18 Ocak 2021 Pazartesi

TÜRKİYE’DE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞTE ETKİLİ OLAN DIŞ FAKTÖRLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 4

TÜRKİYE’DE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞTE ETKİLİ OLAN DIŞ FAKTÖRLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 4


Çok Partili Hayata Geçiş, Süreç, Dış Faktörler, Milli Şef Dönemi,Abdulvahap AKINCI, Sefa USTA,Türk Siyasal Hayatı, Türk Dış Politikası, Türk
Demokrasisi, Dörtlü Takrir,Varlık Vergisi,


DP, bu dönemde uygulamak istediği program ve politikalarını, 7 Ocak 1947’de yapılan ilk büyük kongresinde kamuoyuna duyurmuştu. Kongrede, “Ana Davalar” adlı bir rapor hazırlanmış ve şu konuların altı çizilmiştir 
(Apuhan, 2007:78; Dursun, 2007:30):

_ Anayasaya aykırı anti-demokratik hükümlerin ve kanunların kaldırılması,
_ Devlet Başkanlığı ve parti başkanlığının birbirinden ayrılması,
_ Yargıç güvencesinde demokratik bir seçim kanunun hazırlanması,
_ Hükümetin ve idarenin faaliyetlerinde tarafsızlığın sağlanması,
Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçişte Etkili Olan Dış Faktörlerin Değerlendirilmesi
Bu rapor, çok partili demokratik yaşama geçişte, Türk halkına iktidarın gerçek sahibinin halk olduğunu hatırlatması bakımından özel bir öneme sahipti (Karatepe, 2001:101). 
DP hem birinci kongresinde hem de 20 Haziran 1947’de yapmış olduğu ikinci büyük kongresinde ayrıca önemli konulara değinmiştir. “Okullarda din derslerinin konulması, vatandaş oyunun güvence altına alınması, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Köy Enstitülerinin programlarının yeniden düzenlenmesi, Devlet Ticari Kuruluşlarının kapatılması" gibi taleplerin politikalarına aktarılacağı vurgulanmıştı (Dursun, 2007: 30).
DP’nin bu çıkışı ve halktan gördüğü destek, CHP’nin hem parti programında değişiklikler yapmasına, hem de halkın tepkisini çeken uygulamalarda geri adım atmasına sebep olmuştu. Bu doğrultuda İnönü nispeten daha liberal, daha ılımlı bir başbakanı göreve getirmek istemişti.
1946 seçimleri sonrasında, DP’nin kamuoyunda gördüğü ilgi CHP’nin laiklik anlayışında değişikliklere gitmesine yol açmış, partinin dini konularda halka yönelik bazı tavizlerde bulunmasına sebep olmuştu (Kaçmazoğlu, 1988: 30). 

1947 yılında 12 Temmuz Beyannamesi ile İnönü tarafsızlığını ilan etmiş ve muhalefet partisinin yasal çerçevede hareket ettiğini belirtmişti. Ayrıca, Peker’in ihtilalci olarak suçladığı DP’lileri destekleyerek, bir anlamda Peker’e karşı çıkmıştı (Gürkan, 1998:272). Bu bildiriden sonra Peker, mecliste güvenoyuna başvurmuş, oylama sonucu aleyhine 35 oy çıkmasına karşın güvenoyu almıştı. Bu durum karşısında sağlık nedenleri bahanesiyle Recep Peker 9 Eylül 1947’de görevinden istifa etmiş ve 10 Eylül günü Başbakan olarak Hasan Saka atanarak hükümeti kurmuştu (Sertkaya, 2007: 78-79). Saka Hükümeti nispeten daha liberal bir
politika izlemişti. Bu dönemde hükümetin din karşısındaki tutumunda yumuşamaya gidilmiş, okullarda din dersleri konulmuş, Ankara’da İlahiyat Fakültesi açılmıştı. II. Dünya Savaşı döneminden beri süren sıkıyönetim, Aralık 1947’de kaldırılmıştı (Erdoğan, 2003: 76-77). 

Daha sonraki dönemde hükümeti kuran, Şemsettin Günaltay da, liberal politikaları
sürdürmüştü. 16 Şubat 1950 tarihinde, gizli oy, açık sayım ve yargı güvencesi getiren yeni bir seçim kanunu çıkarılmıştı (Kocacık, 2002: 44). Gerçekleştirilen bu değişiklikler çok partili düzenin kurumsallaşmasını hızlandırmıştı (Dursun, 1999: 51). Gizli oy, açık sayım ilkesini CHP’nin, muhalefet partisinin seçimi boykot etme tehdidi karşısında kabul ettiği de vurgulanması gereken bir husustur.

