Demokrat Parti Dönemi Dış Politikasında Genel Hatları., BÖLÜM 1
Sıddık Sami Onar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Hüseyin Nail Kubalı,
Ragıp Sarıca, Naci Şensoy, Tarık Zafer Tunaya, İsmet Giritli, 1961 Anayasa Çalışması,
Demokrat Parti Hükümeti Dış Politika Araçları
Atatürk ve İnönü döneminde de dış politika oluşumunda en önemli
kurum olan Dış İşleri Bakanlığıdır. Menderes döneminde de (1950-1960) dış
ekonomik ilişkilerin yürütülmesi Dışişleri Bakanı ve Bakanlığı tarafından
üstlenilmiştir. Dışişleri Bakanlığı iç ekonomik politikaları dahi etkilemeye
başlamış, iktidarın son yıllarında dış ticaret politikalarını tespit eder ve dış
kredi ve hazine operasyonlarını yönetir olmuştur.35
Menderes özellikle başbakanlığının ilk yıllarında Dışişleri Bakanlığı’nın
bilgi ve tecrübesinden yaralanmış ancak son söz inisiyatifini her zaman
kendinde görmüştür. Bu bakanlık için göreve DP’nin kurucularından Fuat
Köprülü getirilmiş, ancak yeterince yabancı dil bilmemesi, seyahat etmeyi
sevmemesi, sakin ve durağan bir dış politikadan yana olması nedeniyle
görevde olduğu süreçte çok da etkili olamamıştır. Dışişleri Bakanı’ndan sonra
dış politika oluşturmada Menderes en fazla genel sekreteri Muharrem Nuri
Bilgi’ye danışmış tır. Uluslararası sistemde yapılacak görüşmeler öncesinde
Menderes bakan ve genel sekreterinin yanı sıra genel müdürlükler ve meslek
memurlarıyla da bağlantıda olmuştur. Yabancı ülkelerle ülke arasındaki ilişki
yöntemi diplomasi, karşılıklı ziyaretler, ekonomik anlamda karşılıklı bağımlılık
ve paktlar yoluyla işbirliği çabası olmuştur.36
27 Mayıs Darbesi’ne Giden Yol
Demokrat Parti iktidarda olduğu 10 yıllık süre boyunca kendinden önceki yönetimlerden farklı dış politika uygulamaları yapmıştır. DP iktidarının
ilk yılları halka vaat edilen hizmetlerin ve yeniliklerin yapılmasıyla geçmiştir.
Ekonomide liberalleşme ve modernleştirme, tarım kesiminde makineleştirmeye gidilmiş, köylüye önemli yardımlar yapılmıştır. ABD’den sağlanan yardımlarla çiftçiye destek verip,yeni yatırımlar, imar faaliyetleri, kara yolları inşaatlarıyla ekonomiye canlılık getirilmeye çalışılmıştır.Yatırımların yüzde elliye yakını devlet tarafından yapılmış ancak, Hem özel yatırımlar hem de yabancı yatırımcılar için özendirici tedbirler getirilmiştir.1950 ile 1954 yılları arasında toplam yatırım oranı yüzde 256 kat artış göstermiştir.
Bu yıllardaki, ekonomik ve toplumsal gelişmeler siyasal hayatı önemli ölçüde etkilemiştir. Karayolları ağı ile şehirlere bağlanan köylüler, hükümetin desteği ile ürünlerini şehirlere kolaylıkla götürebilmişler dir. Tarımdaki makineleşmenin ve toprak kullanımındaki hızlanmanın sonucu olarak emek fazlalığı ortaya çıkmış köyden şehre nüfus akışını arttırmıştır.
DP’nin ilk yıllarındaki ekonomik büyüme, DP’nin iktidarını kuvvetlendirmiş DP karşıtı kesimlerin eleştirileri yapmalarını zorlaştırmıştır.
1955’li yıllara kadar devam eden olumlu hava giderek azalmaya başlamıştır. Ekonomik sıkıntınlar ve DP karşıtı güçlerin sert eleştirileri ve saldırıları ortaya çıkmaya başlamıştır. Dar gelirli kesim ekonomik daralma ve fiyat artışları sonrasında seslerini yükseltmeye başlamıştır.37
Demokrat Parti iktidarı yıllarlında dış ticaretin seyri ve hayat pahalığındaki artış aşağıdaki tablolarda gösterilmiştir.38
Ekonomide yaşanan sıkıntılı durum halkı olumsuz yönde etkilerken, manevi açıdan da ülke de bölünme, karmaşa ve iç huzursuzluk başlamıştır.
Bu durumun en önemli örneği 1955 yılında yaşanan Türk tarihine “ 6-7 Eylül Olayları” 40 olarak geçen İstanbul’da yaşayan Rum halkına karşı yapılan yağma, karmaşa ve yıkım olmuştur. Ancak bu olay DP’nin başarısızlığından çok halkı galeyana getirmeye çalışan bir operasyon olmuştur.41
1957 seçimlerini DP’nin zaferiyle sonuçlanmış, CHP meclise kalabalık milletvekili gurubunu meclise sokmayı başarmış, yükselişe geçmiştir.
(CHP 178 milletvekili ile oyların %41’ni DP 424 milletvekili ile oyların %48 almıştır.).
1958 yılında ekonomik bunalımı giderecek bir çözüm bulunamayınca hükümet IMF ve Dünya Bankası’ndan yardım almak zorunda kalmıştır.
4 Ağustos 1958’de istikrar önlemleri alınmış ve Amerikan doları 2.80 TL’den 9 TL’ye çıkarılmıştır. Bu duruma takiben Milli Koruma Kanunu uygulamaları durdurulmuş, artışa geçen enflasyonun etkisini azaltabilmek için kamu kuruluşlarının ürünlerine zam yapılmıştır.42
27 Mayıs Darbe’sine destek veren kesim; üniversite gençliği, öğretim üyeleri, memurlar ve eğitim düzeyi yüksek ancak, ellili yıllardaki ekonomik daralma ve fiyat artışından olumsuz etkilenen aydın kesim olduğu görülmüştür.
İktidardaki DP ve muhalefetteki CHP arasındaki sorunlar ciddi bir şekilde artmaya başlamıştır. DP iktidarı, CHP’nin sert muhalefetini önlemeye çalışmış, CHP’nin mallarına el konulması ve hazineye aktırılması ile ilgili kanunun (CHP’nin Haksız İktisaplarının Hazineye Devri Hakkındaki Kanun) 1953 yılında muhalefetin tüm itirazlarına rağmen kanunlaşmıştır.DP görünüşte haklı olsa da bu durum iktidar muhalefet ilişkilerine zarar vermiştir. DP iktidarı, CHP ile birlikte 1948 yılında kurulan Millet Partisi’nin de sert muhalefeti önlenmeye çalışmış, MP içindeki bölünme ve tartışmalar sonucunda soruşturma açılımış ve kapatılmıştır.
27 Mayıs Darbesi’ne giden yolda diğer önemli bir gelişme ise, 27 Haziran 1956 yılında kabul edilen Toplantı ve Gösteri Kanunu ile muhalefete yeni sınırlandırma lar getirilmesi olmuştur.Bu kanun çerçevesinde muhalefet partilerinin gösteri düzenleyip, toplantı yapmaları yasaklanmıştır.Bu kanunla muhalefet köşeye sıkıştığını düşünümeclis çalışmalarını protesto etmiştir.Muhalefeti bastırmaya yönelik çalışmalar zaman içinde DP iktidarının kendi içinde ayrışmalara yol açmıştır.DP’nin kurucusu ve Dış İşleri Bakanı olan Fuat Köprülü önce bakanlık daha sonra da partisindeki görevinden istfifa etmek durumunda kalmıştır.
DP karşıtı muhalefet, basın tarafında da desteklenmiştir. DP’nin muhalefet partisi olduğu yıllarda DP’yi destekleyen , onun yanında yer alan basın, DP iktidarı döneminde karşı safta yer almıştır.Basın bu tavrının nedenini, DP’nin muhalefet yıllarında basına ifade , sendika hürriyeti gibi haklar vaat etmesi, ancak iktidar olunca bu hakları gerçekleştiremede yavaş davrandığı düşüncesi olmuştur. Buna ek olarak 1954 yılı seçimleri öncesinde Basın Kanunu’na getirilenbir değişiklikle basın ve radyo yoluyla işlenen suçlara ağır cezalar getirlmesi iktidar ve muhalefet arasında yeni sorunların oluşmasına neden olmuştur.
27 yıllık iktidarını kaybetmenin “psikolojik şokunu” üzerinden atamayan CHP, 1957 yılı seçimlerinde diğer yıllara oranla başarı elde etmiş , DP iktidarının mecliste daha çok sıkıştırmaya başlamıştır.DP de bu durumu engellemek için yeni yollar arayışına girmiştir. Meclis iç tüzüğünde muhalefete rağmen gerçekleştirilen değişikliklerle muhalefetin denetimini daraltılmıştır.Sözlü sorular sadece Cuma günleri ve bir saat için müzakere edilebilir hale getirilmiş, bakanların ise sorulara “kamu yararı” gerekçesiyle cevap vermememe hakkı verilmiş,milletvekillerinin dokunulmazlıklarına da basit suçlamalarla kaldırılması mümkün hale getirilmiştir.
DP’nin muhalefete karşı iktidarını koruma çabaları , darbecilerin yaptığı darbe hazırlıklarını meşrulaştırmalarına sebep olmuştur.CHP 1957 seçimlerinden aldığı cesaretle muhalif tavrını da “sert” bir hale getirmiştir. DP iktidarını yıpratıp, başarısız hale getirmek, toplum gözünde zor durumda bırakmak için elinden geleni yapmaya başlamıştır. CHP bir yandan DP’yi yıpratmaya çalışırken, bir yandan da bir sonraki seçimlerde iktidarı elde edememenin korkusuyla DP ile olan ilişkilerini korumaya çalışmıştır.
Bu duruma örnek, 1959 yılında Başbakan Menderes’in Londra yakınlarında uçağının düşmesinin ardından, ülkeye dönüşünde İsmet İnönü’nün istasyona kadar giderek karşılamaya katılması verilebilinir.
Uçak kazasından sonra Menderes’e karşı halkın menderese karşı olan tavrının olumlu seyirde olması, CHP’yi tedirginleştirmiş, iktidara karşı tavrını daha sertleştirmiş, mualif tavrı, kullanılan sözcükler ve sembollerle adete bir savaşı çağrıştırır hale gelmiştir.İnönü yaptığı gezilere “taarruz”, “çıkarma” gibi kavramlarla adlandırmış,Batı Anadolu’ya yapacağı geziye “Büyük Taarruz “ adını
vermiştir. Sözde, taaruz için ise, İstiklal Savaşı’nda Yunan Generali Trikopis’in esir alındığı, halkın kolayca provake edilebilceği Uşak ili seçilmiştir.Düşünülen olmuş ve Uşak’da çatışmalar çıkmış, olaylar olmuştur.”
vermiştir. Sözde, taaruz için ise, İstiklal Savaşı’nda Yunan Generali Trikopis’in esir alındığı, halkın kolayca provake edilebilceği Uşak ili seçilmiştir.Düşünülen olmuş ve Uşak’da çatışmalar çıkmış, olaylar olmuştur.”
Büyük Taaruz” halkın giderek bölünmesine, ciddi sorunlara ve çatışmalara
yol açmıştır.Konu meclis de açıldığında CHP ve DP arasında şiddetli arbede
yaşanmıştır.CHP gittiği her yerde olaylara neden olmuş, polis de halka karşı
baskıyı ve şiddeti artırmıştır.43 Üniversite gençliğini DP iktidarına karşı
örgütlenmiş, öğrenci eylemleri başlatmıştır. Gençlik örgütleri İstanbul ve
Ankara'da gösteriler düzenlemiştir. Hükümet yaşanan bu durum üzerine
,İstanbul ve Ankara'da sıkı yönetim ilan etmiştir .44
yol açmıştır.Konu meclis de açıldığında CHP ve DP arasında şiddetli arbede
yaşanmıştır.CHP gittiği her yerde olaylara neden olmuş, polis de halka karşı
baskıyı ve şiddeti artırmıştır.43 Üniversite gençliğini DP iktidarına karşı
örgütlenmiş, öğrenci eylemleri başlatmıştır. Gençlik örgütleri İstanbul ve
Ankara'da gösteriler düzenlemiştir. Hükümet yaşanan bu durum üzerine
,İstanbul ve Ankara'da sıkı yönetim ilan etmiştir .44
CHP’nin yarattığı bu durumun darbe hazırlığı olduğu DP tarafından anlaşılır hale gelmiştir.Bu durumun en güçlü göstergesi, İnönün’nün on dört general ile İstanbul’da yaptığı görüşme olmuştur. DP Meclis Grubu yaklaşan muhtemel ihtilal olasılığına karşı çareyi “Tahkikat Komisyonu” kurmakta bulmuştur.45
15 DP milletvekillinden oluşan Tahkikat Komisyonu, kararı 18 Haziran 1960 ‘da meclisden geçmiştir. Komisyon kararlarına göre, partilerin tüm etkinlikleri, partilerin tüm etkinlikleri ile ilgili yayınlar, TBMM'de Komisyonla ilgili görüşmeler ve bunlar hakkında yayınlar yasaklanmıştır.46
DP’nin bu komisyonu kurmasındaki amacı darbe hazırlıkları ve girişimlerine engel olabilmek olmuştur. İnönü ise bu komisyonun kurulmasından son derece rahatsız olduğunu belirten ve DP iktidarını darbe ile açıkça tehdit eden bir konuşma yapmıştır.
“ Eğer bir idare insan haklarını tanımaz, baskı rejimi kurarsa o memlekette
ihtilal olur. Böyle bir ihtilal, bizim dışımızda ve bizimle münasebeti olmayanlar
tarafından yapılacaktır. Bu yolda devam ederseniz bende sizi kurtaramam. (…) Şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır. İhtilal. Meşru bir hak olarak kullanılacaktır. Bunda içtinap kabil değildir. Bir fevkalade idare kuracaksınız. Bu idareye verilen salahiyetler gayri meşrudur. Vatandaşların hepsine, bunun haksız olduğunu, buna mukavemet etmek lazım geldiğini söyleyeceğiz.” 47
“ Eğer bir idare insan haklarını tanımaz, baskı rejimi kurarsa o memlekette
ihtilal olur. Böyle bir ihtilal, bizim dışımızda ve bizimle münasebeti olmayanlar
tarafından yapılacaktır. Bu yolda devam ederseniz bende sizi kurtaramam. (…) Şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır. İhtilal. Meşru bir hak olarak kullanılacaktır. Bunda içtinap kabil değildir. Bir fevkalade idare kuracaksınız. Bu idareye verilen salahiyetler gayri meşrudur. Vatandaşların hepsine, bunun haksız olduğunu, buna mukavemet etmek lazım geldiğini söyleyeceğiz.” 47
İnönü bu sözleri ile yapılacak darbeyi meşrulaştırmaya ve haklı kılmaya
çalışmış, darbeden kaçılamayacağını vurgulamıştır. Menderes ise olayların
bu noktaya kadar gelmesinden son derece rahatsız bir halde önlemler alıp
darbeyi önlemeyi çalışmıştır. Baskıları arttırmış, büyük şehirlerde sıkı
yönetim ilan etmiştir ancak çabaları boşa gitmiştir. Bu duruma İnönü’nün
yorumu ise şu şekildedir;
çalışmış, darbeden kaçılamayacağını vurgulamıştır. Menderes ise olayların
bu noktaya kadar gelmesinden son derece rahatsız bir halde önlemler alıp
darbeyi önlemeyi çalışmıştır. Baskıları arttırmış, büyük şehirlerde sıkı
yönetim ilan etmiştir ancak çabaları boşa gitmiştir. Bu duruma İnönü’nün
yorumu ise şu şekildedir;
“ Sizin elinizde ne ordu var, ne memur var, ne üniversite ve hatta ne de
polis var.Olur mu böyle baskı rejimi? Muvaffak olur mu bu?”
polis var.Olur mu böyle baskı rejimi? Muvaffak olur mu bu?”
Gerçekten de DP iktidarı yalnızlığa itilmiş, ne ordu, ne polis, ne bürokrasi ne de aydın kesimi yanında olmuş sadece halkın bir bölümü tarafından desteklenmiştir. Başbakan Menderes muhalefetten gelen tehditleri ve tehlikeli gidişatı durdurmak için halka dönerek “milli irade” yi yüceltmeye, halkın kendi yanında olduğunu göstermeye çalışmış bu yolla güç toplayacağını düşünmüştür DP hükümeti CHP, basın, üniversite, aydın kesimi muhalefetiyle uğraşırken bir yandan da ordu ile uğraşmıştır. DP döneminde sivil otorite ve ordu ilişkilerinde 1954’ten itibaren sorunlar belirginleşmiştir.48 Menderes ilk etapta üst düzey yöneticileri değiştirip, bazı generalleri emekliye sevk etmiştir. Ordu DP iktidarını bu durumdan sonra içine sindirememiş ve sivil iradeye hep şüpheyle bakmıştır.49
Menderes prensip olarak ordunun siyasetin dışında olduğuna ve Atatürk’ün ordusunun siyasete girmeyeceğine inanmıştır. Menderes’e göre ordu, milletin siyaset dışına çekilmiş bir parçasıdır, kayıtsız şartsız devletin içinde bulunmaktadır. Ancak muhalefetle birleşen ordu CHP’nin teşvik ve telkinleri neticesinde darbeyi kaçınılmaz görmüştür.50
DP yaklaşan darbeye karşı önlemler almaya devam etmiş, 29 Nisan 1960’da Ankara ve İstanbul’da Örf_i İdare ilan etmiş, Orgeneral Fahri Özbek İstanbul, Korgeneral Namık Argüç Örf_i İdare komutanlıklarına getirilmişlerdir. İstanbul ve Ankara’da toplantı yapma yasağı getirilmiş, İstanbul’da eğlence yerleri kapatılmış ve gece sokağa çıkma yasağı getirilmiştir.51
2. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder