İşbirliği Olanakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İşbirliği Olanakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2017 Çarşamba

Türkiye-IKBY Arasında Terörle Mücadelede İşbirliği Olanakları BÖLÜM 2


Türkiye-IKBY Arasında Terörle Mücadelede İşbirliği Olanakları BÖLÜM 2



Bu iki unsuru tamamlayıcı olarak bölgesel entegrasyonun sağlanmasından bahsedilebilir. Entegrasyonun sağlanması ise Kürt sorunu ya da PKK terörü gibi konuların, terbiye adına kullanılarak kriz yaratmasına meydan vermemekle gerçekleşebilir. (22) Krizlere meydan vermemek ya da krizleri yönetilebilir kılmak adına bölge yönetimlerinin tavırlarının üzerine çıkarak sağduyulu bir üslup ile süreci yönetmek Türkiye?ye yakışır bir davranış olacaktır. Bir kriz sürecinin nasıl yönetileceğini daha açık anlatmak gerekirse, çözümü nispeten kolay başlıkların öncelenerek uzlaşı alanları oluşturulması, çözüme işaret eden ve tarafları incitmeyen yeni bir kavramsal çerçeve kullanılması gibi adımlar düşünülebilir. Bölgeye yönelik dördüncü ölçü, bölgede kaim olanların Türkiye ile akrabalık, kardeşlik, dindaşlık gibi bağlarla bağlı bulunduklarının bilincinde olmaktır. 
Bu aidiyet bağlarını göz ardı eden, siyasetin güncelliğine-konjonktürelliğine takılan söylemler, bölge halkının Türkiye?ye bakışını sarsacak bir ortam oluşturabilir.

Krizlere meydan vermeyen ya da krizleri yönetilebilir seviyede tutan Türkiye, bölgesel yönetim ile yaptığı birçok görüşmede terörü müzakere konusu etmektedir. 
Müzakere süreçleri bu manada önem kazanmaktadır. Müzakere yürüten tarafların arasındaki psikolojik eşiklerin aşılması, müzakerelerde uzlaşmayı kolaylaştırmaktadır. 
Psikolojik eşiklerin aşılması ise olguya aynı perspektiften yaklaşmak, karşı tarafın kaygılarını anlamak ve bu kaygıların giderilmesi için gerekli adımları atmak intibaını vermek gibi unsurlarla mümkündür. (23) Biraz daha somutlaştırmak gerekirse Tebriz ile ilgili bir konuda bir Tebrizli gibi düşünmek ve konuşmak İran ile yapılan bir müzakerede eşiği aşmayı kolaylaştıracaktır. Benzer bir çerçevede bölgesel yönetim ile Türkiye arasındaki ilişkiler ve intibalar yönetilmeli/yönlendirilmelidir. 
Doğrudan diyalog kanalları kullanılarak terörle mücadelenin amaçları ve yöntemleri tam olarak yansıtılmalı ve endişeler en aza indirilmelidir.

Bölgedeki gelişmeler karşısında ?papaza kızıp oruç bozmak? karşıtı bir ilkesel bir duruş geliştirilmelidir. Böylelikle tepkilerle hareket etmenin yüzeyselliğinden arınmak imkanı ortaya çıkacaktır. Türkiye?nin Erbil Başkonsolosu?nun açıklamaları bağlamında kriz ve bunalım anlarında, karşılıklı olarak çözülebilir / çözümü basit konuları önceleyen, daha ağır bunalımları zamana yayarak çözmeye odaklı bir üslup tercih edilmelidir.

Üslubun Türkiye?yi taşıyacağı nokta, IKBY ile gelişen diyalog ve işbirliği olacaktır. Türkiye ile diyalog ve kritik konularda işbirliğine dayalı ilişki biçiminin PKK?ya rahatsızlık verdiği düşünülebilir. Türkiye?nin IKBY ile yakın diyaloglar kurması ve ilişkilerini geliştirmeye dönük girişimler yapması, meseleyi Türk-Kürt etnik düşmanlığı çizgisinde taşıyan PKK?nın tezlerini sarsmaktadır. Aksi bir senaryo olarak Türkiye ile bölge yönetimi arasında gergin ilişkiler yaşanması PKK terör örgütünün bölücü söylemlerine katkıda bulunacaktır.

Bu ilkesel çerçeveden sonra işbirliği önerileri ve hareket tarzları olarak şunlar düşünülmektedir:


1. IKBY himayesinde yaşayan Iraklı halk ile Türkiye halkı arasında iyi ilişkilerin kurulması düşünülmelidir. Bölge halkının teveccühünü kazanmak teröre karşı mücadelede birkaç anlamda işlevsel olacaktır. Birincisi örgüte sağlanan lojistik desteğin azalması mümkün olacaktır. İkincisi ve daha önemlisi ise demokratik süreçlerle ilgilidir. Halkın teveccühünü kazanan ve kendini bölgede net şekilde anlatan bir Türkiye, terörü Türkiye?ye karşı araçsallaştırabilecek siyasi eğilimleri törpülemek açısından etkili bir konum elde etmiş olacaktır. Bu amaçlara ulaşabilmek adına IKBY, bölge halkı ile Türkiye arasındaki ilişkilerde kolaylaştırıcı rol oynayabilir.

2. IKBY?deki tüm siyasi, dini ve etnik gruplarla yürütülen temaslar teröre karşı duruş anlamında fayda sağlayabilir. Bölgesel yönetimin de desteği ile bölgedeki gruplarla yararlı bir diyalog ortamı tesis edilmesi, terör örgütünün bölgedeki manevra alanını daraltacak iktisadi ve lojistik tedbirlerin alınmasını sağlayabilir.

3. Türkiye, IKBY?nin terörle mücadeledeki işbirliği seviyesini derinleştirme düşüncesi ile hareket etmelidir. Uluslararası platformlardan yerel diyaloglara kadar her ortamda seviyeyi derinleştirmeye dönük hamleler söz konusu edilmelidir. Örneğin uluslararası toplantılarda IKBY temsilcisinin katılımı sağlanarak hem dünyaya karşı Irak?ın Kuzeyi?ne yönelik iyi niyet sergilenmeli hem de uluslararası toplantılar vesilesiyle lojistik, finansman, insan kaynağı, kaçakçılık gibi konularda bölgenin teröre karşı daha sağlam bir duruş sergilemesi temin edilmelidir.

4. PKK terör örgütünün Irak?ın Kuzeyi?ndeki kamplarında bulunan yazılı ve görsel yayınların bölge kaynaklı olduğu düşünülmektedir. Söz konusu yayınların, Türkiye?nin teröre bakışını yansıtması bölgesel yönetimden istenebilir. Konuyu bir örnek ile somutlaştırmak gerekirse Türkiye?de teröre karşı uygulanan hukuki mevzuatın (örneğin USAK araştırmasına göre Türkiye?nin terör mevzuatı [genel af, eve dönüş, etkin pişmanlık gibi kanuni girişimlerin] teröristlere yeterince duyurulamamaktadır) bölgedeki yayınlarda konu edilmesi örgütün çözülmesi sürecine katkı sağlayabilir. (24)

 5. Bölgesel yönetimin Türkiye ile işbirliği anlamında gerçekleştirilebilecek bir başka atılım,  örgüte katılımların engellenmesi şeklinde düşünülebilir.

6. Terör faaliyetlerinin neden olduğu zararların telafi edilmesi, ne kadar iyi niyetle ve ne kadar geniş kaynaklarla olursa olsun, tam anlamıyla mümkün değildir. 

Bu açıdan haber alma önemli bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. (25) Bölgesel yönetimin terör örgütü ile ilgili (bir grup PKK?lının bölgeden Türkiye?ye doğru harekete geçtiği ya da bölgedeki kampların koordinatları, kamptaki militan sayısı ve mühimmat bilgileri, kampların lojistiği, kamplarda bulunanların bilgileri, lider kadronun bölgedeki faaliyetleri ve kamplarla olan teması veyahut saldırı hazırlıkları gibi konularda) sunacağı bilgiler, terörün kısa vadeli alt hedeflerine ulaşmasının engellenmesini ve zayiatın önlenmesini sağlayacaktır. Bu açıdan Türkiye?nin makro planda bölgesel yönetim, mikro planda da bölgedeki aktörler ile (tüm alanlarda gerçekleşmesi beklendiği şekilde) istihbari temas kurması gerekli görülmektedir.

 7. Terörist faaliyetlerde rol almış kişilerin pişmanlık duyup, sığ da olsa bir bunalım yaşayacağı düşünülebilir. Bu kimseler için, Türkiye?nin öncülük etmesi ile IKBY topraklarında rehabilite merkezleri oluşturulması gerekli görülmektedir. Örgütlerin kişilere örgütle bütünleşmiş bir kimlik kazandırdıkları ve bu kimliği terörist faaliyetlerle perçinledikleri bilinen bir gerçektir. (26) Bu kimselerin kimlik sorunlarının rehabilite merkezleri aracılığı ile giderilmesi etkin bir yöntem olarak 
değerlendirilmektedir. (27) Bu yöntemin ülke içinde olduğu kadar ülke dışında da uygulanabilir kılınarak bölgesel yönetim sınırlarında hayata geçirilmesi önerilmektedir.

8. Türkiye, IKBY?yi PKK terör örgütü konusunda (tehdit etmek yerine) ortak tavır geliştirme konusunda ikna etmeye yönelmelidir. Bölgesel yönetimin konuya duyarsız kalıyormuş gibi pasif bir duruş sergilemesi, Türkiye?de bölgesel yönetime dair olumsuz bir algı oluşturmaktadır. (28) Bölgesel yönetim bu algı problemi konusunda Türkiye ile etkileşim içinde hareket etmeye ikna edilmelidir.

9. PKK terörü ile mücadele anlamında bölgesel bir kamu diplomasisi yürütülebilir. ?Kamu diplomasisinin amacı propaganda değil, nesnel verilere ve gerçeklere dayalı stratejik bir iletişim dili inşa etmek ve farklı kesimlerin hizmetine sunmaktır.? Verilerin stratejik bir dil ile kamuoyuna sunulması ve kamuoyu tarafından kabul görmesinde kritik bir unsur, ?kaynak?tır. Türkiye ile doğrudan bağlantılı olan unsurların anlatımlarının bölge halkı tarafından kabul görmesi sancılı bir süreçtir. Bunun yerine STK, araştırma merkezleri, kamuoyu araştırma şirketleri, basın, kanaat önderleri, üniversiteler, öğrenci değişim programları gibi devlet dışı sivil araçlardan istifade edilmesi daha makul görünmektedir. (29) Bu faaliyetler lobicilik olarak da adlandırılabilir. Lobi girişiminin sahadaki aktörlerinin iktisaden ve bilgi birikimi olarak desteklenmesi 
etkinlik ve verimlilik adına elzem görülmektedir. (30)

10. Türkiye ile IKBY arasında teröre karşı mücadele edecek birimler arasında iletişimi sıklaştırmak, diyalog kanalları tesis etmek, ortak eğitim programları uygulamak ve eşgüdüm sağlayacak yasal zeminler oluşturmak rasyonel bir terörle mücadele girişimi olacaktır. Daha açık ve somut bir ifade ile terör örgütünün lider kadrosuna yönelik, etkin bilgi paylaşımına dayalı ve bürokratik engel oluşturmayan yasal zemine dayanan, ortak eğitimlerle nitelikleri artırılmış silahlı birimlerin örtülü operasyonları terörle ve teröristle mücadelede oldukça verimli hamleler olacaktır. Türkiye?nin terörle mücadele tarihi açısından ülke dışından üst düzey terörist  kaldırılması  (Öcalan ve Kenya örneği hariç tutulduğunda) göze çarpmamaktadır. Hâlbuki lider kadro mensuplarının ele geçirilmesi ya da etkisiz hale getirilmesi hem toplum hem hükümet ve hem de mücadele birimlerinin motivasyonunu sağlamlaştıracak unsurlar olacaktır. (31)

11. IKBY?nin bölgesindeki jeopolitik, jeoekonomik ve jeoenerji gibi konularda, Türkiye?yi, Türkiye?nin bilgisi dışında bir müzakere aracı olarak kullandığı düşünülebilir. (32) 

Bir başka ifade ile bölgesel yönetim Türkiye?yi araçsallaştırmak girişimindedir. Türkiye?nin bu girişime izin vermesi, bölgesel yönetimin terörle mücadeledeki işbirliği derecesiyle bağlantılı olarak sürdürülebilir.

12. Bölgesel yönetim ile ortak bir terör tanımı üzerinde uzlaşılmalıdır. Böylelikle olası yanlış anlamalar, ihtimaller ve çifte standartlar engellenebilecektir. (33)

13. Terörle mücadelede en önemli boyutlardan biri eylemin propagandası meselesidir. Eylemler oka benzetilebilir. Ok atıldıktan sonra hedefin yerini değiştirmek, okun anlamını yitirmesi sonucunu doğurur. Ok benzetmesinde hedefin yerini değiştirmek yapılan eylemin propaganda kanallarını tıkamaktır. Örgütün propaganda kanalları (mümkün olduğunca) engellendikten sonra eylem, devletin istediği şekilde yönlendirilebilir. (34) Terör eylemlerinin Irak?ın Kuzeyi?ndeki yansımaları bir intihar saldırısı örneğinde kısaca somutlaştırılabilir. Buna göre intihar saldırısında ölen yoksullar ya da çocuklar gibi figürler üzerinden terörün işaret ettiği şiddet ve vahşet öğeleri bölgede zihinlere işlenebilir. Böylelikle hem örgütün eylemine cevap verilmiş olur hem de eylem örgütten alınarak devlete geçtiği için saldırı amacına erişememiş olur.

Buraya kadar Anlatılanlar Mümkün Muhtemellerin ifadesi olarak Değerlendirilebilir. 

Muhayyele yakın son bir yorum ile Analiz sonlandırılacaktır.

14. Türkiye ile Irak, merkezi yönetimler olarak mukayese edildiğinde güçlü Ankara ile güçsüz Bağdat gibi bir sonuca ulaşılabilir. Bu çerçevede uluslararası hukuku, Irak?ın Kuzeyi?ndeki bölgesel yönetimin uzun vadede bağımsızlık ihtimalini ve bir çok değişkeni ihmal ederek basit bir sonuca ulaşılabilir. Buna göre özerklik kaçınılmaz bir durum olarak belirdiğinde Ankara?ya bağlı olmak Bağdat?a bağlı olmaktan daha cazip değerlendirilmektedir. Böyle bir düşüncenin Iraklı Kürt liderler arasında düşünüldüğünü ifade edenler vardır. (34) Bir beyin fırtınası dahi olsa böyle bir ihtimalin gerçekleşebilmesi tarafların birbirleri ile asgari uyumunu gerektirecektir. 
Bu ihtimalde Türkiye tarafının şart koşan, bölgesel yönetim tarafının ise şartları yerine getiren olması (mutlak anlamda değil, % 55 - % 45 oranında, karşılıklı şartlar olacaktır ancak bir tarafın şartları daha baskın olabilir) beklenir. Bu çerçevede tüm diplomatik platformlarda PKK?ya karşı işbirliğinin ifade edilmesi karşılıklı şartlardan biri olarak tasarlanabilir.


Dipnotlar :

(1) D. Yaman, Terörizmle Mücadelede Uluslararası İşbirliği Çerçevesinde NATO?nun Rolü, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2006, s.73.

(2) http://www.usakgundem.com/yazar/748/terör-örgütlerinin-temel-stratejileri-ve-devletlerin-düstügü-hatalar.html

(3) http://www.usakgundem.com/yazar/1152/pkk-tasfiye-mi-oluyor.html

(4) http://www.mfa.gov.tr/sub.tr.mfa?7d9d6904-8274-44e5-8f80-17f7d422042e

(5) http://www.mfa.gov.tr/ses-kaydi.tr.mfa

(6) http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Etkinlikler/Dosyalar/201065_barzani.orsamda.pdf

(7) http://www.peyamner.com/default.aspx?l=6&id=188948

(8) http://www.peyamner.com/default.aspx?l=6&id=191563

(9) http://www.peyamner.com/default.aspx?l=6&id=190648

(10) http://www.aa.com.tr/tr/davutogludan-kak-aciklamasi.html

(11) http://www.peyamner.com/default.aspx?l=6&id=196713

(12) http://www.peyamner.com/default.aspx?l=6&id=196598

(13) http://www.peyamner.com/default.aspx?l=6&id=191851

(14) http://www.dengeazad.com/En/NewsDetailN.aspx?id=7445&LinkID=114

(15) http://www.dengeazad.com/En/NewsDetailN.aspx?id=7391&LinkID=114

(16) http://www.dengeazad.com/En/NewsDetailN.aspx?id=8014&LinkID=114

(17) http://krp.org/eng/articles/display.aspx?gid=1&id=23843

(18) http://www.peyamner.com/default.aspx?l=6&id=217510

(19) Özel, M., AK Parti Kapatıldı,  Anlayış Dergisi, s.63, s.19, 2008.

(20) Dışişleri Bakanı Ahmet DAVUTOĞLU?nun konuşmalarından alıntı, NTV ?Canlı Gaste? Programı, 18.05.2010.

(21) Davutoğlu, A., Küresel Bunalım, (8. b), İstanbul: Küre Yayınları, 2006, s.121-122.

(22) http://www.setav.org/public/HaberDetay.aspx?Dil=tr&hid=24956&q=pkk-saldirilarinin-baglami-ve-kuzey-irak-pususu

(23) Dışişleri Bakanı Ahmet DAVUTOĞLU?nun konuşmalarından alıntı, NTV ?Canlı Gaste? Programı, 18.05.2010.

(24) ?PKK Terör Örgütü ile Etkin Mücadelede Analiz, Risk, Fırsat ve Öneriler 2008?, USAK Raporu, s.45.

(25) USAK a.g.e., s.39.

(26) Arıboğan, D, Terör - Korku Hali (3.b), İstanbul: Profil Yayınları, 2007, s.82.

(27) USAK, a.g.e., s. 45. Rehabilitenin önemine dair kişisel bir tecrübe için Necati Alkan?ın Terörle Mücadelede Önleme Stratejileri adlı eserinin son bölümüne bakılabilir.

(28) http://www.setav.org/public/HaberDetay.aspx?Dil=tr&hid=12098&q=kuzey-irak-la-tehditler-ve-kirmizi-cizgiler-arasina-hapsolan-siyasetimiz

(29) http://kdk.gov.tr/sag/kamu-diplomasisine-bakis/21

(30) USAK a.g.e., s.82.

(31) USAK a.g.e., s.86.

(32) http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=873755&title=kurtler-baglanmak-degil-karsilikli-bagimlilik-istiyor&haberSayfa=0

(33) Sadi Bilgiç, ?Terör ve Terörle Mücadele? Raporu, BİLGESAM Rapor No: 17, s.7, http://www.bilgesam.net/tr/images/documents/rapor17.pdf

(34) Arıboğan, a.g.e., s.206-207.

(35) http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=873755&title=kurtler-baglanmak-degil-karsilikli-bagimlilik-istiyor&haberSayfa=0


ALINTI WEB ADRESİ;

http://www.bilgesam.org/incele/1168/-turkiye-ikby-arasinda-terorle-mucadelede-isbirligi-olanaklari/#.WddGz2drNXI

***


Türkiye-IKBY Arasında Terörle Mücadelede İşbirliği Olanakları BÖLÜM 1


Türkiye-IKBY Arasında Terörle Mücadelede İşbirliği Olanakları, BÖLÜM 1


İlkut Taha TASLI 
26 Nisan 2011 



    Yirmi birinci yüzyılda kaleme alınan bir çalışmada küreselleşmeden bahsetmemek oldukça güçtür. Küreselleşmenin olumlu ve olumsuz yönleri olduğu aşikârdır. 
Küreselleşme bir süreçtir ve bu sürecin, insan topluluğuna faydaları yanında açmazları da vardır. Söz konusu açmazlardan ilki ?sorunların küresel boyutlara ulaşması? 
olarak adlandırılabilir. Sorunların küresel olduğu bir ortamda çözüm için gerekli görülen şey küresel yönetimdir (ve hatta yönetişimdir). Ancak küresel sistemin mevcut şartlarında böyle bir çözüm hayal durumundadır. Açmazları aşmak ve sorunlara çözüm bulmak için, küresel arayışlardan bölgesel arayışlara geçilebilir. 
Günümüzde bölgesel (ve hatta küresel) sorun olarak ifade edilebilecek bir husus terördür. Bölgesel sorunların çözümlenmesi, küresel sorunlara nispeten daha makul görünmektedir. Bu bağlamda terör örgütleriyle mücadelede işbirliğinin gerekliliği göze çarpmaktadır. Devletlerin birbirlerini bilgilendirmeden, eşgüdüm sağlamadan teröre karşı tavır almaları ve hareket tarzı geliştirmeleri anarşi ortamına kapı açabilir. (1) 

     Bir başka ifade ile devletlerin birbirleri ile iletişim kurmadan ve koordinasyon sağlamadan terörle mücadeleye çalışması olumsuz sonuçlar doğurabilir. 
Olumsuz sonuç olarak aşağıdaki anlatım dikkat çekicidir:

    Terör örgütleri diğer ülkelere hizmet önererek mücadele ettikleri devleti siyasi alanda da yalnız bırakmaya çalışırlar. Terör örgütünün hedeflerini kendi hedeflerine uygun bulan bazı ülkeler de terör örgütlerine ya doğrudan destek verirler, ya da faaliyetlerine göz yumarlar. Bu ikisi olmasa dahi terör örgütünün ülke dışındaki faaliyetleri terörle mücadele eden ülkede çoğu kez diğer ülkelerin teröristlere destek verdiği şeklinde algılanacaktır. Terörle mücadele eden ülke diğer devletlerin de kendi çıkarlarını tehlikeye sokarak teröristler ile mücadele etmesini ister. Oysa hiçbir ülke doğrudan tehdit altında olmadan, ya da çıkarları bunu emretmeden kendisini riske atmak istemez. Bu çekingenlik de terörle mücadele edilen ülkede komplo teorilerine eğilimi arttıracaktır. Sonuçta oluşacak olan güven eksikliği ise en çok terör örgütlerinin işine yarayacaktır. Devletler arasında oluşan güven ve iletişim boşlukları terör örgütlerinin yuvalandığı yerler haline gelmektedir.?(2)

Gerek terörle etkin mücadele gerek kamuoyunun yanlış algılardan ve komplo teorilerinden korunması gerekse barış ortamının sağlanması bağlamında teröre karşı işbirliği bir zorunluluk olarak görülmektedir.

Bu çalışmada, yukarıdaki zorunluluktan hareketle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile Türkiye arasında, terörle mücadele bağlamında muhtemel işbirliği alanlarının ve hareket tarzlarının ele alınması hedeflenmektedir.

Çalışmanın dayandığı sınırlar, Irak?ın kuzeyindeki bölgesel yönetim ile Türkiye?nin PKK terör örgütüne karşı ortak girişimleridir. Terör ve ?Kuzey Irak? ifadeleri anıldığında toplumsal bellekte beliren konular, Kerkük ve Türkmenler ekseninde olmaktadır.  PKK terör örgütü ile bölgesel yönetim, Kerkük?ün statüsü ya da Türkmenlerin durumu gibi konular, aralarındaki etkileşim yok sayılmadan ayırt edilebilmelidir. Ayrıca Irak?ın Kuzeyi ile Türkiye arasındaki ilişkilerin çok farklı boyutlarından bahsedilebilir (örneğin işbirliğinin ötesine geçen bir iktisadi-kültürel entegrasyonun sağlanması gibi). Bu çalışma yalnızca terör boyutu ile sınırlı kalacaktır. İlk olarak Türkiye ile IKBY arasındaki ilişkilerin son iki yıllık geçmişi görünen ana hatları ile anlatılacaktır. Çalışmanın esas kısmı, ilişkilerin bugünkü konumu ve teröre karşı işbirliği alanları ve hareket tarzlarını konu alacaktır.

Türkiye ile Bölgesel Yönetimin Terör Bağlamında İlişkileri: 2009-2011
Türkiye ile bölge yönetimi arasındaki ilişkilerin 2009 yılında belirgin bir iyileşme ivmesi kazandığından söz etmek mümkündür. Aşağıda medyaya yansıyan bilgiler derlenmiştir. Bu bilgiler seçilirken tarafların birbirlerine bakışının ortaya çıkarılması bir kriter olarak seçilmiş ve medyadan bu bağlamda haberler seçilmiştir. 
Bir başka ifade ile tarafların birbirini nasıl algıladıklarını gösteren haberler seçilerek, bir sonraki aşamada belirlenecek teröre karşı ortak hareket tarzlarının nasıl bir arka plan üzerine inşa edileceği anlaşılmaya çalışılmıştır.
ABD yönetiminin 2008 sonundaki seçimlerle değişmesi ve 2009 yılı başında Barack Obama?nın ABD Başkanlığı görevini devralması, Irak içindeki Şii-Arap-Kürt dengelerinin Kürtlerin aleyhine gelişmesi, Türkiye?deki demokratikleşme ve milli birlik süreçleri, Cumhurbaşkanı Gül?ün Irak ziyareti gibi gelişmeler Türkiye ile Irak? ın 
Kuzeyi?ndeki bölgesel yönetim arasındaki ilişkileri olumlu yönde geliştiren dinamikler olarak ifade edilebilir. (3)

2009 yılının Ekim ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu?nun ve Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan?ın Basra, Erbil ve Musul?u kapsayan gezileri, Türkiye-IKBY ilişkilerin eksenini değiştiren bir nitelik arz etmiştir.

2009 senesinin Aralık ayında İçişleri Bakanı Beşir Atalay bölgeye bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Türkiye, Irak ve ABD arasında oluşturulan Üçlü Mekanizma'nın Bakanlar düzeyindeki komite toplantısı için Bağdat?a giden Atalay, toplantının ardından Erbil?e geçerek, Erbil İstihbarat İrtibat Ofisini ziyaret etmiş ve daha sonra IKBY yetkilileriyle görüşmelerde bulunmuştur.

İlişkilerde bir başka önemli adım olarak 11 Mart 2010 tarihinde Erbil?de bir başkonsolosluk açılmıştır. Konsolosluğun resmi açılışı ise 7 Kasım 2010?da gerçekleşmiştir.

Önem arz ettiği düşünülen bir başka adım Erbil Başkonsolosluğu?nun açılışından kısa bir süre sonra 23 Mart?ta IKBY Ticaret Bakanı Sinan Çelebi?nin Türkiye ziyaretidir. 

Bu ziyaretin taşıdığı özel önem, IKBY?den resmi bir unvan ile ilk ziyaret olmasıdır. Bu ziyaretten 7 gün sonra KDP Başkan Yardımcısı Neçirvan Barzani, Iraklı siyasi gruplarla temas bağlamında Ankara?ya gelerek Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı seviyesinde görüşmelerde bulunmuştur. (4)

IKBY Başkanı Mesut Barzani?nin Haziran 2010 tarihinde yaptığı Türkiye ziyareti alakaya şayandır. Bu ziyaret 6 yıllık bir aradan sonra gerçekleşmiştir. 

Tabii Kaynaklar, Ticaret gibi çeşitli bakanlıklardan oluşan geniş bir heyet ile gerçekleşen gezide Mesut Barzani?nin terör ve Kürtler ile ilgili açıklamaları dikkat çekicidir. Öncelikle kan dökülmesinin üzüntü verici olduğunu ifade eden Barzani, Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek için her türlü işbirliğine hazır olduklarını belirtmiştir. Konuşmasının devamında ?Açılım politikası?nı öven Barzani, Türk vatandaşı olan Kürtleri açılıma destek vermeye davet etmiştir.

Konuşma sonrasında sorulara cevap veren M. Barzani, şiddetin devam etmesinden yana olmadıklarını ve Türkiye?nin güvenliğini kendi güvenliklerinden ayrı görmediklerini belirterek tüm çabayı göstereceklerini ifade etmiştir.(5)

IKBY Başkanı Mesut Barzani?nin Haziran ayında gerçekleştirdiği Türkiye gezisi önemli görülmektedir. Bu gezisinde resmi temaslarının dışında ORSAM adlı düşünce kuruluşunda bir konuşma yapan Barzani, teröre ilişkin açıklamalar yapmıştır. Buna göre hükümetin açılım politikalarını destekleyen Barzani, Kürt sorunu için şiddet kullanılmasının sonuçsuz kalacağının tecrübe ile tespit edildiğini ifade etmiştir. Ayrıca soruna köklü bir çözüm için her türlü desteği sağlamaya hazır olduklarını belirten Barzani, açılım politikasının bütün taraflarca desteklenmesi arzu etmektedir. (6)

 IKBY Başkanı Mesut Barzani?nin geçtiğimiz Haziran ayında yaptığı bir basın toplantısı yukarıdaki diğer açıklamaları ile süreklilik arz etmektedir. İlk olarak ?Bu iş (Türkiye?deki PKK sorununu kastederek) savaşla, kavgayla hiçbir zaman çözülemez. Umarız barış ve diyalog projesi devam eder. Biz Türkiye'deki, demokratik Kürt açılımını desteklediğimizi bir kez daha tekrarlıyoruz" şeklinde fikir belirten Barzani, konuşmasının devamında ?kendi topraklarımız üzerinden komşu ülkelere saldırı yapıldığı gerekçesiyle onların da topraklarının bombalandığı? ve ?Sorunu şiddet ve askeri yöntemlerle çözecekseniz, rica ediyoruz bizi buna katmayın? ifadelerine yer verdi. (7)

Süreç, ileriye doğru okunduğunda alakaya şayan bulunan bir başka söylem, 2010 senesi Temmuz ayının ortalarında IKBY Peşmerge Bakanlığı sözcüsü Cebbar Yawer?in PKK yöneticilerinin Irak?ın kuzeyinde olmadığı ve bölgesel yönetim topraklarının Türkiye ile PKK arasındaki sorunda hiçbir şekilde rol oynamadığı şeklindeki açıklamalarıdır. Açıklamanın devamında konunun Türkiye?nin iç sorunu olduğunu belirten Yawer, sorun karşısında taraf olmak istemediklerini ifade etmektedir. (8) 

Peşmerge Bakanlığı sözcüsünün Temmuz ayında yaptığı bir diğer açıklama ise ?peşmerge güçlerinin hiçbir şekilde Türkiye?ye yardım etmeyeceği?dir. (9)

Temmuz ayında Irak?ın Kuzeyi ve teröre dair bir başka açıklama Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu?ndan gelmiştir. TBMM Genel Kurulunda, Dışişleri Bakanlığı?nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın görüşmeleri devam ederken sorulan bir soruya Sayın Davutoğlu verdiği cevapta, terör örgütü ile ilgili olarak gerekli her şeyin, Bağdat?a ve Erbil?e en net ifadelerle söylendiğini, hiçbir tavizden bahsedilemeyeceğini ve gerekli müdahaleyi beklediklerini ifade etmiştir. (10)

KDP Başkan Yardımcısı ve IKBY eski Başbakanı olan Neçirvan Barzani?nin Ağustos ayında yaptığı bir açıklama bölge yönetiminin PKK?ya bakışını anlamak adına yararlı görülmektedir. Habere göre PKK ateşkes ilan etmiştir. N. Barzani, ateşkes ilanının olumlu bir adım olduğunu ve memnuniyet uyandırdığını ifade etmektedir. 

Konuşmasının devamında yaşanan tecrübelerin savaş ve şiddet ile çözüm olmayacağını gösterdiğine işaret eden Barzani, Türkiye?deki Kürt sorununun sadece ? Siyasal ve Barışsal ? yolla çözülebileceğini ifade etmektedir. (11)

IKBY Başkanı Mesut Barzani?nin, PKK?nın ilan ettiği ateşkese (13 Ağustos 2010) dair açıklaması hemen ertesi gün (14 Ağustos 2010) yapılmıştır. 

Mesut Barzani, 

Ateşkesten memnuniyet duyduklarını ve ateşkesi desteklerini belirterek ateşkesin devamlı olması isteğini ve sorunun ancak diyalog ve barış yoluyla çözülebileceğini beyan etmiştir. (12)

Bölgesel yönetimin başkanı Mesut Barzani?nin aynı tarihli açıklamalarında dikkat çeken bir diğer ifade ise şiddete inanmadıkları ve demokratik açılımın Türkiye?deki sorunun çözümü için tek yol olduğudur. (13)

Neçirvan Barzani?nin KDP?ye yakınlığı ile bilinen Gulan Dergisi?ne 2010 yılının Ekim ayında verdiği mülakat bölge yönetiminin PKK?ya bakışı konusunda ipuçları sunması açısından yararlı görülmektedir. N. Barzani yaptığı açıklamada Kürtlerin arzularına silahla ulaşamayacaklarına ve Türkiye?nin Kürtleri inkâr ederek sorunu çözemeyeceğine değinmiş, kendilerinin bu iki eğilimi normalleştirmeye çalıştıklarına işaret etmiş ve şiddetin çözüm getirmediğini belirterek Türkiye?nin PKK?yı muhatap alarak sorunu çözmeye çalışmasını önermiştir. (14)

Irak Genelkurmay Başkanı Babekir Zebari?nin Irak?ın Kürt bölgesinde yayınlanan yüksek tirajlı Rudaw gazetesine verdiği demeç PKK terörü açısından faydalı bilgiler ihtiva etmektedir. Ekim 2010 tarihli demece göre Irak ordusunun PKK ile savaşacak hazırlığı ve donanımı bulunmamaktadır. Ayrıca Irak Anayasası?na göre Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı?nın izni olmadan ordunun Kürt Bölgesi?ne geçme yetkisi de yoktur. Zebari demecin devamında, Irak ordusunun terör ve istikrar sorunuyla ilgilendiğini, bu nedenle de Kürt Bölgesi?nde faaliyet gösteremeyeceklerini beyan etmiştir. Ayrıca Irak?ın Kuzeyi?nde harekât gerçekleştirebilmek için bölge yönetiminin desteğinin şart 
olduğunu belirten Zebari, bölge yönetiminin barışçıl çözüm yolundan başka bir alternatif düşünmediğini de ifade etmiştir. (15)

Rudaw gazetesi Kasım ayında Türkiye?nin Erbil Başkonsolosu ile bir röportaj gerçekleştirmiştir. Bu röportajın Türkiye?nin bölgeye bakışına dair oldukça net bilgiler verdiği düşünülmektedir. Röportajda IKBY?nin Türkiye?nin hassasiyetlerini son derece iyi bildiği, benzer şekilde Türkiye?nin de bölgesel yönetimin nelere muktedir olduğunu bildiği ve ilişkilerin güvenlik ekseninde değil bir bütün oluşturacak şekilde farklı eksenlerde bir arada yürütüldüğü ifade edilmektedir. (16)

Geçtiğimiz Kasım ayında Türkiye?den bölgeye bir ziyaret gerçekleştiren Barış ve Demokrasi Partisi yetkilileri ile görüşen bölge başkanı Mesut Barzani, bu görüşmede Türkiye?deki Kürt sorununun çözümüne dair açıklamalar yapmıştır. Buna göre Türkiye?deki sorunun çözümü noktasında yakın geçmişteki tecrübelerin savaş ve şiddetin işlevsizliğini gösterdiğini ve IKBY?nin demokratik ve diyaloğu esas alan hamleleri destekleyeceği ifade edilmiştir.(17)


Bölgeden PKK terörü konusunda gelen bir başka açıklama IKBY Peşmerge Bakanlığı sözcüsü Cebbar Yawer tarafından 3 Ocak 2011?de yapılmıştır. Buna göre Türkiye ile IKBY arasında ?PKK?ya karşı savaş konusunda herhangi bir uzlaşma yapılmadığı? ve ?peşmergelerin sınır bölgesine dağıtılmasından yana olmadıkları? ifade edilmektedir. (18)

Türkiye ile IKBY arasında Teröre Karşı İşbirliği Alanları ve Hareket Tarzları

Bölgesel yönetimin PKK sorununa bakışı, söylemlerinden hareketle üç başlıkta ele alınabilir. Bunlardan ilki, sorunun Türkiye?nin iç sorunu olarak görülmesidir. 
Öyle ki Irak?ın Kuzeyi?nde üst düzey terörist olmadığı yönünde, aşırı şekilde değerlendirilebilecek, açıklamalar dahi gelmiştir. İkincisi, barış ekseninde/güç 
kullanılmadan sorunun çözülmesi gerektiği yönündeki açıklamalardır. Üçüncüsü ise Türkiye?deki Kürt Sorunu ile PKK terörünün aynı anlamda kullanılmasıdır. 
Bu iki kavram arasında bağ bulunduğu varsayılabilir ancak bölgesel yetkililerin açıklamaları bu bağı aşarak kavramları eşite yakın tasavvur etmektedir. 
Bu üç husus ve açıklamalar dikkate alınarak, bölgesel yönetimin terör örgütüne karşı askeri olmayan tedbirlerle hareket etmek eğiliminde olduğu 
değerlendirilmektedir.

Yukarıda IKBY yetkililerinin PKK terör örgütü ile ilgili açıklamalarına uzunca yer verilmiştir. Bu açıklamaların olgusal birer veri olmasının yanında iç politikaya ve 
popülizme yönelik söylemler olması ihtimali de her zaman akılda tutulmalıdır. Dolayısıyla bir önceki paragrafın temel zaafı da bu ihtimaldir. İç politikada popülizmi esas alan açıklamaların varlığı bir gerçektir. IKBY?nin bir taraftan liderlik iddiasıyla Kürt Ulus bilinci oluştururken diğer taraftan bir başka ülke sınırları içinde Kürtlük iddiası taşıyan bir örgüte yönelik sert açıklamalar yapmaması doğal karşılanmalıdır. Bu çerçevede birbiriyle bağlantılı iki noktaya dikkat edilmelidir. Birincisi, söylemlerin iç politik niteliği; ikincisi ise karar alma mekanizmalarının bu söylemlerle -bu söylemlerin her zaman akılda tutulması kaydıyla- nihai değerlendirme yapmaması. Bu iki problemin aşılabilmesi için taraflar arasında doğrudan iletişim kanallarının tesisi gerekli görülmektedir. Basın açıklamaları ya da medya demeçleri gibi tahrife uğrayabilecek dolaylı vasıtalar yerine doğrudan mekanizmalar ile diyalog kurulmalıdır.

Diyalog kurulması meselesi biraz daha derinleştirilebilir. Şöyle ki Irak?ın Kuzeyi?ndeki bölgesel yönetimin değişmesi gibi bir ihtimali her daim akılda tutmak gerekmektedir. 
Demokrasi eğilimi Irak?ın diğer bölgelerine göre yüksek bir coğrafya olan Irak?ın Kuzeyi?nde iktidarın değişmesi olağan bir gelişme olacaktır. Bu anlamda yönetimler değişse de Türkiye?nin bölgeye bakışının temel ölçüleri olmalıdır. 

Bunlardan ilki, hiçbir ülkenin kendi coğrafyası ile yetinerek gelişemeyeceği düşüncesidir. Türkiye, rafine ürün ve hizmetler aracılığıyla, sınaî üretim kapasitesi ile ve ihracat gücüyle bölgeyi iktisadi çekim alanı kılarak kendi coğrafyasını aşabilir. (19) 

İkincisi, Tarihin normalleşmesi/normalleştirilmesi perspektifi ile meselelere yaklaşılmalıdır. (20) Irak?ın Kuzeyi için düşünüldüğünde tarihi süreçte Mezopotamya havzasının bütünlüğü göze çarpar. (21) 

İktisadi, kültürel ve siyasi anlamda parçalanmamış yapısı bölgenin refahı ve huzuru adına daha makul görünmektedir. 

Üçüncü ölçü, Ortadoğu?daki karmaşa ile alakalıdır. Ortadoğu?daki düzensizlik devam ettikçe terör örgütleri de hayatiyetlerini devam ettireceklerdir. Terör örgütlerinin bölgedeki işlevi ise en amiyane tabirle Ülkeleri ?Terbiye etme? olarak ifade edilebilir. Yukarıda coğrafyayı aşmak ve tarihin normalleşmesi zikredilmiştir. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Türkiye-İran Terörle Mücadelede İşbirliği Olanakları



Türkiye-İran Terörle Mücadelede İşbirliği Olanakları

İlkut Taha TASLI 
06 Mayıs 2011 



Modern Türkiye tarihi üzerine çalışmaları ile tanınan Andrew Mango?nun ?Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği? adlı sempozyumda sunduğu özel bildiri şu cümle ile başlar: ?Evet, terörist saldırıyı kınıyoruz, fakat diğer taraftan, bu teröristlerin sizin deva bulmanızı gerektiren gerçek sıkıntıları ve mutsuzlukları mevcut.? Andrew Mango, bu cümleyi Türkiye?nin komşularının dilinden söyler ve ekler: ?Terörizmle mücadele ederken, bir şahsı kendi ülkesini hedef almayan terörist olarak değerlendirerek dikkate almayan zihniyet, ortak mücadeledeki başarısızlığın en büyük nedenidir.? (1) Mango?dan ilham alınarak ortaklık taşımayan zihniyetlerin krizlere gebe olduğu düşünülebilir. Diğer taraftan yönetim kitaplarının klasik söylemi, krizlerin iyi yönetilerek fırsat alanları yaratılmasıdır. Terörün varlığı ciddi bir kriz alanıdır. Türkiye ile İran arasında, 1990?lı yıllarda kriz konusu olan PKK terör örgütü, son birkaç yıldır ortak güvenlik alanı olarak şekillenmektedir. Bu süreçte ortak zihniyet çerçevesinin önemi büyüktür.


 Bu çalışma, terörle mücadelede işbirliği imkânları konusunu ele almaktadır. İşbirliği yapması beklenen taraflar İran ve Türkiye?dir. Kendisine karşı işbirliği yapılması beklenen nesne genel olarak terör örgütleridir; ancak bu çalışmada, kapsam biraz daha daraltılarak PKK-PJAK terör örgütüne karşı işbirliği olanakları ele alınacaktır. Çalışma ?işbirliği imkanları?nı konu aldığından farklı senaryolara yer verilmeyecektir. Çalışmada kullanılan veriler, medyada yer alan bilgiler ve makale-bildiri gibi akademik kaynaklardır. Çalışma ile ilgili işaret edilmesi gereken bir başka husus, terörle mücadelenin stratejik ve taktik olarak iki nazari boyutta ele alınarak anlatılmaya çalışıldığıdır. Stratejik seviye, karar alma mekanizmaları arasındaki ilişkilere ve terörün engellenmesine odaklanırken; taktik seviye, teröristler ve sempatizanlarla girişilecek cari mücadeleye işaret etmektedir. Çalışmada ilk olarak PJAK terör örgütü kısaca ele alınacak, sonrasında PJAK?ın PKK ile bağı ortaya konulacaktır. İkinci olarak Türkiye ile İran?ın mevcut işbirliği seviyesi ve işbirliği gerekliliği ifade edilecektir. Üçüncü aşamada ise taktik ve stratejik seviyede yapılması gerekenler, alıntılar ve akıl yürütme aracılığı ile ifade edilerek çalışma sonlandırılacaktır.


PJAK Terör Örgütü ve PJAK?ın PKK ile Bağları

İran ile Irak?ın kuzeyi arasında, PKK terör örgütü ile organik bağlara sahip bir örgüt PJAK?tır. PJAK, kendini İran merkezli ve İranlı Kürtlerde kimlik bilinci oluşturmayı hedefleyen bir örgüt olarak tanımlamaktadır. (2) Kuruluş fikri 1993 yılında doğmuştur. İlk örgütlenmesini 2002 yılında Demokratik Birlik Hareketi adıyla gerçekleştiren örgüt, 2004 yılında ilk kongresini yapmıştır. PJAK?ın İran?daki tabanı, Batı Azerbaycan eyaletinde yaşayan Kürtlerdir. PJAK, tüzüğünde PKK ile bağını ifade etmektedir. Buna göre PJAK, PKK?yı Kürt tarihindeki en büyük hareket olarak görür ve kendisini Apoizm çizgisinde niteler. PJAK, PKK?yı çatı örgüt olarak tanımlar. PJAK, bütün propaganda ve siyasi çalışmalarında PKK araçlarından yararlanmakta ve mensup kazanma bağlamında Abdullah Öcalan?a ait kitap, makale ve sair şeyleri kullanmaktadır. Ayrıca PJAK?ın üst düzey kadroları PKK?da rol oynamış isimlerdir. PJAK?ın askeri ve ideolojik olarak eğitim merkezi de PKK kamplarıdır. (3)


Türkiye ile İran Arasında Mevcut Birliktelikler ve İleriye Dönük Gereklilikler

İran ve Türkiye arasında terörle ilintili iki anlaşmanın varlığından bahsedilebilir. Bunlardan ilki, 1989 yılında imza edilen ?Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti Arasında Uyuşturucu ve Psikotrop Maddeler Kaçakçılığına Karşı İşbirliği Protokolü?dür. Bu protokol bağlamında iki ülke arasında 1989 yılından beri ?Yüksek Güvenlik Komisyonu? toplantıları yapılmaktadır. (4) Buna ek olarak daha alt seviyede ?Güvenlik Alt Komite? toplantıları da yapılmaktadır. (5) Türkiye ile İran arasındaki ikinci anlaşma, yakın zamandaki görüşmeler çerçevesinde, Ağustos 2008?de ?Uyuşturucu Kaçakçılığı, Organize Suçlar ve Terörizmle Mücadelede İşbirliği Anlaşması" adıyla imzalanmıştır. Bu anlaşma geçtiğimiz günlerde TBMM?de onaylanmıştır. (6)


 Terörün İran-Irak-Türkiye coğrafyasındaki varlığı başlı başına bir sorun olmakla birlikte birkaç önemli nedenden dolayı işbirliğini gerektirmektedir. Bunlardan ilki, ilkesel tavır bağlamında Türkiye?nin (tüm dünyada barış arzulayan geleneğinden doğan) barış vizyonu olarak ifade edilebilir. Barış bağlamında yakın ya da uzak tüm coğrafyalarda terörün sona ermesi arzulanmaktadır. İkinci neden, güvenlik ve zorunluluk olarak ifade edilebilir. İran?da oluşacak muhtemel bir kaos ortamı, PKK-PJAK gibi terör örgütlerinin bu coğrafyada barınmalarını mümkün kılacaktır. İran?ın nükleer enerji çalışmaları da düşünüldüğünde bu ülkede yaşanacak kaos ve benzeri senaryolar, Türkiye?nin Irak?ın kuzeyindeki terör kamplarına dönük politikasını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca ?terör örgütü? ile ?nükleer? ifadelerinin bir araya gelmesini sağlayacak olumsuz durumlara gebedir. (7) Üçüncü neden olarak, İran ve Türkiye?nin PJAK ve PKK?ya karşı gerçekleştirdikleri ferdi operasyonların birbirinden haberli hale getirilmesi suretiyle, terörle mücadeledeki verimin artırılacağı düşünülmektedir. Dördüncü neden, İran?ın uluslararası kamuoyundaki konumu ile ilgilidir. İşbirliği İran?ın prestij kazanması adına yararlı olacaktır. Daha açık bir ifadeyle eş zamanlı ya da ortak operasyonlar, istihbarat paylaşımı, finans kaynaklarının çökertilmesi gibi konulardaki girişimler, İran üzerindeki uluslararası kategorik baskıyı yumuşatacak adımlar olabilir.


 Bu ihtimaller ve imkânlar, Türkiye ve İran?ı teröre karşı birlikteliğe yönlendirmelidir.


İşbirliği bağlamında geliştirilebilecek ortak hareket tarzları iki kapsamda düşünülebilir. Bunlardan ilki terörle mücadeleye yönelik stratejik seviye, ikincisi teröristle mücadeleyi şekillendiren taktik seviye ilişkilerdir. Stratejik seviyede diplomatik manevralar, taktik seviyede ise eş zamanlı ya da ortak askeri-polisiye girişimler ifade edilecektir.



Taktik Seviyede İşbirliği Olanakları

Taktik adımlardan ilki, terör örgütü PKK ile İran?ın geçmişteki ilişkilerinden hareketle üretilebilir. Terör örgütü ile bölge ülkelerinin ilişkileri bağlamında İran?ın -özellikle Irak?ın kuzeyindeki-  kamplar, kişiler, imkân ve kabiliyetler, niyetler gibi birçok konuda Türkiye ile paylaşacağı bilgilere sahip olduğu değerlendirilmektedir.


 Bir başka taktik adım ise Kandil coğrafyası ile ilgilidir. İran?a sınırı olan Kandil Dağı?nda terör örgütüne karşı yapılabilecek örtülü ya da geniş çaplı operasyonlarda lojistik, operasyon sonrası geri dönüş, ulaşım, koruma ve sair konularda desteğe dayalı işbirliği yapılabilir.


 Ortak hareket tarzı olarak bir başka taktik öneri (ki hiyerarşik bir sıralama yapmak gerekirse en önemlisi) İran coğrafyasının binlerce yıllık geçiş hattı niteliği ile ilgilidir. Hazar coğrafyasının kuzeyi özel olarak ?kavimler kapısı? olarak adlandırılır. Güneyi olan İran için böylesi özel bir kavramsallaştırma olmamakla beraber İran?ın Avrupa ile Asya coğrafyası arasında önemli bir koridor olduğu düşünülmektedir. Koridora açılan kapılar arasında en çok dikkat çeken uyuşturucu konusudur. İran ve Türkiye?nin Afganistan?dan başlayan uyuşturucu nakil hattının güzergâhları arasında olduğu ifade edilebilir. (8) Afganistan ise, BM 2010 Uyuşturucu raporuna göre, afyon üretimi konusunda liderdir. Son birkaç yıldır, dünya afyon üretiminin tamamına yakını (raporda %89, %92, %93 gibi rakamlarla ifade edilmekte) Afganistan?dan karşılanmaktadır. (9)


 Kamuoyuna yabancı olmayan bir diğer olgu ise terör örgütleri ile uyuşturucu kaçakçılığı arasındaki organik bağdır. Bu bağlamda PKK terör örgütünün finansman kaynakları arasında önemli bir kalem olarak ?uyuşturucu işi? ifade edilmektedir. (10) Bu teorik bilgiyi destekleyen veriler Anadolu Ajansı?ndan elde edilebilir. Buna göre Anadolu Ajansı web sayfasının arşiv kısmında PJAK ifadesiyle yapılacak bir taramada çıkan haberlerin birçoğunda görülen husus, ?örgüte finansman sağlamak amacı ile uyuşturucu kaçakçılığı yapıldığı?dır. (11) Terör örgütü PKK-PJAK?ın finansman kaynağının engellenmesi konusunda ortak hareket etmek,  taktik anlamda oldukça rasyonel görünmektedir.


 Taktiğe dair bir başka öneri Irak coğrafyası ile ilgilidir. Amerikan işgalinden sonra Irak?taki Şii unsurların güçlendiği ve İran?ın da Şii geleneği üzerine inşa edilmiş bir devlet olduğu açıktır. Türkiye?nin Irak?taki tüm gruplarla temasları çerçevesinde Şii topluluklarla da ilişkileri mevcuttur. Ancak Türkiye?nin bölge perspektifi barış odaklıdır. İran?ın ise diplomasiyi aşan ilişkiler ağından bahsedilebilir. Bu çerçevede İran?ın Irak üzerindeki tesirinden yararlanmak teröristlerle mücadele anlamında işlevsel olabilir. Daha açık bir tabirle Türkiye?nin, İran?ın diplomasi ötesindeki ilişkilerinden yararlanarak Irak?ın merkez ve güney bölgelerindeki PKK unsurlarını zayıflatması düşünülebilir.


Stratejik Seviyede İşbirliği Olanakları

Türkiye?nin PKK tecrübesi 30 yıl gibi ciddi bir sürece sahiptir. Bu süreçte kimlik, etnisite, vatandaşlık, iktisadi gelişmişlik, sosyal enerji gibi birçok başlık ve alt başlıklar oluşmuştur. İran?ın ise terör tecrübesi Türkiye?ye kıyasla oldukça sınırlıdır. Terör örgütünün yarattığı maliyetler, ayrılıkçı eğilimlerin yoğunluğu, kitlesel destekler, sivil toplum yapılanmaları, uyuşturucu-silah-insan kaçakçılığı yapan organize suç şebekeleri ve siyasallaşma gibi konularda Türkiye, İran?a kıyasla olumsuz ve derin tecrübeye sahiptir. Türkiye?nin bugünü trajedi olarak adlandırılırken, İran?ın bugünü dramdan öteye geçmez. Bu çerçevede iki şey söylenebilir. Birincisi, Türkiye?nin kendi tecrübelerini İran?la paylaşması mümkündür. İkincisi ise İran?ın teröre karşı Türkiye kadar net tavır sergilemeyeceği ihtimali akılda tutularak gelecek tasarımı yapılmalıdır.


 Stratejik olarak adlandırılabilecek ilk adım, İran?daki Kürtler ile ilgilidir. İran?da %7 oranında bir Kürt nüfusun varlığından bahsedilebilir. (12) Bu nüfusun da %70?inin Sünni olduğu ifade edilmektedir. Buna ek olarak İran?daki Kürtler arasında tarikat kültürünün yoğunluğu da akılda tutulmalıdır. İran?daki Şii Kürt topluluğun İran?a entegre olduğu ancak Sünni Kürt toplulukların sisteme entegre olmak bir yana geçmişten bugüne ayrılıkçı eğilim içinde oldukları belirtilmektedir. (13) Bu noktada ayrılıkçı eğilimlerin terör yöntemi ile senteze geçmesi olası görülmektedir. Türkiye ile İran arasındaki işbirliği bu noktada oldukça somutlaşmaktadır. Türkiye?nin, Irak?ta Sünnileri siyasi sisteme entegre etme çabasına paralel olarak İran?da da benzeri bir girişime geçmesinin işlevsel olacağı değerlendirilmektedir. Türkiye?nin kendi Kürt sorunu ile edindiği tecrübesi bu süreci kolaylaştırıcı bir unsur olabilir. Son dönemdeki demokratik girişimler hem İran hem de İranlı Kürtler için bir örnek teşkil edebilir. Böylelikle PKK terör örgütünün İran?ı hedef alan bir yapılanması sekteye uğratılmış olur. Bu kolun sarsılması -yukarıda da değinilen- güzergâh ve kaçakçılık bağlamlarında örgütün gelir kaynaklarının zayıflatılmasına hizmet edecektir.


İran ile Iraklı liderler arasındaki yakın ilişkiler olduğu değerlendirilmektedir. Şii dini liderleri ya da Kürt grup liderleri gibi kimi kesimler, geçmiş yıllarda siyasi ve askeri bağlamlarda İran ile yakın ilişkiler kurmuştur. Ayrıca Iraklı politikacıların İranlı danışmanları olduğu da ifade edilmektedir. (14) İran?ın Irak ile dini ve siyasi bağ ve birlikteliklerinin, terörle mücadele kapsamında araçsallaştırılması stratejik adımlardan bir diğeri olarak görülmektedir.


 Stratejik seviyede atılabilecek bir başka adım, PJAK örgütünün İran?daki gelişim süreci ile ilgilidir. Arif Keskin?e göre PJAK, PKK ile İran arasında iyi ilişkilerin bulunduğu geçmiş yıllarda temellenmiştir. İran?daki diğer Kürt örgütlenmeleri (İKDP ve KOMULE) bir takım nedenlerle zayıf düşerken, PJAK, PKK terör örgütünün imkân ve tecrübelerinden de yararlanarak (İran?daki Kürt grupları medya desteğine sahip değilken PJAK Roj Tv aracılığıyla propaganda yapabilmiştir) gelişebilmiştir. (15) Geçmişte yaşanan bu süreçte, terör örgütünün İran?da dernek, vakıf, banka ve sair kurumlar aracılığıyla ?kara para aklama? tecrübesi elde etmiş olabileceği düşünülmektedir. Mali kaynaklara set çekilmesi adına bu tarz kurumlarla mücadele gerekli görülmektedir. Özellikle Türkiye ve İran?da terör ekseninde faaliyet gösteren kurumlar arasındaki ilişkiler ve kurumların kullandıkları yöntemler bağlamında bilgi alışverişi ile ortak ya da eş zamanlı denetimler-operasyonlar terörle mücadele adına rasyonel görülen adımlardır.


 Teröristlerin teslim edilmesi ya da iadesi konusu, bir diğer ortak hareket tarzı olarak düşünülebilir. Yakalanan teröristlerin teslim edilmesi, hukuki dayanaklarla gerçekleştirilmelidir. Hukuki altyapı eksikliği nedeniyle teröristlerin teslim edilemediği durumlarda, yakalandığı ülkenin hukukuna göre teröristin etkisiz kılınması, ikili anlaşmalarla sağlanmalıdır.


İran ve Türkiye arasında, PKK-PJAK terör örgütlerine karşı uygulanacak terörle mücadelenin hukuki boyutunda yasal boşluk bırakmayacak şekilde eşgüdümlü düzenlemeler yapılabilir. Bir örnek ile somutlaştırmak gerekirse terör kavramının tanımı, nelerin suç sayılacağı ya da iade süreçlerinin nasıl işleyeceği gibi konularda birbiriyle paralellik arz eden hukuki çalışmalar yapılarak yasalaşması sağlanabilir. Bu öneri, hukuk ve terör konularında bilgi sahibi komisyonların yapabileceği bir çalışma olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca bazı sorunları da bünyesinde barındırmaktadır. Bunlardan ilki, iki ülkenin de terörle mücadele mevzuatlarını bir bütün olarak eşgüdümlü hale getirmekten kaçınacaklarıdır. Ülkelerin, anlaşma ile kendini bağlı kılmaktan uzak duracağı düşünülmektedir. Bu durumu aşmak adına yapılabilecek davranış, basamaklı mücadele yöntemi oluşturmaktır. Buna göre iki ülkenin de öncelikleri, kamuoyu, siyasi atmosferi ve sair dinamikler dikkate alınarak işbirliğine giden yolu ısıtacak adımlar atılmalı, süreç içerisinde ortaklık ilişkisi derinleştirilmelidir.


İran ile Türkiye arasında düşünülen bir diğer hareket tarzı, anlaşmaların güncellenmesi olarak düşünülmektedir. Türkiye ile İran arasında terörle ilgili olarak iki anlaşmanın varlığı göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki 1989 tarihli ?Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti Arasında Uyuşturucu ve Psikotrop Maddeler Kaçakçılığına Karşı İşbirliği Protokolü? adlı anlaşmadır. Anlaşmada yer alan anlık haberleşme araçları (teleks gibi) dahi bugüne göre yeniden gözden geçirilme ihtiyacı duymaktadır.


İki ülke arasında terör konulu ortak konferans, panel, sempozyum, üniversitelerde eğitim programları, yaz okulları, akademik uzmanların ortak çalışmalar yapabileceği platformlar ve akademik uzman değişimleri, askeri uzmanların karşılıklı diyalogları ve sair araçlarla gerek entelektüel kamuoyunun ve gerekse uzmanların birbirinden haberli ve eşgüdüm içinde olması sağlanabilir.


Sonuç Yerine 

 Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler bir resim olarak düşünüldüğünde terör konusunda vurulacak fırçalarda hassas olunması gerektiği değerlendirilmektedir. Hassasiyet açısından teröre karşı mücadelede ?birliktelik? oldukça önemli bir ihtiyaçtır.  Bu ihtiyaç dolayısıyla, iki ülke arasında terör konusunda yakın ilişkiler ortaya çıkmaktadır. Böylelikle terör örgütlerinin doğurduğu kriz, iki ülke arasındaki ilişkilerin yoğunluğunu arttıran bir fırsat alanına dönüştürülmektedir. Bu ilişki biçimi İran ve Türkiye?yi güçlü kılacak, bölgesel barışa katkı sağlayacaktır.


Dipnotlar:

 (1) Genelkurmay Başkanlığı TMMM tarafından gerçekleştirilen Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği adlı sempozyumda Andrew Mango tarafından sunulan bildiri metni. Andrew Mango, ? Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği? ( özel bildiri ), Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği II. Uluslar arası Sempozyum Bildirileri, Ankara, Genelkurmay Başkanlığı TMMM yayını, s. 13.

(2) http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2006/08/060817_iran_pjak.shtml

(3) Keskin, A. ?PJAK : PKK?nın Bölgedeki Yeni Misyon Arayışı?, Stratejik Analiz, c. 8, 2007, s. 92, sf. 46-48.

(4) http://www.icisleri.gov.tr/default.icisleri_2.aspx?id=3421

(5) http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/20091019_kemal.inat.pdf s. 14.

(6) http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2

011/03/20110310.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/03/20110310.htm

(7) http://www.bilgesam.net/tr/index.php?option=com_content&view=article&id

=736:rana-ramen-bat-m-batya-ramen-ran-m&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150

(8) Solgun, S. ( 2002 ). Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı ve Alternatif Çözüm Önerileri. Muğla Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Basılmamış Yüksek Lisans Tezi. sf. 60-63.

(9) http://www.unodc.org/documents/wdr/WDR_2010/World_Drug_Report_2010_lo-res.pdf sf.253-255.

(10) http://www.akademikortadogu.com/belge/ortadogu4%20makale/ercan_citlioglu.pdf sf.5.

(11) http://www.aa.com.tr/index.php?searchword=pjak&option=com_search&Itemid=

(12) https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/ir.html

(13) http://www.akademikortadogu.com/belge/ortadogu4%20makale/murat_saracli.pdf sf. 175-176.

(14) Zengin, G. 2010, Hoca ? Dış Politikada Davutoğlu Etkisi, İnkılap Kitabevi, İstanbul, sf. 257.

(15) Keskin, A. ?PJAK : PKK?nın Bölgedeki Yeni Misyon Arayışı?, Stratejik Analiz, c. 8, 2007, s. 92, sf. 48.

http://www.bilgesam.org/incele/1165/-turkiye-iran-terorle-mucadelede-isbirligi-olanaklari/#.WddKNGdrPMM

***