Bu seçim kanununa göre, 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimlerde, DP 408, CHP 69 ve Millet Partisi 1 milletvekilliği kazanmıştı. Seçimleri DP’nin ezici bir çoğunlukla kazanaması, II. Meşrutiyet ve tek parti döneminde sekteye uğrayan çok partili demokratik siyasal hayat sürecini yeniden başlatmıştır (Erdoğan, 2003: 75-77). 

14 Mayıs 1950 tarihi, Türkiye’nin demokratik dönüşümünde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Türkiye’de ilk kez, serbest seçimlerle ve halkın isteğiyle iktidar el değiştirmiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkeyi  yöneten seçkinci elit kadro, yerini yeni siyasi seçkinlere terk etmiştir (Dursun, 2007: 31).

5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Osmanlı’da asıl olarak Tanzimat’la birlikte başladığı söylenebilecek olan değişim ve
dönüşüm süreci, Cumhuriyet dönemine kadar devam etmiş, Cumhuriyetle birlikte daha köklü bir değişim projesi uygulanmaya başlanmıştır. Bu dönemde, geleneksel yapı ve kurumlar kaldırılmış, bunun yerine batı tarzı yapı ve kurumların yerleştirilmesi daha devrimci bir tarzda gerçekleştirilmiştir. Yaşanan bu genel çizgi kapsamında yer alan bir gelişme de demokratikleşme/demokrasiye geçiş sürecidir. Cumhuriyetin ilk döneminde,  milli egemenlik ilkesinin siyasal sistemin temeline yerleştirilmesi radikal bir değişiklik olmakla birlikte, çok partili bir siyasal hayatın uygulanması mümkün olmamıştır.

II. Meşrutiyet döneminde bir müddet devam eden çok partili siyasi hayat süreci,
Cumhuriyetin kurulmasına müteakip, tek partinin hüküm sürdüğü 1923-1930 yılları arasında iki muhalefet girişimi (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası) ile yeniden oluşturulmak istenmiş, ancak dönemin siyasi koşulları bu teşebbüslerin kalıcı olmasına izin vermemiştir. Bunlardan, Cumhuriyet dönemindeki ilk çok partili hayat girişimi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Şeyh Sait İsyanı bahane edilerek kapatılmıştır. İkinci çok partili hayat denemesi olan Serbest Fırka deneyimi de kısa süreli olmuş ve partinin kurucusu Rauf Orbay partiyi feshetmiştir. Bu muhalefet girişimlerinden sonra, ülke 1945 yılına gelene kadar tek partinin merkeziyetçi ve baskıcı yönetim anlayışıyla idare edilmiştir.

Bu arada, uluslararası konjonktür değerlendirildiğinde, II. Dünya Savaşı ve sonuçlarının etkileri de dikkati çekmektedir. Bu süreçte, II. Dünya Savaşı’nı demokrasi cephesi olarak ifade edilen ülkelerin kazanması ile birlikte, otoriter tek parti sistemleriyle yönetilen rejimler değer kaybetmiştir. Savaş sonrasında oluşturulan yenidünya düzenine uyum sağlayabilmek, Birleşmiş Milletlere kurucu üye olabilmek, batıdan askeri ve ekonomik yardım alabilmek ve kendisine yöneltilen Sovyet tehdidine karşı durabilmek amacıyla, Türkiye’nin batıya yaklaştığı görülmektedir. Bütün bu dış faktörlerin, Türkiye’de otoriter
tek parti yönetiminden vazgeçilerek, demokratik hayata geçilmesi ihtiyacını ortaya
çıkardığı söylenilebilir.

Yukarıda bahsedilen dış faktörlerin de etkisiyle Türkiye’de çok partili siyasi hayatın yolu açılmıştır. CHP içinden çıkan bir muhalif grup tarihe “Dörtlü Takrir” olarak geçecek olan bir önergeyi parti grubuna vererek, partiden ipleri koparmış, önergeyi veren milletvekilleri partiden ihraç edilmiştir. Bu gelişme, 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’nin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Demokrat Partinin kurulmasından önce Milli Kalkınma Partisi (5 Eylül 1945) kurulmuştu ve siyasal süreçte yer almasına dönemin yönetimince izin verilmişti.

Demokrat Parti, kalıcı, kurumsallaşan ve etki gücü yüksek bir muhalefet partisi olduğu için, Türk siyasi literatüründe gerçek anlamda çok partili hayata geçiş, bu partinin siyasi hayata girmesiyle başlatılmaktadır.
Çok partili hayata geçişte Milli Şef İnönü’nün etkili bir rol oynadığı da söylenilebilir. Bu dönemde, hem iç hem dış şartları iyi okuduğu söylenebilecek olan İnönü’nün ileri görüşlü devlet adamlılığı vasfını ön plana çıkararak, aslında çok partili demokratik hayata geçişe çok da taraftar olmamasına rağmen, bu yöndeki gidişatı engellemediği ifade edilebilir. İç faktörlerin, çok partili hayata geçiş için etkili olduğu asıl belirleyici olanın ise, dış aktörlerdeki değişim olduğu altı çizilmesi gereken bir husustur. Tanzimat döneminden bu yana gerçekleştirilen hemen tüm değişim ve dönüşüm hareketleri, dış dünyadaki gelişmeler dikkate alınarak yapılmıştır. Çok partili döneme geçişin de bu çerçevede değerlendirilmesi
gerektiği söylenilebilir. Çalışma sonucunda ortaya çıkan temel sonuç, siyasal iktidarın meşruiyetinin aşınması ve uluslararası konjonktürün etkisiyle Türkiye’de çok partili siyasi hayata geçildiğinin tespitidir.

Çok partili hayata geçilmesi ile birlikte, Türk demokrasisinin önündeki engellerin tam anlamıyla ortadan kaldırıldığı söylenemez. Çok partili hayata geçildikten sonra, demokrasisinin bir türlü kurumsallaşamaması, Türk siyasal hayatının en önemli sorunu olarak öne çıkmaktadır. Bu durumun en önemli sebebi, demokratik gelişmede, içeriden gelen demokratik taleplerin değil, yukarıda ifade edildiği gibi dış koşulların büyük oranda etkili olması gösterilebilir. 

Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçişte Etkili Olan Dış Faktörlerin Değerlendirilmesi
Demokrasinin içselleştirilememesi ve kurumsallaşamaması sorununa yönelik olarak, katılımcı ve müzakereci demokrasi anlayışının tam anlamıyla hayata geçirilmesi, sivil toplum ve sivil toplum kuruluşlarına gereken önem verilerek, halkın yönetim sürecine aktif katılımının sağlanmasıyla çözüm üretilebileceği, atılacak bu adımların ülkede olumlu yönde bir siyasal gelişme sağlayabileceği vurgulanması gereken önemli bir hususlardır.

KAYNAKÇA

AHMAD, F. (1994), Demokrasi Sürecinde Türkiye, Hil Yayınları, İstanbul.
AHMAD, F. ve AHMAD, B. T. (1976), Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı
Kronolojisi, 1945-1971, Bilgi Yayınevi, İstanbul.
AKANDERE, O. (1998), Milli Şef Dönemi, Çok Partili Hayata Geçişte Rol Oynayan İç ve
Dış Tesirler, 1938-1945, İz Yayıncılık, İstanbul.
AKINCI, A. (2014), “Türkiye’nin Darbe Geleneği: 1960 ve 1971 Müdahaleleri”, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 9(1): 55- 72
AKINCI, A. ve USTA, S. (2015), "Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçişte Etkili Olan İç
Faktörlerin Analizi", KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 17 (29): 41- 52.
APUHAN, R. Ş. (2007), 27 Mayıstan Yassıada Mahkemelerine Menderes, Resmi Tarihi
Değiştirecek Gerçekler, Timaş Yayınları, İstanbul.
ÇUFALI, M. (2005), “Çok Partili Hayata Geçiş Dönemi: 1945–1950”, (Ed.) KÜÇÜK,
A., BAKAN, S. ve KARADAĞ, A., 21. Yüzyılın Eşiğinde Türkiye’de Siyasal
Hayat, I. Cilt, Aktüel Yayınları, İstanbul.
DURSUN D. (2001), 27 Mayıs Darbesi, Hatıralar, Gözlemler ve Düşünceler, Şehir
Yayınları, İstanbul.
DURSUN, D. (1999), Demokratikleşemeyen Türkiye, İşaret Yayınları, İstanbul.
DURSUN, D. (2000), Ertesi Gün, Demokrasi Krizlerinde Basın ve Aydınlar, İşaret Yayınları, İstanbul.
DURSUN, D. (2005), “Demokratikleşemeyen Cumhuriyet”, (Ed.) KÜÇÜK, A., BAKAN,
S. ve KARADAĞ, A., 21. Yüzyılın Eşiğinde Türkiye’de Siyasal Hayat, I. Cilt, Aktüel Yayınları, İstanbul.
DURSUN, D. (2007), “Türkiye’nin Dönüşüm Süreci, Dinamikleri ve Genel Özellikleri”,
(Ed.) DURSUN, D., DURAN, B. ve AL, H., Dönüşüm Sürecindeki Türkiye, Aktörler, Alanlar, Sorunlar, 
Alfa Yayınları, İstanbul.
EKİNCİ, N. (1997), Türkiye’de Çok Partili Düzene Geçişte Dış Etkenler, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul.
ERDOĞAN, M. (2003), Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, Liberte Yayınları, Ankara.
EROĞLU, C. (2003), “Çok Partili Düzenin Kuruluşu: 1945-71, (Der.) SCHIK, I. C. ve
TONAK, E. A., Geçiş Sürecinde Türkiye, Belge Yayınları, İstanbul.
GÜNGÖR, Süleyman (2010), “14 Mayıs 1950 Seçimleri ve CHP’de Bunalım”, SDÜ Fen
Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, 193-208.
GÜRKAN, N. (1998), Türkiye’de Demokrasiye Geçişte Basın, 1945-1950, İletişim Yayınları, İstanbul.
HUNTINGTON, S. P. (1996), Üçüncü Dalga Yirminci Yüzyıl Sonlarında Demokratlaşma,
(Çev.) ÖZBUDUN, E., Yetkin Yayınları, Ankara.
HUNTİNGTON, S. P. (1999). “Üçüncü Demokrasi Dalgası”, (Çev.) YALÇIN, E. ve
YAYLA, A., (Ed.) YAYLA, A., Sosyal ve Siyasal Teori Seçme Yazılar, Siyasal
Kitabevi, Ankara.
İNCİOĞLU, N. K. (2007), “Türkiye’de Çok Partili Sisteme Geçiş ve Demokrasi Sorunları,
(Ed.) KALAYCIOĞLU, E. ve SARIBAY, A. Y., Türkiye’de Politik Değişim ve
Modernleşme, Alfa Yayınları, İstanbul.
KAÇMAZOĞLU, H. B. (1988), Demokrat Parti Dönemi Toplumsal Tartışmaları, Birey
Yayıncılık, İstanbul.
KARADAĞ, A. (2005), “Türkiye’de Demokratikleşme ve Demokratik Sistem”, (Ed.)
KÜÇÜK, A., BAKAN, S. ve KARADAĞ, A., 21. Yüzyılın Eşiğinde Türkiye’de
Siyasal Hayat, Cilt: 1, Aktüel Yayınları, İstanbul.
KARAÖMERLİOĞLU, M. A. (1998), “Bir Tepeden Reform Denemesi, Çiftçiyi
Topraklandırma Kanunun Hikâyesi”, Birikim Dergisi, S:107: 31-47.
KARATEPE, Ş. (2001), Tek Parti Dönemi, İz Yayıncılık, İstanbul.
KOCACIK, F. (2002), “Demokrasiye Geçiş Sürecinde 1946-50 Seçimleri”, Yeni Türkiye
Dergisi, Y:8, S:44: 532-536.
KONGAR, E. (1999), 21. Yüzyılda Türkiye, Remzi Kitabevi, İstanbul.
ÖZBUDUN, E. (1993), Demokrasiye Geçiş Sürecinde Anayasa Yapımı, Bilgi Yayınevi, Ankara.
SARIBAY, A. Y. (2001), Türkiye’de Demokrasi ve Politik Partiler, Alfa Yayınları, İstanbul.
SERTKAYA, İ. (2007), Demokrasi Şehidi Adnan Menderes, Yağmur Yayınları, İstanbul.
SHAW, S. J. ve SHAW, E. K. (1994), Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, (Çev.)
HARMANCI, M., E Yayınları, İstanbul.
SOYSAL, İ. (1983), Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları, 1920-1945, 1. Cilt, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
SOYSAL, İ. (1997), Soğuk Savaş Dönemi ve Türkiye Olaylar Kronolojisi (1945-1975), İsis Yayınları, İstanbul.
SÖNMEZOĞLU, F. (1994), “II. Dünya Savaşı Döneminde Türkiye’nin Dış Politikası:
Tarafsızlıktan NATO’ya”, (Der.) SÖNMEZOĞLU, F., Türk Dış Politikasının Analizi, Der Yayınları, İstanbul.
TİMUR, T. (2003), Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, İmge Yayınevi, Ankara.
TUNA, S. (2007), “Cumhuriyet Ekonomisinin İlk Devalüasyonu: 7 Eylül 1946”, Akdeniz
İ.İ.B.F. Dergisi, 7(13): 86-121.
TUNÇAY, M. (1989), Türkiye Tarihi-4-Çağdaş Türkiye 1908-1980, Cem Yayınevi, İstanbul.
TURAN, Ş. (2003), İsmet İnönü, Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği, Bilgi Yayınevi, Ankara.
ZÜRCHER, E. J. (2007), Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, (Çev.) SANER GÖNEN, Y., İletişim Yayınları, İstanbul.

https://iibfdergi.sdu.edu.tr/assets/uploads/sites/352/files/yil-2016-cilt-21-sayi-1-yazi16-10032016.pdf

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder