İktisat Bölüm Başkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İktisat Bölüm Başkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ocak 2016 Salı

ABD Türkiye’yi Bölmeye Hazırlanıyor




ABD Türkiye’yi Bölmeye Hazırlanıyor



( 12 YIL ÖNCEKİ YAZI )
Erciyes Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Cihan Dura
21.07.2003/Sayı:35

Türkiye yeniden bölünme tehditi ile, yeniden paylaşılma saldırısı ile karşı karşıya...

Paylaşım planı üç ayaklı:

Kürt Devleti,
Ermeni Devleti,
Pontus Devleti.

Evet, Türk Ulusu, bir Kürt sorunu bahane edilerek bir Kürt devleti kurularak parçalanmak isteniyor. Bu işin planlayıcısı ise -AB’nin yanısıra- sözde NATO müttefiki ve “stratejik ortak” Amerika Birleşik Devletleri...

Sonun başlangıcı

4 Temmuz 2003’de Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir olay oldu: Kuzey Irak’taki Amerikan güçleri Türk askerlerini Süleymaniye’de göz altına aldı. Askerler, irtibat bürosunda görevli olduklarını söyleyince Özel Harekât bürosunu çembere aldılar ve peşmerge-conilerle birlikte binaya ateş ederek, gaz bombası atarak baskın düzenlediler. Karargâh kapılarını kırdılar, silah doğrulttular. Araç ve gereçlere, silah ve belgelere el koydular. 11 subayımızı ve birkaç sivili ve Türkmeni, kelepçeleyip başlarına çuvallar geçirerek tutsak aldılar. Askerlerimizi elleri ve ayakları zincirlenmiş olarak Kerkük’e, Bağdat’a götürerek sorguya çektiler. Terörist muamelesi yaptılar, kanlı tarihlerine yakışır şekilde barbarca davranışlarda bulundular.

“Subaylarımızın derhal serbest bırakılması” talebimiz uzun süre yanıtsız kaldı. Bunun üzerine Habur Sınır Kapısı’ndan ABD güçlerine lojistik destek sağlayan araçların geçişi durduruldu. ABD’ye nota verilmesi AKP liderlerince engellendi. Askerlerimiz, olaydan ancak üç gün sonra serbest bırakıldılar.

Operasyon “Washington’da en üst düzeyden en alt düzeye kadar ilgililer arasında konuşulmuş, tartışılmış ve yeşil ışığı yakılmış” bir operasyondu. Dick Cheney savaş çetesinin işiydi.

Amerikalılar bu konularda sabıkalı: Lozan’a karşı tutumları, Muavenet zırhlısına kalleşçe saldırıları unutulabilir mi? Amerikan yönetimi yapılan haydutlukla ilgili net bir açıklama da yapmadı.

Olay belki dünya tarihinde görülmemiş, ulusal onurumuzu kırıcı, gerçekten utanılacak, kalleşçe bir olaydı. Tabii bundan dolayı vatanseverler kan ağlarken, Mütareke Matbuatı timsah gözyaşları döküyordu. Bilinen diğer odaklar ise dut yemiş bülbül: AKP, TÜSİAD, TOBB gibi...Aralarında, olayın büyütülmemesini, tepki gösterilmemesini isteyenler bile vardı. ABD’yi yüzündeki maskeye bakarak değerlendirenler ise şaşkındı. Oysa o maskeyi iyi bilenler hiç şaşırmadı. Hatta “bin nasihattan bir musibet yeğdir” diye umutlandılar. İyi niyetli yurtseverlerin bundan ders alacaklarını, sonunda ABD’nin çirkin yüzünü göreceklerini, belki “biz böyle nereye gidiyoruz” diyerek bir vicdan muhasebesine yöneleceklerini düşündüler. Kompradorlara ve Mütareke basınına gelince, onlardan hiçbir umut yok. Onlar yalnız AB değil, ABD müptelasıdır da... Kafaları ve keseleri ile Batılı parababalarına bitişiktirler. Şahsî çıkarlarını onların siyasi emelleri ile birleştirmişlerdir. Emperyalizm nerede, onlar orada... Allah göstermesin, Türkiye baştan başa işgal edilse, kıllarını yine kıpırdatmazlar; hattâ sevinirler de... Bu hallere zaten onlar yüzünden gelmedik mi? 1938’den beri iktidarlar geldi, iktidarlar gitti; Türkiye’yi gerçekte hep o perde arkasındaki sinsi yılanlar yönetti.

ABD’nin Kürt planı

Acaba ABD askerlerinin Türk askerlerine karşı düşmanca tutumu, neden kimi yurtseverleri hiç şaşırtmadı? Çünkü onlar her türlü kişisel çıkardan uzak, tamamiyle vatan ve millet aşkıyla, ABD’nin politika ve eylemlerini sürekli izliyorlar.

Bütün tarihsel kanıtlar, ABD dış politikası ile ilgili olarak, hep aynı hedefi işaret ediyor: ABD Anadolu’da bağımsız, onurlu, güçlü bir devlet istemiyor. Bir bakıma geçmişte Avrupa’nın ve Rusya’nın uyguladığı Osmanlı’yı çökertme politikasını o devralmış bulunuyor.

Gerçekten, XIX. Yüzyıl sonunda Rusya’nın Osmanlı’ya karşı güttüğü parçalama politikası ile, ABD’nin yurdumuzun doğusu ve Kuzey Irak’ta izlediği politika arasında çok yakın benzerlikler vardır. Bu politika “Kürt Planıdır” ve ABD’nin Asya’yı işgale yönelik çok daha büyük planının bir parçasıdır.

Söz konusu “Kürt Planı”nın ögeleri bazı ABD kaynaklarında öteden beri işleniyordu. Örneğin, ABD’de birkaç yıl önce yayımlanmış “Turkey’s Kurdish Question” adlı kitaba göre Türkiye’de PKK değil, “Kürt sorunu” var. CIA patentli yazarların sözde önerileri şöyle: Türkiye “Kürt kimliğini kabullenmeli. Güneydoğu’daki askerî varlığını büyük ölçüde azaltmalı. Kürtlerin partilerini korumalı. Kürtleri Kürtçe eğitim olanaklarına kavuşturmalı. Yerinden yönetimi egemen kılmalı.”

Bu öneriler size yabancı gelmedi değil mi? Önce DSP-MHP-ANAP, sonra AKP etiketli hükümetler bir süredir bu önerileri hayata geçirmekle meşgul. Görüyorsunuz, mevcut biçimiyle demokrasi Türkiye’de kimleri iktidara getiriyor ve Türkiye’nin AB saplantısı, sözde Ulusal Program ve uyum yasaları kimlerin işine yarıyor! ABD ve AB neden “ille de demokrasi” diye tepemizde boza pişiriyor? ABD neden Türkiye’nin AB üyeliğini cansiperane destekliyor? Sebebi açıkça görülmüyor mu? Kendi işlerine geldiği için!... Türkiye AB’nin isteklerini yerine getirdiği ölçüde, ABD de Ortadoğu’daki stratejik emellerini gerçekleştirecektir. Aklıma yine Lafonten’in bir öyküsü, ağzında bir peynir parçası olan karga ile, ona, “güzel sesini duyurmak” için kur yapan tilki öyküsü geliyor.

ABD ve Batılı ülkeler; bölgedeki petrol ve su kaynaklarını kendi çıkarları yönünde kullanmayı hedeflemekte. Bunun bir aracı, orada ABD’nin denetiminde, uydu bir Kürt devleti kurmak. Ayrıca, bu devlette konuşlandıracakları silahlı kuvvetlerle, bölge ülkeleri olan İran, Irak, Suriye ve Türkiye üzerinde bir tehdit gücü yaratmak istiyorlar.

Irak’ı bu maksatla önce dörde böldüler. Güneyi Şiilere, orta kesimi Saddam yönetimine, petrol alanı olan “Kerkük-Süleymaniye-Erbil” bölgesini de Talabani ve Barzani yönetimindeki Kürtlere ayırdılar. Türkiye sınırına yakın bölgeyi ise boş bıraktılar. Burayı da PKK’nın yerleşmesi için ayırmışlardı. Yıllarca önce Kürt lideri Molla Mustafa Barzani de CIA tarafından desteklendi, koruma altına alındı. Kuzey Irak’ta kurulmakta olan “kukla Kürt devleti”nin tohumları o zaman atıldı. Ardından planın ikinci aşamasına geçtiler: Irak’ın bütününü işgal ettiler. Sıra üçüncü aşamada!

Başta ABD olmak üzere, emperyalist Batının uyguladığı sinsi planın güncel kanıtlarını sunmadan önce yakın tarihe bir göz atalım.

Tarihten birkaç kanıt

Kanıtlar Batılı emperyalistlerin niyet ve eylemlerinden, Sevr Antlaşması’ndan... Uyarı ise her konuda olduğu gibi Büyük Bilge’den, Atatürk’ten!..

-ABD Başkanı Wilson (1918): Türkiye haritadan silinmeli!

-1919 Paris Konferansı’na katılan ABD’li raportörlerin, Türkiye’nin geleceği üzerine hazırladıkları rapordan: “Anadolu’da Arapça konuşulan bölgeleri, Ermenistan’ı ve Konstantinopolitan devletini ayırdıktan sonra, geriye çoğunluğu Türklerden oluşan büyükçe bir bölge kalmaktadır. Bu bölgenin bir kısmının Kürtler için Kürdistan; Yunanlılar için Pontus-Karadeniz bölgesinde Sinop’tan Batum’a kadar; Suriyeliler için Kilikya (Adana); İtalyanlar için Adalia (Antalya) ve bütün güneybatı, yine Yunanlılar için Smyrna ve batı olarak parçalanmasına yönelik istekler belirmiştir. Komisyonumuzun bu bölgelerden tavsiye edebileceği biricik bölge Kürdistan’dır.”

-Amiral Sir F. de Robeck’den Lord Curzon’a (1920): “Kürdistan, Türkiye’den tamamen ayrılıp özerk olmalıdır. Ermenilerle Kürtlerin çabalarını bağdaştırabiliriz”

-10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması maddelerinden: Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan devleti kurulacak; bu devletin sınırları ABD tarafından saptanacaktır. Aynı bölgede özerk bir Kürdistan devleti kurulacak. Bu devlet bir süre sonra tam bağımsız olacak.

-Lozan Antlaşması görüşmeleri sırasında “Kürt devletinin” baş savunucusu İngiliz temsilcisi Lord Curzon: “Kürtler İngiliz mandası istiyor.”

- Kurtuluş Savaşı sırasında Kâzım Karabekir Paşa’nın Atatürk’e gönderdiği 10 Mart 1920 tarihli yazıdan: “İngilizlerin yoketme planının ana çizgileri; önce Kürdü, hattâ Çerkezi ayırmak, Türkleri birbirine düşürmek, Anadolu’yu paylaşmak ve orada kendilerine sâdık kültürler oluşturmaktır.”

- Mustafa Kemal Atatürk: “Türk ulusunu mahvetmeden, Kürt devleti kuramazlar.”

ABD Türkiye’yi parçalamak istiyor

Türkiye’yi bölme niyetli yayınlar ABD basınında sıkça yer aldığı gibi, bu niyet Türkiye’ye yönelik ABD taleplerinde de kendini gösteriyor.

a) The Washington Post yazıyor : “Apo, silahlı Kürt bağımsızlık hareketinin lideridir. ABD için, Kürt sorunu halledilmesi gereken bir sorundur.” CNN “Türkiye’de Kürt-Türk çatışması yaşanıyor” yolunda yayınlar yapıyor (1998).

b) Washington; Körfez Savaşı’ndan bu yana, Kuzey Irak’a kendi güdümünde bir Kürt devleti kurma hesapları yapıyordu. Nitekim 1998’de Washington’da Talabani ve Barzani ile varılan anlaşmada, Kuzey Irak Kürtleri için bir federasyon kurulması kararı alındı. Kukla devlet, bir tür “Müslüman İsrail” olacak ve Körfez’den Hazar’a, bölgenin kontrolü için bir üs olarak kullanılacak. Washington, bölgedeki planlarını daha ileri bir aşamaya taşımak için şu türden fırsatlar kolluyordu:

-Ankara’da Turgut Özal gibi birinin iktidara gelmesi;

-Türkiye’nin elini kolunu bağlayacak bir iç karışıklık çıkması.

Bu iki alanda da başarı sağlandı: Türkiye ekonomisi, liberalizm dayatması ile çökertildi. Bugünkü iktidar da ABD’ye T. Özal’ı aratmıyor olmalı. Yalnızca, başarılarına engel olarak gördükleri Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zayıflatma çabaları sonuçsuz kaldı.

c) ABD Dışişleri Sekreter Yardımcısı Harold Nongju Koh’un, Fethullah Hoca’nın Zaman gazetesinde yayınlanan söyleşisinden (1999) : “Türkiye’de Anti-terör Yasası’nın 8. ve TCK’nun 312. maddeleri kaldırılmalıdır.” Yani ABD, Türkiye’de “ayrımcılık propagandasının”, “ırk ve etnik düşmanlığı kışkırtma” faaliyetlerinin serbest bırakılmasını istiyor! Bir süre sonra da ABD Başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde, aynı maddelerin değiştirilmesini beklediklerini duyuruyordu. Bugün 6. Uyum Yasası ile 8. Madde kaldırılmış oluyor. AKP Hükümeti’nin, aslında kimin isteklerini yerine getirmiş olduğunu görüyor musunuz?

Meydanı boş bularak bir süredir “dünya külhanbeyliği”ne soyunmuş olan ABD, bu istemlerle yetinir mi hiç? Değiştirilmesini buyurduğu başka yasalarımız da var. Bu yasalara bakınca anlıyoruz ki ABD, Türkiye’de “Cumhuriyet’e, Parlamento’ya, Atatürk’e, Ordu’ya hakaret”in serbest bırakılmasını istiyor (bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı sütunlardır, demek ki maksat Türkiye Cumhuriyeti’ni çökertmek!). Düşünce ve ifade özgürlüğünü, hakaret etme özgürlüğüne indirgiyor! Gerçek amacı, Türk ulusunu kenetleyen değerleri yok ederek devletimizi parçalamak! Gerçekten bir ABD kuruluşunun gizli raporunda, Türkiye’nin parçalanması öngörülüyor. Kuruluşun sözde tahminine göre Türkiye’den önce Kürtler kopacak, onları başkaları izleyecek.

ABD’nin muhafazakâr gazetelerinden “Christian Science Monitor”da 4 Mayıs 2000’de yer alan bir haberde, Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin fiilen kurulduğu yazıyordu. Gazetede Kürt devletinin altyapısının Birleşmiş Milletler’in Irak’a uyguladığı ambargo sayesinde kurulduğu, böylece kendi para birimi, ulusal marşı ve dili olan ayrı bir devletin oluştuğu belirtildi. ABD şimdi bu sözde devleti hukukileştirmek için uğraşıyor. Türkiye’ye yönelik tehditler, gerilimler, baskınlar bu amaca yönelik stratejinin ilk adımlarıdır kuşkusuz.

d) Kasım 2000’de ABD Büyükelçisi Mark Parris başkanlığında, ABD’li 20 kuruluşu temsilen gelen işadamları; Diyarbakır-GAP bölgesini ziyaret ediyor. Bölge işadamlarının örgütü GÜNSİAD buluşmada bölgenin sorunlarını içeren bir dosya sunuyor ve bir “ofis-büro” açılması önerisinde bulunuyor. Parris öneriyi olumlu karşılıyor. Parris, günlerini Ankara’dan çok Güneydoğu’da geçirmiş biri. Daha sonraki aylarda ABD; Türk hükümetini teğet geçerek, Güneydoğu’da bir irtibat bürosu kurmaya kalkışıyor. Bölgenin iş adamlarıyla temaslar yapan ABD Ankara Büyükelçiliği Ticaret Müsteşarı J. Breidenstine şöyle diyordu: “Bölge büyük yatırımlar yapılmasına elverişli. Amacımız, ABD’li işadamları ile oradaki iş adamlarını bir araya getirmektir. Bölgedeki fırsatlar belirginleştiğinde, Amerikalı firmaları yatırım yapmak üzere davet edeceğiz.”

Akla hemen şu soru geliyor: Niçin Türkiye’nin başka bir bölgesi değil de, Güneydoğu Anadolu Bölgesi? Hem az gelişmiş, hem de büyük fırsatlar vadeden Türkiye’nin başka bölgeleri yok mu? Kuşkusuz var. Ancak, ABD’nin derdi başka: Falında hep o bölgeyi görüyor!

e) Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’a göre ABD’nin yaklaşımı; “PKK ortadan kalkarsa, Türkiye’yi ılımlılarla masaya oturtabiliriz” yönünde. Beklentisi, Kuzey Irak’taki yeni yapılanmalara Türkiye’nin onay vermesi. Şimdi tam bu noktadayız.

Öyleyse Soruyorum: PKK boşuna mı KADEK oldu? (PKK’ya bu aklı veren AB’dir, ABD’dir.)

Ya ABD’nin umudu olan “ Ilımlılar ”. Bu “ Ilımlılar ” Size kimleri, hangi hükümeti çağrıştırıyor?

İsmet Paşa ile başlayan teslimiyetçilik, Mendereslerden, Demirellerden, Özallardan geçerek sonunda bizi ne hallere sürükledi görüyor musunuz?

Bu ne biçim demokrasi?

Neymiş? Türkiye demokratikleşiyormuş. Siz kimi kandırıyorsunuz? Türkiye’de artık her şeyi AB (Fransa ve Almanya) belirliyor, ABD belirliyor, onların içerdeki uzantıları belirliyor.

Bugünümüzü, geleceğimizi, sonumuzu...

Bu böyle süremez.

Görev zamanıdır Atatürkçüler, vatan savunması başlamıştır!

Vatan bir bütündür, bir karışı verilemez. Ulus bir bütündür, bölünemez.

Vatanın her noktasına Atatürkçü fikirler götürülmelidir.

Vatanın her noktasında Kuvayı Milliye örgütlenmelidir.

CİHAN DURA
21.07.2003/ Sayı:35