram Namazlarını kılmak için camiye gidiş ve dönüşlerine “Bayram Alayları” adı verilirdi. Bu törenler çok muhteşem olurdu. Hele,altın ve gümüş süslemeleriyle donatılmış, dünyanın en güzel ve safkan atlarından oluşan alayın başında Padişahın at üstünde geçişinin seyrine doyum olmazdı. Öyle bir zenginlik, öyle bir debdebe dünyada zor görülebilecek olaylardandı.
Padişahın hemen yanında “Darüssaade Ağası” , solunda ise “Silahtar” bulunurdu. Herkesin duracağı yer ve söyleyeceği sözler belli idi.
Yoksulluk ve yokluk içindeki zavallı halk bu törenleri izler ve sanki o atın üstünde, o zenginlik içinde olan kendisi imiş gibi çılgınca alkışlardı…
2011 yılında, Başbakan Erdoğan’ın “Bayram Alayları” şanlı geçmişimize uygun olarak ve üstüne biraz “İleri Demokrasi” sosu ilave edilerek yapılıyor.
Atların yerini son model koruma arabaları, dev gibi cipler, motorlu polisler, özel timciler, trafik otoları, sinyal kesici Jammer otoları aldı. Padişahların 50-60 atına karşı, Başbakanın 90-100 araçtan oluşan konvoyu, bayram alayını oluşturuyor…
İsveç-Norveç-Finlandiya-İngiltere-Fransa-İtalya gibi ülkelerin Başbakanlarında, bakanlarında böyle şatafatlı konvoylar göremezsiniz. Onlar kendi halkları gibi yaşarlar. Siyaset sebebiyle yaptıkları görevin geçici olduğunu baştan hazmetmişlerdir ve bir gün seçimle biteceğine inanmışlardır. Başbakanlığa bisikleti ile giden Başbakan da gördüm, yürüyerek giden Bakanlar da gördüm. Onların kişi başına düşen gelirleri bizim en az 5 katımız…
İran-Suriye-Irak-Suudi Arabistan- Yemen- Katar gibi ülkelerin konvoyları bizimkinden çok kalabalık. Yöneticiler çok zengin, halkları çok fakir…
Bu konuda onlardan çok geride kaldık… Sadece bu konuda mı?…
Gerçekten bu konvoyları kalabalık ve şatafatlı ülkelerden geri kaldığımız bazı konular var;
*Türbanı henüz İlkokula kadar indiremedik, İran’dan geri kaldık.
*Hala başı açık gezen, çalışan, otomobil kullanan, televizyon seyreden, karma eğitimde kız-erkek karışık okuyan eğitim sistemimiz var, Afganistan’dan geri kaldık.
*Erkekler olarak rezil durumdayız, hala 4 kadın almayı serbest bırakamadık. Bu konuyu yasaya bağlayan Barzani’den geri kaldık.
*Yolsuzlukta 185 ülke içinde 78 inci olduk. 107 ülkenin gerisinde kaldık.
*Adamlar Deniz Feneri e.V davasını açtılar. Hırsızları yargılayıp, cezalarını kestiler. Biz, aradan yıllar geçmesine rağmen, hala soruşturmayı bitiremedik. Oklar AKP’nin tepe noktalarını ve İstanbul Belediyesini gösterince, savcıları sepetledik, yerine cici savcılar koyduk, yargı bağımsızlığında Pakistan’ın fersah, fersah gerisinde kaldık…
*Dünyada en çok gazeteciyi hapse attık, Suriye’den geri kaldık.
Bu olaylardan çıkaracağımız “Doğru Fikir” şu olmalıdır;
Demokrasi, Cumhuriyet, Lâiklik ve Hukuk Devleti ve Çağdaşlık bir yaşam biçimidir. Eğer kafanızda, beyninizde, ruhunuzda onu sindirmemişseniz ve biat kültüründen geliyorsanız, istediğiniz kadar “İleri Demokrasi” deyin, demokrat olamazsınız. Olsanız olsanız sadece komik olusunuz….
Sağlık ve başarı dileklerimle
https://haberguncel.blogspot.com.tr/2011/09/bayram-sekerleri-2-rifat-serdaroglu.html
***