21 Ocak 2021 Perşembe

TÜRKİYE'DEN KOPUŞ KORKUSU VE 1 KASIM SEÇİMLERİ

TÜRKİYE'DEN KOPUŞ KORKUSU VE 1 KASIM SEÇİMLERİ



Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
03.10.2015 


SYRIZA için Euro'dan çıkış korkusu neyse HDP için Türkiye'den kopmak korkusu odur. Bu korku hem SYRIZA'nın hem de HDP'nin açmazıdır. Bu açmaz SYRIZA ve HDP'nin devrimcileşmesini/radikalleşmesi önünde engel olarak durmaktadır. SYRIZA'nın bu konumu karşıt egemen güç konumunda bulunan AB Troyoka'sını rahatlatmış, HDP'nin konumu da Ankara merkezi devletini rahatlatmaktadır. 
HDP'yi SYRIZA'dan farklı kılan husus, HDP'yle politik olarak aynı çizgide ancak "silahlı mücadeleyi" esas alan PKK'nin varlığıdır. PKK, 30 yılı aşkın mücadelesiyle, Kürt inkarının geriletilmesinde ve Kürt realitesinin kabulünde mutlak rol oynadıysa da politikleşen Kürt hareketinin gelecek vizyonunun yerleşmesi için gerekli politik etkileşim olanaklarına sahip değildir. PKK gelişmeler doğrultusunda bu olanaklara sahip olsaydı BDP/HDP gibi siyasal organizasyonların yerine kendisi bir dönüşüm yaşayabilirdi. Bu dönüşümü yaşamayışı PKK'nin kendisini BDP/HDP içinde ifade etmesinin yolunu açtı. Bu yol başlangıçta BDP/HDP'nin de işine geliyordu. Bu yolla, BDP/HDP, PKK'nin sahip olduğu silahlı siyasetinin, devlete adım attırma kapasitesinden yararlanıyordu. Bu da BDP/HDP'nin "açıktan PKK'yle çelişki içine girmesinin" önünü kapatıyordu. Bir anlamda siyasal/sosyolojik gerçeklerinin tersi olan "silahlı gücün politik gücün üstüne çıkması" ile sonuçlanıyordu. Devletin bakışı da buna katkı sunuyordu. PKK Lideri Öcalan'ın İmralı'ya kapatılması bu süreci daha da hızlandırdı. PKK/Öcalan ayrılmazlığı dikkate alındığında, devletin Öcalan üzerinde kurmak istediği etkinlik silahlı gücün politik gücün sevk ve idaresine koymak değildi, tersine silahlı gücün tasfiye edilmesiydi. Tasfiye niyetinin silahlı güç karşısında kabul görmesi kolay değildi. Devletin bir kanadında tartışılan "düz ovada siyaset"le amaçlanan da bundan farklı değildi. 
Kürt siyasetinin Türkiye'den kopuşu kolay değildir. Her şeyden önce Kürt siyaset yapıcılarının Türkiye'den kopma sonrasına dair düşünceleri net değil. Türk siyaset yapıcılarının bu gerçekliğe vakıf olmaları haline Kürtlerin Türkiye'den kopma olasılığının ne kadar az olduğunu anlamaları önünde engel yoktur. Yarım yamalak demokrasisi olsa da Kürtlerin geçmişte olduğu gibi şimdi veya yarınlarda da gözü Türkiye'ye dönük olmaya devam edecektir. Zorunluluktan olsa da yılların oluşturduğu sosyo-ekonomik gerçekliğin değişmesi çok zordur. 

1 Kasım Seçimleri

Olması gereken Türkiye'de siyaset yapan tüm partilerin bu gerçeği kabul etmeleridir. Türkiye'nin Doğu'sunda olsun Batı'sında olsun HDP'ye oy veren Kürt bloğunun 7 Haziran'da verdiği mesaj budur. Kürt toplumu sağlıklı bir bir duruşla meselenin Kürt meselesi olmadığını, Kürtlere bakış açısı meselesi olduğunu ortaya koymuştur. Bu ortaya koyuş aynı Zaman'da HDP'ye yöneliktir. Bu da HDP'nin "Türkiyelileşme" olarak kapıldığı yanılgıdan geri dönüş yapması için fırsat sunuyor. Çünkü Kürt toplumu bloksal duruşuyla Türkiyelileşmeyi değil, Kürdistanlaşma tercihinde bulundu. İstanbul'un, İzmir'in, Bursa'nın merkezine Kürdistan gerçeği olduğunu ortaya koydu. Bu durumda olması gereken Batı'da Kürt toplumu dışındaki toplumun Kürtleri "eşit haklara sahip" bir yurttaş olarak görmeleridir. Çözüm sürecinin ortadan kalkmasıyla birlikte, hayatını kaybeden asker polislerin cenazeleri geldikçe sorumluluk sanki Kürt toplumundaymış refleksiyle hareket edilerek HDP ve Kürtlere yönelik saldırıların başlamış olması  Batı'da demokratik olgunluk konusunda büyük bir eksikliğin olduğunu gösteriyor. 

HDP, 7 Haziran öncesinde pratiği ve söylemiyle buna olanak sunarak yüzde 13 üzerinde oy aldı. 1 Kasım "tekrar seçimine" doğru giderken, olmayan/atanmış hükümetin Doğu'da estirdiği "güvenlik bölgesi/sokağa çıkma yasakları" ile birlikte "sandık taşıma" terörüyle bu başarının engellenmesi amaçlanıyor. Bunun Batı'daki karşılığı da HDP'ye yönelik fiili saldırı ve tutuklamalar şeklinde oluyor. Hangi partiye oy verirse versin yapılması gereken Türkiye'nin Batı'sında yaşayanların HDP'ye yönelik engelleme ve saldırılar karşısında duyarlı olmalarıdır. 7 Haziran öncesinde asgari düzeyde de olsa bu duyarlılık vardı. 

1 Kasım'a kadar bu duyarlılık devam ederse, 7 Haziran sonrası "kabusları" görmeme ihtimali azalacaktır. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder