Galaktika (Gök Halkı).. BÖLÜM 1
Galaktika, Gök Halkı, Prof.Dr.Sait Yılmaz,Mısır,Hermes,Hz İbrahim,
Prof.Dr.Sait Yılmaz
18 Ağustos 2020
“ Başka dünyalarda da hayat vardır. Eski insanların kökeni dünya dışıdır ”.
Hermes
Giriş
“Her şey, Tanrı’nın düşündüğü düşüncelerdedir1.” Hermes yani İdris peygamber böyle söylemişti. Hermes’in öğretisi dinler tarihine çok önemli etkiler bıraktı. Hz. İbrahim’in de içinde yaşadığı Sabiilerin peygamberi Hermes idi. Dinler ve onların kaynağı olan efsaneler özellikle tanrılar hakkında insanın zihninde hep farklı figürler uyandırmıştır. En çok merak ettiğimiz şey, evrenin kendisi ve nereden kaynaklandığıdır. Sonraki en önemli soru ölümden sonra ne olduğudur.
Bu soruları modern bilim ortaya çıkana kadar felsefe ve dinler cevap vermeye çalıştı. Doğaüstü bir gücü yani yaratıcı ya da Tanrı fikrini açıklayan dinler “Orada biri var mı?” sorusuna her zaman tatmin edici bir cevap veremediler. Ortaya pek çok yaratılış hikâyesi çıktı ve her din kendi Tanrı ve yaratılış teorisinin en doğru olduğunu iddia etti. Modern bilimin Evrim Teorisi ise kutsal kitapların tüm sözlerinin Tanrı kelamı ve doğru olduğunu düşünenler için hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor.
Hermes’e göre; başka dünyalarda da hayat vardır. Eski insanların kökeni dünya dışıdır2.
Bu makalede, başka bir yaratılış hikâyesinden bahsedeceğiz. Üç büyük dinin atası olan Hz. İbrahim, M.Ö.1800’lerde yaşadığına göre ondan önceki onbinlerce yılda neler oldu? Günümüzün bilinen dinleri ortaya çıkmadan önce yaşayan ve uzaydan geldiği düşünülen “yarı tanrılar” ve Gök halkı hakkındaki kanıtlardan konuşacak ve konuyu dünyanın sonuna yani Altın Çağ’a getirmeye çalışacağız. Bu yarı tanrılar, insanlara ilk bilimi (tarım, metalürji, matematik, astronomi vb.) öğretmişler ve insanoğlunun genleri ile oynamışlardı. Onların izleri Maya ve Azteklerden Mu Kıtasına, Eski Mısır’dan Mezopotamya’ya ve Afrika’ya hatta Türklerin kökenlerine kadar her yerde var. Bıraktıkları takvim doğru ise dünyanın sonuna yani Altın
Çağ’a 80 yıldan az bir süre kaldı. Yaşadığımız salgın hastalıklar bu sonun katalizörlerinden biri.
Makalenin sonunda bu sona nasıl hazırlanmak gerektiği ile ilgili öngörüler de bulacaksınız.
Makalenin daha iyi anlaşılabilmesi ve takip edilebilmesi için nelerden bahsedeceğimizi sırası ile özetleyelim.
- Öncelikle dinler öncesi dünya tarihine, Atlantis ve Mu kıtaları ile yarı-tanrıların
dönemine, özellikle Hermes’in rolüne değineceğiz.
- Sümer ve Mısır mitolojisinden yola çıkarak, yarı-tanrıların insanın genleri ile nasıl oynadığına, Âdem ve Havva’nın yeni hikayesine yer vereceğiz.
- Galaktik uygarlık ve gök halkı ile birlikte göklerin hiyerarşisine, Tanrı Krallığına ve galaktik insana ilişkin açıklamalarda bulunacağız.
- Nihayetinde ise bizleri nelerin beklediğinden, galaktik yolculuktan ve buna hazır
olmaktan bahsedeceğiz.
Makalenin daha iyi anlaşılabilmesi ve takip edilebilmesi için nelerden bahsedeceğimizi sırası ile özetleyelim.
- Öncelikle dinler öncesi dünya tarihine, Atlantis ve Mu kıtaları ile yarı-tanrıların
dönemine, özellikle Hermes’in rolüne değineceğiz.
- Sümer ve Mısır mitolojisinden yola çıkarak, yarı-tanrıların insanın genleri ile nasıl oynadığına, Âdem ve Havva’nın yeni hikayesine yer vereceğiz.
- Galaktik uygarlık ve gök halkı ile birlikte göklerin hiyerarşisine, Tanrı Krallığına ve galaktik insana ilişkin açıklamalarda bulunacağız.
- Nihayetinde ise bizleri nelerin beklediğinden, galaktik yolculuktan ve buna hazır
olmaktan bahsedeceğiz.
Galaktika ve Tanrılar ile ilgili anlatacaklarımıza, Mısır ve Sümer tanrıları ile ilgili
açıklamalarla başlamak ve böylece öncelikle dinlerin kaynağı olan mitoloji ve efsanelere yeni bir bakış açısı getirmek istiyoruz.
Mu Kıtası ve Kral Toth (Hermes)
Üç semavi dinin (Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam) bahsettiği kronolojiye göre, dünya tarihi yaklaşık altı bin yıllık bir süreci kapsar. İrlanda başpiskoposu James Usher (1581-1656),
açıklamalarla başlamak ve böylece öncelikle dinlerin kaynağı olan mitoloji ve efsanelere yeni bir bakış açısı getirmek istiyoruz.
Mu Kıtası ve Kral Toth (Hermes)
Üç semavi dinin (Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam) bahsettiği kronolojiye göre, dünya tarihi yaklaşık altı bin yıllık bir süreci kapsar. İrlanda başpiskoposu James Usher (1581-1656),
İncil’deki kronolojiye göre, dünyanın yaratılış tarihini M.Ö. 4004 (23 Ekim) olarak hesaplamış ve bu tarih Hıristiyanlar arasında kabul görmüştü 3. Kutsal kitaplara göre insanoğlunun tarihsel deneyimi Âdem ile Havva'nın Cennet'ten kovulmasıyla başlar. Üç dinin de ortak atası kabul edilen Hz. İbrahim ise M.Ö.1850’lerde Filistin’e göç etmişti. Modern bilimin Evrim Teorisi ile dünyanın 5.4 milyar önce oluştuğunu biliyoruz. İlk insan ile ilgili en eski kanıtlar ise M.Ö. 70 binlerde Batı Afrika’da bir yeri gösteriyor. Özetle dinlerin öngördüğünden çok önce de dünyada
hayat ve insanoğlu vardı. Dünyanın en eski kökeni Tufan Öncesi Uygarlıklar’dan olan “Mu” ve Atlantis Uygarlıkları”nın kültürlerine dayanır.
hayat ve insanoğlu vardı. Dünyanın en eski kökeni Tufan Öncesi Uygarlıklar’dan olan “Mu” ve Atlantis Uygarlıkları”nın kültürlerine dayanır.
Buna en çarpıcı örnek Eski Mısır dinidir.
Dinlerin bu bölümü Kozmik kültürlere aittir.
Hermes’in hikâyesi önce Âdem’in yedinci kuşak torunu olarak Nuh Tufanı öncesinde başlar. Hermes, Kadim Mısır teolojisinde Kral Toth, Yunan mitolojisinde Hermes, Tevrat’ta (Enoş), İslamiyet’te ise İdris Peygamber olarak bilinir. Bununla beraber, tarih boyunca onunla ilgili efsanelerin atıf yapıldığı daha pek çok Hermes figürü ortaya çıkmıştır. Kabaca M.Ö.1000 - M.S.1000 yılları arasındaki bir süreçte, Mısır’dan Yunanistan ve Ön Asya’ya dek uzanan coğrafyada, Hermes motifi antik Grek inancından İslam’ın söylemine aktarılır. Sadece Yunanistan’a değil Mezopotamya kanalıyla Hint ve Çin’e de Hermes’in hikmetinin (Tanrı bilgisinin) buradan yayıldığı rivayet edilir. İslam coğrafyasında ise Arapça’dan tercüme
edilerek Hıristiyan dünyasına geçer 4.
edilerek Hıristiyan dünyasına geçer 4.
Hermes’in öğretisi insanın yaratılış özellikleri ve ölüm sonrası hayat ile ilgili önemli şifreler sunmaktadır. Hermetik düşünceye göre, kozmoloji ile metafizik arasında aracı olan (tıpkı güneş ışınları gibi) şey Akıl’dır. Ruh (nefs) bedendedir, akıl ruhtadır, Tanrı akıldadır. İyi (hayr), ışık (nur) ve hayat; Tanrı’nın cevherleridir, hakiki insan da işte bunlardan gelir ve tekrar onlara döner 5.
atlantis lemurya mu haritası eski mısır aden bahçesi Batık Mu Kıtası ile ilgili iddialar, ilk kez İngiliz albay ve gezgin James Churchward’ın Hindukuş Dağlarında ve Tibet’te yaptığı araştırmalara dayanarak yazdığı altı kitapta ortaya atıldı. İddialara göre; Mu (Güneş İmparatorluğu), eski çağlardan günümüze ulaşan tabletlere göre ilk insanın da anavatanı olduğu, Pasifik Okyanusu’nda, günümüzden yaklaşık 12.000 yıl önce şiddetli yer sarsıntıları sonucu battığı sanılan kıtadır6. Batık Krallık Mu’dan göçün Güney Amerika’dan Atlas Okyanusu’na daha sonra batan yine efsanevi bir kıta Atlantis’e de ulaştığı
sanılmaktadır. Atlantis kıtasının M.Ö. 9000 civarında aktif bir hareketlilik içinde olduğu söylenmektedir. Bu bilgiler M.Ö. 421’de yaşamış Sokrates’in eserleri içinde yer alır. Platon, Plutakhos’un açıklamaları dışında, Kuran’da geçen “ad” kavminin Atlantis olduğu düşünülmektedir.
Mısır toprağının her yıl taşan Nil nehrinin sularından sonra ortaya çıktığına inanılır. Eski Mısır ilk yerleşimcileri Mu Kıtası veya Atlantis’te meydana gelen doğal felaketlerden kaçarak Nil Deltasına gelmiş ve inanılmaz dev eserleri yaratmışlardır. Hakkında binlerce kitap yazılan ve adı mitolojilerde geçen kayıp kıta Atlantis’ten kaçanlar arasında Mayaların bile bulunduğu iddia ediliyor. Arkeolojik buluntular sonucu Thot adlı Atlantis kökenli bir bilgenin, Mu kıtasının doğal felaketler ile suya gömülmesinden sonra Nil Deltasına geldiği ortaya çıkmıştır.
Sonraki bin yıllarda Thot’un öğretilerini kayıt altında tutan din adamlarına da bu ad verilmiştir. Thot (Hermes), Atlantisli Osiris’e ait bilgileri Nil deltasına yayar. Hermes (Trismegistos), “üç kez büyük” diye anılır çünkü filozofların, din adamlarının ve kralların en büyüğüdür7. James Churchward’a göre O; Mu ve Atlantis dönemindeki tek tanrılı dini M.Ö. 16 binlerde Mısır’a getirmiş Atlantisli bir bilgedir. Murry Hope gibi bazı araştırmacılar yitik kıtalardaki bu dinin
Sirius uyruklu bir öğreti olduğunu ileri sürerler 8.
Sirius uyruklu bir öğreti olduğunu ileri sürerler 8.
Mısır Mitolojisi
Mısır mitolojisine göre, başlangıçta ‘kaos’ olarak düşünülen evren, sularla doluydu. Baş Tanrı Ra’nın evreni yaratışından sonra Hava tanrısı Şu, Nem tanrısı Tefnut yaratıldı. Şu ve Tefnut’un iki çocuğu Gök tanrısı Nut ve Yer tanrısı Geb idi. Şu ve Tefnut karanlıklarda dolaşırken kaybolunca Ra, bir gözünü karanlıklara göndererek aramaya koyulur. Gözünden dökülen yaşlardan insanların yaratılmış olacağı hikâye edilir. Yaratılış hikâyesinde Osiris iyiliği, Seth kötülüğü temsil etmektedir. Mit’e göre yeryüzü tanrısı Geb ile gökyüzü tanrıçası Nut’un dört çocuğu vardır; Osiris, İsis, Seth, ve Neftis (Nebthet). Mısır mitolojisinde Osiris’in ölümü ve yeniden dirilişi mevsimlerin değişimini simgeler. Mısır genelinde Osiris’e tapılmıştır.
Mısır mitolojisine göre, başlangıçta ‘kaos’ olarak düşünülen evren, sularla doluydu. Baş Tanrı Ra’nın evreni yaratışından sonra Hava tanrısı Şu, Nem tanrısı Tefnut yaratıldı. Şu ve Tefnut’un iki çocuğu Gök tanrısı Nut ve Yer tanrısı Geb idi. Şu ve Tefnut karanlıklarda dolaşırken kaybolunca Ra, bir gözünü karanlıklara göndererek aramaya koyulur. Gözünden dökülen yaşlardan insanların yaratılmış olacağı hikâye edilir. Yaratılış hikâyesinde Osiris iyiliği, Seth kötülüğü temsil etmektedir. Mit’e göre yeryüzü tanrısı Geb ile gökyüzü tanrıçası Nut’un dört çocuğu vardır; Osiris, İsis, Seth, ve Neftis (Nebthet). Mısır mitolojisinde Osiris’in ölümü ve yeniden dirilişi mevsimlerin değişimini simgeler. Mısır genelinde Osiris’e tapılmıştır.
Osiris, kozmik kültürden esinlenerek (Kutsal) Ölüler Kitabı’nı hazırlamıştır. Horus, Antik Mısır mitolojisinde gök tanrısı, Osiris ve İsis’in oğludur (Resim 1).
https://nereye.com.tr/wp-content/uploads/2019/11/tanrılar-altın-1.jpg
Thoth, Mısır Mitolojisi’ne göre “Bilgelik Tanrısıdır. Maat’ın kocasıdır. Thot, insanların dünyada söylediği tüm sözleri ve yaptığı her işi kaydeder ve sonuçları Osiris’e bildirir. Osiris, Thot’un sihirli asası yardımıyla karısı İsis tarafından tekrar canlandırılmış ve “Ölüler Tanrısı” olmuştur. Thot’un Atlantis’te Osiris Öğretisi adı altında yaşamakta olan Mu Bilgeliğini Mısır’a getiren bir rahip olduğunu ve bu öğretiye ait sırlan kendi adıyla anılan bir kitapta (Thot’un Kitabı) yazmış olduğunu dikkate aldığımızda mitolojik anlatımlarda geçen “Tanrılar Katibi” tanımlamasının anlamı ortaya çıkmaktadır. Ptah ise dünya üzerinde ilk insanların bedenlerini
oluşturan Galaktik Uygarlıklara ait varlıkların sembolüdür 9.
oluşturan Galaktik Uygarlıklara ait varlıkların sembolüdür 9.
Manethon’un Mısır Tarihi Kronolojisi’nde Thoth’un hâkimiyetiyle başlayan döneme “Tanrıların Hâkimiyeti Devri” denilir. Mısır Mitolojisi’nde tanrı Ra tarafından yönetilen bir Tanrılar (İlâhi Varlıklar) Birliği vardır. Mısır inisiyatik anlayışına göre: “İnsanlar ölümlü Tanrılar, Tanrılar ise ölümsüz insanlardır.” Mısır Ölüler Kitabı’na göre, ölüm olayı ile bedenini terk eden varlıklardan tekâmül düzeyi ileri olanlardan bazıları İsis’in kudretinden yararlanır, ışığa dönüşür, ilahlarla özdeşleşir ve Sirius’un “yüce kapısı”na ulaşabilirler. Şahin biçiminde resmedilen oğlu Horus ise içteki vicdan sesinin ilâhıdır10. Maat'ın adı "gerçek" ve
"adalet" hatta "kozmik sıralamayı" ifade eder. Onun gücü mevsimleri ve yıldızların hareketlerini düzenlemiştir. Ma’at tanrıçası, öbür dünyadaki nihai yargıçtı.
"adalet" hatta "kozmik sıralamayı" ifade eder. Onun gücü mevsimleri ve yıldızların hareketlerini düzenlemiştir. Ma’at tanrıçası, öbür dünyadaki nihai yargıçtı.
Mısır’ın Thoth Öğretisi’ne göre insanlar dört ayrı grupta sınıflandırılmaktaydı 11;
(1) Ölümlü Otomatlar; özel eğitimden geçirilmemiş, yaşamı içgüdüleri ile algılayan kapalı şuurlu, otomatizmaya bağlı yaşayan insanların oluşturduğu ilk gruptur. Bu gruptakiler her türlü spiritüelliğe kapalıdırlar.
(2) Ölümlüler; eğitilmiş olmakla birlikte henüz içsel görüş kazanamamış olanlar. Bu gruptaki varlıklar spiritüel şeylere inanmakla birlikte sadece inanç varlıklarıdır.
İnançlarını kuvvetlendirmek için mucize ve alametlere ihtiyaç duyarlar.
(3) Uyanmış bilinçliler; İnisiyasyondan geçmiş, içsel görüş kazanmış, kabuklarını
kırmış yani uyanmış insanların aşamasıdır. Bu gruptaki insanlar evrendeki diğer yaşam biçimleri ile uyumlu bir hale gelmiş olanlardır.
(4) Işık varlıklar; Işıkla bir olmuş olanlar. İnisiyasyonun son aşamasına ulaşabilenlerin safhasıdır.
(2) Ölümlüler; eğitilmiş olmakla birlikte henüz içsel görüş kazanamamış olanlar. Bu gruptaki varlıklar spiritüel şeylere inanmakla birlikte sadece inanç varlıklarıdır.
İnançlarını kuvvetlendirmek için mucize ve alametlere ihtiyaç duyarlar.
(3) Uyanmış bilinçliler; İnisiyasyondan geçmiş, içsel görüş kazanmış, kabuklarını
kırmış yani uyanmış insanların aşamasıdır. Bu gruptaki insanlar evrendeki diğer yaşam biçimleri ile uyumlu bir hale gelmiş olanlardır.
(4) Işık varlıklar; Işıkla bir olmuş olanlar. İnisiyasyonun son aşamasına ulaşabilenlerin safhasıdır.
“Ölümlüler”, “Uyanmış Bilinçler” ve “Işıklı Varlıklar” aynı zamanda üç aşamalı Mısır İnisiyasyonu’nun aşamalarına da karşılık gelmekteydi.
Mısır’daki kanıtlar bunun Mısırlılar tarafından teşebbüs edilen 6.000 yıllık genetik
deney olduğunu belirtiyor; ölümsüzlük ve yıldızları arayış. Gılgamış tarafından çok uzun zaman önce başlatılan, eskinin büyükleri tarafından tanımlanan bir arayıştı. Birçok kadim kültür ile birlikte, onlar DNA’nın yıldızlardan geldiğine, yani kökenimizin dış uzaydan geldiğine ve geri dönmelerinin kaderleri olduğuna inanıyorlardı.
Eski Mısır Kültürü’ne ait pek çok ezoterik metinde Horus, Dünya’ya Sirius’tan gelen tesirlerin kaynağı olarak tanımlanmıştır. Horus’un gözleri, “Evrensel İdare Mekanizması”nın bir unsuru olan “Siriusyen Kültür”ün dünyayı görüp gözeten ve kontrol eden keskin gözünün sembolüdür. Birçok filozof, bir zamanlar Mısır’daki “Gizli Sırlar Öğretisi”nden etkilenmiş; dünya, evren ve varoluşla ilgili yaklaşımları felsefe çalışmalarının önemli bir bölümünü oluşturmuştur. Eflatun (Platon), Atlantis efsanesini kaleme alan ilk kişiydi. Platon’un Atlantis konusundaki görüşlerinde ve Hesiodos’a ait Altın Çağ ve Kutsallar Adası fikirlerinde karşımıza
çıkar. Aynı konu, İncil’de Tufan ile bağlantılı olarak işlenir çünkü “Yaradılış”, eski zamanda insanların zengin ve sağlıklı olduklarını, uzun yaşadıklarını aktarır. Soyağacının bildirdiğine göre Âdem 930, Nuh ise 969 yaşında ölmüştür12. Mısır’daki eserlerden yarı tanrılar ve kozmik ilişkiler hakkında bilgi alırken, Sümerler dönemindeki tabletlerden ise yarı tanrıların insanı nasıl yarattığı ile ilgili bilgiler alıyoruz.
Sümer Tanrıları
Sümerler (M.Ö.3500-M.Ö.2000) gibi daha sonra gelen diğer Mezopotamya uygarlıkları da (Akadlar ve Babilliler gibi), kendilerinden önceki insanların hayal edemeyecekleri bir değişim hızı yarattılar. Bu değişim tanrılara yakın patronların liderliğinde çok sayıda işçi ve zanaatkâr gerektirdi. Bu da notların tutulması için yazı ihtiyacını doğurdu. İşçilerin beslenmesi için bol miktarda yiyecek, bira ve işlenmemiş materyal harcı üretildi. Sistem genişledikçe rekabet yaşandı ve korunma ihtiyacı ortaya çıktı. Duvarlar örüldü, önce koruyucular sonra
savaşçı sınıf belirdi. Bıçak üretmek için bronzun icadı Sümerlere avantaj sağladı. Sümerliler görebildikleri beş gezegenin (Merkür, Mars, Jüpiter, Venüs ve Satürn) haritasını çıkardılar ve her bir güne gezegenlerin ismini verdiler. Sümerliler, muhasebe için 60 saniyelik dakika, 60 dakikalık saat, 360 günlük yıl ve 360 derecelik daireyi icat ettiler. Babilliler matematikte daha da ileri gittiler; çarpma, ters işlem, katsayı, hesapların dengelenmesi, arazi bölümü teknikleri biliyorlardı.
Mezopotamya panteonunda Anu en önemli tanrıdır ve iki oğlu vardır; Enlil ve Enki (Ea). Diğer önemli Anunnaki tanrıları Ninki, Inanna, Utu, Ningishzida ve Marduk’tur.
Anunnakiler Sümercede “gökyüzünden yerküreye inenler” anlamındadır. Anunnakilerin gelmiş olduğu gezegen bize uzak değildir. Güneş Sistemimizin onuncu gezegeni olan ve bugünlerde keşfedilmeyi bekleyen Nibiru, günümüzdeki ismiyle Planet X, bu uzaylı türün ana vatanıdır.
Bizlerden uzun boyları ve uzun yaşamları dışında fiziksel olarak pek farkları olmayan Anunnakilerin çok ileri teknolojilerinin bulunduğu bir gerçektir. Sahip oldukları bu teknoloji onları tanrılaştırmamıza vesile olmuştur.
Sümer tabletlerinde geçen hikâyelerin Musevi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarındaki anlatılara benzerliği dikkat çekmektedir. Tabletlerde kadim türlerin sırları aranmıştır.
Resim 2: Sümer Tabletleri
Cylinder Seal VA243 used as evidence by Sitchin.
Sümerlerin Enuma-Eliş destanının yer aldığı yedi tablet, 1848-1878 yılları arasında Austen H. Layard, Hormuzd Rassam ve George Smith tarafından Asur kralı Asurbanipal’in Ninova’daki kütüphanesinin harabeleri arasında bulunmuş ve koruma altına alınmıştır.
1902-1914 yılları arasında kazı yapan Alman ekibi Enuma Eliş’in Babilce yazılmış
kısmıyla ilgili bazı tabletler buldular. 19. yüzyılda Irak’ın Nineveh bölgesinde arkeologlar, 22 bin çivi yazması kil tablet buldular. 1875 yılından itibaren metinler ile ilgili pek çok makale ve kitap yayınlandı. Bunlardan en önemlilerinden biri olan L.W.King’in “The Seven Tablets of Creation” adlı eseri Londra’da yayınlandı.
İnsan nasıl yaratıldı? Cennet’ten neden kovuldu?
1902-1914 yılları arasında kazı yapan Alman ekibi Enuma Eliş’in Babilce yazılmış
kısmıyla ilgili bazı tabletler buldular. 19. yüzyılda Irak’ın Nineveh bölgesinde arkeologlar, 22 bin çivi yazması kil tablet buldular. 1875 yılından itibaren metinler ile ilgili pek çok makale ve kitap yayınlandı. Bunlardan en önemlilerinden biri olan L.W.King’in “The Seven Tablets of Creation” adlı eseri Londra’da yayınlandı.
İnsan nasıl yaratıldı? Cennet’ten neden kovuldu?
Sümerolog Zecharia Sitchin (1920-2010), bilimin evrim ve dinlerin yaratılış teorilerine meydan okuyan bambaşka bir yaklaşım getirdi. Zecharia Sitchin, Sümer kazılarında bulunan tabletlerin ondördünü günümüz dillerine çevirerek kitabında yer verdi. Tabletlerde Tanrı Enki’nin yazıcı seçtiği Endubsar’a diyaloglarla ayetler şeklinde son derece önemli konular yazdırdığı görülmektedir. Bu bilgiler sonraki yüzyıllarda Tevrat ve diğer kutsal kitapların bazı sayfalarına değiştirilerek geçirilir. Bu tabletlerden VI. No.lu olanın bir bölümü aşağıdaki
gibidir.
gibidir.
“(1) (Mar) duk duyunca sözlerini tanrıların,
(2) Yüreği dürter (onu) ilginç şeyler yaratmaya,
(3) Anlatır bu fikri Ea’ya da,
(4) Açarak gönlünde kurduğu planını,
(5) Kan yaratacağım ve kemik oluşturacağım,
(6) Sonra Lulu’yu çıkaracağım ortaya, insan olacak adı!,
(7) Evet yaratacağım Lulu’yu; insan!
(8) (Onun üstüne) yıkılacak tanrıların hizmeti, dinlenebilsinler diye,
(9) Sonra akıllıca düzenleyeceğim tanrıların yol ve yöntemlerini de,
(10) Eş düzeyde onurlandırılacak, ama (iki) gruba ayrılacaklar,
(11) Ea yanıt verdi bir söz söyleyerek ona.”
M.Ö.1000’de yazıldığı düşünülen bu tabletlerin çok daha eski tabletlerin bir kopyası olduğu düşünülmektedir. VI. No.lu Sümer Tabletinde insanın yaratılması ile ilgili detayları buluyoruz. Bu uzun anlatımın kısaltılmış bölümleri alıntılar halinde özetlenmiştir. “ İlkel işçiler oluşturmak için, onun üstüne özümüzün işaretini koymak! Böyle demişti Enki önderlere. Oğlum Ningişzidda onların biçimlendiren özünü sınadı; bizimkileri andırıyor, iki yılan gibi birbirine dolanmışlar. (Kromozomları tarif ediyor) Onlarınki bizim yaşam özümüzde birleştirildiğinde, işaretimiz onların üstünde olacak. İlkel işçi yaratılacak! Buyruklarımızı anlayacak, araç gereçlerimizi kullanacak, kazı yerlerindeki güç işleri o yapacak…”
“..Yenidoğan ağlamaya başladı; Ninmah onu koynuna bastırdı. Meme verdi ona, oğlanı emzirmeye başladı. Kusursuzu elde ettik, diyordu neşeyle Ningişzidda. Enki kız kardeşine baktı; Ninmah ve bir varlık değildi gördüğü, bir ana oğuldu. Ona bir ad verecek misin? diye sordu Enki.
O bir yaratık değil, bir varlık. Ninmah elini yenidoğanın bedenine götürüp onun koyu kırmızı renkli cildini okşadı parmaklarıyla. ADAMU diyeceğim ona, dedi Ninmah. Dünya’nın çamuru gibi olan anlamına, adı bu olacak. Eridu’ya, Enki’nin Edin’deki şehrine götürüldü Adamu (Âdem) ve Ti-amat (Havva). Onlar için kapalı bir mekân kurulmuştu mesken olarak (cennet), orada dolaşabileceklerdi.”
Görüldüğü üzere Tevrat’ta Tanrı Adem’i cennete değil, içinde çalışmak üzere bir
bahçeye koymuştur. Cennet kavramı daha sonraları insanlar tarafından dine gizem katmak maksadı ile geliştirilmiştir. Ayrıca Tevrat’ta Tanrı tutmadığı sözlerden birini daha söylemiştir.
bahçeye koymuştur. Cennet kavramı daha sonraları insanlar tarafından dine gizem katmak maksadı ile geliştirilmiştir. Ayrıca Tevrat’ta Tanrı tutmadığı sözlerden birini daha söylemiştir.
Eğer o ağaçtan meyve yersen ölürsün demesine rağmen Âdem ve Havva’yı öldürmemiştir.
“..Dünyalıların olgunlaşma zamanı geçti. Dişiler arasında gebelik gözlenmedi, hiç doğum yoktu. Enki bu meseleyi çok derinden düşündü; bir zamanlar karıştırıp birleştirdiği yaratıkları düşündü. Hiçbir ama hiçbiri ürememişti. İki türü birleştirmek bir lanet yaratmış, dedi Enki diğerlerine. Adamu’nun ve Ti-amat’ın özlerini yeni baştan karıştıralım, diyordu Ningişzidda. Anunnaki erkeklerinin ve kadınlarının yaşam özleriyle kıyaslandı.
“..Dünyalıların olgunlaşma zamanı geçti. Dişiler arasında gebelik gözlenmedi, hiç doğum yoktu. Enki bu meseleyi çok derinden düşündü; bir zamanlar karıştırıp birleştirdiği yaratıkları düşündü. Hiçbir ama hiçbiri ürememişti. İki türü birleştirmek bir lanet yaratmış, dedi Enki diğerlerine. Adamu’nun ve Ti-amat’ın özlerini yeni baştan karıştıralım, diyordu Ningişzidda. Anunnaki erkeklerinin ve kadınlarının yaşam özleriyle kıyaslandı.
Ningişzidda özleri birbirine dolaşmış iki yılan gibi ayırmıştı! Özler bir yaşam ağacının üstünde yirmi iki dal gibi düzenlenmişti. (İnsanların genlerinin her birinde 22 kromozom bulunur.)” “..Enki’nin kaburgasından yaşam özünü çıkarttı, Adamu’nun kaburgasına yerleştirdi Enki’nin yaşam özünü! Ninmah’ın kaburgasın dan yaşam özünü çıkarttı, Ti-amat’ın kaburgasına yerleştirdi Ninmah’ın yaşam özünü! Kesiklerin yapıldığı yerlerde etlerin üstünü kapadı. Sonra dördünü uyandırdı Ningişzidda. Onların yaşam ağaçlarına iki dal daha eklendi! ( x ve y kromozomları) Onların yaşam özleri şimdi üreme güçleriyle dolandı.
Serbestçe dolaşsınlar diye Edin’in meyve bahçesine yerleştirildiler. (Yılanın, yani tıp ve kromozom simgesi yılanın verdiği elmayla Âdem ve Havva’nın cinselliği bilme hikayesinin aslı.)”
“..Enlil, Adamu ve Timaat’ı cinsel organlarını örtmüş olarak görür. Nedir bunun anlamı, diye merak edip açıklaması için Enki’yi çağırttı. Bizim yaşam devrelerimizi de onlara vermiş olmayasın sakın? Ningişzidda, onlara üremeyi bilme bahşedildi. Ama uzun yaşayış dalı onların özünün ağacına eklenmedi. Öyleyse nerede ihtiyaç
duyuluyorsa oraya gitsinler, dedi öfkeyle Enlil. Edin’den uzak olsunlar, Abzu’ya kovuldular. (Cennet’ten kovulma hikayesi.)”
“..Enlil, Adamu ve Timaat’ı cinsel organlarını örtmüş olarak görür. Nedir bunun anlamı, diye merak edip açıklaması için Enki’yi çağırttı. Bizim yaşam devrelerimizi de onlara vermiş olmayasın sakın? Ningişzidda, onlara üremeyi bilme bahşedildi. Ama uzun yaşayış dalı onların özünün ağacına eklenmedi. Öyleyse nerede ihtiyaç
duyuluyorsa oraya gitsinler, dedi öfkeyle Enlil. Edin’den uzak olsunlar, Abzu’ya kovuldular. (Cennet’ten kovulma hikayesi.)”
İçinde bir yılan ve ağacın olduğu meşhur Âdem ve Havva hikâyesinin benzerini Sümer tabletlerinde resim olarak buluyoruz (Resim 3). Kadının hemen arkasında kuyruğu üzerine dikilen ve onu yasak meyveyi yemeğe teşvik eden yılan görünüyor. Bu tablonun Tevrat’ın yazılışından iki bin yıl önce yapıldığını kaydetmek gerekir.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
1 Corpus Hermeticum, XI; 17b-20a.
2 Caner Işık, Eski Dünyanın Kadim Bilgesi Hermes, Doğu-Batı Dergisi: Antik Dünya Bilgeliği, Yıl: 10, Sayı: 40, (Mart-Nisan 2007), 55-56.
2 Caner Işık, Eski Dünyanın Kadim Bilgesi Hermes, Doğu-Batı Dergisi: Antik Dünya Bilgeliği, Yıl: 10, Sayı: 40, (Mart-Nisan 2007), 55-56.
3 Bertrand Russell, Bilim ve Din, Çev: Hilmi Yavuz, Cem Yayınevi, İstanbul (1999), s. 35.
4 Hermes hakkında bakınız; Sait Yılmaz, Üç Büyük Hermes: İdris Peygamber, academia.edu.tr (9 Ekim 2018).
5 Corpus Hermeticum, C.II, 36.
4 Hermes hakkında bakınız; Sait Yılmaz, Üç Büyük Hermes: İdris Peygamber, academia.edu.tr (9 Ekim 2018).
5 Corpus Hermeticum, C.II, 36.
6 James Churchward, The Lost Continent of Mu: The Motherland of Men, Literary Licensing, (2013), 17.
7 Floarian Ebeling, Hermes Trismegistos’un Gizemi, Çev.M.A.Erbak, Omega Yayınları, (İstanbul, 2017), 99.
8 Murry Hope, The Sirus Connection, Element Books, (1990), 121. 9 Eric W.F. Tomlin, Philapsophers of East and West, Harper and Row, (New York, 1963), 22.
7 Floarian Ebeling, Hermes Trismegistos’un Gizemi, Çev.M.A.Erbak, Omega Yayınları, (İstanbul, 2017), 99.
8 Murry Hope, The Sirus Connection, Element Books, (1990), 121. 9 Eric W.F. Tomlin, Philapsophers of East and West, Harper and Row, (New York, 1963), 22.
10 Albert Champdor, Mısır’ın Ölüler Kitabı, Çev.:S.Tahsuğ, Ruh ve Madde Yayınları, (İstanbul, 1984), 43.
11 E.A. Wallis Budge, Egyptian Ideas of The Afterlife, Third Millenium Press Ltd., (2019), 51.
11 E.A. Wallis Budge, Egyptian Ideas of The Afterlife, Third Millenium Press Ltd., (2019), 51.
12 Ursula Weisser, Yaratılışın Gizemi, De Gruyter, (New York, 2010), 23. Aktaran, Ebeling, ibid, (2017), 79.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder