Tüm Türkiye “ Mecliste Terörist İstemiyoruz ” diye haykırıyor,

GÜLTAN KIŞANAK,

TÜRKSOLU olarak “BDP kapatılsın” çağrısı yaptığımızda takvimler 27 Aralık 2010 tarihini gösteriyordu. Bu manşeti attığımızda BDP’liler sözde demokratik özerklik taleplerini dile getiriyor, “iki dilli”, “iki parlamentolu”, “iki bayraklı” yeni bir devlet öneriyorlardı. BDP maalesef o dönem kapatılmadı. Yandaş medya o günlerde BDP’nin PKK’dan farklı olduğunu, yasal siyaset yolları kapanırsa PKK’nın daha da güçleneceğini savunuyordu.


Ardından 2011 seçimleri yaşandı ve BDP milletvekili sayısını da artırarak tekrar Meclis’e girdi. Biz de “Mecliste terörist istemiyoruz” kampanyası başlattık. Bütün BDP’li milletvekillerinin PKK’yı ve Apo’yu öven demeçlerinden örnekler vererek BDP’nin PKK’dan bir farkı olmadığını ortaya koyduk. PKK’yla mücadele için BDP’yi kapatmanın ve BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak tutuklanmasını savunduk. Ancak o dönem de bu önlem maalesef alınmadı. Ve 2012 Eylülüne geldiğimiz şu günlerde her şehit cenazesinde, PKK’nın kanlı eylemlerinin her birinden sonra Türk milletinin meydanlarda en çok attığı slogan “Mecliste terörist istemiyoruz” haline geldi.
2011 seçimlerinde Meclis’e girdiklerinden beri BDP’li milletvekilleri, genel başkanlarından en sıradan milletvekiline kadar tümü, PKK’yı desteklemeye, PKK adına Türk devletine ve Türk milletine tehditler yağdırmaya devam etti.
Ancak bardağı taşıran damla BDP’li birkaç milletvekilinin Hakkari’de PKK’lı teröristlerle kucaklaşması oldu. BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile milletvekilleri Aysel Tuğluk, Ertuğrul Kürkçü, Sabahat Tuncel, Esat Canan, Adil Kurt, Nazmi Gür, Halil Aksoy ve Hüsamettin Zenderlioğlu’nun verdiği görüntü Türk milletinde büyük infial uyandırdı.
Kucaklaşmanın yaşandığı Şemdinli de tabii ki bilerek seçilmişti. Şemdinli’de sözde kurtarılmış bölge ilan etmeye çalışan PKK, son aylarda bu şehirde saldırılarını artırmış ve Türk devletiyle bir hakimiyet mücadelesine girişmişti. PKK’lı teröristlerle büyük çatışmaların yaşandığı, PKK’lıların “Şemdinli’de artık Türk devleti yok” propagandası yaptığı bir dönemde BDP’lilerle PKK’lılarla kucaklaşması açıkça devlete bir meydan okumaydı…
BDP’nin PKK’dan bir farkı olmadığı kanıtlanmıştır.


Şimdi Türk devletinin kararlılığını gösterme zamanı.
Artık “BDP yasal parti, bölücülerin Meclis’te politika yapması PKK’yı zayıflatır” gibi tezlerin hiçbir hükmü kalmadı. Bu tezlerin ne kadar yanlış olduğu açıkça kanıtlandı. Gültan Kışanak’ın “Sarıldığım bir düşman değildi.” açıklamasından daha büyük bir kanıt olabilir mi?
BDP’lilerin PKK’lılarla kucaklaşması aslında bir malumun ilanıydı. Yıllardır liberal yazarların ve Kürt-İslamcı yandaş medyanın yürüttüğü propagandanın çökmesi anlamına geliyordu. Nitekim bu durumu yandaş medya da görmüş durumda. Eskiden BDP ile PKK’nın ne kadar farklı olduğu hakkında destanlar yazan kalemlerin bugün BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını savunduğunu görüyoruz.
Bunca zamandır neredeydiniz demiyoruz. Önemli olan doğru adımın atılmış olmasıdır.
AKP 2 yıldır PKK’ya karşı bir savaş açmış durumda. İlk adım olarak KCK operasyonları başladı ve PKK’nın şehir yapılanmasına büyük darbe indirildi. BDP’li pek çok belediye başkanı ve BDP’nin pek çok il ve ilçe yöneticisi ve tabii ki yüzlerce üyesi KCK davasından şu anda yargılanmakta. KCK operasyonları o kadar başarılı oldu ki, yıllardır BDP’nin güçlü olduğu illerde düzenlediği binlerce insanın katıldığı PKK’ya destek gösterilerinin hiçbirini artık yapamıyorlar.
Bir başka adım ise PKK’nın mali kaynaklarına indirilen darbeydi. Türkiye’de uyuşturucudan akaryakıta, sigaradan insana, her tür kaçakçılığı organize eden ve denetleyen PKK’ya bu alanda da darbe üstüne darbe indirildi.
Şimdi sıra PKK’ya Meclis kürsüsünden destek yağdıran BDP’li milletvekillerine geldi. Tüm bu gelişmeler her ne kadar gecikmiş de olsa, bir Atatürkçüyü olsa olsa sevindirir. PKK’nın şu veya bu şekilde güç kaybetmesi herhangi bir Türk’ü elbette mutlu edecek bir gelişmedir.
Özellikle son iki ayda, PKK saldırılarını bu kadar artırmışken, devletin yapması gereken teröristlere kararlılığımızı göstermek ve Türkiye’nin dört bir yanındaki düşmanlarının bir piyon gibi kullandığı PKK terörüne devletin ve milletin teslim olmayacağını bütün dünyaya kanıtlamaktır. BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmak bu açıdan son derece önemli adımdır.
PKK borazanı BDP susturulmalı
BDP’lileri Meclis’ten atmak, teröristlerin ve destekçilerinin moralini bozacak, terörle mücadele eden asker ve polislerimize, teröristlerden nefret eden Türk milletine, terörle mücadeleye evlatlarını, eşlerini şehit vermiş şehit yakınlarına ise moral verecektir. Son iki yılda köşeye sıkışan, AKP’nin Kürt Açılımı politikalarından vazgeçip PKK’yla savaşma stratejisine dönmesi nedeniyle AKP iktidarının ilk dönemindeki gibi rahat hareket edemeyen terör örgütü, kendi tabanının moralini yüksek tutmak, Türk milletinin ve ordumuzun ve polisimizin moralini bozmak için hain propagandasına dur durak vermeksizin devam ediyor.
“ Şemdinli’de Devlet Kalmadı.”
400 km yol PKK tarafından kontrol ediliyor.
Türk Ordusu PKK’ya karşı savaştı yeniliyor.
gibi propagandaya PKK’lı yayın organlarında sıkça rastlıyoruz. BDP’li milletvekillerinin Şemdinli’de PKK’lı teröristlerle kucaklaşması da işte bu propagandanın bir adımıydı. “Bakın,” diyorlardı. “Devlet Şemdinli’de yok. Gidiyoruz, yollarda PKK’lılarla karşılaşıyoruz.”
BDP’lilerin devlete bu meydan okumasına gerekli yanıtı vermek için teröristlerle kucaklaşan tüm milletvekillerin hapishaneye, o çok sevdikleri teröristlerin yanına göndermek gerekmektedir.
BDP’liler yıllardır kendilerini “halkın seçtiği temsilciler” olarak göstermeye çalışmaktadır. PKK’lıların silahlı baskısı altında, kim bilir ne hileler ve tehditlerle topladıkları oylarla Meclis’e giren bu BDP’li milletvekilleri halkın temsilcisi falan olamaz. Üstelik milletvekilleri sadece seçildikleri ilin temsilcisi değildir. Bir Hakkari milletvekili bütün Hakkarililerin oyunu almış bile olsa Türkiye’nin sınırlarını değiştirecek hainliği yapma hakkını kendinde nasıl bulabilir? 15-20 bin kişiden aldığı oyla 70 milyonun yaşadığı bir ülkenin sınırlarını değiştirmeye nasıl cesaret edebilir? Bu mudur halkın iradesi? Bu mudur temsiliyet ilkesi?
BDP’li milletvekilleri Güneydoğuda yaşayan insanlarımızın değil PKK’nın temsilcisidir.
Hainler
Dünyada bütün ülkelerde ceza hukukunda affı mümkün olmayan cezalardan belki de en önemlisi vatana ihanettir. Hiçbir ülke casusluk yapanı, hainlik yapanı, kendi devletine kurşun sıkanı savunanı affetmez. Milletlerin vicdanı da hainliği kabullenemez.
Onlarca şehit vermişiz. Gaziantep’te 1 yaşındaki bebeklerimizi katletmişler. Aynı günlerde, tam da çatışmanın en yoğun yaşandığı Hakkari Şemdinli’de teröristlerle kucaklaşıyorlar.
Bundan büyük Hainlik olur mu?
Bırakın bilinçli bir yurttaşı, insan olan kabullenemez bu tabloyu.
Öyleyse gereken yapılmalıdır. Öncelikle teröristlere sarılan hainlerin dokunulmazlıkları kaldırılmalı ve BDP’liler hainliklerinin cezasını çekmelidir. Daha sonra bu hainleri besleyen partileri BDP de kapatılmalı, benzer bölücü parti kurmaları da engellenmelidir. Yalnız BDP değil, ileride kurulacak bütün benzerleri de kurulur kurulmaz kapatılarak bölücülüğe güçlenebileceği, kendini ifade edebileceği hiçbir yasal zemin bırakılmamalıdır.
Terörü destekleyenler teröristlere uygulanan cezaya layıktır.

http://www.turksolu.com.tr/atin-bu-hainleri-meclisten/

..